İçeriğe atla

Krassulasean asit metabolizması

Ananas bir CAM bitkisidir.

CAM veya Crassulaceae asit metabolizması bitkileri ya da CAM fotosentezi, bazı fotosentetik bitkilerde görülen karbon fiksasyonu yoludur.

Bu bitkiler genellikle sukkulent yapıdadırlar. Tuzcul ortamlarda yaşayan halofit bitkiler ile epifit bitkilerin CAM tipi fotosentez yaptıkları bilinir. Böyle bitkiler karanlıkta ve özellikle geceleri açılan stomalardan içeri CO2'i alırlar. Karbondioksitin indirgenmesi sonucu oluşan ilk kararlı maddenin malik asit olduğu belirlenmiştir. Nitekim karanlıkta bu reaksiyonlu katalize eden enzimin PEP karboksilaz olduğu ve bu enzimin karanlıkta yüksek etkinlik gösterdiği saptanmıştır. Bu reaskiyon sonucu oluşan malik asit vakuolde birikim gösterir. Stomaların genellikle kapalı olduğu ışıkta ise malik asit dekarboksilasyona uğrayarak pürivik aside dönüştürülür. Malik asidin pürivik aside dönüşümü sırasında açığa çıkan CO2 ise RudiP karboksilaz enzimi etkinliği ile 2 mol fosfogliserik asidi (PGA) oluşturur. Daha sonra PGA'dan PGAL oluşur. Bu bitkilerin yaprak anatomilerine bakıldığında, yüzeylerinde çok kalın bir kutikula tabakası bulunur. Palizat parankiması iyi gelişmemiştir, sünger parankimasıyla fotosentez yaparlar. Az sitoplazmalı çok geniş vakuollüdür, çoğu sukkulenttir ama her sukkulent yapılı bitki CAM değildir. İletim demetlerinin etrafında demet kını hücreleri vardır, stomalar gündüz kapalı, geceleri açıktır. CAM (Crassulacean Asit Metabolizması) Bitkileri

Bazı bitkilerde CO2 özümlemesi, Crassulacean asit metabolizması yoluyla gerçekleşmekte olup, bu nedenle bu bitkilere CAM (Crassulacean Asit Metabolizması) bitkileri adı verilmektedir. Bu şekilde CO2 özümlemesi ilk olarak Crassulaceae familyasına ait bitkilerde tespit edildiği için bu isim verilmiş olup, daha sonraları bazı diğer familyalardaki bitkilerde de aynı metabolik yolun izlendiği saptanmıştır. Bugün, Cactaceae, Orcihidaceae, Bromeliaceae, Liliaceae ve Euphorbiaceae gibi 26 farklı Angiosperm familyasında ve Eğreltilerde bu metabolizmanın var olduğu bilinmektedir. Bu bitkiler tipik olarak suyu kıt olan bölgelerde ya da su temini güç olan koşullarda (tuzlu bataklıklar) yetişir. Çölde hüküm süren aşırı sıcak günler, aşırı serin geceler, çok yüksek ışık şiddeti ve kuraklık gibi ekstrem iklim koşulları genellikle CAM bitkilerinin gelişmesine neden olur. CAM bitkilerinin yaprak yüzeyinde kütikula tabakası çok kalın, palizat parankiması (mesofil) genellikle iyi gelişmemiş olup, sünger parankima hücreleriyle fotosentez yapar. Bu hücreler az stoplazmalı, çok geniş vakuollüdür. CAM bitkilerinin pek çoğunda sukkulent (etli) yapı bulunur; fakat bu tip bitkilerin hepsi de CAM bitkisi değildir. CAM bitkilerinin iletim demetlerinin etrafında da demet kını hücreleri vardır, ancak C4 bitkilerindeki gibi iyi gelişmemiştir. Bunlar yapısal olarak daha çok mesofil hücrelerine benzerler. Bu bitkilerin en önemli özelliği stomaların gündüzleri kapalı, geceleri açık olmasıdır. Bu sayede, stomalar yoluyla gündüz buhar halinde su kaybı minimum düzeydedir. Stomalar gece açıldığında ise stomatal transpirasyonla su kaybı absorbe edilen CO2’ye oranla yine çok düşüktür. Yapılan çalışmalara göre bağlanan her 1 g CO2 için,CAM bitkilerinde ortalama 50-100 g,C4 bitkilerinde 500 g,C3 bitkilerinde ise 1000 g buhar halinde su kaybı olmaktadır. CAM bitkilerinin CO2 fiksasyonu gece ve gündüz olmak üzere iki kez yapılır. Gece yapılan karboksilasyonda PEP-karboksilaz enzimi görev aldığı halde, gündüz yapılan fiksasyonda RuBP-karboksilaz enzimi işlev yapar.

C3 ve C4 bitkileri arasındaki başlıca farklılıklar:

C4 bitkileri yaprak anatomilerindeki bu farklılıklar nedeniyle C3 bitkilerine göre 2 kat daha fazla fotosentez yaparlar. Düşük CO2 konsantrasyonu, yüksek sıcaklık, yüksek ışık şiddeti, kuraklık ve yüksek O2 konsantrasyonu gibi koşullarda C4 bitkileri fotosentetik aktivite bakımından C3 bitkilerine göre daha avantajlı durumdadır. C4 bitkilerinde çok yüksek bir aktiviteye sahip olan PEP-karboksilaz enzimi CO2’ye çok duyarlıdır. Bu nedenle bu enzim düşük CO2 konsantrasyonlarında bile yüksek reaksiyon yeteneklerini koruyabilirler. Buna bağlı olarak, C4 bitkileri çok düşük CO2 konsantrasyonlarında bile (<5 ppm) fotosentez yapabilmektedirler. C4 bitkilerinde 25 °C’nin altındaki sıcaklık derecelerinde fotosentez pek etkin biçimde yapılamaz. Çünkü PEP-karboksilaz enzimi sıcaklığa çok duyarlıdır. Nitekim düşük sıcaklığa sahip bölgelerde yetişen mısır bitkisinde görülen bazı gelişme bozuklukları ve yaprak sararmaları PEP-karboksilaz enziminin işlevini tam olarak yapamamasıyla açıklanabilir. C4 bitkileri yüksek ışık şiddeti alan yörelerde, C3 bitkilerine göre çok iyi bir gelişim göstermekte ve etkin fotofosforilasyon sonucundan daha fazla ATP sentezleyebilmektedirler. C4 bitkileri su kıtlığına karşı, C3 bitkilerine göre daha dayanıklıdır. Bu bitkiler düşük CO2 konsantrasyonlarında bile etkin fotosentez yapabildikleri için stomalarını çoğu zaman kapalı durumda tutarlar. Bu nedenle bu bitkilerde stomatal transpirasyon çoğu zaman minimum düzeydedir. Bu da C4 bitkilerin suyu daha etkin kullanmalarını sağlar. C4 bitkileri, ortamdaki yüksek O2 konsantrasyonlarında bile oldukça etkin bir fotosentez hızı gösterir. Örneğin mısır bitkisi, ortamdaki O2 konsantrasyonu %65’e çıkıncaya kadar oldukça yüksek bir fotosentez hızına sahip olduğu halde, C3 bitkisi olan fasulyede fotosentez hızı O2 konsantrasyonu %10’dan itibaren arttıkça giderek düşme eğilimindedir (atmosferdeki O2 oranı %21’dir). C4 bitkileri daha çok tropik veya yarı tropik bölgelerde yetişirler. Ancak Türkiye'de olduğu gibi ılıman iklim bölgelerinde yetişen türler de bulunmaktadır.

C4 ve C3 Bitkileri Hakkında Ansiklopedik -Özet- Bilgi

Su ihtiyacını karşılaması için adapte CAM bitkiler gibi, farklı bir karboksil grubuna dahildirler. Adaptasyon sürecinde B.A.T. (Big Asian Tits) adındaki kapalı stomaları, akşamları açılır ve güneş yokken stomalar harekete geçer ve O2 solunumu başlamış olur.

Kaynakça

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Protein</span> polipeptitlerin işlevsellik kazanması sonucu oluşan canlıların temel yapı birimi

Proteinler, bir veya daha fazla uzun amino asit artık zincirini içeren büyük biyomoleküller ve makromolekül'lerdir. Proteinler organizmalar içinde, hücrelere yapı ve organizmalar sağlayarak ve molekülleri bir konumdan diğerine taşıyarak metabolik reaksiyonları katalizleme, DNA kopyalama, uyaranlara yanıt verme dahil olmak üzere çok çeşitli işlevler gerçekleştirir. Proteinler, genlerinin nükleotit dizisi tarafından dikte edilen ve genellikle faaliyetini belirleyen özel 3D yapıya protein katlanmasıyla sonuçlanan amino asit dizilimlerinde birbirlerinden farklıdır.

<span class="mw-page-title-main">Fotosentez</span> bitki ve organizmalar tarafından ışık enerjisinin kimyasal enerjiye dönüştürülme işlemi

Fotosentez, bitkiler ve diğer canlılar tarafından, ışık enerjisini organizmaların yaşamsal eylemlerine enerji sağlamak için daha sonra serbest bırakılabilecek kimyasal enerjiye dönüştürmek için kullanılan bir işlemdir. Bu kimyasal enerji, karbondioksit ve sudan sentezlenen şekerler gibi karbonhidrat moleküllerinde depolanır.

<span class="mw-page-title-main">Fermantasyon</span> kimyasal çürüme

Fermantasyon, hücre içinde oksijen yokluğunda meydana gelen metabolik bir faaliyet olarak ‘NAD+'yi yeniden oluşturmak için glikozun glikoliz yoluyla kısmi oksidasyonunu takip eden metabolik adımlar’ şeklinde tanımlanmaktadır. Fermantasyon anaerobik şartlarda, yani oksidatif fosforilasyon olamadığı durumlarda, glikoliz yoluyla ATP üretimini sağlayan önemli bir biyokimyasal süreçtir. Biyokimyanın fermantasyonla ilgilenen dalı zimolojidir.

Stoma, açılıp kapanma özellikleri ile bitkideki terlemeyi ve gaz değişimini kontrol eden canlı yapılardır. Terimin tekili stoma, epidermislerinde karşılıklı olarak bulunur.

<span class="mw-page-title-main">Karbondioksit</span> Renksiz, kokusuz, yoğunluğu 152,0 °Cde ve 36 atmosfer basıncında kolayca sıvılaşan ekşimsi tatta bir gaz (CO2)

Karbondioksit, kovalent bağlı bir karbon ve iki oksijen atomundan oluşan moleküle sahip, normal koşullarda gaz hâlinde bulunan bileşiğin adıdır. Renk ve kokusu yoktur. Kimyasal formülü CO2 şeklinde olup molekül ağırlığı 44,009 g/mol'dür. Karbon içeren besin maddelerinin metabolize edilmesi sonucu meydana gelen bir son üründür. Küresel ısınmada önemli bir pay sahibidir. Yerden yansıyan güneş ışınlarının atmosferden çıkma oranını azaltır.

<span class="mw-page-title-main">Osmoz</span> Çözücü maddelerin seyreltik ortamdan derişik ortama geçişi

Osmoz, çözücü maddelerinin az yoğun ortamdan çok yoğun ortama, seçici geçirgen bir zardan enerji harcayarak geçişidir.

<span class="mw-page-title-main">Enzim</span> biyomoleküller

Enzimler, kataliz yapan biyomoleküllerdir. Neredeyse tüm enzimler protein yapılıdır. Enzim tepkimelerinde, bu sürece giren moleküllere substrat denir ve enzim bunları farklı moleküllere, ürünlere dönüştürür. Bir canlı hücredeki tepkimelerin neredeyse tamamı yeterince hızlı olabilmek için enzimlere gerek duyar. Enzimler substratları için son derece seçici oldukları için ve pek çok olası tepkimeden sadece birkaçını hızlandırdıklarından dolayı, bir hücredeki enzimlerin kümesi o hücrede hangi metabolik yolakların bulunduğunu belirler.

<span class="mw-page-title-main">Kaktüsgiller</span> bitki familyası

Kaktüs, Caryophyllales takımının 1750 kadar bilinen türüne ve yaklaşık 127 cinsine sahip Cactaceae bitki familyasının bir üyesidir. "Kaktüs" kelimesi Latince aracılığıyla, Theofrastos tarafından kimliği kesin olmayan dikenli bir bitki için kullanılan Antik Yunanca kelimesinden türemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Peroksizom</span> Bir organel türü

Peroksizom, hemen hemen tüm ökaryotik hücrelerde bulunan bir organeldir. Çok uzun zincirli yağ asitlerinin, dallı zincirli yağ asitlerinin, D amino asitlerinin, poliaminlerin katabolizmasında ve memelilerin beyin ve akciğerlerinin normal fonksiyonu için önem taşıyan bir eterfosfolipid olan plazmalojenlerin biyosentezi için gereklidir. Ayrıca enerji metabolizması için önemli olan pentoz fosfat yolundaki iki enzimin toplam aktivitesinin yaklaşık olarak %10'unu içerir. Peroksizomların, hayvanlardaki izoprenoid veya kolesterol senteziyle ilişkili olup olmadığı tartışılmaktadır. Filizlenen tohumlardaki glioksilat döngüsü ("glioksizom"), yapraklardaki fotosolunum, tripanazomatidlerdeki glikoliz ("glikozom") ve bazı mayalardaki metanol veya amin oksidasyonu ile asimilasyonu bilinen diğer peroksizomal işlevlerdir.

Nitrik asit, HNO3 kimyasal formülüne sahip oldukça aşındırıcı bir inorganik asittir. Kezzap olarak da bilinir. Saf hâldeki bileşik renksizdir. Ancak uzun süre bekleyen eski asitler azot oksitleri ve suya ayrışması nedeniyle sarı renge dönebilme özelliğindedirler. Piyasada bulunan nitrik asitlerin çoğu % 68'lik bir konsantrasyona sahiptir. Çözelti, %86'dan fazla HNO3 içerdiğinde, dumanlı nitrik asit olarak adlandırılır. Mevcut azot dioksit miktarına bağlı olarak, dumanlı nitrik asit ayrıca %86’nın üzerindeki konsantrasyonlarda kırmızı dumanlı nitrik asit veya %95’in üzerindeki konsantrasyonlarda beyaz dumanlı nitrik asit olarak tanımlanır.

<span class="mw-page-title-main">Karanlık devre reaksiyonları</span>

Karanlık evre reaksiyonları, fotosentezde ışığa ihtiyaç duymadığı halde ışıklı devre reaksiyonlarının ürünlerine ihtiyaç duyan kimyasal reaksiyonlardır.

Fotofosforilasyon Yaşayan canlılar sadece iki kaynaktan enerji elde edebilirler: güneş ışığı ve redoks tepkimeleri. Bütün canlılar yaşamları için gerekli değişmez ürün ATP'yi üretirler. Fosforilasyonda yüksek enerjili elektron vericisi ve düşük enerjili elektron alıcısı oluşturmak için ışık enerjisi kullanılır. Elektronlar spontan olarak vericiden alıcıya doğru elektron taşıma zinciriyle hareket ederler.

C<sub>4</sub> karbon tutulumu mekanizması

C4 karbon tutulumu mekanizması veya C4 bitkileri kara bitkilerinin fotosentezinde karbondioksiti bağlayan ve şeker oluşturan C3 karbon tutulumu mekanizması ve CAM bitkileri mekanizmaları gibi işleyen biyokimyasal mekanizmalardan biridir.

<span class="mw-page-title-main">Fotosolunum</span>

Fotorespirasyon ya da fotosolunum (Oksidatif fotosentetik karbon döngüsü veya C2 fotosentez olarak da bilinir) RuBP' nin RuBisCO enzimi tarafından oksitlendiği (oksijen ekleme-oksijenasyon) bir bitki metabolizması süreci. Bu süreçte fotosentez tarafından üretilen enerjinin bir kısmını israf edilir. Aslında arzu edilen reaksiyon, Calvin-Benson döngüsünün kilit bir basamağı olan RuBP'ye (karboksilasyon) karbon dioksit ilavesidir, ancak RuBisCO tarafından reaksiyonların yaklaşık %25'i bunun yerine RuBP'ye oksijen ekler (oksijenasyon) ve bu reaksiyonun sonucunda Calvin-Benson döngüsünde kullanılamayacak bir ürün (2-fosfoglikolat) oluşturur. Bu işlem, C3 bitkilerde fotosentez verimliliği azaltır. Fotorespirasyon, kloroplastlar, yaprak peroksizomları ve mitokondriler arasında metabolit alışverişinde bulunan karmaşık bir enzim reaksiyonları ağı içerir.

<span class="mw-page-title-main">Absisik asit</span>

Fizyologlar tohum ve tomurcuk dormansisinin bazı inhibitör bileşikler tarafından meydana getirildiğini ileri sürmüşler ve bu bileşiklerin izolasyon çalışmaları sonucunda bunlardan birisinin absisik asit olduğu tespit etmişlerdir.

Jeokimya, paleoklimatoloji ve paleo okyanus biliminde δ13C bir izotopik imza değeridir, karbonun kararlı izotoplarının oranı 13C:12C 'nin binde (‰) olarak ifadesidir:

<span class="mw-page-title-main">Enzim inhibitörü</span>

Enzim inhibitörü, bir enzime bağlanan ve onun etkinliğini azaltan bir moleküldür. Bir enzimin aktivitesini engellemek, bir patojeni öldürebildiği veya bir metabolik dengesizliği düzeltebildiği için, çoğu ilaç aslında birer enzim inhibitörüdür. Ayrıca herbisit ve pestisit olarak da kullanılırlar. Enzimlere bağlanan her molekül inhibitör değildir; enzim aktivatörleri enzimlere bağlanıp onların enzim aktivitesini artırırlar.

Koordinatlar: 43 ° 49 ' 32 "N 28 ° 33' 38 " E

<span class="mw-page-title-main">Halofil</span> Yüksek tuz konsantrasyonlarında yaşayan organizmalar

Halofiller, yüksek tuz konsantrasyonlarında gelişen ekstremofil organizmalardır. Halofil adı, Yunanca "tuz seven" kelimesinden gelmektedir. Çoğu halofil Arkea aleminde sınıflandırılırken; bakteriyel olan halofiller de vardır. Bir alg türü olan Dunaliella salina ile Wallemia ichthyophaga mantar türü gibi bazı ökaryot halofiller de bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Abiyotik faktör</span> ekosistemin içerisinde bulunan ve canlı faktörleri etkileyen cansız faktörlerdir

Biyoloji ve ekolojide abiyotik faktörler veya abiyotik bileşenler, canlıların ve ekosistemin işleyişini etkileyen; canlı olmayan, fiziksel veya kimyasal olarak çevrenin birer parçalarıdırlar. Abiyotik faktörler ve bunlarla ilişkili olaylar biyolojiyi desteklemektedir.