İçeriğe atla

Klin (biyoloji)

Biyolojide klin[a], bir türün coğrafi dağılımının tamamında tek bir özelliğinin ya da biyolojik niteliğinin ölçülebilir gradyanıdır.[1] İlk olarak Julian Huxley tarafından 1938 yılında kullanılan klin terimi genellikle gen frekansı, kan grubu gibi genetik ya da vücut boyutları, deri pigmentasyonu gibi fenotipik özelliklerin değişimini kastetmekteydi. Klinler bir özelliğin sürekli ama derece derece değişmesi gibi bir coğrafi bölgeden diğerine geçerken birdenbire aniden de değişebilmesi için de kullanılır.[2]

Bir klin bir popülasyonun tamamındaki gradyandan çok belirli ve tek bir özelliğin gradyanına işaret eder.[3] Dolayısıyla teorik olarak bir popülasyonda ne kadar çok özellik varsa o kadar çok klin olabilir.[4] Ayrıca Huxley bu çoklu bağımsız klinlerin birbirleri ile uyum içinde değişmediklerini de ortaya koymuştur. Örneğin Avustralya'da kuşların genellikle kuzeye doğru gidildikçe daha küçük boyutlara sahip olduğu gözlemlenmiştir. Buna karşın tüy örtülerinin renklerindeki çarpıcılık farklı bir coğrafi yol izler; daha nemli bölgelerde tüyler daha parlak renklere sahip iken daha kurak bölgelere doğru gidildikçe bu parlaklık azalır.[5] Bu nedenden ötürü klinler Huxley tarafından "yardımcı taksonomik ilke" olarak tanımlanmıştır; yani bir türdeki klinal varyasyon alt tür ya da tür olarak tanımlanmalarını yol açmaz.[1]

Bazen “ekotip” ve “klin” terimleri birbirlerinin yerine kullanılsalar da farklı anlamlara sahiptirler. "Ekotip" bir popülasyonun diğer bir popülasyondan bazı özellikler açısından farklı olduğu durumları tanımlarken "klin", popülasyonlar arasında tek bir özelliğin değişikliğini gösterir.[4]

Etmenler ve klinlerin evrimi

Gen akışını göstermek için aralarında bireylerin hareket ettiği iki popülasyon

Klinlerin sıklıkla iki zıt etmenin sonucu olduğu belirtilir: Seçilim ve gen akışı.[5] Seçilim yerel çevreye adaptasyona yol açarak farklı çevrelerde farklı genotip ya da fenotiplerin yeğlenmesi ile sonuçlanır. Bu farklılaştırıcı güç popülasyonlarda homojenleştirici etkiye sahip olan gen akışı ile karşılanır. Gen akışı genetik karışıma yol açarak türleşmeyi engeller ve belirgin genetik sınırların oluşmamasına neden olur.[5]

Klinlerin gelişimi

Klinlerin genellikle bir ya da iki koşul altında ortaya çıktığı düşünülmektedir: “Birincil farklılaşma” ya da “ikincil farklılaşma”.[2][6][7]

Birincil farklılaşma

Benekli güve örneği ile birincil farklılaşma gösterilmiştir. Ağaçların isle kaplanması gibi bir çevresel değişken önceden tekdüze renkli güve popülasyonu üzerinde bir seçilim baskısı yaratmıştır. Bu baskı neticesinde bitki örtüsünde ne kadar çok is olursa melanik morfların da frekansı artmaktadır.

Bu yolla ortaya çıkan klinler çevresel koşullardaki uzamsal heterojenlikler sonucu oluşmaktadır. Dolayısıyla organizmalar üzerindeki seçilim mekanizması dışsaldır. Türlerin dağılım alanları sıklıkla nem, yağış miktarı, sıcaklık ya da gündüz uzunluğu gibi çevresel gradyanlar içermektedir ve doğal seçilime göre farklı çevreler farklı genotip ve fenotiplerin yeğlenmesine neden olacaktır.[8] Bu yolla, daha önceden genetik ve fenotipik olarak tekdüze olan popülasyonlar yeni çevrelere yayıldıklarında yerel çevresel koşullara adapte olacak şekilde evrimleşerek bir genotipik ya da fenotipik özellikte bir gradyan oluşacaktır.

Böyle oluşmuş klinler eğer popülasyonlar arasında çok fazla gen akışı olmuşsa yalnızca seçilim ile muhafaza edilemezler çünkü gen akışı yerel adaptasyonların etkilerini bastıracaktır. Yine de türlerin genellikle sınırlı bir yayılım alanları olduğu için sınırlanmış gen akışı coğrafi farklılaşmayı teşvik edecek bir çeşit bariyer oluşturur.[9] Ancak bir klinin muhafaza edilebilmesi için sıklıkla bir miktar gen akışı da gereklidir çünkü yerel adaptasyonlar popülasyonlar arasında üreme tecriti oluşturabileceği için türleşmenin oluşma ihtimali artar.[2]

Çevresel gradyanların klinleri yaratmadaki rolü üzerine klasik bir örnek Birleşik Krallık'ta yaşayan biberli güvedir (Biston betularia). 19. yüzyılda, endüstrinin gelişmesiyle birlikte, kömürün yakılmasıyla oluşan atıklar İngiltere'nin kuzeybatısı ile Galler'in kuzeyinde bitki örtüsünün üzerine çökerek kararmasına neden olmuştur. Bunun sonucu olarak kara renkli ağaç gövdelerinde daha açık renkli güve morfları daha koyu renkli olanlara göre daha görünür duruma gelmiş ve dolayısıyla da daha fazla avcılar tarafından avlanmıştır. Sonuçta İngiltere'nin kuzeyinde benekli güvenin kamuflaj yeteneği olan melanik morfunun frekansı aşırı derecede artış göstermiştir. Çevre kirliliğinden daha az etkilenen İngiltere'nin batısındaki açık renkli morflardan kuzeydeki melanik formlara doğru görülen morf rengindeki bu klin 1960'larda çevre normlarının konmaya başlanmasından beri giderek azalmaktadır.[10]

İkincil farklılaşma

Önceden tecrit olmuş iki popülasyon arasında ikincil farklılaşma. Önceden tecrit edilmiş iki popülasyon temas kurar ve gen akışı olur, böylece iki popülasyon arasında fenotipik ve genotipik özellikler için bir ara bölge oluşur.

Bu mekanizma ile oluşan klinler allopatrik türleşme ile farklılaşmış ve önceden tecrit olmuş iki farklı popülasyonun yeniden birleşmesiyle bir ara bölge oluşması sonucu ortaya çıkar. Bu ikincil farklılaşma senaryosu örneğin iklim koşullarının değişmesiyle iki farklı popülasyonun dağılım alanlarını genişletmesi ve yeniden birleşmesiyle ortaya çıkabilir.[6] Zamanla gen akışının etkisi bölgesel farklılıkları tek bir homojen popülasyon ortaya çıkacağından ötürü kararlı bir klinin sürebilmesi için iki popülsyon arasında farklılığı sürdürecek bir seçilim baskısı olmalıdır.[2]

Bu senaryoda klinlerin varlığı sürdürecek seçilim mekanizması içseldir. Yani bireylerin seçilim değeri dış çevreden bağımsızdır ve seçilim bunun yerine bireyin genomuna bağlıdır. İçsel seçilim özelliklerde klinlerin görülmesine çeşitli mekanizmalarla neden olabilir. Bunların biri ara genotiplerin her iki homozigot gene göre daha düşük bağıl seçilim değerine sahip olduğu heterozigot dezavantajıdır. Bu dezavantaj yüzünden bir alel belirli bir popülasyonda kararlı olmaya eğilimlidir öyle ki popülasyonlar ya AA (homozigot baskın) ya da aa (homozigot resesif) bireylerden oluşur.[11] Dolayısıyla iki popülasyonun tekrar temasıyla ortaya çıkan heterozigotların klini seçilim ve gen akışının birbirine karşı olan kuvvetleri ile şekillenir. Heterozigotlara karşı olan seçilim baskısı büyük olsa bile eğer iki popülasyon arasında biraz gen akışı varsa dik bir klin sürdürülebilir hâle gelir.[12][13] İçsel seçilim dış çevreden bağımsız olduğu için melezlere karşı oluşan seçilim belirli bir coğrafi alana bağımlı değildir ve coğrafi dağılım alanı içinde yer değiştirebilir.[14] Melezlerin ebeveyn soylarına karşın dezavantajlı oldukları ancak gen akışı ile karşılanan seçilim yolu ile sürdürülebilen böyle melez kuşakları "stres alanları" olarak bilinir.[11]

Seçilimin klin oluşturmasının bir başka yolu da frekansa bağlı seçilimdir. Böyle frekansa bağlı seçilim baskıları ile sürdürülebilen özellikler arasında aposematik uyarı sinyalleri de bulunur. Örneğin Heliconius kelebeklerinde görülen ve popülasyonlar arasında dik klinler gösteren aposematik sinyaller pozitif frekansa bağlı seçilim yoluyla sürdürülmektedir.[13] Çünkü heterozigotluk, mutasyonlar ve rekombinasyon gibi farklı etmenlerin hepsi avların yenilebilir olmadığına işaret eden belirli modellerin dışında örüntüler oluşturabilir. Dolayısıyla bu farklı örüntüleri taşıyan bireyler, "normal" aposematik işaretleri taşıyan bireylere göre daha fazla avlanabilir, yani seçilebilir ve ortaya belirli bir uyarı sinyali örüntüsünü taşıyan bireylerin baskın olduğu bir popülasyon çıkar. Heterozigot dezavantajda olduğu gibi bu popülasyonlar birleştiğinde seçilimin karşısında çalışan gen akışı ile birlikte dar bir klinde ara bireylerin varlığı sürdürülebilir.[13][15]

Eğer heterozigot dezavantaj ya da frekansa bağlı seçilim varsa, ara bireyler diğerlerine nazaran daha çoklukla seçilime tabi kalacağından ikincil farklılaşma dik gradyanlı klinlere yol açabilir. Alternatif olarak da popülasyonlar yakın zamanda tekrar temas kurmuş ve özgün allopatrik popülasyonlardaki özellik büyük bir farklılaşma geçirdiyse de dik klinler oluşabilir. Zamanla popülasyonlar arasındaki genetik karışım arttıkça, bu özellikteki farklılık da azalacağından klinin dikliğinin da azalması olasılığı yüksektir. Ancak özgün allopatrik popülasyonlar arasında bu karakterdeki farklılaşma başlangıçta da çok büyük değilse iki popülasyon arasındaki klin de çok dik bir gradyana sahip olmak zorunda değildir.[2] Hem birincil hem de ikincil farklılaşma benzer ya da eşlenik klinal modellere sahip olabileceği için bu klinin hangi mekanizma ile olduğunu anlamak güç olduğu kadar sıklıkla da imkansızdır.[2] Yine de bazı durumlarda bir klin ile örneğin nem gibi bir coğrafi değişken birbirleri ile çok yakından ilişkilidir ve birindeki değişiklik diğerindeki değişikliğe çok yakın olarak görülebilir. Böyle durumlarda klinin birincil farklılaşma ile ortaya çıktığı ve dolayısıyla da çevresel seçilim baskısı sonucu olduğu sonucuna geçici olarak varılabilir.[7]

Seçilim olmaması (sürüklenme/göç dengesi)

Seçilim klinlerin oluşumunda anahtar bir rol oynayabilse de klinlerin yalnızca genetik sürüklenme ile oluşması teorik olarak mümkündür ama genotip ya da fenotip frekanslarında büyük çaplı klinlerin yalnızca sürüklenme ile oluşması pek muhtemel değildir. Yine de küçük coğrafi ölçekte de küçük popülasyonlarda sürüklenme geçici klinler yaratabilir.[16] Sürüklenmenin klinlerin sürdürülmesi için zayıf bir güç olması olgusu ise böyle oluşan klinlerin sıklıkla rastlantısal olması yani çevresel değişkenlerle ilintisiz olması ve zamanla kaybolmaları ya da gerilemeleri anlamına gelir.[2] Böyle oluşan klinler kararsızdır ve bazen "süreksiz klinler" olarak da adlandırılırlar.[17]

Klinal yapı ve terminoloji

Klinal özellikler coğrafi dağılım alanının bir ucundan diğer ucuna değişir. Bu değişikliğin miktarı klinin eğimi ile yansıtılır.

Bir klinin dikliği ya da gradyanı coğrafi dağılım alanı boyunca özellikte olan farklılaşmanın miktarını yansıtır.[2] Örneğin dik bir klin komşu kuş popülasyonlarının tüy örtüsü renginde büyük bir varyasyonu gösterebilir. Böyle dik klinlerin bir özellikte büyük bir farklılaşma oluşmuş önceen allopatrik olan popülasyonların yakın bir süre önce gen akışına tabi olmaları ya da melezlere karşı güçlü bir seçilim baskısı olması nedeniyle oluşabildiği yukarıda belirtilmiştir. Ancak bu diklik aynı zamanda ani bir çevresel değişikliği de gösterebilir. Hızla değişen çevresel değişikliğe örnek olarak toprağın ağır metal içeriğindeki ani değişiklikler sonucu Agrostis cinsi otlarda yüksek ağır metal içeren topraklara adapte olmuş popülasyonlarla "normal" toprağa adapte olmuş popülasyonlar arasındaki dar klinler gösterilebilir.[2][18] Buna karşın dik olmayan bir klin de belirli bir coğrafi mesafe boyunca özellikte çok az coğrafi varyasyon olduğunu belirtir. Böyle klinler zayıf çevresel seçilim baskısı sonucu ya da uzun zaman önce teması sağlamış ve gen akışı ile popülasyonlar arası büyük özellik farklılığın artık kaybolmaya başlamasıyla görülür.

Bir klinin gradyanı genellikle belirtilen bir başka özellik olan klinal genişlik ile de ilişkilidir. Dik bir eğime sahip olan bir klin küçük ya da dar bir genişliğe sahip iken dik olmayan klinlerin genişliği daha büyüktür.[7]

Klin tipleri

Huxley tarafından tanımlanan klinlerin kategorileri ve alt kategorileri.

Huxley'e göre klinler iki kategoride sınıflandırılabilir: Sürekli klinler ve süreksiz basamaklı klinler.[1] Bu klin tipleri bir türün coğrafi dağılım alanının bir ucundan diğerine genetik ya da fenotipk özelliklerin nasıl dönüştüğünü gösterir.

Sürekli klinler

Sürekli klinlerde türün tüm popülasyonları melezlenebilir ve tüm dağılım alanı boyunca bir gen akışı bulunur. Bu şekilde bu klinler, bariz bir alt grup olmadığı için biyolojik olarak, sürekli bir dağılıma sahip oldukları için da coğrafi olarak süreklidir.

Sürekli klinler, düzgün ve basamaklı olmak üzere ikiye ayrılabilir.

  • Sürekli düzgün klinler, klin boyunca genetik ya da fenotipik özellikte ani bir değişiklik olmaması, aksine tamamı boyunca düzgün bir geçiş olması ile tanımlanır. Huxley, değişmeyen bir eğime sahip bu tür klinlerin yaygın olmasının muhtemel olmadığını belirtmiştir.
  • Sürekli basamaklı klinler ise aralarda daha dik eğimlere sahip kısımlardan oluşan genel olarak dik olmayan klinlerdir. Dik olmayan eğim popülasyonları temsil ederken, daha kısa ve dik olan kısımlar ise popülasyonlar arasında özellikteki daha büyük değişikliği gösterir.[19] Basamaklı klinler, yatay basamaklı klinler ve eğik basamaklı klinler olarak ikiye ayrılır.
    • Yatay basamaklı klinler popülasyon içinde konu olan özellikte bir varyasyon ya da geçiş olmadığını gösterir, dolayısıyla da klin yatay bir gradyana sahiptir. Bu eşlenik popülasyonlar konu özellikte daha büyük değişiklikleri gösteren klinin dik kısımları ile birbirine bağlanır. Ancak sürekli klinlerde tüm popülasyonlar genetik materyal alışverişinde bulunabildiği için gruplar arasındaki karışma bölgeleri hiçbir zaman dik bir eğime sahip olamaz.[19]
    • Eğik basamaklı klinlerde ise konu özellik popülasyon içinde de bir derecelenme gösterir ancak eğimi popülasyonları birbirine bağlayan klinlerden daha düşüktür. Huxley yatay basamaklı klinlerden bahsederken bir "merdiven" benzetmesi yaparken, eğik basamaklı klinleri ise "basamaklı bir rampa"ya benzetmiştir.[3]

Süreksiz basamaklı klinler

Sürekli klinlerin aksine süreksiz klinlerde popülasyonlar allopatriktir yani aralarında ya çok az gen akışı vardır ya da hiç yoktur. Konu olan genetik ya da fenotipik özellik, sürekli klinlerde olduğu gibi gruplar arasında, grup içinde olduğundan daha dik bir gradyana sahiptir. Süreksiz klinler aşağıdaki gruplara ayrılır:

  • Yatay basamaklı klinler de grup içi varyasyonlar ya çok azdır ya da yoktur ve coğrafi dağılım alanında konu olan özellikteki değişiklik büyük farklılık gösterir
  • Eğik basamaklı klinlerde ise grup içi varyasyon bulunur ama popülasyonlar arası değişiklikten daha düşük bir gradyana sahiptir.[1]

Klinler ve türleşme

Parapatrik türleşme

Önceleri coğrafi tecritin türleşme (allopatrik türleşme) için gerekli bir ön koşul olduğu düşünülüyordu.[6] Dolayısıyla klinlerin türleşme için ön koşul olabileceği olasılığı göz ardı edildi çünkü klinler, komşu popülasyonlarda gen akışının homojenleştirme için çok güçlü bir kuvvet olduğu ve seçilimin de türleşmenin oluşabilmesi için çok zayıf bir kuvvet olduğu olgusunun kanıtı olarak görülüyordu.[2] Ancak, allopatrik olarak farklılık göstermeyen ama klinin iki ucundaki popülasyonların birbirleriyle melezleşmediği halka tür gibi belirli klin tiplerinin varlığı, popülasyonların tam bir coğrafi tecrit içinde olmasının türleşme için mutlak bir ön koşul olmasına şüphe düşürmüştür.

Bir miktar gen akışı ile bağlı popülasyonlar klinlerin var olması nedeniyle, önceden klinal bir popülasyonda yeni türlerin ortaya çıkması için parapatrik türleşme terimi kullanıldı. Hem dışsal hem de içsel seçilim farklı derecelerde üreme yalıtımı oluşmasına neden olabilir ve dolayısıyla da türleşmeyi teşvik edebilir. Örneğin popülasyonlar üzerinde etki eden çevresel seçilimin belirli alel frekanslarını tercih etmesi sonucu popülasyonlar arasında büyük genetik farklılıklar birikebilir ve bu da klinal yapıda çok dik klinlerin görülmesine neden olabilir. Eğer yerel genetik farklılıklar yeterince büyükse, tercih edilmeyen genotiplerin birleşmesine yol açar ve oluşan melezler ebeveyn soylarına göre daha düşük bir seçilim değerine sahip olurlar. Bu melez dezavantajı da yeteri kadar büyük olduğunda doğal seçilim dezavantajlı melezleşme olasılığını azaltmak için homozigot ebeveyn soylarında zigot öncesi özellikleri seçecektir, yani doğal seçilim ebeveyn soylarında sınıflandırıcı çiftleşmeyi destekleyen özellikleri tercih edecektir.[14] Bu Wallace etkisi olarak bilinir ve parapatrik ile simpatrik türleşmede önemli bir rol oynar.[2][20]

Klinal haritalar

Klinler, coğrafi dağılım içinde bir uçtan diğerine doğru konu olan özelliğin durumundaki geçişi çizgiler kullanarak harita üzerinde resmedilebilir. Özellik durumları ek olarak, Ernst Mayr tarafından "klinal olarak değişen bir özelliğin eş ifade çizgileri" diye tanımlanan izofenler kullanılarak da gösterilebilir.[5] Diğer bir deyişle, harita üzerinde aynı biyolojik fenomen ya da özelliği gösteren alanlar kontur hattına benzer şekilde birbirine bağlanacaktır. Dolayısıyla klinler haritalanırken, bir uçtan diğerine giden özellik derecelerini gösteren izofenler klinal çizgileri dik açı ile keser.

Notlar

  1. ^ Yunanca "yaslanmak" anlamına gelen “κλίνω” sözcüğünden gelmektedir.

Kaynakça

  1. ^ a b c d Huxley, Julian (30 Temmuz 1938). "Clines: an Auxiliary Taxonomic Principle". Nature. 142 (3587). ss. 219-220. doi:10.1038/142219a0. 
  2. ^ a b c d e f g h i j k Endler, John A. (1977). Geographic Variation, Speciation, and Clines. Princeton University Press. ISBN 978-0691081922. 
  3. ^ a b Dronamraju, Krishna R.; Needham, Joseph (1993). If I Am To Be Remembered: Correspondence Of Julian Huxley. World Scientific. ISBN 9789814505192. 17 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Haziran 2020. 
  4. ^ a b White, Timothy L.; Adams, W. T.; Neale, David B. (2007). Forest Genetics. CABI Publishing. ISBN 9781845932862. 17 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Mart 2018. 
  5. ^ a b c d Mayr, Ernst (1963). Populations, species, and evolution: an abridgment of Animal species and evolution. Belknap Press of Harvard University Press. 
  6. ^ a b c Mayr, Ernst (1942). Systematics and the Origin of Species from the viewpoint of a zoologist. Columbia University Press. 
  7. ^ a b c Felsenstein, Joseph (2013). Numerical Taxonomy. Springer Science & Business Media. ISBN 9783642690242. 17 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Haziran 2020. 
  8. ^ Darwin, Charles R. (1859). On the Origin of Species by means of natural selection, or the preservation of favoured races in the struggle for life. Londra: John Murray. 
  9. ^ Wright, Sewall (1943). "Isolation by Distance". Genetics. 28 (2). ss. 114-138. PMC 1209196 $2. PMID 17247074. 
  10. ^ Saccheri, Illik J.; Rousset, Francois; Watts, Phillip C.; Brakefield, Paul M.; Cook, Laurence M. (2008). "Selection and gene flow on a diminishing cline of melanic peppered moths". PNAS. 105 (42). 
  11. ^ a b Bazykin, A. D. (1969). "Hypothetical Mechanism of Speciation". Evolution. 23 (4). ss. 685-687. doi:10.1111/j.1558-5646.1969.tb03550.x. JSTOR 2406862. PMID 28562864. 
  12. ^ Fitzpatrick, Benjamin M. (Temmuz 2013). "Alternative forms for genomic clines". Ecology and Evolution. 3 (7). ss. 1951-1966. doi:10.1002/ece3.609. PMC 3728937 $2. PMID 23919142. 
  13. ^ a b c Harrison, Richard G. (1993). Hybrid Zones and the Evolutionary Process. Oxford University Press. ISBN 9780195069174. 17 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Nisan 2018. 
  14. ^ a b Jorgensen, Sven; Fath, Brian (2014). Encyclopaedia of Ecology. Newnes. 
  15. ^ Mallet, James; Barton, Nicholas H. (1989). "Strong natural selection in a warning-colour hybrid zone". Evolution. 43 (2). JSTOR 2409217. 
  16. ^ Futuyma, Douglas (2005). Evolution. Sinauer Associates. 
  17. ^ Polechová, Jitka; Barton, Nick (Eylül 2011). "Genetic Drift Widens the Expected Cline but Narrows the Expected Cline Width". Genetics. 189 (1). ss. 227-235. doi:10.1534/genetics.111.129817. PMC 3176109 $2. PMID 21705747. 
  18. ^ Jain, S K; Bradshaw, A D (1 Ağustos 1966). "Evolutionary divergence among adjacent plant populations I. The evidence and its theoretical analysis". Heredity. 21 (3). ss. 407-441. doi:10.1038/hdy.1966.42. 
  19. ^ a b Hedrick, Philip (2011). Genetics of Populations. Jones & Bartlett Learning. 
  20. ^ Coyne, Jerry A.; Orr, H. Allen (2004). Speciation. Sinauer. ISBN 9780878930890. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Ekoloji</span> Organizmaların ve çevrelerinin incelenmesi

Ekoloji ya da doğa bilimi, canlıların hem kendi aralarında hem de fiziksel çevreleri ile olan ilişkileri inceleyen bilim dalıdır. Ekoloji canlıları birey, popülasyon, komünite, ekosistem ve biyosfer düzeylerinde inceler. Ekoloji çok yakından ilişkili olduğu biyocoğrafya, evrimsel biyoloji, genetik, etoloji ve doğa tarihi dallarıyla örtüşür. Ekoloji, biyoloji biliminin bir dalıdır.

Modern evrimsel sentez, Darwin'in Evrim Kuramı ile Mendel'in kalıtım kuramını modern moleküler biyoloji ve matematiksel popülasyon genetiği ışığında birleştiren modern evrim kuramının adıdır.

Evrim, popülasyondaki gen ve özellik dağılımının nesiller içerisinde seçilim baskısıyla değişmesidir. Bazen dünyanın evrimi, evrenin evrimi ya da kimyasal evrim gibi kavramlardan ayırmak amacıyla organik evrim ya da biyolojik evrim olarak da adlandırılır. Evrim, modern biyolojinin temel taşıdır. Bu teoriye göre hayvanlar, bitkiler ve Dünya'daki diğer tüm canlıların kökeni kendilerinden önce yaşamış türlere dayanır ve ayırt edilebilir farklılıklar, başarılı nesillerde meydana gelmiş genetik değişikliklerin bir sonucudur.

<span class="mw-page-title-main">Doğal seçilim</span> fenotipteki farklılıklar nedeniyle bireylerin farklı şekilde hayatta kalması ve üremesi; evrimin temel mekanizması

Doğal seçilim, canlıların fenotiplerindeki farklılıklardan ötürü hayatta kalma şansının ve üreme başarısının değişkenlik göstermesidir. Evrimin esas mekanizmalarından biri olup, bir popülasyonun nesiller boyunca karakteristik olan kalıtsal özelliklerindeki değişimdir. Charles Darwin, kendi görüşüne göre kasıtlı olarak gerçekleştirilen yapay seçilime karşılık kendiliğinden gerçekleşen "doğal seçilim" terimini popülerleştirmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Popülasyon genetiği</span> popülasyonların genetik farklılıklarıyla ilgilenen genetiğin alt alanı, evrimsel biyolojinin bir parçası

Popülasyon genetiği, popülasyonlardaki fertlerin benzerlik ve farklılıklarının kaynaklarını, bunun yanında popülasyonlardaki alel frekansının dağılımlarını ve değişimlerini araştıran bir genetik altdalıdır.

Rastgele genetik sürüklenme, alel sürüklenmesi veya Wright etkisi olarak da bilinen genetik sürüklenme, bir popülasyondaki mevcut bir gen varyantının (alel) frekansında rastgele şansa bağlı olarak meydana gelen değişimdir.

Türleşme yeni biyolojik türlerin oluştuğu evrimsel süreçtir. Doğal türleşmenin dört tipi vardır, türleşen toplulukların coğrafi olarak birbirlerinden coğrafi olarak ne kadar izole olduklarına bağlı olarak: allopatrik, peripatrik, parapatrik ve simpatrik. Türleşme, hayvan ıslahı veya laboratuvar yöntemleri yoluyla yapay olarak da sağlanabilir. Türleşme mekanizmalarına örnekler aşağıda verilmiştir.

Evrimsel faktör veya evrim faktörü, biyolojide bir popülasyonun gen havuzunu ve sahip olduğu gen varyasyonlarının tümünü etkileyen ve değiştiren tüm faktörlere ve evrimsel süreçlere denir.

Genetik çeşitlilik, bir biyolojik çeşitlilik düzeyi olup bir türün gen havuzundaki genetik özelliklerinin toplam sayısını gösterir. Genetik çeşitlilik, çeşitlenen genetik özelliklerin eğilimini tanımlayan genetik değişkenlik terimi ile aynı şey olmayıp bundan ayrılır.

Gen akışı veya gen göçü, popülasyon genetiğinde, gen alellerin bir popülasyondan diğerine aktarılmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Genetik varyasyon</span> Genetikte popülasyonlar arasında ortaya çıkabilen, tür içerisinde veya gen alellerinde gözlemlenen farklılıklar

Genetik varyasyon, genetikte popülasyon içinde ya da popülasyonlar arasında ortaya çıkabilen, tür içerisinde veya gen alellerinde gözlemlenen farklılıklardır. Genetik varyasyon, doğal seçilim için "hammadde" sağladığından önem taşır. Genetik varyasyon, bir genin dizilimlerinde meydana gelen değişimler olan mutasyon sebebiyle meydana gelirler. Poliploidi veya poliploitlik kromozomlarda oluşan mutasyona bir örnek olarak verilebilir. Poliploidi, bir hücrenin ya da organizmanın, her bir kromozomununun ikiden fazla kopyasına sahip olması durumudur. Organizmalar çoğunlukla diploit olmakla birlikte, hücre bölünmesinin olması gerektiği gibi gerçekleşmemesi sonucu, poliploit hücre ve organizmalar ortaya çıkabilir.

Bu liste, evrim ve evrimsel biyoloji konularına dair maddeleri içerir.

<span class="mw-page-title-main">Yönlendirilmiş seçilim</span>

Yönlendirilmiş seçilim, popülasyon genetiğinde allel frekansının sürekli olarak bir yöne kaymasına neden olarak tek bir fenotipin tercih edildiği bir doğal seçilim türüdür. Yönlendirilmiş seçilimin etkisi altında avantajlı bir alelin görünme sıklığı, diğer aleller üstünde baskın olmasından bağımsız olarak artış gösterir ve böylelikle bu avantajlı alel resesif olsa bile, sonunda gen havuzunda sabit hale gelir. Yönlendirilmiş seçilim, seçilimin birden fazla alel lehine oluduğu dengeleyici seçilimin tersi bir durum olup zararlı mutasyonları popülasyondan uzaklaştıran arıtıcı seçilim ile aynıdır.

Mikro evrim, tek bir canlı türü ve bu türün popülasyonları içinde çeşitli seleksiyonlar sonucu oluşan tüm küçük değişimler ve evrimleşme olayları. Bu anlamda mikro evrim, bir popülasyonun gen sıklığında küçük ölçekte oluşan değişimlerin evrimidir.

<span class="mw-page-title-main">Üreme yalıtımı</span> Türleşmenin evrimsel mekanizması

Üreme yalıtımı veya hibritleşme engelleri, iki farklı türün popülasyonlarındaki bireylerin birbirleriyle eşleşmesini veya verimli döller meydana getirmesini önleyen, bunun yanında birleştiklerinde sadece kısır melez bireylerin oluşmasına neden olan davranışlar, fizyolojik süreçler ve mekanizmaların tümünü tanımlayan bir terim. Bu engeller, farklı popülasyonların veya türün bireyleri arasındaki gen akışını azaltarak ya da doğrudan engelleyerek her türün özelliklerinin gen havuzunda korunmasına izin verir ve birbirleri ile çiftleşmeyen popülasyonların genetik karışımları da bu şekilde kendi aralarında sınırlı kalmış olur.

<span class="mw-page-title-main">Peripatrik türleşme</span>

Peripatrik veya peripatri, yayılma alanları birbirine komşu olan ama çakışmayan, bunun yanında bir sıra dağ veya geniş nehirler gibi engeller yüzünden birbirinden ayrılan ve artık eski yurtlarında olamayan organizmaları ifade eden birer biyocoğrafya terimleridir.

<span class="mw-page-title-main">Kurucu etkisi</span> çok az sayıda birey tarafından yeni bir popülasyon kurulduğunda ortaya çıkan genetik varyasyon kaybı

Kurucu etkisi veya kurucu ilkesi, popülasyon genetiğinde büyük bir popülasyondan koparak daha az sayıdaki küçük ve yeni bir popülasyonun oluşması ve böylece genetik çeşitliliğin ve genetik varyasyonların kaybedilmesidir. Kurucu etkisi, ilk kez 1952 yılında, tam olarak ana hatlarıyla Ernst Mayr tarafından tanımlanmış olup bunun için daha önce Sewall Wright gibi araştırmacıların mevcut olan teorik çalışmalarını kullanmıştır. Genetik varyasyonun kaybedilmesinin bir sonucu olarak, yeni oluşan popülasyon, hem genetik hem de fenotipik olarak belirgin bir biçimde türediği ebeveyn popülasyondan farklı olabilir. Olağanüstü durumlarda, kurucu etkisinin türleşmeye ve ardından yeni türlerin sonraki evrimine yol açabileceği düşünülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Parapatrik türleşme</span>

Parapatrik veya parapatri, yaşam alanları belirgin bir şekilde örtüşmeyen ama birbirine bitişik olan ve en azından dar bir temas bölgesinde birlikte görülebilen organizmaları ifade eden bir biyocoğrafya terimi.

Simpatrik türleşme, aynı coğrafi bölgede yaşayan tek bir atasal türden yeni türlerin evrilerek oluştuğu süreçtir. Simpatrik ve simpatri terimleri, evrimsel biyolojide ve biyocoğrafyada yaşam alanlarının birbirleriyle örtüştüğü, hatta aynı olduğu, en azından bu yaşam alanlarının bazı yerlerinde birlikte var olabildikleri organizmaları tanımlar. Bu organizmalar birbirleriyle yakından akraba olduğu durumlarda, böyle bir dağılım simpatrik türleşmenin bir sonucu olabilir. Etimolojik olarak simpatri kelimesinin kökeni Yunanca olup συν (birlikte) ve πατρίς kelimelerinden türetilmiştir. Bu kavram ilk olarak, türemeyi açıklayan İngiliz evrimsel biyolog Sir Edward Bagnall Poulton tarafından, 1904 yılında icat edilmiştir.

Evrimsel olarak önemli birim ya da İngilizce "evolutionarily significant unit" teriminin kısaltması olarak ESU, doğa koruma amacı bakımından ayrı sayılan bir organizma popülasyonudur. Bu terim herhangi bir tür, alt tür, coğrafi ırk ya da popülasyon için kullanılabilir. Her ne kadar bir ESU bir biyolojik tür değil ama alt tür ya da bir varyete olsa bile sıklıkla ESU yerine "tür" terimi kullanılmaktadır.