İçeriğe atla

Korporatizm

Korporatizm, toplumun tarım, emek, askeri, iş, bilim veya lonca dernekleri gibi şirket grupları tarafından ortak çıkarlar temelinde örgütlenmesini savunan kolektivist[1] bir siyasi ideolojidir.[2][3] Terim, Latince corpus veya "insan vücudu"ndan türetilmiştir.

Bir vücudun organları bireysel olarak genel sağlığına ve işlevselliğine katkıda bulunurken, bölümlerinin her biri belirlenmiş işlevini verimli bir şekilde yerine getirdiğinde, toplumun uyumlu işleyişin zirvesine ulaşacağı hipotezi, korporatist teorinin merkezinde yer alır. Korporatizmin sosyoekonomik temeli, adının geldiği organizasyon olan loncalardır (corporations).

Korporatizm, modern Amerikan hukuk ve pop kültürü dilinde yaygın olarak "şirketler (korporasyon)" olarak anılsa da, büyük ticari çıkarların egemen olduğu bir siyasi sisteme atıfta bulunmaz; bunun yerine, bu teorik sistem için doğru terim şirketokrasi olacaktır.

Korporatizm, hükûmetin siyasette yolsuzluğu veya kurumsal çıkar grupları tarafından rüşvet kullanımı değildir. Şirketokrasi ve korporatizm terimleri, adları ve şirketlerin devletin organları olarak kullanılması nedeniyle sıklıkla karıştırılır.

Korporatizm, sınıf çatışması yerine sınıflar arasında işbirliğini savunduğu için, klasik liberalizm ve Marksizmin yükselişine yanıt olarak 1850'lerde gelişti. Korporatizm, faşizmin ana ilkelerinden biri haline geldi ve Benito Mussolini'nin İtalya'daki faşist rejimi, büyük çıkar gruplarını devlet çatısı altında birleştirerek, ahbap çavuş kapitalizmi ve devlet kapitalizminin bir birleşimi olacak şekilde devlet görevlileri tarafından ekonominin kolektif yönetimini savundu; ancak, daha demokratik olan neo-korporatizm ise genellikle Üçlülük'ü benimser.[4][5]

Türkiye'de korpotarizm

Türkiye'de ise dönemin CHP genel sekreteri Recep Peker, Türkiye'ye asla korporatif sistemin gelmeyeceğini ve Kemalizm'in korporatizm'e karşı olduğunu şu sözlerle ifade etmiştir:

"Bizim Ulusçuluk ve Halkçılık anlayışımızda sınıfçılığa karşı olduğu kadar bir müstahsiller kartelizasyonundan başka bir şey olmayan korporasyonculuk zihniyetine de karşı gelen bir genişlik vardır."[6]

"Fırkamızın kuruluş esaslarından biri de halkçılıktır. Sınıf mücadelesi ve imtiyazlı hiçbir sınıf yoktur. Korporatif devlet sistemi bizde mevcut değildir."[7]

Her ne kadar Recep Peker gibi bürokratların Türkiye'de korporatist sistem olmadığını iddia ettikleri belirtilse de özellikle Milli Şef döneminin Türkiye'sinin solidarist-korporatist bir ekonomik anlayış ile yönetildiği iddia edilir. Egemen siyasal sınıf, sınıfsal farklılaşmanın önüne geçmek için devlet, işçi ve işveren üçgenini insan vücudunun bir organı gibi gördüğü, bunları birbirinden ayrılamaz bir bütün olarak ele aldığı, milli kalkınmanın bu şekilde cereyan edeceğine inandıkları belirtilmektedir. Bu düşüncenin temellerinin İttihat ve Terakki yönetiminin "Milli İktisat" teorisine kadar götürmenin mümkün olduğu söylenir.[8]

Varlık Vergisi gibi uygulamaların pratikte olmasa da en azından teorideki uygulama mantığı ve kendini var ettiği meşruiyet alanının solidarist-korporatist sistemin bir sonucu olduğu iddia edilir.[9]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Dipnotlar
  1. ^ "The Economic System of Corporatism". www.sjsu.edu. 12 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Ekim 2021. 
  2. ^ Wiarda 1997, s. 27,141.
  3. ^ Clarke, Paul A. B; Foweraker, Joe. Encyclopedia of democratic thought. London, UK; New York, USA: Routledge, 2001. Pp. 113
  4. ^ Hans Slomp. European politics into the twenty-first century: integration and division. Westport, Connecticut, USA: Praeger Publishers, 2000. Pp. 81
  5. ^ Wiarda, Howard J. (24 Haziran 2016). Corporatism and Comparative Politics: The Other Great "Ism". New York: Routledge. doi:10.4324/9781315481050. ISBN 978-1-315-48105-0. 6 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Temmuz 2022. 
  6. ^ İnkılap ve İstiklal. Mavi Gök Yayınları. s. 150. 
  7. ^ Recep Peker Konuşuyor "Disiplinli Hürriyet". s. 22. 
  8. ^ Taha Parla. Ziya Gökalp, Kemalizm ve Türkiye'de Korporatizm (PDF). Deniz Yayınları. s. 7-8. 14 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 2 Ağustos 2023. 
  9. ^ Ayhan Aktar (2012). Varlık Vergisi Ve Türkleştirme Politikaları. İletişim Yayınları. s. 158. 
Genel

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Kemalizm</span> Türkiye Cumhuriyetinin kurucu ideolojisi

Kemalizm, 1935'ten 1937'ye kadar Kamâlizm veya Atatürk'ün ölümü sonrası yaygınlaşan bir diğer adıyla Atatürkçülük; Türkiye Cumhuriyeti'nin, Atatürk İlkeleri'ni esas alan kurucu ideolojisidir. Kemalizm, Mustafa Kemal Atatürk tarafından uygulandığı şekliyle laikliğe ve Batı demokrasisine dayanan ulusal ve üniter bir cumhuriyet rejiminin kurulması, ekonomik kalkınma ve sanayileşme, yüksek öğrenime ve bilimsel faaliyetlere devlet desteği, spora ve sanata teşvik, ücretsiz ve zorunlu eğitim gibi kapsamlı siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel ve dinî reformları içermektedir. Reformların amacı Atatürk'ün ifadesiyle "muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak", çağdaş bir hayat tarzını benimsemektir.

Uluslararası ilişkiler, siyaset biliminin bir dalıdır ve "uluslararası sistem" içindeki aktörlerin, özellikle de uluslararası ilişkilerin temel aktörü olarak kabul edilen devletlerin, diğer devletlerle, uluslararası/bölgesel/hükûmetler arası örgütler, çok uluslu şirketler, uluslararası normlar ve uluslararası toplumla olan ilişkilerini inceleyen disiplinlerarası bir disiplindir.

<span class="mw-page-title-main">Faşizm</span> Aşırı sağcı, otoriter, aşırı milliyetçiliği savunan ideoloji

Faşizm, ilk olarak İtalya'da Benito Mussolini tarafından oluşturulan, otoriter devlet üzerine kurulu radikal bir aşırı milliyetçi politik ideolojidir. İlkeleri ve öğretileri, La dottrina del fascismo adı altında Giovanni Gentile tarafından yazılmıştır. Benito Mussolini'nin kurucusu olduğu Ulusal Faşist Parti'nin İtalya'da iktidara gelmesinin ardından, faşizm birçok milliyetçi ideolojiye örnek olmuştur. Hitler'in nasyonal sosyalizmi ve Franco'nun falanjizmi, faşizmden çok etkilenmişlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Atatürk İlkeleri</span> Atatürkün politikalarını belirleyen altı ilke

Atatürk İlkeleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün yürürlüğe koyduğu, döneminin pragmatik politikalarını belirlemiş altı ilkedir. "Altı Ok" denilen altı ilkeye ilk olarak 1931'de "Kemalizm" adı verildi ve Atatürk'ün Dil Devrimi sürecinde, 1935'te Arapça Kemal adını 1937'ye dek kullanacağı Eski Türkçe Kamâl adıyla değiştirmesini takiben 13 Mayıs 1935'te "Kamâlizm" adıyla ülkenin kurucu ve tek partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin program ilkeleri olarak benimsendi. Daha sonra, 1937'de çıkarılan bir kanunla 1924 Anayasası'na eklenen ilkeler, anayasal olarak Türkiye'nin ulusal ideolojisi hâline geldi.

Kadrocular ya da Kadro hareketi, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Şevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör, Burhan Asaf Belge, İsmail Hüsrev Tökin tarafından Ankara'da 3 yıl süreyle çıkarılan Kadro dergisi etrafındaki harekettir.

<span class="mw-page-title-main">Sınıf mücadelesi</span>

Sınıf mücadelesi kavramını ilk olarak Karl Marx ele almış ve 1848 yılında Friedrich Engels'le birlikte kaleme aldığı Komünist Manifesto adlı eserde "Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir" demiştir. Marx'a göre, kapitalizmde üretici pozisyonda bulunan ama bu pozisyonuna karşın üretim araçlarının burjuvazinin özel mülkiyetinde olmasından dolayı sömürülen işçi sınıfının, bu sömürüden kurtulması için burjuvazinin iktidarına son vermesi ve üretim araçlarını kamulaştırması gerekmektedir.

12 Temmuz Beyannamesi veya 12 Temmuz Çok Partili Beyanname Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından 12 Temmuz 1947'de verilen ve Türkiye'de normal bir çok partili sistemin temellerini atan bildirgedir.

<span class="mw-page-title-main">Türk milliyetçiliği</span> Türk halkını ulusal veya etnik tanımlarla yücelten ve teşvik eden bir siyasi ideoloji

Türk milliyetçiliği, ulusal veya etnik tanımlarla Türk milletinin ilerlemesini, gelişmesini amaçlayan siyasi bir görüştür. Türkçülük ile aynı olmayıp, içinde Türkçülük dahil olmak üzere çeşitli Türk milliyetçisi ideolojileri barındırır.

Halkçılık, narodnik ve popülizmden etkilenmiş, popülizm şeklinde değil demokrasilerin yoluyla Türkiye'den dünyaya çıkan düşüncedir. Halkçılık Beyannamesi ve Atatürk'ün Halkçılık ilkesi de bu görüşlerden etkilenmiştir.

Devlet sosyalizmi, Ferdinand Lassalle tarafından teorileştirilen; sosyalist hareket içinde, kapitalizmden sosyalist üretim tarzına veya komünist topluma geçişte geçici bir önlem olarak ya da sosyalizmin bir özelliği olarak, üretim araçlarının devlet mülkiyetini savunan, özel mülkiyete karşı politik ve ekonomik bir ideolojidir. Tüm endüstrilerin ve doğal kaynakların devlet mülkiyetinde olduğu, devlet tarafından kontrol edilen planlı bir ekonomiyi savunur.

Ekonomik sistem, bir toplumda mal ve hizmetlerin üretimini, ticaretini, dağıtımını ve kaynakların üretime tahsis edilmesini düzenleyen, ayrıca üretimi kimlerin yapacağına karar veren uygulama ve ilkeler bütünüdür.

<span class="mw-page-title-main">Kadınlar Halk Fırkası</span>

Kadınlar Halk Fırkası (KHF) ya da Türk Kadınlar Birliği, Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan önce Nezihe Muhiddin öncülüğünde kurulan, Türkiye’deki ilk siyasal parti girişimlerinden biri.

<span class="mw-page-title-main">Malthusçuluk</span>

Malthusçuluk, 1766-1834 yılları arasında yaşayan İngiliz ekonomisti Thomas Malthus tarafından ortaya atılan ekonomik doktrin. Bu teoriye göre, nüfus katlanarak artarken, nüfusu besleyen kaynaklar aritmetik oranla artış gösterecektir. Bu dengesizlik büyük bir nüfus artışını beraberinde getirerek, kıtlık, savaşlar, salgın hastalıklar gibi nedenler sonucunda fazla nüfusun yok olması kaçınılmaz olacaktır. Malthus, öngördüğü bu soruna karşı ahlakî çözümler önermiştir. Bu teori Charles Darwin’i etkilemiş, Sosyal Darwinizm Malthusçu ilkeyi biyoloji ve toplumun ortak bir yasası olarak ele almıştır. Marksistler Malthus’un ekonomi ve toplumla ilgili savlarını, doğa bilimci Kropotkin ise Darwin’in kuramının Malthusçu ve rekabet odaklı temellerini yoğun bir şekilde eleştirmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Dayanışma</span> ortak bir çıkar üzerinde duygu veya eylem birliği

Dayanışma, solidarizm veya solidarite; bir topluluğu oluşturan gruplar veya sınıflar arasında psikolojik bir birlik duygusu yaratan duygu, düşünce ve ortak çıkarlarla birbirlerine karşılıklı olarak bağlanmasıdır. Sınıf işbirliği savunur ve sınıf çatışmasını reddeder. Kolektivizmden farklı olarak dayanışmacılık, bireyleri reddetmez ve bireyleri toplumun temeli olarak görür. Toplum içindeki sosyal ilişkilerden yararlanarak insanların birbirlerine bağlı olduğunu savunur. Terim sosyal bilimlerde, özellikle sosyolojide ve psikolojide yaygın olarak kullanılır.

Yeni Demokrasi ya da Yeni Demokratik Devrim, Mao Zedong'un "dört sınıf bloku" teorisi kapsamında, Çin Devrimi sonrasında kurulan Çin'deki demokrasi anlayışı ifade eden terim. Bu teoriye göre; devrim sonrası Çin'de gelişecek demokrasi farklı bir yol izleyecek, batılı devletlerde yer alan parlamenter sistem ve liberal ekonomiden farklı olarak, Sovyet türünde bir örgütlenme modeli ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ekonomisi türüne adapte olmuş bir demokrasi türü oluşacaktı. Bu kavramın literatüre girmesinin ardından geçen sürede, Yeni Demokrasi kavramı benzer gerekçeleri ile diğer ülke ve bölgelerde uyarlanmıştır.

Kemalizm ve Marksizm veya Atatürkçülük ve Marksizm, Marksizm ve Kemalizm akımlarının karşılıklı ilişkileri, koşutlukları ve karşıtlıkları ile ilgilenir.

Kaynakça/Ayrıntılı bilgi için:

<span class="mw-page-title-main">Siyaset sosyolojisi</span>

Siyaset sosyolojisi, devlet ve sivil toplumdan aileye kadar uzanan politik fenomenlerin sosyolojik analizi, araştırması vatandaşlık, toplumsal hareketler ve sosyal güç kaynakları gibi konuları araştırmakla ilgilenen bir bilim disiplinidir. Siyaset sosyolojisinin konusu toplumsal bağlamı içinde iktidardır. 19. yüzyıl ile beraber genel olarak toplumsal ve özel olarak siyasal düşüncenin bilimselleşmeye başladığı görülmüştür. Teknoloji, sanayileşme gibi unsurlar kalabalıklaşmayı beraberinde getirmiş, kalabalıklaşma ise siyasal düşünceye yönelim sağlamıştır.

Taha Parla, Türk siyaset bilimci, akademisyen, çevirmen ve yazardır.

Liberal korporatizm, liberal siyasi partiler ve örgütler tarafından ekonomik korporatizmin uygulanmasıdır ve hizmet ve tarım sektörleri gibi toplum içindeki çeşitli grupların müzakere çıkarlarını tanır ve ekonomi politikaları konusunda devletle müzakere yapmalarına izin verir. Liberal korporatizm, düzenli çıkar gruplarına güç verilmesine karşı olan liberal pluralizm yanlılarıyla sıklıkla çatışma içindedir. İngiliz liberal filozof John Stuart Mill, eşitlik yaratmak ve işçilere yönetimde söz sahibi olabilmelerini sağlamak için korporatist benzeri ekonomik birlikteliklere destek verdi. Diğer korporatizm biçimlerinin aksine, liberal korporatizm kapitalizmi veya bireyciliği reddetmez, ancak işletmenin, üyelerinin ihtiyaçlarını tanıyarak kâr hedefine ulaşmanın ötesine geçmesini gerektiren bir toplumsal kurum olduğuna inanır. Bu liberal korporatist etik, Taylorizm'e benzerken, kapitalizm firmasının demokratikleştirilmesini talep etmiştir. Liberal korporatistler, yönetimin seçiminde tüm üyelerin dahil edilmesinin onları yönetim sürecine dahil edeceğini ve etik ile verimlilik, özgürlük ile düzen, özgürlük ile rasyonaliteyi "uzlaştıracağını" düşünmüşlerdir.