İçeriğe atla

Ketozis


Keton cisimcikleri; Aseton, Aseto-asetik asit, Beta Hidroksibütirik asit.

Ketozis kanda keton cisimciklerinin bolca bulunması durumudur ve açlık, perhiz ve yoğun kas kullanımı gibi sebeplerden vücudun enerji ihtiyacını karşılamak için karbonhidrat ve ihtiyaç fazlası proteinli gıdaların sindirimiyle oluşan kanda glukoz yerine, yağ içeren gıdaların sindirilmesi veya vücudun yağ stoklarının birazının keton cisimciklerine dönüştürülmesi sonucu oluşan normal fizyolojik durumdur.

Ketoasidozis, hiperketonemi veya asetonemi lipid metabolizmasına ilişkin kanda keton cisimciklerinin (aseton, aseto-asetik asit, beta hidroksi bütirik asit) birikmesi sonucu gelişen bir metabolik hastalıktır. Yüksek süt verimli ineklerde doğumdan sonraki ilk iki ay içerisinde karbonhidrat ve lipid metabolizmasının bozulması sonucu şekillenir. Hastalık doğumdan sonraki ilk üç ayda ve özellikle 2-4. haftalar arasında da görülebilir.

Primer ketozis genellikle bu dönemlerde görülmesine rağmen, sekonder ketozis laktasyonun hemen her döneminde gelişebilir. Bazen doğum öncesi de görülebilir.

Hastalığın ortaya çıkışında diğer bir neden de çeşitli akut ve kronik seyirli hastalıklardır. Bu beslenme ve hastalıkların etkisi sonrasında oluşan ketozis olguları, dört formda incelenebilir:

Etiyoloji

  • Hayvanın yüksek verimli ve süt ineği olması.
  • Karbonhidrattan fakir rasyonlarla besleme.
  • Uzun süreli açlık.
  • Bazın infeksiyöz hastalıkların seyri.
  • Kobalt ve fosfor eksikliği.

Laktasyonun erken dönemi (ilk 4 hafta) inekler için ketozis riskini oluşturur. Buzağılamadan sonraki üç haftalık periyot ketozis için en önemli kritik dönemdir.

Patofizyoloji

Yüksek verimli süt ineklerinde laktasyonun 2-6. haftaları arasında dokulardaki fonksiyonların fizyolojik düzeyde devam ettirilmesi ve süt üretimi için gerekli olan enerji miktarı; rasyondan alınan enerji miktarından fazla olduğunda enerji açığı şekillenmektedir. Yani negatif enerji dengesi.[1]

Negatif enerji açığı geliştiğinde, serum glikoz düzeyi düşer ve gerekli olan enerjiyi sağlamak amacıyla vücut yağ dokularındaki trigliseridler mobilize olur. Trigliseridler, yağ asitlerine ve gliserine parçalanırken; gliserin ise direkt glikoz sentezinde görev alır. Yağ asitleri ise albumin ile birleşerek serbest yağ asitlerini oluşturur. Şekillenen serbest yağ asitleri mitokondrilere taşınarak Beta oksidasyon şeklinde parçalanır ve sonuçta Asetil koenzim A'lar (Asetil CoA) oluşur. Enerji yetersizliğinde ortamda yeterli okzalasetat bulunmadığından (hastalığın anahtar mekanizması budur) asetil koenzim A'lar trikarboksilik asit (TCA) siklusuna giremezler ve fazla miktarda keton cisimcikleri oluşur.[2][3]

İnsülin ve tiroid hormonları, süt veriminin düzenlenmesinde rol oynarlar ve enerji açığı gibi durumlar şekillendiğinde bu hormonların düzeyleri değişim gösterir.[4]

Klinik ve laboratuvar bulguları

Hastalık başlıca 2 form gösterir. Bunlar; sindirim formu ve sinir formudur. Sindirim formunda iştah ve süt veriminde belirgin bir azalma, belirgin derecede zayıflama, rumen hareketlerinde ve dışkı miktarında azalma görülürken; Sinirsel formda hipereksitasyon, diş gıcırdatma, boş çigneme hareketleri ve yemliğe saldırma gibi anormal davranışlara ilişkin bulgular tespit edilir.[5]

Negatif enerji dengesi ve rasyondaki yetersiz karbonhidrat oranına bağlı olarak serum glikoz düzeyi düşüktür.

Laboratuvar bulguları bağlamında ise, kanda keton cisimcikleri artar (ketonemi).İdrarda ise 30–40 mg'dan 200–250 mg/l'ye kadar (ketonüri), ayrıca sütte (ketolakti) ve solunum havasında da keton cisimciklerine rastlanır. Kan pH'si, glikoz ve glikojen düzeylerinde azalma gözlenir. Serbest yağ asitleri miktarı yaklaşık 3 ile 5 kat arasında artar.Serum AST, GLDH ve SDH düzeyleri artar. İdrar ve sütte keton cisimciklerinin tespiti ticari testlerle belirlenir. Serumda beta hidroksi bütirik asit (BHBA) düzeyinde artış; Subklinik olgularda BHBA >1.0 mmol/lt, Klinik olgularda ise 1.5-2.0 mmol/lt'den büyüktür.

Karaciğerde yağlanma hastalığın önemli komplikasyonlarından biridir.

Tedavi

Tedavide üç seçenek esastır. Bunlar:

  • Glikoz tedavisi.
  • Hormon uygulama.
  • Karışık ilaçla uygulanan miks sağaltım.

Kan glikoz düzeyini yükseltmek için damar içi yolla %30'luk glikoz (500–1000 cc) solüsyonu, ağız yoluyla yolla gliserin (500 gr günde iki kez, 5 gün süreyle) veya propilen glikol 225 gr civarında, Günde 2 kez, 2 gün; 3 veya 4. günler 100 gram verilebilir.

Glikoneogenezis'i desteklemek amacı ile tedavide ACTH veya Glukokortikoidler kullanılır. Kullanılabilecek glukokortikoidler; Dexamethasone (0,1-0,3 mg/kg) Prednisolon (125–200 mg dozda ve günde, 3 gün süreyle), Depo ACTH (Cortrophine-Z; Cortrosyn depot:50–100 IU, insülin (0,5 ünite/kg'a deri altı ya da kas içi enjeksiyonla), methionine verilebilir.

Kloralhidrat (ilk gün 30 gr Sonraki günlerde 7'şer gr birkaç gün ağız yoluyla) B vitaminleri ve sodyumfosfat gibi maddeler kullanılır.

Ayrıca hayvanlara vitamin B12, kobalt ve nikotinik asit gibi ilaçlarda verilebilir. Ketozise bağlı asidoz şekillenmişse 240 gr Sodyum bikarbonat (NaHCO3) 1 lt distile suda çözülerek damar içi uygulanabilir. Ancak kloralhidratla birlikte kullanımı kontrendikedir. Tüm tedavilerde sonuç 3-4 gün sonra alınır.

Korunma

  • Uygun bakım ve beslenme uygulanmalıdır.
  • Doğumdan önce hayvanlar aşırı derecede yağlandırılmamalı.
  • Doğumdan önce ve sonra besin alınımı normal sınırlar içinde olmalıdır. Hayvanlar bu süreç içinde aşırı derecede beslenmemelidir.
  • Laktasyonun ilk döneminde hayvanların verilecek rasyona yavaş yavaş alıştırılması gerekir.
  • Sürü probleminde rasyonda kuru ot oranını arttırılması, silajın ise sınırlandırılması yoluna gidilir.
  • İyi kalitede kuru yonca ve kuru çayır otu yeterli miktarda verilmelidir.

Dipnotlar

  1. ^ Andersson, L. (1984): Concentration of Blood and Milk Ketone Bodies, Blood Isopropanol and Plasma Glucose in Dairy Cows in Relation to the Degree of Hyperketonaemia and Clinical Signs. Zbl. Vet. Med. A, 31, 683-693.
  2. ^ Bertics, S.J., Grummer R.R., Cadorniga, V.C., Stoddard, E.E. (1992): Effect of Prepartum Dry Intake on Liver Triglyceride Concentration and Early Lactation, J. Dairy Sci. 75, 1914-1922.
  3. ^ Brumby, P.E., Anderson M., Truckley B., Storry J.E., Hibbit K.G. (1975): Lipid Metobolism in the Cow during Starvation Induced Ketosis. Biochem. J., 146, 609-615.
  4. ^ Aeberhard, K., Bruckmaier, R.M., Blum, J.W. (2001): Metabolic, Enzymatic and Endocrine Status in High-Yielding Dairy Cows-Part 2, J. Vet. Med. A, 48, 111.
  5. ^ Drackley, J.K., Rıchard, M.J., Ber, D.C., Young, J. W. (1992): Metabolic Changes in Dairy Cows with Ketonemia in Response to Feed Restriction and Dietary 1,3-Butanediol. J. Dairy Sci. 75: 1622-1634

Kaynakça

  1. Geviş Getiren Hayvanların İç Hastalıkları. Editör: Y. GÜL
  2. Sığırların İç Hastalıkları Semptomdan Tanıya Tanıdan Tedaviye (2. basım). Prof. Dr. H. BATMAZ
  3. Biyokimya, Prof. Dr. N. BAYŞU, Prof. Dr. N. Bayşu SÖZBİLİR.

İlgili Araştırma Makaleleri

E vitamini, kimyasal yapı itibarı ile bir tokol olup antisterilite vitamin olarak da bilinir. E vitamini yağda çözünen önemli bir antioksidandır ve özellikle hücre zarları ve lipoproteinlerde önemli antioksidan işlevler görmektedir. Epidemiyolojik ve sınırlı ara çalışmalar, E vitamininin kardiyovasküler hastalıkların, bazı kanserlerin ve öteki kronik hastalıkların riskini azalttığını belirlemektedir. Bazı büyük klinik deneylerle E vitamininin sağlığa yararları daha derinlemesine değerlendirilmektedir. Tokollerin farklı bileşikleri E vitamini aktivitesi gösterir. En aktifi alfa-tokoferoldür. Geçmişte asıl olarak α-tokoferol üzerinde yoğunlaşılmışken, bugün öteki tokoferoller ve tokotrienoller daha fazla ilgi çekmektedir. İlk sonuçlara göre bunlar, α-tokoferolden farklı antioksidan ve diğer fonksiyonlara sahiptir.

<span class="mw-page-title-main">Piridoksin</span> kimyasal bileşik

Piridoksin, bir diğer adıyla B6 vitamini, özellikle protein metabolizmasında çok önemli bir koenzimdir ve birçok nörotransmitterin sentezinde rol alır. Besinler Piridoksamin ve Piridoksal şeklinde de bulunabilir. Aktif şekli Piridoksalfosfat'tır (PLF). Kolaylıkla bozulur, bu yüzden güneş ışığından, bazik ortamlardan uzak tutulmalıdır. İşlenme ve pişirme sırasında da kolaylıkla bozulur.

<span class="mw-page-title-main">Fermantasyon</span> kimyasal çürüme

Fermantasyon, hücre içinde oksijen yokluğunda meydana gelen metabolik bir faaliyet olarak ‘NAD+'yi yeniden oluşturmak için glikozun glikoliz yoluyla kısmi oksidasyonunu takip eden metabolik adımlar’ şeklinde tanımlanmaktadır. Fermantasyon anaerobik şartlarda, yani oksidatif fosforilasyon olamadığı durumlarda, glikoliz yoluyla ATP üretimini sağlayan önemli bir biyokimyasal süreçtir. Biyokimyanın fermantasyonla ilgilenen dalı zimolojidir.

Hücre bir canlının yapısal ve işlevsel özellikler gösterebilen en küçük birimidir. Hücre kelimesi, ; Latince küçük odacık anlamına gelen "cellula" kelimesinden Robert Hooke tarafından türetilmiştir. Hücrenin içerisinde "Solunum, Boşaltım, Beslenme, Sindirim" gibi yaşamsal faaliyetler gerçekleşir.

<span class="mw-page-title-main">Karbonhidrat</span> sadece karbon, hidrojen ve oksijenden oluşan organik bileşik

Karbonhidrat, karbon (C), hidrojen (H) ve oksijen (O) atomlarından oluşan, genellikle hidrojen-oksijen atomu oranı (suda) 2:1 olan bir biyomoleküldür ve dolayısıyla ampirik (deneysel) formülü Cm(H2O)n şeklindedir. m, n'den farklı da olabilir olmaya da bilir. Ancak, tüm karbonhidratlar bu kesin stokiyometrik tanıma uymaz (örneğin üronik asitler, fukoz gibi deoksi şekerler) ve bu tanıma uyan tüm kimyasallar otomatik olarak karbonhidratlar (örneğin formaldehit ve asetik asit) olarak sınıflandırılmaz.

<span class="mw-page-title-main">Lipit</span> Katı ve sıvı yağ

Lipit, tüm canlıların yapısında bulunan temel organik bileşiklerden biridir. Lipitler, doymuş ve doymamış yağlar olarak ayrılır. Doymamış yağlar, oda sıcaklığında sıvı hâlde bulunan lipitler; doymuş yağlar ise oda sıcaklığında katı hâlde bulunan lipitlerdir. Biyolojik önemi olan lipitler için yağ asitleri, nötr lipitler (trigliserit), fosfolipitler ve steroitler örnek gösterilebilir. Lipitler, insan ve hayvanların temel besinleri arasında yer alır.

Abomasum deplasmanı veya abomasum kayması, ineklerde ana karnında büyüyen yavrunun baskısıyla dördüncü midenin normal yerinden sağa veya sola doğru bükülmesi. Doğumu takip eden iki-üç hafta içinde meydana gelir. Kesif yem - kaba yem dengesizliği, kaliteli kaba yem eksikliği ve geçiş dönemi besleme hataları bu yer değiştirmeye zemin hazırlar. Abomasum çoğunlukla sola doğru yer değiştirir. genellikle 1.laktasyonda görülür.

<span class="mw-page-title-main">Laktoz</span>

Laktoz, doğada yalnız sütte bulunan süt şekeri de denilen bir disakkarit. Sütün en önemli karbonhidratıdır. Sütün aromasında önemli bir payı bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Trigliserit</span>

Trigliserit ; gliserol (gliserin) ve üç yağ asidinden oluşan bir esterdir. Bitkisel ve hayvansal yağların ana bileşenidir.

Kimya ve biyokimyada, yağ asidi, genelde uzun, alifatik kuyruklu bir karboksilik asittir. Uzun karboksilik yağ asitlerinden 4 karbonlu ve daha uzun zincirlileri yağ asidi olarak sayılır; doğal yağları (trigliseritleri) oluşturan yağ asitlerinden söz ederken ise bunların en az 8 karbonlu olduğu varsayılabilir. Çoğu doğal yağ asitlerinin çift sayılı karbon atomu vardır, çünkü bunların biyolojik sentezlerinde iki karbon atomlu asetat kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Statinler</span> İlaç Grubu

Lipit düşürücü bir ilaçlar grubu olan statinler yüksek kan kolesterol düzeylerinden dolayı kardiyovasküler hastalık riski taşıyan kişilerde kolesterolu düşürmek için kullanılırlar.

<span class="mw-page-title-main">Arı sütü</span>

Arı sütü, 5-15 günlük işçi arıların yutak üstü salgı bezlerinden salgıladıkları bir maddedir. Jel halinde akıcı kıvamda, kremsi-beyaz renktedir. Tadı ekşi ve kokusu keskin fenolik yapıdadır. Yoğunluğu 1.1 g/cm³ olup kısmen suda çözünebilmektedir. Memeli hayvanların memesinde oluşan süt ile ilgisi olmadığı halde yavru beslenmesinde kullanılması ve süte benzeyen görünümü sebebiyle Türkçe, Hırvatça, Bulgarca gibi bazı dillerde "süt" olarak adlandırılmaktadır. Başka bazı dillerde ise kraliyete ait jel olarak adlandırılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Meloksikam</span> non steroidal antienflamatuar ilaç etken maddesi

Meloksikam primer dismenore, ameliyat sonrası ağrı, romatoid artrit ve osteoartrit semptomlarını azaltmak için kullanılan bir non steroidal antienflamatuar ilaç etken maddesidir. Piroksikamla çok benzeşmektedir. Bir selektif COX-2 inhibitörü bir olan non-streoid antienflamatuvar olan bir ilaçtır. COX-2 spesifik ürünler gibi miyokardiyal prostasiklini inhibe etmediği için hipertansiyona ve ödeme neden olmaz. Kardiyovasküler risk açısından oldukça güvenli bir alternatiftir. Meloksikam’ın, bazı klasik NSAİ ilaçlar tarafından indüklenen trombosit agregasyonu inhibisyonu sonucu oluşan kanama zamanının uzaması üzerine etkisi yoktur.

Yağ asitleri birçok organizma için önemli enerji kaynaklarıdır.Artmış glukoz sıklıkla yağ asidine çevrilerek depo edilmektedir. Trigliserdiler aynı miktardaki karbonhidrat ve proteinlerden yaklaşık 2 kat daha fazla enerji vermektedirler. Tüm hücre zarları iki tabakalı fosfolipitlerden oluşur. Yağ asitleri aynı zamanda protein modifikasyonunda da kullanılırlar. Bu nedenle yağ asidi metabolizması, yağ asitlerinin primer metabolitlerinin ve enerjinin oluştuğu katabolizmalarını ve biyolojik olarak oldukça önemli bileşiklerin sentez edildiği anabolizmalarını kapsar.

Kronik rumen asidozu, Acidosis ingesta ruminis chronica, Latent laktik asidoz veya Subakut laktik asidoz (S.A.R.A). Latent asidotik stres (yüklenme) uçucu yağ asitlerinin, bilhassa propiyonik asit sentezi ve rezorpsiyonunun artması, aynı zamanda salya sekresyonunun azalması olayıdır. Rumen pH’sı belirgin şekilde normalden sapmalar göstermediğinden kronik rumen asidozisi ifadesi tam doğru değildir.

Hayvanlarda ve insanlarda doğal gıdalara ek olarak kullanılan ve genellikle kullanıcının diyetinde hastalık, yetersiz beslenme gibi sebeplerle görülebilen eksikliklerin giderilmesinde rol oynayan maddelerdir.

<span class="mw-page-title-main">Ketojenik diyet</span>

Ketojenik diyet veya düşük karbonhidrat, yeterli protein, yüksek yağ diyeti ya da kısaca düşük karbonhidratlı diyet, daha Türkçe ve basitleştirilmiş haliyle şekersiz, nişastasız diyet, vücudun glukoz yerine keton üretip yakmasını sağlamak için günlük kalori ihtiyacının mümkün olduğu kadar azını şeker ve karbonhidratlardan, büyük çoğunluğunun ise yağlarla karşılanmasını hedefleyen diyet. Diyette protein tüketimi, proteinler de karbonhidratlar gibi glukoza dönüştürülebildiğinden ötürü yeterli varsayılan bir miktarla sınırlandırılır.

Doymuş yağ, yağ asidi zincirlerinin tümü veya ağırlıklı olarak tek bağlara sahip olduğu bir yağ türüdür. Bir yağ iki çeşit daha küçük molekülden yapılır: gliserol ve yağ asitleri. Yağlar uzun karbon (C) atom zincirlerinden yapılır. Bazı karbon atomları tek bağlarla (-C-C-) ve diğerleri çift bağlarla bağlanır. Çift bağlar, tek bağlar oluşturmak için hidrojen ile reaksiyona girebilir. Buna doymuş denir çünkü ikinci bağ kırılır ve bağın her yarısı bir hidrojen atomuna (doymuş) bağlanır

<span class="mw-page-title-main">Peynir altı suyu proteini</span> peynir altı suyundan izole edilen proteinlerin bir karışımı olan protein tozu

Peynir altı suyu proteini veya whey proteini, peynir üretiminde bir yan ürün olarak ortaya çıkan peynir altı suyundan izole edilen proteinlerin bir karışımı. Bu proteinleri α-laktalbümin, β-laktoglobulin, serum albümin ve immünoglobulinler oluşturur. Peynir altı suyu proteini genellikle bir besin takviyesi olarak pazarlanır. Takviye hakkında çeşitli sağlık iddiaları ortaya atılmış, 2010 yılında Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi Dergisi'nde yayınlanan bir derleme ise literatürün bu iddiaları yeterince desteklemediği sonucuna varmıştır. Kas büyümesi için peynir altı suyu proteininin, kazein veya soya gibi diğer protein türlerine kıyasla biraz daha iyi olduğu gösterilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Orta zincirli açil koenzim A dehidrogenaz yetmezliği</span>

Orta zincirli Açil-CoA(Koenzim A) dehidrogenaz eksikliği, vücudun orta zincirli yağ asitlerini asetil-CoA'ya parçalama