İçeriğe atla

Kesişimsellik

Kesişimsel bir anlayış; toplumsal özneyi inşa eden ırk, cinsiyet, cinsel yönelim gibi her bir faktörü birbirinden bağımsız düşünmek yerine, bunların tümünü bir arada ele alır.

Kesişimsellik, bir bireyin sosyal ve politik kimliklerinin nasıl bir arada işleyerek toplumda farklı ayrımcılık ve imtiyaz biçimleri yarattığını anlamak için kullanılan analitik bir çerçevedir. Kesişimsellik, birden fazla avantaj ve dezavantaj faktörünü tanımlar.[1] Bu faktörlerin örnekleri arasında cinsiyet, ırk, etnik köken, sınıf, cinsel yönelim, din, engellilik ve fiziksel görünüm sayılabilir.[2] Bu kesişen ve örtüşen sosyal kimlikler hem güçlendirici hem de baskıcı olabilir.[3][4]

Kesişimsellik, feminizmin birinci ve ikinci dalgalarının kapsamını genişleten bir perspektif olarak 1980'li yılların sonlarından itibaren tartışılmaya başlandı.[5] Bu tartışmalar, o zamana kadarki feminist anlayışın ağırlıklı olarak beyaz, orta sınıf ve cis cinsiyetli kadınların deneyimleri üzerine temellenmesini eleştiriyor ve beyaz olmayan kadınların, yoksul kadınların, göçmen kadınların ve farklı diğer grupların deneyimlerine duyarlı bir perspektifi savunmaktaydı. Bir başka deyişle kesişimsel feminizm, farklı kadınlık deneyimlerini ve kimliklerini temel alan ve özcü bir feminizm anlayışına karşı çıkan bir bakış açısı olarak ortaya çıktı.[6]

Terim ilk olarak 1989 yılında Kimberlé Crenshaw tarafından ortaya atılmıştır. [7] "Irk ve Cinsiyetin Kesişimini Dermarjinalleştirmek: Anti-ayrımcılık Doktrini, Feminist Teori ve Anti-ırkçı Politikaya Siyah Feminist Bir Eleştiri" (Demarginalizing the Intersection of Race and Sex: A Black Feminist Critique of Anti-discrimination Doctrine, Feminist Theory and Antiracist Politics) isimli makalesinde Crenshaw, Afro-Amerikalı kadınların ezilmesini açıklamaya yardımcı olmak için kesişimsellik terimini kullandı.[8] Crenshaw, çalışmasında siyah bir kadın olma deneyiminin siyah ve kadın olmaktan bağımsız olarak anlaşılamayacağını savunuyordu. Siyah kadınlara yönelik ayrımcılığın, kadın düşmanlığı ve ırkçılığın basit bir bileşimi olmadığını, daha karmaşık bir mekanizma olduğunu ifade ediyordu. Böylece Crenshaw, ırk, cinsiyet, cinsel yönelim gibi her bir baskı eksenini ayrı ayrı ele alan analitik sistemlere karşı çıkmıştı. Bunun yerine, farklı kimlikler arasındaki etkileşimlerin bir arada ele alınmasının gerekliliğini vurguluyordu.[9] Böylece kesişimselliği, ırk, sınıf, cinsiyet ve diğer sistemlerin bir araya gelerek nasıl karmaşık toplumsal ayrımcılık ve baskı mekanizmaları yarattığını, bunun bireylerin deneyimlerini ve kimliklerini nasıl şekillendirdiğini anlamak için bir analitik çerçeve olarak önermekteydi. [10]

Crenshaw'ın bu yaklaşımı, günümüzün ırksal adalet, kimlik siyaseti ve politika yapım anlayışlarını şekillendirerek, yıllar içinde yasal yaptırımların yapılanmasına yardımcı oldu.[11][12] Eleştirel ırk çalışmalarının sosyal bilimlerde bir araştırma alanı olarak yaygınlaşmasını sağladı. [10] [13] 20. yüzyılın sonlarında geliştirilen ve birbirine bağlı iktidar sistemlerinin toplumda en çok marjinalleştirilenleri nasıl etkilediğini anlamaya yarayan niteliksel bir analitik çerçeve olarak kullanılmaya başlandı. [7] Aktivistler ve sosyal bilimciler bu çerçeveyi, sosyal ve siyasi eşitliği desteklemek için kullanmakta, demokratik sistemleri geliştirmek için hayati bir unsur olarak görmektedir.[6][14]

Kaynakça

  1. ^ Runyan (November–December 2018). "What Is Intersectionality and Why Is It Important?". Academe. 104 (6). American Association of University Professors. ISSN 2162-5247. 15 Şubat 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Eylül 2022. 
  2. ^ "How Much is Being Attractive Worth?". Smithsonian. November 2012. ISSN 0037-7333. 12 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Haziran 2020.  Birden fazla yazar-name-list parameters kullanıldı (yardım); Yazar |ad1= eksik |soyadı1= (yardım)
  3. ^ Holley (2 Nisan 2016). "Heterosexism, racism, and mental illness discrimination: Experiences of people with mental health conditions and their families". Journal of Gay & Lesbian Social Services. 28 (2): 93-116. doi:10.1080/10538720.2016.1155520. 
  4. ^ Zinn (1996). "Theorizing Difference from Multiracial Feminism". Feminist Studies. 22 (2): 321-331. doi:10.2307/3178416. ProQuest 233181156 Şablon:GALE. 
  5. ^ hooks, bell (2015). Ain't I a woman : Black women and feminism. [Second edition]. New York. ISBN 978-1-138-82148-4. OCLC 886381091. 
  6. ^ a b "What Does Intersectional Feminsim Actually Mean?". International Women's Development Agency. 11 Mayıs 2018. 23 Nisan 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  7. ^ a b Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; Cooper 2016 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: )
  8. ^ Crenshaw (1989). "Demarginalizing the intersection of race and sex: a black feminist critique of antidiscrimination doctrine, feminist theory and antiracist politics". University of Chicago Legal Forum. 1989 (1): 139-167. ISSN 0892-5593. 1 Ekim 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Eylül 2022.  Full text at Archive.org
  9. ^ Thomas (Bahar 2004). "Intersectionality: the double bind of race and gender" (PDF). Perspectives Magazine. American Bar Association. s. 2. 18 Ocak 2012 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. 
  10. ^ a b Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; Crenshaw 1991 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: )
  11. ^ "Kimberlé Crenshaw on Intersectionality, More than Two Decades Later". Columbia Law School. 8 Haziran 2017. 17 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mayıs 2022. 
  12. ^ "Kimberlé Crenshaw on intersectionality: 'I wanted to come up with an everyday metaphor that anyone could use'". New Statesman. 2 Nisan 2014. 18 Mayıs 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi.  Birden fazla yazar-name-list parameters kullanıldı (yardım); Yazar |ad1= eksik |soyadı1= (yardım)
  13. ^ Cho (June 2013). "Toward a Field of Intersectionality Studies: Theory, Applications, and Praxis". Signs: Journal of Women in Culture and Society. 38 (4): 785-810. doi:10.1086/669608. 12 Eylül 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Eylül 2022. 
  14. ^ Hutchinson, Janet R. (2011). "Feminist theories and their application to public administration". Women in Public Administration: theory and practice. Sudbury, Mass.: Jones & Bartlett Learning. s. 8. ISBN 978-0-7637-7725-8.  Yazar eksik |soyadı1= (yardım)
2015 yılından Black Lives Matter protestosunda bir grup insan.

İlgili Araştırma Makaleleri

Maskülizm esas olarak erkeklerin deneyimleri üzerine kurulmuş toplumsal teori ve politik bir hareket tarzıdır. Maskülizmin çoğu sözcüsü bir yandan toplumsal ilişkilerin eleştirisini yaparken bir yandan da toplumsal cinsiyet (gender) eşitsizlik ve erkeklerin hakları ve sorunları gibi konular üzerine yoğunlaşmaktadırlar. Maskülizmi savunan kişiye "maskülist" denir. Tarihte bu adlandırmaya uygun görüşleri (maskülizmi) ilk kez ortaya koyan kişi sosyalist bir teorisyen olan Ernest Belfort Bax idi. Bununla birlikte zaman içinde maskülist çevrelere muhafazakâr kesimler de dahil olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Feminizm</span> İdeoloji

Feminizm, kadınların haklarını tanıyarak bu hakların korunması amacıyla eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik çeşitli ideolojiler, toplumsal hareketler ve kitle örgütlerinden oluşan hareket. Sözcüğün köken olarak Latince "femina" ve onun Fransızca türevi olan "féminisme" sözcüğünden geldiği ve Türkçe eş anlamlısının hatunculuk olduğu belirtilmektedir. Kadın hareketi doğrudan kadınları ilgilendiren ve dolaylı olarak kültürü ilgilendiren konularda bilinç uyandırır. Feminizmin temel amaçları; eğitim, iş, çocuk bakımı, yönetim gibi konularda eşit haklara sahip olmaktan, yasal kürtaj hakkından, kadın sağlığı konusunda ilerlemelere, tacizin ve tecavüzün engellenmesinden lezbiyen haklarına kadar uzanır.

<span class="mw-page-title-main">Anarko-feminizm</span>

19. yüzyılda ilk kez ortaya çıkan ve isimlendirilen Anarko-feminizm veya Anarka-feminizm, anarşizm ile feminizmi bir araya getirir ve ataerkilliği hiyerarşinin ve dolayısıyla da toplumun temel problemlerinden biri olarak değerlendirir. Anarko-feministler ataerkillik ve maşizm ile savaşın sınıf çatışmalarının ve devlete yönelik anarşist mücadelenin bütünleyici bir parçası olduğuna inanırlar. Özünde, bu felsefe anarşist mücadeleyi feminist mücadelenin gerekli bir bileşeni olarak görür. Feminizmi de anarşist felsefenin gerekli bir bileşeni olarak görür. L. Susan Brown, "Anarşizm, tüm güç ilişkilerine karşı çıkan bir siyaset felsefesi olduğundan, doğası gereği feministtir" iddiasında bulunur.

“Das Unbehagen der Geschlechter” kitabının yazarı Judith Butler’ın öncülüğünde eşitlik feminizmi üzerine kurulmuş; ancak bir adım daha da ileriye giderek “toplum cinsiyeti” ve “biyolojik cinsiyet” olmak üzere iki cinsiyetten bahsetmiştir. Cinsiyet kimliklerinin ortak kabul edilebilmesi, cinsiyetler arasındaki farklılıkların daha az güçlü olmasıyla bağlantılıdır.

Ann Cudd, Boston Üniversitesi Sanat ve Bilim Fakültesi dekanıdır. Daha önce başkan yardımcısı ve lisans dekanlığının yanı sıra Kansas Üniversitesinde felsefe profesörüydü. Ayrıca kadınlar, cinsiyet ve cinsellik çalışmaları programına bağlı bir öğretim üyesidir. Analitik Feminizmin kurucularından biri olan Cudd, Analitik Feminizm Derneğinin kurucu üyelerindendi ve 1995-1999 yılları arasında bu derneğin başkanı olarak da görev yaptı.

<span class="mw-page-title-main">Tina Fernandes Botts</span> Amerikalı filozof ve akademisyen

Tina Fernandes Botts, Kaliforniya Eyalet Üniversitesi, Fresno'da yardımcı doçenttir. Hukuksal yorumlama, kesişimsellik, feminist felsefe ve ırk felsefesi hakkındaki çalışmalarıyla bilinir. Amerikan Felsefe Topluluğu'nun Siyah Felsefeciler Statüsüne ilişkin Komite'nin eski başkanıdır (2013-2016).

Ann Garry Emerita'da Kaliforniya Eyalet Üniversitesi'nde felsefe profesörüdür. CSULA 'da iken Garry, cinsiyet ve cinsellik araştırmaları merkezinin kurucu müdürüydü ve felsefe bölümünde başkan olarak birkaç dönem görev yaptı. Ayrıca Waterloo Üniversitesi'nden feminist felsefenin Humphrey başkanı, Tokyo Üniversitesi ve Eötvös Lorán Üniversitesi'nde öğrenim bursu dersleri de dahil olmak üzere çeşitli ziyaretler düzenledi. Garry günümüzde tam zamanlı ders vermeye devam etmemesine rağmen, lisansüstü öğrencileri ile çalışmaya devam ediyor.

<span class="mw-page-title-main">Audre Lorde</span> Amerikalı yazar (1934 – 1992)

Audrey Geraldine Lorde ya da bilinen ismiyle Audre Lorde,, Amerikalı bir yazar, feminist, kadıncı, kütüphaneci ve sivil hakları korumak için uğraşan eylemci.

Feminist etik, geleneksel etik teorilerinin, çoğunlukla erkek egemenliğinde olduğu için, kadının ahlaki deneyimine az değer verildiği inancına dayanan bir etik yaklaşımdır ve bu nedenle etiği dönüştürmek için bütüncül bir feminist yaklaşımla yeniden şekillendirmeyi seçer.

<span class="mw-page-title-main">Toplumsal cinsiyet</span> kadınlık ve erkeklik arasındaki ayırt edici fiziksel, zihinsel ve davranışsal özellikler

Toplumsal cinsiyet, kadınlık ve erkeklik ile ilgili ve bunlar arasında ayrım yapan özellikler dizisidir. Bağlama bağlı olarak bu, cinsiyete dayalı sosyal yapıları ve cinsiyet kimliğini içerebilir. Çoğu kültür, cinsiyetin iki kategoriye ayrıldığı ve insanların birinin veya diğerinin parçası olarak kabul edildiği bir cinsiyet ikiliği kullanır; bu grupların dışında olanlar ikili olmayan şemsiye terim kapsamına girebilir. Güney Asya'daki hicralar gibi bazı toplumların "erkek" ve "kadın" dışında belirli cinsiyetleri vardır; bunlara genellikle üçüncü cinsiyetler denir.). Çoğu akademisyen, cinsiyetin sosyal organizasyon için merkezi bir özellik olduğu konusunda hemfikirdir.

Mizrahi feminizmi, İsrail feminizmi içinde Mizrahi kadınlarını Mizrahi-Aşkenaz Yahudileri ve erkek-kadın ikili kategorilerinden çıkarmaya çalışan bir harekettir.

Kişisel olan politiktir ya da özel olan politiktir, 1960'lı yılların sonlarından itibaren öğrenci aktivizmi ve İkinci dalga feminizmin ortak bir sloganıdır. Bireyin kişisel deneyimlerinin daha büyük siyasi, sosyal ve toplumsal yapılarla olan çatışmasıyla ilişkilidir. 1960 ve 1970'li yılların feminist hareketi bağlamında aile değerlerine ve çekirdek aileye bir karşıtlık manasına geliyordu. Söylem ikinci dalga feminizm, radikal feminizm, kadın çalışmaları ve genel anlamda feminizmin tanımlayıcı karakteri olarak görüldü. 1970'te Carol Hanisch'in "The Personal is Political" başlıklı 1969 tarihli yazısıyla popüler hale geldi.

<span class="mw-page-title-main">Cam tavan</span>

Cam tavan, toplumda kadınların ve/veya azınlık grubu oluşturan kişilerin maruz kaldıkları ve mevcut hiyerarşik düzende belli bir seviyenin üstüne yükselmelerine engel olan soyut ayrımcılığı ifade eden bir metafordur.

Feminist teoride, heteroataerkillik veya cisheteroataerkillik, cis erkeklerin ve heteroseksüellerin, cis dişilerin ve diğer cinsel yönelimlerin ve cinsiyet kimliklerinin üzerinde yetkiye sahip olduğu sosyopolitik bir sistemdir. Bu terim, kadınlara yönelik ayrımcılıkla LGBTQ bireylere yönelik ayrımcılığın aynı cinsiyetçi sosyal ilkeden kaynaklandığını vurgular.

Rosemarie "Rosie" Tong, Amerikalı bir feminist filozoftur. 1998'de Feminist Düşünce: Daha Kapsamlı Bir Giriş, feminist teorinin belli başlı geleneklerine genel bir bakış kitabının yazarı, Charlotte North Carolina Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde sağlık bakımı etiği alanında fahri seçkin profesördür.

Feminizm tarihi, kadınlara eşit hakların sağlanmasını amaçlayan hareketlerin ve ideolojilerin kronolojik veya tematik anlatılarını içerir. Dünyanın dört bir yanındaki feministlerin sebepleri, hedefleri ve niyetleri ; zamana, kültüre ve ülkeye bağlı olarak değişmiş olsa da çoğu Batılı feminist tarihçi, kadın haklarını elde etmek için çalışan tüm hareketlerin, feminizm terimini kendilerine uygulamamış olsalar bile feminist hareket olarak değerlendirilmeleri gerektiğini iddia ediyorlar. Diğer bazı tarihçiler "feminist" terimini modern feminist hareket ve onun devamıyla sınırlandırır ve daha önceki hareketleri tanımlamak için "protofeminist" etiketini kullanır.

<span class="mw-page-title-main">Feminist hareketler ve ideolojiler</span>

Yıllar boyunca çeşitli feminist ideoloji hareketleri gelişti. Hedefler, stratejiler ve bağlılıklar bakımından farklılık gösterirler. Sıklıkla örtüşürler ve bazı feministler kendilerini feminist düşüncenin çeşitli dallarıyla özdeşleştirirler.

<span class="mw-page-title-main">Nancy Fraser</span> Amerikalı filozof

Nancy Fraser, Amerikalı felsefeci, eleştirel teorisyen, feminist ve New York'taki The New School'da felsefe profesörüdür. Kimlik siyasetine yönelik eleştirileri ve adalet kavramı üzerine felsefi çalışmalarıyla tanınan Fraser, özellikle sosyal adalet ve neoliberal kapitalizm ilişkisi üzerine eleştirel çalışmalar yapmıştır. Fraser, üç ülkedeki dört üniversiteden fahri doktora derecesine sahiptir ve Amerikan Felsefe Derneği'nden Sosyal Felsefe alanında 2010 Alfred Schutz Ödülü'nü kazanmıştır. 2017-2018 dönemi için Amerikan Felsefe Derneği Doğu Bölümü Başkanı'ydı.

Bireyci feminizm, aynı zamanda ifeminizm olarak da bilinir, bireyciliği, kişisel özerkliği, devletin kadınlara karşı uyguladığı ayrımcılıktan özgürlüğü ve toplumsal cinsiyet eşitliğini vurgulayan liberteryen bir feminist harekettir.

Ruj feminizmi geleneksel feminist fikirlerle birlikte, kadınların cinsel cazibesi de dahil olmak üzere geleneksel kadınlık kavramlarını benimsemeyi amaçlayan bir feminizm çeşididir. Konsept Üçüncü dalga feminizm, Üçüncü dalga feminizmde, kadınların hem kadınsı hem de feminist olamayacaklarını hissettikleri önceki hareketlerin yarattığı ideallere karşı yanıt olarak ortaya çıkmıştır.