İçeriğe atla

Konfabulasyon

Psikolojide konfabulasyon, kişinin kendisi ya da dünya hakkında uydurma, çarpık veya yanlış yorumlanmış anılar üretmesi olarak tanımlanan bir bellek hatasıdır. Konfabulasyon sergileyen insanlar, “ince değişikliklerden tuhaf uydurmalara” kadar, geniş bir ölçekte çeşitlenen yanlış anılar sunarlar[1] ve çelişkili olduklarına ilişkin kanıtlara rağmen genellikle hatırladıkları anılardan çok emindirler.[2]

Tanım

Kandırma niyeti olmadığı ve kişi, bahsi geçen bilginin yanlış olduğunu bilmediği için konfabulasyon yalan söylemekten ayrılır.[3] Bireyler yanlış olduğu bariz olan bilgiler sunabildiği gibi, konfabulasyon içsel olarak tutarlı, uyumlu ve nispeten normal de görünebilir.

Bilinen konfabulasyon vakalarının çoğu, anevrizma, Alzheimer hastalığı veya Wernicke-Korsakoff sendromu (alkolizmin neden olduğu tiamin eksikliğinin yaygın bir tezahürü) gibi beyin hasarı veya demansların (bunamanın) bulgularıdır.[4] Ek olarak, antikolinerjik toksidrom (toksik sendrom) geçiren kişiler tuhaf veya mantıksız davranışları hakkında sorgulanırken sıklıkla konfabulasyon gösterir.

Her çeşit konfabulasyon çoğunlukla otobiyografik bellekte meydana gelir ve konfabulasyona uğramış anılar, bir anının kodlanması, depolanması veya geri çağrılması sırasında herhangi bir noktada sapmaya uğrayabilecek karmaşık ve çetrefilli bir sürecin göstergesidir.[2] Bu tip konfabulasyon Korsakoff sendromunda yaygın olarak görülür.[5]

Ayrımlar

Genellikle iki tür konfabulasyon tanımlanır:

  • Uyarılmış (anlık veya ikincil) konfabulasyonlar hatalı bir belleğe verilmiş normal bir yanıtı temsil eder, hem amnezi hem de demansta yaygındır[6] ve bellek testleri sırasında ortaya çıkabilir.[7]
  • Düşlemsel (kendiliğinden veya birincil) konfabulasyonlar ise bir işarete yanıt olarak meydana gelmez ve istemsizmiş gibi gözükür.[8] Nispeten daha nadir ve çoğunlukla demans vakalarında görülür ve frontal lob patolojisi ile organik amnezi arasındaki etkileşimden kaynaklanabilir.[6]

Başka bir ayrım ise şudur:[8]

  • Sözel konfabulasyonlar - sözlü yanlış anılar, en yaygın tip
  • Davranışsal konfabulasyonlar - bir kişi yanlış anıları üzerinden hareket ettiğinde ortaya çıkar

Belirti ve bulgular

Konfabulasyon çeşitli özelliklerle ilişkilendirilir:

  1. Tipik olarak sözlü ifadeler ancak sözel olmayan jestler veya eylemler de olabilir.
  2. Tarihsel gerçekler, masallar veya anlamsal (semantik) belleğin diğer yönleri gibi otobiyografik ve kişisel olmayan bilgileri içerebilir.
  3. Beyanı fantastik veya tutarlı olabilir.
  4. Beyanın hem öncülü hem de detayları yanlış olabilir.
  5. Beyan genellikle hastanın geçmiş ve şimdiki düşünceleri de dahil olmak üzere, gerçek deneyimlerini içeren hafızasına dayanarak oluşturulur.
  6. Hasta, beyanlarının çarpık veya uygunsuz olduğunun farkında değildir ve hataları belirtildiğinde endişe duymaz.
  7. Beyanın arkasında gizli bir motivasyon yoktur.
  8. Hastanın kişilik yapısı konfabulasyona hazır olup olmayışında rol oynayabilir.[3]

Teoriler

Konfabulasyon teorileri vurgu açısından değişiklik gösterir. Bazı teoriler, konfabulasyonların hafıza engelli kişilerin öz kimliklerini korumasının bir yolunu temsil ettiğini öne sürmektedir.[7] Diğer teoriler konfabulasyon sürecini açıklamak için nörobilişsel bağlantılar kullanır.[9] Yine de, konfabulasyonu daha tanıdık bir yanılsama kavramı etrafında açıklayan başka teoriler de mevcuttur.[10] Öbür araştırmacılar, konfabulasyonu bulanık izler teorisi kapsamında ifade etmektedir.[11] Son olarak, bazı araştırmacılar ise nörobilişsel açıklamalara daha az, epistemik açıklamalara daha fazla dayanan teoriler tasvir etmektedir.[12]

Nöropsikolojik teoriler

En popüler konfabulasyon teorileri nöropsikoloji veya bilişsel sinirbilim alanından gelir.[9] Araştırmalar, konfabulasyonun uzun süreli hafızadan bilgi alımını kontrol eden bilişsel süreçlerin işlev bozukluğu ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Frontal lob hasarı genellikle bu süreci bozar, gerekli bilgilerin alınmasına ve çıktılarının değerlendirilmesine engel olur.[13][14] Dahası, araştırmacılar konfabulasyonun "gerçeklik izleme/kaynak izleme hatası" (bir anının gerçek bir olaya dayanıp dayanmadığına veya hayal edilip edilmediğine karar verme) kaynaklı bir bozukluk olduğunu iddia etmektedir.[15] Bazı nöropsikologlar, normal denekler tarafından yapılan uzun süreli bellekten bilgi alma hatalarındaki kontrol süreçlerinin, konfabulasyon hastaları tarafından yapılan hatalardan farklı bileşenler içerdiğini ileri sürmektedir.[16] Kraepelin, ayırt ettiği iki konfabulasyon tipinden birini basit konfabulasyon olarak adlandırmış ve kısmen bu tipin gerçek olayların zamansal sıralamasındaki hatalardan kaynaklandığını ifade etmiştir. Fantastik konfabulasyon olarak isimlendirdiği ikinci tip konfabulasyonun ise, gerçek belleğe dayanmayan tuhaf ve imkansızlığı aşikar olan ifadelerden oluştuğunu belirtmiştir. Basit konfabulasyon, orta temporal lobdaki bellek sistemlerinin hasar almasından kaynaklanabilir. Fantastik konfabulasyonlar, frontal korteksin bir fonksiyonu olduğuna inanılan denetleyici sistemin bir işlev bozukluğunu ortaya çıkarır.[17]

Öz kimlik teorisi

Bazıları, konfabulasyonların bellek yitimi yaşayan insanlarda tutarlı bir benlik kavramını korumaya yardımcı olmak gibi duygusal ve benliğe hizmet eden bir rolü olduğunu savunur.[7] Başka bir deyişle, belleklerinde bulunan boşlukları doldurmak isteyen insanlar, tutarsız ya da gerçekliği olmayan anıları üretme ihtiyacı duyarlar.

Zamansallık teorisi

Zamansallık açıklamasını destekleyenler, konfabulasyonların bireyin olayları meydana geldiği anda düzgün bir şekilde belleğine yerleştirememesinden kaynaklandığını iddia eder.[7] Bu nedenle, kişi haftalar önce gerçekleştirdiği bir eylemi dün sergilemiş gibi anlatıp davranışın içeriğini değiştirmese de zamanını farklı yansıtabilir. Bellek, Bilinç ve Zamansallık Teorisi'ne göre konfabulasyon, zaman bilincinin veya farkındalığının eksikliği nedeniyle oluşur.[18]

İzleme teorisi

Benzer şekilde, gerçeklik ve kaynak izleme teorileri de vardır.[8] Bu teorilerde konfabulasyon, bireyler anıları öyle olmadığı halde gerçek kabul ettiğinde ya da anıları belirli bir kaynağa yanlış bir şekilde bağladığında meydana gelir. Bu yüzden, birey hayali bir olayın gerçek olduğunu ya da televizyondan duyduğu bir olayı bir arkadaşının kendisine anlattığını iddia edebilir.

Stratejik belleğe getirme teorisi

Stratejik belleğe getirme teorisini destekleyenler, konfabulasyonların bireyin bir anıyı etkin bir şekilde ve doğru haliyle tekrar belleğe getirememesinden kaynaklandığını ileri sürmektedirler.[8] Birey bir anısını hatırlamada başarılı olsa da, anımsamasında onu uydurma ve yanlış bilgiler üretmeye yönlendiren bazı noksanlıklar vardır.

Yönetici kontrol teorisi

Üstteki teorilere rağmen bazı açıklamalar, konfabulasyon da dahil olmak üzere her türlü sahte anının genel bir bellek ve yönetsel işlev modeli ile uyumlu olduğunu iddia eder.[19] 2007 yılında ortaya atılan konfabulasyon iddiasına göre bu bellek hatası iki ana sorundan kaynaklanır: yönetimsel kontrol problemleri ve değerlendirme sorunları. Yönetsel kontrol açığı söz konusu olduğunda beyne getirilen anı sahte olur. Değerlendirme açığında ise, bir inancı gerçek bir hatıradan ayırt edememe nedeniyle hatırlanan anı doğru kabul edilir.[7]

Yanılsama teorileri bağlamında

Konfabulasyonun son modelleri, yanılsama ve konfabulasyon arasındaki bağlantıyı geliştirmeye çalışmıştır.[10] Yakın zamanda, konfabulasyonu açıklayan yanılsama kaynaklı izleme teorisi hem bilinçli hem de bilinç dışı süreçlerin bu konuda etkili olduğunu ileri sürmüştür. Bu hem spontane gelişen hem de tetiklenmiş konfabulasyonların her iki sürecin yakından izlenmesiyle daha iyi açıklanabileceğini iddia eder. Başka bir deyişle, konfabulasyonun iki yolu vardır. Birincisi bir belleğin mantıklı, açıklayıcı bir işlemden geçmediği bilinçsiz, kendiliğinden bir yoldur. Diğeri, bir anının kafa karıştırıcı veya olağan dışı bir şeyi açıklamak için kasıtlı olarak hatırlandığı bilinçli, tetiklenmiş bir yoldur.[20]

Bulanık izler teorisi

Bulanık izler teorisi veya FTT, yargı kararlarının açıklanmasında daha yaygın olarak uygulanılan bir kavramdır.[11] Bu teoriye göre, anılar genel olarak (öz) ve detaylıca (kelimesi kelimesine) kodlanır. Dolayısıyla, bir konfabulasyon hatırlananın sözlü kısmından değil, yanlış sözel anının hatırlanmasından ya da sadece sözlü olmayan özlü anıların hatırlanmasından kaynaklanabilir.

FTT, yanlış bellek olaylarını beş ana ilke ile açıklar. İlki kişilerin birbiriyle uyumlu olan sözlü ve anlamsal bilgileri belleklerinde depoladıklarını öne sürer. Her iki depolama şekli de bir deneyimin yüzeysel içeriğini barındırır. ikinci kural, özlü ve sözel izlerin belleğe çağrılma etkenlerini anlatmaktadır. Üçüncü ilke, sahte anıdaki birbirine karşıt süreçlere dayanmaktadır. Genel olarak, özün belleğe çağrılması sahte anıyı desteklerken, kelimesi kelimesine (sözel) çağrı bunu bastırır. Gelişimsel değişkenlik ise dördüncü ilkenin konusudur. Bir çocuk bir yetişkinliğe doğru ilerledikçe, hem sözel hem de öz belleğin elde edinilmesi, saklanması ve belleğe çağrılmasında gözle görülür bir ilerleme vardır. Ancak geç yetişkinlik döneminde bu yeteneklerde bir düşüş olacaktır. Son olarak, beşinci ilke, sözlü ve özlü işlemsel süreçlerin canlı ve berrak bir hatırlamaya yol açtığını anlatır. Bu beş ilke ile çevrili Bulanık İzler Teorisi, sahte anıyı açıklamada ve bu konuda yeni tahminler üretmede faydalı olmuştur.[21]

Epistemik teori

Ne var ki açıklamaların tamamı konfabulasyonun nörobilişsel yönlerine dayalı değildir. Bazıları konfabulasyonu epistemik yönüyle açıklar.[12] Konfabulasyonu nedenselliğini ve altında yatan mekanizmaları temel alarak açıklayan, sahte anı üretmenin olumsuz taraflarına odaklanan ve kısmen belirsiz olan teoriler bu yüzden 2009 yılında eleştiri almıştır. Araştırmacılar, konfabulasyonun epistemik açıklamalarının, sürecin hem avantajlarını hem de dezavantajlarını daha fazla kapsayabileceğini öne sürdü.

Sunum

İlişkili nörolojik ve psikolojik durumlar

Konfabulasyonlar genellikle Korsakoff sendromu, Alzheimer hastalığı, şizofreni ve travmatik beyin hasarı dahil olmak üzere yetişkin popülasyondaki çeşitli sendromların ve psikopatolojilerin belirtileridir.

Wernicke-Korsakoff sendromu, yıllar süren kronik alkol bağımlılığı ve beslenmede tiamin eksikliği ile tipik olarak karakterize edilen nörolojik bir hastalıktır.[22] Konfabulasyon, bu sendromun belirgin bir semptomudur.[23][24] Korsakoff hastalarında konfabulasyon üzerine bir çalışma, semantik belleğe değil, epizodik (olaysal) belleğe ilişkin ve uygun yanıtın "Bilmiyorum." olduğu sorular sorulduğunda, hastaların kışkırtılmış konfabulasyona maruz kaldıklarını buldu.[25] Bu, bahsi geçen hastalarda konfabulasyonun "alana özgü" olduğunu düşündürmektedir. Konfabulasyon rastlanan Korsakoff hastalarının dikkat dağıtıcı kelimeleri yanlış tanıma olasılığı sağlıklı yetişkinlerden daha yüksektir, bu da yanlış tanımanın bir "konfabulatör davranış" olduğunu düşündürür.

Alzheimer hastalığı, hem nörolojik hem de psikolojik unsurları içerisinde barındıran bir durumdur. Şiddetli frontal lob disfonksiyonu ile ilişkili bir demans türüdür. Alzheimer'lı bireylerde konfabulasyon, özellikle hastalığın ileri evrelerinde, diğer durumlarda olduğundan daha spontanedir. Alzheimer'lı hastalar, bilgiyi kodlama konusunda sağlıklı, yaşlı yetişkinlerle karşılaştırılabilir yetenekler gösterir, bu da kodlamadaki bozuklukların konfabulasyon ile ilişkili olmadığını gösterir.[26] Fakat, Korsakoff hastalarında da görüldüğü gibi, epizodik hafızayı araştıran sorular sorulduğunda Alzheimer hastalarındaki konfabulasyon daha yüksek olur. Araştırmacılar, bunun Alzheimer hastalığının bir semptom özelliği olan beynin arka kortikal bölgelerindeki hasardan kaynaklandığını öne sürer.

Şizofreni, konfabulasyonun ara ara gözlendiği psikolojik bir hastalıktır. Konfabulasyon genellikle ortaya çıkışında tutarlı olmasına rağmen, şizofreni hastalarının konfabulasyonları çoğunlukla kuruntusaldır.[27] Araştırmacılar, bu hastaların genellikle fantastik ve sorgulama ile gittikçe daha ayrıntılı hale gelen sanrılar oluşturma eğiliminde olduklarını belirtmişlerdir.[28] Korsakoff ve Alzheimer hastalarının aksine, şizofreni hastalarında epizodik hafızayı ilgilendiren sorulardansa, semantik anılar ile ilgili sorular sorulduğunda konfabulasyon daha yüksek olur.[29] Ek olarak, konfabulasyonun şizofreni hastalarında herhangi bir hafıza eksikliği ile ilişkili olduğu görülmemektedir. Bu, çoğu konfabulasyon formunun aksine bir durumdur. Ayrıca, şizofreni hastaları tarafından yapılan konfabulasyonlar genellikle yeni bilgilerin oluşumunu içermez, bunun yerine hastanın geçmiş bir olayın gerçek detaylarını yeniden oluşturma girişimini içerir.

Travmatik beyin hasarı (TBI) da konfabulasyona neden olabilir. Araştırmalar, inferior medial frontal lobda hasarı olan hastalarda, posterior bölgede hasarı olan ve sağlıklı kontrollere sahip hastalara oranla önemli ölçüde daha fazla konfabulasyona rastlandığını göstermiştir.[30] Bu durum, bu bölgenin konfabulatör yanıtlar üretmenin merkezi olduğunu ve konfabulasyonda bellek eksikliğinin önemli ancak gerekli olmadığını göstermektedir. Ek olarak, araştırmalar, hastalık veya travmatik beyin hasarı (TBI) nedeniyle frontal lobta hasar oluşmasıyla meydana gelen frontal lob sendromu olan hastalarda konfabulasyonun görülebildiğini göstermektedir.[31][32][33] Son olarak, anterior veya posterior iletişim arterlerinin zorlanması, subaraknoid kanama ve ensefalitin yırtılması da konfabülasyonun olası nedenleridir.[13][34]

Beyin lezyonlarının yeri

Konfabulasyonun, beynin sağ ön lobuna verilen hasarın bir sonucu olduğuna inanılmaktadır.[3] Hasar, özellikle, ventromedial frontal loblarda ve bazal ön beyin, septum, fornix, singulat gyrus, cingulum, ön hipotalamus ve kaudat çekirdeğinin başı da dahil olmak üzere ön iletişim arteri (ACoA) tarafından beslenen diğer yapılarda konumlanabilir.[35][36]

Gelişimsel farklılıklar

Bazı yeni literatürler, yaşlı yetişkinlerin yanlış anılara sahip olmada genç denklerine göre daha müsait olabileceğini öne sürerken, zorunlu konfabulasyon üzerine yapılan araştırmaların çoğunluğu çocuklara odaklanır.[37] Çocuklar, telkine açık olmaları nedeniyle zorunlu konfabulasyonlara özellikle duyarlıdır.[38][39] Karmaşık olayları hatırlamak zorunda kaldıklarında, çocukların bu durumları daha önce karıştırdıklarını hatırlama olasılıkları daha düşüktür ve yetişkin denklerine göre, bu karışıklıkları gerçek olaylar olarak hatırlama olasılıkları daha yüksektir.[40] Araştırmalar, geçmişteki konfabulatör ve gerçek olayları ayırt edememenin, kaynak izlemedeki gelişimsel farklılıklara dayandığını göstermektedir. Az gelişmiş kodlama ve kritik akıl yürütme becerileri nedeniyle, çocukların gerçek anıları sahte anılardan ayırt etme yeteneği bozulabilir. Bir diğer sebep de, küçük çocukların, olayların uydurulmuş olup olmadığını hatırlamak için gereken meta-bellek işlemlerinden yoksun olması da olabilir.[41] Çocukların meta-bellek süreçleri, oldukça akla yatkın sahte senaryoların kafa karıştırmadığına inandıkları için beklentilerinden veya önyargılarından da etkilenebilir.[42] Fakat, bilerek doğruluk açısından test edildiğinde, çocukların cevaplanamayacak sorular için yetişkinlere kıyasla “bilmiyorum” ifadesini kullanmaları uydurmalarından daha muhtemeldir.[43][44] Nihayetinde, yanlış bilgilendirmenin etkileri, bireysel görüşmeleri katılımcının yaşına bağlı olarak bulunduğu belirli gelişim seviyesine göre uyarlayarak en aza indirilebilir.[45]

Anlık ve Düşlemsel Konfabulasyonlar Karşıtlığı

Anlık ve düşlemsel konfabulasyon için farklı bilişsel mekanizmalar olduğunu destekleyen kanıtlar vardır.[46] Bir çalışma, düşlemsel konfabulasyonun, amnezik bir hastanın hafızalarındaki olayların kronolojik sırasını ayırt edememesinin bir sonucu olabileceğini ortaya koydu. Bunun aksine, anlık konfabulasyon, hastanın hatırlama yetkinliğini göstermeye çalışarak hafıza eksikliklerini telafi etmeye çalıştığı telafi edici bir mekanizma olabilir.

Yanlış anılardaki inanç

Olayların veya durumların konfabulasyonu, öykülenen bilginin gerçek olarak kabul edilmesine yol açabilir.[47] Örneğin, bilerek bir durum hakkında yalan söyleyen insanlar sonunda yalanlarının zamanla doğru olduğuna inanabilirler.[48] Bir röportaj ortamında, insanların bu yanlışlıkları kendileri ürettiklerinin aksine, başka bir kişi tarafından yanlış bilgi verildiği durumlarda öykülendirmeleri daha olasıdır.[49] Ayrıca, insanlar, daha sonraki bir zamanda (söz konusu olaydan daha sonra) röportaj yaptıklarında olaydan hemen sonra mülakat yapılanlara oranla yanlış bilgileri doğru olarak kabul etmeye daha yatkındırlar.[50] Konfabüle edilmiş yanıtlar için verilen olumlu geri bildirimlerin de konfabülatörün (öyküleyen kişinin) yanıtlarına olan güvenini arttırdığı gösterilmiştir.[51] Örneğin, suçlu tespitinde, bir tanık bir dizilişin bir üyesini yanlış bir şekilde tespit ederse, görüşmecinin olumlu geri bildirimde bulunması durumunda tespitine daha fazla güvenir. Tanıklar aylar sonra dahi uydurulan bilgileri hatırlayacağından ötürü, verilen doğrulayıcı geri bildirim etkisinin zaman içinde sürdüğü gözlemlenmektedir.[52]

Normal katılımcılar arasında

Nadir durumlarda konfabulasyon normal kişilerde de görülebilir.[16] Şu anda tamamen sağlıklı bireylerin nasıl konfabulasyon ürettiği belirsizdir. Bu bireylerin konfabulasyon semptomlarına neden olan bir tür organik durum geliştirme sürecinde olmaları mümkündür. Bununla birlikte, genel popülasyonun uyarılmış konfabulasyonların bazı hafif semptomlarını göstermesi nadir değildir. Hafızadaki bozulmalar ve müdahaleler, normal bireyler tarafından bir şeyi kötü hatırladıkları zaman yaygın olarak üretilir.

Teşhis ve tedavi

Kendiliğinden gelişen konfabulasyonlar, istemsiz doğası nedeniyle, bir laboratuvar ortamında manipüle edilemez.[8] Bununla birlikte, uyarılmış konfabulasyonlar çeşitli teorik bağlamlarda araştırılabilir. Uyarılmış konfabulasyonların altında yatan mekanizmalar, kendiliğinden gelişen konfabulasyon mekanizmalarına uygulanabilir. Konfabulasyonu araştırmanın temel dayanağı, bireyin hafıza testlerinde gösterdiği hata ve bozulmaların bulunmasıdır.

Deese – Roediger – McDermott listeleri

Konfabulasyonlar Deese – Roediger – McDermott paradigması bağlamında Deese – Roediger – McDermott listeleri kullanılarak tespit edilebilir.[53] Katılımcılar, kritik kelime olarak bilinen, bir temayı merkez alan birkaç kelime listesinin ses kayıtlarını dinlerler. Katılımcılardan daha sonra listelerindeki kelimeleri hatırlamaları istenir. Katılımcı listede açıkça belirtilmeyen kritik kelimeyi hatırlarsa, bu bir konfabulasyon olarak kabul edilir. Katılımcıların genellikle kritik kelime için sahip oldukları yanlış bellekleri vardır.

Tanıma görevleri

Konfabulasyonlar, sürekli tanıma görevleri kullanılarak da araştırılabilir.[8] Bu görevler genellikle güven derecelendirmeleriyle birlikte kullanılır. Genel olarak, bir tanıma görevinde, katılımcılara hızlıca resimler sunulur. Bu resimlerin bazıları bir kez gösterilir; diğerleri birden çok kez gösterilir. Katılımcılar resmi daha önce görmüşlerse bir tuşa basarlar. Bir süre sonra katılımcılar görevi tekrarlar. İkinci görevde birinciye göre daha fazla hata görülmesi karışıklığın ve yanlış belleğin göstergesidir.

Bağımsız hatırlama görevi

Konfabulasyonlar, bağımsız hatırlama görevi kullanılarak örneğin kendini anlatan görevle (self-narrative task) tespit edilebilir.[8] Katılımcılardan kendilerine oldukça tanıdık gelen hikâyeleri (anlamsal veya otobiyografik) hatırlamaları istenir. Hatırlanan hikâyeler, bellekte bozulmalar olarak sınıflandırılabilecek hatalar için kodlanmıştır. Deformasyonlar, gerçek hikâye ögelerinin yanlışlandırılmasını veya tamamen farklı bir hikâyenin ayrıntılarını içerebilir. Bunlar gibi hatalar konfabulasyonların göstergesi olabilir.

Tedavi

Konfabulasyon tedavisi, tanımlanabilirse, nedene veya kaynağa bağlıdır. Örneğin, Wernicke-Korsakoff sendromunun tedavisi, tiamin eksikliğini tersine çevirmek için büyük dozlarda B vitamini içerir.[54] Bilinen bir fizyolojik neden yoksa, konfabulasyonu tedavi etmek için daha genel bilişsel teknikler kullanılabilir. 2000 yılında yayınlanan bir vaka çalışması Öz-İzleme Eğitiminin (SMT)[55] sanrısal konfabulasyonları azalttığını göstermiştir. Ayrıca, gelişmeler üç aylık bir takiple sürdürülmüş ve günlük ortamlar için de genelleme yapılmıştır. Bu tedavi umut verici görünse de, genel konfabulasyon popülasyonunda SMT'nin etkinliğini belirlemek için daha titiz bir araştırma gereklidir.

Araştırma

Son yıllarda konfabulasyonun anlaşılmasında önemli kazanımlar elde edilmiş olsa da, hâlâ öğrenilecek çok şey var. Bir grup araştırmacı gelecekteki çalışmalar için birkaç önemli soru ortaya koymuştur. Normal kaynak izlemesi için gerekli olan farklı bilişsel süreçleri destekleyen sinir sistemleri hakkında daha fazla bilgiye ihtiyaç olduğunu önermektedirler. Ayrıca, farklı konfabulasyon türleri arasında ayrım yapabilen standart bir nöro-psikolojik test bataryası geliştirme fikrini önermektedirler. Konfabulasyonu anlamak adına kullanımda olan nöro-görüntüleme, farmakolojik ve bilişsel/davranışsal yaklaşımları organize eden ve birleştiren en iyi yaklaşıma ilişkin fazlaca tartışma vardır.[56]

Yakın tarihli bir derleme makalesinde, başka bir araştırmacı grubu sanrılar ve konfabulasyon arasındaki ayrımlarla ilgili konuları düşünmektedir. Bu araştırma grubu,sanrılar ve konfabulasyonun farklı mı yoksa çakışan bozukluklar mı, çakışıyorlarsa hangi derecede çakıştıklarını sorgular. Ayrıca bilinçdışı süreçlerin konfabulasyondaki rolünü tartışırlar. Bazı araştırmacılar bilinçaltı duygusal ve motivasyonel süreçlerin potansiyel olarak bilişsel ve hafıza problemleri kadar önemli olduğunu öne sürmektedir. Son olarak, patolojik ve patolojik olmayan arasındaki çizginin nereye çizilmesi gerektiği sorusunu gündeme getirir. Sanrıya benzer inançlar ve konfabulasyon benzeri uydurmalar sağlıklı bireylerde yaygın olarak görülür. Benzer etiyolojiye sahip olup konfabulasyon yapan ve yapmayan hastalar arasındaki önemli farklar nelerdir? Patolojik ve patolojik olmayanlar arasındaki çizgi bulanık olduğundan, konfabulasyona daha boyutlu bir yaklaşım getirmeli miyiz? Araştırmalar, konfabulasyonun mantıksızlık, tuhaflık, içerik, mahkûmiyet, meşguliyet ve sıkıntı ve günlük yaşam üzerindeki etkisi boyunca gerçekleştiğini göstermektedir.[57]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ "Truth about Confabulation". 3 Ocak 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Mart 2013. 
  2. ^ a b The memory process : neuroscientific and humanistic perspectives. Cambridge, Massachusetts: MIT Press. 2010. ISBN 978-0-262-01457-1. 
  3. ^ a b c Moscovitch M. 1995. "Confabulation". In (Eds. Schacter D.L., Coyle J.T., Fischbach G.D., Mesulum M.M. & Sullivan L.G.), Memory Distortion. pp. 226–51. Cambridge, Massachusetts: Harvard University Press.
  4. ^ Sivolap IuP Damulin IV (2013). "[Wernicke encephalopathy and Korsakoff's psychosis: clinical-pathophysiological correlation, diagnostics and treatment]". Zh Nevrol Psikhiatr Im S S Korsakova. 113 (6 Pt 2): 20-26. 
  5. ^ Kopelman (2009). "The Korsakoff Syndrome: Clinical Aspects, Psychology and Treatment". Alcohol and Alcoholism. 44 (2): 148-54. 27 Ekim 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Haziran 2020. 
  6. ^ a b Kopelman, M. D. (1987). "Two types of confabulation". Journal of Neurology, Neurosurgery, and Psychiatry. 50 (11): 1482–87. doi:10.1136/jnnp.50.11.1482. PMC 1032561. PMID 3694207.
  7. ^ a b c d e Metcalf (1 Şubat 2007). "Models of confabulation: A critical review and a new framework". Cognitive Neuropsychology. 24 (1): 23-47. 
  8. ^ a b c d e f g Gilboa (13 Nisan 2006). "Mechanisms of spontaneous confabulations: a strategic retrieval account". Brain. 129 (6). ss. 1399-1414. 
  9. ^ a b Glowinski (2008). "Confabulation: a spontaneous and fantastic review". Australian and New Zealand Journal of Psychiatry. 42 (11): 932-40. 
  10. ^ a b Kopelman (2010). "Varieties of confabulation and delusion". Cognitive Neuropsychiatry. 15 (1–3): 14-37. 
  11. ^ a b Brainerd (1 Kasım 1998). "Fuzzy-Trace Theory and Children's False Memories". Journal of Experimental Child Psychology. 71 (2): 81-129. 
  12. ^ a b Bortolotti (1 Aralık 2009). "'Faultless' ignorance: Strengths and limitations of epistemic definitions of confabulation". Consciousness and Cognition. 18 (4): 952-65. 
  13. ^ a b "Amnesia, autobiographical memory, and confabulation". Autobiographical Memory. Cambridge: Cambridge University Press. 1986. ss. 225-52. ISBN 9780511558313. 
  14. ^ Moscovitch M. (1997). "Strategic retrieval and the frontal lobes: evidence from confabulation and amnesia". Neuropsychologia. 35 (7): 1017-34. 
  15. ^ Johnson, M.K. (1991). Reality monitoring: Evidence from confabulation in organic brain disease patients. In G.P. Prigatano & D.L. Schacter (Eds.), Awareness of deficit after brain injury. pp. 176–97. New York: Oxford.
  16. ^ a b Burgess (1996). "Confabulation and the control of recollection". Memory. 4 (4). ss. 359-411. 
  17. ^ Norman, D.A., & Shallice, T. (1980). Attention to action. Willed and automatic control of behavior. University of California San Diego CHIP Report 99. Later published as: "Attention to Action: Willed and Automatic Control of Behavior". Consciousness and Self-Regulation. 1986. ss. 1-18. ISBN 978-1-4757-0631-4. 
  18. ^ Dalla Barba (2010). "Temporal consciousness and confabulation: Is the medial temporal lobe "temporal"?". Cognitive Neuropsychiatry. 15 (1–3): 95-117. 
  19. ^ Kopelman (1 Mayıs 1999). "Varieties of False Memory". Cognitive Neuropsychology. 16 (3–5): 197-214. 
  20. ^ Turner (2010). "Confabulation and delusion: A common monitoring framework". Cognitive Neuropsychiatry. 15 (1–3): 346-76. 
  21. ^ Brainerd, C. J., & Reyna, V. F. (2002). Fuzzy-Trace Theory and False Memory. Current Directions In Psychological Science (Wiley–Blackwell), 11(5), 164–69.
  22. ^ Homewood (1999). "Thiamin deficiency and Korsakoff's syndrome: Failure to find memory impairments following nonalcoholic Wernicke's encephalopathy". Alcohol. 19 (1): 75-84. 
  23. ^ Dalla Barba G. (1990). "Autobiographical memory loss and confabulation in Korsakoff's syndrome: A case report". Cortex. 26 (4): 525-34. 
  24. ^ Kessels RP, Kortrijk HE, Wester AJ, Nys GM. Confabulation behavior and false memories in Korsakoff's syndrome: role of source memory and executive functioning. Psychiatry Clin Neurosci. 2008 Apr; 62(2) 220–25.
  25. ^ Damme (2010). "Confabulation versus experimentally induced false memories in Korsakoff patients". Journal of Neuropsychology. 4 (2): 211-30. 
  26. ^ Cooper (11 Mayıs 2006). "Provoked confabulations in Alzheimer's disease". Neuropsychologia. 44 (10): 1697-1707. 
  27. ^ Wing, J. K., Cooper, J. E., Sartorius, N. 1974. The description and classification of psychiatric symptoms: An instruction manual for the PSE and catego system. London: Cambridge University Press.
  28. ^ Lorente-Rovira (2007). "Confabulation in schizophrenia and its relationship to clinical and neuropsychological features of the disorder". Psychological Medicine. 37 (10): 1403-12. 
  29. ^ Lorente-Rovira (1 Kasım 2010). "Confabulation in schizophrenia: A neuropsychological study". Journal of the International Neuropsychological Society. 16 (6): 1018-26. 
  30. ^ Turner (1 Haziran 2008). "Confabulation: Damage to a specific inferior medial prefrontal system". Cortex. 44 (6): 637-48. 
  31. ^ Baddeley (1988). "Frontal amnesia and the dysexecutive syndrome". Brain and Cognition. 7 (2): 212-30. 
  32. ^ Papagno (1997). "Confabulation in a dysexecutive patient: Implications for models of retrieval". Cortex. 33 (4): 743-52. 
  33. ^ Baddeley (1996). "Exploring the Central Executive". Quarterly Journal of Experimental Psychology. 49A (1): 5-28. 
  34. ^ Dalla Barba G (1993). "Confabulation: knowledge and recollective experience". Cognitive Neuropsychology. 10 (1): 1-20. 
  35. ^ Alexander (1984). "Amnesia after anterior communicating artery aneurysm rupture". Neurology. 34 (6): 752-57. 
  36. ^ Irle (1992). "Memory disturbances following anterior communicating artery rupture". Annals of Neurology. 31 (5): 473-80. 
  37. ^ Brainerd (2008). "Developmental reversals in false memory: A review of data and theory". Psychological Bulletin. 134 (3): 343-82. 
  38. ^ Shapiro (2005). "Suggestibility and source monitoring errors: blame the interview style, interviewer consistency, and the child's personality". Applied Cognitive Psychology. 19 (4): 489-506. 
  39. ^ Shapiro (2005). "Eyewitness memory for a simulated misdemeanor crime: the role of age and temperament in suggestibility". Applied Cognitive Psychology. 19 (3): 267-89. 
  40. ^ Ackil (1 Kasım 1998). "Memorial consequences of forced confabulation: Age differences in susceptibility to false memories". Developmental Psychology. 34 (6): 1358-72. 
  41. ^ Ghetti (2010). "Knowing about not remembering: developmental dissociations in lack-of-memory monitoring". Developmental Science. 13 (4): 611-21. 
  42. ^ Ghetti (2004). ""If It Happened, I Would Remember It": Strategic Use of Event Memorability in the Rejection of False Autobiographical Events". Child Development. 75 (2): 542-61. 
  43. ^ Roebers (2002). "The Effects of Accuracy Motivation on Children's and Adults' Event Recall, Suggestibility, and Their Answers to Unanswerable Questions". Journal of Cognition and Development. 3 (4): 415-43. 
  44. ^ Scoboria (2008). ""Don't know" responding to answerable and unanswerable questions during misleading and hypnotic interviews". Journal of Experimental Psychology: Applied. 14 (3): 255-65. 
  45. ^ Holliday (2004). "Minimising misinformation effects in young children with cognitive interview mnemonics". Applied Cognitive Psychology. 18 (3): 263-81. 
  46. ^ Schnider (19 Şubat 1996). "The mechanisms of spontaneous and provoked confabulations". Brain. 119 (4): 1365-75. 
  47. ^ Polage (2004). "Fabrication deflation? The mixed effects of lying on memory". Applied Cognitive Psychology. 18 (4). ss. 455-65. 
  48. ^ Pezdek (2009). "Forced confabulation more strongly influences event memory if suggestions are other-generated than self-generated". Legal and Criminological Psychology. 14 (2). ss. 241-52. 
  49. ^ Melnyk (2004). "Timing moderates the effects of repeated suggestive interviewing on children's eyewitness memory". Applied Cognitive Psychology. 18 (5). ss. 613-31. 
  50. ^ Hafstad (2004). "Post-identification feedback, confidence and recollections of witnessing conditions in child witnesses". Applied Cognitive Psychology. 18 (7). ss. 901-12. 
  51. ^ Zaragoza (2001). "Interviewing Witnesses: Forced Confabulation and Confirmatory Feedback Increase False Memories". Psychological Science. 12 (6). ss. 473-77. 
  52. ^ Zaragoza, M. S.; Payment, K. E.; Ackil, J. K.; Drivdahl, S. B.; Beck, M. (2001). "Interviewing Witnesses: Forced Confabulation and Confirmatory Feedback Increase False Memories". Psychological Science. 12 (6). ss. 473-77. doi:10.1111/1467-9280.00388. PMID 11760134. 
  53. ^ Howe (1 Eylül 2004). "True and False Memories in Maltreated Children". Child Development. 75 (5). ss. 1402-17. 
  54. ^ Spiegel (2011). "A Case of Probable Korsakoff's Syndrome: A Syndrome of Frontal Lobe and Diencephalic Structural Pathogenesis and a Comparison with Medial Temporal Lobe Dementias". Innovations in Clinical Neuroscience. 8 (6). ss. 15-19. 
  55. ^ Dayus (2000). "Treatment of stable delusional confabulations using self-monitoring training". Neuropsychological Rehabilitation. 10 (4). ss. 415-27. 
  56. ^ Johnson (1998). "False memories and confabulation". Trends in Cognitive Sciences. 2 (4). ss. 137-45. 
  57. ^ Langdon, R.; Turner, M (2010), "Delusion and confabulation: Overlapping or distinct distortions in reality?", Cognitive Neuropsychiatry, 15 (1): 1–13, doi:10.1080/13546800903519095, PMID 20043251

Konuyla ilgili yayınlar

Dış bağlantılar

Sınıflandırma


İlgili Araştırma Makaleleri

Kısa süreli bellek, kısa bir süre için aktif, hazır bir durumda az miktarda bilgiyi işlemeden akılda tutma yetisidir. Örneğin, kısa süreli bellek, kısa bir süre önce söylenen bir telefon numarasını hatırlamak için kullanılabilir. Kısa süreli hafızanın süresinin saniyeler düzeyinde olduğuna inanılmaktadır. En çok bahsedilen kapasite, Miller'ın kendisinin figürün "bir şakadan biraz daha fazlası" olarak tasarlandığını belirtmesine rağmen, Büyülü Sayı Yedi, Artı veya Eksi İki' dir ve Cowan'ın (2001) daha gerçekçi bir figürün 4 ± 1 birim olduğuna dair kanıt sağlamıştır. Buna karşılık, uzun süreli bellek bilgileri süresiz olarak tutabilir.

Uzun süreli bellek ya da Uzun dönemli hafıza, iki depolama hafıza modeli teorisinin bir parçası olarak, öğeler arasındaki ilişkilerin depolandığı bellektir. Teoriye göre uzun süreli bellek, kısa süreli bellekten farklı işlevlere sahiptir. Bu da kısa süreli belleğin 20 ila 30 saniye içerisindeki bilgileri çağırmasından farklı olarak, depolanmış bilgileri uzun sürelerde tekrar, tekrar çağırabilmesidir. Bu iki bellek arasında bir fark görünmüyor gibi olsa da, her ikisi bilgiyi farklı yer ve alanlarda depolamaları bağlamında modelleri farklıdır.

Semantik bellek ya da anlamsal bellek anlamlar, anlayışlar ve diğer kavram tabanlı bilginin işlendiği uzun süreli bellek bölümüdür. Dünya hakkında genel bilgiyi ve gerçek bilgilerin bilinçli hatıralarını içerir. Genel kültür, kurallar, kavramlar, genellemeler bu bellektedir. Semantik bellek ve epizodik bellek birlikte belleğin iki önemli bölümünden biri olan bildirimsel belleği oluştururlar. Epizodik bellek ; uzay-zaman, aksiyonlar ve aktörlerden oluşur. Uzay-yer ve zaman bağlı olayları kapsar. Örneğin, geçmişteki tatil anılarını bu bellek saklar. Semantik bellek ise; öğrenilmiş sözcük bilgilerini saklar. Örneğin yapılan tatilin ayrıntılarını epizodik bellek saklarken tatilin yapıldığı yerin ismiyle ilgili bilgileri semantik bellek saklar. Semantik bellek kullanımı ile anlamsız kelime ve cümlelere anlam verebilir. Geçmişte öğrenilen şeyler hakkında bilgiler kullanılarak yeni kavramlar hakkında bilgi edinilebilir. Bildirimsel belleğin muadili olarak, prosedürel bellek ya da örtük bellek kullanılır.

Belleksel uydumculuk, sosyal yayılma teorisi olarak da bilinir, bir insanın bir anıyla ilgili anlatısının diğer bir insanın aynı anıyla ilgili anlatısını etkilemesi durumunu ifade eder. Bu karıştırma genellikle bireylerin gördükleri ya da deneyimledikleri şeyleri tartışmasıyla ortaya çıkar ve diğer bir insanın anlatısından etkilenmiş anıların ortaya çıkmasına sebep olabilir. Belleksel uydumculuk hakkındaki çalışmalar telkine açıklığın önemli yasal ve sosyal çıkarımlarla birlikte birçok sonucu olduğunu gösterir. Bu, hafıza üstündeki pek çok sosyal etkileşimden biridir.

Bir anının kaynağının yanlış bir şekilde başka bir deneyime atfedilmesi olan kaynak izleme hatası bir çeşit bellek hatasıdır. Örneğin, bireyler henüz yaşanmış bir olayı bir arkadaşlarından öğrenirler, daha sonra bu olayı yerel haberlerde de duydukları zaman, bu olayın kaynağının anısı haberlerden öğrenilmiş gibi yanlış bir kaynağa dayandırılabilir. Bu kaynak izleme hatası, uzun süreli belleğe sınırlı miktarda kaynak bilgisinin kodlanması veya kaynak izlemede kullanılan karar süreçlerinin karışması nedeniyle, normal algısal ve yansıtıcı süreçler kesintiye uğradığında ortaya çıkmaktadır. Depresyon, yüksek stres seviyesi ve beynin sorumlu bölgelerinde meydana gelen hasarlar, bu mekanizmalarda; kesintiye, karışıklığa ve dolayısıyla kaynak izleme hatalarına neden olan faktörlere örnek olarak verilebilir.

Çocukluk amnezisi aynı zamanda bebeklik amnezisi yani unutkanlık olarak da bilinir. Yetişkinlerin 2-4 yaşına kadar olan dönemde olaysal belleklerinde bulunan belirli anılarının zamanını, mekânını, yaşadığı duyguyu ve kimle, nasıl, nerede olduğunu hatırlayamamalarıdır. Bunun yanı sıra 10 yaşından önceki süreçte de olması gerekenden daha az anıya sahip olmaları beklenir. Aynı zamanda bilişsel benlik gelişiminin de kodlama ve ilk anıların saklanması üzerinde etkisi olduğu düşünülür. Araştırmalara göre çocuklar 1 yaşından önce oluşan anılarını hatırlayabilir fakat büyüdükçe ve yaşlanmaya başladıkça bu anıların hatırlanma oranı azalmaya başlar. Çocukluk amnezisi psikologlar tarafından farklı şekillerde tanımlanmıştır. Bazılarına göre ilk anıların hatırlanmaya başlandığı 2-8 yaş aralığında oluşan anıları kodlama, saklama ve geri alma sırasında oluşan değişikliklerin çocukluk amnezisi için çok önemli olduğu düşünülür. Bu bellek yitiminin nedenleri konusunda başlıca üç teori ortaya atılmıştır. Psikanalistler bunun bastırmadan kaynaklandığını ileri sürerken; bilişsel psikologlar dilin gelişmesiyle birlikte bellek kodlamada ortaya çıkan değişikliklerin bu ilk anıların bellek izlerini canlandırmayı imkânsız kıldığını; nöro-psikologlar ise uzun süreli bellek için gerekli sinir mekanizmalarının bu ilk yıllarda işlevsel anlamda yeterince olgunlaşmamış olabileceğini savunmaktadır. Çocukluk amnezisi özellikle sahte anı durumlarında ve beynin erken yaşlardaki gelişimi açısından dikkate alınmalıdır. Çocukluk amnezisi için önerilen açıklamalar Freud’un delillerle desteklenmeyen ve genellikle güvenilmeyen travma teorisi, nörolojik gelişim, bilişsel benlik gelişimi, duygu gelişimi ve dil gelişimidir.

Sahte anı, bir insanın olmamış bir anıyı anımsamasıyla meydana gelen psikolojik bir olaydır. Sahte anı genelde, çocukluktaki cinsel istismarlar ile ilgili adli durumlarda göz önüne alınır. Sahte anı, ilk olarak psikoloji öncülerinden Pierre Janet ve Sigmund Freud tarafından araştırıldı. Freud bastırılmış cinsel çocukluk anıları konusundan ‘Histeri ile Mücadele’ kitabında bahsetmiştir. Elizabeth Loftus, 1974’teki ilk araştırma projesinden beri, hafıza kurtarımı ve sahte anı alanlarında öne çıkmıştır. Sahte anı sendromu, sahte anıyı insanların düşüncesini ve günlük yaşamını etkileyen ve hayatlarında çok yaygın olarak yaşadıkları bir durum olarak tanımlar. Sahte anı sendromu, sahte anıdan bazı yönlerden ayrılır. Sendrom kişinin hayatındaki yöneliminde oldukça etkiliyken; sahte anı bu önemli etki olmadan da meydana gelebilir. İnsanlar etkileyici anılarının doğru olduğunu düşündüklerinden bu sendrom etkisini gösterir. Ancak, sendrom ile ilgili araştırmalar tartışmalı ve bu yüzden sahte anı sendromu ruhsal bozukluk kategorisinden, dolayısıyla Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’ndan çıkarılmıştır. Sahte anı, psikolojik araştırmaların önemli bir parçasıdır çünkü çok fazla ruhsal bozukluk ile bağlantılıdır.

Görgü tanığının ifadesi, kişinin tanık olduğu olaya dair bilgi ve gözlemleri hakkında, adli bir süreç kapsamında verdiği ifade. İdeal bir durumda, tanığın hatırladıklarının ayrıntılı olması beklenir ancak bu her zaman gerçekleşmez. Tanığın hatırladıkları, tanığın bakış açısından bakıldığında ne yaşandığını kanıtlamak için kullanılır. Anıları bellekten çağırma işlemi geçmişte güven duyulan bir işlemdi. Ancak günümüzde, psikologların “Anılar ve bireysel algılar güvenilmezdir. Kolaylıkla manipüle edilebilir ve değişime uğrayabilirler” savını destekleyen adli tıp uzmanları tarafından bu güven çürütüldü. Bu nedenle birçok devlet, bu günlerde görgü tanıklığının mahkemelerde kullanımıyla ilgili değişikliklere gitmeyi planlıyor. Görgü tanıklığı aynı zamanda bilişsel psikoloji alanının özel bir odağı olma özelliğini taşıyor.

Retrograd amnezi (RA), bir hastalık ya da yaralanma öncesi yaşanan olayların ve öğrenilen bilgilerin hafızadan silinmesidir. Retrograd amnezi Ribot Kanunu ile bağlantılı görülmektedir. Buna göre hastaların travmaya yakın olayları hafızadan silmeleri eski anılara oranla daha muhtemeldir.

Baddeley'in Çalışma Belleği Modeli, Alan Baddeley ve Graham Hitch tarafından 1974'te ileri sürülen, daha kesin bir birincil bellek modeli sunmak amacıyla önerilen bir insan belleği modelidir. Çalışma belleği, birincil belleği tek bir birleşik yapı olarak düşünmek yerine birden çok bileşene böler.

Epizodik bellek, açıkça belirtilebilen veya bir araya getirilebilen günlük olayların hafızasıdır. Belirli zamanlarda ve yerlerde meydana gelen geçmiş kişisel deneyimlerin toplanmasıdır; örneğin, kişinin 7. doğum günündeki parti gibi. Semantik bellek ile birlikte, uzun süreli hafızanın iki ana bölümünden biri olan açık belleği oluşturur(diğeri örtük bellek).

Flaş bellek, duygusal olarak uyarıcı bir anın veya olayların detaylandırılmış ve son derece can alıcı parçalarının 'enstantene' resmidir. Flaş bellek terimi şaşkınlık uyandıran, gelişigüzel aydınlanmalar, detay, görüntünün özü gibi kelimeleri akla getirir. Bununla beraber flaş bellekler bir parça gelişigüzel ve tamamlanmışlıktan da uzaktır. İnsanlar genellikle hatıralarından bir hayli emin de olsalar, araştırmalar bu hatıraların birçok detayının unutulduğunu göstermektedir.

<span class="mw-page-title-main">Yeniden yapılandırılan bellek</span>

Yeniden yapılandırılan bellek, hatırlama eyleminin algı, hayal gücü, semantik bellek ve inançlar gibi çeşitli bilişsel süreçler tarafından etkilendiği bir anı hatırlama teorisidir. İnsanlar bir anıyı hatırlarken epizodik belleklerinin tutarlı ve doğru olduğuna; hatırlama anında bakış açılarının hatasız olduğuna inanmaktadır. Halbuki, hatırlamanın yeniden yaratım süreci, bireysel algılar, sosyal etkiler ve genel kültür gibi yeniden yaratma sürecinde hatalara sebep olabilecek etkenlerce bozulmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Elizabeth Loftus</span> Amerikalı psikolog

Elizabeth F. Loftus Amerikalı bilişsel psikolog ve insan belleği konusunda uzmandır. İnsan belleğinin şekillendirilebilirliği üzerine araştırmalar yapmıştır. Loftus en çok yanlış bilgi etkisi, görgü tanığı belleği ve çocukluktaki cinsel istismarın geri kazanılan anıları da dahil olmak üzere sahte anıların yaratılması ve doğası konusundaki çalışmaları ile bilinmektedir. Loftus, laboratuvar içindeki çalışmalarının yanı sıra araştırmasını yasal ortamlara uygulamakla da ilgilenmiştir; yüzlerce dava için danışma ya da bilirkişi tanıklığı sağlamıştır. 2002 yılında, Loftus Genel Psikoloji İncelemesi'nde 20. yüzyılın en etkili 100 psikolojik araştırmacıları listesinde 58. sırada yer alarak listede en üst sırada yer alan kadın araştırmacı olmuştur.

Geçmişe dönüş ya da istemsiz tekrar eden bellek, bireylerin eski deneyimleri ya da eski deneyimlerin ögelerini ani ve genellikle güçlü bir şekilde yeniden deneyimlediği psikolojik fenomendir. Bu deneyimler sevindirici, üzgün, heyecan verici veya herhangi başka bir duygu olabilir. Geçmişe dönüş terimi, özellikle, anı istemsiz hatırlandığında ve/veya bu anı insanın tekrar yaşayabileceği kadar yoğun olduğunda, bunun gerçek zamanda yaşanmadığını, sadece bir anı olduğunu fark edemeyeceği durumlarda kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Hafıza ve yaşlanma</span>

Bazen "normal yaşlanma" olarak tanımlanan yaşa bağlı hafıza kaybı, Alzheimer hastalığı gibi demans türleriyle ilişkili hafıza kaybından niteliksel olarak farklıdır ve farklı bir beyin mekanizmasına sahip olduğuna inanılır.

Otobiyografik hafıza, epizodik ve anlamsal hafızanın bir kombinasyonuna dayanan, bireyin hayatından hatırlanan bölümlerden oluşan bir bellek sistemidir. Bu nedenle bir tür açık bellek olarak kabul edilir.

Çoklu Mağaza veya Modal Model olarak da bilinen Atkinson-Shiffrin Modeli, 1968 yılında psikolog Richard Atkinson ve Richard Shiffrin tarafından önerilen bir bellek modelidir. Modele göre insan hafızasının üç ayrı bileşeni vardır:

  1. Duyusal Kayıt adı verilen duyusal bilgilerin belleğe girdiği bileşen
  2. Hem duyusal kayıttan hem de uzun vadeli bellekten girdi alan ve tutan Kısa Süreli Depo
  3. Kısa süreli depoda tekrarlayarak, prova yaparak hatırlanan, bilgilerin süresiz olarak tutulduğu Uzun Süreli Depo

Bastırılmış hafıza, özellikle bireyleri haksız ve yanlış bir şekilde suçlamak için kullanıldığı ve önemli zararlara yol açtığı yasal bağlamlarda tartışmalı bir kavramdır. Amerikan Psikoloji Derneği çalışma grubu, "çocukken cinsel istismara uğrayan çoğu insan, başlarına gelenlerin tamamını veya bir kısmını hatırlarken, uzun süredir geçmiş istismar anılarının unutulmasının mümkün olduğunu belirtmiştir. Sigmund Freud, daha sonra teorisini revize etse de, başlangıçta çocukluk cinsel travması anılarının sıklıkla bastırıldığını ancak bu travmaların bilinçsizce davranışları ve duygusal tepkileri etkilediğini savunmuştur.

"Alışveriş merkezinde kaybolma" tekniği veya deneyi, çocukken bir alışveriş merkezinde kaybolmak gibi hiç yaşanmamış olaylarla ilgili konfabulasyonların, çocuklara yapılan telkinlerle oluşturulabileceğini göstermek için kullanılan bir hafıza yerleştirme tekniğidir. İlk olarak Elizabeth Loftus ve lisans öğrencisi Jim Coan tarafından insanlara tamamen yanlış anılar yerleştirmenin mümkün olduğu tezini desteklemek için geliştirildi. Teknik, bastırılmış hatıraların varlığı ve sahte hafıza sendromu hakkındaki tartışma bağlamında geliştirilmiştir.