İçeriğe atla

Karaz kültürü

Karaz kültürü
Karaz kültürü'in yayılımını gösteren harita.
EvreBronz Çağı
Coğrafi aralıkGüney Kafkasya, Doğu Anadolu Bölgesi, Kuzey Kafkasya
Önemli sitlerŞengavit Yerleşimi
ÖncülŞulaveri-Şomu kültürü
ArdılTrialeti kültürü

Karaz Kültürü,Erken Tunç Çağı'na (M.Ö. IV binyılın sonu – III binyıl) ait bir kültürdür. Sovyet arkeolog Boris Kuftin'in çalışmalarında ortaya konulan,[1] Geç Kalkolitik Çağ ve Tunç Çağı boyunca Doğu Anadolu Bölgesi, Transkafkasya, Azerbaycan ve Kuzeybatı İran'ı içine alan bir yayılma gösteren kültürdür.[2]

Kuftin, 1940 yılında bu kültürü ilk olarak tanımlamış ve Kura-Aras Kültürü olarak adlandırmıştır.[3] Karaz Kültürü'nün yayılma alanı kuzeyde Kuzey Karadeniz Dağları - Transkafkasya hattına, doğuda İran'daki Urmiye Gölü'ne, batıda Divriği - Kangal, Malatya - Elazığ hattına, güneyde ise Kahramanmaraş - Amik Ovası Filistin hattına uzanmaktadır.[2] Günümüzün siyasi yapılanışına göre ifade edilecek olursa, Karaz Kültürü'nün yayılma alanı Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Doğu Anadolu ve Kuzeybatı İran'dır.[4]

Adlandırma ve köken

Farklı arkeologların, farklı bölgelerdeki araştırma ve kazılarından ulaştıkları yargılara bağlı olarak Kültür'ün kökeni konusunda, dolayısıyla adlandırmada farklı görüşler vardır. Örneğin Kura Nehri ile Aras Nehri arasındaki kalan alanda kurganlarla temsil edilen bu kültüre Kuftin Kura-Aras Kültürü adını vermiştir.

İlk olarak Erzurum yakınlarındaki Karaz Höyük çanak çömlek buluntularıyla tanımlanmış olan bu kültür, kültürlerin, ilk tespit edildikleri yer adıyla anılması şeklindeki geleneğe bağlı olarak Karaz Kültürü olarak tanımlanmaktadır.[5][6] Türk arkeologlarına göre[7] Kültür'ün en eski yerleşmeleri Doğu Anadolu'da, Erzurum ve çevresidir.[8] Bu bölgede Karaz Höyük, Pulur Höyük, Güzelova Höyük ve Sos Höyük ve Büyüktepe Höyük, ilk Karaz yerleşmeleridir.

Türk arkeoloji yazınında baskın biçimde Karaz Kültürü olarak tanımlanan bu kültür farklı adlandırmalara da konu olur.[9] Bu adlandırmalar, Erken Transkafkasya Kültürü, Yanık Kültürü, Hirbet Kerak Kültürü[10] ve Doğu Anadolu'nun Bakır Çağı',[8] Bet Yerah, Trans Kafkasya'nın Eneolitik Kültürü[11] bunlardan bazılarıdır. Özellikle, kazılarda ortaya çıkarılan bazı buluntular da durumu tartışmalı hale getirmektedir. Örneğin Arslantepe Höyüğü VIA tabakasındaki büyük kent yerleşimini yıkarak yerleşen ve VIB tabakasını kuran halkın Doğu Anadolu -Transkafkasya kökenli bir halk olduğu ileri sürülmektedir. Yeniden bir köy görünümüne dönen yerleşimin bu tabakası koyu yüzlü açkılı mal buluntuları vermektedir. Kentte ortaya çıkan bu çanak çömlek geleneğinin kenti yıkıp yerleşen toplulukla bölgeye geldiği ileri sürülmektedir. Diğer yandan Tepecik / Makaraz Höyük Kalkolitik Çağ'ın sonuna tarihlenen tabakasında hem Karaz malı, hem Uruk malı, hem de İç Anadolu çanak çömleği buluntuları vermesi, Karaz Kültürü'nün bu bölgede doğduğu yönünde bir argüman olarak görülmektedir.[12] Bütün bunlara karşın, bu kültürün kendine özgü ve son derece belirgin çanak çömlek türünün ele geçtiği en eski kazı Karaz Höyük kazılarıdır. Bu noktadan hareketle Türk bilim çevreleri, Karaz Kültürü adlandırmasında karar kılmıştır.[5][13][14] Diğer yandan diğer adlandırmalar bu kültürün tüm niteliklerini ortaya koymaktan uzaktır. Fakat Erzurum çevresinde yapılan kazılarda ulaşılan buluntular bu kültürün en kuvvetli örneklerini vermektedir.[15]

Diğer yandan belirli bir bölgedeki kültürün izlenen gelişme çizgisinde, belirli bir dönemde ortaya çıkan farklı kültür ögeleri dikkat çekici olmalıdır. Örneğin Suriye ve Filistin'de Erken Tunç Çağı III süresince yerel bir gelişim vermeyen ve yerel kültürel geleneğe dayanmayan, buna karşın gelişmiş biçimde ortaya çıkan Karaz Kültürü buluntuları, daha eski haliyle Doğu Anadolu'da ve Trans Kafkasya'da görülmektedir. Örneğin Kurt Bittel Hama tabakalanması ile ilgili çalışmasında "Bu tabakanın daha sonraki yığıntılarında … Hirbert Kerak diye adlandırdığımız cinsten bol çanak çömleğe rastlanır. Onlar burada hiç yoktan apansızın çıkagelmişlerdir ve yerli bir gelişimin malı olmadıkları besbellidir." diye yazmaktadır.[16]

Karaz Kültürü'nün etnik kökeninin Hurri olduğu[13] ve gerek kronolojik, gerekse de coğrafi olarak Yakındoğu prehistoryasının en büyük kültürlerinden biri olduğu kabul edilir.[17]

Karaz Kültürü'nün ayırt edici, tanımlayıcı iki özelliği çanak çömleği ve mimarisidir.[18] Kuzeydoğu Anadolu'da Geç Kalkolitik Çağ ve Erken Tunç Çağı'nın başlarında görülen bu kültür çevre bölgelere daha geç çağlarda yayılmıştır. Örneğin Kuzey Suriye ve Filistin'e erken Tunç Çağı – Orta Tunç Çağı geçiş evresinde ulaşmıştır. Doğu Anadolu'dan yayılma esas olarak iki ana güzergâh üzerinden olmuştur. Bir güzergâh, Kuzey Mezopotamya'ya Urmiye Gölü civarı üzerinden, daha kapsamlı olan güzergâh ise Kuzey Suriye ve Filistin'e ise Elazığ - Malatya hattından olmuştu.[5][7] Karaz Kültürü, kendine özgü çanak çömlek buluntularından tespit edilmektedir. Bu Karaz çanak çömleği Doğu Anadolu'da Geç Kalkolitik Çağ'da görülmeye başlanmıştır ama, tam gelişkin şeklini Erken Tunç Çağı'nda almıştır. Bir yandan da erken Tunç Çağı ile Karaz Kültürü özdeşleşmiştir.[19]

Özellikleri

Erken Tunç Çağı'nda, neredeyse tüm Azerbaycan'ın ve Güney Kafkasya bölgesinin ova ve dağlık bölgeleri tarım ve hayvancılıkla uğraşan kabileler tarafından işgal edilip yerleşilmiştir. Bu dönemde Orta ve Doğu Güney Kafkasya, Kuzeydoğu Kafkasya, Güney Azerbaycan ve Doğu Anadolu'nun ana bölgeleri, bilimde Kür-Aras kültürü adı altında tanınan ortak maddi-kültürel mirasa sahip kabileler tarafından iskân edilmiştir. Bu kültür ilk kez 1940'larda, Kür ve Aras nehirleri arasındaki bölgelerde bulunan materyaller temelinde belirlenmiştir. O zamanlar Kür-Aras kültürü kalkolitik döneme ait kabul ediliyordu. Sonraları anlaşıldı ki, bu kültürün sınırları Kür ve Aras nehirleri arasından çok daha geniş olup, buluntular M.Ö. IV binyılın ortalarından III binyılın son çeyreğine kadar olan kronolojik bir çerçeveyi kapsayan Erken Tunç Çağı'na aittir.

Kalkolitik dönemden Erken Tunç Çağı'na Kür-Aras kültürüne geçişi doğrudan yansıtan eserler henüz tam olarak bilinmemektedir. Ancak bazı eserlerde hem Kür-Aras kültürüne hem de Kalkolitik kültüre bağlanan materyallere rastlanmaktadır. Kür-Aras kültürü yayıldığı bölgede çeşitli etnik topluluklar yaşıyordu. Bu kültürün, Kuzey Mezopotamya'da yaşayan Hurri kabileleri de dahil olmak üzere, çeşitli eski etnik gruplara ait olduğu belirtilmiştir. Aynı zamanda Kür-Aras kültürü bölgesinde en eski Türk dillerini konuşan etnik toplulukların da yaşamış olabileceği düşünülmektedir.

Azerbaycan'da Kür-Aras kültürünün kabileleri, Kalkolitik dönemde terk edilmiş bazı yerleşim alanlarına yerleşmiştir. Nahçıvan'da I. Kültepe (Babek), Avcılar tepesi, Kazak bölgesinde Babaderviş, Güney Azerbaycan'da Göytepe ve Yanıktepe bu yerlerdendir. Azerbaycan'ın diğer Erken Tunç Çağı yerleşim alanları ise yeni bölgelerde inşa edilmiştir. Bunlar arasında Gobustan ve Mingeçevir, Füzuli bölgesinde Karaköpektepe ve Güneştepe, Beylegan bölgesinde Çardaklıtepe, Celilabad bölgesinde Mişarçay, Haçmaz bölgesinde Gefle tepeleri, Şabran bölgesinde Serkertepe, Ağcabedi bölgesinde Cüttepe, Berde bölgesinde Şortepe, Ağdam bölgesinde Karahacı ve diğer yerleşim alanları sayılabilir.

Karaz Kültürü'nün ayırt edici, tanımlayıcı iki özelliği çanak çömleği ve mimarisidir.[18] Kuzeydoğu Anadolu'da Geç Kalkolitik Çağ ve Erken Tunç Çağı'nın başlarında görülen bu kültür çevre bölgelere daha geç çağlarda yayılmıştır. Doğu Anadolu'dan yayılma esas olarak iki ana güzergâh üzerinden olmuştur. Bir güzergâh, Kuzey Mezopotamya'ya Urmiye Gölü civarı üzerinden, daha kapsamlı olan güzergâh ise Kuzey Suriye ve Filistin'e ise Elazığ - Malatya hattından olmuştu.[5][7] Karaz Kültürü, kendine özgü çanak çömlek buluntularından tespit edilmektedir. Bu Karaz çanak çömleği Doğu Anadolu'da Geç Kalkolitik Çağ'da görülmeye başlanmıştır ama, tam gelişkin şeklini Erken Tunç Çağı'nda almıştır. Bir yandan da erken Tunç Çağı ile Karaz Kültürü özdeşleşmiştir.[19]

Azerbaycan'da bu döneme ait çeşitli mezar eserleri Hankendi yakınlarında ve Göygöl, Mingeçevir, Mil düzlüğü, Daşkesen bölgesi, Şemkir bölgesinde Osmanobuz, Terter bölgesinde Borsunlu, Astara bölgesinde Telmankend'de araştırılmıştır.

Güney Kafkasya'daki Kür-Aras kültürü yerleşim yerleri ortalama olarak 1–2 hektar alanı kaplamaktadır (Babaderviş, Karaköpektepe, Mişarçay, Cüttepe vb.), ancak bazı Kür-Aras kültürü yerleşim yerlerinin alanı oldukça büyüktür. Örneğin, Güney Azerbaycan'da Yanıktepe 9 hektar alanı kaplamakta olup, bu, Erken Tunç Çağı'nın bazı yerleşim yerlerinde yoğun nüfus kümelenmesini ve yüzyıllar boyunca kesintisiz yaşam tarzını yansıtmaktadır. Yerleşim yerlerinde kalın kültürel katmanların oluşumu, uzun süreli yaşam tarzı ile ilgilidir. I. Kültepe'de kültürel katmanın kalınlığı 8 metre, Karaköpektepe'de 7 metre, Mişarçay'da 4 metreden fazla, Urmiya gölünün batısında Göytepe'de ise 9 metredir. Kür-Aras kültürü yerleşim yerlerinin, bu arada Azerbaycan'daki eserlerin mimarisinde, Kalkolitik dönemde olduğu gibi, en yaygın olarak dairesel planlı evler inşa edilmiştir, ancak bazı yerleşim alanlarında dikdörtgen planlı evler de bulunmaktadır. Bu tür kerpiç evler Göytepe'de ortaya çıkarılmıştır. Yanıktepe'de bu tür evler dairesel planlı yapıları ikame etmekte olup, burada uzun süre inşaatta tek form olarak kalmıştır. Aynı durum Karaköpektepe yerleşim yerinde de kaydedilmiştir. Dairesel planlı evlerin çapı bazen 13 metreye ulaşmakta olup, genellikle çapları 3 metreden 5 metreye kadar, duvar kalınlıkları ise yaklaşık 0,5 metredir[20].

İnşaatta basit şekilli kerpiçler kullanılmıştır. Kültepe, Yanıktepe ve Mişarçay evlerinde kerpiçlerin yerleştirilme tekniği ilgi çekicidir. Bir sırada kerpiçler çift çift duvar boyunca uzunlamasına, diğer sırada ise duvarın genişliğine yerleştirilmiştir. Dairesel planlı evlerin dam örtüsü muhtemelen konik şeklinde olup, direkler üzerine inşa edilmiştir. Babaderviş'te evlerden birinin merkezinde bir direk çukuru, zemine gömülü bir kil mangal ve tuğladan yapılmış bir yükselti tespit edilmiştir[21].

Evlerin duvarları ve zeminleri genellikle kil ile sıvanmıştır. Karaköpektepe'nin Erken Tunç Çağı katmanında, önceki dönemin bazı yerleşim yerlerinde olduğu gibi, evlerde kil ile sıvanmış zeminlerin kırmızı sıva ile kaplanması vakaları kaydedilmiştir. Genellikle yaşam alanlarının merkezinde kil mangallar yerleştirilmiştir. Kültepe ve Yanıktepe yerleşim yerlerindeki bazı evlerde, duvar dibine inşa edilmiş ocakların varlığı dikkat çekicidir. Bunların iç kısmında ısıyı uzun süre koruyan kum tabakası ve alevin hareket ettiği kanallar bulunmaktadır[22].

Yanıktepe yerleşim yerinde iki katlı evlerin bulunması şüphesiz büyük önem taşımaktadır. Orada özel amaçlı yatak setleri, raflar ve tahıl sandıkları bulunmuştur. Evlerin duvarlarında asılı deri ve postların izleri kalmıştır. Tüm bunlar Yanıktepe halkının yaşam kültürünün nispeten yüksek gelişmişliğine işaret etmektedir.

Tarım hayatı

Kür-Aras kültürüne ait kabilelerin büyükbaş hayvanları koşum aracı olarak kullanmaları çeşitli kanıtlarla doğrulanmıştır. Bu kanıtlar arasında öküzlerin koşumda taklit edildiği kil figürler ve bazen okla birlikte bulunan tekerlek modelleri yer almaktadır.

Azerbaycan'daki Kür-Aras kültürüne ait yerleşim alanlarından sulama koşullarında yetiştirilen tahıl kalıntıları elde edilmiştir. Basit bir şekilde de olsa yapay sulama, bu bölgenin Kalkolitik Dönem halkı tarafından da biliniyordu. Azerbaycan'da yapay sulama ile birlikte özellikle dağlık bölgelerde kuru tarım ön planda yer alıyordu. Kür-Aras kültürüne ait kabileler buğday ve arpa, darı ve keten, baklagillerden ise nohut yetiştiriyorlardı. Nohut, Kültepe ve Babaderviş'te bulunmuştur[23].

Zanaatkarlık

Kür-Aras dönemi, yerel maden yataklarının geniş kullanımı ve metal işçiliğinin yüksek gelişim seviyesi ile karakterizedir. Azerbaycan'da zengin Gedebey, Karabağ ve Balaken bakır madenleri bilinmektedir. Kür-Aras kültürüne ait buluntularda, ayrı ayrı külçe eritme yerlerinin tespit edilmesi, Erken Tunç Çağı'nda Güney Kafkasya'da bakır madenciliğinin yapıldığını açıkça kanıtlamaktadır[24].

Azerbaycan'daki birçok yerleşim yerinden metal üretimiyle ilgili çeşitli nesneler geniş bir şekilde temsil edilmiştir. Bu nesneler genellikle bakır-kurşun alaşımından yapılmış bronzdan üretilmiştir, ancak bazı nadir nesnelerde kalay alaşımı bulunmaktaydı.

Kafkasya'da bakır-bronz metalurjisinin gelişmesinde ve ilerlemesinde Ön Asya ülkelerinin muhtemelen bir etkisi olmuştur, ancak Kür-Aras kültürü döneminde Kafkasya, Avrasya'da bağımsız ve önemli metal üretim merkezlerinden birine dönüşmüştür[25].

Metal eşyaların spektral incelemesi, çoğunun bakır-kurşun alaşımı içerdiğini göstermiştir. Eski ustalar, eşyaların kullanım amacına bağlı olarak bunlara çeşitli miktarlarda kurşun katıyorlardı. Bakırın eritilmesi için yüksek (1083 °C) bir sıcaklık gerekiyordu, ancak başka bir metal (kurşun, kalay, nikel vb.) karıştığında erime derecesi düşer ve metal işleme işlemleri biraz kolaylaşırdı. Eski ustalar bu bilgiyi öğrendikten sonra bronzun diğer bir özelliğini de keşfettiler: bronz, bakırdan daha serttir ve daha düşük bir sıcaklıkta (700 °C) erir. Aynı zamanda, çok fazla kurşun içeren nesnelerin kırılgan olduğu belirlenmiştir. Tarımda kullanılan metal aletlerde ve Erken Tunç Çağı'na ait buluntularda bulunan silahlarda az miktarda kurşun (%4-5 oranında) karıştırılması bu sebeple açıklanabilir[26].

Zanaat dallarından arkeolojik buluntularla en zengin şekilde temsil edilen seramikçilik olmuştur. Güney Kafkasya'nın Erken Tunç Çağı seramik ürünleri, Kür-Aras kültürünü belirleyen temel unsurlardan biridir. Kalkolitik Dönem seramik ürünlerinden kalitesi, teknik işçiliği ve formlarının çeşitliliği açısından farklılık göstermektedir. Erken Tunç Çağı buluntularında henüz kil kapların üretimi ile ilgili üretim merkezleri ortaya çıkarılmamıştır. Muhtemelen seramik atölyeleri yerleşim alanlarının dışında bulunmaktaydı. Mişarçay yerleşiminde şu ana kadar tek bir seramik fırını kalıntısının alanın karşısında bulunması bunu kanıtlamaktadır. Fırında kil sapan taşlarının pişirilmesi işlemi nedense tamamlanmamış, fırın büyük ölçüde tahrip edilmiştir. Fırından kalan kısımda birçok yarı pişmiş kil sapan taşı ve sönmüş fırının kırmızıya boyanmış duvar parçaları bulunmaktadır. Kür-Aras kültürüne ait kap-kacaklar genellikle kum karışımlı iyi yoğrulmuş kilden yapılmıştır[27].

Kür-Aras kültürüne ait seramik ürünlerinde süslemeler özel bir ilgi uyandırmaktadır. Burada kabartma, baskı ve kazıma yöntemleriyle yapılmış çift spiral, konsantrik daireler, baklava dilimi, üçgen desenler, şematik kuş ve hayvan figürlerine rastlanmaktadır. Zengin süslemelere sahip kap-kacaklar Babaderviş ve Yanıktepe yerleşim alanlarından elde edilmiştir. Babaderviş'te Kür-Aras seramik ürünlerinde kullanılan tüm süsleme yöntemleri ve motiflerine rastlanmaktadır. Yanıktepe kaplarında ise süslemeler tamamen kazıma yöntemiyle yapılmıştır. Burada, Kür-Aras kültürünün diğer yerleşim alanlarında olduğu gibi, kapların üst kısmı, bazen de boyunları süslemelerle bezenmiştir[28].

Seramik sanatının gelişim seviyesi, çeşitli formlarda küçük minyatür kaplardan tahıl saklama kaplarına kadar geniş bir yelpazede kendini göstermektedir. Tipik formlar çömlek, bardak, kâse, çömlek ve benzerlerinden oluşmaktadır. Bu dönemde yarım küre şeklinde saplı kil kapakların geniş üretimi başlamış ve Kür-Aras kültürünün karakteristik özelliklerinden biri haline gelmiştir. Mangal ve çeşitli ocak ayaklarının yapımı da Erken Tunç Çağı'nın seramik ürünleri üretiminde özel bir yer tutmaktadır. Diğer birçok karakteristik eşya gibi, bunlar da bu kültürün çöküşüyle birlikte kullanımdan çıkmıştır.

Karaz çanak çömleği tek renkli (monokrom), astarlı ve açkılıdır. Süslemeler çizgilerden oluşur. Bu çizgiler genellikle spiral, paralel ya da kesişen çizgilerdir. Yiv, oluk ve kabartma teknikleriyle uygulanmış olurlar. Karaz seramiği çoğu kez "koyu yüzlü açkılı mal" tanımlamasıyla ifade edilir. Bu tanımlamayla bir yandan yüzey renginin koyu renk ya da kirli görünümde olduğu, diğer yandan da açkılı olmaları ifade edilmektedir. Açkı, Karaz çanak çömleğinin yayıldığı yer yerde görülen ortak özelliğidir hem de diğer çanak çömlekten ayırt ediği niteliğidir.[18]

Kür-Aras kültürüne ait kabilelerin gelişmiş zanaat dallarından biri de dokumacılık olmuştur. Bu nedenle büyükbaş hayvanların kemiklerinden kesilmiş ve ortasında delik açılmış iğne başlarına her Kür-Aras kültürü yerleşim alanında rastlanmaktadır. İğne başlıkları bazen kil veya taştan yapılmıştır. Erken Tunç Çağı'nda ip eğirme sanatı için iğne başlıkları temel araç olmuştur. Dönemin kaplarında defalarca kumaş izlerine rastlanmıştır[29]

Ayinler ve Gelenekler

Azerbaycan'da ve genel olarak Güney Kafkasya'da, Erken Tunç Çağı ritüelleri, gelenekleri ve diğer alanlarda yeni özelliklerin ortaya çıkması ile karakterize edilir. Üretici güçlerin gelişimi, ekonomik ve sosyal hayatta kadının konumunun önemli ölçüde zayıflamasına neden olur. Maddi varlığa sahip olan, aile ve soyun liderliğini üstlenen erkeğin toplumdaki rolü ise büyük ölçüde artar, bu da kadına tapınma temelini sarsar. Bununla bağlantılı olarak erkek figürlerine tapınma ortaya çıkar. Erkek figürlerine tapınma, ateş kültüyle ilişkilendirilir. Üretkenliğin sembolü olarak, kil mangallar ve sacayağı figürleri üzerinde erkek özelliklerini yansıtan tasvirlerin kullanıldığı örnekler bilinmektedir. Cenaze geleneklerinde de erkek figürüne tapınma açıkça gözlemlenir. Kabile liderleri, ölüm sonrası büyük bir törenle uğurlanır ve mezarları üzerine büyük tümsekler (kurganlar) inşa edilir.

Erken Tunç Çağı'nda cenaze geleneklerinde de değişiklikler görülür: Ölüler hiçbir yerde yerleşim alanlarında gömülmez, özel olarak seçilmiş yerlere taşınırdı. Bu mezarlıklarda, aile ve soyun üyelerine ait mezar yapıları inşa edilirdi. Bu yapılar, görünüşe göre, aile üyelerinin ölümden sonra da yaşamaya devam edeceği inancıyla bağlantılıdır.

Hankendi'de incelenen kurganların her birinde 40-50 ölü gömülmüştü. Bu kurganların mezarlarında, etrafı küçük bir hendekle çevrili, çapı 4,5 metreye ulaşan dairesel alanlar bulunuyordu. Burada bükülü, oturur pozisyonda ve sırt üstü uzatılmış cesetlere rastlanmıştır. Birçok durumda, ölülerin başı altına kil kaseler veya taşlar konulmuştur.

Gömülenler, sağlığında kullandığı eşyalarla, ayrıca taş, metal ve kemikten yapılmış aletlerle, altın ve diğer süs eşyalarıyla, yiyeceklerin konulduğu kap-kacaklarla birlikte gömülmüştür. Burada keçi iskeletine de rastlanmıştır. Hankendi kurganlarının birinin incelenmesi, Azerbaycan'ın Erken Tunç Çağı'nda bu bölgede yaşayan halkın cenaze geleneklerinin ve dini inançlarının ilginç özelliklerini ortaya çıkarmıştır. Mezar alanının bir yarısında ölüler sadece gömülürken diğer yarısında ölüler yakılmıştır. Bu dönemde ölü yakma geleneği, Genceçay havzası buluntularından da bilinmektedir. Burada kurgan mezarlarının dairesel alanı hendekle çevrilmiştir. Hendeklerin birinde, 22 direk kullanılarak alanın etrafına bir duvar örülmüştür. Başka bir kurganda mezar duvarı taşla örülmüştür. Bu kurganların mezarlarında ölü yakma geleneği gözlemlenmiştir. Gence şehri yakınlarındaki bir kurgan mezarında, insan kemikleri, odun kömürü, kül, kap parçaları, taşlar ve diğer kalıntılar güçlü yanmadan kaynaklanan sert bir kütle oluşturmuştur.

Göygöl bölgesinde bir kurganda ise ölü yakma işlemi düz bir taş üzerinde gerçekleştirilmiştir, burada çok sayıda odun kömürü, kül ve yanmış insan kemikleri kalmıştır. Ölü yakma geleneği Azerbaycan'da Oğuz ve Gebele bölgelerinde de kaydedilmiştir. Gebele yakınlarında incelenen iki kurgan mezarında kömür ve kül kalıntılarının bulunmaması, ölülerin yakılmasında yağ veya petrol kullanıldığını düşündürmektedir. İki mezarda 26 ölü yakılmıştır. Mezarların birinin doğu kısmında, büyük olasılıkla cenaze töreni ile bağlantılı olarak taş döşeme yapılmıştır.

İlginçtir ki, Kafkasya'nın diğer bölgelerinde bu dönemde böyle bir cenaze geleneği yaygın değildi. Irak hariç, Eski Doğu ülkelerinde de bu gelenek bilinmiyordu. Mezopotamya tarihinde, ilk kez, ölü yakma geleneği Kuzey Irak'ta Halaf kültürüne ait II Yarımtepe yerleşiminde gözlemlenmiştir. Azerbaycan'da ölü yakma, ölü gömme geleneği ile birlikte, sonraki dönemlerde de uygulanmaya devam etmiştir. Ölü yakma geleneği, yalnızca bireysel mezarlarda değil, örneğin Erken Tunç Çağı'na ait bir Xoşbulaq kurganlarında da gözlemlenmiştir. Ölülerin kitlesel olarak yakılması, Şemkirçay'ın Kur Nehri'ne döküldüğü Osmanbozu adlı yerde ve aynı zamanda Terter bölgesinin Borsunlu köyü yakınlarındaki kurganlarda tespit edilmiştir. Ölü yakma geleneği, Azerbaycan'ın Büyük ve Küçük Kafkasya bölgesi arasında MÖ III. binyılda geniş bir alanda yerleşmiş olan Azerbaycan halkının güçlü etnik özelliklerinden biri olarak görülmelidir. Erken Tunç Çağı halkının yaşamında bir dizi inanç ve dini gelenekler güçlenmiştir. Örneğin, Babaderviş yerleşim yerinde bir kuyu, yanmış öküz kemikleriyle doluydu. Öküzün kurban edilmesi ile ilgili bir ritüelde yakıldığı düşünülebilir.

Kür-Aras kültürü yerleşim yerlerinde, evcil hayvanların, özellikle de büyük önem verilen öküzün kil figürlerine defalarca rastlanmıştır. Babaderviş evlerinden birinde ocak kenarında orijinal biçimli iki öküz figürü bulunmuştur. Başka bir evde, ocak kenarında öküz boynuzlarını taklit eden kil sacayağı figürlerine rastlanmıştır. Boynuz şeklinde sacayağı ve öküz figürlerinin sıkça bulunması, öküze tapınmanın Transkafkasya'da yaygın olduğunu göstermektedir. MÖ III. binyılın son çeyreğinde Kür-Aras kültürünün çöküşüyle birlikte, Azerbaycan'ın ve komşu ülkelerin tarihinde yeni bir dönem başlamıştır.

İlişkiler

Kür-Aras kültürünün öne çıkan maddi mirasında birçok formanın ve örneğin tekdüze olması dikkat çekicidir. Bu duruma kabileler arasındaki sürekli ve aktif ilişkiler olanak sağlamıştır. Bu süreçte yarı-göçebe hayvancılıkla uğraşan kabileler büyük rol oynamıştır. Yaşam tarzları sayesinde teknik ve kültürel yenilikleri yaymak zorundaydılar. Değişim düzenli hale geldi. Tarım ve hayvancılık faaliyetlerinden elde edilen fazla ürün, başlıca değişim aracı oldu. Çiftçiler, değişimi genellikle tahıl ve zanaat ürünleriyle yapıyorlardı. Karşılığında ise hayvan, yün, süt ürünleri ve bakır külçesi alıyorlardı.

Bakır metalurjisinin gelişmesiyle birlikte devegözünün ekonomi ve günlük hayattan çekilmesi, kabileler arasındaki değişimde önemini yitirmesine neden oldu. Kafkasya'da tunç endüstrisinin gelişiminin başlangıç aşaması, Ön Asya ile temas sırasında gerçekleşti. İlk Tunç Çağı'nda Kafkasya'ya çeşitli şekillerde özellikle metal eşyalar girdi ve ya da bu eşyaların formları benimsendi. Bu nedenle, Kafkasya'nın bazı ana tunç eşya tiplerinin yalnızca birbirine benzemesi değil, aynı zamanda bu bölgenin dışındaki kalıntılarda bulunan materyallerle de benzerlik taşıması şaşırtıcı değildir. Bu dönemde Kafkasya'da destekli mızrak uçları yaygındı. Bu tür uçlar Ön Asya'nın birçok bölgesinde biliniyor ve orada sadece tunçtan değil, aynı zamanda altın ve gümüşten de yapılıyordu. Azerbaycan'da Lenkeran ovasından Kuzey Kafkasya'daki Prikuban bölgesine kadar, tipolojik olarak Ön Asya'nın İlk Tunç Çağı örneklerine benzeyen yassı iskenar baltalar yaygındı. Astara bölgesindeki bir tümülüste destekli mızrak ucu ile birlikte iki iskenar balta bulundu. Bu tümülüsteki metal eşyalar antimuanlı tunçtan yapılmıştı, ancak bazı örneklerde antimuandan başka az miktarda kalay da vardı.

Bilindiği gibi, Kafkasya ve çevre bölgelerde kalay yatakları bulunmamaktadır. Bu nedenle, Kafkasya'da bulunan kalay alaşımlı eşyalar buraya kalayın, belki de bazı kalay alaşımlı tunç ürünlerin dışarıdan gelmesiyle açıklanabilir. Babaderviş yerleşim yerinden bulunan kancalı tunç eşya, Karabağ tümülüslerinden birinde bulunan tunç hançer bıçağının içeriğinde kalay alaşımı bulunması onların veya alaşımın ithal edilmiş ürünlere ait olduğunu gösterir.

Kültepe'den bulunan dört dilli, nikel ve antimuan alaşımlı bir iğne dikkat çeker. Nikel alaşımlı eşyalar Kuzey Kafkasya'da Maikop kültürü kalıntılarından bilinmektedir. Ancak kalay gibi nikel de Kafkasya'nın maden yataklarında bulunmaz. Kafkasya'nın İlk Tunç Çağı kalıntılarında rastlanan bakır-nikel alaşımlı eşyalar muhtemelen Ön Asya ile bağlantılıdır. Bu eşyalar muhtemelen Umman'da üretilmiş metallerden yapılmıştır.

Yerel kabilelerin güneyle sıkı bağlantıları, değerli metalden yapılmış eşyalarda kendini gösterir. Azerbaycan'da bu eşyalar mezar kalıntılarından elde edilmiştir. Hankendi yakınlarında bir tümülüste üzeri altın kaplama yuvarlak üç boncuk bulunmuştur. Orada başka bir tümülüste, ölünün başının altında, Güney Mezopotamya'daki Ur mezarlarında bulunan süslemelere benzeyen, altın bir plaka şeklinde bir küpe bulunmuştur. Karabağ'da Haçınçay kıyısındaki tümülüste kabartma desenli altın bir boru ve telden yapılmış spiral altın süslemeler bulunmuştur. Hoşbulak'ta İlk Tunç Çağı tümülüsünde ölünün şakak kemikleri yanında, birbirine geçirilmiş ince tellerden yapılmış iki çift küpe bulunmuştur. Bunlardan biri altından, diğer üçü ise altın alaşımlı gümüşten yapılmıştır.

Bu dönemde Azerbaycan ve Güney Kafkasya kabilelerinin Kuzey Kafkasya ile karşılıklı ilişkileri güçlenmiştir. Büyük Kafkas Dağları'nın güney eteklerinde Kahetiya'dan Şirvan'a kadar olan bölgede birçok kalıntıda kırmızı okra kapların bulunması, Kuzey ve Güney Kafkasya kabileleri arasında geniş karşılıklı ilişkilerin varlığını doğrular. Maikop kültürü eşyalarının kimyasal analizi de bu sonuca ulaşır. Maikop kültürü tunç eşyalarının büyük çoğunluğunun Güney Kafkasya kökenli olduğu ortaya çıkmıştır. Kuzey Kafkasya kabileleri Güney Kafkasya ile sıkı temas halindeydi ve bu temas yolları aracılığıyla aldıkları metalin belirli bir kısmını Doğu Avrupa düzlüklerindeki komşularına da ulaştırıyorlardı.

Muhtemelen bu yollarla Kuzey Kafkasya'ya parlak kuyumculuk sanatı ürünleri olan çok sayıda eşya, Mezopotamya'dan altın ve gümüş eşyalar, İran'dan akik boncuklar getiriliyordu. Bu durumda Güney Kafkasya, dolayısıyla Azerbaycan, Kuzey Kafkasya ile Ön Asya bölgeleri arasında bir aracı olarak rol oynuyordu.

Mimari

Kazılarda çok net bir mimari ortaya çıkarılamadıysa da Karaz mimari geleneğinin ana hatlarını belirlemek mümkün olmuştur. Taş temel üzerine kerpiç duvarlarla, dik köşeli, bir ya da iki odalı inşa edilen bu yapılar yanında muhtemelen dini ritüellerde kullanılan ocaklar ortaya çıkarılmıştır. Kültürün yayıldığı diğer bölgelerde açığa çıkarılan dairesel planlı yapılar ise Hurri geleneksel mimarisini ifade etmektedir.[18]

Dış bağlantılar

Kaynakça

  1. ^ SmartDefine
  2. ^ a b Veli Ünsal, Karaz Kültürünün Kuzey Sınırı 25 Mayıs 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. – Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, Sayı 16 (2006) – Sh.: 127
  3. ^ Murat Arık, Esik Kurganı, Buluntuları ve Kültür Tarihi Açısından Değerlendirilmesi 15 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Eskiçağ Tarihi Bilimdalı, Yüksek lisans tezi – Sh.: 7
  4. ^ Davut Yiğitbaş, Süleyman Can,Van Müzesi Buluntuları Işığında Van-Muş Bölgesinde Erken Tunç Çağı ve Karaz Kültürü 16 Mart 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi Cilt 5, Sayı 20 – Sh.: 275
  5. ^ a b c d Mehmet Kürşat Suküt, Prehistorik Dönemden Roma'nın Sonuna Kadar Aydıntepe – Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Yüksek lisans tezi Sh.: 19
  6. ^ Veli Ünsal, Karaz Kültürünün Kuzey Sınırı Sh.: 130
  7. ^ a b c Veli Ünsal, M.Ö. III. Binde Kuzeydoğu Anadolu' 12 Kasım 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı 3, Sh.: 402
  8. ^ a b Veli Ünsal, M.Ö. III. Binde Kuzeydoğu Anadolu' Sh.: 399
  9. ^ "Erzurum Arkeoloji Müzesi". 16 Şubat 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Temmuz 2012. 
  10. ^ M. Tamer Tarhan, Urartu Devleti'nin "Kuruluş" Evresi 26 Ocak 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Sh.: 78
  11. ^ Piotrovskii, B.B. (1962).“The Aeneolithic Culture of Trans-Caucasian in the Third Millennium B.C.”, VI. International Congress of Prehistoric and Protohistoric Sciences,Moscow, s. 7.; Krupnov, F.I. (1964). “The Most Archaic Culture of the Caucasus and the Caucasian Community”, Soviet Anthropology and Archaeology III, 31-42.; Lang, D.M. (1970). Armenia: Cradle of Civilization, London. s.70<o:p></o:p>
  12. ^ Savaş Harmankaya, Türkiye İlk Tunç Çağı Araştırmaları Üzerine Bir Değerlendirme 11 Kasım 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. – Sh.: 21
  13. ^ a b Betül Şenbak, Şiran ve Çevresi Höyük ve Kaya Mezarları 6 Şubat 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı – Yüksek lisans tezi – Sh.: 16
  14. ^ Veli Ünsal, Karaz Kültürü ve Kuzeydoğu Anadolu 6 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  15. ^ Mehmet Kürşat Suküt, Sh.: 18
  16. ^ Kurt Bittel (1945). Ön Asya Tarih Öncesi Çağları-Mısır, Filistin, Suriye, Çev. H.Çambel, İstanbul, s.104
  17. ^ Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sh.: 276
  18. ^ a b c d Veli Ünsal, M.Ö. III. Binde Kuzeydoğu Anadolu Sh.: 401
  19. ^ a b Halim Korucu, Kars'ta Erken Tunç Çağı ve Karaz Kültürü İzleri Türk Arkeoloji ve Etnografya Dergisi, 2009 / 9 [1] 7 Temmuz 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. – Sh.: 45
  20. ^ "Kür-Araz mədəniyyəti". 20 Ağustos 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ağustos 2024. 
  21. ^ "Arxeoloji mədəniyyətlər". 20 Ağustos 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ağustos 2024. 
  22. ^ "İlk tunc dövrü. Kür-Araz mədəniyyəti". 20 Ağustos 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ağustos 2024. 
  23. ^ "Kür-Araz mədəniyyəti dünya sivilizasiyasının ilk məkanlarındandır". 20 Ağustos 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ağustos 2024. 
  24. ^ "Qədim Kür-Araz mədəniyyəti tarixi". 20 Ağustos 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ağustos 2024. 
  25. ^ "NAXÇIVAN KÜR-ARAZ MƏDƏNİYYƏTİ". 20 Ağustos 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ağustos 2024. 
  26. ^ "Qədim mədəniyyət tariximizdən". 20 Ağustos 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ağustos 2024. 
  27. ^ "İlkin şəhər mədəniyyətinin mahir tədqiqatçısı". 30 Kasım 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ağustos 2024. 
  28. ^ "Leylatəpə mədəniyyəti". 20 Ağustos 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ağustos 2024. 
  29. ^ "Kür-Araz mədəniyyəti". 20 Ağustos 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ağustos 2024. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Bakır Taş Çağı, MÖ 5000-3000 yılları arasını kapsayan tarih öncesi dönemdir. Bakır Çağı'nın bir diğer adı Maden Taş Çağı'dır. Taş aletler yanında bakırın da kullanılmaya başlamasından dolayı Kalkolitik Çağ olarak adlandırılan bu dönem, Geç Neolitik Çağ'ın devamıdır. Bu çağda da, Neolitik Çağ'da olduğu gibi, bölgesel farklılıklar bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Obeyd kültürü</span>

Obeyd Kültürü ya da Ubeyd Kültürü, Güney Mezopotamya'da MÖ 5.900 – 4.300 tarihleri arasında var olmuş bir yerel ve tarihöncesi kültürdür. Güney Mezopotamya'nın en eski yerleşimi olarak Çanak Çömlekli Neolitik Çağ'dan Kalkolitik Çağ'a uzanan ve Uruk Dönemi başlarına kadar süren bir kültürdür.

Değirmentepe Höyüğü, Malatya ilinin 24 km. kuzeydoğusunda Karakaya Barajı Gölü suları altında kalmış olan bir höyüktür.

<span class="mw-page-title-main">Halaf kültürü</span>

Halaf Kültürü, Kuzey Mezopotamya'nın Çanak Çömlekli Neolitik Çağ'ında, Tell Halaf'da kesintisiz olarak gelişen bir tarihöncesi kültürdür. Tell Halaf yerleşimi, MÖ 6.000 civarı ile MÖ 5.400 arasında Halaf Dönemi olarak adlandırılan bir dönem boyunca gelişmiştir. Halaf Kültürü'nü yine aynı bölgede Obeyd Kültürü izlemiştir. Halaf Kültürü adını, günümüzde Türkiye – Suriye sınırının hemen güneyinde yer alan ve Erken Kalkolitik Çağ'a tarihlenen Tell Halaf yerleşiminden almaktadır. Halaf Kültürü'nün Samarra ve Hassuna kültürlerinden kaynaklanmadığı ama onlardan etkilendiği görüşü hakimdir.

Hassek Höyük, Şanlıurfa ili, Siverek ilçesinin bir köyü olan Yukarı Tillakin Köyü yakınlarında yer alan bir höyüktür. Fırat Nehri'nin yarattığı erozyon nedeniyle tahrip olmadan önce 350 x 150 metre boyutlarında bir yerleşim olduğu düşünülmektedir.

Karaz Höyük, Erzurum il merkezinin yaklaşık 16 km. batı – kuzeybatısında yer alan bir höyüktür. Yaklaşık 200 metre çapındaki tepe 16 metre yüksekliktedir. Karasu Çayı'nın suladığı ovanın kuzeyindedir.

Güzelova Höyük, Erzurum il merkezinin 15 km. kuzey-kuzeydoğusunda yer alan bir höyüktür. Fırat'ın bir kolu olan Karasu Çayı kıyısında yer alan höyük ova seviyesinden 12,5 metre yüksekliktedir. Bununla birlikte höyükte yürütülen kazılarla ova seviyesinin 20 metre altına inildiği halde ana toprağa ulaşılamamıştır.

Tepecik / Makaraz Tepe Höyüğü, Elazığ İl merkezinin yaklaşık olarak 31 km. doğusunda, günümüzde Keban Baraj Gölü suları altında kalmış olan bir höyüktür. Höyüğün asıl ismi Makaraz Tepe'dir. Fakat arkeolojik yazında daha çok Tepecik olarak geçmektedir. Tepe, 200 metre çapında olup 16-17 metre yüksekliktedir.

<span class="mw-page-title-main">Demircihöyük</span>

Demircihöyük, Bilecik il merkezinin yaklaşık olarak 25 km. batısında, Çukurhisar ilçesinin kuzeybatısında yer alan bir höyüktür. Eskişehir Ovası'nın batı kenarındaki höyük 80 metre çapında, 5 metre yüksekliktedir. Yerleşim gördüğü dönemlerde genişlik ve yüksekliğinin çok daha fazla olduğu yapılan sondajlardan anlaşılmaktadır. Buluntular Eskişehir Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.

Aşağı Pınar Höyüğü, Kırklareli İl merkezinin 3 km. güneyinde yer alan bir höyüktür. Haydardere, bir kıvrım yaparak tepenin kuzeyinden ve batısından geçmektedir. Höyüğün üzerine Geç Antik Çağ'da yapılan bir tümülüs tahribata neden olmuştur. Tümülüs, 38 metre çapında bir çevre duvarı üstüne kurulmuş olup, höyüğün eteklerinden alınan toprakla doldurulmuştur. Oluşan tepenin 19. yüzyıl sonlarında bölgeyi bir süreliğine işgal eden Rus kuvvetleri tarafından hazine aramak için düzleştirilmiş olduğu düşünülmektedir.

Küllüoba Höyüğü, Eskişehir İl merkezinin 35 km. güneydoğusunda, Seyitgazi İlçesi'nin 15 km. kuzeydoğusunda, Yenikent Köyü'nün 1.300 metre güneyindedir. Tepe, 300 x 150 metre ölçülerinde, 10 metre yükseklikte bir tepedir. Frigya dağlık bölgesinin kuzeyinde, yukarı Sakarya ovalarının batısında yer almaktadır. Ankara, Konya ve Afyon civarından gelen tüm doğal ulaşım hatları Küllüoba'nın bulunduğu bölgede birleşmektedir ve buradan batıya, Eskişehir, İznik, İnegöl ovalarına uzanır. Bu batıya giden yollar, Kuzey Ege, Güney Marmara, dolayısıyla Balkanlar'a devam eder.

<span class="mw-page-title-main">Hacınebi Höyüğü</span> Birecikte bir höyük

Hacınebi Höyüğü, Şanlıurfa İl merkezinin kuzeybatısında, Birecik İlçesi'nin 5 km kuzeyinde, Uğurcuk Köyü'nün (Hacınebi) yanında yer alan bir höyüktür. Fırat'ın bölgede doğuya doğru kıvrım yaptığı kesimde bulunan höyük, nehir vadisi üzerinden, Mezopotamya'dan İç Anadolu'ya uzanan ticaret yollarının ve üzerinde ve kavşağındadır. Tepe, 240 x 140 metre boyutlarında ve 7-2 metre yüksekliktedir. Bu boyutlarıyla 33 dönümlük bir alanı kaplamaktadır.

Karaoğlan Höyüğü, Ankara İl merkezinin 25 km. güneyinde, Mogan Gölü'nün güneydoğu ucunda yer alan bir höyüktür. Bulunduğu bölge Ankara bölgesinden güneydoğu ve güneybatı yönlerine uzanan ana ticaret yollarının kavşağı durumundaydı. Tepe, 260 x 180 metre boyutlarında ve 18-20 metre yüksekliğindedir. Höyük Ankara – Konya kara yolu üzerindedir.

Çaltılar Höyüğü, Muğla İl merkezinin doğu-güneydoğusunda, Fethiye ilçesinin kuzeydoğusunda, Elmalı ilçesinin 30 km. kuzeybatısında, Çaltılar Köyü'nün yanında yer alan bir höyüktür. Orta büyüklükte bir höyüktür. Höyük'ün yaklaşık 3 hektarlık bir alana yayıldığı belirtilmektedir.

Tilkiburnu Höyüğü, Kırklareli il merkezinin yaklaşık olarak 18 km. güneyinde, Babaeski İlçesi'ne 17 km. mesafede, Nacak Köyü'nün 750 metre doğusunda yer alan bir höyüktür. Şeytanderesi'nin doğu yakasındadır. Çanak çömlek dağılımına göre yerleşmenin 180 x 130 metrelik bir alana yayılmış olduğu ileri sürülmektedir. Kültür toprağının kalınlığı bir metredir.

Kanlıtaş Höyük, Eskişehir il merkezinin kuzeyinde, Aşağıkuzfındık Köyü'nün 1 km. doğusunda, "Kanlıtaş Mevkii" olarak bilinen yörede yer alan bir höyüktür. Yerleşme, vadinin ortasındaki kayalık bir yükseltinin kuzey yamacındadır. Tepe, 30 metre çapında olup 4 - 7 metre yüksekliktedir.

Ahlatlıbel Düz Yerleşmesi, Ankara il merkezinin yaklaşık olarak 14 km. güneybatısında, ODTÜ arazisi içinde, eski Yalıncak Köyü'nün güney – güneybatısında, Haymana yolu üzerinde yer alan bir düz yerleşmedir. Bölgede geniş bir alanın yakın geçmişte toprakla doldurulmuş olması nedeniyle, 1933 yılında kazısı yapılmış olan yerleşmenin tam olarak yeri yakın zamana kadar saptanamamıştı. Ancak Gülçin İlgezdi Bertram ve Jan - K. Bertram'ın çalışmalarıyla yerleşmenin yeri 2010 yılında saptanmıştır. Kale olarak tanımlanan mimari kalıntılar ve konumu dikkate alınarak bir bey şatosu olduğu düşünülmektedir.

Kültepe, Azerbaycan'ın Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti'nin Babek Rayonu'nda yer alan ve Neolitik Çağ'dan beri yerleşim görmüş bir köy ve belediyedir. 1.859 nüfusa sahiptir.

Babaderviş, Azerbaycan'ın Kazah rayonunun batı kesiminde, Ağstafaçay nehrinin sol kıyısında, Hanlıklar köyü yakınlarında yer alan eski bir yerleşim yeridir. Yerleşim alanında 1958'den 1966'ya kadar yapılan arkeolojik kazılarda üç kültür katmanı ortaya çıkarılmıştır. Babaderviş, Azerbaycan hükûmeti tarafından dünya çapında öneme sahip arkeolojik anıtlar listesine dahil edilmiştir.

Azerbaycan'da Tunç Çağı MÖ 4. Binyıl'ın ikinci yarısında başladı ve MÖ 2. Binyıl'ın ikinci yarısında sona erdi, Demir Çağı ise MÖ yaklaşık 7-6. yüzyıllarda başladı. Bugünkü Azerbaycan topraklarındaki Tunç Çağı, Erken Tunç Çağı, Orta Tunç Çağı ve Geç Tunç Çağı olarak bölümlere ayrılmıştır. Tunç Çağı Nahçıvan, Gence, Daşkesen, Mingeçevir, Kobustan, Kazah ve Karabağ'da araştırmılıştır.