
Edebiyat, yazın veya literatür, dil aracılığıyla; duygu, düşünce, hayal, olay, durum veya herhangi bir olgunun edebî bir tarzda ve etkili bir şekilde yazılı veya sözlü anlatımını gerçekleştiren; malzemesi söz ve ses; muhatabı insan olan bir sanat dalıdır. Edebî yazılar yazan sanatçılara edebiyatçı denir. Daha kısıtlayıcı bir tanımla, edebiyatın; bir sanat formu olarak oluşturulan yazılar olduğu düşünülmüştür. Bunun nedeni, günlük kullanımdan farklı olarak edebiyatın, dil ürünü olmasıdır.

Sinema veya Sinema sanatı, kamera aracılığı ile elde edilmiş görüntülerin bir ışık aracılığı ile beyaz renkte bir perdeye yansıtılarak film adı verilen sesli veya sessiz hareketli videolar elde edilmesi işidir. Üretilen bu filmler, sinema salonu adı verilen özel binalarda gösterilmektedir. Sinema sanatı genel olarak diyalog, kurgu, sahnenin düzeni, ışık, ses ve dekor gibi şeyleri yapılan filme uygun sekilde dizayn edilir. Bu işlemlerin tamamına ise sinema endüstrisi adı verilmektedir. İtalyan asıllı Fransız film kuramcısı Ricciotto Canudo sinemayı, "yedinci sanat" olarak tanımlamış ve ilk sinema 1895 yılında çekilmiştir.

Türk Dil Kurumu (TDK), Türkçeyi incelemek ve Türkçenin gelişmesi için çalışmak amacıyla 12 Temmuz 1932'de Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan kurumdur. Türkiye'nin başkenti Ankara'da yer alan kurum, Türk dili üzerine çalışmaların yapılıp yayımlandığı bir merkezdir. Türk Dil Kurumu 1955'ten başlayarak çeşitli dallarda ödüller verdi. Ödüller her yıl 26 Eylül Dil Bayramı'nda Ankara'da yapılan törenle sahiplerine verilirdi. Ödül verilen dallar farklı yönetmeliklere göre zaman zaman değişirdi. 1983'te Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesine alındıktan sonra Türk Dil Kurumu ödülleri kaldırıldı. Günümüzde "Türk Diline Hizmet Ödülleri"ni vermektedir.

Özbekçe veya Özbek Türkçesi, Özbekistan'ın resmî dilidir. Türk dillerinin içerisinde sınıflanan Karluk grubuna bağlı bir dil ve tarihî Çağataycanın çağdaş devamı olan Türk yazı dillerinden biridir.

Aksaray, Aksaray ilinin şehir merkezidir.
Tevhit ya da Tevhid, Türk ve İslam edebiyatında Allah'ı, yaratılış ve kainatın aslı gibi unsurları bir arada yorumlayan manzum –mensur edebî tür.

Sözlük, bir dilin veya dillerin kelime haznesini (sözvarlığını), söyleyiş ve yazılış şekilleriyle veren, sözcüğün kökünü esas alarak, bunların başka unsurlarla kurdukları sözleri ve anlamlarını, değişik kullanışlarını gösteren yazılı eserdir. Eski dilde lügat, kamus denir. Leksikografi sözlükbilimidir. Sözlükçüye leksikografır denir. Lügatça, sadece bir kitapta geçen terimleri anlatır (glossary).

Koşma, coşturucu duyguların dile getirildiği, İslamiyet öncesinde yazılan koşuk türünün bir devamı olan ladinî (dinî olmayan) Türk halk edebiyatı nazım biçimi. Koşmalar genellikle 11'li hece ölçüsü ile söylenir, en az 3 en çok 12 dörtlükten oluşur. Türk halk edebiyatının en çok kullanılan nazım şekli olan koşma, halk ozanları tarafından geliştirilmiş bir nazım şeklidir. Bu nazım biçimi Türk Dil Kurumu tarafından:
Taşlama, Türk halk edebiyatına ait satirik şiir biçimi. Gazel, kaside, murabba, muhammes gibi nazım biçimleriyle yazılabilirler.
Öz Türkçe ya da ÖzTürkçe; yabancı sözcüklerden arındırılmış, arı durumdaki Türkçedir. ÖzTürkçecilik ise kullanımdaki dil içerisinden yabancı kökenli sözcüklerin atılarak yerine Türkçe kökenli sözcüklerin kullanıma sokulmasını amaçlayan bir yaklaşımdır.
Açıklık, duruluk, vuzuh, clarete bir yazıda belirtilmek istenen duygu ve düşüncelerin, herhangi bir ek yoruma veya açıklamaya gerek duymadan kavranabilir olmasıdır. Ayrıca güşâde, rûşen, lâyıh olarak da anılır.
Örtmece, hüsnütabir veya öfemizm; kaba, çirkin ve sakıncalı nesneleri veya kavramları, başka sözcüklerle daha uygun bir biçimde ifade etme sanatıdır. Edebiyatta ve özellikle hitabet sanatında bu söz sanatına sıklıkla başvurulur. Türkçede edebi kelâm, örtmece olarak da geçer. Batı edebiyatındaki karşılığı ise "öfemizm"dir.

Hüdavendigâr Vilâyeti ya da Bursa Vilayeti, 1867 yılında kurulan Osmanlı vilâyeti.
Mehmet Talât Tekin, Türk dil bilimci, Türk edebiyatına önemli katkıları olan araştırmacı ve yazar.

Telif hakkı ihlali, genellikle; telif hakkı eseri oluşturan kişi, atadığı bir yayıncı veya temsilci gibi birisine ait olan çalışmaların, telif hakkı sahibinin özel haklarını ihlal ederek ve izni olmadan kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması ya da izin gerektirecek şekilde görüntülenmesi, bazı çalışmalarda kullanılarak türetilmesi sonucu oluşan hak ihlalidir.

Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı tarafından çıkarılmış; İslamî ilimler, İslam kültür ve medeniyeti ile ilgili terimler, İslam dünyasında din, ilim, siyaset, sanat ve edebiyat alanlarında yetişmiş önemli şahsiyetler ile İslam hayatına etkide bulunmuş eserler gibi İslam dünyasının birçok alanına değinen bir içeriğe sahip Türkçe ansiklopedi.
Nayiler, 1911-1917 yılları arasında bir araya gelmiş yazın topluluğu. I. Dünya Savaşı öncesinde Rubab dergisi çevresinde toplanan ve kendilerini "nesl-i ati" olarak adlandıran şairler, daha sonradan "nayiler" ismini kendilerine uygun görmüştür. Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy, Selahattin Enis, Orhan Seyfi Orhon, Yakup Salih ve Hasan Sait gibi dönemin genç sanatçılarınca benimsenen şiir eğilimidir. Bu anlayış Türk edebiyatında Millî edebiyat hareketinin oluşmasına ön ayak olmuştur. Şairler, ulusal geçmişe bağlanış amacıyla başta Yunus Emre ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî gibi isimleri örnek alıp onların dil ve üslubuna göre şiirler yazmayı amaçlamışlardır. Fakat bu topluluk hedeflerini gerçekleştiremeden dağılmıştır.
Dedim-Dedi, âşıkların başta aşk konusu olmak üzere hemen her konuda karşılıklı konuşma esasına dayalı söyledikleri şiirlerdir. Koşmalarda, seven erkekle sevilen kadının şiirle konuşmasından doğan bu muhavereli şiire çokça rastlanır. Halk şiirinde ve saz şiirinde yaygın olarak görülen bir şiir türüdür. Divan şiirinde de bulunur. Bu tür şiirler, genellikle sorulu cevaplı olarak düzenlenir. Bir dize soru, bir dize cevap biçiminde olanları olduğu gibi, soru ve cevabı aynı dize içinde olanlar da vardır.
Gılman, İslamda, cennette hizmet gördüğü tasavvur edilen delikanlılardır. Sözlük anlamı “çocuk, bıyığı yeni terlemiş genç, hizmetçi” olan gulâm kelimesinin çoğuludur. Kur’an literatüründe “cennet ehlinin hizmetiyle görevlendirilen ve hiçbir zaman yaşlanmayan gençler” mânasına gelir.