Omurga, yani columna vertebralis vücudu destekleyen servikal, torasik, lumbar, sakral ve koksiks olarak gruplanan 26 kemikten 33 vertebradan oluşan ana yapıdır. Omurga, vücudu desteklemek üzere torasik ve pelvik uzuvların arasında bir köprü oluşturur.
Kulak (auris), işitme işlevini gören ve denge organını içinde bulunduran anatomik yapıdır. Vestibüler sistemi kullanarak işitmeyi ve vücut dengesini sağlar. Kulak; dış kulak, orta kulak ve iç kulak olacak şekilde üç kısımda incelenir.
Balıklar poikloterm olan, neredeyse sadece suda yaşayan ve solungaçları ile solunum yapan, soğuk kanlı, yürekleri çift gözlü, çoğunun vücudu pullu, genellikle yumurta ile üreyen omurgalı hayvanlardır. Bazı türler canlı doğurarak ürer. Mesela tatlı su balıklarından Lepistes'in yumurtaları anne karnında çatlar ve canlı doğum gerçekleşir. Çiklitgillerde ise kuluçka süresi dişinin ağzında gerçekleşir. Ağzında yumurtaları çeviren, mantarlaşmasını engelleyen dişi yumurtalar çatlayana hatta yavrular serbestçe yüzmeye başlayana kadar onları ağzındaki kesesinde korur. Balıklar su yaşamındaki en önemli varlıklardan bir tanesidir. Nehir, göl, akarsu, okyanus ve denizlerde bulunmaktadır.
Boğaz, kafatası alt kısmından başlayıp alt gırtlak kıkırdağı hizasında yemek borusu ile birleşen, duvarlarını kasların teşkil ettiği sindirim sisteminin ağızdan sonraki ikinci ünitesi.
Böbrek diyalizi böbrekleri artık bu işlevleri doğal olarak yapamayan kişilerde fazla su, çözünen maddeler ve toksinlerin kandan uzaklaştırılması işlemidir. İlk başarılı diyaliz 1943 yılında gerçekleştirilmiştir.
Duyma sistemi, beş duyudan biri olan işitme duyusunu sağlayan organ ve dokulara verilen genel isimdir. İşitme sisteminin önemli birimleri kulak, kılsal hücreler ve beynin işitmeyi kontrol eden kısımlarıdır.
İşitme veya duyma, canlıların etraflarında oluşan sesleri işitme organları vasıtasıyla algılamasıdır.
İnsan kas-iskelet sistemi, insanlara kas ve iskelet sistemlerini kullanarak hareket etme yeteneği veren bir Organ sistemidir. Kas-iskelet sistemi vücuda şekil, destek, denge ve hareket sağlar.
Daha fazla bilgi için: Yaşamın evrimsel tarihi
Orta kulak, kulağın kulak zarı ile kokleanın oval penceresi arasında kalan kısmıdır. Memelilerin orta kulağı, iç kulak sıvısı ve zarlarına kulak zarının titreşimini dalgalar hâlinde ileten üç kemikçik içerir. Bu kemikçikler çekiç, örs ve üzengi kemikçikleridir. Orta kulağın içindeki boşluğa timpan boşluğu ya da cavum tympani adı verilir. Östaki borusu timpan boşluğu ile burun boşluğunu (nazofarenks) birbirine bağlayarak orta kulak ile boğaz arasında basınç eşleşmesini sağlar.
Orta kulak iltihabı veya otitis media, orta kulağın bir grup iltihabi hastalığıdır. İki ana tipten biri olan akut orta kulak iltihabı (AOKİ), genellikle kulak ağrısı ile ortaya çıkan hızlı başlangıçlı bir enfeksiyondur. Küçük çocuklarda bu durum kulağın çekilmesi, ağlamanın artması ve uykusuzlukla sonuçlanabilir. Yemek yemede azalma ve ateş de görülebilir. Diğer ana tip efüzyonlu orta kulak iltihabıdır (EOKİ), tipik olarak semptomlarla ilişkili değildir, ancak bazen bir dolgunluk hissi tanımlanır; orta kulakta enfeksiyöz olmayan sıvının varlığı olarak tanımlanır ve genellikle bir akut orta kulak iltihabı atağından sonra haftalar veya aylar boyunca devam edebilir. Kronik süpüratif orta kulak iltihabı (KSOKİ), altı haftadan uzun süre kulaktan akıntı ile birlikte delikli bir timpanik membranla sonuçlanan orta kulak iltihabıdır. Akut orta kulak iltihabının bir komplikasyonu olabilir. Ağrı nadiren mevcuttur. Her üç orta kulak iltihabı türü de işitme kaybı ile ilişkili olabilir. EOKİ'ye bağlı işitme kaybı olan çocuklar işaret dilini öğrenmezlerse bu durum öğrenme yeteneklerini etkileyebilir.
Kulak zarı, insan ve çeşitli diğer dört üyelilerin anatomisinde ince, koni şeklinde bir yapıya sahip, dış kulağı orta kulaktan ayıran bir zar. Ayrıca Timpanik membran veya myringa denilen zar, sesi havadan orta kulak içindeki kulak kemiklerine ve daha sonra sıvı dolu kokleada bulunan oval pencereye iletme görevini üstlenir. Sonuç olarak havadaki titreşimin sıvıya aktarılmasını sağlar ve titreşimi yükseltir. Malleus kemiği, kulak zarı ve kulak kemikleri arasındaki boşluğu doldurur.
Çekiç, orta kulakta yer alan, kulak zarına temas eden ve örs kemikçiğine bağlı çekiç şeklinde küçük bir kulak kemiğidir. Latincesi malleus olan kemik, bu dilde de çekiç manasına gelmektedir. Ses titreşimlerini kulak zarından incus'a (örse) iletir.
Örs, orta kulakta bulunan bir kemiktir. Örs şeklindeki küçük kemik üç kulak kemiğinden biridir. Örs yanal olarak bağlı olduğu çekiç kemiğinden (malleus) gelen titreşimleri üzengi kemiğine (stapes) iletir. Örs ile benzerliği nedeniyle Latincede de bu manaya gelen "incus" ismini almıştır.
Üzengi insanların ve diğer memelilerin orta kulağında, ses titreşimlerinin iç kulağa iletilmesinde rol oynayan bir kemiktir. Üzengi şeklindeki küçük kemik sesi oval pencereye iletir. Üzengi, insan vücudundaki en küçük ve en hafif kemiktir ve üzengi ile benzerliğinden dolayı Latincede de üzengi manasına gelen "stapes" ismi kullanılmaktadır. Üzengi kemiğinin sesle beraber hareket edip etmemesi incelenerek, işitme kaybı ve çeşitli hastalıklar tespit edilebilir.
İşitme testi, bir kişinin işitme duyusunun duyarlılığının değerlendirilmesini sağlar ve çoğunlukla bir odyometre kullanan bir odyolog tarafından gerçekleştirilir. Bir kişinin farklı frekanslarda işitme hassasiyetini belirlemek için bir odyometre kullanılır. Başka işitme testleri de vardır, örneğin Weber testi ve Rinne testi.
Glossofaringeal sinir 9. kranial sinirdir. Afferent duyu ve efferent motor nöronlar içeren karma bir sinirdir. üst medulla oblangatadan, vagus sinirinin hemen önünden çıkar. Glossofaringeal sinirin motor dalları embriyonik dönemdeki medulla oblangatanın tabanından, duyu dalları ise kranial nöral katlantıdan köken alır.
Faringeal (farengeal) arklar ya da Brankiyal arklar, baş-boyun gelişmesindeki başlangıç noktalarıdır. Baş-boyun oluşmasında birincil etkinliği olan faringeal arklar, intrauterin yaşamın 4. haftasında, nöral krest hücrelerinin bölgeye göçüyle birlikte birlikte belirmeye başlar. Kafa tabanı ve boyun bölgesi 7.haftada şekillenir. Embriyonun kafa bölgesindeki mezenkimal doku, birbirlerinden yarıklarla ayrılmış olan arklar (tümsekler) oluşur. Mezodermden oluşan arkların iç yüzlerinde endoderm, dış yüzlerindeyse ektorderm bulunur. Nöral krest hücrelerinin proliferasyonu ve mezodermal hücrelerin yoğunlaşmasıyla, her arkın ortasında kıkırdak dokusu oluşur. Tümsek niteliğindeki oluşumlara faringeal ark, bunları birbirinden ayıran dış yüzdeki çöküntülere ise faringeal yarık adı verilir. İç yüze bakıldığında, faringeal arkları birbirlerinden ayıran oluşumların farinksin yan duvarlarında beliren keseler olduğu görülür. İlk evrede 6 ark vardır. Beşinci ark ortaya çıkısından kısa bir süre sonra involüsyon geçirerek silinir. Her arkta, o arka özgü biri motor, öteki sensitif iki sinir dalı, arter-ven ikilisi, kıkırdak dokusu ve kas bileşenleri vardır. Bu bileşenlere, yüz dokuları, dil, dudaklar, çeneler, damak, farinks, salgı bezleri ve bu bölgeleri innerve eden sinirler de katılır. Çene-yüz (maksillofasiyal) malformasyonların büyük bir bölümü 1. ve 2. faringeal arklardaki sapmalardan kaynaklanır.
Kuadrat kemiği, amfibiler, sauropsidler ve erken sinapsidler dahil olmak üzere çoğu tetrapodda bulunan bir kafatası kemiğidir.
Fizyolojide uyaran, bir organizmanın iç veya dış çevresinin fiziksel veya kimyasal yapısında tespit edilebilir bir değişikliktir. Bir organizmanın veya organın uygun bir tepki verebilmesi için dış uyaranları tespit etme yeteneğine duyarlılık (uyarılabilirlik) denir. Duyusal reseptörler, deride bulunan dokunma reseptörleri veya gözdeki ışık reseptörlerinde olduğu gibi vücudun dışından ve kemoreseptörler ve mekanoreseptörlerde olduğu gibi vücudun içinden bilgi alabilir. Bir uyaran bir duyusal reseptör tarafından algılandığında, uyaran transdüksiyonu yoluyla bir refleks ortaya çıkarabilir. Bir iç uyaran genellikle homeostatik kontrol sisteminin ilk bileşenidir. Dış uyaranlar, savaş ya da kaç yanıtında olduğu gibi vücutta sistemik yanıtlar üretebilir. Bir uyaranın yüksek olasılıkla algılanabilmesi için güç seviyesinin mutlak eşiği aşması gerekir; eğer bir sinyal eşiğe ulaşırsa, bilgi merkezi sinir sistemine (MSS) iletilir, burada entegre edilir ve nasıl tepki verileceğine dair bir karar verilir. Uyaranlar genellikle vücudun tepki vermesine neden olsa da, bir sinyalin bir tepkiye neden olup olmayacağını nihai olarak belirleyen MSS'dir.