İçeriğe atla

Kutadgu Bilig

Uygur alfabesiyle yazılan "Kutadgu Bilig" (15.yy, 4. satırında Arap alfabesiyle besmele yazılmaktadır)

Kutadgu Bilig ([qʊtaðˈɢʊ bɪˈlɪɡ]) (Günümüz Türkçesi ile: Mutluluk Veren Bilgi ya da Devlet Olma Bilgisi), 11. yüzyıl Karahanlı Türklerinden Yusuf Has Hacib'in Doğu Karahanlı hükümdarı ve Kaşgar Prensi Tabgaç Uluğ Buğra Kara Han'a (Ebû Ali Hasan bin Süleyman Arslan) atfen yazdığı ve takdim ettiği Orta Türkçe eserdir. Eser, Karahanlıca olarak da isimlendirilen Hakaniye lehçesi ile yazılmıştır.[1]

Eserin genel özellikleri

  • Mesnevi tarzında ve aruz vezniyle yazılmıştır.
  • Siyasetname türünün Türk edebiyatındaki ilk örneğidir.
  • Eski Türkçe olarak kabul edilen Karahanlı Türkçesi ile yazılmıştır.
  • Nazım birimi beyittir. (Redif ve kafiye kullanılmıştır.)
  • İslamiyet'in Türklerce kabulünden sonraki bilinen ilk yazılı eserdir.
  • Alegorik ve didaktiktir.
  • Bazı bölümlerinde ansiklopedik bilgiler içerir.
  • 'Kutlu Olma Bilgisi' veya 'Mutluluk Veren Bilgi' olarak Türkiye Türkçesine çevrilmiştir.
  • 18 ayda tamamlanmıştır.
  • Anlatılmak istenenler 4 sembolik kişilik üzerinden anlatılmıştır. Bunlar; Kün Togdı (hükümdar, kanun, adalet); Ay Toldı (mutluluk, saadet); Odgurmış (akıbet, hayatın sonu); Ögdülmiş (Akıl, zeka)
  • 6645 beyitten oluşan manzum bir eserdir.
  • 6500 beyti aşan Kutadgu Bilig'de, yüz civarında Arapça, Farsça kökenli sözcük vardır. Sözcükler manzumenin gerektirdiği retoriğe göre seçilir. Tapug ~ taat, törütigli ~ halik, yükün- ~ namaz kıl- gibi Türkçe kökenli ya da ödünç sözcükler; ölçüye, bağlama göre serbestçe kullanılır. KB'de Allah, cennet, cehennem, şeytan, melek, savm, salat gibi Arapça kökenli temel İslami terimlerin yer almaması dikkat çekicidir. Arapça sözcükler yerine teñri, tamu(g), yek, ferişte, rūzā, namāz vb. Türkçe veya İran dillerinden ödünçlemeler kullanılır.[2]

Yusuf Has Hâcib

Yusuf Has Hâcib (Balasagunlu Yusuf) hakkındaki bilgilerin tek kaynağı, yine kendi eserine sonradan eklenmiş olan manzûm ve mensûr mukaddimelerdir. Yusuf, XI. yüzyılda, Balasagun (Kuz-Ordu)’da doğmuştur. Asil bir aileye mensup olup, ilmi, fazîletleri, zühd ve takvası ile cemiyetin içinde en yüksek hizmet mertebesine ermiş bir zattır. Eserine Balasagun’da başlamış, daha sonra gittiği Kaşgar’da tamamlamış (1069-1070) ve Karahanlı hükümdarı Tabgaç Kara Buğra hânlar hânının huzurunda okumuştur. Hâkan, şâirin kalem kudretini takdir ederek, ona iltifat etmiş ve yanına alarak, ona “has hâcib” unvanını vermiştir. Bundan dolayı nâmı Yusuf Has Hâcib olarak yayılmıştır. Üzerinde 18 ay uğraştığı eserinin bazı beyitlerinde (365-371) 50 yaşında olduğunu belirtmektedir. Bu beyitlerden hareketle O'nun 1019 yılı civarında doğduğunu söyleyebiliriz. Ölümü hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Eserin ilave kısmında kendisinden bahsederken, ihtiyarladığını, hayatını insanlara hizmet etmekle geçirerek ibâdete geç kaldığını belirtmektedir.

Kitabın adı

Yusuf Has Hâcib, eserinde kitabın adını ve anlamını şu beyitlerle açıklamıştır:

  • Kitabın adını Kutadgu Bilig koydum; Okuyana kutlu olsun ve ona yol göstersin. (beyit 350)
  • Ben sözümü söyledim ve kitabı yazdım; Bu kitap uzanıp, her iki dünyayı tutan bir eldir. (beyit 351)
  • İnsan her iki dünyayı devletle elinde tutarsa; Mes'ud olur, bu sözüm doğrudur. (beyit 352)

R. Rahmeti Arat, Kutadgu Bilig'in “kutlu olma bilgisi” anlamına geldiğini söylemiştir.

S. Maksudi Arsal'a göre; Kutadgu Bilig'deki “kut”, “siyasî hakimiyet” kavramını ifade etmektedir ve talih, saadet ve bahtiyarlık ikinci planda kalan ve ancak sonraları ortaya çıkan tali anlamlardır.

G. Doerfer, “kut” tabirini, “insanın bir nevî otonom ruhî kudretidir ki, bilhassa hükümdar için Gök ve Yer tarafından desteklenmeye muhtaçtır.” Şeklinde açıklamaktadır.

Kitabın içeriği

Eser, 4 ana unsur ve bu 4 unsuru temsil eden sembolik şahsiyetler üzerine kurulmuştur.

İsimAnlamıMeslekSembolü
Kün-Togdı "Gün Doğdu"HükümdarAdalet
Ay-Toldı "Dolunay"VezirMutluluk
Ögdülmiş "Övülmüş"Bilge:Vezirin oğluAkıl (ya da Bilgi)
Odgurmış "Uyanmış"Derviş:Vezirin akrabasıAkıbet (Yaşamın sonu)

Kitap, baştan sona bu 4 sembolik şahsiyetin karşılıklı konuşma ve münazaralarından oluşmaktadır. Eserde Tanrı, Muhammed Peygamber, Dört Halîfe ve Tabgaç Buğra Hân methedilikten sonra; iyilik etmenin faydaları; bilgi ile aklın meziyet ve faydaları; devletin sıfatı; adalet vasfı; hükümdarın vasıfları; vezirin, kumandanın, ulu hâcibin, kapıcıbaşının, elçilerin, kâtibi hazinedârın, aşçıbaşının, içkicibaşının, hizmetkârların vasıfları; dünyanın kusurları; ahiretin kazanılması; beylere hizmet etmenin usûl ve nizâmı, hizmetkârlarla nasıl geçinileceği, avâm ile nasıl münâsebet kurulacağı, Ali evlâdı, âlimler, tabipler, efsûncular, rüya tâbircileri, müneccimler, şâirler, çiftçiler, satıcılar, hayvan yetiştirenler, zenâat erbâbı, fakirler ile münâsebet; evlilik; çocuk terbiyesi; hizmetçilere nasıl muâmele edileceği; ziyafete gitme âdabı; ziyafete davet usûlü; memleketi tanzim etme usûlü; doğruluğa karşı doğruluk, insanlığa karşı insanlık gösterilmesi; zamanın bozukluğu ve dostların cefası konuları işlenmiştir.

Eser, 6645 beyit, 85 bâbdan oluşmaktadır. Beyit numaraları parantez içinde belirtilmekle birlikte 85 bâb aşağıdaki gibidir:

  • Mensûr Mukaddime (1-38)
  • Manzûm Mukaddime (1-77)
  • (Kutadgu Bilig)
  1. Tanrı Azze ve Cellenin Medhi (1-33)
  2. Peygamber Aleyhi's-Selâmın Medhi (34-48)
  3. Dört Sahâbenin Medhi (49-62)
  4. Parlak Bahar Mevsiminin ve Büyük Buğra Han'ın Medhi (63-123)
  5. Yedi Yıldız ve On İki Burç (124-147)
  6. İnsanoğlunun Değerinin Bilgi ve Akıldan Geldiği (148-161)
  7. Dilin Meziyeti ve Kusru, Faydası ve Zararı (162-191)
  8. Kitap Sahibinin Özrü (192-229)
  9. İyilik Etmenin Medhi ve Faydaları (230-286)
  10. Bilgi ile Aklın Meziyet ve Faydaları (287-349)
  11. Kitabın Adı, Mânası ve Yazarın İhtiyarlığı (350-397)
  12. Sözün Başı: Hükümdar Kün Togdı Hakkında (398-461)
  13. Ay-Toldı'nın Hükümdar Kün-Toldı Hizmetine Girmesi (462-580)
  14. Ay-Toldı'nın Hükümdar Kün Togdı'nın Huzuruna Çıkması (581-619)
  15. Ay-Toldı'nın Hükümdara Kendisinin Saâdet Olduğunu Söylemesi (620-656)
  16. Ay-Toldı'nın Hükümdara Devlet Sıfatını Söylemesi (657-764)
  17. Hükümdar Kün Togdı'nın Ay-Toldı'ya Adâlet Vasfını Söylemesi (765-791)
  18. Hükümdar Kün Togdı'nın Ay-Toldı'ya Adâlet Vasfının Nasıl Olduğunu Söylemesi (792-954)
  19. Ay-Toldı'nın Hükümdara Dilin Fazîletini ve Sözün Faydalarını Söylemesi (955-1044)
  20. Saâdetin Devamsızlığı ve İkbâlin Dönekliği (1045-1157)
  21. Ay-Toldı'nın Oğlu Ögdülmiş'e Nasîhat Vermesi (1158-1277)
  22. Ay-Toldı'nın Oğlu Ögdülmiş'e Öğüt Vermesi (1278-1341)
  23. Ay-Toldı'nın Hükümdar Kün Togdı'ya Vasiyetnâme Yazması (1342-1547)
  24. Hükümdar Kün Togdı'nın Ögdülmiş'i Çağırması (1548-1580)
  25. Ögdülmiş'in Hükümdar Kün Togdı'nın Huzuruna Çıkması (1581-1590)
  26. Ögdülmiş'in Hükümdar Kün Togdı'nın Hizmetine Girmesi (1591-1849)
  27. Ögdülmiş'in Hükümdara Aklın Tarifini Söylemesi (1850-1920)
  28. Ögdülmiş'in Beyliğe Layık Bir Beyin Nasıl Olması gerektiğini Söylemesi (1921-2180)
  29. Ögdülmiş'in Beylere Vezir Olacak Kimsenin Nasıl Olması gerektiğini Söylemesi (2181-2268)
  30. Ögdülmiş'in Hükümdara Kumandanın Nasıl Olması gerektiğini Söylemesi (2269-2434)
  31. Ögdülmiş'in Hükümdara Ulu Hâcib'in Nasıl Bir İnsan Olması gerektiğini Söylemesi (2435-2527)
  32. Ögdülmiş'in Hükümdara Kapıcı-Başının Nasıl Olması gerektiğini Söylemesi (2528-2595)
  33. Ögdülmiş'in Hükümdara Elçi Olarak Göndermek İçin Nasıl Bir İnsan olması gerektiğini Söylemesi (2596-2671)
  34. Ögdülmiş'in Hükümdara Kâtibin Nasıl Olması gerektiğini Söylemesi (2672-2742)
  35. Ögdülmiş'in Hükümdara Hazinedarın Nasıl Olması gerektiğini Söylemesi (2743-2827)
  36. Ögdülmiş'in Hükümdara Aşçı-Başının Nasıl Olması gerektiğini Söylemesi (2828-2882)
  37. Ögdülmiş'in Hükümdara İçkici-Başının Nasıl Olması gerektiğini Söylemesi (2883-2956)
  38. Ögdülmiş'in Hükümdara Hizmetkârların Beyler Üzerindeki Haklarının Neler Olduğunu Söylemesi (2957-3186)
  39. Hükümdar Kün Togdı'nın Odgurmış'a Mektup Yazıp Göndermesi (3187-3288)
  40. Ögdülmiş'in Odgurmış'ı Ziyaret Etmesi (3289-3317)
  41. Odgurmış'ın Ögdülmiş İle Münâzara Etmesi (3318-3511)
  42. Odgurmış'ın Ögdülmiş'e Dünyanın Kusurlarını Söylemesi (3512-3645)
  43. Ögdülmiş'in Odgurmış'a Dünya Vâsıtası ile Âhiretin Kazanılmasını Söylemesi (3646-3712)
  44. Odgurmış'ın Hükümdara Mektup Yazıp Göndermesi (3713-3895)
  45. Hükümdar Kün Togdı'nın Odgurmış'a İkinci Mektubu Göndermesi (3896-3970)
  46. Odgurmış'ın Ögdülmiş İle İkinci Defa Münâzara Etmesi (3971-4030)
  47. Ögdülmiş'in Odgurmış'a Beylere Hizmet Etmenin Usûl ve Nizâmını Söylemesi (4031-4164)
  48. Öğdülmüş'ün Kapıdaki Hizmetkârlar İle Nasıl Geçinileceğini Söylemesi (4165-4319)
  49. Ögdülmiş'in Odgurmış'a Avâm ile Nasıl Münâsebet Kurulması gerektiğini Söylemesi (4320-4335)
  50. Ali-Evlâdı İle Münâsebet (4336-4340)
  51. Âlimler İle Münâsebet (4341-4354)
  52. Tabipler İle Münâsebet (4355-4360)
  53. Efsûncular İle Münâsebet (4361-4365)
  54. Rüyâ Tâbircileri İle Münâsebet (4366-4375)
  55. Müneccimler İle Münâsebet (4376-4391)
  56. Şâirler İle Münâsebet (4392-4399)
  57. Çiftçiler İle Münâsebet (4400-4418)
  58. Satıcılar İle Münâsebet (4419-4438)
  59. Hayvan Yetiştirenler İle Münâsebet (4439-4455)
  60. Zenâat Erbâbı İle Münâsebet (4456-4468)
  61. Fakirler İle Münâsebet (4469-4474)
  62. Evlilik (4475-4503)
  63. Çocuk Terbiyesi (4504-4526)
  64. Hizmetçilere Nasıl Muâmele Edileceği (4527-4572)
  65. Ögdülmiş'in Odgurmış'a Ziyâfete Gitme Âdabını Söylemesi (4573-4643)
  66. Ögdülmiş'in Odgurmış'a Ziyâfete Davet Usûlünü Söylemesi (4644-4679)
  67. Odgurmış'ın Ögdülmiş'e Dünyadan Yüz Çevirip, Olana Kanâat Ettiğini Söylemesi (4680-4933)
  68. Hükümdar Kün Togdı'nın Odgurmış'ı Üçüncü Defa Davet Etmesi (4934-5030)
  69. Odgurmış'ın Ögdülmiş'e Gelmesi (5031-5034)
  70. Hükümdar Kün Togdı'nın Odgurmış İle Görüşmesi (5035-5131)
  71. Odgurmış'ın Hükümdara Öğüt vermesi (5132-5466)
  72. Ögdülmiş'in Hükümdara Memleketi Tanzim Etme Usûlünü Söylemesi (5467-5631)
  73. Ögdülmiş'in Geçen yaşamına Acıyarak, Tövbe Etmesi (5632-5720)
  74. Odgurmış'ın Ögdülmiş'e Tavsiyede Bulunması (5721-5761)
  75. Doğruluğa Karşı Doğruluk, İnsanlığa Karşı İnsanlık Gösterilmesi (5762-5952)
  76. Odgurmış'ın Hastalanarak, Ögdülmiş'i Çağırması (5953-5992)
  77. Ögdülmiş'in Odgurmış'a Rüya Tâbirini Söylemesi (5993-6031)
  78. Odgurmış'ın Ögdülmiş'e Rüya Gördüğünü Söylemesi (6032-6036)
  79. Ögdülmiş'in Odgurmış'ın Rüyasını Tâbir Etmesi (6037-6046)
  80. Odgurmış'ın Bu Rüyaya Başka Bir Tâbir Söylemesi (6047-6086)
  81. Odgurmış'ın Ögdülmiş'e Nasîhat Etmesi (6087-6285)
  82. Kumaru'nun Ögdülmiş'e Odgurmış'ın Ölüdüğünü Söylemesi (6286-6292)
  83. Kumaru'nun Ögdülmiş'e Baş Sağlığı Dilemesi (6293-6298)
  84. Ögdülmiş'in Odgurmış İçin Matem Tutması (6299-6303)
  85. Hükümdarın Ögdülmiş'e Baş Sağlığı Dilemesi (6304-6520)
  • (eklemeler)
  1. Gençliğine Acıması ve İhtiyarlığı (6521-6564)
  2. Zamanın Bozukluğu ve Dostların Cefâsı (6565-6604)
  3. Kitap Sahibi Yusuf'un Kendisine Nâsîhat Etmesi (6605-6645)

Şekil ve anlatım

Yusuf Has Hâcib'in eseri, dil itibarıyla Karahanlı devri Karahanlı Türkçesi’nin bir metni olarak sınıflandırılmıştır. Arapça’nın ilim, Farsça’nın şiir dili olduğu bir dönemde Türkçe yazılan bu eserde kullanılan abece, kaynağına dönüş olarak mevcut duruma tepkidir. Ancak bugünkü mevcut nüshalara esas olan üçüncü defa yazılışında kullanılan alfabenin Arap harfleri diye bilinen asıl/orijinal Uygur Abecesi yaygın Arap kavrayışı ile yazıldığı kesindir. Eser, Türkçe yazılmasına rağmen ölçüde Fars edebiyatı ölçüsü olan “aruz vezni” (faûlun faûlun faûlun faûl), nazım biriminde Fars edebiyatına da geçmiş Türk nazım birimi “beyit” kullanılmıştır. Eserin nazım biçimi, yine Fars edebiyatına ait olan “mesnevi” yani "mani" nazım biçimidir.

Nüshalar

Kutadgu Bilig yönetici/hâkâniye zümresi, yani toplumun oldukça dar ve onun en üst tabakasını oluşturan veya oluşturacak bir muhiti için İslâmî Türk tarzı devlet yönetme bilgisi kitabıdır. Bu yönüyle, Kutadgu Bilig İslâm dünyası içinde önce Türkistan, sonra Ön Asya'ya uzanan geniş topraklarda 10. yüzyıldan itibaren bin yıla yakın sürecek Türk siyasi hâkimiyetinin ilk birkaç yüzyılında Bağdat yönetim merkezli İslâm halifeliğine karşı Türk tarzı sultanlık meşruiyetini de ilan eden ilk Türkçe eser olması bakımından da önemlidir. Eserin bu vasfı, belki daha doğru olarak işlevi hem onun nüshalarının niye bu kadar az olduğunu hem de niye Orta Çağ Müslüman Türk muhitlerinin yükselen yönetim merkezlerinde bulunduğunu da açıklayabilir. Eserin bütün nüshalarının bulundukları ve/veya çekimlendikleri yer/yerler, elde etme ve sahiplik bilgileri böyle bir sonuca varmak için kıymetli birer ipucudur ve hatta Sarayçık'ta; Âl-i Çingiz'in Altın Ordu ulusu hanlarının gömüldüğü yerde bulunan KB'den bir beytin yazılı olduğu küpecik de bunu tamamlayıcı bir başka veridir. KB'in manzum mukaddimesinin (B) 12-14. beyitleri de bunu destekler mahiyettedir: bu maşrıḳ meliki māçīnlar begi / biliglig uḳuşluġ ajunda yėgi // ḳamuġ bu kitābnı alıp özlemiş / ḫazīne içinde urup kizlemiş // birindin biriŋe mīrāålar ḳalıp / aḏınlarḳa bėrmez öziŋe alıp. “Meşrik hükümdarı, Maçinliler beyi, bilgili, anlayışlı, dünyanın ileri gelenleri, hepsi bu kitabı alıp sahip olmuşlar/benimsemişler ve hazinelerine koyup, saklamışlardır. Birinden birine miras olarak kalır, bunlar da kendilerine alıp, başkalarına vermezlermiş.”[1] 11 Şubat 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Yönetici zümresi için yazıldığı anlaşılan eser doğal olarak dar bir kesimin istifâdesiyle sınırlı kalmış ve iki kere ortaya çıkarılmıştır. İkinci kez ortaya çıkarıldığında manzûm mukaddime ilave edilmiştir. Daha sonraki bir devreye ait olan üçüncü kez ortaya çıkışında ise ilk ortaya çıkışında ilave edilen manzûm mukaddimenin eksik ve kötü bir hulâsası olan mensûr bir mukaddime eklenmiş, ancak ne zaman ve nerede yazıldığı hakkında bilgi verilmemiştir. Kutadgu Bilig'in bugün elimizde bulunan her üç nüshası, eserin bu üçüncü tedvinine aittir. Aynı nüshaların birer istinsahlarıdır.

Herat nüshası

Kutadgu Bilig'in ilk defa bulunan ve dolayısıyla bu eser üzerindeki çalışmalara esas olan bu nüsha, 1439'da, Herat'da istinsah edilmiştir. Bu nüshanın Anadolu'ya geçmesi, önce Tokat'a ve sonra 1474'te, İstanbul'a gelmiş olması hakkında, esere sonradan eklenmiş şu kayıt vardır: “sekiz yüz yetmiş dokuz tarihinde, yılan yılında, Abdurrezzak Şeyh-zâde Bahşı için, Fenârî-zâde Kadı Ali, İstanbul’dan mektup göndererek, Tokat’tan getirttiler; mübarek olsun, devlet gelsin, mihnet gitsin.” (Bahşı: Osmanlı devlet teşkilâtında Orta Asya Türk ülkeleri ile resmî muhâbereyi idare eden hususî kalemlerde çalışan memurlara verilen unvan) 1839 yılında, İstanbul'da Avusturya elçiliği müsteşarı ünlü Türkolog ve tarihçi Von Hammer tarafından ele geçirilmiş, Viyana İmparator Sarayı kütüphanesine hediye edilmiştir. Macar müsteşrik Hermann Vambery, 1870 yılında, eserin bin kadar beytinin Almanca tercümesini neşretmiş, transkripsiyonunu yapmıştır. 1910 yılında Radloff, transkripsiyonunu ve Almanca tercümesini neşretmiştir. Türkiye'de ilk defa 1942'de Türk Dil Kurumu tarafından faksimile halinde basılmıştır.

Fergana nüshası

Kutadgu Bilig'in ele geçen nüshaları arasında en önemlisidir. Bu nüshayı Türkistan'da, Fergana'da bulan Zeki Velidi Togan, eser hakkında genel bir bilgi vermiştir. Buna göre, kitabın dağınık sahifeleri sonradan bir araya getirilerek dikilmiş ve dörtlükler altın suyu ile yazılmıştır. Diğer nüshalara göre daha itinalı yazılmış olan bu nüshanın baş ve son kısmı eksiktir ve nerede, ne zaman, kimin tarafından, kimin için yazılmış olduğu hakkındaki kayıtlar da, bu eksik sahifeler ile birlikte kaybolmuştur. Herat ve Mısır nüshalarında başta mensûr mukaddime, sonra manzûm mukaddime, ardından babların fihristi ve sonunda Kutadgu Bilig metni gelirken Fergana nüshasında manzûm mukaddime yoktur. Türkiye'de, 1943 yılında, Türk Dil Kurumu tarafından faksimile halinde yayınlanmıştır.

Mısır nüshası

Bu nüsha, 1896'da, Kahire'de, Hidiv(bugünkü Kral) Kütüphanesinin o zamanki müdürü Alman âlim Moritz tarafından bulunmuştur. Kütüphane tanzim edilirken, bodrum kata atılmış olan dağınık kitap ve sahife yığınları gözden geçirildiği sırada, Kutadgu Bilig'e ait parçalar toplanarak, bir araya getirilmiş ve böylece bu nüsha, kaybolmaktan kurtarılmıştır. Nüshanın bazı kısımları zâyi olmuş, başında ve ortalarında bazı sahifeler, rutubet tesiri ile zedelenmiş, geri kalan kısmı ise iyi muhafaza edilmiştir. Nüsha çok dikkatle yazılmış ve atlanılmış kelime ve beyitlerin yerleri işaretlenerek sahife kenarına eklenmiştir. 1943 yılında bu nüshanın da tıpkıbasımı TDK tarafından yayınlanmıştır.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Boeschoten, Hendrik; Rentzsch, Julian (2010). Turcology in Mainz (İngilizce). Otto Harrassowitz Verlag. ss. 89-92. ISBN 978-3-447-06113-1. 
  2. ^ Süer,EKER,"Kutadgu Bilig’de Türkçe İslami Terimlerin Kaynakları Üzerine[]",Türkoloji Makaleleri 31 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.

İlgili Araştırma Makaleleri

Tevhit ya da Tevhid, Türk ve İslam edebiyatında Allah'ı, yaratılış ve kainatın aslı gibi unsurları bir arada yorumlayan manzum –mensur edebî tür.

Divan-ı Hikmet, Hoca Ahmed Yesevî'nin söylediği "hikmet" adlı şiirleri bir araya getiren Türk tasavvuf edebiyatının bilinen en eski örneklerini içeren kitaptır.

<span class="mw-page-title-main">Alp Er Tunga</span> Türk hakanı

Alp Er Tunga veya Alp Er Tonğa, efsanevi bir Türk hakanıdır. Alp", Er" ve tonğa" (babür/bebür) anlamındadır. Zaman zaman Saka Hanı olarak bahsedilir.

<span class="mw-page-title-main">Yusuf Has Hacib</span> Kutadgu Biligin yazarı devlet adamı

Yusuf Has Hacib, Türk tarihi ve kültürü açısından son derece önemli olan Kutadgu Bilig siyasetnamesini yazmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Karahanlılar</span> Orta Çağda hüküm sürmüş bir Türk devleti (840–1212)

Karahanlı Devleti ya da kısaca Karahanlılar, 840-1212 yılları arasında Orta Asya ve Maveraünnehir'de hüküm süren bir Türk Hanedanıdır. Orta Asya'da kurulmuş ilk İslam Hanedanıdır. Karahanlı Devleti, tercih edilen görüşe göre, Karluk Türk kabilelerine mensuptur. 389/999 yılında İlek Han'ın (388–403/998–1013) komutanlığında yapılan Karahanlı saldırıları, onlara Mâverâünnehir bölgelerinde hâkimiyeti ele geçirmeyi sağladı. Bu saldırılar, aynı zamanda Sâmânî Devleti'nin yıkılışının habercisiydi. Çünkü saldırılar sonrasında Karahanlı Devleti, bölgede Sâmânî Devleti'nin pek çok yerini işgal etti Karahanlı Devleti, iç çekişmeler ve bölünmelerle pek çok dönemler geçirdi. Bölünme ve iç çekişmeler, tabiatıyla söz konusu devletin, yönetimde ortaklık sistemini tatbik etmesinin bir sonucudur. Çünkü devlette, aynı anda iki ayrı yönetici vardı; Büyük Han ve Ortak Han. Büyük Han, doğuda ikâmet ediyor ve devletin doğu kısmını; diğer Han ise batıda ikâmet ediyor ve devletin batı kısmını idare ediyordu.

Atabetü'l-Hakayık, Edip Ahmet Yükneki'nin 12. yüzyılda, Karahanlı beylerinden Muhammed Dâd Sipehsalar'a hediye ettiği, hadis ve Arapça beyitlere dayanarak yazdığı şiirlerle, ahlaklı insan olmanın yollarını, ahlak ilkelerini açıklamış, çeşitli ahlakî öğütlerde bulunmuş, İslamî düşünce ve görüşlere yol gösterici olmuş eserdir. Hakaniye lehçesi ile yazılmıştır. Eserin adı günümüzde "Hakikatlerin Eşiği" şeklinde aktarılabilir.

Eski Türkçe, Türk yazı dilinin ilk dönemidir. Dönem Orhun Türkçesi ve Eski Uygur Türkçesi olmak üzere iki altdönemde incelenir. Orhun Türkçesinin kesin tarihlere dayandırılabilir ilk belgesi olan ve VIII. yüzyılın ortalarına tarihlenen Orhun Yazıtlarından Uygur Türkçesinin tarihe karıştığı XIII. yüzyıla değin sürer. Doğu Asya'dan Doğu Avrupa'ya dek önemli bir coğrafyada konuşulduğu anlaşılmaktadır. İlk dönemlerinde yabancı etkilerden epey uzak ve dönemin diğer dillerine göre oldukça yalın olduğu, Uygur çağında git gide zenginleştiği ve yabancı dillerden etkilendiği anlaşılmaktadır. Dil XIII. yüzyılda ölse de türlü Türk toplulukları tarafından yazı dili olarak kullanıldığı XVII. yüzyıla tarihlenen Altun Yaruk nüshasından anlaşılmaktadır.

İskendernâme, 14. yüzyılda Ahmedî tarafından yazılan mesnevi tarzında manzum bir Türkçe eserdir.

Mustafa Yusuf oğlu Zarir, 14. yüzyıl Azerbaycanlı şairi. Azerbaycan dil edebiyatının ilk gelişim döneminin temsilcilerinden biridir. Mustafa Zarir Suli Fagih gibi o da Anadolu edebiyat ekolünün temsilcisidir. M. Zarir sadece şair olarak değil, aynı zamanda tercüman olarak da görev yaptı. Fuat Köprülü, İsmail Hikmet Ertaylan, Nihad Sami Banarlı, Talat Onat ve diğer Türk bilim adamları, çeşitli çalışmalarında Mustafa Zarir'i "14. yüzyıl Azerbaycan yazarı" olarak adlandırmışlar ve şairin yarattığı sanat mirasının doğrudan doğruya Azerbaycan Türkçesinde defalarca belirtmişlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Balasagun</span>

Balasagun, Eski Çağ'da Soğdiana, günümüzde Kırgızistan'da, Çu Nehri vadisinde Bişkek ile Issık Gölü arasında tarihî bir şehirdir.

Karahanlı Türkçesi, Hakaniye Türkçesi, Karahanlıca veya Hakaniye lehçesi, Türk dilinin tarihinde konuşulmuş ve yazılmış olan tarihî dönemlerinden biridir. Türk dilini eski, orta, yeni olarak üç döneme ayıran Türkologlara göre Karahanlı Türkçesi, Orta Türkçenin ilk dönemini oluşturur. Böyle düşünen Türkologlara göre 10.-15. yüzyıllar arası Orta Türkçe dönemidir. 13. yüzyıldan itibaren Türk yazı dilinin (Kuzey-) Doğu ve (Güney-) Batı olarak iki ayrı kol hâlinde geliştiğini göz önünde bulunduran diğer bir kısım Türkologlar, Karahanlı Türkçesini Eski Türkçe içine alır. Bugüne ulaşan metinleri 11. ve 12. yüzyıllara ait olan Karahanlı Türkçesi, Eski Uygur Türkçesiyle çağdaştır.

Şeyyad Hamza, 13. yüzyılda Akşehir ve Sivrihisar'da yaşamış sufi şairlerden biridir. Şeyyad Hamza, önceleri bir şeyyad iken Ahi zümrelerine intisabı sebebiyle tarikat çevrelerine de girmiş, bu arada halk için şiirler söylemiştir.

Edip Ahmet Yükneki 12. yüzyılda yaşamış bir şair.

Uygur edebiyatı, Uygurların tarih içinde olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak biçimlendirilmesi sanatı, yazındır. Burkancılık (Budizm) ve Manihaizmin yanında Nasturilige ait eserlere de pek az olarak rastlanır. Çeviriler önce, Sanskritçe, Toharca, Tibetçe ve Soğdakca'dan yapılmıştır. Bu arada yazı da değişmiş, bengü taşlarında kullanılan Köktürk yazısının yerini Soğdak yazısından geliştirilmiş bulunan Uygur yazısı almıştır. Uygur yazısı yanında az da olsa Köktürk, Brahmi, Tibet, Soğdak ve Mani yazıları da kullanılmıştır.

Muinü'l-Mürid, Harezm Türkçesiyle yazılmış bir yapıttır. 1313 yılında İslam veya Şeyh Şeref adında bir Harzem Türkü ozan tarafından yazılmıştır. 15. yüzyılda Harezm Türkçesi alanında yazılan ve yerli şive özelliklerini içeren yapıtlardan biridir. Ebu'l Gazi Bahadır Han Şecere-i Terakime adlı yapıtında yapıtın Türkmenler arasında çok saygın ve yaygın olduğunu ve onların da bu kitabı çok okuduklarını yazmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Orta Türkçe</span> Türkçenin 11. ve 15. yüzyıllarda kullanılmış devresi

Orta Türkçe Orta Çağ'ın (900-1500) çoğunu kapsayan Türk dil ailesinin gelişimindeki bir aşamayı ifade eder. Özellikle bu terim dilbilimciler tarafından Orta Asya, İran ve Selçuklu Türklerinin kontrol ettiği Ortadoğu'nun diğer bölgelerinde bu dönemde konuşulan bir grup Karluk ve Oğuz ve ilgili dillere atıfta bulunmak için kullanılır.

Heşt Bihişt, İdris-i Bitlisi tarafından II. Bayezid’in isteği üzerine yazılan ve Osmanlı Devleti’nin II. Bayezid dahil sekiz padişah dönemini anlatan Farsça tarihi kitabıdır.

İslamiyet etkisinde gelişen Türk edebiyatı, Türklerin İslamiyet'e geçişi ile başlayan edebi dönemdir. Türkler edebiyat alanında ilk olarak sözlü edebiyat ürünleri olan: şiir, destan, sav, sagu, koşuk gibi türlerde eserler vermiştir. Yazının icadı ve Türkler tarafından öğrenilmesi ile de Türk edebiyatında yazılı dönem başlamıştır. Türklerin Karahanlılar döneminde kitleler halinde İslam dinine geçmesi ile edebiyat alanında bir geçiş dönemi yaşanmıştır. İslamiyet öncesindeki Türk edebiyatı, Türklerin İslam'a geçişleri ile birlikte Halk edebiyatı başlığı altında devam etmiştir. İslamiyet etkisinde gelişen Türk edebiyatına geçiş dönemi edebiyatı da denmektedir. Bu dönemde hece ölçüsünün yanı sıra aruz ölçüsü de kullanılmıştır. Bu dönem eserleri daha çok didaktik bir özellik taşıyarak öğüt verici yapıtlar olarak bilinmektedir. Bu dönemin yapıtlarında İslam dininin etkisi ile Arapça ve Farsça sözcüklerde görülmektedir. Dönemin diğer bir özelliği ise eski Türk şiir biçimleri ile mesnevi, gazel, kaside gibi yeni şiir biçimlerinin beraber kullanılmasıdır. İlk yapıtlar gibi Halk ve Divan edebiyatı da İslamiyet etkisinde gelişen Türk edebiyatı ayrımına girmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Hamdullah Hamdi</span> Türk divan şairi, mutasavvıf (1449 - 1503)

Hamdullah Hamdi (doğumu: 1449, Göynük - ölümü: 1503, Göynük) Türk divan şairi, mutasavvıf. Mesnevileri ile tanınmıştır.

Nasîhatnâme, Osmanlı edebiyatında, padişahlar için yazılan bir tür nasihat mektubudur. Specula principum'lara benzemektedir. Nasihatnameler çeşitli tarihi ve dini kaynaklardan yararlanmışlardır. Selçuklu Türkleri gibi önceki devletlerin yönetimlerinden, erken Müslüman tarihinden ve çağdaş olaylardan etkilenmişlerdir.