İçeriğe atla

Kristalin

Kristalin, anatomide göz merceği ile korneada bulunan, bu yapının şeffaflığını sağlayan ve suda eriyebilen yapısal bir proteindir.[1] Kristalin, aynı zamanda kalp ve meme kanseri tümörleri içinde de tespit edilmiştir.[2][3] Göz merceği yaralanmalarının sinir yenilenmelerini teşvik ettiği saptandığından beri kristalin nörolojide sinirsel bir araştırma alanı olmuştur.[4] Şimdiye dek gösterilebildiği kadar, kristalin β b2 (crybb2) nöriti (akson gibi bir sinir hücresi uzantısı) teşvik eden bir faktör olabilir.[5]

Kaynakça

  1. ^ Jester, J. V. (2008). "Corneal crystallins and the development of cellular transparency". Seminars in Cell & Developmental Biology 19 (2): 82–93. doi:10.1016/j.semcdb.2007.09.015. PMC 2275913[]. PMID 17997336 13 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  2. ^ Lutsch, G.; Vetter, R.; Offhauss, U.; Wieske, M.; Gröne, H. J.; Klemenz, R.; Schimke, I.; Stahl, J. et al. (1997). "Abundance and location of the small heat shock proteins HSP25 and alphaB-crystallin in rat and human heart". Circulation 96 (10): 3466–3476. PMID 9396443 13 Nisan 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  3. ^ Moyano, J. V.; Evans, J. R.; Chen, F.; Lu, M.; Werner, M. E.; Yehiely, F.; Diaz, L. K.; Turbin, D. et al. (2005). "B-Crystallin is a novel oncoprotein that predicts poor clinical outcome in breast cancer". Journal of Clinical Investigation 116 (1): 261–270. doi:10.1172/JCI25888. PMC 1323258[]. PMID 16395408 31 Mayıs 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..
  4. ^ Fischer, D.; Pavlidis, M.; Thanos, S. (2000). "Cataractogenic lens injury prevents traumatic ganglion cell death and promotes axonal regeneration both in vivo and in culture". Investigative ophthalmology & visual science 41 (12): 3943–3954. PMID 11053298 12 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..
  5. ^ Liedtke, T.; Schwamborn, J. C.; Schroer, U.; Thanos, S. (2007). "Elongation of Axons during Regeneration Involves Retinal Crystallin b2 (crybb2)". Molecular & Cellular Proteomics 6 (5): 895–907. doi:10.1074/mcp.M600245-MCP200. PMID 17264069 12 Ekim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Düşük tansiyon</span> sistolik kan basıncının 90 mmHgdan az olması

Düşük tansiyon ya da hipotansiyon, düşük kan basıncı demektir; sistolik kan basıncının 90 mmHg'dan az olmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Arjinin</span>

Arginin bir α-aminoasittir. L-arginin, doğada bulunan proteinlerin yapısını oluşturan 20 aminoasitten biridir. Memeli hayvanlarda, arjinin temel aminoasitlerden biri olarak kabul edilmektedir. Organizmanın gelişim safhasına ve sağlık durumuna göre dışarıdan beslenme yoluyla temin edilmesi kaçınılmaz olabilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Alzheimer hastalığı</span> günlük yaşamsal etkinliklerde azalma ve bilişsel yeteneklerde bozulmayla karakterize edilmiş, nöropsikiyatrik belirtilerin ve davranış değişikliklerinin eşlik ettiği nörodejeneratif bir hastalık

Alzheimer hastalığı (AH), genellikle yavaş yavaş başlayan ve giderek kötüleşen nörodejeneratif bir hastalıktır ve demans vakalarının %60-70'inin nedenidir. En sık görülen erken belirti yakın zamanda yaşanan olayları hatırlamada zorluktur.

<span class="mw-page-title-main">Ateş (tıp)</span> vücut sıcaklığının yükselmesi ile karakterize olan yaygın tıbbi belirti

Ateş veya pireksi insanlarda, organizmanın enfeksiyona karşı savunma mekanizmasının bir belirtisidir ve vücut sıcaklığının hipotalamustaki sıcaklık set noktasının artması nedeniyle normal aralığı aşmasıyla ortaya çıkar. Normal sıcaklık için üzerinde mutabık kalınmış tek bir üst sınır yoktur: Kaynaklar insanlarda 37,2 ve 38,3 °C aralığında değerler kullanmaktadır. Set noktasındaki artış, artan kas kasılmalarını tetikler ve soğuk veya üşüme hissine neden olur. Bu durum, daha fazla ısı üretimine ve ısıyı koruma çabalarına yol açar. Set noktası sıcaklığı normale döndüğünde, kişi sıcak hisseder, kızarır ve terleme başlayabilir. Nadir olarak, ateş ateşli nöbeti tetikleyebilir, bu durum özellikle küçük çocuklarda daha yaygındır. Ateşler genellikle 41 ila 42 °C aralığını geçmez.

<span class="mw-page-title-main">John Howard Northrop</span> Amerikalı biyokimyager (1891 – 1987)

John Howard Northrop Amerikalı biyokimyacı. 1946 yılında, James Batcheller Sumner ve Wendell Meredith Stanley ile birlikte, Nobel Kimya Ödülü'nü kazanmıştır. James Batcheller Sumner, "enzimlerin kristalize edilebildiğini keşfetmesi nedeniyle" bu ödülü kazanırken; John Howard Northrop ve Wendell Meredith Stanley "enzimlerin ve virüs proteinlerinin saf formlarını hazırlamaları nedeniyle" bu ödüle layık görülmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Peter Medawar</span> İngiliz-Brezilyalı biyolog (1915 – 1987)

Sir Peter Brian Medawar, Brezilyalı/İngiliz biyolog. Graft reddi ve kazanılmış immün tolerans ile ilgili keşifleri organ nakli uygulamalarında önemli bir yer edinmiştir. 1960 yılında Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü'ne Sir Frank Macfarlane Burnet ile birlikte layık görüldü.

<span class="mw-page-title-main">George Emil Palade</span> Romanyalı biyolog

George Emil Palade, Romanya doğumlu hücre biyoloğu. Şimdiye kadarki "en etkili hücre biyoloğu" olarak tanımlanır. 1974 yılında Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü'nü Albert Claude ve Christian de Duve ile birlikte kazanmıştır. Ödül kendisine elektron mikroskobu çalışmalarındaki yenilikleri ve hücre yapısıyla ilgili yaptığı çalışmalar sayesinde hücre biyolojisine getirdiği yenilikler nedeniyle verilmiştir. En önemli keşifleri ilk kez 1955 yılında tanımladığı ribozomlar ve endoplazmik retikulum ile ilgili olanlardır.

<span class="mw-page-title-main">Robert F. Furchgott</span> Amerikalı biyokimyager (1916 – 2009)

Robert Francis Furchgott, 1998 Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü sahibi Amerikalı biyokimyacı. Ödülü aynı yıl Louis Ignarro ve Ferid Murad ile paylaşmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Schwann hücresi</span>

Schwann hücreleri, çevresel sinir sistemi (ÇSS) için miyelin oluşturur. İki tür Schwann hücresi vardır: miyelinli ve miyelinsiz. Miyelinli, etrafı Schwann hücreleri tarafından sarılan aksonları tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Nöroglia, sinir sisteminde, ÇSS'deki sinir hücreleri için destek ve koruma sağlar.

<span class="mw-page-title-main">Phillip Allen Sharp</span> Amerikalı biyolog

Phillip Allen Sharp, Amerikan genetikçi ve moleküler biyolog. RNA bağlanmasının kaşiflerinden biridir. Richard J. Roberts ile birlikte ökaryot hücrelerinin DNA dizelerindeki genlerin bitişik sırada olmadığını, aralarda intron denilen okunmayan ve protein sentezine katılmayan bölümlerin olduğunu keşfettiler. Bu sayede mRNA'lar aynı DNA dizesinden bu bölümleri farklı şekilde silmeleri ile farklı proteinleri kodlayabilmektedir. İkili bu keşifleri ile 1993 Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülünü kazanmışlardır.

<span class="mw-page-title-main">Tümörü infiltre eden lenfositler</span>

Tümörü infiltre eden lenfositler veya tümöre infiltre lenfositler(İngilizce: tumor-infiltrating lymphocytes), urun içine göçmüş ve kan dolaşımından ayrılmış akyuvarlardır. Bunlardan en çok bulunanı T hücreleri olup değişken oranlarda tek çekirdekli bağışık hücreleri, değişik türdeki karışık hücreler(T hücreleri, B hücreleri, doğal öldürücü hücreler, makrofajlar) de bunların içerisindedir.

Moleküler biyolojide 7SK, metazoan'da bol bulunan küçük bir nükleer RNA`dır. Pozitif transkripsiyon uzatma faktörünün P-TEFb kontrol transkripsiyonunu düzenlemede önemli bir rol oynar. 7SK kompleksinin stabilitesi ve fonksiyonunu düzenleyen diğer proteinler küçük bir nükleer ribonükleoprotein kompleksinde (snRNP) bulunur.

<span class="mw-page-title-main">Purkinje hücreleri</span>

Purkinje hücreleri ya da Purkinje nöronları beyincikte yer alan bir sınıf Gabaerjik nöronlar. Çek anatomist Jan Evangelista Purkyně'nin 1839 yılındaki keşfi sayesinde kaşifinin ismini almıştır.

Kemoreseptör, kimyasal bir maddeyi biyolojik bir sinyale dönüştüren bir özel duyusal reseptör hücresidir. Eğer kemoreseptör bir nöron, veya yakınlardaki bir sinir lifini aktive edebilen nörotransmitter formundaysa, bu sinyal aksiyon potansiyeli formunda olabilir. Daha genel olarak açıklamak gerekirse, kemosensör insan vücudunun iç veya dış ortamındaki toksik veya tehlikeli kimyasalları algılar ve bu bilgileri biyolojik olarak aktif toksinleri kandan atmak için merkezî sinir sistemine iletir ve daha fazla alkol ile sarhoş edici madde tüketimini önler.

CD14, bir insan genidir.

<i>Corynebacterium</i> bakteri

Corynebacterium, Gram-pozitif ve aerobik bir bakteri cinsi. Bunlar basildir ve yaşamın bazı evrelerinde, cins ismine ilham veren sopa şeklindeler.

Merkel hücreleri, aynı zamanda Merkel-Ranvier hücreleri ya da taktil epitel hücreleri omurgalıların derilerinde bulunan ve hafif temas hissi için gerekli, oval biçimli mekanoreseptörlerdir. İnsanların parmak uçları gibi oldukça hassas deride yoğun olarak bulunurlar ve somatosensoriyel getirici sinirlerle sinaptik bağlantı kurarlar. Yaygın olmasa da bu hücreler habis hâle dönüşerek agresif ve tedavisi zor bir deri kanseri türü olan Merkel hücre karsinoması oluşturabilirler.

<span class="mw-page-title-main">Osteokalsin</span>

Osteokalsin, başka bir adla kemik gama-karboksiglutamik asit içeren protein (BGLAP), kemik ve dentinde bulunan ve ilk olarak civciv kemiğinde kalsiyum bağlayıcı protein olarak tanımlanan küçük (49-amino-asit) kollajenöz olmayan protein yapılı bir hormonudur.

<span class="mw-page-title-main">İnterlökin 10</span>

İnterlökin 10 (IL-10), anti-inflamatuar sitokindir. Aynı zamanda insan sitokin sentez inhibitör faktörü (SSIF) olarak da bilinir. Mikrop kaynaklı antijenlere karşı oluşan immun cevabı negatif yönde düzenlemektedir.

Sir Michael Anthony Epstein, İngiliz patolog ve akademisyen. Yvonne Barr ve Bert Achong ile birlikte Epstein-Barr virüsünü keşfedenlerden birisidir.