İçeriğe atla

Kindî

Kontrol Edilmiş
Kindî
الكندي
Kindî'nin temsilî bir resmi.
DoğumEbu Yusuf Yakub bin İshak el-Sebbah el-Kindî
801
Basra, Irak
Ölüm873 (72 Yaşlarında)
Bağdat, Irak
Vatandaşlık Abbasi Devleti
Dinİslam
Kariyeri
DalıFelsefe, Matematik, Fizik, Kimya, Psikoloji, Farmakoloji, Tıp, Kozmoloji, Müzik, Astronomi
EtkilendikleriPlaton, Aristoteles, Plotinus
EtkiledikleriAhmed bin Sehl el-Belhî, Dineverî, Robert Grosseteste, İbn Miskeveyh

Kindî veya tam adıyla Ebu Yusuf Yakub bin İshak el-Sebbah el-Kindî (Arapça: أبو يوسف يعقوب بن إسحاق الصبّاح الكندي; d. 801, Basra - ö. 873, Bağdat), felsefe, tıp, matematik astronomi, ilahiyat, psikoloji, fizik, kimya ve müziğe kadar pek çok bilim dalında eser yazan Arap bilim insanı.

Abbasi halifelerinden özel ilgi ve destek gören Kindî, astronom ve astrolog olarak sarayda müneccimlik görevini de yürüttü. Ayrıca halife Mu'tasım'ın oğlu Ahmed'in eğitimini üstlendi. Kindî eserlerinin önemli bir kısmını aralarında hoca-talebe ilişkisinin ötesinde dostluğa dayanan bir yakınlık bulunan bu veliahdın isteği üzerine kaleme almış ve eserlerini de bu veliahda ithaf etmiştir. Orta Çağ Avrupası'nda "Alkindus" adıyla tanınan, ilk İslam filozofudur. Felsefesinde, Platon, Aristoteles ve Plotinus'un görüşlerinin bir sentezini yapmıştır. Felsefenin yönteminin kanıtlama, kanıtlamanın hedefinin maddeye biçim kazandıran özleri bilmek, felsefenin amacının ise Tanrı'ya erişmek olduğunu öne süren Kindî'ye göre, felsefi bilginin ilk basamağı akıl yürütmedir. İnsanın akıl yürütme yoluyla adım adım basitten bileşiğe ve en yetkin olana doğru yükseldiğini öne süren filozof, varlığa akılcı bir açıdan yaklaştığı için, Tanrı'nın özüne ait sıfatları inkâr etmiştir. Tanrı'nın sıfatlarının ancak olumsuz bir biçimde bilinebileceğini savunan El-Kindî'ye göre, Tanrı mutlak Bir'dir. Mutlak varlık olması nedeniyle, Mutlak Bir'in şekli, niteliği, niceliği, maddesi yoktur ve O göreli bir varlık değildir.

Soylu bir ailenin çocuğu olarak Kûfe'de doğdu. Dedesi Eş'as, Güney Arabistan'ın en büyük kabilelerinden biri olan Kinde'nin hükümdarıydı. Müslüman olduktan sonra kabilesinin ileri gelenleriyle Kûfe'ye yerleşmişti. Babası İshak b. es-Sabbah yıllarca Kûfe valiliği yaptı.

Kindî'nin doğum tarihi gibi ölüm tarihi konusunda net bir bilgi yoktur. Filozofun öldüğü tarih olarak 860, 869, 870 ve 873 gibi farklı tarihler ortaya çıkıyorsa da Mustafa Addurrâzık bazı gerekçeler göstererek Kindî'nin 866 tarihinde ölmüş olabileceğini belirtmiştir. Kimi kaynaklarda ölüme sebep olan hastalıkların olduğu ve filozofun kronik romatizmal rahatsızlığından dolayı ölmüş olabileceğini söylemektedirler. (Kaya, 2002:3-6)

Küçük yaşta babasını yitirdi. Çocukluk ve ilk gençlik yılları Kûfe ve Basra'da geçen Kindî, geleneksel temel eğitimden sonra dil ve edebiyat alanında eğitim gördü. Halife Me'mun'un 830'da kurduğu Beytü'l-hikme'deki bilginler topluluğu arasında yer aldı. Mutezili devlet yöneticilerinden destek gören Kindî Ehl-i Sünnet yanlısı Mütevekkil-Alellah'ın iktidarında saraydan uzak kaldı.

Kindî felsefeden tıbba, matematikten astronomiye, ilahiyattan siyasete, psikolojiden diyalektiğe, astrolojiden kehanete ve optikten kimyaya kadar yirmi ayrı dalda eser vererek sayıları 277'yi bulan bir külliyat oluşturmuştur.

Akla büyük bir yer veren Meşşaîlik felsefesini ilk başlatan kişi de olan Kindî'nin 17 eseri Latinceye, 4'ü İbraniceye tercüme edilmiştir. Mekân ve hareketin izafi olduğun-u, zamanın cisim ve hareketten ayrı düşünülemeyeceğini söylemiştir. "Yavaş dediğimiz şey, uzun zaman içinde belli bir mesafenin kat edilmesidir. Hızlılık ise kısa zaman içinde aynı mesafenin kat edilmesidir"

Kindî, kriptoloji biliminde Jül Sezar (MÖ 50) tarafından bulunan ve uygulanan tek alfabeli yerine koyma şifreleme yöntemini geliştirerek frekans analizini bulan ilk kişidir.

Hayatı

Kindî, Kinde kabilesinin büyüklerinden birinin evinde,801 yılında dünyaya geldi. İlk öğrenimini Kinde kabilesinin reisi olan babasından tamamladı. Sonra Bağdat'a gitti. Halife Memun ve Mutasım (Abbasi)'in dikkatini çekti ve Memun onu Beyt'ül Hikmet'e yönetici olarak atadı. Kindi'nin atanma nedeni, Bağdat'ta Eski Yunan Felsefesinden ve ilmi metinlerden yaptığı tercümelerdir. Kindî aynı zamanda güzel hitabeti ile de bilinir. Hatta Halife Mütevekkil (Abbasi) onu özel hatibi olarak seçmiştir.[1]

Mutasım (Abbasi) kardeşi Memun yerine hilafete gelince, Kindî'yi çocuklarının eğitmeni olarak görevlendirmiştir. Ancak, Kindî, Beyt'ül Hikmet'te kalmak istemiştir. Bu olayın birçok yorumu vardır. Bazıları, bu durumu Beyt'ül Hikmet de olan rekabete yorumlasa da, bazıları bunu Kindî'nin din konusunda daha çok ihtisas yapması olarak yorumlamıştır hatta bu yüzden Kindî birtakım sıkıntılar ile karşılaşmış ve bir dönem yazıtlarına el koyulmuştur. Henry Corbin -İslami konular araştırmacısı- Kindî'nin Mutasım (Abbasi) döneminde Bağdat'ta Hicri 259 (Miladi 873) yılında tek başına öldüğünü söylemiştir.[1]

Ölümünden sonra, Kindî'nin felsefe alanında birçok çalışması yok olmuştur ya da kaybolmuştur. Felix Klein Franke, bunun birçok nedeni olduğunu söylemiş, bunlar; Din alanında sert eleştirileri ile dikkat çekmesi, bir diğer sebep ise Moğolların Bağdat'ı istilası sırasında bu eserleri yok etmesi, bu sebeplere ek olarak, büyük ihtimal doğrultunda yazıtlarının kendinden sonra gelen meşhur Farabi ve İbn-i Sina gibi filozoflar tarafından kabul görmemesi olarak yorumlamıştır.[2]

Bilime Katkıları

Kindî, düşünce alanından başka konularda da alim bir kişiydi. Farabi ve İbn-i Sina'nın çalışmalarına rağmen, kendisi de yaşadığı asrın Büyük Müslüman Filozofları arasında sayılmıştır. Tarihçi İbnünnedim Fihrist (Katalog) adlı kitabında ondan bahsetmiştir. Aynı şekilde Rönesans dönemi İtalyan araştırmacı Gerolamo Cardano ondan şöyle bahsetmiştir;" Orta Çağ'ın en büyük on iki akıl bilimcisinden biridir."[3]

Astronomi

Kindî, Batlamyus'un "Güneş Sistemi" teorisini desteklemiştir. Bu teori; Dünyanın değişik sistemlerin merkezi olduğu ve bilinen gezegenler; Ay, Merkür, Mars, Venüs, Güneş, Jüpiter'in bu yörüngede döndüğünü söyler. Kindî bu teori hakkında; "Rasyonel varlıklar bir yörünge içerisinde döner, dönüşü ise Allah'a itaati ve ona boyun eğmesi şeklinde olur."[4] Ancak ne var ki bu sözü, semai varlıkların etkisinin maddi dünyaya tesiri ile bir gizem haline gelmiştir.

Ancak Kindî, ruhsal varlıklar tarafından gerçek dünyaya tesirinin nasıl olduğu konusunda belirsizliğe düşmüştür. Kindî, Aristo'dan esinlendiği bir teoride, bu cisimlerin hareketleri ayın alt bölümünde sürtünmeye neden olduğu ve ilk aşamada toprak, ateş, su ve havayı oluşturdu düşünülen bu teoride, bu birleşmenin maddi dünyada her şeyi ürettiğini tasarlamaktadır.[5]

Kindî astronomi konusundaki açık düşüncelerini, içerisinde soruların ve cevapların, "Hava değişimi", "Güneş Tutulması", "Yıldızların Işınları" tezlerinin bulunduğu 40 bölümden oluşan "Yıldızlardaki Kanun" adlı kitabında toplamıştır.

Eserleri

  • Risale fil Akl Manaslk
  • Risale fi Mahiyyetin Nevmi ver hayali beser.
  • Risale fil Cevahiril Hamse.
  • Risale fil illetis Selci vel Berdi vel Berki ves Savaiki ver Radi vez Zemherir.
  • Risale fiş Şubat.
  • Risale fi Vel Elel Hesana İhtiyaratil Eyyam.
  • De İntellecto Secondum Aristoteles et Platonem.
  • Risale fi İhtilafil Manazır.
  • Fi Marifeti Kuval Edviyetil Murekkebe.
  • Risale fi'l-İlleti'i-Levni'l-Lazeverdi
  • Risale fi´l-hile li-def´i´l-ahzan.
  • Risaletü Eflatun ila Furfuriyus fi hakikati nefyi´l-hem.

Kaynakça

Özel
  1. ^ a b Corbin, p154
  2. ^ Klein-Franke, sayfa 166
  3. ^ George Satron. Introduction to the History of Science.
  4. ^ Adamson, sayfa 42
  5. ^ Adamson, sayfa 43
Genel
  • Mahmut Kaya: Felsefe Metinleri, İstanbul: Klasik Yayınları, 2005.
  • Atiyeh, G. N. (1966). Al-Kindi: The Philosopher of the Arabs, Rawalpindi
  • İbn Rüşt, (2007). "Fa'âl Akıl Cisimle İçiçe Bulunan Heyûlânî Akıl İle İttisâl Eder mi?", Çeviren H. Sarıoğlu. (M. Kaya, İslam Filozoflarından Felsefe Metinleri içinde), İstanbul. sf. 495-500

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">İbn Sina</span> Fars tıp bilgini ve filozof (980–1037)

İbn Sînâ veya Ebu Ali Sînâ ya da Batılıların söyleyişiyle Avicenna, İslam'ın Altın Çağı döneminin en önemli doktorlarından, astronomlarından, düşünürlerinden, yazarlarından ve bilginlerinden biri olarak kabul edilen Fars polimat ve "polimerik erken tıbbın babası" olarak bilinen tabiptir.

<span class="mw-page-title-main">Fârâbî</span> Türk filozof, bilim adamı

Fârâbî, 8. ve 13. yüzyıllar arasındaki İslam'ın Altın Çağı'nda yaşamış ünlü filozof ve bilim insanıdır. Aynı zamanda gök bilimci, mantıkçı ve müzisyendir.

<span class="mw-page-title-main">İbn Bacce</span> yüzyıldan kalma filozof, doktor, astronomer, araştırmacı, müzisyen ve El-Endülüs şair

İbn Bacce tam adı Ebû Bekr Muhammed bin Yahya bin es-Saig olan Endülüs'lü, Arap filozof ve bilim insanı. Batıda Avempace olarak da anılır.

<span class="mw-page-title-main">İslam felsefesi</span> İslam medeniyetindeki felsefe geleneği

İslam felsefesi, İslâm dinine mensup kişilerce gerçekleştirilen felsefe etkinliğidir. Müslüman felsefesi ve Arapça felsefe olarak da adlandırılır. İslam felsefesi adlandırması sadece İslam'a dair bir felsefe olarak anlaşıldığından tartışmaya açıktır. İslam dünyası felsefeyle 8. yüzyıldan itibaren sistematik hale gelen Bağdat merkezli tercüme hareketiyle tanışmıştır. 3. yüzyılda Plotinos'un öncülük ettiği, Yeni Platonculuk adlı felsefi akımın Eflâtun ve Aristoteles'i uzlaştırma çabaları İslam dünyasına aktarılan felsefenin temeli olmuştur. Müslüman filozoflar bu iki filozofun eserlerini şerh etme yoluna gitmişlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Boethius</span> 6. yüzyılın başlarında yaşamış Romalı matematikçi ve filozof

Anicius Manlius Severinus Boethius veya kısaca Boethius, Romalı senatör, konsül, magister officiorum, tarihçi ve filozoftur. 6. yüzyılın ilk dönemlerinde yaşamıştır. Büyük Teoderik'in hizmeti altına girmiş ve daha sonra Teoderik tarafından; kendisine yönelik bir komplonun içinde olduğu gerekçesiyle zindana atılmış ve 524'te idam edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Felsefe tarihi</span>

Felsefe tarihi, felsefenin mantık, epistemoloji, ontoloji, etik, estetik gibi alt bölümlerinden birisidir. Genel olarak felsefe derslerinin başlangıcında verilir. Bunun temel nedeni, felsefe tarihinin içeriğiyle ilintilidir. Felsefe tarihi, felsefenin ne olduğunun tanımlanmasından, çeşitli felsefe ögretilerinin tarihsel yerlerinin ve öğretisel ayrımlarının belirlenmesine ve bu öğretilerin felsefenin alt bölümleri açısından değerlendirilip ortaya konulmasına kadar çok yönlü ve çok boyutlu bir içeriğe sahiptir. Felsefe tarihi bu anlamda sadece bir mevcut felsefelerin ansiklopedik bir araya getirilmesi meselesi değildir; felsefenin ne olduğunun tanımlanmasından neyin felsefe-içi neyin felsefe-dışı sayılacağına değin bir dizi kuramsal/felsefi sorunla yüz yüzedir. Bu anlamda, felsefenin bir altbölümü olarak felsefe tarihi, hem felsefi çalışmanın başlangıcı hem de en önemli alanıdır. Genelde felsefe tarihi kitapları, bu bakımdan öğretilerin ve bunların felsefi sorunları çözme denemelerinin art arda etkileşimlerle gelişen tarihini ele alır. Bu tarihin hazırlanmasında hem düşünürlerin metinleri hem de bu metinlerin tarihsel toplumsal koşulları iç bağlantıları açısından değerlendirilir, öğretilerin birbirine etkileri ve karşıtlıkları, benzerlikleri ve ayrımları serimlenir. Dolayısıyla, genel anlamda felsefe tarihinin varlık, bilgi ve değerlerle ilgili soruları ve sorunları belirli özgül yöntemlerle değerlendiren ya da inceleyen ve bu incelemeyi sonuçları bakımından da sistemaktikleştirilmesine yönelik çalışan bütün düşünce girişimlerini ortaya koymayı hedeflediği söylenebilir.

<span class="mw-page-title-main">Orta Çağ felsefesi</span>

Orta Çağ felsefesi tarihsel dönem itibarıyla ilkçağ felsefesinin bitiminden modern düşüncenin başlangıcına kadar olan dönemi kapsar. M.S. 2. yüzyıldan 15. yüzyıl sonlarına-16. yüzyıl başlarına, rönesansa kadar olan dönem olarak ele alınır. Bu dönemin felsefe tarihi açısından kendine özgü özellikleri vardır. Birçok felsefe tarihi kitabında Orta Çağ'da felsefe yok sayılır ya da Orta Çağ'ın karanlık bir çağ olduğu değerlendirmesine bağlı olarak felsefenin de karanlığa gömüldüğü öne sürülür. Bunun yanı sıra Orta Çağ'da felsefenin varlığını kabul eden ve bu felsefenin özgül niteliklerini açıklayan felsefe tarihi çalışmaları da söz konusudur.

<span class="mw-page-title-main">Skolastik felsefe</span>

Skolastik felsefe/düşünce, Latince kökenli schola (okul) kelimesinden türetilen scholasticus teriminden gelmektedir ve kelime anlamı olarak okul felsefesi demektir. Bu anlam önemlidir, zira skolastik felsefe, Orta Çağ düşüncesinde doğrunun zaten mevcut olduğu düşüncesine ve felsefenin okullarda okutularak öğretilmesine dayanan bir yaklaşım sergiler. Bu felsefenin temeli teolojidir, ona dayanır ve onu desteklemeye çalışır.

Ebu'l-Berekât Bağdâdi, 12. yüzyıl'da hekim ve islam felsefesi'nin en etkili filozoflarından biri olmasına rağmen, çok fazla tanınmamış bir düşünürdür. Orta Çağ'da ve sonrasında Batı düşüncesinde bilinen bir filozof olmamıştır.

<span class="mw-page-title-main">İslam'ın Altın Çağı</span> 8. ilâ 15. yüzyıllar arasında İslam dünyasının bilimsel, teknolojik ve kültürel olarak zirvede olduğu dönem

İslam'ın Altın Çağı veya İslam Rönesansı, tarihsel olarak Orta Çağ'da, Abbâsîler döneminde 8. yüzyılın ortalarında başlayan ve 15. yüzyılın sonlarına kadar devam eden, İslâm dünyasının çoğunun bilimsel, ekonomik, kültürel, sanatsal, siyasi ve dinî yönlerden zirvede olduğu dönemi ifade eder. Abbâsîler devrinde, Hârûnürreşîd tarafından Bağdat'ta Beytülhikme adında büyük bir bilim merkezinin kurulması ile başlayan bu dönemin, Moğolların 1258'de Bağdat'ı kuşatıp yağmalaması ve böylelikle Abbâsî Hâlifeliği'nin yıkılması ile son bulduğu şeklinde genel bir kabul vardır. Ancak bazı kaynaklarda bu dönemin 14. yüzyıla kadar, bazı kaynaklarda da 15. yüzyıla, hatta 16. yüzyıla kadar sürdüğü ifade edilir.

<span class="mw-page-title-main">Fergânî</span>

Ebu el-Abbas Ahmed bin Muhammed bin Kesir el-Fergani Batı'da Alfraganus olarak da bilinen Türk Müslüman astronom ve 9. yüzyıl'da yetişmiş en ünlü astronomlardan biridir. Ay'daki "Alfraganus" kraterinin ismi O'na ithafen verilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Emîn</span> Altıncı Abbasi halifesi

Emin veya Muhammed Emîn Tam Adı: Ebû Abdullâh "Emîn" Muhammed bin Hârûn Reşîd altıncı Abbasi halifesidir. Babası Harun Reşid öldüğünde, 809'da, Abbasi Halifesi olmuş; kendi halifeliğini ilan etmiş olan kardeşi Memun ile bir iç savaştan sonra 813'te idam edilip öldürülmesine kadar, 809-813 döneminde dört yıl sekiz ay halifelik yapmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Memûn</span> 7. Abbâsî hâlifesi (s. 813–833)

Memun veya Abdullâh Memûn, Tam Adı: Ebû 'Abbâs el-Memûn Abdullâh bin Hârûn Reşîd, 813-833 arasında 7. Abbasi halifesi.

Agnostik teizm, tanrı veya tanrısal varlıklara inanan ama tanrının olup olmadığına dair bilgiye ulaşmanın mümkün olmadığını, tanrının varlığının bilinemez olduğunu savunan bir felsefi görüştür. Agnostik teizm, agnostisizm ve teizmi belli özellikleriyle birleştirdiği için bu ismi almıştır. Akıl ve mantığın tanrısal bilgiye ulaşmakta yetersiz kaldığını savunarak deizmden ayrılır.

<span class="mw-page-title-main">Beytü'l-Hikme</span> Abbâsîlerin 800lü yılların başında Bağdatta kurduğu, dönemin en büyük kütüphanesi ve çeviri merkezi

Beytülhikme veya Bilgelik Evi, aynı zamanda Büyük Bağdat Kütüphanesi olarak da bilinen, ya büyük bir Abbasi devlet akademisini ve Bağdat'taki entelektüel merkezini ya da İslam'ın Altın Çağı sırasında Abbasi halifelerine ait büyük bir özel kitaplığı belirtir. Bilgelik Evi, Abbasi Halifeliğinin çöküşünün ardından fiziksel kanıt eksikliği ve bir anlatı oluşturmak için edebi kaynakların doğrulanmasına güvenerek, resmi bir akademi olarak işlevlerine ve varlığına ilişkin aktif bir tartışmanın konusudur. Bilgelik Evi, 8. yüzyılın sonlarında Halife Harun Reşid'in koleksiyonları için bir kütüphane olarak veya el-Mansur (754-775) tarafından hem Arapça hem de Farsça nadir kitaplara ve şiir koleksiyonlarına ev sahipliği yapmak üzere oluşturulan özel bir koleksiyon olarak kuruldu.

<span class="mw-page-title-main">Kutbüddîn Şîrâzî</span>

Kutbüddin Şirazî, İranlı din ve astronomi bilgini. Tam adı 'Kutbeddin Mahmud İbn Mes'ud İbn Muslih eş-Şirazî' olan alim, hicri 634 (1236) yılında güzümüzde İran sınırları içinde bulunan Şiraz şehrinde dünyaya gelmiştir. İlk eğitiminin ardından Anadolu'ya geçerek Sivas ve Malatya kadılıkların­da bulunmuştur. Ardından Şam'a gitmiş sonra ise Tebriz'e yerleşmiş ve hicri 710 (1310) yılında Tebriz'de, ölmüştür. Şafiî mezhebinden olan Kutbeddin Şirazî, Sadreddin Konevî'nin derslerinde bulunmuş ve Feth'ül Mennân isimli büyük bir tefsir yazmıştır. Tefsir, havass, felsefe ve astronomiye dair eserleri bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Orta Çağ İslam dünyasında bilim</span> 8. yüzyıl ile 15. yüzyıl arasında İslam dünyasında geliştirilen ve uygulanan bilimsel etkinlikler

Orta Çağ İslam dünyasında bilim, İslam'ın Altın Çağı adı verilen ve 8. yüzyıl ile 14. yüzyıl-15. yüzyıl arasında İslam dünyasında geliştirilen ve uygulanan bilim. Bu dönemde Hint, Fars, Sabii ve özellikle Yunan uygarlıklarına ait eserler Arapçaya tercüme edildi. Bu çeviriler tüm bir Orta Çağ boyunca İslam uygarlığında yaşayan bilim insanlarının bilimsel gelişmelerde bulunmalarına ve bu gelişmeleri sonraki yüzyıllara taşımalarına olanak sağladı.

İbnü'r-Râvendî, Fars İslam âlimi, filozof ve yazardır. İslâm topraklarında yaşamış dehri filozoflardandır. Dehriyyun, İslâm felsefesindeki materyalizm anlayışıdır. Onun görüşlerine göre madde sonsuzdur. Yani yoktan var edilmemiştir. (Yaratılmamıştır) Her şey zaman içinde kendi kendine var olur. Dolayısı ile bir yaratıcı yoktur. Zamanın kendisi tanrıdır. Eleştirileri İsmâil’îyye ve Mu'tezile akımlarınca irdelenmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Huneyn bin İshak</span> Arap bilim insanı ve hekim (809–873)

Huneyn bin İshak, Abbasi döneminde yaşamış ünlü bir mütercim ve hekimdir. Tam künyesi Ebu Zeyd Huneyn bin İshak el-İbadi'dir. Hristiyan bir Arap aşireti olan İbad'a mensuptur. Arapça, Süryanice, Grekçe'yi çok iyi derecede bilen Huneyn, bu, dillerdeki yetkinliği ve tercümelerinin kalitesi sebebiyle Abbasi halifesi Memun döneminden El-Mutasım dönemine kadar Bağdat'a hekimlik ve mütercimlik yapmıştır. Pehlevice bildiği rivayet edilse de ders aldığı kişi, Halil bin Ahmed, o dünyaya gelmeden ölmüştür. İki oğlu vardır: Birinin adı Davut'tur ve çağında yetkin bir pratisyen hekim olarak tanınmıştır. Diğerinin adı ise İshak'tır ve İshak, babasından bile yetenekli tercüman olarak tanınmıştır;

Abbas bin Saîd Cevherî, Al-ʿAbbās ibn Saʿid al-Jawharī Bağdat'taki Beyt'ül Hikmet'inde ve kısa bir süre Şam'da astronomik gözlemler yapan bir geometriciydi. Muhtemelen İran asıllıydı. En önemli eseri, yaklaşık 50 ek önerme içeren ve paralellik postülatını ispatlamaya çalışılan bir kanıtını da içeren Öklid'in Elemanları Üzerine Yorumu idi.