İçeriğe atla

Kirkpatrick Doktrini

Jeane Kirkpatrick

Kirkpatrick Doktrini, Amerika Birleşik Devletleri'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Jeane Kirkpatrick tarafından 1980'lerin başında 1979 tarihli "Diktatörlükler ve Çifte Standartlar" adlı makalesine dayanarak açıklanan doktrindir.[1] Doktrin, Soğuk Savaş sırasında Üçüncü Dünya anti-komünist diktatörlüklerini destekleyen ABD dış politikasını haklı çıkarmak için kullanıldı.

Doktrin

Kirkpatrick, Sovyet bloğundaki ve diğer Komünist devletlerdeki devletlerin totaliter rejimler olduğunu, Batı yanlısı diktatörlüklerin ise yalnızca "otoriter" rejimler olduğunu iddia etti. Kirkpatrick'e göre totaliter rejimler, otoriter rejimlere göre daha istikrarlı ve kendi kendini idame ettiriyordu ve bu nedenle komşu devletleri etkileme eğilimi daha yüksekti.

Kirkpatrick Doktrini, özellikle Başkan Ronald Reagan'ın yönetimi sırasında etkili oldu.[2] Reagan yönetimi, Guatemala (1985'e kadar), Filipinler (1986'ya kadar) ve Arjantin'dekiler (1983'e kadar) dahil olmak üzere çeşitli militarist anti-komünist diktatörlüklere değişen derecelerde destek verdi ve Sovyet-Afgan Savaşı|'nda mücahitler, Angola İç Savaşı sırasında UNITA ve Sandinist Devrimi sırasında Kontralar, ABD tarafından silahlandırdı.[3]

Kirkpatrick'in totaliter rejimlerin otoriter rejimlerden daha istikrarlı olduğu ilkesi, 1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasından bu yana, özellikle de Kirkpatrick'in Sovyet sisteminin onlarca yıl süreceğini öngörmesi nedeniyle eleştiri konusu oldu.

Kirkpatrick'e göre, otoriter rejimler yalnızca vatandaşlarının davranışlarını kontrol etmeye ve/veya cezalandırmaya çalışırken, totaliter rejimler bunun ötesine geçerek yalnızca propagandayı değil, aynı zamanda beyin yıkamayı, yeniden eğitimi, yaygın ev içi casusluğu kullanarak vatandaşlarının düşüncelerini kontrol etmeye ve devlet ideolojisine dayalı kitlesel siyasi baskı yaratmaya çalıştı.[4] Totaliter rejimler ayrıca ideolojik olarak kusurlu sayılan topluluk kurumlarının (örneğin, dini kurumlar ve hatta çekirdek aile) altını oymaya veya yok etmeye çalışır, oysa otoriter rejimler genellikle bunları kendi haline bırakır. Bu nedenle, demokrasiyi yeniden tesis etme sürecinin eski otoriter devletlerde eski totaliter devletlere göre daha kolay olduğunu ve otoriter devletlerin totaliter devletlere göre demokratik yönde tedrici reforma daha yatkın olduğunu savunuyor.[5]

Eleştiriler

Cato Enstitüsü'nden Ted Galen Carpenter da doktrine itiraz etti ve Komünist hareketler rakip otoriterleri devirme eğilimindeyken, ABD tarafından desteklenen geleneksel otoriter rejimlerin demokrasileri devirerek iktidara geldiğini belirtti.[6] Bu nedenle, Komünist rejimleri ortadan kaldırmak daha zor olsa da, geleneksel otokratik rejimlerin "işleyen demokrasiler için daha ölümcül bir tehdit oluşturduğu" sonucuna vardı.

Kaynakça

  1. ^ "Dictatorships & Double Standards". 4 Şubat 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Mart 2023. 
  2. ^ "The reagan doctrine - Doctrines". www.americanforeignrelations.com. 25 Mart 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Mayıs 2023. 
  3. ^ "Middle Israel: The new world order". 23 Kasım 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Mart 2023. 
  4. ^ "Kirkpatrick Doctrine - Academic Kids". academickids.com. 24 Kasım 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Mayıs 2023. 
  5. ^ Chomsky, Noam (1985). Turning the tide : U.S. intervention in Central America and the struggle for peace. Internet Archive. Boston, Mass. : South End Press. ISBN 978-0-89608-266-3. 
  6. ^ "Cato Institute Policy Analysis No. 58: The United States and Third World Dictatorships: A Case for Benign Detachment". Ted Galen Carpenter. The Cato Institute. 15 Ağustos 1985. 4 Ekim 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Mart 2023. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Komünizm</span> Bütün malların ortaklaşa kullanıldığı ve özel mülkiyetin olmadığı toplum sistemini hedefleyen ideoloji

Komünizm ; üretim araçlarının ortak mülkiyeti üzerine kurulu sınıfsız, parasız ve devletsiz bir toplumsal düzen ve bu düzenin kurulmasını amaçlayan toplumsal, siyasi ve ekonomik bir ideoloji ve harekettir. Sadece üretim araçlarının ortak kullanımına dayanan sosyalizm ile tam olarak aynı anlama gelmemesine rağmen hatalı bir biçimde eş anlamlı olarak da kullanılabilmektedir. 20. yüzyılın başından beri dünya siyasetindeki büyük güçlerden biri olarak modern komünizm, genellikle Karl Marx'ın ve Friedrich Engels’in kaleme aldığı Komünist Parti Manifestosu ile birlikte anılır. Buna göre özel mülkiyete dayalı kapitalist toplumun yerine meta üretiminin son bulduğu komünist toplum gerçektir. Komünizmin temelinde yatan sebep, sınıfsız, ortak mülkiyete dayalı bir toplumun kurulması isteğidir. Sınıfsız toplumlarda en genel anlamıyla tüm bireylerin eşit olması fikri karşıt görüşlüler tarafından "ütopya" olarak görülür ve zorla yaşanmaya çalışılırsa kaosa yol açacağı iddia edilir. Paris Komünü, komünist sistem yaşayabilmiş ilk topluluktur. Bunun dışında Mahnovist hareket öncülüğünde Ukrayna ve İspanya iç savaşı sırasında yaklaşık dört yıl süren anarko-komünist hareketle şekillenen toprakların kolektifleştirilmesi esasına dayalı olarak komünist topluluklar da kurulmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Diktatörlük</span> tek bir lider tarafından yönetilen otokratik hükümet biçimi

Diktatörlük, bir diktatör tarafından kontrol edilen bir hükümet biçimidir. Bir diktatörlükte siyaset, diktatör tarafından kontrol edilir ve danışmanlar, general ve diğer üst düzey yetkililerden oluşan bir iç çember aracılığıyla kolaylaştırılır. Diktatör, iç çevreyi etkileyerek ve onları memnun ederek kontrolünü sürdürürken, rakip siyasi partiler, silahlı direniş veya sadakatsiz parti üyeleri gibi herhangi bir olası muhalefeti baskı altına alır. Diktatörlükler, askeri darbeyle gücü ele geçiren önceki hükûmeti zorla deviren bir şekilde veya seçilmiş liderlerin yönetimlerini kalıcı hale getirdiği bir darbeyle oluşturulabilir. Diktatörlükler otoriter veya totaliter olup askeri diktatörlükler, tek parti diktatörlükleri veya mutlak monarşiler olarak sınıflandırılabilir.

<span class="mw-page-title-main">Totalitarizm</span> diktatörlükvari yönetim şekli

Totalitarizm, tüm yetkilerin merkezîleştirildiği, devlete ve hükûmet yöneticilerine mutlak itaat beklendiği diktatörlükvari yönetim biçimidir. Totalitarizm ile yönetilen devletler totaliter devlet olarak bilinir. Totalitarizmde bireysel özgürlüklere izin verilmez ve bireyin yaşamının tüm alanları devlet kontrolüne bırakılır.

<span class="mw-page-title-main">Faşizm</span> Aşırı sağcı, otoriter, aşırı milliyetçiliği savunan ideoloji

Faşizm, ilk olarak İtalya'da Benito Mussolini tarafından oluşturulan, otoriter devlet üzerine kurulu radikal bir aşırı milliyetçi politik ideolojidir. İlkeleri ve öğretileri, La dottrina del fascismo adı altında Giovanni Gentile tarafından yazılmıştır. Benito Mussolini'nin kurucusu olduğu Ulusal Faşist Parti'nin İtalya'da iktidara gelmesinin ardından, faşizm birçok milliyetçi ideolojiye örnek olmuştur. Hitler'in nasyonal sosyalizmi ve Franco'nun falanjizmi, faşizmden çok etkilenmişlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Hükûmet</span> organize bir topluluğu yöneten sistem, kişi veya bir grup insan, genellikle bir devlet

Hükûmet, genellikle bir devlet olan düzenli bir topluluğu yöneten sistem veya insan grubudur.

<span class="mw-page-title-main">Otokrasi</span> hükümdarın, bütün siyasal kudreti elinde bulundurduğu yönetim biçimi

Otokrasi, bir devlet üzerinde mutlak gücün bir kişinin ellerinde yoğunlaştığı bir yönetim sistemidir. Bu kişinin kararları, dış hukuki kısıtlamalara veya düzenli halk kontrol mekanizmalarına tabi değildir.

<span class="mw-page-title-main">Karl Kautsky</span> Alman Marksist, sosyal demokrasi kuramcısı ve lider

Karl Kautsky, Alman Marksist, sosyal demokrasi kuramcısı ve lider. Felsefe ve tarih öğrenimi gören Kautsky, Avrupa işçi sınıfı hareketinin en önemli liderlerinden birisidir.

<span class="mw-page-title-main">Liberal demokrasi</span> Siyasi ideoloji ve hükûmet biçimi

Liberal demokrasi veya Batı demokrasisi, temsilci demokratik bir hükûmet biçimi altında işleyen liberal siyasi bir ideolojinin birleşimidir. Birden fazla ayrı siyasi partinin katıldığı seçimler, hükûmetin farklı kollarına güçler ayrılığı, günlük yaşamda açık bir toplumun bir parçası olarak hukukun üstünlüğü, özel mülkiyetle piyasa ekonomisi, insan haklarının, medeni hakların, medeni özgürlüklerin ve siyasi özgürlüklerin eşit şekilde korunması gibi özelliklere sahiptir. Uygulamada sistemini tanımlamak için liberal demokrasiler genellikle hükûmetin yetkilerini belirleyen ve toplumsal sözleşmeyi güvence altına alan bir anayasaya başvururlar, bu anayasa ya kodifiye edilmiş ya da kodifiye edilmemiş olabilir. 20. yüzyılın ikinci yarısında genişleme döneminden sonra liberal demokrasi, dünyadaki yaygın bir siyasi sistem haline geldi.

<span class="mw-page-title-main">Tek parti rejimi</span> sadece bir partinin hükûmeti kurma hakkına sahip olduğu devlet

Tek parti rejimi, devlet yönetimiyle özdeşleşen bir siyasi partinin tek başına yasama meclisi ve hükûmeti oluşturduğu rejimlere verilen addır. Mutlak hakim tek parti dışındaki tüm partiler ya yasa dışıdır ya da tek parti rejiminde partiler bulunuyorsa da; bu partiler seçimlere yalnızca sınırlı ve kontrollü katılım hakkına sahiptir. Ülkede başka siyasi partilerin kurulmasının yasak olmadığı, mecliste yürütme ve yasamada farklı partilerin koltuk sahibi olabildiği ancak devletin tek partiyle yönetildiği de facto durumlara ise tek parti yönetimi denir.

<i>Demokrasi Endeksi</i> Demokrasinin 167 ülkedeki durumunun ölçümü

Demokrasi Endeksi, The Economist'in araştırma bölümü Economist Intelligence Unit (EIU) tarafından derlenen bir dizindir. Endeks, 167 ülkede demokrasinin durumunu ölçmeyi ve beş temel kategoride derlemeyi amaçlamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Franco İspanyası</span> İspanyanın 1939 yılında sona eren İspanya İç Savaşından 1975 yılında Francisco Franconun ölümüne kadar geçen dönemi

Franco İspanyası, İspanya'da kullanılan adıyla Franco Diktatörlüğü, resmî adıyla ise İspanyol Devleti 1939 yılında sona eren İspanya İç Savaşı'ndan 1975 yılında Francisco Franco'nun ölümüne kadar geçen dönemde İspanya'nın yönetildiği diktatörlük rejimidir.

Otoriteryanizm veya otoriterlik, siyasi çoğulculuğun reddedildiği, siyasi statükonun ve müesses nizamın korunması için güçlü merkezi otoritenin kullanıldığı ve hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, demokratik oy kullanma hakkı gibi unsurların azaltıldığı bir siyasi sistemdir. Siyasi bilimciler, otoriter hükûmet biçimlerinin çeşitliliklerini tanımlayan birçok tipoloji oluşturmuşlardır. Otoriter rejimler, otokratik veya oligarşik olabilir ve bir parti veya askerî güç üzerine kurulabilir. Demokrasi ile otoriterlik arasında belirsiz bir sınırı olan devletler bazen "karma demokrasiler", "hibrit rejimler" veya "rekabetçi otoriter" devletler olarak nitelendirilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Carter Doktrini</span>

Carter Doktrini Amerika Birleşik Devletleri başkanı Jimmy Carter'ın, 23 Ocak 1980 tarihinde, Temsilciler Meclisi ve ABD Senatosu üyelerinin katıldığı ortak oturumda, geleneksel olarak her yıl yaptığı konuşmada açıkladığı ve ABD'nin ulusal çıkarlarını korumak için İran Körfezinde gerekirse askerî güç kullanmaktan kaçınmayacağı yolundaki politikaya verilen isimdir.

<span class="mw-page-title-main">Reagan Doktrini</span> Soğuk Savaşın sonuna kadar Amerikan stratejisi

Reagan Doktrini, Amerika Birleşik Devletleri başkanı Ronald Reagan'ın Soğuk Savaş'ın son yıllarında Sovyetler Birliği ve komünistlerin dünya üzerindeki etkisini kırmayı amaçlayan bir dış politika stratejisydi. Doktrin her ne kadar 10 yıldan az bir süre uygulandıysa da 1980'lerden Sovyetler Birliği'nin dağıldığı 1991 yılına kadar ABD dış politikasının merkezindeydi.

<span class="mw-page-title-main">Nazizm ile Stalinizm'in karşılaştırılması</span> İki totaliter ideolojinin karşılaştırılması

Nazizm ile Stalinizm'in karşılaştırılması, Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Josef Stalin dönemi politikaları ile Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler'in politikaları arasındaki karşılaştırmalardır. Çok sayıda yazar Nazizm ile Stalinizm karşılaştırılmasını yapmış ve iki ideolojinin benzer olup olmadığı, 20. yüzyıl tarihini anlamak için bu ideolojilerin karşılaştırılmasının etkilerini, iki rejim arasında var olan ilişkileri ve neden her iki ideolojinin de aynı zaman dilimi içinde baskınlaştığını incelemiştir. 20. yüzyılda Stalinizm ile Nazizm karşılaştırması totalitarizm, ideoloji ve liderlerin kişiliği üzerine yapılmıştır. Her iki rejim de Batı'da süregelen liberal rejim ile kıyaslanmış ve ikisi arasındaki benzerlikler ön plana çıkarılırken aralarındaki ayrılıklar minimize edilmiştir. Hannah Arendt, Carl Friedrich gibi siyasi kuramcılar ve Amerikalı Zbigniew Brzezinski, bu ideolojileri "totaliter" olarak yorumlayan önde gelen isimlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Gulaş Komünizmi</span>

Gulaş Komünizmi veya Macar siyasetçi János Kádár'dan esinlenerek konulan ismiyle Kadarizm, Macaristan Halk Cumhuriyeti'nde, 1960'lı yıllardan, Orta Avrupa'da komünist rejimlerin çöktüğü 1980'lerin sonuna kadar uygulanmaya devam eden rejime verilen ad. Ekonomisinde barındırdığı serbest piyasa unsurları ve diğer Doğu Bloku ülkelerine nısbeten insan hakları karnesinin müspet görünümüyle, Macaristan'daki sosyalist uygulama, Sovyet Bloku ülkelerinden oldukça farklı tezahür ediyordu.

Muhalif, kurulu bir siyasi veya dini sistem, doktrin, inanç veya kuruma karşı aktif olarak meydan okuyan bir kişidir. Muhalif, müesses nizama, inançlara, politikalara veya kurumlara karşı farklı bir görüş veya tutum sergileyebilir ve değişiklik talep edebilir. Dinî bir bağlamda, sözcük 18. yüzyıldan bu yana kullanılmaktadır ve siyasi anlamıyla 20. yüzyılda yaygınlaşmıştır. Bu dönem, faşist İtalya, Nazi Almanyası, Japonya İmparatorluğu, Franco dönemi İspanya, Sovyetler Birliği, Suudi Arabistan, Kuzey Kore, Türkiye, İran, Çin Halk Cumhuriyeti ve Türkmenistan gibi otoriter hükûmetlerin yükselişiyle eşgüdümlüdür. Batı dünyasında, Hollandalı filozof Baruch Spinoza gibi insanların, kendilerini ve başkaları tarafından muhalif olarak kabul edildiği tarihsel örnekler bulunmaktadır. Totaliter ülkelerde muhalifler genellikle açık siyasi suçlamalar olmaksızın hapsedilir veya idam edilir ya da karşı çıktıkları aynı yasalara uymamaktan veya ifade özgürlüğü gibi sivil özgürlükleri desteklemekten dolayı cezalandırılırlar.

<span class="mw-page-title-main">Sovyet demokrasisi</span>

Sovyet demokrasisi veya konsey demokrasisi, doğrudan seçilmiş sovyetler tarafından tüm nüfusun otoritesini sağladığı bir doğrudan demokrasiye dayalı siyasi sistemdir. Konseyler seçmenlerden doğrudan sorumludur ve talimatlarına göre bağlanır. Böyle bir zorunlu görev, seçilen delegelerin yalnızca vicdanlarından sorumlu oldukları serbest görevlerine zıtlık teşkil eder. Delegeler, istedikleri zaman görevlerinden alınabilir.

İlliberal demokrasi veya kısmî demokrasi ya da “düşük yoğunluklu” demokrasi olarak da adlandırılır, rejim terimi olarak kullanılır. “boş demokrasi” ya da “hibrit rejim” anlamına gelir. İlliberal demokrasi terimini ilk kez siyaset bilimci yazar Fareed Zakaria 1997’de yazdığı “İlliberal Demokrasinin Yükselişi” makalesinde kullandı.

Hibrit rejim veya melez rejim genellikle otoriter bir rejimden demokratik bir rejime geçişin tamamlanamaması sonucunda ortaya çıkan karma bir siyasi sistem türüdür. Hibrit rejimler otokratik özelliklerle demokratik özelliklerin bir kombinasyonu olarak kategorize edilir ve aynı anda hem siyasi baskıları hem de düzenli seçimleri barındırabilir. Hibrit rejimler genellikle petro-devletler gibi bol doğal kaynaklara sahip gelişmekte olan ülkelerde görülür. Bu rejimler sivil huzursuzluklar yaşasa da on yıllar boyunca nispeten istikrarlı ve inatçı olabilirler. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana hibrit rejimlerde bir artış olmuştur.