
Çöl, Yerküre'de yer alan ana biyom tiplerinden birisidir. Çöl, yıllık 250 mm'den az yağış alan bölgeler için kullanılan bir terimdir.

Tasavvuf veya Sûfîzm ya da Sûfîlik, İslam'ın iç veya mistik yüzü olarak tarif edilir. Ayrıca Sufizmin batıda yükseltilen içeriğinin "Budizm ve Taoizm gibi içeriksiz güzel yaşama tarzı" olarak yorumlanması da vardır.
Cemaat veya Cemaât, dinde bir fikir, kitap, şeyh, imam, veli, alim veya ibadet için bir araya gelen topluluklara denir. İslâm'da ayrıca tasavvuf ve benzeri hareketlerde, belli bir görüş ve inanca sahip gruplar için de kullanılır. Tasavvuf cemaatine tarikat denmektedir.

Boylam, başlangıç meridyeninin doğusundaki veya batısındaki herhangi bir noktanın açısal mesafesi. Boylam anlamında tul derecesi, tul dairesi ve uzunluk dairesi sözleri de kayıtlıdır. Boylamlar, doğu ve batı boylamları olmak üzere ikiye ayrılır; derece, dakika ve saniye cinsinden ifade edilir. Dünya üzerindeki aynı boylama sahip noktaların birleşmesi ile oluşan yarım daire şeklindeki varsayımsal yaylara ise meridyen denir. Meridyenler bir kutuptan diğerine uzanır ve Dünya'yı portakal dilimi gibi dilimlere ayırır.
Kutb’ûd-Dîn Haydar ya da Baba Haydar (Haydar Gazi veya Haydar Sultan da denir). Hoca Ahmed Yesevî’nin dervişlerinden olup Tarikât el-Aleviyye'nin Haydarîlik veya "Haydarîlik Tarikâtı" kurucusudur.
Kerâmet, Mistik anlayışta Allah'ın veli kullarına, ermişlere verdiği olağanüstü kuvvet veya güç demektir.
Kutup aşağıdaki anlamlara gelebilir:

Ahmed Yesevî ya da Ata Yesevî (Kazakistan Türkçesi: Қожа Ахмед Яссауи; Özbekistan Türkçesi: Xoja Ahmad Yassaviy; 1093, Sayram - 1166, Türkistan, kendi gibi Türk asıllı olan Arslan Baba'nın talebesidir. "Pîr-i Türkistan" lakabıyla bilinen bir mutasavvıf ve şairdir.
Keşif ya da Osmanlıcadaki söylenişiyle keşf, sufi terminolojide kullanılan bir terim olup, kendisine eklenen sıfat ve adlara bağlı olarak çok değişik anlamlara gelmek üzere kullanılmıştır. Terim sözcük anlamıyla Arapçada “açığa çıkarma, örtülü olanı açma, gizli olanı meydana çıkarma, perdenin açılması, sezme, tahmin etme” anlamlarına gelir. Sufi terminolojide ise daha çok sezgiye ya da ilham olunmaya ve görünmez âlemle irtibata ilişkin anlamlarda kullanılır. Terimi bu anlamlarda kullananlardan biri olan ünlü Muhyiddin İbn Arabi'ye göre velîler de, bilgileri peygamberlere vahiy getiren meleğin aldığı kaynaktan alabilirler.

Süleyman Uludağ, akademisyen, ilahiyatçı. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi. Uzmanlık alanı olan tasavvuf tarihinin yanı sıra iktisattan siyaset bilimine ve toplum bilimine birçok alanda telif ve tercüme eserlerin ve makalelerin yazarıdır.

Hacı Bektâş Velî ; mistik, seyyid, mutasavvıf, âlim ve İslam filozofu. Alevi-Bektâşiliğin fikir ve isim öncülerindendir. Kendisinin yolunu takip edenlere Bektâşi adı verilir.
Mevlânâ, şu anlamlara da gelebilir:
- Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî,, sıklıkla yalnızca Mevlânâ olarak anılan İslam tasavvuf dünyasında bir şair ve düşünce adamı.
Firdevsî Osmanlı Devleti'nde yaşamış bir şair ve çok yönlü bir Alevi-Bektaşi tarikatına mensup Türkmen kökenli bir araştırmacı ve tarihçi yazardı. En meşhur eseri Süleymanname'dir, ayrıca Hacı Bektaş Veli'nin hayatı hakkındaki efsaneleri içeren Velayet-nâme-i Hacı Bektâş Velî'nin derleyicisidir. Firdevsî "uzun" lakabıyla, “İlyas Firdevsî Çelebi” adıyla ve İranlı Firdevsî-i Tûsî’den ayırt etmek için "Firdevsî-i Rumi" ve “Firdevsî-i Horasanî” lakaplarıyla anılırdı. Asıl adı Şerafeddin b. Hızır veya Şerafeddin Musa’dır, mahlas olarak kullandığı Firdevsî-i Rumi ile en iyi bilinir. Çoğu tarih ve edebiyat üzerine olan 40 civarında eser yazmıştır.
Hüsrev ü Şirin mesnevisi, 14. yüzyılda Harezm Türkçesiyle yazılan bir yapıttır.

Bâtınîlik ya da Bâtınîyye ; İslamda Kur'an ayetlerinin görünür anlamlarının dışında, daha derinde gerçek anlamları bulunduğu inancı, ayetleri buna göre yorumlayan akıma Bâtınîlik, bu düşünceyi benimseyen kişiye de Bâtınî denir. Şiîlikte bu anlamları ancak Tanrı ile ilişki kurabilen ve Ali'nin soyundan gelen masum On İki İmam'ın bilebileceğine inanılır.
Bekâ tasavvufta insana özgü niteliklerden ve ilişkilerden sıyrılarak sürekli olarak tanrısal özde kalma. Aynı zamanda geçici olduğu düşünülen bu evrenin karşıtı olan ölümsüz varlık alanı için de bu terim kullanılır.
Cüneyd-i Bağdâdî, 9. yüzyılda yaşamış İslamî-Batınî alimi ve Alevi mutasavvıf ve filozof.
Kerb'îyye; Muhammed bin el-Hânifîyye'nin ölmediğine, fakat Medine'nin batısındaki Radva Dağı'nda yaşamakta olduğuna, yanında bulunan bir aslan ve bir de kaplan tarafından korunmakta olduğuna ve yiyeceğinin sabah akşam kendisine ulaştırılmakta olduğuna inanılan Ebû Kerb’ed-Darîr ve ona tâbi olanların oluşturduğu Keysân’îyye'nin kollarından ve Ghulat-i Şîʿa'dan olan bir fırka.
Kutub, Kutb veya Kotb, 'eksen', 'mihver' ya da 'kutup' demektir. Kutub göksel hareketlere atfen ve astronomik bir terim veya ruhani bir imge olarak kullanılabilir. Ayrıca "Acâ’ibü’l-mahlûkat ve Ğarâ’ibü’l-mevcûdât" adlı yazmalarda da Kutblar için farklı tılsımlar tarif edilmiştir. Sufilik'te, kutub kemale ermiş insandır, insan-ı kâmil'dir, kutsal hiyerarşiyi yönetendir. Kutub, Sufi tinsel önderidir, Allah ile ilahi bir bağı vardır ve kendisini Sufiliğin merkezine oturtan veya kutbu olduğu bilgiyi aktarır ama dışarıdan bilinmez. Her çağda bir kutub vardır ve yanılmazdır, güvenilir ruhani liderdir. Yalnızca seçilmiş bir mistik gruba görünür çünkü "insanın Allah'ın doğrudan bilgisine ihtiyacı" vardır.