İçeriğe atla

Katatoni

Katatonik stuporlu bir hasta

Katatoni, psikomotor belirtilerle karakterize bir klinik tablo. İlk kez 1874 yılında, Karl Ludwig Kahlbaum tarafından tanımlanmıştır.[1][2][3] Psikiyatrik bozukluklar dışında başka çeşitli tıbbi nedenlerle de ortaya çıkabilir.[1][2][3]

Katatoni DSM-IV'e kadar, sadece şizofreninin bir parçası olarak ele alınmıştır.[4] Daha önceleri şizofreninin bir parçası olarak görülen katatoni, daha sonra başka nedenlere bağlı olarak da ortaya çıkmasının gösterilmesiyle ayrı bir olgu olarak ele alınmaya başlanmıştır.[5] Katatoni, Amerikan Psikiyatri Birliği'nin yayımı olan Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı'nın güncel basımı DSM-IV'te, ayrı bir bozukluk olarak tanımlanmamaktadır. DSM-IV'te katatonik şizofreninin bir alt tipi olarak kodlanmış, ancak buna ek olarak duygudurum bozukluklarına ve genel tıbbi duruma bağlı olarak da kodlanmıştır.[2][3]

Katatonide görülen bulgular arasında şunlar yer almaktadır: Basit hareket bozuklukları (balmumu esnekliği, mannerizm, stereotipi, katalepsi gibi), karmaşık irade bozuklukları (birlikte gitme, birlikte yapma, karşıt olma, harekette iki değerlilik (ambitandans), ekopraksi ve hipermetamorfozis), davranış bozuklukları (taşkınlıktan stupora kadar değişen etkinlik düzeyi), konuşma bozuklukları (konuşmada stereotipi, mannerizm, ekolali, palilali, mutizm gibi).[4] En sık bulguları ise; mutizm, postür alma (posturing), negativizm, donup kalma, ekofenomeni (ekolali ve ekopraksi gibi) ve rijiditedir.[5]

Tarihçesi[6][7][8]

Katatoni ilk olarak 1874 yılında Alman psikiyatr Karl Ludwig Kahlbaum tarafından psikiyatr tımarhanesindeki bazı hastalar arasında görülen anormal hareket ve duygunun sendromu olarak tanımlanmıştır. Hastalarda ağırlıklı olarak gözlemlediği şey, stupor ve bazen de heyecanlı durumlarda meydana gelen duruş, katılık, bakma ve tekrarlayan konuşma hareketlerinin motor unsurlarıdır. Sendromun çok şiddetli derin bir zihinsel stresten veya şoktan sonra hareketsizlik olarak ortaya çıktığına dikkat çekmiş ve Die Katatonie oder das SpannungsIrresein (Catatonia, The Tension) başlıklı kitabında sendromun ana temasının korku olduğunu öne sürmüştür.

Onun katatoni tanımı kısa sürede diğer doktorlarca da doğruluk kazanmış ve yaygın psikiyatrik bozukluklar arasında tanımlanabilir bir sendrom olarak kabul edilmiştir. 3 yıl içinde, depresyon, mani depresyon ve mani olan dört hastada Kahlbaum'un tanımladığı gibi katatoni bildirilmiştir. 1883 yılında New York City'deki Ward's Island'da melankolili hastalarda katatoni tespit edilmiştir. Dört yıl sonra, bir Alman raporu manik hastalarda katatoniden söz etmiştir. 1898'e kadar, 227 psikiyatrik hasta üzerinde yapılan bir çalışmada katatoninin altı alt tipi tanımlanmıştır. 112 hasta örnekleminde Kahlbaum'un tanımını doğrulayan her bir çaba bu sendromu en iyi açıklayanın psikolojik mi yoksa sistematik tıbbi mekanizmalar mı olduğu konusunda bir pozisyon almıştır. Her teşhis, sendromun imajına keskinlik kazandırdıkça, katatoninin psikiyatrik bir sendrom olarak tanınması güçlenmiş ve böylece tedavilerin geliştirilmesinin yolunu açmıştır.

Kahlbaum'un yaptığı tanımdan sonraki 20 yıl içinde başka bir alman psikiyatr olan Emil Kraepelin de katatoniyi tanımıştır. Kraepelin asıl ününü şizofreni ve 3 alt türünü tanımlamasıyla kazanmıştır. Katatoni, hebefreni ve paranoyayı dementia praecox(erken bunama) ismini verdiği büyük bir şema içine belirteçler olarak dahil etmiştir. 1911 yılı içinde İsviçreli ünlü psikiyatrist Eugen Bleuler bu koşullardaki hastaların durumunun demans kavramı ile açıklanmasını yetersiz bulmuş ve birçok alt tipinin olacağı bu hastalığın bütünü için ilk kez şizofreni terimini kullanmıştır. Kahlbaum'un katatoninin organik nedenli olduğu görüşüne karşı çıkan Kraepelelin ve Bleuler katatoninin psikojenik bir hastalık olduğunu savunmuşlardır. 1913 yılına gelindiğinde George Kirby katatoninin dejeneratif ve dejeneratif olmayan tiplerini ayırmış ve psikotik bozukluktan ziyade manik depresif bozuklukla daha çok ilişkili olduğunu ileri sürmüştür.

Amerikan Psikiyatri Birliği'nin 1952'de yayınlanan ilk Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı, katatoniyi basitçe şizofrenik reaksiyonlar, katatonik tip olarak tanımlamıştır. Daha sonraları ayrı bir olgu şeklinde ele alınacak olan bu tanım 1968, 1980 ve 1994'teki revizyonlarda da şizofreninin bir parçası olarak kalmıştır.

Katatoninin şizofreni içinde ve dışında tanımlanması yirminci yüzyıl içinde değişiklik göstermiştir. Yüzyılın ilk yarısında katatoni, genellikle 'histeri' olarak etiketlenen psikolojik terimlerle yorumlanmış, amobarbital ve EKT ile ilk kez rahatlatıldığında ancak biyolojik bir görüntü öncelik kazanmıştır. 1912'de bulaşıcı hastalıkları, toksik durumları, depresyonu, mani ve deliryumu olan 30 hastada katatoni tanımlanması katatoninin şizofreni dışında meydana geldiği inancını daha da güçlendirmiştir. Bilim adamlarının duygudurum bozukluğu olan ve sistemik olarak hasta olan kişilerde katatoni belirtilerini daha sık bulması üzerine katatoni ve şizofreni özdeşliğine dair şüpheler artış göstermiştir. Katatoni giderek sistemik tıbbi hastalıklarla ilişkili bir davranış sendromu, nöroleptik ve halüsinojenik ilaçlara toksik yanıt, nöbet ve travma olarak görülmeye başlamıştır.

1994 yılına gelindiğinde, DSM-4 psikiyatrik sınıflandırmasının komisyon üyeleri tıbbi bir duruma ikincil olarak bir katatoni sınıfı eklemişlerdir. 2010 yılında, her biri katatoni deneyimi olan 35 klinisyen-akademisyen, katatoniyi benzersiz, tek bir tanı sınıfı olarak basitleştirmeyi teşvik etmek ve şizofreni ile olan bağlantıyı ortadan kaldırmak için bir araya gelmiştir. 2013 yılında yayınlanan DSM5'te şizofreninin alt tipleri kaldırılmış ve yüz yıldır süregelen şizofreni, katatoni birlikteliği böylece sona ermiştir. DSM-5'te katatoni, ‘Şizofreni Spektrumu ve Diğer Psikotik Bozukluklar’ ana başlığı altında ayrı bir başlık olarak sınıflandırılmış ve üç katatonik bozukluk ‘Başka bir ruhsal bozukluğa eşlik eden katatoni’, ‘Başka Bir Tıbbi Bozukluğa Eşlik Eden Katatoni’ ve ‘Belirlenmemiş Katatoni’ şeklinde belirtilmiştir.

Semptomları[6][7][8]

Katatoni akut başlangıçlı bir hastalıktır ve tedavi edilmezse aylar hatta yıllar boyunca sürebilir. Çocuklarda ve ergenlerde yetişkinlerde olduğu kadar yaygın görülür. DSM-5' e göre katatoni tanısı konulması için aşağıdaki belirtilerin üç ya da daha fazlası mevcut olmalıdır:

1-Mutizm(Konuşmazlık): Kişinin konuşma becerisi bulunduğu halde konuşmamasıdır.

2-Negativizm(Olumsuzluk): Verilen komutlara, harekete geçirme çabalarına karşı direnme durumudur. Hasta verilerin besini yutmamakta direnir, sorulara cevap vermez, kendisine söyleneni yapmaz ya da tam tersini yapar.

3-Stupor: Acı çeken kişinin neredeyse tamamen tepkisiz olduğu ve yalnızca yoğun fiziksel uyarılmaya tepki verdiği, bilinç düzeyinin azalmasıdır.

4-Katalepsi(Katılık): Kaslarda kasılma durumunun geçici olarak yitirilmesi sendromudur.

5-Balmumu esnekliği: Aşırı ve rahatsız olabilen duruşa sahip hastaların duruşu değiştirilmeye çalışıldığında bir balmumu esnekliğine benzer bir direnç göstermesidir.

6-Postür alma: Bedenin olağandışı bir tarzda biçim alması, uygunsuz ya da tuhaf olan bir duruşun uzun süre korunmasıdır.

7-Basmakalıp davranışlar: Tekrarlayan konuşma ve eylemlerdir (anlamsız kelimeleri, cümleleri veya motor hareketleri tekrarlama)

8-Grimas: Yüzde meydana gelen yüz buruşturma gibi anlamsız ve garip jest ve mimiklerdir.

9-Ekopraksi: Hastanın başkalarının hareketlerini tekrar etmesidir.

10-Ekolali: Hastanın başkalarının sözlerini anlamsız şekilde tekrar etmesidir.

11-Ajitasyon: Psikomotor ajitasyon, çeşitli duygu durum bozuklukları ile ilişkili bir semptomdur. Tanınan katatoni belirtilerine en son eklenen, tekrarlayan kendine zarar vermelerdir.

Diğer semptomlar otomatik itaat, aşırı terleme, ateş, kötü uyku, uyuşukluk, yavaş hareketler, ayak sürüyerek yürüme, sabit yüz ve uzun süre bakma, manyerizm, deliryumdur. Şizofreninin semptomlarında yer alan karakteristik sanrılar, halüsinasyonlar ve düşünce bozuklukları katatoninin özelliklerinden değildir.

Sebepleri[6][7][8]

Bugün öngördüğümüz katatoni, yapısal doku değişikliklerinin (felçler, tümörler, travmatik yaralanmalar) ya da enfeksiyonların bozukluklarının sonucu değil, fizyolojik fonksiyonların uzantılarıdır. Katatoni belirtileri yeni davranışlar değil, her insanın tavırları, takıntıları, ritüelle duruşlarından oluşan davranışlarının abartı halleridir.

İnsanların davranışlarındaki değişiklikler şiddetlendiğinde ve normal yaşamı engellendiğinde bir hastalık algılanır ve tedavi aranır. Genetik çalışmalarda bugüne kadar katatoniye özgü kesin bir bulgu bulunamamıştır fakat katatoninin genetik bir temeli olabileceği öne sürülmektedir. Katatoni hastalarının yaklaşık dörtte birinin diğer tıbbi durumlar(genellikle nörolojik) ve ilaçlarla ilişkili olduğu bildirilmiştir. Katatonide en sık görülen etiyolojik faktörler; enfeksiyonlar(ensefalit, sepsis), hiponatremi, otoimmün ensefalopati, paraneoplastik sendromlar, nörodejeneratif bozukluklar, beyin travması, MSS tümörleri, vasküler ve hemorajik serebrovasküler olaylar, wilsom hastalığı ve epilepsidir. Katatoni ;alkol, MSS deprese edici ajanların yoksunluğu, benzodiyazepin yoksunluğu, lityum yokluğunda da ortaya çıkabilir. Kortikosteroidler, opiyatlar, interferon, kinolonlar, levetirasetam, azitromisin, disülfiram, metilfenidat, kannabinoidler, kokain, amfetaminler, meskalin ve fensiklidin gibi ilaçlar da katatoniye neden olabilirler. Şizofreni ve bipolar bozukluk gibi birçok psikolojik bozukluğun tedavisinde kullanılan antipsikotikler de mevcut katatoni durumunu kötüleştirebilir. Katatoni travma sonrası stres bozuklukları, tecavüz saldırısını pasif kabüllenme, kentsel şiddet ve askeri afetlerde korku kaynaklı donma veya taşlaşma yaşayan hastalarda da görülür. Son yazarlar ayrıca hastaları yoğun anksiyete görünümlü kişiler olduklarını belirttiler. Kahlbaum sendromun merkezinde korku olduğunu öne sürer. Genel anlamıyla katatoniyi derin bir zihinsel ıstırap veya şiddetli zihinsel şokun neden olduğu bir hareketsizlik olarak tanımlar.

Tedavisi[6][8]

Katatoni ağır olduğunda hayatı tehdit edici bir unsur haline gelebilir fakat hızlı tanı koyulup tedavi edildiğinde semptomların belirgin bir miktarda azaldığı ve hastanın neredeyse hastalık başlamadan önceki haline döndüğü birçok defa görüldü. Semptomları farklı derecelerde azaltan farklı tedavi yöntemleri hastalığın ilk keşfinden beri uygulanmaya devam ediyor.

1930'larda hızlı ve etkili olan tedavi yöntemleri keşfedildi. 1930 yılında ilk defa William Bleckwenn tarafından hastalar üzerinde kullanılan, stres ve anksiyeteyi azaltan ve bir tür barbitürat olan sodyum amobarbital katatoni hastaları üzerinde de kullanılmaya başladı. Bazıları için anında rahatlamaya sebep oldu ve birçok semptomu ortadan kaldırdı. Bu kolaylığı sayesinde psikiyatri hastanelerinde ve acil servislerde yaygınlaştı fakat doktorların katatoni hastalarına daha çok şizofreni teşhisi koymasına, hastaların hızla taburcu edilmesine sebep oldu ve zorlukları ortadan kaldırdı; dolayısıyla katatoniye olan ilgi ve araştırmalar zayıfladı. 1980'lerin başında ise barbitüratlara alternatif olarak daha güvenilir olan benzodiazepinler önerildi ve bunlardan lorezapam, diazepam, klonazepam ve midazolam katatoni tedavisinde başarı ile test edildi. Örneğin 104 katatoni hastasını içeren bir çalışmada lorezapam ile %79 oranında düzelme saptandı.

1930'larda barbitüratlardan kısa bir süre sonra katatoni hastalarında EKT(elektrokonvülsif terapi) uygulanmaya başlandı ve bu terapinin kullanımı hala devam etmektedir. Elektrokonvülsif terapide kişi genel anestezi altındayken beyin kısa elektrik darbeleri ile uyarılır. Depresyon ile küçülme gösterebilen bazı beyin bölgelerini büyümesi için uyaran kimyasalların salınmasına ve duygularla ilgili bölümlerin birbirleri ile etkileşiminin değişmesine neden olur. Özellikle malign katatoni hastalarında ilk tedavi seçeneğidir. Bu durumda hasta hemen benzodiazepinlerden birini kullanmaya başlar, 24-48 saat içerisinde hastada belirgin değişiklikler olmadığı takdirde EKT uygulanır. Literatürde yayınlanmış vakalara baktığımızda, malign katatoni hastalarından %40 ı benzodiazepinlere olumlu yanıt verirken %89' unun EKT ye olumlu yanıt verdiğini görürüz. Bu nedenle EKT malign katatoni olgusunda çok önemlidir, diğer olgularda ise tedavi seçimi hastanın durumuna ve diğer semptomlarına bakılarak yapılmalıdır. Katatoni eğer infeksiyöz, metobolik ve nörolojik hastalıklara bağlı olarak ortaya çıktıysa da öncelikle bu hastalıkların tedavisinin yapılması önemlidir.

Teşhisi[6][8]

Dünyada yaygın olarak kullanılan iki sınıflandırma sistemi DSM ve ICD(International Statistical Classification of Diseases and Health Problems) vardır. Katatoni uzun bir süre boyunca şizofreninin bir alt tipi olarak sınıflandırılmıştır. 1994 yılında yayınlanan DSMIV'te Fink ve Taylor'ın yaptığı çalışmalar sonucu katatoni ; katatonik şizofreni, mani veya majör depresif bozukluğa ikincil katatoni ve başka bir tıbbi duruma bağlı katatoni olarak üç ayrı yerde sınıflanmıştır ve bu değişiklik katatoninin sadece şizofreniyle ilişkili olmadığını ve diğer bozukluklarla birlikte de görülebileceğini ortaya koyması açısından önemlidir. Bu konudaki bir diğer önemli gelişme ise 2013 yılında yayınlanan DSM 5'te şizofreninin alt tipleri kaldırılmış ve katatoninin şizofreninin alt tipi olarak görülmesi ortadan kalkmıştır. Ayrıca nöroleptik malign sendromunun bir malign katatoni sendromu olarak kabul edilmesi katatoninin şizofreni dışında bulunduğunu gösterip katatonya derecelendirme ölçeklerinin geliştirilmesini ve doğrulayıcı bir tanı testi olarak lorazepam enjeksiyonunun araştırılmasını teşvik etti. Bu durum daha geniş hasta örneklemlerinde katatoninin tespit edilmesini sağlamıştır.

Nöroleptik çoğu psikiyatrik bozukluk semptom kontrol listelerinden semptomların varlığıyla tanımlanır. Klinik tıpta yaygın olan laboratuvar testleri kullanılmaz ancak katatoni operasyonel olarak tanımlanmış birkaç psikiyatrik tanı arasındadır. Hasta semptomlarını anlattıktan sonra doktor işlev bozukluklarının belirtilerini muayene eder, laboratuvar testleri istenir ve değerlendirilir, sonunda bulgulara dayanarak doktor bir tanı koyar ve ona göre bir tedaviye başlanır. Motor belirtiler belirgin olduğunda bir katatoni derecelendirme skalasında sıralanan katatoni belirtilerinin kontrol listesi muayene için yararlı bir kılavuz olur. Katatoni ya hep ya hiç sendromudur bu yüzden 24 saatten fazla 2 veya daha fazla motor katatoni belirtisi gösteren ve test dozları lorazepam ile hızla düzelen hastalar katatoni hastası olarak teşhis edilebilirler. Benzodiazepinler ve EKT ile tedaviden sonra motor ve vejetatif belirtilerin rahatlaması ve hastalığın iyileşmesi bu tanıyı doğrular.

Katatoni tanısında kullanılmak amacıyla birçok ölçek geliştirilmiştir. En çok kullanılanları BushFrancis Katatoni Değerlendirme Ölçeği, Brauning Katatoni Değerlendirme Ölçeği ve Kanner Ölçeği'dir. Bu ölçeklerde 14 ve 40 arasında değişen belirti mevcuttur. En yaygın olarak kullanılan BushFrancis ölçeği 1996 yılında geliştirilmiş ve 23 maddeden oluşmaktadır. İlk 14 maddesi tarama amacıyla da kullanılmaktadır. 1991 yılında geliştirilen Modifiye Rogers Ölçeği katatonik belirtilerin derecelendirilmesinde kullanılmaktadır. 1996 yılında geliştirilen Northoff Katatoni Değerlendirme Ölçeği hipokineziler, hiperkineziler, affektif belirtiler, davranış değişiklikleri olarak sınıflanan 40 maddeden oluşmaktadır.

Kaynakça

  1. ^ a b Şengül CB, Yalın Ş, Değirmencioğlu B, Şengül C. Risperidon Kullanımına Bağlı Katatoni Gelişen Bir Ergen; Nöroleptik Malin Sendromla Ayırıcı Tanısı. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi : 17 (3) 2010. Tam metin[] Erişim tarihi: 5 Şubat 2012.
  2. ^ a b c Şengül C, Dilbaz N, Üstün İ, Balcı Şengül C, Okay T. Subklinik hipotiroidinin eşlik ettiği bir periyodik katatoni olgusu. Anadolu Psikiyatri Dergisi. 2005; 6:57-59. Tam metin 8 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Şubat 2012.
  3. ^ a b c Vırıt O, Kokaçya MH, Kalenderoğlu A, Altındağ A, Savaş HA. Karmaşık Bir Katatoni Olgusu. Klinik Psikiyatri. 2009;12:51-55. Tam metin 25 Şubat 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Şubat 2012.
  4. ^ a b Kulu-Şahinler D, Özmen E. Katatoni: Bir Gözden Geçirme. Düşünen Adam; 1977, 10 (3): 4-11. Tam metin 26 Mayıs 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Şubat 2012.
  5. ^ a b Taylor MA, Fink M. Catatonia in Psychiatric Classification: A Home of Its Own. Am J Psychiatry 2003;160:1233-1241. Tam metin 25 Mart 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Şubat 2012.
  6. ^ a b c d e Fink, M.(2013).Rediscovering Catatonia: the biography of a treatable syndrome. Acta Psychiatrica Scandinavica,127(441), 1-40.
  7. ^ a b c Fink, M.(2017). Does persisting fear sustain catatonia? Acta Psychiatrica Scandinavica,136, 441-443.
  8. ^ a b c d e Asan,Ö.(2019). Katatoni: Klinik Özellikler ve Tedavi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar,11(3), 258-266.

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Şizofreni</span> bir akıl hastalığı

Şizofreni, benzer belirtilere sahip birtakım ruhsal hastalıklardır.

Psikiyatri ya da ruh hekimliği, ruhsal durumların teşhisi, korunması ve tedavisine adanmış tıbbi uzmanlık alanıdır. Bunlar ruh hali, davranış, bilişsellik ve algılarla ilgili çeşitli konuları içerir.

Antipsikotik ya da nöroleptik ilaçlar başta şizofreni olmak üzere psikozların tedavisinde kullanılan ilaçlardır.

<span class="mw-page-title-main">Hastalık</span> organizmaları olumsuz etkileyen anormal durum

Hastalık, bir organizmanın tamamının veya bir kısmının yapısını veya işlevini olumsuz yönde etkileyen ve hemen herhangi bir dış yaralanmaya bağlı olmayan belirli bir anormal durumdur. Hastalıklar genellikle belirli belirti ve semptomlarla ilişkili tıbbi durumlar olarak bilinir. Bir hastalığa patojenler gibi dış faktörler veya iç işlev bozuklukları neden olabilir. Örneğin, bağışıklık sisteminin dahili işlev bozuklukları, çeşitli bağışıklık yetmezliği, aşırı duyarlılık, alerjiler ve otoimmün bozukluklar dahil olmak üzere çeşitli farklı hastalıklara neden olabilir.

Dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu nörogelişimsel bir bozukluktur. DEHB dikkat, dürtüsellik ve öz düzenlemeyle ilgili sorunlarla kendini gösterir ; Bazen şiddetli fiziksel huzursuzluk da ortaya çıkabilir.

<span class="mw-page-title-main">Nefes darlığı</span>

Dispne ya da nefes darlığı kişinin güçlükle nefes alıp vermesi halidir, yani nefes almada zorlanma demektir. Birçok hastalıkta görülebilen yaygın bir semptomdur. En sık görüldüğü tıbbi durumlardan bazıları; Anemi, yoğun egzersiz, kardiovasküler hastalıklar, hipertiroidi, obezite.

Psikoz, düşünce ve duyunun ağır oranda bozulduğu zihin durumunu tanımlamakta kullanılan genel bir psikiyatri terimidir. Psikotik epizod geçiren hastalar halüsinasyonlar görüp, delüzyonel inançlar taşıyabilir, kişilik değişiklikleri ve düşünce bozukluğu gösterebilir. Bir psikotik epizod gerçek ile bağlatının kopması veya zarar görmesi ile karakterizedir denilebilir. Gençlerde daha sık görülen psikoz ağır bir zihinsel hastalığın belirtisi olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Elektrokonvülsif terapi</span> nöbetlerin elektriksel olarak zihinsel bozukluklardan kurtulmak için uyarıldığı psikiyatrik tedavi.

Elektrokonvülsif terapi (EKT) veya elektroşok tedavisi akıl hastalıklarının tedavisinde uygulanabilen, beyinden elektrik akımı geçirilerek suni epilepsi nöbeti ortaya çıkarılmasına dayanan bir psikiyatri tedavi yöntemidir. Bu tedavide hastanın kafasına genellikle 70 ile 120 volt arasında değişen bir gerilimle 100 milisaniye ile 6 saniye arasında değişen bir sürede yaklaşık 800 miliamper şiddetinde elektrik verilir. Uygulama, hastanın iki şakağından veya kafasının arkasından ve bir taraftaki şakağından yapılabilir. Araştırmalar bileteral EKT'nin tedavide daha etkili olduğunu ancak hafıza kaybı yan etkisi riskinin unileterale göre daha yüksek olduğunu göstermektedir. Tedavi genellikle haftada iki veya üç kez uygulanır ve hastanın semptomları geçene kadar devam edilir. Tedavinin ardından hastalar genellikle ilaçla tedaviye devam ederler ve zaman zaman tekrar EKT alabilirler.

<span class="mw-page-title-main">Ruhsal bozukluk</span> rahatsız edici düşünce ya da davranış modeli

Ruhsal bozukluk, akıl hastalığı ya da mental bozukluk, sıkıntı, bilişsel işlevlerin bozulması, atipik davranış ve/veya maladaptif davranış ile tanımlanan akıl sağlığı durumlarından birini ifade eder. Mental bozuklukların tanım, değerlendirme ve sınıflandırmaları farklılık gösterebilir; bununla birlikte, Hastalıkların ve Sağlıkla İlgili Sorunların Uluslararası İstatistiksel Sınıflaması (ICD) ve Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabında yer alan kriterler konunun uzmanları tarafından yaygın biçimde kabul görmektedir. Bu çerçevede tanı kategorileri duygudurum veya duygulanım bozuklukları, yaygın gelişimsel bozukluklar, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, duygusal ve davranışsal bozukluklar, obsesif kompulsif bozukluk, psikopatik bozukluklar, kaygı bozuklukları, psikotik bozukluklar, sanrısal bozukluk, yeme bozuklukları ve kişilik bozukluklarını içerebilir.

<span class="mw-page-title-main">Antisosyal kişilik bozukluğu</span> kişilik bozukluğu

Antisosyal kişilik bozukluğu veya diğer adıyla sosyopati, psikopati ile alakalı bir psikolojik bozukluktur (düzensizliktir). Bir sosyopatı bir psikopattan ayıran özellik, patolojidir, yani semptom farklılığıdır. Psikopati, sosyopatiye göre daha ağır bir bozukluk olup, sosyopatide görülen semptomlara ek olarak, özellikle ahlaka aykırı davranışlar ihtiva eder. Sosyopatiye sosyal çevrenin sebep olduğu düşünülmektedir. Antisosyal kişilik bozukluğuna (ASKB) sahip olan insanlar, halk arasında yaygın olarak “sosyopat” olarak adlandırılırlar. ASKB, bir kişilik bozukluğudur; bir akıl hastalığı değildir.

<span class="mw-page-title-main">Hipokondriya</span>

Hipokondriyazis veya hipokondriya kişinin ciddi bir hastalığa yakalanma konusunda aşırı ve gereksiz endişe duyması durumudur. Eski bir kavram olan hipokondrinin anlamı defalarca değişti. Bu zayıflatıcı durumun, gerçek bir tıbbi teşhis olmamasına rağmen beden veya zihin durumunun yanlış algılanmasından kaynaklandığı iddia edildi. Hipokondriyazisi olan kişiye hipokondriyak denir. Hipokondriyaklar, bulgu ne kadar küçük olursa olsun, saptadıkları herhangi bir fiziksel veya psikolojik bulgu hakkında gereğinden fazla alarma geçerler ve ciddi bir hastalıkları olduklarına veya teşhis edilmek üzere olduklarına ikna olurlar.

Sosyal psikiyatri, psikiyatrinin ruhsal bozukluğa ve zihinsel sağlığa, kişilerarası ve kültürel bağlamda odaklanan bir dalıdır. Bu çalışma, epidemiolojik anket araştırmaları ile bir yandan bireysel veya grup psikoterapisine teori ve yaklaşımları içerir. Sosyal psikiyatri ruhsal sıkıntı ve bozukluğu perspektif sosyal antropoloji, sosyal psikoloji, kültürel psikiyatri ve sosyoloji gibi alanlar ile birleştiren bir tıp eğitimidir. Sosyal psikiyatri özellikle tedavi topluluklarının gelişimi ve zihinsel hastalıklar üzerine sosyo-ekonomik faktörleri vurgular. Sosyal psikiyatri biyo-psikiyatriye daha sonraları beyin nöro-kimya ve genetiğe odaklanarak zıt bir hâl almıştır. Sosyal psikiyatri 20. yüzyıl sürsince psikiyatride biyo-psikiyatriden daha baskın olmuştur.

Paranoid şizofreni, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel Elkitabı'nda tanımlanan, şizofreninin bir alt tipidir. Bu alt tipin DSM kodu ise 295.3'tür. Bu tip, şizofreninin en çok görülen tipidir.

Ataque de nervios (İspanyolca telaffuz: [ atake DE nerβjos ], Portekiz: ataque de nervos, telaffuz: [ ɐtaki dʒi neʁvus ] veya [ ɐtakɨ ðɨ neɾvuʃ ], aynı zamanda "Porto Rikolu Sendromu" olarak da bilinir. Kültüre özgü psikolojik bir sendrom olan Ataque de Nervios yaygın olarak Karayipler'de yaşayan Latin halkta ve diğer Latin kültürüne sahip insanlarda görülür. İngilizcede "attact of the nerves" çevrilen bu sendrom;Türkçede "sinir krizi" olarak tanımlanır.Belirtileri geçici ve tipik olarak ani, şiddetli psikososyal strese karşı ortaya çıkar.Bu durum belirtilerinin belirli bir desen oluşturmasından dolayı sinirli hissetmek gibi genel bir terim olarak kullanılmaktan çok kültüre özgü bir form olarak atfedilir. Appendix I'in gözden geçirilmiş dördüncü baskısı "Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders " Mental Bozuklukların İstatistiksel El Kitabı adlı kitabında kültüre özgü sendrom olarak yer alır.

Bilişsel nöropsikiyatri, akıl hastalığını ve psikopatolojiyi normal psikolojik işlev modelleri açısından anlamayı amaçlayan, bilişsel psikoloji ve nöropsikiyatriden alanlarından ortaya çıkmış, büyümekte olan çok disiplinli bir alandır. Bozulmuş bilişsel mekanizmaların nöral substratları ile ilgili araştırmalar bilişsel nöropsikiyatri ile temel nörobilimi birbirine bağlar. Alternatif olarak BNP, değişimlerinin veya bozulmalarının etkilerini inceleyerek normal psikolojik süreçleri ortaya çıkarmanın bir yolunu sunar.

<span class="mw-page-title-main">Erotomani</span> Mental rahatsızlık

Erotomani Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından yayınlanan taksonomik ve tanı aracı olan Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabına göre sanrısal bir bozukluğun alt tipi olarak listelenmiştir. Bu nispeten nadir görülen bir paranoid durumdur ve bir bireyin başka bir kişinin kendisine âşık olduğuna dair sanrılarıyla karakterize edilir. Bu bozukluk en çok utangaç, bağımlı ve cinsel açıdan deneyimsiz kadın hastalarda görülür. Sanrının amacı tipik olarak yüksek sosyal veya mali durum, evlilik veya ilgisizlik nedeniyle ulaşılamaz olan bir erkektir. Takıntı nesnesi ayrıca hayali, ölmüş veya hastanın hiç tanışmadığı biri olabilir. Referans sanrıları yaygındır, çünkü erotomanik birey, genellikle gizli hayranlarından mesajlar aldığını algılar ancak kanıtı yoktur. Genellikle, erotomaninin başlangıcı anidir ve seyri kroniktir.

<span class="mw-page-title-main">Balmumu esnekliği</span>

Balmumu esnekliği, şizofreni, bipolar bozukluk veya diğer zihinsel bozukluklarla ilişkili olarak katatoninin psikomotor bir semptomudur. Bu da uyaranlara yanıtın azalmasına ve hareketsiz bir duruşta kalma eğilimine yol açar. Hastayı hareket ettirme girişimlerinde hasta tipik olarak yeni pozisyonda kalır. Deliryum vakalarında mumsu esneklik nadiren görülür. Mumsu esneklikle birlikte en az iki diğer katatonik semptom varsa katotoni teşhisi için yeterlidir.

Geriatrik psikiyatri, aynı zamanda geropsikiyatri, psikogeriatri veya yaşlılık psikiyatrisi olarak da bilinir, bir tıp dalıdır ve yaşlı insanlarda nörodejeneratif, bilişsel bozulma ve zihinsel bozuklukların araştırılması, önlenmesi ve tedavisi ile ilgilenen bir psikiyatri alt uzmanlık alanıdır. Geriatrik psikiyatri bir alt uzmanlık dalı olarak geriatrik tıp, davranışsal nöroloji, nöroloji ve genel psikiyatrinin uzmanlık alanları ile önemli ölçüde örtüşmektedir. Geriatrik psikiyatri, tanımlanmış bir çalışma müfredatı ve temel yetkinlikler ile psikiyatrinin resmi bir alt uzmanlığı haline gelmiştir.

Şizofreniform bozukluk, en az bir ay şizofreni semptomlarının mevcut olduğu, ancak şizofreni tanısı için gerekli olan altı ay boyunca rahatsızlık belirtilerinin olmadığı durumlarda teşhis edilen bir ruhsal bozukluktur.

<span class="mw-page-title-main">Belirti ve semptomlar</span> birinci dereceden bir metasınıf olarak klinik semptom veya belirti

Belirti ve semptomlar, bir hastalık, yaralanma veya durumun gözlenen veya tespit edilebilen belirtileri ve yaşanan semptomlarıdır.