İçeriğe atla

Kraniosakral terapi

Kraniosakral terapi (KST)

Kraniosakral Terapi (KST), merkezi sinir sisteminin sağlığını ve işlevini desteklemeyi amaçlayan bir alternatif tıp yöntemidir. 20. yüzyılın başlarında osteopat Dr. William Garner Sutherland tarafından geliştirilen bu terapi, beyin ve omurilik sıvısının (likör) hareketini teşvik ederek, vücudun kendi kendini iyileştirme yeteneğini desteklemeyi hedefler. KST, genellikle hafif ve nazik dokunuşlarla uygulanır ve bu nedenle birçok kişi tarafından rahatlatıcı ve invaziv olmayan bir terapi olarak kabul edilir.[1]

Temel ilkeler

Kraniosakral Ritm: KST'nin temel prensiplerinden biri, beyin ve omurilik sıvısının düzenli ve ritmik bir hareketi olduğuna inanılmasıdır. Bu hareketin, vücudun genel sağlığı ve iyilik hali üzerinde önemli bir etkisi olduğu düşünülür. Terapi, bu ritmi desteklemeye ve dengelemeye yönelik teknikler kullanır.[2]

Biyomekanik Temeller: KST, kraniosakral sistemin (kafatası ve omurga arasındaki bağlantılar) ve fasya (bağ dokusu) üzerindeki kısıtlamaların, sinir sistemi üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceği görüşünü benimser. Terapi, bu kısıtlamaları azaltarak vücudun doğal iyileşme süreçlerini teşvik etmeyi amaçlar.

Nazik Dokunuşlar: Terapi, genellikle parmak ucuyla uygulanan hafif basınç ve dokunuşlarla gerçekleştirilir. Bu hafif dokunuşların, vücuttaki gerginlikleri serbest bırakmaya ve dengenin yeniden sağlanmasına yardımcı olduğu öne sürülür.[3]

Uygulama ve teknikler

Kafatası Manipülasyonu: Terapist, kafatasındaki çeşitli kemiklerin ve sutur çizgilerinin (kemiklerin birleşim yerleri) hareketini inceleyerek, olası kısıtlamaları serbest bırakmaya çalışır.

Omurga ve Pelvis Manipülasyonu: Omurga ve pelvis üzerindeki gerginlikleri hafifletmek amacıyla yapılan hafif dokunuşlar ve basınçlar içerir.

Fasya Manipülasyonu: Bağ dokusundaki gerilmeleri ve kısıtlamaları azaltmak için uygulanan tekniklerdir.

Klinik uygulama ve yararları

Baş Ağrıları ve Migrenler: KST, baş ağrıları ve migrenlerin yönetiminde yardımcı olabilir. Terapi, kafatasındaki gerilimleri azaltarak ve sinir sistemi üzerinde denge sağlayarak baş ağrılarını hafifletebilir.

Boyun ve Sırt Ağrıları: Omurga ve pelvik bölgelerdeki kısıtlamaları serbest bırakma yeteneği sayesinde, boyun ve sırt ağrılarının hafifletilmesine yardımcı olabilir.

Vestibüler Bozukluklar: KST, denge ve koordinasyon problemlerine yönelik olarak kullanılabilir. Özellikle baş dönmesi ve denge sorunları yaşayan bireyler, terapinin sağladığı gevşeme ve ritim dengelemesi ile fayda görebilirler.[4]

Motor Koordinasyon: Motor becerilerin ve koordinasyonun iyileştirilmesine yönelik destek sağlayabilir.

Rahatlama ve Gevşeme: KST, stres ve anksiyete semptomlarını hafifletmek için rahatlama teknikleri sunar. Terapinin nazik dokunuşları, sinir sistemini yatıştırabilir ve genel rahatlama sağlayabilir.

Duygusal Denge: Stresle ilişkili duygusal dengesizlikleri yönetmeye yardımcı olabilir.[5]

Travma ve Cerrahi Sonrası İyileşme: Kraniosakral Terapi, fiziksel travma ve cerrahi işlemler sonrası iyileşme süreçlerini destekleyebilir. Terapinin hafif dokunuşları, iyileşme sürecini hızlandırabilir ve post-operatif ağrıyı azaltabilir.

Kas ve Eklem Rehabilitasyonu: Yaralanmalar sonrası kas ve eklem rehabilitasyonu sürecinde yardımcı olabilir.

Nörolojik Semptomlar: Nörolojik hastalıklar ve semptomlar (örneğin, MS, Parkinson hastalığı) ile ilişkili semptomların yönetiminde yardımcı olabilir. Sinir sistemi üzerindeki etkileri sayesinde, motor fonksiyonların iyileştirilmesine destek olabilir.

Beyin Travması: Kraniosakral Terapi, beyin travması sonrası iyileşme sürecinde yardımcı olabilir.

Çocuk sağlığı:

  • Gelişimsel Bozukluklar: KST, çocuklarda gelişimsel bozukluklar (örneğin, otizm spektrum bozukluğu) ile ilişkili semptomları hafifletmek için kullanılabilir.
  • Sinir Sistemi Destek: Çocuklarda sinir sistemi destekleyici bir terapi olarak uygulanabilir.

Tarihçe

Kraniosakral Terapi'nin kökenleri, osteopati alanına dayanmaktadır. Osteopatinin kurucusu Andrew Taylor Still, 1874 yılında vücudun kendi kendini iyileştirme yeteneğine sahip olduğunu öne sürerek, hastalıkların tedavisinde bedenin doğal hareketlerine saygı gösteren bir yaklaşım benimsemiştir. Still'in çalışmaları, bedenin farklı sistemlerinin birbiriyle ilişkili olduğunu ve denge halinde olduğunda sağlığın korunabileceğini savunmuştur. Osteopatik yaklaşımlar, yalnızca kas-iskelet sistemi üzerinde değil, sinir sistemi, dolaşım sistemi ve organlar üzerinde de etkili olacak şekilde bütünsel bir sağlık anlayışı geliştirmiştir.

William Garner Sutherland, Andrew Taylor Still'in osteopatik ilkelerini izleyen bir osteopattı ve baş ve omurga yapısının daha derin bir şekilde anlaşılmasına yönelik önemli çalışmalar yapmıştır. 1899'da, Sutherland insan kafatasındaki kemiklerin birbirine kilitlenmiş ve hareketsiz olduğunu öğreten geleneksel anatomik anlayışa meydan okumuştur. Kafatası kemiklerinin çok ince hareket edebileceğini ve bu hareketlerin vücut sıvılarının dolaşımı ve sinir sistemi üzerinde önemli etkiler yaratabileceğini öne sürmüştür. Bu düşünce, kraniosakral terapinin temelini oluşturur.

Sutherland, kafatası kemiklerinin hareketliliğini ve bu hareketlerin vücut sağlığı üzerindeki etkilerini inceleyen kapsamlı araştırmalar yapmıştır. Kafatasının, merkezi sinir sistemini koruyan ve besleyen kraniosakral sıvının (beyin-omurilik sıvısı) ritmik bir şekilde aktığını ve bu sıvının dolaşımındaki dengesizliklerin çeşitli sağlık sorunlarına yol açabileceğini savunmuştur. Bu teorilere dayanarak, kraniosakral sistemi dengelemek için hafif dokunuşlarla uygulanan manuel terapinin, vücudun doğal iyileşme süreçlerini destekleyebileceğini öne sürmüştür.[6]

Sutherland'in kraniosakral terapiyle ilgili çalışmaları, o dönemin tıp çevrelerinde oldukça yenilikçi ve radikal kabul edilmiştir. Bu alandaki ilk çalışmalarını “kraniyal osteopati” olarak adlandırmış ve özellikle baş, omurga ve sakrum arasındaki bağlantılara odaklanmıştır. Sutherland'in öğrencileri ve takipçileri de onun çalışmalarını sürdürmüş, kraniosakral terapinin klinik uygulamaları üzerinde derinlemesine araştırmalar yapmıştır.

Kraniosakral terapi, Dr. John E. Upledger'ın 1970'li yıllarda yaptığı çalışmalarla daha da popüler hale gelmiştir. Upledger, Michigan Eyalet Üniversitesi’nde osteopatik tıp profesörü olarak görev yaparken, kraniosakral sistem üzerindeki etkileri daha kapsamlı bir şekilde incelemiştir. 1970'lerde bir cerrahi operasyon sırasında, beyin-omurilik sıvısının hareketleriyle ilgili gözlemleri onu kraniosakral terapi alanında derin araştırmalara yönlendirmiştir. Upledger, bu terapinin sinir sistemi üzerinde büyük etkiler yaratabileceğini ve birçok kronik sağlık sorununa çözüm sunabileceğini savunmuştur.[7][8]

1985 yılında Upledger, Kraniosakral Terapisi’ni öğretmek ve yaymak amacıyla "Upledger Institute" adında bir eğitim merkezi[9] kurmuştur. Upledger'ın klinik çalışmaları ve eğitici programları, kraniosakral terapinin dünya çapında yayılmasına büyük katkı sağlamıştır. Upledger, bu terapinin yalnızca baş ve omurga sorunlarını tedavi etmekle kalmayıp, stres, baş ağrısı, migren, kronik ağrı ve duygusal travma gibi geniş bir yelpazede etkili olabileceğini öne sürmüştür. Ayrıca, çocuklarda ve bebeklerde uygulanan hafif dokunuş tekniklerinin, gelişimsel sorunların tedavisinde olumlu sonuçlar verebileceğini göstermiştir.

Bugün kraniosakral terapi, dünya çapında yaygın olarak uygulanan alternatif ve tamamlayıcı tıp yöntemlerinden biri haline gelmiştir. Özellikle bütünsel sağlık yaklaşımı benimseyen terapistler ve osteopatlar arasında popülerdir. Kraniosakral terapi, merkezi sinir sistemi üzerinde sakinleştirici etkiler yaratarak bedenin doğal iyileşme kapasitesini artırmayı hedefler. Ayrıca, enerji akışını düzenlemek, bağ dokuların esnekliğini sağlamak ve vücut sıvılarının sağlıklı bir şekilde dolaşımını desteklemek için kullanılmaktadır.

Terapinin bilimsel temelleri üzerinde hâlâ tartışmalar sürse de, kraniosakral terapi birçok kişi tarafından stres, gerginlik, ağrı ve travma sonrası semptomlar gibi geniş bir yelpazedeki sağlık sorunları için tamamlayıcı bir tedavi olarak kabul edilmektedir. Kraniosakral terapinin popülerliği, çeşitli ülkelerde açılan eğitim merkezleri ve uygulama klinikleri sayesinde hızla artmaktadır. Dr. Upledger'ın başlattığı eğitim hareketi, bugüne kadar binlerce sağlık profesyonelinin bu alanda eğitim almasına ve kraniosakral terapinin modern tıbbın tamamlayıcı bir parçası olarak kabul görmesine olanak tanımıştır.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ ŞENEL TEKİN, Perihan; ÇELİK, Yusuf (2012). "Türkiye'de sağlık sektöründe bir finansman yöntemi olarak kamu-özel ortaklığı politikasının politika haritalama yöntemi ile analiz edilmesi". Ankara Sağlık Bilimleri Dergisi: 081-098. doi:10.1501/asbd_0000000031. ISSN 2146-328X. Erişim tarihi: 16 Eylül 2024. 
  2. ^ Türsen, Ümit (29 Mayıs 2024). Uyku ve Bütüncül Sağlık. Akademisyen Kitabevi. ISBN 978-625-399-915-5. Erişim tarihi: 16 Eylül 2024. 
  3. ^ O., Çetin (15 Haziran 2012). "Fizik Tedavi Programlarının Ağrı ve Hayat Kalitesi Üzerine Etkisi". Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Dergisi. 58 (2): 99-102. doi:10.4274/tftr.18199. ISSN 1302-0234. Erişim tarihi: 16 Eylül 2024. 
  4. ^ YILDIRIM, Oğuzhan (16 Kasım 2020). "Duygu Odaklı Terapinin Gestalt Terapi ve Varoluşcu Terapi ile Karşılaştırılmalı Analizi". ODÜ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi (ODÜSOBİAD). doi:10.48146/odusobiad.730532. ISSN 1309-9302. Erişim tarihi: 16 Eylül 2024. 
  5. ^ Cloonan, William; Milne, Lorna (Mayıs 1995). "L'Evangile selon Michel: La trinite initiatique dans l'oeuvre de Tournier". South Atlantic Review (İngilizce). 60 (2): 172. doi:10.2307/3201312. ISSN 0277-335X. Erişim tarihi: 16 Eylül 2024. 
  6. ^ Ferrer, Aldo (31 Aralık 1990). "The early teachings of Raúl Prebisch". CEPAL Review (İngilizce). 1990 (42): 27-33. doi:10.18356/ab09dd27-en. ISSN 1684-0348. Erişim tarihi: 16 Eylül 2024. 
  7. ^ Upledger, John E (1 Nisan 1995). "Craniosacral Therapy". Physical Therapy (İngilizce). 75 (4): 328-330. doi:10.1093/ptj/75.4.328. ISSN 0031-9023. Erişim tarihi: 16 Eylül 2024. 
  8. ^ Jeremy ;çev. DOĞAN, BENTHAM (2008). "AHLAK VE YASAMA İLKELERİNE GİRİŞ". Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi. 57 (4): 381-390. doi:10.1501/hukfak_0000001551. ISSN 1301-1308. Erişim tarihi: 16 Eylül 2024. 
  9. ^ Upledger, John E (2023). "Craniosacral Therapy". Physical Therapy (İngilizce). 75 (4): 328-330. doi:10.1093/ptj/75.4.328. ISSN 0031-9023. Erişim tarihi: 16 Eylül 2024. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Omur</span> Vertebral kolondaki kemik

Omur ya da vertebra, omurgayı oluşturan 33-34 kemikten her birine verilen bir addır. Kafatasının hemen altından başlayıp kuyruk sokumuna dek uzanırlar. Omurgada 7 adet boyun omuru, 12 adet sırt omuru, 5 adet bel omuru, 5 sakral vertebra (sakrum) ve 4 de koksigeal (koksiks) vertebra bulunur. Bu vertebraların ilk 24 tanesi birbirine eklemler aracılığıyla bağlanmıştır. Bunlara presakral vertebralar denilir. Kalan 9 vertebradan daha üstteki 5 tanesinin birleşmesinden sakrum meydana gelmiştir. En altta bulunan küçük ve tam gelişmemiş 4 vertebranın birleşmesinden koksiks denilen kemik meydana gelmiştir. Bu vertebraların her birinin yapısı içlerinden geçen oluşumlara ve fonksiyonlarına göre değişiklik göstermesine karşın, hepsinin ortak özellikleri vardır.

<span class="mw-page-title-main">Nöroloji</span> beyin, beyin sapı, omurilik ve çevresel sinir sistemiyle kasların hastalıklarını inceleyen tıp dalı

Nöroloji ya da sinir bilimi, genel olarak beyin, beyin sapı, omurilik ve çevresel sinir sistemiyle kasların hastalıklarını inceleyen, cerrahi dışındaki tedavi uygulamalarını içeren tıp bilimi dalıdır. Nöroloji zamanla içine kapalı ve sınırlı bir dal olmaktan çıkmış, epilepsi, hareket bozuklukları, beyin damar hastalıkları, bunamalar, uyku bozuklukları gibi ayrıca özelleşmişlik gerektiren alt disiplinlere bölünmüştür, bunun yanı sıra 19. yüzyılda ruh hastalıklarıyla birlikte ele alınırken, 20. yüzyıldan itibaren psikiyatri ayrı bir dal olarak ayrılmıştır. Tüm bu alanlardaki ciddi laboratuvar arka planının yanı sıra günümüze nöroloji pek çok başka tıp alanı ile multidisipliner bir ilişki içindedir.

Guillain-Barré sendromu (GBS), çevresel sinir sisteminin edinilmiş bir bağışıklık kökenli yangısal bozukluğudur; merkezi sinir sistemi etkilenmez. Bu hastalık için kullanılan diğer isimler şöyledir: akut enflamatuvar demiyelinize edici polinöropati, akut idiyopatik poliradikülonörit, akut idiyopatik polinörit, Fransız polyosu, Landry'nin yükselici felci.

Beyin ve sinir cerrahisi, nörocerrahi ya da nöroşirürji merkezi ve periferik sinir sistemi bozukluklarının mekanik müdahale yoluyla tedavisini yapan bir cerrahi uzmanlık dalıdır. Bu dalda uzmanlık alan tıp doktorlarına nörocerrah ya da nöroşirürjiyen denmektedir. Bu uzmanlık eğitiminin sonrasında daha üst ihtisas dalları olarak spinal, fonksiyonel, tümör, vasküler, pediatrik nöroşirürji gibi dalları da vardır.

<span class="mw-page-title-main">İnsan vücudu</span> fiziksel ve kimyasal yapılardan oluşan sistemler bütünü

İnsan vücudu bir insanın tüm yapısıdır. Birlikte dokular ve ardından organları ve sonra organ sistemlerini oluşturan birçok farklı hücre türünden oluşur. Bunlar insan vücudunun homeostazisini ve canlılığını sağlar.

<span class="mw-page-title-main">Fizyoterapist</span> sağlık profesyoneli

Fizyoterapist, fizyoterapi ve rehabilitasyon alanında lisans eğitimi veren fakülte veya yüksek okullardan mezun sağlık profesyonelidir. Uzman hekim tarafından tanısı koyulmuş hastaların bulgularını değerlendirerek bireye özgü tedavi programı planlar ve uygular. Bazı konularda hekim tarafından yönledirilme olmaksızın çalışabilir, tedavi uygulayabilir.

<span class="mw-page-title-main">Bel fıtığı</span>

Bel fıtığı, bel bölgesi omurları arasında yer alan disk adlı yapının sinirlerin ve omuriliğin geçtiği kanala doğru yer değiştirmesi sonucu çıkan ağrılı durumların tümüne verilen tanımlamadır. Lomber disk hastalığı fizik tedavi ve rehabilitasyon, nöroşirurji ve algoloji bölümlerinin çalışma sahası içindedir.

<span class="mw-page-title-main">İnsan beyni</span> insan sinir sisteminin ana organı

İnsan beyni, insan sinir sisteminin merkezi organıdır ve omurilikle birlikte merkezi sinir sistemini oluşturur.

<span class="mw-page-title-main">Hidrosefali</span> beyin ventriküllerinde ve boşluklarında normalin üzerinde BOS birikmesi

Hidrosefali, "beyinde su toplanması" olarak da bilinen, beyin ventriküllerinde ve boşluklarında normalin üzerinde BOS birikmesi durumudur. Bu durum kafatasının içindeki kafa boşluğunda basıncın artmasına ve kafanın artan ölçüde büyümesine, kasılmalara ve zihinsel engelli olma sonuçlarına yol açabilir. Bu terim hidro (su) ve sefali (kafa) terimlerinden türemiştir.

Osteopati, hastalıklarda kas-iskelet sisteminin etkinliği üzerinde duran tamamlayıcı bir tıp metodu.

<span class="mw-page-title-main">Fizik tedavi</span> Engelli bir kişinin günlük yaşamda işlev görmesine yardımcı olan meslek

Fizik tedavi ya da İngilizce konuşulan ülkelerde yaygın adıyla fizyoterapi, yaralanma, hastalık, travma ya da yaşlılık gibi nedenlerle eksilme gösteren fonksiyonel hareketleri geri kazandırma amaçlı yapılan; elektrik akımı, sıcak ya da soğuk uygulaması, egzersizler ya da çeşitli uygulamalarla hastaların tedavisine verilen isimdir. Fizyoterapi, Tıp Fakültesinden sonra fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanlık eğitimini almış olan hekimlerce (fiziatrist) tanısı konmuş çok geniş hastalık durumlarını kapsar. Uzman hekim tarafından tanısı konmuş tedaviyi üniversitelerin Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü lisans programlarından mezun sağlık çalışanları (fizyoterapist) planlar ve uygular.

<span class="mw-page-title-main">Atlas (anatomi)</span>

Atlas, anatomide omurganın en üstündeki (ilk) boyun omurudur.

<span class="mw-page-title-main">Sinir</span> periferik sinir sistemindeki kapalı, kablo benzeri akson demeti

Sinir, çevresel sinir sistemindeki kapalı, kablo benzeri sinir lifleri demetidir.

Omurga implantları, kronik dejeneratif disk hastalığı, skolyoz veya travmatik kırığı olan hastaları tedavi etmek için kullanılabilir. Bu ise, omurga implantlarının insan bedeninde omurga ile ilgili yaşanan rahatsızlıklarda iyileşme sürecine büyük bir katkı sağlayabileceği anlamına gelir.

Herpes simpleks, herpes simpleks virüsünün neden olduğu bir enfeksiyon hastalığıdır. Enfeksiyonlar, vücudun enfekte olan kısmına göre kategorize edilir. Oral uçuk, yüzü veya ağzı içerir. Genellikle uçuk veya gruplanmış küçük kabarcıklara neden olabilir veya sadece boğaz ağrısına neden olabilir. Genellikle basitçe herpes olarak bilinen genital herpes, minimal semptomlara sahip olabilir veya küçük ülserlerle sonuçlanan kabarcıklar oluşturabilir. Bunlar tipik olarak iki ila dört hafta içinde iyileşir. Kabarcıklar ortaya çıkmadan önce karıncalanma veya ağrılar oluşabilir. Herpes, aktif hastalık dönemleri arasında döngü yapar ve arada semptomsuz dönemler mevcuttur. İlk bölüm genellikle daha şiddetlidir ve ateş, kas ağrıları, şişmiş lenf düğümleri ve baş ağrıları ile ilişkilendirilebilir. Zamanla, aktif hastalık ataklarının sıklığı ve şiddeti azalır. Herpes simpleksin neden olduğu diğer bozukluklar şunları içerir: parmakları tuttuğunda herpetik dolama gözün herpes enfeksiyonu, beynin herpes enfeksiyonu ve yenidoğanı etkilediğinde yenidoğan herpes enfeksiyonu.

Sinir sistemi hastalıkları; nörolojik bozukluklar olarak da bilinir ve sinir sistemini etkileyen tüm durumları tarif eder. Bu kategori, genetik bozukluklar, enfeksiyonlar, kanser, nöbet bozuklukları, kardiyovasküler kaynaklı durumlar, konjenital ve gelişimsel bozukluklar ve dejeneratif bozukluklar içermektedir.

Gliom, beynin veya omurganın glial hücrelerinde başlayan bir tümör türüdür. Gliomlar, tüm beyin tümörlerinin ve merkezi sinir sistemi tümörlerinin yaklaşık yüzde 30'unu ve tüm habis beyin tümörlerinin yüzde 80'ini oluşturur.

<span class="mw-page-title-main">Sırt ağrısı</span>

Sırt ağrısı, sırtta hissedilen ağrıdır. Sırt ağrısı, etkilenen segmente göre boyun ağrısı (servikal), orta sırt ağrısı (torasik), bel ağrısı (lomber) veya koksidinia olarak ayrılır. Bel bölgesi en çok etkilenen bölgedir. Sırt ağrısı atağı, süreye bağlı olarak akut, subakut veya kronik olabilir. Ağrı, donuk, delici veya yanma hissi olarak nitelenebilir. Rahatsızlık, bacaklar veya ayakların yanı sıra kollara ve ellere de yayılabilir ve bacaklarda ve kollarda uyuşma veya güçsüzlük olabilir. Sırt ağrısının çoğunluğu belirli değildir ve idiyopatiktir.

<span class="mw-page-title-main">Waon terapisi</span>

Waon terapisi, ısı terapisinin bir türü olarak, Japonya'da geliştirilen ve özellikle kardiyovasküler, pulmoner ve nörolojik hastalıkların yönetimi ile ilişkilendirilen bir tedavi yöntemidir. "Waon", Japoncada "huzur içinde ısınma" anlamına gelir ve bu terapinin temel amacı, hastaların vücut sıcaklığını güvenli bir şekilde artırarak sağlıklarını iyileştirmektir. Waon terapisi genellikle düşük ısıda, yaklaşık 60 °C'lik bir ortamda uygulanan, kişinin tüm vücudunu saran bir sauna tedavisidir. Bu tedavi süreci, geleneksel saunalara benzer, ancak daha düşük sıcaklık ve daha uzun sürelerle uygulanır, bu da daha fazla rahatlama ve iyileşme süreci sağlar.

<span class="mw-page-title-main">Piroterapi</span>

Piroterapi, ısı tedavisi anlamına gelir ve tıbbi olarak, vücuda dışarıdan uygulanan sıcaklığın terapötik amaçlarla kullanıldığı bir yöntemdir. Bu terapi türü, kas-iskelet sistemi bozuklukları, yaralanmalar, kronik ağrılar, iltihaplanmalar ve stres gibi çeşitli rahatsızlıkların tedavisinde kullanılır. Piroterapi, doğal tedavi yöntemlerinden biri olarak kabul edilir ve antik dönemlerden bu yana birçok kültürde farklı şekillerde uygulanmıştır. Günümüzde, özellikle fizyoterapi ve rehabilitasyon alanlarında yaygın olarak kullanılmaktadır.