İçeriğe atla

Kardinal Fayda Teorisi

Kardinal Fayda Teorisi, mikroiktisatta, tüketici dengesi analizi için geliştirilmiş analizlerden birisidir.[1] Ordinal Fayda Teorisinden temel farkı, faydanın ölçülebilir olduğu varsayımına dayanmasıdır. Bu durum, faydanın ölçülebilir olduğu varsayımı, uygulamada aksaklıklara neden olduğu için Ordinal Fayda Teorisi kadar kullanım alanı bulamamıştır.

Varsayımları

Kardinal Fayda Teorisi temel olarak üç varsayım üzerine inşa edilmiştir;

  • Toplam Fayda
  • Marjinal Fayda
  • Azalan Marjinal Fayda

Toplam Fayda: Kişinin bir dönem boyunca bir malın tüketiminden elde ettiği faydaya verilen addır.

Marjinal Fayda: kişinin her ilave birim mal tüketmesi sonucu toplam faydada meydana gelen değişikliktir. Toplam fayda fonksiyonunun birinci türevi bize marjinal faydayı verir.

Tüketicinin belirli bir dönemde kullandığı mal miktarı arttıkça, elde ettiği (her ilave birim için) fayda azalır. Marjinal faydanın bu giderek azalması durumuna azalan marjinal fayda ilkesi adı verilir.

Marjinal faydanın ilk kullanım hariç, “0”’a eşit olduğu duruma, “doyum noktası" adı verilir. Sahip olduğu gelir ile satın alabileceği en iyi mal sepetini satın almayı amaçlayan bir tüketici, bir malı doyum noktasında, içerecek bir noktada ya da aşan bir noktada asla satın almaz.

Tüketici dengesi

Tüketicinin gelirinin tümünü harcayarak faydasının maksimize ettiği duruma tüketici dengesi adı verilir. Tüketici dengesi analizinin amacı, tüketicinin nasıl davrandığında faydasını maksimize ettiğini/tüketici denge koşulunun ne olduğunu açıklamaktır. Kardinal ve ordinal fayda teorisindeki iki temel varsayım, tüketicinin gelirinin ve satın aldığı mal fiyatlarının sabit olduğudur. Üçüncü bir varsayım olarak kardinal fayda teorisinde, tüketicinin tercihlerinin azalan marjinal fayda ilkesine tabi olduğu varsayılır. Böylece tüketici sadece bir mal alarak faydasını maksimize etmez.

Kardinal fayda teorisinin iki tanımlayıcı koşulu vardır:

  • Tüketici gelirinin tümünü harcar;
  • Her mal için harcanan son liranın tüketiciye sağladığı marjinal faydalar eşittir.

Yani tüketiciler gelirlerinin tümünü harcadığında, her mal için harcanan son liraların onlara sağladığı marjinal faydaların eşit olması durumunda tüketici denge koşulunu sağlamış olurlar. Buna eşmarjinal ilkesi adı verilir.

Bir mal için harcanan son liranın tüketiciye sağladığı marjinal fayda, malın satın alınan son biriminin marjinal faydası ile malın fiyatı arasındaki orana eşittir. Örneğin X malının fiyatı 10 Tl, alınan son birimin marjinal faydası da 20 br ise bu durumda X malı için harcanan son liranın sağladığı marjinal fayda; 20/10=2 olacaktır. Tüm mallar için (sepetin içerisindeki) bu oranın eşit olduğu durum, kardinal fayda teorisinde tüketici dengesini verecektir.

MU(x)/MU(y)=P(x)/P(y)

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ "Arşivlenmiş kopya". 16 Temmuz 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Temmuz 2024. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Adam Smith</span> İskoç filozof ve ekonomist (1723–1790)

Adam Smith FRSA, "Ekonominin Babası" ve "Kapitalizmin Babası" olarak anılan İskoç ekonomist, ahlak filozofu, politik ekonominin öncüsü ve İskoç Aydınlanması sırasındaki önemli bir figürdü.

<span class="mw-page-title-main">Enflasyon</span> mal ve hizmetlerin zaman içinde değerinin artması, hayat pahalılığı

Enflasyon veya parasal şişkinlik, ekonomideki mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki genel artıştır. Bu genellikle tüketici fiyat endeksi (TÜFE) kullanılarak ölçülür. Genel fiyat seviyesi yükseldiğinde, her bir para birimi daha az mal ve hizmet satın alır; sonuç olarak, enflasyon paranın satın alma gücünde bir azalmaya karşılık gelir. TÜFE enflasyonunun tersi, mal ve hizmetlerin genel fiyat seviyesinde bir düşüş olan deflasyondur. Enflasyonun yaygın ölçüsü, genel bir fiyat endeksindekinin yıllık olarak yüzde değişimi olan enflasyon oranıdır. Hanelerin karşılaştığı fiyatların hepsi aynı oranda artmadığından, bu amaçla genellikle tüketici fiyat endeksi (TÜFE) kullanılır.

Tekel veya monopol, bir pazarda belirli bir ürün için üretici ya da dağıtımcı olarak tek bir firmanın bulunması durumudur. Bir monopol, rakip firmaların daha düşük fiyat koyması korkusu olmadan kendi fiyatını belirleme gücüne sahiptir. Monopoli, serbest rekabeti ortadan kaldırarak kaynakların verimli kullanımını önleyen bir durum yaratır.

Kardinal fayda, ölçülebilen fayda. Malların, insan ihtiyaçlarını tatmin etme özelliğini ifade eden faydanın ölçülüp ölçülemeyeceği uzun zamandan beri tartışma konusudur. Faydanın ölçülebileceğini savunan iktisatçılar, her mal ya da mal grubunun sağlamış olduğu faydanın teorik bir fayda birimiyle ölçülebileceğini ileri sürerler. Bu teorik ölçü birimini "Util" olarak adlandırırlar.

<span class="mw-page-title-main">Arz ve talep</span>

Mikroekonomi teorisinde, arz ve talep arasındaki karşılıklı dengeye dayanan ekonomi modeli, rekabet içindeki piyasalardaki ürünlerin fiyatlarını ve satışlarını tanımlamak, açıklamak ve tahmin etmek için, Alfred Marshall ve Leon Walras tarafından geliştirilmiştir. Bu model sadece önemli görülen stilize edilmiş gerçekleri inceleyip teorinin gelişmesine yardım etmeyen gerçekleri bir kenara iterek bilimsel hipotezlerin nasıl ortaya çıkarıldığına güzel bir örnektir. Bu nedenle belirsiz bir pazarı tanımlamak için kullanılan yaklaşımdır.

<span class="mw-page-title-main">Carl Menger</span>

Carl Menger von Wolfensgrün, Avusturyalı iktisatçıdır. Klasik iktisat eleştirmeni ve Avusturya İktisat Okulu'nun kurucusudur. Marjinal fayda ve sübjektif değer kuramcısıdır.

Keynesyen iktisat veya Keynesçilik, adını İngiliz ekonomist John Maynard Keynes'ten alır), toplam talebin ekonomik çıktı ve enflasyonu nasıl güçlü bir şekilde etkilediğine dair çeşitli makroekonomik teori ve modellerdir. Keynesyen görüşe göre, toplam talep ekonominin üretken kapasitesine eşit olmak zorunda değildir. Bunun yerine, üretimi, istihdamı ve enflasyonu etkileyen - bazen düzensiz davranan - bir dizi faktörden etkilenir.

Bir mal veya bir hizmetin marjinal faydası, ekonomi biliminde neoklasik değer kuramının ana kavramıdır. Bu kavram, eğer diğer her mal ve hizmet tüketiminin ve ilgili verilerin sabit kaldığı varsayılırsa, incelenmekte olan bir mal veya hizmetin tüketiminde bir marjinal çok küçük bir artışının, yani matematik notasyonla xi malının değişmesinin, toplam fayda seviyesine yaptığı etki, yani matematik notasyonla , arasındaki bağlantıya verilen isimdir.

İktisadi kıtlık ya da ekonomik kıtlık kâr amaçlı ekonomik sistem tarafından kar elde etmek amacıyla kasıtlı olarak yaratılan ve bir toplumun sahip olduğu üretim kaynaklarının, mevcut teknolojik gelişmişlik düzeyiyle işletilmesi ile ulaşılan üretim düzeyinin, sonsuz insan ihtiyaçları ve isteklerini karşılamakta yetersiz olduğunu ifade eden iktisadi bir terimdir. Gündelik hayatta kullanılan kıtlık kavramı somut bir yokluğu veya yetersizliği ifade ederken iktisadi anlamıyla kıtlık, mevcut kâr bazlı ekonomik sistem ve üretim teknolojisiyle ulaşılan üretim düzeyi ile ilgili bir yetersizliği ifade eder. Her adım başı üretilmiş envai çeşit ürünlerle dolup taşan çeşitli dükkân ve marketlerin boy gösterdiği günümüzde, ekonomi biliminin temeli olan kıtlığın anlamı üzerine derin düşünmek gereklidir.

Klasik iktisat, klasik politik ekonomi ya da Smithyen ekonomi, 18. yüzyılın sonlarında ve 19. yüzyılın başlarından ortalarına kadar özellikle İngiltere'de gelişen politik ekonomide bir düşünce okuludur. Başlıca düşünürleri Adam Smith, Jean-Baptiste Say, David Ricardo, Thomas Robert Malthus ve John Stuart Mill olarak kabul edilmektedir. Bu ekonomistler, üretim ve mübadelenin doğal yasaları tarafından yönetilen, büyük ölçüde kendi kendini düzenleyen sistemler olarak piyasa ekonomilerine dair bir teori üretmişlerdir.

<span class="mw-page-title-main">C. H. Douglas</span>

Clifford Hugh “C. H.” Douglas, İskoç asıllı İngiliz mühendis ve Sosyal Kredi ekonomik reform hareketinin öncüsüdür.

<span class="mw-page-title-main">Ekonomik değer</span> bir mal veya hizmetin ekonomik bir temsilciye sağladığı faydanın ölçüsü

Ekonomide ekonomik değer, bir mal veya hizmetin ekonomik aktöre sağladığı faydanın bir ölçüsüdür ve paranın değeri, bu tür bir faydayı güvence altına almak için finansal veya diğer kaynakların etkili bir şekilde kullanılıp kullanılmadığının değerlendirmesini temsil eder. Ekonomik değer genellikle para birimleriyle ölçülür ve bu nedenle yorum şu şekildedir: "Bir kişinin bir mal veya hizmet için ödemeye razı olduğu ve ödeyebileceği maksimum para miktarı nedir?" Paranın karşılığı genellikle "daha iyi" veya "paranın karşılığının en iyi değeri" gibi karşılaştırmalı terimlerle ifade edilir, ancak aynı zamanda bir anlaşmanın paranın karşılığını verip vermediği gibi mutlak terimlerle de ifade edilebilir.

Ürün Yaşam Dönemi, 1966'da Raymond Vernon tarafından geliştirilmiştir. Teknolojik Açık Teorisi'nin daha çok gelişmiş hali olarak ifade edilebilir. Teoriye göre esas alınan noktalardan birisi, her ürünün belli bir yaşam süresi vardır ve bu sürede 5 farklı aşamadan geçmektedir:

<span class="mw-page-title-main">Artan oranlı vergi tarifesi</span>

Artan oranlı vergi, vergi matrahı arttıkça matraha uygulanan oranı da artan bir vergi tarifesi türüdür. Örneğin, yıllık 20.000 TL gelire %10 vergi oranı uygulanırken 30.000 TL gelire %15 vergi oranı uygulanması durumunda artan oranlı vergi söz konusudur.

<span class="mw-page-title-main">Tüketim teorileri</span>

Tüketim teorileri, mikroekonomideki temel kavramdır. Tüketim teorilerinde çeşitli ekonomik kararlar incelenir. Fayda tüketim teorisinin temellerinden biridir. Tüketim sisteminde ana faktör imalatçılardır.Tüketim konusunda arz ve talep önemlidir.Tüketici talep eder.Üretici arza sunar.

Emek sömürüsü, en geniş anlamıyla bir failin diğer bir failden haksız menfaat sağlaması olarak tanımlanan bir kavramdır. İşçiler ve işverenleri arasında bir güç asimetrisine veya eşit olmayan değer alışverişine dayanan adaletsiz bir sosyal ilişkiyi ifade eder. Sömürü hakkında konuşurken, sosyal teoride tüketimle doğrudan bir ilişki vardır ve geleneksel olarak bu ilişki, sömürüyü, aşağı konumları nedeniyle başka bir kişiden haksız bir şekilde yararlanmak ve sömürene güç vermek olarak etiketler.

Cournot rekabeti, şirketlerin üretecekleri çıktı miktarı üzerinde rekabet ettikleri, birbirlerinden bağımsız olarak ve aynı anda karar verdikleri bir endüstri yapısını tanımlamak için kullanılan ekonomik bir modeldir. Adını, bir kaynak suyu ikilisindeki rekabeti gözlemlemekten ilham alan Antoine Augustin Cournot'tan (1801-1877) almıştır. Aşağıdaki özelliklere sahiptir:

<span class="mw-page-title-main">Jules Dupuit</span> Fransız ekonomist (1804-1866)

Arsène Jules Étienne Juvenel Dupuit, İtalya doğumlu bir Fransız inşaat mühendisi ve ekonomisttir.

Neoklasik iktisat, mal ve hizmetlerin üretim, tüketim ve değerlemesinin (fiyatlandırma) arz ve talep modeli tarafından yönlendirildiğinin gözlemlendiği bir ekonomi yaklaşımıdır. Bu düşünceye göre, bir mal veya hizmetin değeri, geliri kısıtlı bireyler tarafından faydanın ve üretim maliyetleriyle karşı karşıya olan ve mevcut bilgi ve üretim faktörlerini kullanan firmalar tarafından kârın varsayımsal maksimizasyonu yoluyla belirlenir. Bu yaklaşım genellikle rasyonel seçim teorisine başvurularak gerekçelendirilmiştir.

Tüketici tercihi kuramı, tüketicinin isteklerini doyurmak için rasyonel kararlar alacağı varsayımına dayalı, tüketicinin kişisel tercihlerine ve bütçe kısıtlamasına göre nasıl ve neden seçim yapacağını anlamaya çalışan mikroekonomi dalıdır.