İçeriğe atla

Korkut Ata

Dede Korkut'un Aşkabat'taki heykeli
50 Türkmenistan manatında Korkut Ata'nın resmi

Korkut Ata (Dede Korkut), Oğuz Türklerinin eski destanlarında yüceltip kutsallaştırılmış; bozkır hayatının geleneklerini ve törelerini çok iyi bilen, kabile teşkilatını koruyan yarı-efsanevi bir bilgedir ve Türkler'in en eski destanı olan Dede Korkut Kitabı’ndaki hikayelerin anlatıcısı ozandır.[1]

Adı, tarihî kaynaklarda ve çeşitli Oğuz rivayetlerinde kimi zaman sadece “Korkut”, kimi zaman “Korkut Ata” olarak geçer; Batı Türkçesinde “Dede Korkut" olarak da anılır.[2] Sirderya havzasında tespit edilmiş halk anlatıları onu bir baksı (Şaman) olarak tanıtırken yazılı kaynaklarda hükümdarlara vezirlik, müşavirlik yapmış bir Müslüman Türk velisi olarak tanıtılmıştır.[3] Oğuzların İslâm'ı kabul edişlerinden önceki dönemlerin bir kâhini (kam, baksı) olduğu, İslâmlaşma sürecinde kültürel değişime paralel olarak bir evliya kimliğine büründüğü düşünülür.[3] 2018'de Türkiye, Azerbaycan ve Kazakistan'ın UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listeleri'ne dahil edilmiştir.[4]

Kazak ve Kırgız bahşılarının piri olarak da tanınmaktadır. Bir söylenceye göre Kırgız şamanlarına kopuz çalmayı ve türkü söylemeyi öğretmiştir.[1]

Hayatı

Halk rivayetlerine göre aydın, berrak gözlü bir dev kızından dünyaya gelen Dede Korkut'un[1] hayatı hakkında tarihi kaynaklardaki bilgiler birbirinden farklıdır.[1] Korkut Ata'dan bahsedilen en eski tarihî kaynak İlhanlı veziri Reşidüddin'in Câmiü’t tevârih'idir.[2] Tabip Reşidüddin'in 1305 yılında bir heyetle yazdığı bu ünlü kitapta dört Oğuz hükümdarının çağdaşı olarak Korkut'tan bahsedilir. Bu esere göre Korkut, Bayat boyundan olup Kara Hoca'nın oğludur. 295 yıl yaşamıştır. Oğuz sülalesinin dokuzuncu hükümdarı İnal Sır Yavkuy zamanında ortaya çıkmış; onuncu hükümdar Kayı İnal Han'ın ve ondan sonraki üç Oğuz hükümdarının müşavirliğini yapmıştır.[2] Bir menkıbeye göre Kayı İnal Han Muhammed peygamber devrinde Müslüman olmuş ve Dede Korkut'u Peygamber'e elçi göndermiştir.[1]

Ebü’l-Hayr-ı Rûmî’nin kaleme aldığı ve Saru Saltuk’u konu alan Saltukname (1480)’ye göre Korkut Ata Osmanoğulları ile aynı soydandır. Eserin ikinci ve üçüncü cildinde Osmanoğulları’nın soyu İshak peygamberin oğlu Ays nesline dayandırılmakta ve Korkut Ata soyundan oldukları belirtilmektedir.[5]

Tebrizli Bayatî Hasan b. Mahmûd’un eseri olan Câm-ı Cem-Âyin (1481) adlı Osmanlı silsilenamesine göre Korkut Ata, 28. Oğuz Hanı Kara Han tarafından Medine’ye gönderilmiş; İslam peygamberi ile tanıştıktan sonra Oğuzlar’a İslamiyet’i öğretmekle görevlendirilen Selman-ı Farisi ile birlikte dönmüştür.[6] Aynı kaynakta onun Ürgenç Dede adlı bir oğlu olduğu kayıtlıdır.[3]

15. yüzyılda kaleme alınan Velâyet-nâme-i Hacı Bektâş-ı Velî’de Korkut Ata, Türk söylencelerinde Hanlar Han’ı olarak adı geçen Oğuz padişahı Bayındır Han ve onun beylerbeyi Kazan ile birlikte anılmıştır; bunların ölümüyle Oğuz cemaatinin dağıldığı söylenir.[1]

Ebu'l Gazi Bahadır Han'ın 1659-1660 yıllarında yazdığı Şecere-i Terakime adlı eserine göre Korkut Ata, Kayı boyundandır, Abbasiler devrinde yaşamıştır ve Oğuz ilinde çok sayılan bir devlet müşaviridir.[2]

Ecelden kaçması hakkında

Ebülgazi Bahadır Han’a göre 295 yıl, bir halk rivayetine göre 100 yıl yaşamış olan Dede Korkut’un ölümü hakkındaki rivayetler de çok çeşitlidir. Kazaklar arasında yaygın olan menkıbeye göre yirmi yaşında iken rüyasında aklar giymiş bazı yaratıklar ona kırk yıl yaşayacağını haber vermiş, bunun üzerine Korkut ölümsüzlük istemeye karar vermiştir. Karşılık beklemeden hastalara yaptığı yardımlar Allah katında makbule geçmiş ve bir gün uykuda iken Allah ona, "Ölümü kendin arzu etmedikçe ölmeyeceksin" demiştir.[1]

Bir başka rivayete göre Korkut Ata uzun süre ölümden kaçmak istemiş ama nereye gitse “mezar arayan Korkut için” mezar kazan birilerini görmüştü. Sonunda 300 yaşında iken kendisi için kazılan mezarlardan birinin yanında ölmüştür.[6] Dede Korkut’un ölümden kaçma çabası, Sümerler’de Gılgamış Destanı’nda Gılgamış’ın ölümsüzlüğe ulaşma uğraşları ile anlatılan ölümsüzlük arayışının bir uzantısı olarak düşünülebilir.

Mezarı hakkında

Azerbaycan'da ve Anadolu’da Dede Korkut'a ait olduğu iddia edilen kimi mezarlar vardır.

1638 yılında Alman imparatorunun Moskova ve İran elçisi Adam Olearius, Dede Korkut'un Demirkapı- Derbend şehri yakınlarında “İmam Korkut” adlı bir İslam velisinin mezarını gördüğünü anlatmıştır.[6] İran ve Dağıstan Tatarları arasındaki sınırı belirleyen küçük bir ırmağın kenarında bulunan mezar, kaya içine oyulmuş büyük bir mağara şeklinde olup tabutu dört tahtadan yapılmıştı.[1] Olearius’un yerlilerden dinleyip aktardığı söylenceye göre kopuz çalıp şiirler söyleyen bu İslam velisi, peygamberin yakınlarındandı ve onun ölümünden sonra 300 yıl daha yaşamıştı; putperest Lezgiller’i İslam’a davet için gittiği sırada öldürülmüştü.

Evliya Çelebi Seyahatname’de, 1647’de Demir Kapu’da gördüğü ziyaretgâhın Dede Korkut’a ait olduğunu yazar. Olearius’un bahsettiği mezarı aramaya sonradan Rus doğubilimci Wilhelm Barthold da gitmiş fakat bulamamıştır. Mezarın zamanla kaybolduğu düşünülür.[6]

Evliye Çelebi 1655’te gördüğü Ahlat’tan bahsederken de “Ahlat’ta yatanlardan birisi de Korkut Han'dır şeklinde bahseder.[6]

Sirderya havzasında yaşayan Kırgız, Kazak, Karakalpak ve Türkmenler tarafından ziyaret edilen ve Korkut Ata'nın kabri olarak bilinen bir mezar daha vardır. Kalinski ile Kızılorda arasında Sirderya nehrinin Aral gölüne yakın bir yerinde sahilde bulunmaktadır.[3]

Bayburt’un güney doğusundaki Masat köyünün hemen çıkışında halk arasında Ali Baba Türbesi denen Türkmen türbesinin Dede Korkut 'a ait olduğu iddia edillir. Bu tez, şair Orhan Şaik Gökyay tarafından ortaya atılmıştır.

Kişiliği

Dede Korkut’un kişiliği hakkındaki bilgiler halk efsanelerinden, Dede Korkut Kitabı’ndan ve Oğuzların tarihi ile ilgili bilgi veren yazılı kaynaklardan gelir.

Dede Korkut Kitabı’na göre destanın anlatıcısı ozan, Oğuzların Bayat boyundan olup İslam peygamberi Muhammed'in yaşadığı zamana yakın bir dönemde yaşamış Müslümandır; kalp gözü açık; hikmetli sözler sahibi bilge bir ozandır; Oğuz beylerinin ve halkın töresini, geçmişini bilen, halkın her müşkülünü halleden geleneksel bir eğitici, yol gösterici ve akıl hocasıdır.[3] Köklerinin ozan/baksı geleneğine dayandığı, sıradan insan olmayıp Tanrı tarafından seçilmiş olduğu, söylediklerinin kendi duygu ve düşüncelerinden ziyade Hak Tealâ‟nın ilham etmesiyle ortaya çıktığı anlaşılır.[7]

Tarihî kaynaklarda Dede Korkut'un şahsiyeti hakkında verilen bilgiler büyük ölçüde Kitâb-ı Dede Korkut'taki bu bilgilerle örtüşür.[3] Korkut Ata'nın birçok Oğuz hükümdarına vezirlik, müşavirlik yaptığı, bazı beylerin çocuklarına ad verdiği aktarılır. Hem geçmişte hem de gelecekte olacakları bilen, Türkler arasında büyük bir üne sahip biri olarak tanıtılır; velilik özelliği öne çıkartılır.

Halk anlatılarında Korkut Ata eşsiz bir halk şairi, kopuz ve dombranın mucidi olarak tanıtılmıştır. Kopuz çalmak ve şamanlık yapmak için kendisinin Ata ruhlar tarafından görevlendirildiğine inanılır. Karakalpakistan'da derlenmiş bir efsane onun kopuzun nasıl yapılacağına olağanüstü varlıklardan öğrenmiştir.[3] Bir başka söylenceye göre hızlı koşan devesine binerek halkının sonsuza dek yaşayacağı cennet gibi bir mekan arayan Ata Korkut, “ölümsüz hiçbir şey yokmuş” fikrine gelmiş ve sonsuz hayatı kopuzun ezgilerinde aramaya başlamış; nesilden nesile geçen kıymetli sözler ve ezgiler üretmiştir. Şiir ve ezginin atası kabul edilir.

Söylencelerde Korkut Ata'nın doğaüstü güçleri öne çıkarılmıştır. Kendisinden “Ölü dersem ölü değil, diri dersem diri değil” sözleriyle bahsedilir.[] Tüm hayvanların ve özellikle de kuşların dilini bildiği anlatılır. Ayrıca kendisinin “Tuman" adını verdiği bir yiğit de tüm kuşların dilini bilir.[] Azerbaycan Türkleri arasındaki yaygın bir inanışa göre, dünyadaki her şeyin adını Korkut Ata koymuştur. Yiğitlere de ad vermiştir.

Etimoloji

Korkut sözcüğü (Kor/Gor) kökünden türemiştir. Çok büyük, ulu, heybetli, korku veren demektir. Ayrıca korkutucu düş anlamında da kullanılır. Kelime kökünde kor, korumak, korkutmak, koramak (yanmak) gibi anlamları vardır.

Ayrıca bakınız

Dipnotlar

  1. ^ a b c d e f g h "Orhan Şaik Gökyay, Dede Korkut, Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi Cilt 9" (PDF). 27 Nisan 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 26 Mayıs 2015. 
  2. ^ a b c d "Muharrem Ergin, Türk Edebiyatı'nın Paha Biçilemeyen Mücevheri:Dede Korkut, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği web sitesi, 09.03.2012" (PDF). 24 Eylül 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Mayıs 2015. 
  3. ^ a b c d e f g "Hasan Özdemir, Dede Korkut'un Kişiliği ile İlgili Efsaneler, Türkoloji Dergisi Cilt: 16 Sayı: 2" (PDF). 2 Haziran 2018 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Mayıs 2015. 
  4. ^ "Heritage of Dede Qorqud/Korkyt Ata/Dede Korkut, epic culture, folk tales and music". 3 Aralık 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Şubat 2022. 
  5. ^ "Şükrü Haluk Akalın, Kitab-ı Dede Korkut ve Anadolu Türk Destanlarından Saltuknâme, Azerbaycan Cumhuriyeti Hükûmeti Milletler Arası dede Korkut Şenlikleri, 7-9 Nisan 2000, Bakû". 2 Aralık 2005 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Mayıs 2015. 
  6. ^ a b c d e "Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı Üzerinde II, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 8, 1997". 2 Ocak 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Mayıs 2015. 
  7. ^ "Cengiz Gökşen, Dede Korkut Hikayelerindeki Ozan Tipi Bağlamında Kars Âşıklık Geleneği, Turkish Studies, Cilt 6/4 Sonbahar 2011" (PDF). 5 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 26 Mayıs 2015. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Bengi su</span>

Bengi su, âb-ı hayat, hayat suyu, dirilik suyu, aynü'l-hayat, nehrü'l-hayât, âb-ı câvidânî, âb-ı zindegî, hayat kaynağı, hayat çeşmesi, bazen de Hızır ve İskender'e atfen âb-ı Hızır veya âb-ı İskender vb. çeşitli isimlerle anılan, birçok söylencede adı geçen, içen kişiye ölümsüzlük kazandırdığına inanılan efsanevî su. Farklı Türk dillerinde bengüsub, mengüsuv olarak da söylenir. Bengü/Bengi/Mengü/Mengi sözcüklerinin tamamı Türkçede sonsuz demektir. Âb-ı hayat, bütün dünya mitolojilerinde mevcut bir kavramdır. Efsanelerin dışında, âb-ı hayâta İslam kitabı Kur'ân'da Musa ve Hızır kıssası anlatılırken dolaylı olarak temas edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Kayı boyu</span> Oğüz Türklerinden oluşan Anadolu boyu

Kayı Boyu, Oğuz Kağan Destanı'na göre Oğuzların 24 boyundan, Kaşgarlı Mahmud'un Divân-ı Lügati't-Türk eserine göre ise 22 Oğuz boyundan ikincisi. Reşidüddin'nin listesinde sembolleri şahin, yani şahinlerin en büyüğü olan akdoğandır. Kayı güç, kuvvet ve kudret sahibi demektir. Kayı Boyu'nun damgası üç ok ve bir yaydan oluşur. Babası Gün Han ve dedesi Oğuz Han olan Kayı Han bu boyun ilk atasıdır. Divân-ı Lügati't-Türk'te damgaları;olarak tanımlanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Oğuzlar</span> Farklı Türk boylarının birleşerek oluşturduğu Türk toplumu

Oğuzlar Türk dillerinin Oğuz kolunu konuşan bir batı Türk halkıydı. 8. yüzyılda Orta Asya'da Oğuz Yabgu Devleti adında bir konfederasyon kurdular. Oğuz ismi, "kabile" anlamına gelen yaygın bir Türkçe kelimedir. Oğuz isminin kaynağı en güvenilir görüşe göre Türkçe 'ok' isminin Z harfiyle çoğulu olan 'okuz' isminden türediği tezidir. Bizans kaynakları Oğuzlara Uzlar der.

<span class="mw-page-title-main">Türk mitolojisi</span> altay türklerin oluşturduğu mitlerden oluşan mitoloji

Türk mitolojisi, tarihi Türk halklarının inanmış oldukları mitolojik bütüne verilen isimdir. Eski efsaneler, Türk halklarının eski ortak inancı Tengricilikten ögeler taşımaktan çok sosyal ve kültürel temalarla doludur. Bunların bazıları sonradan İslâmî ögeler ile değiştirilmiştir. Dünyanın en eski edebi belgelerinden biri olarak geçen Dede Korkut destanlarının orijinal yapıtları, Vatikan ve Dresden kütüphanelerinde bulunmaktadır. Ege ve Anadolu Uygarlığı mitolojisi ile benzerlikler bulundurmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Oğuz Kağan Destanı</span> Türk destanı

Oğuz Kağan Destanı Türk destanlarından, Hun-Oğuz destanları grubundandır. Oğuz Kağan Destanı'nın dört ayrı yazması vardır. Çağatayca, Farsça ve Uygurca yazmalardaki Oğuz Kağan Destanı; Oğuz boyları, Türk dili, edebiyatı, folkloru, târihi ve kültürü hakkında bilgi verir. Destan Türklerin atası olduğu varsayılan Oğuz Kağan'ın hayatını anlatır.

<span class="mw-page-title-main">Dirse Han Oğlu Boğaç Han</span>

Dirse Han Oğlu Boğaç Han, Dede Korkut Kitabı'nın bölümlerinden birini oluşturan öykü.

<span class="mw-page-title-main">Oğuz Yabguluğu</span> Türkmen ve Oğuz boylarının atası olan Türk devleti

Oğuz Yabguluğu veya Oğuz Yabgu Devleti, Kiev Knezliği tarafından yenilgiye uğratılan Hazar Kağanlığı'nın gücünü kaybetmesiyle Hazarlar'a bağlı olarak Hazar denizi ile Aral gölü arasında ve civarında yaşayan Tengrici Oğuzlar, 950 yıllarında Hazarlar'dan kopuk bağımsız dönem yaşamaya başlamışlardır. Oğuz Yabguluğu 1055 yılına kadar sürmüş ve daha sonra da Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun bir parçası haline gelmiştir.

<i>Dede Korkut Kitabı</i> Oğuz Türklerinin en eski epik destansı hikâyeleri

Dede Korkut Kitabı, Oğuz Türklerinin bilinen en eski epik destansı hikâyeleridir. Hikâyeler, göçebe Türk halklarının sosyal yaşam tarzları ve İslam öncesi inançları için önemli olan ahlak ve değerleri taşır. Kitabın efsanevi anlatımı, başta Türkiye, Azerbaycan ve Türkmenistan olmak üzere Oğuz kökenli halkların kültürel mirasının bir parçasıdır. Aslen sözlü bir edebî ürün olup, 14. veya 15. yüzyılda anonim bir yazar tarafından yazıya geçirilmiştir.

Kazan Bey oğlu Uruz'un tutsak olması, Dede Korkut Kitabı'nın bölümlerinden birini oluşturan bir öyküdür.

<span class="mw-page-title-main">Satuk Buğra Han</span> Ünlü Karahanlı Hükümdarı

Satuk Buğra Han, Karahanlı hükümdarıdır.

<span class="mw-page-title-main">Hızır</span> İslamda hürmet edilen bir kişi

Hıdır veya Hızır, Kur'an'da Allah'ın salih kulu, büyük hikmete veya mistik bilgiye sahip bir kimse olarak tarif edilen ancak adıyla anılmayan bir figürdür. Çeşitli söylencelerde o, İbrahim, İranlı mitolojik kral Feridun, Makedonyalı Büyük İskender veya Türk mitolojisinde olduğu gibi (hıdrellez) İlyas ile birlikte anılır. Ortak noktaları; ölmüş balığın dirilmesi, iki deniz veya nehrin birleştiği yer, gizli bilgiler (hikmet), ölümsüzlük sırrına ulaşmış karakterlerden oluşur.

<span class="mw-page-title-main">Baksı</span>

Bahşı, Türkmenlerde destan anlatıcısı, Özbeklerde destancı ve falcı, Kazak ve Kırgızlarda ise büyücü ve duahan manalarında kullanılmaktadır. Türkçe Kişi Adları Sözlüğünde; 1. Bilgin, öğretmen. 2. Saz şairi, âşık. 3. Hekim. olarak tanımlanır.

Reşîdüddîn Fazlullah-ı Hemedânî,, Yahudi kökenli Pers hekim, yazar, tarihçi ve İlhanlılar'ın bir veziridir.

<span class="mw-page-title-main">Câmiu't-Tevârîh</span>

Câmiu't-Tevârîh, Mahmud Gazan'dan, Moğollar ve onların hanedanlığını, sonraları Âdem'den Reşîdüddîn Hemedanî’nin yaşadığı döneme kadar olan tüm tarihi kayıtları içeren bir kitaptır.

<span class="mw-page-title-main">Deli Dumrul</span>

Deli Dumrul, Türk ve Altay mitolojisinde söylencesel metafizik varlıktır. Dunrul veya Tungrul da denir.

Alaş Han - Kazak mitolojisinde söylencesel hakan. Alaşa Han da denilir. Alaş boyunun kurucusu ve Kazakların atası olarak kabul edilir. Diğer Türk boylarınca da büyük saygı gösterilir. İslamiyet öncesi Türklerin savaşırken Alaş! Alaş! diye bağırdıkları bilinmektedir. Alaş Han'ın oğlunun adı Kazak Han'dır. Türbesi Kazaklarda kutsal bir ziyaret olarak kabul edilir.

Bayındır Han - Türk söylencelerinde adı geçen efsanevi kağan. Bayundur Han olarak da bilinir. Korkut Ata öykülerinde Han'lar Han'ı olarak tanımlanır. Bayındır Han hükmettiği halka her sene büyük şölen düzenler, yiyecek ve içecek yağma ettirir. İsminin anlamına bakıldığında Ülkeyi dirlik ve düzen içinde tutan, geliştiren, uygarlığı yayan bir kişi olduğu ve bu ismin belki de bir unvan olarak verildiği akla gelmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Kazak edebiyatı</span>

Kazak edebiyatı, Kazakistan'ın mevcut topraklarından, Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti döneminden, Rus İmparatorluğu altındaki Kazak ülkesinden ve Kazak Hanlığı döneminden doğar. Etnik Kazaklar tarafından yazılmış tarih ve edebiyat, tarih boyunca Kazakistan'ın yaşadığı Türk boylarının literatürüne dâhil birçok tamamlayıcı temalarda bazı örtüşmelerle belirmiştir.

Türk edebiyatında destan, efsaneden sonra ortaya çıkmış bir edebî türdür. Türk milletinin bir bütün olarak zamanımıza ulaşmış büyük destanları olmasa da yabancı kaynaklarda yer alan bazı parçaları mevcuttur. Türk destanlarına ait çeşitli parçalar Çin, Fars, Moğol ve Arap kaynaklarında bulunmaktadır. Bilinen Türk destanları arasında en eskisi Yaratılış Destanı’dır. Bu destan, Altay Türkleri arasında anlatılagelmiştir. Rus Türkolog Vasili Radlof tarafından saptanıp yazıya geçirilmiştir. İslâmiyet'ten önceki döneme ait en eski destanlar Saka Türkleri'ne aittir. Bu destan zinciri içinde Alp Er Tunga ve Şu Destanı parçaları bulunur. Bunlar Kaşgarlı Mahmut'un Divân-ı Lügati't-Türk adlı eserinde yer almaktadır.

Oğuzname, Türk halklarının efsaneleriyle ilgili birçok tarihi kitabın adıdır. Oğuz'un Türk halklarının efsanevi kralı Oğuz Kağan'ı ifade ettiği ve adının 'hikaye' anlamına geldiği bileşik bir kelimedir. İslam ansiklopedisine göre Oğuznâmelerin sayısı 30 kadar olabilir. Dede Korkut Kitabı ve Selçuknâme bunlardandır.