İçeriğe atla

Kul

Kul, dinlere göre Tanrı veya Tanrılara ibadet, sorumluluk ve sadakat ile yükümlü olan canlı.

Etimoloji

Kul kelimesi eski Türkçe bir kelimedir ve Orhun Yazıtları’ndaki Kül Tigin bölümünde bu kelime birkaç kez esir, köle anlamında geçmektedir. Örneğin, Çinlilere esir olanları anlatmak için;

“Kağanladuk kağanın yitürü ıdmış. Tabğaç budunka beglik un oğlın kul boldı, isilik kız oğlın kürig boldı. Türk begler Türk atın ıtı. Tabğaçgı begler Tabğaç atın tutupan Tabğaç kağanka”

Kağan yaptığı kağanını kaybedi vermiş. Çin milletine beylik erkek evladı kul oldu, hanımlık kız evlâdı cariye oldu. Türk beyler Türk adını bıraktı. Çinli beyler Çin adını tutup, Çin kağanına”

Ancak kelime, zaman içerisinde farklı anlamlarda kullanılarak kökenindeki köle, esir anlamından uzaklaşmış, çok daha geniş anlamlar kazanmıştır. Osmanlı'da, asker olan yeniçerilere “Padişah’ın kulları“ denilmekte, Yeniçerilerin bulunduğu karakol vazifesi gören yerlere kulluk, Yeniçeri ağasına kul ağası, babası Yeniçeri olup kendi de Yeniçeri olana kuloğlu denilmekte, padişahın hizmetinde bulunanlara ve Enderun'dan yetişen padişahın yardımcısı, danışmanı olan devlet adamlarına da yine padişahın kulu denilmektedir. Böylece Osmanlı'da kul kelimesi; hizmetçi, yardımcı, asker gibi anlamlarda kullanılmıştır.[1] Sözlükte “esir, köle” anlamına gelen kul, Osmanlı döneminde özellikle Fâtih Sultan Mehmed’den itibaren “tebaa, hizmetkâr ve sadık” mânalarında kullanılmış, bu arada “kapı kulu, kul kethüdâsı, kul kardeşi, kuloğlu, yerli kulu” gibi kavramlar ortaya çıkmıştır.

İslamiyet'te Kulluk

İslamiyet'te cinlerin ve insanların yaşamdaki sorumluluğunun Allah'a kulluk olduğu Kur'an'da "Ve ben, cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım[2]" ayetiyle vurgulanmıştır.[3][4]

Yahudilik'te Kulluk

Yahudilik'te (ya da Musevilik'te) Rabb Yahveh’e kulluk manasına gelen Avodah Elohim, Tevrat'ta "Rabb’in ardınca yürüyeceksiniz, ondan korkacaksınız, onun emirlerini tutacaksınız ve ona kulluk edeceksiniz[5]" emredilerek önemi vurgulanmıştır.[3]

Hristiyanlık'ta Kulluk

Hinduizm'de Kulluk

Kaynakça

  1. ^ Orhun Yazıtları, 735
  2. ^ "Arşivlenmiş kopya". 26 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Şubat 2016. 
  3. ^ a b "Arşivlenmiş kopya". 24 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Şubat 2016. 
  4. ^ "Arşivlenmiş kopya". 24 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Şubat 2016. 
  5. ^ "Arşivlenmiş kopya". 25 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Şubat 2016. 

[1]

  1. ^ "Dinlerde İbadet". Tarih Bilimi. 25 Eylül 2015. 9 Temmuz 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Temmuz 2021. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Orhun Yazıtları</span> 8. yüzyıla tarihlenen Göktürk yazıtları

Orhun Yazıtları, Göktürk Yazıtları ya da Köktürk Yazıtları, Eski Türkçe (𐰆𐰺𐰴𐰣∶𐰖𐰔𐱃𐰞𐰺𐰃) olan, Türklerin bilinen ilk alfabesi olan Orhun alfabesi ile II. Köktürk Kağanlığı döneminde Göktürkler tarafından yazılmış yapıtlardır. Birçok kişi ilk Türkçe yapıt olarak bilse de ilk Türkçe yapıt Çoyr Yazıtıdır. Orhun yazıtları Türkçenin tarihsel süreçteki gramer yapısı ve bu yapının değişimiyle ilgili bilgiler verdiği gibi Türklerin devlet anlayışı ile yönetimi, kültürel ögeleri, komşuları ile soydaşlarıyla olan ilişkileri ve sosyal yaşantısıyla ilgili önemli bilgiler içermektedir.

Kapgan Kağan ya da Kapağan Kağan, İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı'nın kağanıdır.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı İmparatorluğu'nda kölelik</span> Osmanlı ekonomisinde ve toplumunda insan köleliği

Osmanlı İmparatorluğu'nda kölelik, Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomisinin ve geleneksel toplumunun yasal ve önemli bir parçasıydı. Köle edinilen ana kaynaklar Güney Avrupa, Doğu Avrupa, Balkanlar ve Kafkasya'daki savaşlar, siyasi olarak organize edilmiş köleleştirme seferleri ve Afrika'dan getirilen siyahilerin satıldığı köle ticaretiydi. Büyük askeri seferlerin ardından köle satış fiyatlarının düştüğü bilinir. Osmanlı İmparatorluğu'nun idari ve siyasi merkezi olan İstanbul'da, 16. ve 17. yüzyıl nüfusunun yaklaşık beşte biri kölelerden oluşuyordu. Bu yüzyılların gümrük istatistikleri, İstanbul'un Karadeniz'den yaptığı ilave köle ithalatının 1453'ten 1700'e kadar toplam 2,5 milyon civarında olabileceğini gösteriyor.

<span class="mw-page-title-main">Bilge Kağan</span> İkinci Göktürk Kağanlığının 4. Kağanı

Bilge Kağan Resmi unvan: "Tengriteg Тengride bolmuş Türk Bilge Kağan" :Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı İkinci Göktürk Kağanlığı'nın kağanlarındandır. Türk tarihinin en önemli figürlerinden biri olarak değerlendirilir.

<span class="mw-page-title-main">Kül Tigin</span> İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı’nı yöneten devlet başkanı

Kül Tigin veya Köl Tigin, d. 684 - ö. 27 Şubat 731), İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı'nı ağabeyi Bilge Kağan ile birlikte yöneten devlet başkanıdır. Kül Tigin, devletin askerî kanadını yönetiyordu.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı ordusu (klasik dönem)</span> 15-19. yüzyıllarda Osmanlı Ordusuna genel bakış

Klasik Osmanlı Ordusu, Osmanlı ordusunun 1451'de II. Mehmed'in yapılandırmasından başlayıp 1826 Vaka-i Hayriye biten kısmına verilen isimdir. Dönemin ordusu, 1606 sonrasında yenilmeye başlamış ve 17. ve 18. yy itibarıyla geçirdiği reformlar ardından 1826 yılında lağvedilmiştir. Bu dönemde birçok ocaklardan birisi olan Yeniçeri ocağı olarak adlandırılan ve devşirmelerden kurulan ocağın ordu ve siyasette büyük yeri ve etkisi vardır.

<span class="mw-page-title-main">Kül Tigin Yazıtı</span> 8. yy.da yazılmış Göktürk Yazıtlarının bir bölüm

Kül Tigin Yazıtı veya Kül Tigin Kitabesi, Bilge Kağan'ın kardeşi, İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı'nın yöneticisi Kül Tigin'in ölümü üzerine MS 732'de Orhun Vadisinde diktirilmiş yazıt.

<span class="mw-page-title-main">İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı</span> 7. ve 8. yyde hüküm sürmüş Türk devleti

İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı, Çin egemenliğine giren Göktürkler Kutluk Kağan zamanında yeniden bağımsızlığına kavuştu. Bu yüzden bu devlete "Kutluk Devleti" de denir.

<span class="mw-page-title-main">Türk devlet geleneği</span>

Türk devlet geleneği ya da Türk devlet kurma geleneği tarihsel süreçte Türklerin farklı coğrafyalarda, farklı zamanlarda ve farklı özelliklerde kurdukları devletlerin bir "gelenek" yani devamlılık içermesi kavramına dayanmaktadır. Dünya tarihinde 6000 kadar etnik topluluğun olduğu ve bunların 200'e yakın bir devletin sınırları içerisinde tarih sahnesine çıktığı düşünülmektedir. Bu topluluklardan bir kısmı devlet kurma kabiliyetine sahip olmuştur. Türk tarihine genel olarak bakıldığında Türk topluluklarının etnik temelleriyle aynı olan bir devlet ile varlıklarını sürdürdüğü görülmektedir. Bu devamlılık bunun bir gelenek olarak görülmesine yol açmış ve en genel tabirle Türklerdeki bağımsızlık olgusuna dayandırılmıştır.

İlteriş Kağan, İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı'nın kurucusu. Bilge Kağan ve Kül Tigin'in babasıdır. M.S. 681-693 yılları arasında egemenlik yapmıştır. 2022'de kendisi adına yazılan bir yazıt bulunmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Yollıg Tigin</span> İkinci Göktürk Kağanlığının 5. Kağanı

Yollıg Tigin ya da tahta oturduktan sonraki adıyla Ay Kağan, Türkçenin Tonyukuk'tan sonra bilinen ilk yazarı ve İkinci Göktürk Kağanlığı'nın 5. kağanıdır. Bir Göktürk hükümdarı olmasına rağmen Türkiye Türkçesinde "Ay Kağan" değil "Yollıg Tigin" olarak bilinir. Bunun nedeni henüz bir tigin (prens) iken yazdığı Göktürk Yazıtları'nda "Yollıg Tigin" adını kullanmasıdır. Tonyukuk Yazıtı ile birlikte Bilge Kağan ve Köl Tigin yazıtları; Türk siyasi tarihinin dayandırıldığı ilk Türkçe belgeler olduğu için, Yollıg Tigin; hükümdarlığından çok sanatçı yönüyle ön plana çıkmıştır.

İlteber, Türk Kağanlığı ve Hazar Kağanlığı'nın siyasi hiyerarşisinde kendisine vergi toplama ve bunun belirli bir miktarını Türk kağanına ödeme görevi bulunan boy başkanlarına verilen addır. Bu terime ilk kez, 680'de Kuzey Kafkasya Hunları'nda rastlanmaktadır. Hristiyan kaynaklarında, Albanya'da hüküm süren Hun derebeyinin adı Alp Ilteber olarak geçmektedir.

Tang Hanedanı'nın ordusunun önemli bir bölümü, Çin kaynaklarında "Tujue" olarak adlandırılan Türk savaşçılardan oluşmuştur. Kuzey Çin'deki Tang elitleri Türk kültürüne aşinaydır. Bu durum, Türk savaşçılarının Tang ordusuna katkı sağlamasında önemli bir etmendir. Tang İmparatoru Li Shimin, "Kutsal Kağan" unvanını benimsemiş ve devletini kozmopolit bir kültürün üzerine inşa etmiştir. Li, düzenli olarak askeri kadrolar ihdas etmiş ve Türk kökenlilerin ordu içerisinde istihdam edilmesini desteklemiştir.

Ur Çor Kağan, An͡gçı Kağan, Ay Çor veya Ur Beg, babası Külüg Bilge'nin kısa süreli saltanatından sonra 790'da Uygur Kağanlığı tahtına çıkan Uygur-Türk kağanı. 790-795 arasında Uygur Kağanlığı'nı yönetmiştir. Kağanlığı boyunca küçük yaşı nedeniyle devlete aygucı İl Ögesi Inançu Bilge hâkim olmuş, Ur Çor'u himayesine almıştır.

Toy ya da kengeş, İslamiyet öncesinde Türk devletlerinde devlet işlerinin görüşülüp ve tartışıldığı aynı zamanda yasama, yürütme ve yargı yetkisini kullanan meclistir. XIII. yüzyılın ortalarından itibaren Türkçe kaynaklarda geçmeye başlayan kurultay kelimesi, toy yerine kullanılmaya başlanmış ve toy sadece yemekli eğlenceler için kullanılan bir kelime hâline gelmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Yaglakar uruğu</span>

Yaglakar uruğu, Türk Kağanlığı'nın yıkılmasıyla Uygur Kağanlığı'nı kuran Kutluk Bilge Kül Kağan'ın mensup olduğu Uygur kağanlık soyudur. 744'te kurulan Uygur Kağanlığı'nı, Bögü Kağan'ın üvey evladı Tun Baga Tarkan tarafından öldürülmesine kadar Yaglakar uruğu yönetmiştir. Ancak Tun Baga Tarkan, Bögü Kağan tarafından evlat edinildiği için devlet geleneğinde Yaglakar unvanını kullanmıştır. Bu yüzden, Tun Baga Tarkan'ın Çin kaynaklarında Yaglakar uruğuna mensup olduğu kayıtlıdır. Tun Baga Tarkan'ın tahta geçmesiyle resmî olmasa bile gerçekte Yaglakar uruğunun Uygur Kağanlığı'ndaki kut sahipliği sona ermiştir.

Ongin Yazıtı veya Ongi Yazıtı, 1891 yılında Nikolay Yadrintsev tarafından bulunmuştur. Yazıt, Vasili Radlof tarafından 1895 ve 1896'da üç estampaja dayanarak yayınlanmıştır. Moğolistan'daki Ongin Irmağı yakınlarında bulunduğu için bu adla anılan yazıt, bu ırmağın bir kolu olan Taramel'in yanında, Koşo Saydam Gölü'nün 160 km güneyindedir. Manitu Dağı dolaylarında bulunmakta bulunan bu yazıt Bilge İşbara Tamgan Tarkan adlı bir Türk beyi adına dikilmiştir. Yazıtta İlteriş Kağan ile Kapgan Kağan'ın adları geçmektedir. Yazıt, 8. yüzyılda dikilmiştir. Yazıt, Vasili Radlof ve Vilhelm Thomsen tarafından incelenmiştir. Yazıt üzerinde en çok ses getiren çalışma ise 1957 yılında Gerard Clauson yapmıştır. Türkiye'de ilk kez Hüseyin Namık Orkun tarafından yayınlanan yazıt, günümüzde Moğolistan'da Övörhangay Aymag'ın merkezinde Arvaiheer'deki müzede bulunmaktadır.

Küçlüg Bilge Kağan, 821-824 yılları arasında babası Alp Bilge Kağan'ın ölümünden sonra tahta geçen Uygur kağanıdır. Hakkındaki bilgiler, Çin kaynakları ve Karabalasagun Yazıtı'ndan elde edilmiştir. Karabalasagun Yazıtı'na göre adı "Tengride Kut Bolmış Küçlüg Bilge Kağan"dır. Küçlüg Bilge Kagan, Uygur kağanlığının iç durumunu düzeltmek için samimi olarak gayret göstermiştir. Özellikle Uygur-Çin münâsebetlerine büyük önem vermiştir. Ancak bu sayede kağanın döneminde ülkede iktisadi bir zenginlik oluşsa da, ülke varlıklarının özellikle gereksiz düğün masraflarıyla harcanması sonucu Uygur Kağanlığı gerileme dönemine girmiştir.

Külüg Beg veya Kalı Tigin, 832-839 yılları arasında Uygur Kağanlığı'nı yöneten hükümdar. Hükümdarlık adı "Ay Tengride Kut Bulmış Alp Külüg Bilge Kağan"dır. Tahta geçtikten sonra bir yıl sonra Çin imparatoru Külüg'ü tebrik için Uygur başkentine bir heyet göndermiştir. Ayrıca 833 yılının nisan ayında Çin sarayında yayımlanan bir fermanda Külüg Bey, ileriyi görmekte muktedir, Çin için güvenilir bir dost ve becerikli bir kağan olarak anlatılmaktadır. Bunun aksi bir şekilde, Çin ile yürüttüğü çok yakın politikalar nedeniyle kendi yurttaşları tarafından tasdik edilmemiş, suikast planı ile tahttan indirilmek istenmiş, bu başarılı olmayınca ordu içerisinden isyan eden birliklerin Ordu-balık'ı kuşatması sonucu intihar etmiştir. Bu durum, muhtemelen Miran Betikleri'nde, kendisinden bir kağan olarak değil, bir bey olarak bahsedilmesinin nedenidir.

Göktürk adıyla da bilinen Türk Kağanlığı, Aşina ailesi yönetimindeydi. Bu ailenin kağanlık, yabguluk gibi üst görevler yapan üyeleri aşağıda gösterilmiştir. Renkli kutular kağanları gösterir. Buna göre;