İçeriğe atla

Karma

Karma, Sanskrit dilinde “yapmak, eylemek, bir fiilde bulunmak” anlamındaki “kri” sözcüğünden türetilmiştir. Karma sözcüğü farklı sözcüklerle birlikte kullanılarak; karma yasası, karmik plan ve karmik telafi gibi farklı anlamlara gelen terimlerin oluşturulmasında kullanılmıştır. Hinduizm, Budizm, Jainizm, Taoizm, Sihizm ve teozofide kullanılan bir terimdir.

Genel bakış

Karma; hem fiziksel hem de zihinsel her türlü eylemin sonuçlarının kaçınılmaz olduğunu ifade eder; düşündüğümüz her şey ya da yaptığımız her eylemin sonuçlarının, bizi bu yaşamımızda ya da sonraki yaşamımızda etkileyeceğini söyleyen bir kuraldır. Yani; gerçekleştirmiş olduğumuz, fiziksel ya da zihinsel her türlü eylemin etkilerini şu anki gerçek yaşam içinde görmesek bile, bir sonraki yaşamımızda bu etkiler mutlaka kendini gösterecektir.

Hint dinlerindeki Karma öğretisi, “yeniden doğuş” inanışı olan Samsara ile bağlantılıdır. Sebep –sonuç (etki-tepki) ilkesinin geçerliliği ruh var oldukça devam eder. Hinduizm, Budizm ve Jainizm‘de Karma; herhangi bir eyleminin veya düşüncenin sonucunun, her şekilde sadece o kişiyi etkilediğini ifade eder.

Karma, Tanrı’nın ya da dünyada bir hâkimin hüküm vermediği, “ilahi bir lütuf” ya da “ceza” olmadan, kişinin kendini değerlendirdiği bir öğretidir.

Yeniden Doğuş Döngüsünü (Reenkarnasyon) sadece kötü eylemlerde bulunup, kötülük düşünenler değil, aynı zamanda iyilik yapıp temiz niyetli olanlar da yaşayacaklardır. Son amaç ise bu şekilde devam etmeden, Karma'nın sona ermesidir.

Budizme göre karma yasası

Budizmdeki Karma öğretisini anlamada “kendin-değil” ve “Koşullu Oluşum” kavramları önem taşır. Budist öğretisine göre (Dharma); “Ben” ifadesiyle bir insanı tek bir ruh olarak sınırlamak, gerçekliğe uygun değildir. Bir insan, sadece kendi varlığıyla ya da ruhuyla ifade edilmesinden çok daha fazlasıdır. İnsan varlığının ait olduğu, sürekli değişen beş yaşamsal durum başlıkları şunlardır: iç organlarının da dâhil olduğu somut bedeni; duyguları; dünyevi çıkarları; ilgi, arzu, özlem, amaç gibi ruhsal istekleri ve son olarak bilinçli olmasıdır. Bu sürekli değişen durumlar koşullu oluşumun kanunudur. Her eylem, maddelerden ruha kadar dünyadaki her şeyi yeniden düzenler.

Karma bu durumda, budist yazarlar tarafından “esas, temel, asıl” şey olarak kullanılır. Bu anlamda, ruhani istekler, dünyanın yaradılışı ve onu takip eden düşünceler ve eylemlerin anlamını ifade eder. Tüm eylemler ve düşünceler, Karma'yı oluşturur ve karmaşık dünyaya yön verir. Budist öğretisinin amacı, Karma'ya daha fazla yol açmamak ve bu döngüye bir son vermektir. Bunun için yapılması gereken ilk adım, Karma bağlığına yol açan, ruha zararlı üç sebebi anlamaktır. Bunlar; Hırs (Lobha), öfke ve nefret (Dosa), cahillik (Moha) olarak sıralanır. Olumlu Karma için üç yol ise; alçak gönüllülük, insaniyet (şefkat, iyilik) ve anlayıştır.

Bir eylem sonucunda oluşan Karma'nın niteliğini, o eylemi yapmanın temelindeki amaç (Cetana) belirler. Budist öğretisine göre, bedensel eylem türlerinden olan düşünce ve konuşma, Karma'da büyük önem taşır. Karma etkisinin oluşum zamanıyla ilgili üç farklı Karma türü vardır:

  • Yaşandığı esnada oluşan Karma (Pali dilinde: Ditthadhamma-vedaniya-kamma)
  • Önceki yaşamda oluşan Karma (Pali: Upapajja-vedaniya-kamma)
  • Sonraki yaşamda oluşacak Karma (Pali: Aparapariya-vedaniya-kamma)

Bazı eylem ve davranışlar, sonucunda Karma oluşturmayabilir. Gereken durumlarda bu etki yaşanmayabilir veya önemsiz ölçülerde şiddete karşı tepki olaylarında, örneğin; iyi niyetler olumsuz sonuçlardan fazla olduğu zamanlarda, Karma etkisi oluşmayabilir. Bu durumda etkisiz Karma (Pali: Ahosi-kamma) söz konusudur.

Karma etkisi farklılıklar gösterebilir:

  • “Yeniden doğuş” ile oluşan Karma Janaka-kamma: Yeniden doğuşla (reenkarnasyon) ve bulunduğu topluluğun koşullarıyla sınırlı yaşanır.
  • Yardımcı Karma Upatthambhaka: Hiçbir Karma etkisi yoktur ve yalnız hareket ederek yaşanır.
  • Zulmeden Karma Upapilaka: Karma etkisiyle baskı yaşanır.
  • Yıkıcı, tahrip edici Karma Upaghataka: Diğer Karma etkilerinden daha fazlası yaşanır.

İstemeden yapılan eylemler için bir düzenleme yoktur. Bir eylemin temelinde ne kadar az art niyet varsa o kadar az Karma toplanır, oluşur.

Şu sözler buna işaret etmektedir: Her kim bir başkasına eziyet ediyor ve buna rağmen iyi bir yaşam arzu ediyorsa, o kişi bir sonraki yaşamında asla mutlu olmayacaktır. Her kim diğerleriyle iyi anlaşıyorsa ve iyi bir yaşam arzu ediyorsa, o kişi bir sonraki yaşamında mutluluk bulacaktır.(Dhammapada M.Ö. 3.yüzyıl)Eylemlerin failini bulamayız; etkiyi yakalayan hiçbir “varlık”. Sadece boş şeyler geçer gider önümüzden: Bu şekilde anlayışa kavuşan kişi, doğru bir bakışa sahiptir. Ve eylem ile etki bu şekilde gerçekleşip ilerlerken, köke bağlılık nedeniyle kimse tıpkı tohum ile ağaçta olduğu gibi hiçbir başlangıç asla bulunamaz. (Vis. XIX) Culakammavibhanga Sutta.

Anlamları

Terimin dört farklı anlama gelmesi anlamının Batılılarca iyi kavranamamasına ve kimi zaman tek anlamıyla kullanılmasına neden olmuştur. Terim Doğu'da şu dört anlamda kullanılır:

  • Bedensel hareketler (söz, davranış) veya zihinsel hareketler (niyet, düşünce, imaj oluşturma). Bunlar “neden”dir.
  • Bu hareketlerin sonucu. Bunlar “sonuç”tur.
  • Bireyin şimdiki ve geçmiş yaşamdaki hareketlerinin sonuçlarının toplamı. Bunlar, nedenler toplamı olarak oluşan "mukadderat"tır.
  • Manevi âlemdeki nedensellik kuralı (yasa).

Karma yasası ve karmik plan

Zen sisteminde karma yasası, öte-alemdeki yaşamı ve tekrar doğuşları belirleyen evrensel nedensellik yasasıdır. Yani Upanişadlar’da belirtildiği şekilde karma yasası insanın şimdiki ve geçmiş yaşamında yaptıklarıyla karşılaşmasıdır. Yapılan hareketlerin karşılığı olarak yaşanması gereken sonuçların planlı ve programlı bir şekilde düzenlenmiş haline “karmik plan” denir.

Karmik planın oluşumu

Kişi her an iradesiyle yeni hareketler yapmakta olduğundan karmik plan kısmen belirli, kısmen oluşum halindedir. Bu bakımdan karmik planın oluşum süreci ve bu süreçteki hareketler üç grupta ele alınır:

  • Mukadderat üzerine bir etkide bulunmuş hareketler (sanchita-karma)
  • Neden oluşturmuş ve mukadderat üzerinde bir etkide (sonuçta) bulunma sürecine girmiş hareketler (prarabdha-karma)
  • Birikmiş, fakat henüz mukadderat üzerinde bir sonuç oluşturmamış hareketler(agami-karma)

Karma yasası ve Samsara

Karma yasası; kısaca her yaşamın, önceki yaşamlarda yapılan hareketlerin sonucu olarak belirmesi esasına dayanır. Yani kişinin yaptığı hiçbir hareket sonuçsuz kalmayacak ve kişinin mukadderatının belirlenmesinde bir neden oluşturacaktır. Hiçbir neden, herhangi bir sonuç yaratmadan yok olup gitmez. (Bu, felsefe ve bilimde "nedensellik kuralı" olarak adlandırılır.) Dolayısıyla samsarayı esas alan Doğu öğretilerinde her yaşam ve her yaşamdaki koşullar, önceki yaşamlarda yapılan hareketlerin bir bileşkesi olarak meydana gelmekte olup o yaşamda yapılacak hareketler de bir sonraki yaşamı ve koşullarını belirleyici bir etken olacaktır.

Daha kısa olarak ifade etmek gerekirse, Doğu'nun karma yasası bir Türk atasözüyle tek cümleyle şöyle ifade edilebilir: “Ne ekersen onu biçersin.”

Hindu mitolojisinde yasaları uygulayan, yasanın somutlaşmış biçimi olan karma ilahlarına "Lipikas" adı verilir.

Jainizme göre karma yasası

Jainizm'de Karma öğretisi, Hindistan kökenli diğer dinlerle kıyaslandığında farklılık gösterir. Jainizm'de Karma, sadece eylemlerin sebep ve sonuçlarının kaçınılmaz olduğuna dayalı yasa olarak değil; ayrıca bunların temelini kavrama bilincidir. Jainizm taraftarları bu anlamda ince maddelerden oluşan, algılanamayan “Karma parçaları”ndan veya “karmik töz”den bahsederken, iki ayrı kategoride sınıflanan toplam 148 çeşit tözün varlığını savunurlar.

Bu geniş kapsamlı sınıflandırma, “Dokuz Gerçek” (nava tattvani) öğretisinin temelindeki detayları açıklayarak kavramayı sağlayan, yol gösteren bir kılavuzdur; bir rehber kitaptır. Amacı; öğrencilerin, Jain öğretisinin önemli koşullarını teoride başarılı bir şekilde anlamalarına yardımcı olmaktır.

Birbirini takip eden konular; örneğin Karma etkisinin nasıl meydana geldiği, hangi şekillerde ortaya çıktığı, Karma etkisinden ne şekilde kurtulunacağı ve ayrıca var olan Karma'nın nasıl azaltılacağı, Yeniden Doğuş Döngüsü'nden (Reenkarnasyon) ne şekilde kesin olarak kurtulunacağı konuları pratik olarak açıklanmıştır. “Dokuz Gerçek” öğretisinin çıkış noktası, Jain düşüncesine göre tüm evrende var olan iki temel öz'ün (dravya) şeklidir. Bunlar:

  1. Bilinç; sonsuz sayıda insan ruhundan oluşan bilinç.
  2. Bilinçsiz; beş kategoriye ayrılan (1) Madde, Karma olarak sayılan; (2) Uzay, boşluk (akasha), (3) Hareket alanı (dharmastikaya), (4) Huzur, sessizlik alanı (adharmastikaya) ve son olarak (5) Zaman (kala).

Karma anlamıyla "Madde” ve Ruh arasındaki sorunlu ilişki, bu tanıma göre Yeniden Doğuş Döngüsü'nün (samsara) işleyişidir.

Bilinçsizce yapılan eylemler (mithyatva) sonucunda ruhlar, evrenin sonsuz başlangıcından beri var olan sayısız Karma'lar yaşar. Bu sayede Karma her bir ruhun cismâni bedeninde toplanır. Bu, bir tür ince tözden bir araya gelen bir kabuktur; ruh bunu sarar ve artan bir yoğunluk derecesi ile iki ayrı kabukla daha birleştirir. Bilinçsizce, cahilce kavramı (mithyatva) bu bağlamda her ruhun Samsara döngüsüne bağlı kalması ve kendi öz varlığını unutması anlamına gelir. Karma etkisiyle, bireylerin kişiliğinin oluşmasında ortaya çıkan sonuçlar; özellikle beden ve bedenin fonksiyonlarının bilinçsizce davranması, sınırsız algılama (anant darshan), her durumu idrak etme, her şeyi anlama (ananta jnana), sonsuz enerji (ananta virya) ve sonsuz mutluluk (ananta sukha) gibi içimizde saklı bulunan özelliklerdir. Bu özelliklerin açığa çıkmasıyla, bilinçsizlik yavaş yavaş azalır ve sonunda Karma etkisi altında kalma, bu döngüye bağlı olma zorunluluğu ortadan kalkar. Ruhun, bu her iki farklı olası görüntüsünü birbirinden ayırt etmek için, Jainizm'de “birbiriyle bağlantılı, bağlı (samsari)" ve “birbirinden bağımsız (mukta)" ruhlar olarak belirleyici özellikler vardır. Duruma bağlı olarak ruh dönüşümü, dört farklı şekilde ortaya çıkar. Bunlar; insan dünyası (manushya), bitki ve hayvan dünyası (tiryancha), göksel Tanrılar dünyası (devaloka) ve yedi cehennemdir (naraki). Hatta dağlar, kayalar, tepeler, nehir, çayır, çimen, rüzgâr ve fırtınalar; Jain inancına göre Samsara döngüsü içinde bulunan sayısız ruhların var olduğu dünyada insan dışındaki her şeyin varlığını sona erdirebilir. Çünkü tek bir varlık olarak insan tüm kurtuluş çözümlerini beraberinde getirir.

Tüm Karma'larından arınmış, bağımsız bir ruh; “Siddha” olarak adlandırılır. Siddha'ların sınırsız kazanım ve sonsuza dek var olmak, “Siddhashila”, yani evrenin en yüce mertebesiyle mükemmel uyum içinde olmak ve Samsara'da –birincil dünyada- Karma etkisinden tamamen arınmış bir şekilde var olmak gibi doğal özellikleri vardır. Bu özel ruhlar, saf bilinçle var olurlar: Onların varlığında düşünce, duygu, arzu yoktur; bedensel dürtülerden arınmışlardır.

Jain'lerin uygulamalı olarak; dünyadaki olayların temelini oluşturan maddelerin her birini farklı özellikleriyle öğrenmeleri, bilinçsizce yaşamaktan uzak kalmaya çalışmaları, doğa olaylarına uygun yaşamaları ve bunların sonunda tüm maddelerden bağımsız yaşamayı (kaivalya) öğrenmeleri gerekir.

Karma etkilerinden ileriki zamanlarda sakınmak için, Karma etkilerinin sebeplerinin çok iyi öğrenilmesi gereklidir. Sakınılması gereken tek sebep sadece bilinçsizlik değildir. Kişinin kendi kontrolünü kaybetmesi (aviratti), düşüncesizlik (pramada), hırs, öfke, gurur gibi tutkular (kasaya), ayrıca beden, konuşma ve zihin faaliyetlerinin etkilerini de Karma oluşturur.

Ayrıca Karma çeşitleri, amaçlara göre farklılıklar gösterir ve iki ana gruba ayrılır.

Zararlı Karma (Ghati karma)

  • Jnana-varaniya karma: “Her şeyi idrak eden, her şeyi bilen Ruh”u bozan Karma’dır.
  • Darshana- varaniya karma: Ruhun sınırsız algı yeteneğini köreltir.
  • Mohniya karma: Doğru algılama, doğru davranma, doğru hareket etme yetisini azaltır; böylece ruh kendini diğer maddelerle özdeşleştirir.
  • Antaraya Karma: Ruhun sonsuz enerjisini azaltıp iyi eylemler yapmaya engel olur.

Zararsız Karma (Ahgati Karma)

  • Vedniya karma: Mutlulukla birlikte üzüntü de vererek, ruhun aşırı mutluluk hissetmesini engeller.
  • Nama karma: Sadece beden üzerinde yaşanır ve böylece herhangi bir şekli olmayan ruhun varlığını gizler.
  • Gotra karma: Ruhun sakinliğini, huzurunu bozar ve ayrıca bu Karma; kişinin hangi Kasta ait olduğunu, hangi aileye mensup olduğunu, toplumdaki yerini ve kişiliğini belirler.
  • Ayu karma: Kişinin ölüm zamanını belirler ve böylece ruhun ölümsüzlüğünü gizler.

Sadece, tamamen ruhu etkileyen zararlı Karma’lar yaşam süresini azaltabilir. Bunun üstesinden gelebilmek için “Kevala jnana”, yani “her şeyi bilmek, anlamak, idrak etmek” uygulanmalıdır. Bu durum “Kevali” (her şeyi bilen), “Arihanta” (kutsal olan), “Jaina” (galip olan, yenen) şeklinde ifade edilir.

Zararsız Karma, bedeni doğru kullanmayı sağlar ve bu fiziksel ölüme kadar geçen süre için gereklidir. Bu “Kevali” durumu, ölüme kadarki süre için çok önemlidir. Bu aşamada ruh, yeniden bedenleşme için kendini tamamlar ve Siddha olma yolunda ilerler. Karmik etkilerin ruha bağlı olarak ortaya çıkması, bu süreçte sorumlu olunan eylemleri bilinçli olarak etkiler. Karma etkileri ruhta var olduğu sürece; kişi eylemleriyle belirli bir olgunluğa erişse bile Karma, kişide sürekli etkisini gösterir. Bu durumda bu etkiler ya kısa bir süre içinde ya da bir sonraki Yeniden Doğuşun hemen ardından kendini gösterir. Sürekli olarak kendini yenileyen ve ilerleyen Karma etkisi, ruha bağlı olarak değişim sürecinde dünyevi olaylardan da etkilenir. Karmik etkilerin ruhta var olmasıyla birlikte birçok karma, kişinin her eyleme bakış açısı doğrultusunda ortaya çıkar. Davranışlarda ne kadar doyumsuzluk, açgözlülük, kızgınlık, sinir varsa ruh içinde o kadar çok Karma oluşur. Ruh; sakinlik, dinginlik (madhyastha) ve merhametle (karuna) kendini geliştirir ve böyle davranmakla çok daha az Karma etkisi oluşur.

Asıl amaç; kendini temizleme, arınma ve yeni Karma etkilerinin oluşmasını durdurmaktır. Bu amaç için Jainizm'de çeşitli ahlaki davranış kuralları ve uygulamalar vardır. Bunlar:

  • Dikkat edilmesi gereken “beş itina” kuralı (samiti): öğrencilere öğretilen; 1.Yürümek, 2. Konuşmak, 3. Sevap kazanmak, 4. Çevredeki her nesneye ve çöplerin temizlenmesine dikkat etmek, 5. Hiçbir canlıya zarar vermemek.
  • Üç Kısıtlama (gupti), 1. bedeni, 2. konuşmaları, 3. ruhu kontrol edebilmek.
  • On Erdem (yati dharma): 1. Hoşgörülü olmak, 2. Alçak gönüllük, 3. Temiz ahlaklı, namuslu olmak, 4. Tok gözlü, sade olmak, 5. Dürüst olmak, 6. Kendine hâkim olmak, 7. Dünyevi duygulardan arınmış olmak, 8. Özverili olmak, 9. Sükûnetli, sakin olmak, 10. Mütevazı olmak
  • On iki Görüş, (Düşünce) (bhavna): 1. Kararsız olmak, 2. Savunmasız olmak, 3. Yeniden Doğuş, 4. Ruhun yalnızlığı, 5. Bilinçli ve Bilinçsiz olma arasındaki ayrım, 6. Beden Kirliliği, 7. Karma Etkisi, 8. Karma etkisinin durması, 9. Karma Yapısı, 10. Dünyanın Fani, geçici oluşu, 11. Üç İyilik Kuralını Gerçekleştirmenin Zorluğu (Aydınlanmanın Azalması), 12. Doğru Öğretinin Bulunmasının Zorluğu.

Yeni Karma'ların yaşanmaması, ancak toplanan Karma'ların sona ermesinden sonra olur. Bu durum; katı çilekeşlik, dervişlik (tapas) uygulamalarının sonucunda meydana gelir. Jainizm'de iki tür dervişlik vardır.

  • Dışa dönük dervişlik (bahya tapas): Arzuların ortaya çıkmasına karşı vücudu disiplin eder. Bu dervişlikteki uygulamalar; düzenli oruç tutma, belli bir süre tamamen yeme ve içmeden uzak durma (anashana); açlık hissini bastırmayacak şekilde daha az yeme (unodari); beslenme ve yaşam için ihtiyaç duyulan maddelerde kısıtlama (vrtti-parisankhyana); yağ, süt, çay, tatlı, kızartma, baharatlı gıda ve meyve sularından uzak durma (rasa- parityaga); aşırı sıcak ya da soğukta yalın ayak yürümenin veya saçın çekilmesinin verdiği acı gibi fiziksel ağrılara karşı dayanıklı, iradeli olma (kaya-klesha); içe dönük bir halde, bir yerde yalnız ve huzurla oturmaktır (sanlitana).
  • İçe dönük Dervişlik (abhyantara tapas): Kötü eylemlerden pişmanlık duymak (prayashchitta); keşişlere, dervişlere, rahibelere, yaşlı insanlara karşı alçak gönüllü davranmak (viyana); keşişlere, dervişlere, rahibelere, yaşlı insanlara, dertlilere, hastalıklılara yardımcı olmak (vaiyavrata); kutsal yazıları ve dersleri dikkatlice dinlemek (svadhyaya); meditasyon, derin düşünme uygulamaları yapmak (dhyana); beden, konuşma ve zihin faaliyetlerinden kaçınmak (kayotsarga) gibi uygulamalarla ruhu temizlerler.

Sürekli uygulamalar sayesinde dört kötü Karma etkisi ortadan kalkar ve “Kevala-Jnana”; yani her şeyi bilme, idrak etme, anlama aşaması başlar. Ölüm zamanına kadar dört zararsız Karma'lar ruhtan ayrıldığında "Moksha"ya (Nirvana) ulaşılır. Moksha (Nirvana), Yeniden Doğuş'un nihai kurtuluşudur. Oraya varan Ruh, evrenin en yüce yerindedir ve orada sonsuz mutluluk ve huzura kavuşur ve bir daha asla karışık Samsara döngüsüne dönmez.

Kaynakça

  • Le Dictionnaire de la sagesse orientale, Kurt Friedrichs, Ingrid Fischer-Schreiber, Franz-Karl

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Caynizm</span> Hindistan kökenli antik bir din

Jainizm, Cainizm veya Caynizm, geleneksel anlamda Jain Dharma olarak bilinen Güney Asya kökenli din ve felsefe. Bugün modern Hindistan'da azınlık olmakla beraber ABD, Batı Avrupa ve Afrika'da büyüyen topluluklar halinde varlığını sürdürmektedir. Jainistler hâlâ antik Şraman'ı (श्रमण) - bir tür sofu (çileci) gelenek - devam ettirmektedirler. Ruhanî özgürlük ve kurtuluş kavramı temelinde kurulmuş olan Jainizm tüm canlıların eşit olduğunu ve özellikle şiddet karşıtlığını savunur. Özdenetim Jainlerin mokşa, Keval Gnan veya ruhun gerçek doğasının anlaşılmasına giden yoldur.

<span class="mw-page-title-main">Budizm</span> Bir din ve hayat felsefesi

Budizm, bugün dünya üzerinde yaklaşık 500 milyonu aşkın inananı bulunan bir dindir. İlk önce Hindistan’da ortaya çıkmış, daha sonra zaman içinde Güneydoğu ve Doğu Asya’da yayılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Hinduizm</span> Hindistan merkezli bir din

Hinduizm, çok kapsamlı inanç ve yaşam felsefesinin toplamıdır. Özellikle Hindistan, Nepal ve Bangladeş'te yaygındır. Günümüzde yaklaşık 1.25 milyar izleyeni ile Hristiyanlık ve İslam'dan sonra üçüncü sırada yer alan Hinduizm inancının neredeyse tüm takipçileri Hindistan ve çevresinde bulunmaktadır. Budizm ve Zen Budizmi gibi çeşitli ekoller Hinduizm'den kaynaklanıp ayrılmıştır.

Determinizm, belirlenircilik, gerekircilik veya belirlenimlilik evrenin işleyişinin, evrende gerçekleşen olayların çeşitli bilimsel yasalarla, örneğin fizik yasaları ile, belirlenmiş olduğunu ve bu belirlenmiş olayların gerçekleşmelerinin zorunlu olduğunu öne süren öğretidir. Yani öğretiye göre her şey belirlenmiştir ve değişmesi mümkün değildir. Bu görüş başta ahlak felsefesi olmak üzere felsefenin çeşitli dallarının uğraş ve çalışma alanına bir görüştür. Ahlak felsefesindeki "İnsan ahlaki eylemde bulunurken özgür müdür?" sorusunu yanıtlamaya çalışır.

<span class="mw-page-title-main">Ruh</span> yaşayan bir varlığın manevi özü

Ruh, can ya da tin; din ve felsefede, insan varlığının fiziksel olmayan yönü ya da özü olarak tanımlanır ve genellikle bireysellikle eşanlamlı olarak ele alınır. Teolojide ruh kişinin tanrısallığa ortak olan kısmı olarak tanımlanır ve genellikle bedenin ölümünden sonra kişinin varlığını sürdüren kısmı olarak ele alınır.

<span class="mw-page-title-main">Sekiz Aşamalı Asil Yol</span>

Sekiz Katlı Asil Yol (Pāli: Ariyo aṭṭhaṅgiko maggo, Sanskrit: Ārya 'ṣṭāṅga mārgaḥ, Budizm'de acıları sona erdiren yol olarak kabul edilir. Gautama Buddha'ya atfedilen Dört Asil Hakikat öğretisinin dördüncüsüdür.

<span class="mw-page-title-main">Nagarjuna</span>

Nagarjuna, M.S. 2. yüzyılda yaşamış ve değilleme mantığıyla ün kazanmış olan ünlü Budist düşünür. Dünyayı anlama, yorumlama ve varlığın gizini çözme girişimlerinin zorunlu olarak sınırlarla karşılaşacağını ve eşyanın boş olduğunu öne süren Nagarjuna, yalnızca bilge kişinin, varlıkla ilgili olarak var mı yok mu sorusuna takılmadan, "ne var, ne yok" diyeceğini, her şeye tepeden bakacağını ve tartışmadan susacağını savunmuştur.

Mahāyāna, Budizm’in üç ana kolundan biridir. Kaynağı Hint yarımadasıdır. Budizm’i Hinayana ve Mahayana olarak sınıflandırır. Vajrayana ise Mahayana Budizm’inin bir uzantısıdır. MS 1. yüzyılda Orta Asya ve Çin’e geçmiş, buradan da Doğu Asya’ya yayılmıştır. Günümüze hâlen uygulanmakta olduğu yerler Hindistan, Çin, Tibet, Japonya, Kore, Vietnam ve Tayvan’dır.

Mukadderat terimi çeşitli inanç sistemlerinde, mistisizmde ve kimi felsefi akımlarda farklı anlamlarda kullanılmış bir terimdir. Terimin genellikle, kişinin gelecekte karşısına çıkması kesinleşmiş olaylara istinaden “takdir olunmuş olanlar”, “karşılaşılması kaçınılmaz olanlar” ya da “karşılaşılması kaçınılmaz hale gelmiş olanlar” anlamlarında kullanıldığı görülmektedir. İlk bakışta kader sözcüğüyle eş anlamlı olduğu sanılabilirse de, farklı görüşlerin bu terime yükledikleri anlam farklıdır; dolayısıyla mukadderat terimi fatalist (yazgıcılık) görüşteki tümüyle ezelden çizilmiş ve planlanmış bir geleceği ifade eden kader terimiyle eş tutulamaz.

Bodhi hem Pāli, hem de Sanskrit dillerinde "aydınlanma" anlamına gelen, ancak genellikle "uyanış" veya "bilmek" olarak çevrilen kavram. Budh kökü uyanmak, farkına varmak, bilmek, anlamak anlamına gelir; "Buddha" kelimesi ise "uyanmış olan" anlamında kullanılır. En yaygın olarak Budizm'de kullanılsa da, bodhi diğer Hint felsefelerinde de çeşitli bağlamlarda kullanılan bir kavramdır.

<span class="mw-page-title-main">Samsara</span> Kavram

Samsara ya da saṃsāra, Sanskrit kökenli modern dillerde birincil olarak "dünya" anlamında kullanılır. Hinduizm, Budizm, Jainizm, Sihizm dinlerinde reenkarnasyon ya da yeniden doğum döngüsünü anlatan bir kavramdır.

<span class="mw-page-title-main">Istırap</span>

Istırap, çeşitli felsefi ve dini sistemlere konu oluşturmuş, mistisizm, ezoterizm ve spiritüalizmde önem verilen ve ruhsal gelişimi sağlayıcı, öğretici niteliğiyle ele alınan bir kavramdır. Istırap konusunun işlendiği bu alanlarda, ıstırap, elin sobaya değmesi veya kesici bir aletle yaralanması gibi fiziksel bedenle ilgili maddi acılar anlamından ziyade, manevi acılara ilişkin bir kavram olarak ele alınır.

Brahmanizm, M.Ö. 2000 öncesi Brahmanların kurduğu bir din.

Budist felsefede anatta (Pāli) ya da anātman (Sanskritçe) "bensizlik" veya "ayrı bir benliğin yokluğu" olarak tanımlanan kavramdır. Geçicilik (anicca) ve ızdırap (dukkha) ile birlikte olgular dünyasının üç özelliğinden biridir. Kimi araştırmacılara göre, "bensizlik, insanlarda ve nesnelerde kısıtlayıcı ben kimliğinin yokluğu" anlamına gelmektedir. Buda'nın açıkça reddettiği yeniden doğumdan sonra varlığını sürdüren bir ruh ya da Ben'in varlığı anlamına gelen atta (Pāli) ya da ātman (Sanskrit) kavramının tam karşıtıdır.

Budizm genelde bir din olarak kabul edilir; ancak kimi zaman Budizm için “ruhani felsefe” tanımı da yapılmaktadır. Bunun nedeni Budizm'de mutlak bir yaratıcı tanrı fikri bulunmamasıdır. Buda'nın yaşadığı dönemlerden itibaren, bir yaratıcı kavramının bulunmayışı Budist düşüncenin ayırt edici özelliklerinden biri olagelmiştir. Budizmin yaklaşımı klinik ve sistematiktir; Dört Yüce Gerçek’te Buda ızdırap sorununu analiz etmiş, kökenindeki nedeni teşhis etmiş ve ızdırabı ortadan kaldıracak reçeteyi yazmıştır. Buda’nın öğretilerine göre, sekiz katlı asil yolu izleyen tüm duyarlı varlıklar, “bensizlik” (anatta) kavramının kavranması yoluyla cehaleti, dolayısıyla acıyı ortadan kaldırabilir. Bu nedenle, Budizm bir yaratıcı tanrı kavramına değil, ahlak, meditasyon ve bilgelik kavramlarına dayanmıştır. Bu açıdan Budizm, nihai bir "benlik" tanımlayan Hindu düşüncesiyle çelişir.

Hayatın çarkı ya da yaşamın çarkı ifadesi, Budizm’de meditasyon sembolü olarak nitelendirilir. Yani Buda’nın aydınlanmadan önce yaşamın sonsuz döngüsünü ve kurtuluş yollarını görüp geçirmeyi ifade etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Yeniden doğum</span>

Budist öğretiye gore, gelişim halindeki bilinç ya da bilinç akışı ölümün ardından yeni bir oluşumun ortaya çıkışında temel etmenlerden biri haline gelir. Bir kişiliğin sona ermesiyle birlikte bir başkası dünyaya gelir; bu sönmekte olan bir mumun aleviyle yeni bir mum yakılmasına benzetilebilir. Yeniden doğan kişinin bilinci, ölmüş olan kişinin bilinciyle ne özdeş, ne de tamamen farklıdır; ancak nedensel bir süreklilikten veya akıştan sözedilebilir. Bu göç karma (kamma) veya iradi eylemin bir sonucudur. Budizme göre bilince bağımlılığın temel nedeni cehalettir : cehalet ortadan kaldırıldığında yeniden doğum da sona erecektir.

Karma yoga, Hinduizmdeki üç ruhani yoldan biridir, "eylem yogası" olarak da bilinir. Karma yoga için doğru eylem bir dua şeklidir. Hinduların ruhani uygulamalarındaki yollardan biridir, diğerleri Jnana yoga ve Bhakti yogadır. Hinduizmde bu üç yol birbirini dışlamaz, ancak Karma yoga, Jnana yoga ve Bhakti yoga arasındaki görece ağırlık kişiye göre değişir.

Asrava, Cayn felsefesine göre tatvalardan veya evrenin temel gerçekliklerinden biridir. Ruhun karma üretmesine neden olan bedensel ve zihinsel etkiyi ifade eder.

<span class="mw-page-title-main">Gaudiya Vaişnavizmi</span> Vaişnav Hindu mezhebi

Gaudiya Vaişnavizmi veya Çaitanya Vaişnavizmi, Çaitanya Mahaprabhu'nun (1486–1534) öğretisini esas alan bir Vaişnav Hindu mezhebidir. "Gaudiya", Bengal'in Gaura veya Gauḍa bölgesini ifade eder ve Vaişnavizm "Vişnu'ya tapmak" anlamına gelir. Gaudiya Vaişnavizmi Krişnaizm'in, yani Krişna merkezli Vaişnav geleneklerinin bir parçasıdır. Teolojik temeli esas olarak Çaitanya'nın ilk takipçileri olan Sanatana Goswami, Rupa Goswami, Jiva Goswami, Gopala Bhatta Goswami ve birçok farklı figür tarafından yorumlandığı şekliyle Bhagavad Gita ve Bhagavata Purana'ya dayanmaktadır.