İçeriğe atla

Klasik birleşik alan teorileri

On dokuzuncu yüzyıldan beri, bazı fizikçiler doğanın temel kuvvetlerini dikkate alan tek bir kuramsal çerçeve geliştirmeye çabaladılar: birleşik alan teorisi. Klasik birleşik alan teorileri, klasik fizik temelinde bir birleşik alan teorisi yaratmaya çalıştı. Bir kısım fizikçi ve matematikçi tarafından, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları arasındaki yıllarda, özellikle yerçekimi ve elektromanyetizmin birleştirilmesi konusunun hararetle peşinden koşuldu. Bu çalışmalar, diferansiyel geometrinin saf bir matematiksel gelişim olarak ortaya çıkmasını teşvik etti. Albert Einstein klasik birleşik alan teorisini geliştirmeye çabalayan pek çok fizikçi arasında en tanınmışıdır.

Bu makale, klasik (non-kuantum), relativistik birleşik alan teorisine ilişkin çeşitli girişimleri tanımlamaktadır. Birleşmenin dışında diğer teorik sorunlar tarafından güdülenen yerçekimi klasik relativistik alan teorilerinin araştırılması için Klasik yerçekimi teorisi kısmına bakınız. Yerçekiminin kuantum teorisini oluşturmaya yönelik mevcut çalışmaları araştırmak için kuantum yerçekimi kısmına bakınız.

Genel

Birleşik alan teorisini oluşturmaya yönelik ilk çalışmalar genel göreliliğin Riemannian geometrisi 19 Ekim 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. ile başlar ve basit Riemannian geometrisinin elektromanyetik alanların özelliklerini tanımlamakta yetersiz kalması nedeniyle, elektromanyetik alanları daha genel bir geometrinin içerisine dahil etmeye çalışır. Einstein, elektromanyetizm ve yerçekiminin birleştirilmesi girişimlerinde yalnız değildir; aralarında Hermann Weyl, Arthur Eddington, Theodor Kaluza ve R. Bach'ın da bulunduğu çok sayıda matematikçi ve fizikçi de söz konusu etkileşimleri birleştirebilecek yaklaşımları geliştirmeye çabalamıştır.[1][2] Bu bilim insanları, geometrinin temellerini genişletmek ve ilave uzamsal bir boyut eklemek de dahil çeşitli genelleştirme yollarını izlemişlerdir.

İlk çalışmalar

Birleşik teoriyi oluşturmaya yönelik ilk girişimler 1912 yılında G. Mie ve 1916 yılında Ernst Reichenbacher tarafından yapıldı.[3][4] Bununla beraber, bu teoriler, genel görelilik teorisinin henüz formüle edilmemiş olması nedeniyle genel göreliliği teoriye dahil edemedikleri için başarısızdı. Rudolf Förster'inkilerle birlikte bu girişimler, (daha önceleri simetrik ve gerçek-değerli olacağı düşünülen) metrik tansörün asimetrik ve/veya complex-değerli bir tansöre dönüştürülmesini gerektiriyordu ve bu nedenle de bir alan teorisi oluşturmaya çalıştılar.

Diferansiyel geometri ve alan teorisi

1918 yılından 1923 yılına kadar alan teorisine üç farklı yaklaşım bulunmaktaydı: Weyl'in gauge theorisi, Kaluza’nın beş-boyutlu teorisi ve Eddington’un afin geometri çalışması. Einstein, bu araştırmacılarla uyuşuyordu ve Kaluza ile işbirliği yaptı, fakat birleştirme çabalarında tam olarak yer almadı.

Weyl'in infinitesimal (sonsuz küçük) geometrisi

Elektromanyetizmi genel görelilik geometrisi içerisine dahil etmek için, Hermannn Weyl, genel göreliliğin üzerine kurulduğu temel olan Riemannian geometrisini genelleştirmeye çalıştı. Düşüncesi, daha genel bir infinitesimal geometri yaratmaktı. Bir metrik alana ilave olarak, bir manifolddaki iki nokta arasındaki yol boyunca başka serbestlik derecelerinin de bulunabileceğini kayda geçirdi ve böyle bir yol boyunca gauge field cinsinden lokal boyut ölçümlerinin karşılaştırmasında temel bir yöntem ortaya koyarak, bu bulguyu, kullanmaya çalıştı. Bu geometri, metrik g'nin yanında bir vektör alanı Q'nun da bulunduğu ve ikisinin birden hem elektromanyetik hem de yerçekimi alanlarını yükselten Riemannian geometrisini genelleştirdi. Zor ve yüksek dereceli denklemlere neden olan bu teori, karmaşık olmakla beraber matematiksel olarak güçlüydü. Bu teorinin kritik matematiksel malzemesi olan Lagrangians ve kıvrımlı tansör, Weyl ve meslektaşları tarafından çözülmüştür. Daha sonra, Weyl, teorinin fiziksel geçerliliğini belirlemek üzere Einstein ve diğerleriyle kapsamlı bir çalışma yürüttü ve sonunda teori, fiziksel olarak mantıksız bulundu. Bununla beraber, Weyl'in gauge invariance prensibi daha sonra kuantum alan teorisinin modifiye bir formuna uygulandı.

Kaluza'nın beşinci boyutu

Kaluza'nın birleşmeye yaklaşımı, uzay-zamanı beş boyutlu silindirik bir dünya içerisine iliştirmekti; dört uzay boyutu ve bir zaman boyutu. Weyl'in yaklaşımının aksine, Riemannian geometrisi muhafaza edildi ve elektromanyetik alan vektörünün geometriye dahil edilmesi için ilave boyuta da izin verildi. Bu yaklaşımın göreli matematiksel zarafetine karşın, Einstein ve Einstein'ın yardımcısı Grommer'in de işbirliğiyle, teorinin tekil olmayan, statik ve küresel simetrik bir çözüme izin vermeyeceği belirlendi. Bu teorinin, Einstein'ın sonraki çalışmaları üzerine bazı etkileri oldu ve daha sonra, göreliliğin kuantum teorisine dahil edilmesi amacıyla Klein tarafından daha da geliştirildi ve bugün Kaluza–Klein teorisi olarak bilinmektedir.

Eddington'un afin geometrisi

Sör Arthur Stanley Eddington, Einstein'ın göreliliğin genel teorisinin coşkulu ve etkili bir destekçisi olan tanınmış bir astronomdu. Genel göreliliğin orijinal odağı olan metrik tansörden ziyade temel yapısal alan olarak yerçekimi teorisine afin bağlantısı temelinde ilk eklemeyi yapanlar arasındaydı. Afin bağlantısı, vektörlerin bir uzay-zaman noktasından diğerine paralel taşınması için temel teşkil eder; Eddington, bir infinitesimal vektörün diğeri boyunca paralel taşınmasının sonucunun ikincinin birinci boyunca taşınması ile aynı neticeyi üretmesi gerekliliğinin akla yakın görünmesi nedeniyle, afin bağlantısının kendi kovaryant indislerinde simetrik olacağını düşünmüştür. (Sonraki araştırmacılar bu varsayıma tekrar başvurmuşlardır.)

Eddington, epistemolojik hususlar olacağını düşündüklerini vurguladı; örneğin, genel görelilik alan denkleminin cosmolojik sabit versiyonunun, evrenin “self-gauging” özelliğini ifade ettiğini düşündü. Bu denklemi çözen en basit kosmolojik model (De Sitter universe) (genleşme nedeniyle olduğu gibi daha konvansiyonel olarak yorumlanan kosmolojik bir kırmızı yer değiştirmeyi gösteren) küresel olarak simetrik, yerinde sabit, kapalı bir evren olacağı için, evrenin tüm şeklini izah ediyor gibi görünüyordu.

Pek çok klasik birleşik alan teorisyeni gibi, Eddington da, genel görelilik için Einstein alan denklemlerinde madde/enerjiyi temsil eden gerilme–enerji tansörünün, sadece geçici olduğunu ve gerçek birleşik teoride kaynak terim serbest-uzay alan denklemlerinin bazı yönleri olarak otomatik biçimde ortaya çıkacağını düşündü. Eddington, aynı zamanda, gelişmiş temel bir teorinin, o zaman bilinen iki temel parçacığın (proton and elektron) neden tamamen farklı kütlelere sahip oldukları sorusunu da açıklayacağı konusundaki umudunu paylaştı.

Göreli kuantum elektronu için Dirac denklemi, Eddington'ın temel fizik kuramının tansörler temelinde olması gerektiğine ilişkin eski kanaatini yeniden düşünmesine neden oldu. Daha sonra, çabalarını, büyük ölçüde cebirsel kavramlara (“E-frames” olarak adlandırmıştı) dayanan bir “Temel Teori”nin geliştirilmesine adadı. Maalesef, bu teori konusundaki tanımlaması kabataslak ve anlaşılması zordu, bu nedenle çok az fizikçi çalışmasını takip etti.[5]

Einstein'ın geometrik yaklaşımları

Elektromanyetizm için Maxwell denklemlerinin dengi Einstein’ın genel göreliliği çerçevesi içerisinde formüle edildiğinde, (Einstein’ın ünlü denklemi E=mc2 den anlaşılacağı üzere kütleye denk olarak) elektromanyetik alan enerjisi gerilme tansörüne ve böylelikle uzay-zamanın kıvrımlığına katkı yapar, ki bu, yerçekimi alanının genel-görelilik gösterimidir; ya da diğer bir söyleyişle, kıvrımlı uzay-zamanın belirli konfigürasyonları bir elektromanyetik alanın etkilerini birleştirir. Bu, tamamen saf bir geometrik teorinin, bu iki alanı aynı temel olgunun farklı yönleri gibi ele alması gerektiğine işaret eder. Bununla beraber, bildik Riemannian geometrisinin elektromanyetik alanın özelliklerini tamamen saf bir geometrik olgu şeklinde tanımlaması mümkün değildir.

Tüm bir fizik kuralları kümesi için tek bir köken olabileceği inancıyla hareket eden Einstein, yerçekimi ve elektromanyetik kuvvetleri (ve belki diğerlerini de) birleştirecek genelleştirilmiş bir yerçekimi teorisini oluşturmaya çabalar. Bu girişimler, önceleri vierbeins ve “uzak paralellik” gibi ilave geometrik kavramlar üzerinde yoğunlaşır, fakat sonunda hem metrik tansör hem de afin bağlantısının temel alanlar olarak ele alınması çerçevesinde odaklanır. (Bağımsız olmadıklarından, metrik-afin teorisi biraz karmaşıktı.) Genel görelilikte, bu alanlar simetriktir (matris anlamda), fakat antisimetri elektromanyetizmde temel göründüğünden simetri gerekliliği bir ya da her iki alan için hafiflemiştir. Einstein'ın önerdiği birleşik alan denklemleri (fiziğin temel yasaları), genellikle, varsayılan uzay-zaman manifoldu için Riemann kıvrımlı tansörü cinsinden ifade edilen bir varyasyonel prensipten çıkarılmıştır.[6]

Bu tür alan teorilerinde, parçacıklar, uzay-zamanda, alan mukavemeti veya enerji yoğunluğunun özellikle yüksek olduğu sınırlı bölgelerde ortaya çıkar. Einstein ve çalışma arkadaşı Leopold Infeld, Einstein'ın nihai birleşik alan teorisinde, alanın gerçek eşsizliklerinin nokta parçacıklara benzeyen yörüngelere sahip olduğunu göstermeyi başarmışlardır. Bununla beraber, eşsizlikler, denklemlerin işlemez hale geldiği yerlerdir ve Einstein, (büyük ölçüde doğrusal olmayan) alan denklemlerine soliton benzeri çözümler olarak, nihai teoride yasaların her yere uygulanması gerektiğine inanmıştır. Dahası, evrenin büyük ölçekli topolojisi, çözümler üzerine, nicemleme veya süreksiz simetriler gibi kısıtlamalar getirecektir.

Doğrusal olmayan denklem sistemlerini analiz etmek için iyi matematiksel araçların göreli yokluğunda, soyutlamanın derecesi, böyle teorileri, tanımlamaya çalıştıkları fiziksel olgulara bağlamayı zorlaştırır. Örneğin, torsion (burulma)nın (afin bağlantısının antisimetrik parçası) elektromanyetizm yerine isospin ile ilişkili olabileceği düşünülür; bu, Einstein tarafından “yer değiştirme alanı ikiliği” olarak bilinen süreksiz (ya da “dahili”) bir simetriyle ilişkilidir.

Einstein, yerçekiminin genel teorisi üzerine yaptığı araştırmalarında giderek daha izole oldu ve pek çok fizikçi onun çabalarını sonuçta başarısız olarak değerlendirdi. Özellikle, temel kuvvetlerin birleştirilmesi peşinde koşarken kuantum fizikteki gelişmeleri, özellikle güçlü nükleer kuvvet ve zayıf nükleer kuvvet keşiflerini görmezlikten geldi (ya da tersi).[7]

Schrödinger'in kusursuz afin teorisi

Einstein'ın birleşik alan teorisine yaklaşımından ve Eddington'ın uzay-zaman için diferansiyel geometri yapısının tek temeli olarak afin bağlantısı düşüncesinden etkilenen Erwin Schrödinger 1940'tan 1951yılına kadar genelleştirilmiş yerçekimi teorisinin kusursuz afin formülasyonlarını kapsamlı bir şekilde inceledi. Her ne kadar başlangıçta simetrik bir afin bağlantısı düşündüyse de daha sonra, Einstein gibi, simetrik olmayan alanı dikkate aldı

Bu çalışması boyunca Schrödinger'in en çarpıcı keşfi, sırası gelince tamamiyle afin bağlantısından şekillenen metrik tansörün Riemann kıvrımlı tansöründen basit bir yapı yoluyla manifold üzerinde endüklenmesidir. Ayrıca, bu yaklaşımın, varyasyonel prensip için en basit yapılabilir dayanak ile birlikte alınması, Einstein'ın genel görelilik denkleminin otomatik olarak ortaya çıkan bir kozmolojik terim ile birlikte olan formuna sahip olan bir alan denklemiyle neticelenir.[8] Einstein'ın kuşkuculuğu ve diğer fizikçiler tarafından yayınlanan eleştiriler Schrödinger'in cesaretini kırar ve bu alandaki çalışmaları büyük ölçüde görmezden gelinir.

Sonraki çalışmalar

1930'lardan sonra, kuantum teorisinin sürekli gelişimi ve yerçekimi kuantum teorisini geliştirmede karşılaşılan güçlükler nedeniyle, giderek daha az sayıda bilim insanı klasik birleşme üzerinde çalıştı. Einstein yerçekimi ve elektromanyetizmin birleşik alan teorisi üzerine çalışmayı sürdürdü, fakat ölene kadar sürdürdüğü bu araştırmalarında giderek daha fazla izole oldu. Bu çalışması, Einstein'ın şöhreti dolayısıyla herkesçe bilinir olduysa da büyük bir başarıyla sonuçlanmadı.

Einstein olmasa da, pek çok bilim insanı nihayetinde klasik teorileri terk etti. Birleşik alan teorilerine ilişkin mevcut araştırmalarda ana yönelim bir yerçekimi kuantum teorisi oluşturmak ve böyle bir teoriyi fiziğin diğer temel teorileriyle birleştirmek problemi üzerine odaklanmıştır. (En göze çarpanı string theory olmak üzere bazı programlar, her iki problemi de birlikte çözmeye çalışmaktadır.) Bugün için dört temel kuvvet içerisinde, yerçekimi, birleştirilmesi sorunlu olan tek kuvvet olarak durmaktadır.

AHer ne kadar, sıklıkla spinorlar gibi geleneksel olmayan elementleri gerektiren yeni “klasik” birleşik alan teorileri zaman zaman oluşturulmaya devam edilmekteyse de, genellikle hiçbiri fizikçiler tarafından kabul görmemektedir.

Ayrıca bakınız

  • Klasik alan teorileri

Kaynakça

  1. ^ Weyl, H. (1918). "Gravitation und Elektrizität". Sitz. Preuss. Akad. Wiss. s. 465. 
  2. ^ Eddington, A. S. (1924). The Mathematical Theory of Relativity, 2nd ed. Cambridge Univ. Press. 
  3. ^ Mie, G. (1912). "Grundlagen einer Theorie der Materie". Ann. Phys. 37 (3). ss. 511-534. Bibcode:1912AnP...342..511M. doi:10.1002/andp.19123420306. 
  4. ^ Reichenbächer, E. (1917). "Grundzüge zu einer Theorie der Elektrizität und der Gravitation". Ann. Phys. 52 (2). ss. 134-173. Bibcode:1917AnP...357..134R. doi:10.1002/andp.19173570203. 
  5. ^ Kilmister, C. W. (1994). Eddington's search for a fundamental theory. Cambridge Univ. Press. 
  6. ^ Einstein, A. (1956). The Meaning of Relativity. 5th ed. Princeton Univ. Press. 
  7. ^ Gönner, Hubert F. M. "On the History of Unified Field Theories". Living Reviews in Relativity. 12 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Ağustos 2005. 
  8. ^ Schrödinger, E. (1950). Space-Time Structure. Cambridge Univ. Press. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Dalga-parçacık ikililiği teorisi tüm maddelerin yalnızca kütlesi olan bir parçacık değil aynı zamanda da enerji transferi yapan bir dalga olduğunu gösterir. Kuantum mekaniğinin temel konsepti, kuantum düzeyindeki objelerin davranışlarında ‘’parçaçık’’ ve ‘’dalga’’ gibi klasik konseptlerin yetersiz kalmasından dolayı bu teoriyi işaret eder. Standart kuantum yorumları bu paradoksu evrenin temel özelliği olarak açıklarken, alternatif yorumlar bu ikililiği gelişmekte olan, gözlemci üzerinde bulunan çeşitli sınırlamalardan dolayı kaynaklanan ikinci dereceden bir sonuç olarak açıklar. Bu yargı sıkça kullanılan, dalga-parçacık ikililiğinin tamamlayıcılık görüşüne hizmet ettiğini, birinin bu fenomeni bir veya başka bir yoldan görebileceğini ama ikisinin de aynı anda olamayacağını söyleyen Kopenhag yorumu ile açıklamayı hedefler.

Kütleçekim ya da çekim kuvveti, kütleli her şeyin gezegenler, yıldızlar ve galaksiler de dahil olmak üzere birbirine doğru hareket ettiği doğal bir fenomendir. Enerji ve kütle eşdeğer olduğu için ışık da dahil olmak üzere her türlü enerji kütleçekime neden olur ve onun etkisi altındadır.

<span class="mw-page-title-main">Elektromanyetizma</span> elektrikle yüklü parçacıklar arasındaki etkileşime neden olan fiziksel kuvvet

Elektromanyetizma, elektrikle yüklü parçacıklar arasındaki etkileşime neden olan fiziksel kuvvet'tir. Bu etkileşimin gerçekleştiği alanlar, elektromanyetik alan olarak tanımlanır. Doğadaki dört temel kuvvetten biri, elektromanyetizmadır. Diğer üçü; güçlü etkileşim, zayıf etkileşim ve kütleçekim kuvvetidir.

<span class="mw-page-title-main">Kozmolojik sabit</span>

Kozmolojide, kozmolojik sabit, uzaydaki vakum enerjisinin değeridir. Başlangıçta esasen Einstein tarafından genel izafiyet teorisine ek olarak "yerçekimi tedbiri" ve kabul edilen evren sabitini elde etmek için 1917 yılında ortaya atılmıştır. Einstein 1929'da Hubble'ın keşfi olan bütün galaksilerin birbirinden uzağa hareket ettiğini söyleyen konsepti yani evrenin genişlediği konseptini bırakmıştır. Genel genişleyen evren konseptinde, 1929'dan 1990'ların başına kadar, çoğu kozmoloji araştırmacıları tarafından kozmoloji sabiti sıfır farzedilmiştir.

Her şeyin kuramı (HŞK), bilinen tüm fizik fenomenlerini bağlayan, onları tümüyle açıklayan ve yürütülen herhangi bir deneyin sonucunu prensipte tahmin edebilen kuramsal fizikte farazi bir kuramdır. Kuram; kuvvetli etkileşim, elektromanyetik etkileşim, zayıf etkileşim ve kütleçekim etkileşimi olmak üzere dört temel etkileşimden hareket ederek bu etkileşimler için gerekli olan değiş tokuş bozonlarını da her bir etkileşim türü için farklı özellikleri ile söz konusu sınıflandırmaya dahil eden standart modelin aslında ortak bir çatı altında toplanabileceği fikrinden yola çıkmıştır. Elektromanyetik ve zayıf etkileşimin Abdus Salam, Sheldon Glashow ve Steven Weinberg tarafından kısmen birleştirilmesi bazı umutlar doğurduysa da, aradan geçen zamana rağmen deneyleri ve kuramları tatmin edecek nitelikte yeni birleştirimler henüz sağlanamamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Alan (fizik)</span>

Alan, fizik kuramlarında kullanılan, matematikteki cebirsel alanın tüm özelliklerini taşıyan terim. Genellikle bu etki 100 nanometre ve daha küçük skalalarda etkili olur. Bu etki nanoteknolojiyle aynı ölçeğe denk gelir. Bir alan mekan ve zaman içinde her bir nokta için bir değeri olan bir fiziksel miktardır. Örneğin, hava durumu, rüzgâr hızı uzayda her nokta için bir vektör atayarak tarif edilmektedir. Her bir vektör bu noktada hava hareketinin hızını ve yönünü temsil eder.

<span class="mw-page-title-main">Görelilik ilkesi</span> Fizik yasalarının tüm referans çerçevelerinde aynı olması gerektiğini belirten fizik ilkesi

Görelik teorisi ya da basitçe fizikte görelilik genellikle Albert Einstein'ın iki teorisini kapsar. Bunlar özel görecelik ve genel göreceliktir.

<span class="mw-page-title-main">Kuantum alan teorisi</span> hareketli parçacık sistemlerinin kuantizasyonuyla ilgilenen parçacık mekaniğiyle benzer olarak, alanların hareketli sistemlerine parçacık mekaniğinin uygulamasıdır

Kuantum Alan Teorisi (METATEORİ); Klasik Birleşik Alan (KAT) Teorilerini, Özel Görekliliği (SRT), Kuantum mekaniği (KM) teorilerini tek bir teorik çerçeve altında toplayan bir üst teoridir.

Kuantum kütleçekim kuramsal fiziğin bir dalı olup doğanın temel kuvvetlerinden üçünü tanımlayan kuantum mekaniği ile dördüncü temel kuvveti kütleçekimin kuramı olan genel göreliliğini birleştireceği düşünülen bir kuramdır.

<span class="mw-page-title-main">Ayar teorisi</span> Fizikte bir teori

Ayar teorisi veya ayar kuramı, kuramsal fizikte temel etileşmeleri açıklar. Türkçede bazen yerelleştirilmiş bakışım kuramı olarak da geçer.

<span class="mw-page-title-main">Julian Schwinger</span> Amerikalı teorik fizikçi (1918 – 1994)

Julian Seymour Schwinger, Nobel Fizik Ödülü sahibi Amerikalı teorik fizikçi.

Theodor Franz Eduard Kaluza, Alman matematikçi ve fizikçidir. 5 boyutlu uzayda alan denklemleri içeren Kaluza-Klein teorisi ile tanınmıştır. Onun düşüncesine göre temel kuvvetler, algıladığımız boyutlara yenilerini ekleyerek anlaşılabilir ve çözümlenebilir. Bu anlayış çok sonraları ortaya konan sicim teorisi ile de desteklenmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Klasik fizik</span> fizik dalı

Klasik fizik tamamlanmış veya uygulanabilir olan fiziğin, eski tarihlerde düşünülmüş modern teorilerle ilgilenir. Şu an kabul edilmiş bir teori modern sayılıyorsa ve o teorinin giriş cümlelerinde başlıca paradigma değişiminden bahsediliyorsa, eski teorilere genellikle “klasik” denilir. Bir klasik teorinin tanımı aslında içeriğine bağlıdır. Klasik fizik kavramı, modern fizik için fazlasıyla karmaşık olan belirli durumlarda kullanılır.

Bu diferansiyel geometri konuların bir listesidir. Ve aynı zamanda Lie grubu konularının listesi metrik geometri ve diferansiyelin sözlüğü bkz.

<span class="mw-page-title-main">Genel göreliliğe giriş</span>

Genel görelilik veya genel izafiyet, 1907 ve 1915 yılları arasında Albert Einstein tarafından geliştirilen bir çekim teorisidir. Genel göreliliğe göre, kütleler arasında gözlenen kütleçekim etkisi uzayzamanın eğrilmesinden kaynaklanır.

Genel görelilik, Albert Einstein tarafından 1907-1915 yılları arasında geliştirilmiş ve 1915’ten sonra da genel göreliliğe pek çok kişi tarafından katkıda bulunulmuştur. Genel göreliliğe göre, kütleler arasında gözlemlenen kütlesel çekim kuvveti, bu kuvvetlerin uzay ve zamanı bükmesinden kaynaklanmaktaydı. 

Fizik'te, yerçekimi teorileri kütleli cisimlerin hareket mekanizmalarını kapsayan etkileşimleri esas alır. Antik zamanlardan bu yana birçok Yerçekimi teorisi ortaya atılmıştır.

Parçacık fiziğinde, kuantum alan teorisinin tarihi, 1920’lerin sonlarında elektromanyetik alanın kuantizesiyle çalışan Paul Dirac tarafından oluşturulması ile başlar. Teorideki başlıca gelişmeler 1950’lerde gerçekleşti ve bu gelişmeler kuantum elektrodinamiğinin (KED) başlangıcına neden oldu. KED çok başarılıydı ve “doğaldı”, çünkü aynı temel kavramları doğanın diğer kuvvetlerinde kullanılabilmek için yapılan denemeleri içeriyordu. Bu denemeler, parçacık fiziğinin modern standart modelini üreten güçlü ve zayıf nükleer kuvvetleri ayar kuramının uygulamasında başarılı olmuştu.

<span class="mw-page-title-main">Görelilik teorisi</span> zamanın göreceli olduğunu söyleyen teori

Görelilik teorisi, Albert Einstein'ın çalışmaları sonucu önerilen ve yayınlanan, özel görelilik ve genel görelilik adlarında birbirleriyle ilişkili iki teorisini kapsar. Özel görelilik, yer çekiminin yokluğunda tüm fiziksel fenomenler için geçerlidir. Genel görelilik, yer çekimi yasasını ve bu yasanın diğer doğa kuvvetleri ile ilişkisini açıklar. Astronomi de dahil olmak üzere kozmolojik ve astrofiziksel alem için geçerlidir.

Fizikte, yerellik ilkesi, bir nesnenin yalnızca yakın çevresinden doğrudan etkilendiğini belirtir. Yerellik ilkesini içeren bir teorinin "yerel teori" olduğu söylenir. Bu, anlık veya uzaktan "yerel olmayan" eylem kavramına bir alternatiftir. Yerellik, klasik fiziğin alan teorilerinden gelişti. Buradaki fikir, bir noktadaki bir nedenin başka bir noktada bir etkiye sahip olması için, bu noktalar arasındaki boşluktaki bir şeyin eyleme aracılık etmesi gerektiğidir. Bir etki uygulamak için, dalga veya parçacık gibi bir şey, iki nokta arasındaki boşluktan geçerek etkiyi taşımalıdır.