İçeriğe atla

Kişisel olan politiktir

Kişisel olan politiktir ya da özel olan politiktir, 1960'lı yılların sonlarından itibaren öğrenci aktivizmi ve İkinci dalga feminizmin ortak bir sloganıdır. Bireyin kişisel deneyimlerinin daha büyük siyasi, sosyal ve toplumsal yapılarla olan çatışmasıyla ilişkilidir. 1960 ve 1970'li yılların feminist hareketi bağlamında aile değerlerine ve çekirdek aileye bir karşıtlık manasına geliyordu. Söylem ikinci dalga feminizm, radikal feminizm, kadın çalışmaları ve genel anlamda feminizmin tanımlayıcı karakteri olarak görüldü.[1][2] 1970'te Carol Hanisch'in "The Personal is Political" başlıklı 1969 tarihli yazısıyla popüler hale geldi.[3]

Ataerkide, güç ve güç ilişkilerinde, üretim, ekonomi ve demokratik alanda kadının edilgen/alt konumlandırılışına bir reddiye olan söylem, tüm bu sorunların toplumsal yapı ve siyasi erkten kaynaklandığına atıf yapar. Bu noktada Carol Hanisch, söylemle aynı adı taşıyan makalesinde “Gerçekte, her ilişki bir sınıf ilişkisidir, bu nedenle kadın ve erkeğin ilişkisindeki kişisel sorunlar, kolektif olarak çözülebilecek politik sorunlardır.” demekteydi.[4] Bu yönüyle söylem, Aksu Bora'ya göre feminizmi tek bir cümleye sığdırabilecek kadar güçlü bir anlam taşımaktadır.[5]

Söylem zemini, sanayileşme ve modernleşme ile kadınların kamusal ve üretim alanında daha fazla yer almalarıyla beraber yaşadıkları sorunlar ve içinde bulundukları duruma karşı hak arayışına girmeleriyle sağlandı. Mobilize olan kadınlar, İkinci dalga feminizmin de etkisiyle haklarını genişletme amacı içinde oldular, özel alanda toplumsal cinsiyet rollerine dayanan iş bölümlerinde değişim isteğinde bulundular.[6] Bu arayışta özel alan, kadın bedeni, annelik, cinsellik ve kürtaj gibi konularla beraber cinsiyet ayrımcılığı, cinsel yönelim, cinsel şiddet gibi geniş bir sahayı içeriyordu. Amaçlanan ise erkek egemenliği altında kadınlara yönelik ayrımcılık ve güç ve üretim alanındaki eşitsizliğin siyasete konu olmasıydı, çözüm bu kolektif harekette, kamusal alanda politik çözümlemelerin yaratılmasında görülüyordu.[4]

Kaynakça

  1. ^ "The great thrust of radical feminist writing has been directed to the documentation of the slogan 'the personal is political.'" McCann, Carole; Seung-Kyung Kim (2013). Feminist theory reader: Local and global perspectives. Londra: Routledge. s. 191. 
  2. ^ "At the heart of Women's Studies and framing the perspective from which it proceeds was the critical insight that 'the personal is political.'" Ginsberg, Alice E (2008). The evolution of American women's studies: reflections on triumphs, controversies, and change. New York: Palgrave Macmillan. s. 69. ISBN 9780230605794. 
  3. ^ Smith, Dale M. (15 Ocak 2012). Poets Beyond the Barricade: Rhetoric, Citizenship, and Dissent after 1960. University of Alabama Press. ss. 153-. ISBN 9780817317492. 26 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Ağustos 2012. 
  4. ^ a b Segah Begiçarslan Savcı, "Feminizm Işığında Arendt'e; Arendt Işığında. Feminizm'e Bakmak", Yayımlanmış YL Tezi, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları ABD; 2019: 26-28.
  5. ^ Aksu, Bora (19 Kasım 2008). "Çirkin Bir Nefret İdeolojisi Olarak Feminizm". Birikim. 8 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Ocak 2020. 
  6. ^ Meryem, Atan (2015). "Radikal Feminizm: "Kişisel Olan Politiktir" Söyleminde Aile". The Journal Of Europe - Middle East Social Science Studies. 1 (2). s. 3. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Maskülizm esas olarak erkeklerin deneyimleri üzerine kurulmuş toplumsal teori ve politik bir hareket tarzıdır. Maskülizmin çoğu sözcüsü bir yandan toplumsal ilişkilerin eleştirisini yaparken bir yandan da toplumsal cinsiyet (gender) eşitsizlik ve erkeklerin hakları ve sorunları gibi konular üzerine yoğunlaşmaktadırlar. Maskülizmi savunan kişiye "maskülist" denir. Tarihte bu adlandırmaya uygun görüşleri (maskülizmi) ilk kez ortaya koyan kişi sosyalist bir teorisyen olan Ernest Belfort Bax idi. Bununla birlikte zaman içinde maskülist çevrelere muhafazakâr kesimler de dahil olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Feminizm</span> İdeoloji

Feminizm, kadınların haklarını tanıyarak bu hakların korunması amacıyla eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik çeşitli ideolojiler, toplumsal hareketler ve kitle örgütlerinden oluşan hareket. Sözcüğün köken olarak Latince "femina" ve onun Fransızca türevi olan "féminisme" sözcüğünden geldiği ve Türkçe eş anlamlısının hatunculuk olduğu belirtilmektedir. Kadın hareketi doğrudan kadınları ilgilendiren ve dolaylı olarak kültürü ilgilendiren konularda bilinç uyandırır. Feminizmin temel amaçları; eğitim, iş, çocuk bakımı, yönetim gibi konularda eşit haklara sahip olmaktan, yasal kürtaj hakkından, kadın sağlığı konusunda ilerlemelere, tacizin ve tecavüzün engellenmesinden lezbiyen haklarına kadar uzanır.

Sosyalist feminizm, 1960'lı yılların sonu ve 1970'li yılların başında sözü edilmeye başlanan feminizm hareketidir. Barbara Ehrenreich’in 1976 yılında WIN dergisindeki makalesinde söylediği üzere sosyalist feminizm terimi, “olduğu şey olması için çok kısa bir tanımlamadır, bununla birlikte, gerçekten sosyalist, enternasyonalist, ırkçılık ve heteroseksizm karşıtı feminizm”dir. sosyalist feministlere göre aile, üretimin ve dağıtımın yapıldığı yer, yani mücadelenin merkezidir. Sosyalist feminizm, kapitalizmi kadının ezilmişliğinin temel kaynağı olarak kabul eder, tarihsel kapitalizm bağlamı içine konulmadıkça, cinsiyetçiliğin kadın hayatları üzerindeki etkinlik biçiminin anlaşılamayacağını savunur.

<span class="mw-page-title-main">Feminist eleştiri</span>

Feminist eleştiri’nin etkileşimli ya da çelişkili farklı okulları ve akımları söz konusudur. Marksist feminizm, radikal feminizm, psikanalitik feminizm, postyapısalcı feminizm söz konusu olduğundan, feminist eleştiri çok genel bir başlık olarak bütün bu eleştiri geleneklerini içermektedir demek gerekir. Özellikle 1960'lardan sonra Fransa, Amerika ve İngiltere'de ortaya çıkan ve güçlenen yeni kuramsal akımlarla ve disiplinlerle feminist hareket de toplumsal ve siyasal bir savaşım olarak canlanma gösterir.

“Das Unbehagen der Geschlechter” kitabının yazarı Judith Butler’ın öncülüğünde eşitlik feminizmi üzerine kurulmuş; ancak bir adım daha da ileriye giderek “toplum cinsiyeti” ve “biyolojik cinsiyet” olmak üzere iki cinsiyetten bahsetmiştir. Cinsiyet kimliklerinin ortak kabul edilebilmesi, cinsiyetler arasındaki farklılıkların daha az güçlü olmasıyla bağlantılıdır.

Maddeci feminizm toplumsal cinsiyetle emek süreçleri ve üretim ilişkileri arasındaki bağlantıları açıklamayı amaçlayan, kadının toplumdaki ikincil konumunu yalnızca kapitalist ilişkilerin bir sonucu olarak değil; fakat kapitalizmden önce de var olmayı sürdüren patriyarkal ilişkilerin bir sonucu olarak gören feminist akımdır.

Nancy Julia Chodorow feminist sosyolog ve bir psikanalisttir.. Anneliğin Yeniden Üretimi: Psikanaliz ve Cinsiyetin Sosyolojisi, 1978, Feminizm ve Psikoanalitik Kuram, 1989, Dişilikler, Meşillikler, Cinsellikler: Freud ve Ötesi(1994) ve Duyguların gücü: Psikanaliz, Toplumsal Cinsiyet ve Kültürde Kişisel Anlam gibi eserleri içeren pek çok kitap yazmıştır. Anneliğin Yeniden Üretimi adlı eseri Çağdaş Sosyoloji dergisi tarafından son yirmi beş yılın en önemli on eserinden biri seçildi.

Fatmagül Berktay, Türk siyaset bilimci, akademisyen ve yazar. Çağdaş siyaset teorisi, Türkiye'nin demokratikleşme sorunsalı; Türkiye'de ve dünyada kadınların durumu ve kadın hareketleri; din ve toplumsal cinsiyet konularında akademik çalışmalar ortaya koydu. Kadın, toplumsal cinsiyet, feminizm konularını siyaset, tarih, felsefe ve edebiyat gibi sosyal bilimlerin farklı alanlarında tartışmaya açan çalışmalar gerçekleştirdi.

Uluslararası toplumsal cinsiyet, kadın-erkek eşitliğini ve kadın hakları savunuculuğunun uluslararası alanda yapılması yönünde kavram ve yaklaşımların geliştirilmesini ifade eden terimdir. Uluslararası toplumsal cinsiyet, kadın/erkek olarak iki cinsiyetin toplumsal ve kültürel etkilerinden kaynaklı olan yaşam biçimi baz alınarak değerlendirilen toplumsal cinsiyet kavramının uluslararası zeminde incelenmesini ele alır. Cinsiyet sonradan değil doğuştan var olur, bu nedenle bu konuda bir seçim yapılması söz konusu değildir. Türk Dil Kurumu'na göre cinsiyet; "bireye, üreme işinde ayrı bir rol veren ve erkekle dişiyi ayırt ettiren bir yaratılış, eşey, cinslik, seks" şeklinde tanımlanmıştır. Bu doğrultuda cinsiyet (eşey) kavramını akabinde takip eden bir sonraki kavram ise toplumsal cinsiyet olarak ele alınır. Toplumsal cinsiyetin, cinsiyetten ayrılmasındaki temel etken ise toplum tarafından sosyokültürel açıdan tanınarak buna göre şekillendirilmek istenmesidir. Uluslararası toplumsal cinsiyet, cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramlarının son halkası olarak ilgili otoritelerce ele alınır.

Feminist tarih, tarihin, kadın bakış açısından yeniden okunması anlamına gelir. Feminist hareketin kökenlerini ve evrimini özetleyen feminizmin tarihi ile aynı şey değildir. Ayrıca, kadınların tarihsel olaylardaki rolüne odaklanan kadın tarihinden farklıdır. Feminist tarihin amacı, geçmişte kadın seslerinin ve seçimlerinin önemini iyileştirmek ve göstermek için kadın yazarların, sanatçıların, filozofların vb. yeniden keşfedilmesiyle tarihin kadın bakış açısını araştırmak ve aydınlatmaktır.

<span class="mw-page-title-main">Toplumsal cinsiyet sosyolojisi</span> sosyolojinin alt dalı

Toplumsal cinsiyet sosyolojisi, kadın ve erkek arasındaki farkılılıkların kültürel ve toplumsal olarak nasıl kurulduğunu, kadın ve erkeğin sosyal yapı içindeki durumlarını, kadınlık ve erkeklik kimliğinin oluşum sürecini inceleyen sosyoloji alt dalıdır.

Mizrahi feminizmi, İsrail feminizmi içinde Mizrahi kadınlarını Mizrahi-Aşkenaz Yahudileri ve erkek-kadın ikili kategorilerinden çıkarmaya çalışan bir harekettir.

Carol Hanisch, Amerikalı radikal feminist. New York Radikal Kadınları ve Redstockings'in önemli bir üyesiydi. En çok tanınıp popülerleşen sözü, 1970 tarihli bir makalesinin de adı olan Kişisel olan politiktir ifadesidir. Bununla birlikte Hanisch, 2006 yılında güncellendiği makalesinde, yeni bir giriş kaleme aldı, bu adı kendisinin vermediğini ve makalesi içinde de hiç kullanmadığını açıklayarak ifadenin sorumluluğunu almadığını yazdı. Bunun yerine, başlığın daha sonraki baskılarda ikinci yıldan itibaren Notes editörleri Shulie Firestone ve Anne Koedt tarafından yapıldığını açıklamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Feminist sanat</span>

Feminist sanat, 1960'ların sonu ve 1970'lerin feminist hareketiyle ilişkili bir sanat kategorisidir. Feminist sanat, kadınların yaşamları boyunca deneyimledikleri toplumsal ve politik farklılıkları vurgular. Bu sanat biçiminden umut edilen kazanım, eşitliğe veya özgürlüğe yol açma umuduyla dünyaya olumlu ve anlayışlı bir değişiklik getirmektir. Kullanılan medya, resim gibi geleneksel sanat biçimlerinden performans sanatı, kavramsal sanat, vücut sanatı, zanaatçılık, video, film ve lif sanatı gibi daha alışılmışın dışında yöntemlere kadar uzanmaktadır. Feminist sanat, yeni medyanın ve yeni bir bakış açısının dahil edilmesi yoluyla sanatın tanımını genişletmeye yönelik yenilikçi bir itici güç olarak hizmet etti.

Feminizm tarihi, kadınlara eşit hakların sağlanmasını amaçlayan hareketlerin ve ideolojilerin kronolojik veya tematik anlatılarını içerir. Dünyanın dört bir yanındaki feministlerin sebepleri, hedefleri ve niyetleri ; zamana, kültüre ve ülkeye bağlı olarak değişmiş olsa da çoğu Batılı feminist tarihçi, kadın haklarını elde etmek için çalışan tüm hareketlerin, feminizm terimini kendilerine uygulamamış olsalar bile feminist hareket olarak değerlendirilmeleri gerektiğini iddia ediyorlar. Diğer bazı tarihçiler "feminist" terimini modern feminist hareket ve onun devamıyla sınırlandırır ve daha önceki hareketleri tanımlamak için "protofeminist" etiketini kullanır.

<span class="mw-page-title-main">Kesişimsellik</span>

Kesişimsellik, bir bireyin sosyal ve politik kimliklerinin nasıl bir arada işleyerek toplumda farklı ayrımcılık ve imtiyaz biçimleri yarattığını anlamak için kullanılan analitik bir çerçevedir. Kesişimsellik, birden fazla avantaj ve dezavantaj faktörünü tanımlar. Bu faktörlerin örnekleri arasında cinsiyet, ırk, etnik köken, sınıf, cinsel yönelim, din, engellilik ve fiziksel görünüm sayılabilir. Bu kesişen ve örtüşen sosyal kimlikler hem güçlendirici hem de baskıcı olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Feminist hareketler ve ideolojiler</span>

Yıllar boyunca çeşitli feminist ideoloji hareketleri gelişti. Hedefler, stratejiler ve bağlılıklar bakımından farklılık gösterirler. Sıklıkla örtüşürler ve bazı feministler kendilerini feminist düşüncenin çeşitli dallarıyla özdeşleştirirler.

Feminist psikoloji, sosyal yapılara ve cinsiyete odaklanan bir psikoloji biçimidir. Feminist psikoloji, tarihsel psikolojik araştırmaları, erkeklerin norm olduğu görüşüyle, erkek bakış açısıyla yapıldığı şekliyle eleştirir. Feminist psikoloji, feminizmin değer ve ilkelerine odaklanır.

Bireyci feminizm, aynı zamanda ifeminizm olarak da bilinir, bireyciliği, kişisel özerkliği, devletin kadınlara karşı uyguladığı ayrımcılıktan özgürlüğü ve toplumsal cinsiyet eşitliğini vurgulayan liberteryen bir feminist harekettir.

Ruj feminizmi geleneksel feminist fikirlerle birlikte, kadınların cinsel cazibesi de dahil olmak üzere geleneksel kadınlık kavramlarını benimsemeyi amaçlayan bir feminizm çeşididir. Konsept Üçüncü dalga feminizm, Üçüncü dalga feminizmde, kadınların hem kadınsı hem de feminist olamayacaklarını hissettikleri önceki hareketlerin yarattığı ideallere karşı yanıt olarak ortaya çıkmıştır.