İçeriğe atla

Karbondioksitin jeolojik depolanması

CO2 emisyonunun temel kaynakları arasında fosil yakıt kullanılan termik santraller, demir-çelik, şeker ve çimento fabrikaları ve rafineriler gibi endüstriyel tesisler yer almaktadır. Atmosferdeki CO2 miktarını azaltmak için; enerji tasarrufu ve enerji verimliliğinin sağlanması, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının teşvik edilmesi, alternatif enerji teknolojilerinin ve enerji üretiminde sıfır CO2 emisyonu için metotların geliştirilmesi ve CO2'nin yeraltında jeolojik depolanması gibi seçenekler bir arada uygulanmalıdır. Dünyadaki doğal CO2 rezervuarlarının varlığı, yeraltında CO2'nin güvenli bir şekilde uzun süre depolanabileceğinin kanıtıdır.[1]

Türkiye’ de CO2 için jeolojik depolama sahaları var mıdır?

Petrol üretimini arttırıcı bir metot olarak, Türkiye'deki en büyük doğal CO2 sahası olan Dodan Sahası'ndan 1985 yılından beri CO2 boru hattı ile taşınmakta ve Batı Raman Sahası'na CO2 enjeksiyonu sürdürülmektedir.[2] Türkiye'de CO2 depolanması için uygun jeolojik ortamların belirlenmesi ve 500 MW üzerinde kurulu gücü olan termik santral, çimento, demir çelik ve şeker fabrikalarından ve rafinerilerden açığa çıkan CO2 emisyonlarının hesaplanması, seçilecek jeolojik yapılardaki depolama kapasitesinin belirlenmesi ve seçilen bir sahada CO2'nin yeraltına depolanmasının detaylarının jeolojik ve sayısal model ile incelenerek ekonomik analizinin yapılması amacıyla bir proje yürtülmüştür.[3] Bu çalışmada, doğal CO2 sahası olan Dodan sahası ile petrol üretim sahaları öncelikle düşünülmesi gereken yerler olarak görülmüştür. Derin akiferler mevcut olmakla beraber verilerin azlığı bu yapılarda detay inceleme yapmadan CO2 depolamanın yapılamıyacağı sonucuna varılmıştır. Emisyonlardan kaynaklanan CO2'nin yeraltında jeolojik depolanması için emisyon kaynaklarından CO2'nin yakalanması ve diğer emisyon gazlarından ayrıştırılması gerekmektedir. Ayrıştırılan CO2 yeraltında depolanacağı yerlere tankerlerle veya boru hattı ile taşınmaktadır.

CO2’nin jeolojik depolanması

CO2'nin jeolojik depolanması karbon yakalama ve depolama teknolojisinin temel aşamalarından biridir. Büyük ölçekli CO2 depolama için en uygun olarak değerlendirilen iki temel seçenek;

1. Petrol ve gaz üretimlerinden dolayı rezervuar özellikleri iyi tanımlanmış ve ekonomik ömrünü tamamlanmış doğal gaz ve petrol sahaları,
2. İçme suyu olarak uygun olmayan ve deniz suyundan bile daha fazla tuzlu su içeren derin akiferlerdir.

Kömür ve bazalt yatakları gibi halen araştırılmakta olan diğer seçenekler gelecekte daha fazla depolama olanağı sağlayabilecektir.

CO2, enjeksiyon kuyuları aracılığı ile gözenekleri ve/veya çatlakları bulunan derin formasyonlara basılır. CO2, önceden gözeneklerde bulunan akışkanın (doğal gaz, su veya petrol) yerini almış veya bu akışkanı sıkıştırmış olur. Yüksek gözeneklilik ve geçirgenliğe sahip kayaçlar uygun depolama formasyonlarıdır. Bu formasyonlar, genellikle sedimanter havzalarda bulunmakta ve sedimanların jeolojik zamanlarda istiflenmesinden meydana gelmektedir. Aynı havza içinde yer alan ince taneli geçirimsiz sedimanlar geçirimli ve depolamaya uygun formasyonlar arasında bariyerler oluşturmaktadır. Mevcut petrol, doğal gaz ve hatta saf CO2 rezervuarları, akışkanları milyonlarca yıl boyunca kaçak olmadan tutma potansiyellerini kanıtlamaktadır.

Yeraltı katmanları, rezervuarlar ve örtü kayaçlar heterojen, düzensiz dağılım gösteren kırıkları olan karmaşık yapılardır. Bu nedenle, uzun vadeli CO2 depolama amacıyla önerilen yeraltı yapısının uygunluğunu belirlemek için saha hakkında kapsamlı bilgi ve yer bilimi deneyimi gerekmektedir.

Olası CO2 depolama rezervuarları, pek çok kriteri sağlamak zorundadır. Başlıca kriterler;

• yeterli gözeneklilik, geçirgenlik ve depolama kapasitesi,
• geçirimsiz örtü kayacın varlığı- örneğin; CO2’nin yukarı doğru göç etmesini engelleyecek kil, kil taşı, marn ve tuz kayası,
• Jeolojik kapanların varlığı : Örneğin kubbe şeklinde örtü kayaç gibi , depolanan formasyon içinde CO2 göçünün alanını kontrol etmek için,
• Fazla miktarda, sıkıştırılmış CO2’nin depolanması için yeterli yüksek basınç ve sıcaklığı sağlayacak olan 800 m’den fazla bir derinlik,
• depolama rezervuarının içme suyu rezervuarı olmaması.

Depolama potansiyelinin örnekleri

Yukarıda belirtilen kriterleri sağlayan bir alana örnek, İngiltere'den Polonya'ya kadar uzanan Güney Permiyen Havzası'dır. Kumlar, jeolojik zamanlarda değişik dönemlerde çökelmişlerdir. Sedimanlar, bazı gözenek boşluklarını tuzlu su veya doğal gaz ile dolu olarak bırakan kayaç oluşum aşamalarından etkilenmektedir. Ara katmanlarda olan kil, jeolojik etmenlerle sıkışmakta, geçirimsiz tabakalara dönüşmekte ve akışkanın yükselmesini engellemektedir. Kumtaşlarının çoğu CO2'nin yoğun fazda depolanması için yeterli basınca sahip 1 ila 4 km arasındaki derinliklerde yer almaktadır. Bu derinlik aralığında, formasyon sularındaki tuz içeriği yaklaşık 100 g/l'den 400 g/l'ye kadar artmaktadır (başka bir ifadeyle; deniz suyundan çok daha tuzludur). Tuz hareketleri ile formasyonların yukarı doğru kubbe şeklinde yükselmesi ile bu havzada yüzlerce yapı meydana gelmiş ve bunlar doğal gaz için kapan oluşturmuştur. Bu kapanlar, uygun CO2 depolama sahalarının aranması ve pilot projeler için hedeftir.

Depolama kapasitesi

CO2 depolama kapasitesi tahminleri büyük ölçüde yaklaşık olup potansiyel olarak uygun formasyonların dağılımına bağlıdır. Depolama kapasitesi; sahaya özgü heterojenite ve gerçek jeolojik yapıların karmaşıklığı da göz önüne alınarak, kaba tahminler için ulusal ölçekten, artan hassasiyete sahip hesaplamalar için ise, havza ve rezervuar ölçeklerine kadar uzanan farklı ölçeklerle değerlendirilebilir.Depolama kapasitesinin çeşitli seviyeleri genellikle aşağıdaki başlılar halinde ayırt edilebilir.

Hacimsel kapasite

Potansiyel olarak uygun depolama formasyonlarının dağılımına, kalınlığına ve gözeneklilik gibi diğer özelliklerine bağlı olarak depolama kayacındaki mevcut gözenek hacmi tahmini,

Jeoteknik kapasite

Genellikle formasyon özellikleri, akışkanlar ve muhtemel enjeksiyon stratejileri gibi rezervuar ve örtü kayaç özellikleri ile ilgili daha ileri bilgiler dikkate alınarak yapılan sahaya özgü tahminler. Bu tahminler, CO2 enjeksiyonu ve yeraltı yapısındaki göçünün sayısal simülasyonu için sahaya özgü detaylı bilgi gerektirmektedir.

Uygulanabilir kapasite

Son olarak, sosyo-ekonomik faktörler, uygun bir sahanın gerçekte CO2 depolama için kullanılıp kullanılmayacağını belirler. Bu faktörler arasında; uygun CO2 kaynağının bulunması, depolama maliyeti, yükümlülükler, yasal altyapı ve toplumun kabulü yer almaktadır. Depolama kapasitesi üzerindeki, jeoteknik olmayan bu etkilerin tahmini ve açıklanması zordur.

Sonuç olarak, CO2 depolama için Avrupa'daki kapasitenin yüksek, aynı zamanda derin tuzlu akiferler için belirsizliklerin de çok olduğunu söyleyebiliriz. Akiferler büyük tesisler için onlarca yılın üzerindeki sürelerde depolama kapasitesi sunabileceklerdir. Şimdiye kadar yapılan ve güncellenecek olan Avrupa'daki depolama kapasitelerinin haritalandırılması çalışması, üye devletlerde yapılan bağımsız araştırmalar ile Avrupa için geniş çapta sürdürülen Avrupa Birliği CO2STOP projesi araştırmalarına bağlıdır.

Kaynakça

  1. ^ "Karbon yakalama teknolojisi nedir ve dünyayı kurtarabilir mi?". BBC News Türkçe. 25 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Nisan 2022. 
  2. ^ Sahin, Secaeddin; Kalfa, Ulker; Celebioglu, Demet; Duygu, Ersan; Lahna, Hakki (12 Haziran 2012). "A Quarter Century of Progress in the Application of CO2 Immiscible EOR Project in Bati Raman Heavy Oil Field in Turkey" (İngilizce). OnePetro. doi:10.2118/157865-MS. 
  3. ^ "Assessment of CO2 Storage Potential in Turkey, Modeling and a Prefeasibility Study for Injection into an Oil Field". 25 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. 

Dış bağlantılar

http://www.co2geonet.com 18 Ekim 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. - CO2'nin Jeolojik Depolanması üzerine Avrupa Mükemmeliyet Ağı

http://www.cgseurope.net 26 Ocak 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. – CO2'nin Jeolojik Depolanması üzerine Ortak Avrupa Koordinasyon Çalışması

https://web.archive.org/web/20120916012114/http://co2depolama.labkar.org.tr/home.html

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Hidrojen depolama</span>

Yapılan araştırmalar sonucunda, mevcut koşullarda hidrojenin diğer yakıtlardan yaklaşık üç kat daha ucuz olduğu ve yaygın bir enerji kaynağı olarak kullanımının, hidrojen üretiminde maliyeti düşürücü teknolojik gelişmelere bağlı olacağı ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte, ihtiyaç fazlası elektrik enerjisinin hidrojen olarak depolanması günümüz için geçerli bir alternatiftir. Bu tarzda depolanan enerjinin yaygın olarak kullanılabilmesi, biraz da yakıt piline dayalı otomotiv teknolojilerinin geliştirilmesine bağlıdır.

<span class="mw-page-title-main">Petrol</span> doğal olarak oluşan yanıcı sıvı

Petrol, neft ya da yer yağı, hidrokarbonlardan oluşmuş, sudan yoğun kıvamda, koyu renkli, arıtılmamış, kendisine özgü kokusu olan, yer altından çıkarılmış doğal yanıcı mineral yağı. Latincede taş anlamına gelen "petra" ile yağ anlamına gelen "oleum" sözcüklerinden oluşmuştur.

Yer altı suyu seviyesi veya yer altı su tablası iki zon arasında atmosfer basıncı ile su basıncının eşit olduğu yüzeye denmektedir.

Hidrojen ekonomisi, taşıtların ve elektrik dağıtım şebekesinin dengelenmesi için ihtiyaç duyulan enerjinin, hidrojen (H2) olarak depolandığı, varsayılan bir gelecek ekonomisidir.

<span class="mw-page-title-main">Zeolit</span>

Zeolitler kristal yapıda hidrasyona uğramış aluminyum silikatlardır.

<span class="mw-page-title-main">Akifer</span>

Ekonomik olarak önemli miktarda suyu depolayabilen ve yeterince hızlı taşıyabilen (iletken) geçirimli jeolojik birimlerdir. Akiferler, yer altı sularını tutması ve çekilebilmesi için, yüksek porozite (gözeneklilik) ve permeabiliteye (geçirgenlik) sahip olmalıdır. Pekişmemiş kumlar ve çakıllar, kum taşları, konglomeralar, kireç taşları, dolomitler, bazalt akıntıları, çatlaklı plütonik ve metamorfik kayaçlar akifer olarak nitelendirilen kayaçlardır.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı</span> şirket

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Türkiye'de bir petrol şirketidir.

<span class="mw-page-title-main">Petrol ve doğalgaz mühendisliği</span>

Petrol ve doğal gaz mühendisliği, ham petrol veya doğal gaz gibi hidrokarbonların üretimi ile ilgili faaliyetlerle ilgilenen mühendislik dalıdır. Petrol arama ve üretimi ile doğal gaz endüstrisinin kaynak sektör içerisinde yer aldığı kabul edilir. Yer altı kaynaklarının keşfi ile petrol ve doğal gaz endüstrisi olmak üzere, mühendisliğin iki ana disiplini bulunmaktadır. Her iki disiplinde yer altındaki hidrokarbon rezervlerinin, ekonomiye olan katkısını arttırmaya odaklanmaktadır. Petrol mühendisliği çok yüksek gözenekli kayalar içerisindeki yağ, su ve gazın fiziksel davranışları konusuna ayrıntılı bir anlayış getirerek, bu kaynağın geri kazanılabilir hacminin tahmin edilmesi üzerine odaklanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Artezyen</span>

Artezyen terimi, su seviyesi başlangıçta karşılaşılanın üstünde olan kuyulardaki yer altı suyunun yükseldiği durumlar için kullanılır. Artezyen sözcüğü, Fransa'da; 1126 yılında Avrupa'da ilk artezyen kuyusunun açıldığı ve bugün de hala akmakta olan Calais yakınındaki Artois bölgesi ve kasabasından gelir.

<span class="mw-page-title-main">Doğalgaz</span> yanıcı gazlardan oluşan fosil yakıt türü

Doğalgaz yer kabuğunun içindeki fosil kaynaklı bir çeşit yanıcı gaz karışımıdır. Bir petrol türevidir. Yakıt olarak önem sıralamasında ham petrolden sonra ikinci sırayı alır. Doğalgazın büyük bölümü (%70-90'ı), Metan (CH4) adı verilen hidrokarbon bileşiğinden oluşur. Diğer bileşenleri; etan (C2H6), propan (C3H8), bütan (C4H10) gazlarıdır. İçeriğinde eser miktarda karbondioksit (CO2), azot (N2), helyum(He) ve hidrojen sülfür (H2S) de bulunur. Doğalgaz konvansiyoneldir ve konvansiyonel olmayan doğalgaz türleri arasında kaya gazı, kum gazı ve kömür gazı bulunur.

<span class="mw-page-title-main">Litostratigrafi</span>

Litostratigrafi, birimleri sedimanter, volkanik ve bunların kısmen metamorfize olmuş cinslerinin litolojilerine ve stratigrafik konumlarına göre tanımlanmış birimlerdir. Bir litostratigrafi birimi bir ya da daha fazla litoloji tipinden oluşmuş, kendi içinde bir bütünlük gösteren ve komşu birimlerden bu özelliğiyle ayrılan bir kaya birimidir. Bu birimler genellikle istiflenme kurallarına uyar ve çoğu kez tabakalıdır. Litolojik sınırların dereceli geçişli veya belirsiz olduğu durumlarda sedimanter yapılar, jeomorfolojik özellikler, mineral kapsamı, fosiller ve diğer fiziksel özellikler de bu birimlerin tanımlanmasında kullanılabilir. Fosiller bu durumda litoloji biriminin fiziksel içeriği olarak düşünülür.

Önemli bir enerji kaynağı olan petrol, aynı zamanda kimya sanayisinin de ham maddesidir. Türkiye'deki petrol yatakları fazla zengin değildir. Mevcut petrol yatakları daha çok Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Adıyaman, Batman ve Diyarbakır'dadır. Siirt, Şanlıurfa, Şırnak ve Mardin'de de petrol yatakları vardır. Üretilen petrol, Türkiye'nin ihtiyacının çok az bir kısmını (1/7) karşılamaktadır. Geri kalan kısmı dışarıdan karşılanmaktadır.

Tuz Gölü Doğalgaz Deposu, Aksaray ili, Sultanhanı ilçesi sınırlarında bulunan yer altı doğalgaz deposudur.

Yeraltı barajı, kurak ve yarı kurak bölgelerde suların, toprak yüzeyi altında depolayan baraj tipidir. Yeraltı suyunun akım doğrultusu yönünde bir baraj seti yapılarak, suyun akiferde biriktirildiği yapılardır.

<span class="mw-page-title-main">Jeolojik yapı</span>

Jeolojik yapı ya da jeolojik formasyon doğal yollarla oluşan yeryüzü şekilleri ve yapılardır. Belirli oranda kaya içerirler.

<span class="mw-page-title-main">Kaya geçirgenliği</span>

Akışkanlar mekaniğinde ve yer bilimlerinde geçirgenlik, gözenekli bir malzemenin akışkanların içinden geçmesine izin verme yeteneğinin bir ölçüsüdür. Ölçü birimine Henry Darcy'den (1803-1858) adı verilen darcy ya da milidarcy (md) denir.

Kerojen (kerogen) tortul kayaçlardaki organik maddelerin gömülme şartları etkisinde (diyajenez) olgunlaşmasıyla oluşur. Büyük organik madde zincirlerinden oluşan kerojen çözünemeyen ve yer kabuğunda açık ara en fazla bulunan organik maddedir. Kerojenin en önemli vasfı uygun gömülme koşulları altında petrol ve doğal gazın oluştuğu organik madde bileşimi olmasıdır. Bunun yanında kerojen yapısı gereği birçok çeşide sahiptir ve muhtevası bulunduğu kaynak veya rezervuar kaya ile ilgili jeolojik geçmiş için fikir verebilir.

Çökme, zemin yüzeyinin çok az yatay hareketle veya hiç yatay hareketle aniden batması veya kademeli olarak aşağı doğru çökmesidir veya iç güçlerin etkisiyle, yer kabuğunun bir bölümünün asal durumunu yitirerek alçalması. Çökme kavramı sadece aşağı doğru hareketin büyüklüğü veya alanı ile ölçülemez. Doğa ve insan kaynaklı oluşabilir. Birincisi çeşitli karst fenomenleri, permafrostun çözülmesi, konsolidasyon, organik toprakların oksidasyonu, yavaş kabuk çözgüsü, normal faylanma, kaldera çökmesi veya katı bir kabuğun altından sıvı lavlarının çekilmesi içerir. İnsan faaliyetleri, yeraltı madenciliği veya yeraltı sıvılarının ekstraksiyonunu, örnek petrol, doğalgaz veya yeraltı suyu. Zemin çökmesi jeologlar, jeoteknik mühendisleri, sörveyörler, mühendisler, şehir planlamacıları, toprak sahipleri ve genel olarak halk için küresel bir endişe kaynağıdır.

<span class="mw-page-title-main">Kaynak kaya</span>

Petrol jeolojisinde, kaynak kaya, yeterli jeolojik zaman ve ısıl şartlarda petrol ve doğalgaz oluşturabilen organik maddece zengin kayalardır.

<span class="mw-page-title-main">İsrail'de enerji</span>

İsrail'deki enerjinin çoğu fosil yakıtlardan geliyor. Ülkenin toplam birincil enerji talebi, toplam birincil enerji üretiminden önemli ölçüde daha yüksektir ve enerji ihtiyaçlarını karşılamak için büyük ölçüde ithalata dayanmaktadır. 2016 yılında toplam birincil enerji tüketimi 1.037 katrilyon İngiliz ısı birimi (304.000 TWh) veya 26.2 TEP.