İçeriğe atla

Kay

Kay - Altay halk edebiyatında göğüs ve gırtlaktan çıkarılan seslerle okunan destan.

Özellikleri

Altay Türklerinde kahramanlık destanlarına ‘kay’ (kaylap) adı verilir. Destan anlatıcısına da ‘kayçı’[1] adı denir. Bu terimlerin türetildiği ‘kay’ kelimesi ise insanın göğsünden çıkan ses demektir. Tuvaların Kömey (Hömey) (Moğolca: Хөөмэй) adı verilen gırtlak şarkılarını anımsatır. Destan söylemek de kaylamak fiiliyle kullanılır. Kaylar iki bin ile yedi, sekiz bin mısra arasında değişen manzum eserlerdir. Söylenmeleri destanın uzunluğuna göre bazen dört, beş gün veya bir hafta kadar sürebilmektedir. Kayçılar özellikle; uzun av geceleri, bayramlar, düğünler ve eğlencelerde kay söylerler. Altay kayçıları destan anlatırken yüz ifadelerini ve davranışlarını da kullanırlar. Yani bir anlamda anlattıkları kahraman ile özdeşleşirler. Kayçılar anlattıkları destanda insanların yanı sıra at, geyik ve kuş gibi çeşitli hayvanların yerine de geçebilirler. Ayrıca çeşitli araçları kullanarak savaş veya dövüş sahnelerini topluluk karşısında sunarlar. Hatta Kayçı gösterisinin inandırıcılığını artırmak için makyaj bile yapabilir.

Kayçılık geleneği ikiye ayrılır;

  1. Altay, Tuba ve Telengit kayçıları sesi göğüslerinden çıkarırlar,[2]
  2. Kumandu, Çalkandı ve Bayat kayçıları ise sesi damaklarından çıkarırlar.

Hemen hemen her varlığın “eye” (iye) adı verilen bir koruyucu ruhu olduğuna inanan Altay Türkleri için destanın da “kay iyesi” denilen bir koruyucu ruhu bulunduğunu söylerler. Bu iye anlatıcıyı, uzun süre kaylamadığında onu çağırır.[3] Kayçı destanı söylerken çaldığı müzik aletinin ve kendisinin sesini kay iyesinin ve bunlarla birlikte Altay Kuday’ın dinlediğine inanır.

Kayçı genelde destana başlamadan önce giriş kısmında kendisini dinlediğine inandığı Altay iyesine minnetlerini sunar, okuyacağı kay için ondan kendisine yardım diler. Altay kayçıları, tıpkı Anadolu âşıkları gibi bu sanatı genellikle bir ustanın yanında öğrenirler.

Kayçı olabilmenin bir diğer yolu da rüya yoluyla gerçekleşmektedir. Türkiye’deki âşık geleneği içinde gördüğü bir rüyada Pir, Hızır veya Yar elinden bade içilir. Altaylarda ise gördüğü bir rüya ile kayçı olanlara “eyelü kayçı” adı verilir. Kayçının rüyasında “arjan eyezi” (su iyesi) veya “tayga eyezi” (dağ iyesi) kendisine görünür.[4] Altay destan anlatıcılarının tarihsel süreç içinde halkın ve askerlerin morallerini yükseltmek gibi işlevleri de yerine getirmişlerdir. Tıpkı aşık gibi kayçı da aynı gezici bir sanatçıdır. Ayrıca geçmişte yalnızca sanatlarını icra etmek suretiyle geçimini temin eden kayçıların var olduğunu bilinmektedir. Kaylar müzik aletlerinin herhangi birisiyle ki bu umumiyetle topşurdur ve mutlaka müzik eşliğinde icrâ edilirler. Kayçı destana başlamadan önce bir süre topşur çalar. Kaylar ezgi (melodi) ile birlikte kojon (koşon) adı verilen manzum metinlerden (şiirlerden) oluşur.

Kaynakça

  • Alıp Manaş / Altay Türkleri'nin Kahramanlık Destanı, Metin Ergun, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1998, Ankara

Dipnotlar

  1. ^ İki Destan, Saim Sakaoğlu[]
  2. ^ "Maaday Kara Destanı, Ahmet Dağlı" (PDF). 22 Ağustos 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 1 Şubat 2012. 
  3. ^ "Dünden Bugüne Türk Dünyası Destan Anlatıcıları, Çiğdem Akyüz" (PDF). 5 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 1 Şubat 2012. 
  4. ^ Altay, Tıva ve Şor Destanlarında Dağ, Seniha Sönmez[]

Ayrıca bakınız

İlgili Araştırma Makaleleri

Türklerin Anadolu'ya geldikten sonra edebiyatları iki gruba ayrılmıştır. Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen aydınların oluşturduğu "Yüksek Zümre Edebiyatı" ve İslam öncesinden gelen sözlü bir "Halk Edebiyatı". Anadolu'ya göç eden Türkler arasında aynı ayrım devam etti. Medrese eğitimi gören aydın kesim Arap ve Fars edebiyatlarının tesirini devam ettirirken, halk yine saz şairleri aracılığıyla halk edebiyatını devam ettirdi. Dolayısı ile Anadolu Türk Edebiyatı iki grupta incelenmektedir. Bu gruplardan biri halk edebiyatıdır.

Yaratılış destanı, Türklerin Altaylara ait kozmogenik destanıdır. Ayrıca ilk Türk destanlarından olma özelliğine de sahiptir. Asya kıtasının çeşitli bölgelerinde yaşayan Türk boyları ve Altay Türkleri arasında söylenmektedir. Türk destanları arasında en eskisidir. Radloff tarafından saptanıp yazıya geçirilmiştir. Kahramanlarının olağanüstü eylemlerini coşkulu, törensel bir üslupla anlatan ve genellikle birkaç bölümden oluşan manzum yapıtlardır. Bilinen en eski edebiyat türlerinden biridir. Altay Dağları'nda söylenen yaratılış ve türeyiş destanları, değil yalnız Türklerin; bütün Orta Asya ile Sibirya'nın bile, en gelişmiş ve üzerinde ilgi ile durulan Türk mitolojisi verileridir.

<span class="mw-page-title-main">Yer-Su</span>

Yer-Su, Türk ve Altay mitolojisinde bir doğa katmanı. Aynı zamanda eski Türk İnancı Tengricilik'te bir ruh kategorisidir. Yar-Sub veya Yar-Suv olarak da söylenir. Karşıtı Gök-Kal'dır.

<span class="mw-page-title-main">Köroğlu</span> efsanevi Türk halk ozanı

Köroğlu, hem bir Türk destan kahramanının adıdır, hem de 16.yüzyılda yaşayıp büyük ün kazanmış bir halk ozanının mahlasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Manasçı</span>

Manasçı, Kırgızların milli destanı olan Manas Destanı'nı kopuz eşliğinde söylemeyi meslek edinen kişilere verilen ad.

<span class="mw-page-title-main">Baksı</span>

Bahşı, Türkmenlerde destan anlatıcısı, Özbeklerde destancı ve falcı, Kazak ve Kırgızlarda ise büyücü ve duahan manalarında kullanılmaktadır. Türkçe Kişi Adları Sözlüğünde; 1. Bilgin, öğretmen. 2. Saz şairi, âşık. 3. Hekim. olarak tanımlanır.

İslamiyet öncesi Türk edebiyatı ya da Destan dönemi Türk edebiyatı, Türklerin İslamiyeti kabulünden önceki dönemlerde oluşturdukları edebiyata verilen isimdir. İslamiyet öncesi Türk edebiyatı M.Ö 4000'li yıllardan başlayarak Türklerin İslamiyeti kabul ettiği XI. yüzyıla kadar sürmektedir. Bu dönem edebiyatı genellikle sözlü ürünlerden oluşmuştur ve yazılı ürünler yok denecek kadar azdır. İslamiyet öncesi Türk edebiyatında M.S VI. yüzyıla kadar olan dönem sözlü edebiyat dönemi olarak adlandırılırken, ilk yazılı eserlerin verilmeye başlamasından sonra yazılı edebiyat dönemi başlamıştır. Eski Türklere ait olan en eski yazılı belgeler ise Orhun Yazıtları'dır Bu yazıtlar Türklerin bilinen ilk alfabesi olan Orhun alfabesi ile Göktürkler tarafından yazılmış yapıtlardır. Genel olarak Orhun Yazıtları'ndan önceki dönem sözlü edebiyat, sonrası ise yazılı edebiyat olarak nitelendirilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">İye</span>

İye - Türk, Altay ve Tatar mitolojilerinde koruyucu ruh. Değişik Türk dillerinde Yiye, Eğe, İçi, Is, Ez şeklinde de söylenir. Moğolcada Ezen, Ejen, Eçen, Edin olarak bilinir. Genel ve özel olmak üzere iki anlamı vardır.

  1. Genel Anlam: Sahip. Koruyucu. Bir şeyin maliki.
  2. Özel Anlam: Bir şeyin koruyucu ruhu. Bir varlığın içindeki gizli güç.

Orman İyesi – Türk, Tatar ve Altay mitolojisinde ve halk inancında orman ruhudur. Ağaç İyesine çok benzer özellikler taşır. Urman İyesi veya Meşe İyesi ya da Yış İyesi olarak bilinir. Tokay İyesi de denir. Moğollar ise Seber (Sibir) Ezen veya Oy (Oyın) Ezen derler. Ormanın koruyucu ruhudur. Her orman için farklı bir İye vardır. Keyfi yerinde olduğunda kalın sesle şarkı söyler. Meşe ağacı kılığındadır. Ağaçlara her yıl yeni bir halka ekleyerek onları büyütür. Kır saçlı, aksakallı bir ihtiyardır. Uzun boyludur, elinde uzun bir sopa vardır. Tunguzlar Ura Amaka diye bahsederler.

<span class="mw-page-title-main">Dağ İyesi</span> Türk, Altay ve Moğol mitolojisinde dağın koruyucu ruhu

Dağ İyesi - Türk, Altay ve Moğol mitolojisinde dağın koruyucu ruhudur. Değişik Türk dillerinde Tav İyesi / Eğesi / Ezi / Issı / İççisi ve Moğolcada Uğul (Ula) Ezen olarak bilinir.

Yel Ata - Türk, Altay, Tatar ve Macar mitolojilerinde rüzgâr tanrısı. Cel (Çel, Şil, Cil) Ata da denir. Macarlar Szel Atya (Yel Ata) veya Szel Kraly (Yel Kralı) adı da verirler.

<span class="mw-page-title-main">Gezer Han</span>

Gezer Han - Türk, Altay, Moğol ve Tibet efsanelerinde adı geçen söylencesel hakan. “Abay Geser” veya Geser Han olarak da anılır. Türk, Moğol ve Tibet, Tunguz efsane kahramanıdır. Moğol ve Tibet yönü ağır basar. Sezar, Kayzer isimleriyle benzerliği dikkat çekmiştir. Gerçekleştirdiği akınlar ve yaptığı kahramanlıklar uzun destanlarda işlenmiştir. Tarihsel bir kişilik olduğu iddia edilmiş fakat ispatlanamamıştır. Mucizevi bir doğumu olmuş, babasız dünyaya gelmiştir. Türk destanlarındaki gibi yeraltına iner. Geri dönmeyi başarır. Büke Beligte asıl adıdır. Gökyüzünden Tanrılar tarafından yeryüzüne gönderildiğine inanılır.

Yomak – Türk, Altay ve Moğol halk kültüründe ve halk edebiyatında destan, epik şiir. Yomok, Comok, Comog, Yumah, Nomok, Zomok, Zumah olarak da söylenir. Moğollar Domog derler. İlk anlamı "Öbür dünyaya ait, şaman hikâye ve efsaneleri" olan bu sözcük Kınm Türkçesinde de "hikâye, destan" anlamında korunmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Ergene İyesi</span>

Ergene İyesi – Türk ve Altay halk inancında maden ocağının koruyucu ruhudur. Urka İyesi olarak da bilinir. Tatarlarda Şahta İyesi adıyla tanınır. Her maden ocağı için farklı bir İye vardır. Bu iye, insan gözüne gözükmez, fakat ıslık çalar, kedi gibi miyavlaması ve bebek ağlaması, köpek uluması gibi sesler çıkarır. Bir hayvana dönüşebilir. Çalışan işçilere yardım eder, mesela maden ocağı çökeceği zaman işçilere “Gidin” diye seslenerek onları kazadan korur, Ayrıca onları cevher damarlarına götürür. Kötü olan veya ona hakaret edenler için ise ölümcüldür. Onları karanlık çukurlara iterler veya tünelin çökmesini sağlarlar. Taş atmak, ıslık çalmak Ergene iyesine hakaret niteliğindedir. Türk işçilerin Ukrayna, Rusya gibi ülkelerde maden işçiliğine gittiklerinde dahi buralarda bu İyeye dua ederek yardım diledikleri anlatılır.

<span class="mw-page-title-main">Ev iyesi</span> inanç

Ev İyesi – Türk halk kültüründe evin koruyucu ruhu. Üy İyesi / Eğesi / Ezi / Issı / İççisi olarak da tanınır. Moğollar Ger (Ker) Ezen derler.

Sözlü gelenek, İrfan, bilgi, sanat, fikir ve kültürel materyalin işitilerek alındığı, bireysel hafızalarda korunduğu ve bir nesilden diğerine sözlü olarak iletildiği bir insan iletişim biçimidir.

<span class="mw-page-title-main">Höömey</span>

Höömey, Tıva Türklerinin ve dolaydaki Türk ve Moğol toplumlarının boğazdan söyledikleri müzik tarzı. Türkçede uluslararası literatürdeki yaygın kullanımla "Hömey" olarak da söylenir.

Türk edebiyatında destan, efsaneden sonra ortaya çıkmış bir edebî türdür. Türk milletinin bir bütün olarak zamanımıza ulaşmış büyük destanları olmasa da yabancı kaynaklarda yer alan bazı parçaları mevcuttur. Türk destanlarına ait çeşitli parçalar Çin, Fars, Moğol ve Arap kaynaklarında bulunmaktadır. Bilinen Türk destanları arasında en eskisi Yaratılış Destanı’dır. Bu destan, Altay Türkleri arasında anlatılagelmiştir. Rus Türkolog Vasili Radlof tarafından saptanıp yazıya geçirilmiştir. İslâmiyet'ten önceki döneme ait en eski destanlar Saka Türkleri'ne aittir. Bu destan zinciri içinde Alp Er Tunga ve Şu Destanı parçaları bulunur. Bunlar Kaşgarlı Mahmut'un Divân-ı Lügati't-Türk adlı eserinde yer almaktadır.

Olonhohut veya Olonhosut (Sahaca: Олоҥхоhут) Olonho Destanı anlatıcısı olan halk ozanlarına veya aşıklara verilen genel bir isimdir.

Aleksey Grigorieviç Kalkin - Altay'lı halk hikâyesi anlatıcısı, Kayçı. Özellikle Altay kahramanlık destanı "Maaday Kara"nın anlatıcısı olarak tanınır.