İçeriğe atla

Karacaoğlan

Kontrol Edilmiş

Karacaoğlan, şiirlerine 17. yüzyılda yazılmış mecmualardan beri rastlanan ünlü saz şairidir.

Aşık edebiyatının en önemli şairlerindendir.[1] Hayatı hakkında kesin bilgi bulunmaz ancak 17. yüzyılda Çukurova-Toroslar'da doğup, yörenin Türkmen aşiretleri arasında yaşadığı anlaşılmaktadır.[2]

Şiirleri Güney Doğu Anadolu'da 17. yüzyılda konuşulan günlük konuşma dilinde ve hece ölçüsüyledir.[3] Doğa, aşk, gurbet, sıla konularında şiirler söylemiş; yaşadığı dönemde Osmanlı memleketinde büyük şöhret kazanmış; tarihi kişiliği hızla unutularak Köroğlu, Aşık Kerem gibi hakkında türlü menkıbeler türemiştir.[4]

Yaşamı

Hayatı ve çevresi hakkında kesin bilgiler yoktur. Araştırmacıların çoğu 17. yüzyılda yaşadığını ileri sürer.[2] Bazı şiirlerine ve rivayetlere dayanarak Karacaoğlan'ın 1606 ya da 1636'da doğduğu iddia edilmiştir.[5]

Yaşadığı yer ile ilgili değişik rivayetler bulunur. Kimileri onun Kozan Dağı yakınındaki Varsak (Farsak) köyünde doğduğunu söylerler. İkinci bir iddiaya göre Karacaoğlan'ın yurdu Varsak yurdu olan Feke'nin Gökçe köyüdür.[2] Gaziantep'in Barak Türkmenleri de, Kilis'in Musabeyli bucağında yaşayan Çavuşlu Türkmenleri de onu kendi aşiretlerinden sayarlar. Bunların dışında O, Aksaraylı, Elbistanlı, Binboğalı, Düziçili, Ermenekli veya Mutludur.[5] Hatta Vasili Radlof tarafından yayımlanan bir menkıbeye göre Belgradlıdır ve asıl adı Simayil'dir.[2][4] Şiirlerde geçen yer adlarına, töre ve adetlerine, kullanılan deyim ve sözlere ve tasvir edilen "sevgili"lerin giyim kuşamına bakarak, Çukurova-Toroslar'da doğup, yörenin Türkmen aşiretleri arasında yaşadığı anlaşılmaktadır.[2]

Asıl adının ne olduğu ile ilgili görüşler vardır. Buna göre onun adı Hasan, İsmail, Halil veya Mehmet'tir.[5]

Akşehirli Hoca Hamdi Efendi'nin 1875 tarihli seyahat hatıralarına göre Karacaoğlan yetim büyümüştür.[3] Babası gibi ömür boyu askere alınmak korkusu veya o sıralarda Çukurova’da derebeyi olan Kozanoğulları ile arasının açılması sonucu genç yaşta gurbete çıktı. İki kız kardeşini de yanında götürdüğünü, Bursa'ya, hatta İstanbul'a gittiğini belirten şiirleri vardır. Yaşamının büyük bir bölümünü Çukurova, Maraş, Gaziantep yörelerinde geçirdiği düşünülür.[3]

Doğum yeri gibi ölüm yeri ve tarihi de kesin olarak bilinmemektedir. Şiirlerinden, çok uzun yaşadığı anlaşılmaktadır.[3] Bazı şiirlerden ve kaynaklardan hareketle onun 1679 veya 1689 yılında öldüğü söylenir. Mezarının yeri de doğduğu yer gibi görecelidir. Başdere, Sorgun, Mut, Cezel, Düziçi, Tarsus, Zemzem Dağı, Hodu Yaylası şairin mezarının bulunduğu söylenen yerlerden bazılarıdır. 2014 yılı içerisinde Karaman'ın Sarıveliler ilçesinde yer alan tarihi Hacı Salih Cami'nin restorasyon işlemi sırasında bahçesinde bulunan "Karacaoğlan, ruhuna Fatiha" yazılı bir mezar taşı bulunmuş, mezarının burası olabileceği iddia edilmiştir.[6]

Edebi Kişiliği

Karacaoğlan'ın şiirleri aşk ve doğa üzerinde kuruludur. Ayrılık, gurbet, sıla özlemi ve ölüm en çok değindiği konulardır. Duygularını, yaşadıklarını, düşüncelerini; içten, gerçekçi ve özgün bir şiir yapısı içinde anlatır. Karacaoğlan, Türk aşık edebiyatına yepyeni bir söyleyiş biçimi getirdi. Doğa benzetmelerini sık sık kullanır. Çok yalın ve temiz bir Türkçe kullanır. Kendisinden sonra gelen birçok ozanı derinden etkiledi. Bu olumlu etkiler günümüz Türk şiirine kadar uzanır. Şiirlerini ilk kez Nüzhet Ergun derleyip yayınladı. Birçok şiiri bestelendi.

Karacaoğlan, yaşadığı çağda yetişmiş başka saz şairlerinin tersine, dil ve ölçü bakımından Divan Edebiyatı'nın ve tekke şiirinin etkisinden uzak kalmıştır. Anadolu insanının o çağdaki günlük konuşma diliyle Türkçe yazmıştır. Kullandığı Arapça ve Farsça sözcüklerin sayısı azdır. Yöresel sözcükleri ise yoğun bir biçimde kullanır. Deyimler ve benzetmelerle halk şiirinde kendine özgü bir şiir evreni kurmuştur. Bu da onun şiirine ayrı bir renk katar. Bu sözcüklerin birçoğunu halk dilinde yaşayan biçimiyle, söylenişlerini bozarak ya da anlamlarını değiştirerek kullanır.

Karacaoğlan, halk şiirinin geleneksel yarım uyak düzenini ve yer yer de redifi kullanmıştır. Hece ölçüsünün 11'li (6+5) ve 8'li (4+4) kalıplarıyla yazmıştır. Bazı şiirlerinde ölçü uygunluğunu sağlamak için hece düşmelerine başvurduğu da görülür. Mecaz ve mazmûnlara çokça başvurması, söyleyişini etkili kılan önemli ögelerdir. Şiirsel söyleyişinin önemli bir özelliği de, halk şiiri türü olan mani söylemeye yakın oluşudur. Koşmalar, semailer, varsağılar ve türküler şiirleri arasında önemlice yer tutar. Bunların her birinde açık, anlaşılır bir biçimde, içli ve özlü bir söyleyiş birliği kurmuştur.

Pir Sultan Abdal, Âşık Garip, Köroğlu, Öksüz Dede, Kul Mehmet'ten etkilenmiş; şiirleriyle Âşık Ömer, Âşık Hasan, Âşık İsmail, Katibî, Kuloğlu, Gevheri gibi çağdaşı şairleri olduğu kadar 18. yüzyıl şairlerinden Dadaloğlu, Gündeşlioğlu, Beyoğlu, Deliboran'ı, 19. yüzyıl şairlerinden de Bayburtlu Zihni, Dertli, Seyranî, Zileli Talibî, Ruhsatî, Şem'î ve Yeşil Abdal'ı etkilemiştir. Daha sonra da gerek Meşrutiyet, gerek Cumhuriyet dönemlerinde, halk edebiyatı geleneğinden yararlanan şairlerden Rıza Tevfik Bölükbaşı, Faruk Nafiz Çamlıbel, Behçet Kemal Çağlar, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Kutsi Tecer ve Cahit Külebi Karacaoğlan'dan esinlenmişlerdir. Şiirleri 1920'den beri araştırılan, derlenip yayımlanan Karacaoğlan'ın bugüne değin, yazılı kaynaklara beş yüzün üzerinde şiiri geçmiştir.

Literatürde Karacaoğlan

  • Saadettin Nüzhet Ergun, Karaca Oğlan (1927)
  • İlhan Başgöz, Karac’oğlan (1984)
  • Şükrü Elçin, Halk Edebiyatımızda Kaynaklar Meselesi ve XVI. Asır Ozanı Karacaoğlan (1988)
  • Umay Günay XVI. Yüzyıl Saz Şairi Rumelili Karacaoğlan (1993)
  • Saim Sakaoğlu, Karaca Oğlan (2014)

Ayrıca bakınız

  • MEB 100 Türk Edebiyatçısı

Kaynakça

  1. ^ Kaya, Muharrem. "Karacaoğlanın şiirlerinde imgeler" 24 Temmuz 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Hürriyet Gösteri Sanat Edebiyat Dergisi. Ocak 2007. En son 13 Şubat 2017 tarihinde erişildi.
  2. ^ a b c d e Gökbel, Ahmet. "Karacaoğlan ve Varsak Türkmenleri". İçel Kültürü degisi, Sayı 46, Temmuz 1996. 9 Şubat 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Şubat 2018. 
  3. ^ a b c d Gören, Sani. "17. Yüzyıl şairlerinden Fehim-i Kadim, Aşık Ömer ve Karacaoğlan'ın şiirlerinde hayvanlar". Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü yüksek lisans tezi, 2010. 9 Şubat 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Şubat 2018. 
  4. ^ a b Özden, Ersin. "Karacaoğlan'ın Şiirlerinde Edebi Sanatlar". Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yüksek lisans tezi, 2000. 9 Şubat 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Şubat 2018. 
  5. ^ a b c Çabuk, Feriha. "17.yy aşıklarından Gevheri,Kayıkçı Kul Mustafa,Aşık Ömer, Karacaoğlan ve Ercişli Emrah'ın şiirlerinde mistik unsurlar". Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yüksek lisans tezi, 2007. 9 Şubat 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Şubat 2018. 
  6. ^ "Arşivlenmiş kopya". 4 Ocak 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ocak 2017. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Pîr Sultan Abdal</span> Türk halk şairi, ozan

Pîr Sultan Abdal, 16. yüzyılda Anadolu'da yaşadığı varsayılan Alevi-Bektaşi Türk/Türkmen âşık, sözlü Türkçe ve âşık halk edebiyatının, Alevi inancının en önemli temsilcilerinden Yedi Ulu Ozan'dan biri, zakir ve dede.

Türklerin Anadolu'ya geldikten sonra edebiyatları iki gruba ayrılmıştır. Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen aydınların oluşturduğu "Yüksek Zümre Edebiyatı" ve İslam öncesinden gelen sözlü bir "Halk Edebiyatı". Anadolu'ya göç eden Türkler arasında aynı ayrım devam etti. Medrese eğitimi gören aydın kesim Arap ve Fars edebiyatlarının tesirini devam ettirirken, halk yine saz şairleri aracılığıyla halk edebiyatını devam ettirdi. Dolayısı ile Anadolu Türk Edebiyatı iki grupta incelenmektedir. Bu gruplardan biri halk edebiyatıdır.

<span class="mw-page-title-main">Seyrânî</span> Taşlamalarıyla ünlü ozan

Âşık Seyrani, Türk halk ozanı.

<span class="mw-page-title-main">Dadaloğlu</span> Türk halk ozanı

Dadaloğlu, Osmanlı Devleti'nin Anadolu Türkmenlerini iskân etme politikasına karşı koymuş bir halk ozanıdır. 18. yüzyılın son çeyreğinde Kayseri'nin Tomarza ilçesinde doğup 19. yüzyılın ortalarında öldüğü bilinmektedir. Çukurova ve Binboğa dağları arasında yarı göçebe bir hayat sürmüştür. Doğum ve ölüm tarihleri hakkında kesin bilgi yoktur.

<span class="mw-page-title-main">Koşma (edebiyat)</span>

Koşma, coşturucu duyguların dile getirildiği, İslamiyet öncesinde yazılan koşuk türünün bir devamı olan ladinî (dinî olmayan) Türk halk edebiyatı nazım biçimi. Koşmalar genellikle 11'li hece ölçüsü ile söylenir, en az 3 en çok 12 dörtlükten oluşur. Türk halk edebiyatının en çok kullanılan nazım şekli olan koşma, halk ozanları tarafından geliştirilmiş bir nazım şeklidir. Bu nazım biçimi Türk Dil Kurumu tarafından:

Âşık halk edebiyatı, halk diliyle ve hece vezniyle meydana getirilen, saz eşliğinde söylenen şiirlerden oluşan geleneksel Türk edebiyatı dalıdır. âşıkların oluşturduğu eserlerin bütününe verilen isimdir.Halk edebiyatı içerisinde yer alır. Anonim ürünlerin dışında kalan şiirlerin oluşturduğu edebi ürünler toplamıdır. Kimi âşıkların başından geçen ve yaygınlaşıp ünlenen hikâyeler de âşık edebiyatı içinde incelenir.

Varsağı, özel bir ezgiyle söylenen koşmaya denir. İlk olarak Güney Anadolu’da yaşayan Varsak Türkmenleri tarafından söylendiği için bu adla anılır. Güney Anadolu'da Maraş'tan Mersin'e kadar uzayan bölgede yaşayan Varsak Türkleri, Selçuklu Hanedanı zamanında Anadolu'ya yerleşmişlerdi. Varsağı, Varsak Türkleri'nin kendilerine özgü bir ezgiyle söyledikleri türkü biçimidir.

Âşık Dertli, Türk halk ozanı. Bolu Çağa'nın Şahnalar köyünde doğdu. Asıl adı İbrahim ve mahlası Lütfi'dir. Geçimini aşık kahvelerinde saz çalıp şiir söyleyerek sağlamıştır. İstanbul, Konya ve Mısır'da bulunmuştur. Divan, halk ve tekke edebiyatlarındaki geniş kültürü sayesinde daha sağlığında yaygın bir şöhret kazanmış, divanı taş baskısıyla birçok defa basılmıştır. Fuzûlî, Âşık Ömer, Gevheri gibi şairlerin etkilerini taşıyan Dertli, çağının öbür saz şairleri gibi aruzla gazeller, divanlar, kalenderiler yazmıştır.

Hece ölçüsü, şiirin her dizesindeki hece sayısının eşit olmasına dayanan bir vezindir. Türkçenin millî ölçüsü olarak bilinir.

<span class="mw-page-title-main">Çukurova</span> Çoğunluğu Adana şehrinde bulunan verimli topraklara ve köklü geçmişe sahip bölge

Çukurova, tarihi adıyla Cilicia Pedias; Adana, Mersin, Osmaniye ve Hatay illerini içine alan Güney Anadoludaki coğrafi, ekonomik ve kültürel bir bölgedir. 6.4 milyon nüfusuyla, Türkiye'deki en büyük nüfus yoğunluğuna sahip bölgelerinden biridir.

Tasavvuf, kelime anlamıyla "sufi olmak, sufiye yolunu izlemek" demektir. Tasavvuf ehline mutasavvıf ya da sufi denir. Tasavvuf edebiyatı ise tasavvufla uğraşan kişilerin ortaya koyduğu ürünleri kapsayan edebiyat türüdür. Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Konusu Allah'a ulaşmanın yolları, ahlak ve nefsin terbiyesidir. Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en ünlü şairi Yunus Emre’dir.

Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" ya da "tekke edebiyatı" denilen türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Ama Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en büyük şairi Yunus Emre’dir. Anadolu’da 19'uncu yüzyıla değin çeşitli tarikatlarla gelişen bu edebiyat geleneğinin sürmesinde en önemli rolü Alevi-Bektaşi ve Melami-Hamzavi şairler oynadı.

Erzurumlu Emrah, Türk halk şairi. Anadolu'da üzerinde geçici olarak Sivas ve Kastamonu'da uzun süre kaldığı, Dertli'yi koruyan Alişan Bey'e sığındığı, bir ara Sinop ve İstanbul'a gittiği söylenir. Medrese öğrenimi gördüğü için klasik şiire yönelmiş, Fuzûlî, Baki, Nedim gibi usta bildiklerini örnek almış, Nakşibendilik'in Halidi koluna bağlı olduğu için tasavvuf öğelerini şiirine katmış, koşmalarında Karacaoğlan'ı, kimi zaman da Aşık Ömer ve Gevheri'yi izlemiştir. Aşık geleneğine bağlı kaldığı koşmalarında ustaca bir söyleyişe ulaştığı, yerli zevki dile getirdiği görülür.

Kayıkçı Kul Mustafa, Türk halk edebiyatının Bektaşî koluna bağlı halk ozanı. Şairin doğum ve ölümüyle ilgili net bilgiler bulunmamakla beraber; 17. yüzyıl ozanı olduğu belirlenebilmiştir. Kimi kaynaklarca 1658'de öldüğü rivayet edilmektedir. Ancak bu iddianın tersi olarak 1659'dan sonra öldüğünü savunan araştırmalar da vardır. Edebiyatçı Ahmet Kabaklı ise Kayıkçı Kul Mustafa'nın ölümünün 1646'dan sonra gerçekleştiğini söylemektedir.

<span class="mw-page-title-main">Türk edebiyatı</span> Türkçe yazılmış edebî eserler

Türk edebiyatı, Türk yazını veya Türk literatürü; Türkçe olarak üretilmiş sözlü ve yazılı metinlerdir.

Âşık, Anadolu, Güney Kafkasya ve İran'da sürdürülen, genellikle bağlama veya başka bir telli müzik aleti eşliğinde söylenen sözlü halk müziği geleneğini icra eden kişidir. Aşıklık geleneği, Türk kökenli ve Türkler arasında yaygın olan Anadolu, Ortadoğu ve Orta Asya'ya özgü bir halk şairliği türüdür. Türkçe "Ozan" kavramı ile de ifade edilir.

Gevherî, 17. yüzyılda yaşamış olduğu tahmin edilen bir Türk halk ozanıdır. 1998 yılında Prof. Dr. Şükrü Elçin tarafından yayımlanan Gevherî Divanı adlı eserde, ozanın cönklerde ve yazmalarda yer alan 945 şiiri bir araya getirilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Âşık Şenlik</span>

Aşık Şenlik, 19. yüzyıl saz şairi, halk lideri.

Narmanlı Sümmani veya Aşık Sümmani, Türk aşık asıl adı Hüseyin. Samikale köyünden Hasan Ağa'nın oğludur. Çobanlık yapmıştır, koşmaları ve hayali sevgilisi Gülperi'yi bulmak için yaşadığı maceraları anlattığı Sümmani ile Gülperi hikâyesiyle ünlüdür. Kendi adıyla anılan türkü ağzının sahibidir. 11 yaşında gördüğü rüya ile aşk ateşine düşmüş, ömrü boyunca rüyasında gördüğü sevgilisi Gülperi'yi aramıştır. 11 Yaşında yine dönemin büyük şairlerinden olan Âşık Erbabi ile karşılaşmış kendisini ustası olarak kabul etmiş, ilk eğitimini Âşık Erbabi'den almıştır. Şiirlerinde daha çok aşk, sevgi, tasavvuf ve nasihat konularını işlemiş olan şair, genellikle şiirlerini hece ölçüsüyle yazmıştır. Aruz vezni ile yazdığı çokça şiiri mevcuttur. Ancak 11'lik hece ölçüsü ile yazdığı şiirleri hafızalarda daha çok yer etmiştir. Birçok halk şairi ile karşılaşmıştır. Ancak Aşık Şenlik ile yaptığı karşılaşmalar Erzurum ve Kars'ta dillere pelesenk olmuş dizelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. 5 Şubat 1915 yılında vefat eden Sümmâni, Samikale köyündeki mütevazı türbesinde ebedi istirahatine devam etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Kızılhisar, Kuluncak</span>

Kızılhisar, Malatya ilinin Kuluncak ilçesine bağlı bir mahalledir.