Karaca vebası
Karaca veya Caragea vebası 1813 ve 1814 yıllarında Eflâk başta olmak üzere Bükreş'te meydana gelen bir hıyarcıklı veba salgınıydı. Salgın, Fenerli Rum Prens Yoan Karaca'nın yönetimiyle aynı döneme denk gelmiştir.
İddia edilen kaynak
Karaca, 1812'de prens olarak atandıktan sonra Bükreş'e geldiğinde, veba, Osmanlı'nın başkenti Kostantiniyye'de (İstanbul'da) can almaya başlamıştı. Karaca'nın maiyetindeki bir adam hastalandı ve öldü. Bunun Eflak'taki vebanın kaynağı olduğu iddia ediliyordu, ancak Eflak'ta vebadan bir sonraki bildirilen ölüm Haziran 1813'te meydana geldi.
Veba bekleniyordu ve Ocak 1813'te Karaca, biri Teleorman'da ve biri Giurgiu ilçesinde olmak üzere iki karantina hastanesi kurdu.[1]
Salgın ve alınan önlemler
Nisan ayında Bükreş sokaklarında vebalı insanlar olduğuna dair raporlar vardı, ancak hıyarcıklı vebaya atfedilen ilk ölüm, 11 Haziran 1813'te Vacăreşti'de gerçekleşti. Karantina kuruldu, Bükreş şehrinin kapıları kapatıldı ve Văcăreşti'den Dealul Spirii'ye kadar olan tüm yollar, şehre izinsiz girişi engellemek için güvenlik altına alındı.[1]
Devlet memurları ve rahipler her evi vebalı insanlar için kontrol etmek zorunda kaldılar, tüm yabancılar ve yerleşik olmayanlar şehirden kovuldu ve dilenciler Bükreş dışındaki manastırlara gönderildi. Vebanın yayıldığı ilçelerden (Ilfov, Vlaşca, Teleorman ve Olt) gelen paralar sirke ile yıkanarak mezar kazıcı sayısı 60'a çıkarıldı.[1]
Buna rağmen veba, çoğunlukla nitelikli tıbbi bakım eksikliği nedeniyle yayılmaya devam etti. Eflak hükûmetinin Temmuz 1813 kayıt defterleri, kararnamelerin çoğunun veba ile ilgili olduğunu gösteriyor. Kısıtlamalar arasında, barlarda ve kafelerde toplantı yasağı, alkolün sadece ev tüketimi için satılması bulunuyordu. Ölen insanlar, refakatçisiz basit bir cenaze törenine sahipti. Hastaları veya seyyar satıcıları ("hem Yahudi hem de Hıristiyanlar") saklayanlar şehirden kovuldu ve eşyaları yakıldı. Ağustos ayında, vebanın yayılması nedeniyle, insanların şehirden kaçmalarına izin verilmesi talebi onaylandı ve Karaca, ispravniklerden köylülerle temastan kaçınmaya özen göstermelerini istedi. Kalabalıktan kaçınmak için marketler ve okullar kapatıldı, adli işlemlerin çoğu durduruldu ve borç mahkûmları serbest bırakıldı.[1]
Basılı el ilanlarının yayılmasını da içeren yöneticilerin girişimlerine rağmen, yeni kuralların çoğuna saygı gösterilmedi. Ağustos ayına gelindiğinde, ikametgâhını Bükreş'in dışında Cotroceni'ye taşıyan Karaca'nın yaptığı gibi, doktorlar bile kaçarken, şehir neredeyse terk edildi. Fransız konsolosu, Bükreşlilerin üçte ikisinin kaçtığını söyledi.[1]
Başlangıçta, hasta insanlar Dudeşti hastanesine (daha sonra Cioplea ve Băneasa da dahil) bağlanacaktı, ancak yakında birimin 14 karantina odası istila edildi ve yer basit bir toplu mezar haline geldi.
Hastalığa bağışıklığı olan insanlar cenaze levazımatçısı olarak tutuluyor ve ceset toplamak için kapı kapı dolaşıyordu. Cesetler Dudeşti'deki toplu mezarlara götürülerek oraya defnedildi. Çoğu zaman, ölmekte olan insanlar da alınıp diri diri gömüldü ve bazen dövülerek öldürüldü. Bir cenaze timi bir keresinde "Bugün 15 ölü topladık, ancak sadece 14'ünü gömdük, çünkü içlerinden biri kaçtı" demişti.[2] Bazen, yeterli güce sahip hasta insanlar savaştı ve cenaze levazımatçılarını öldürdü.[1]
En yüksek ölüm Ekim 1813'teydi; mezar kazıcılar tüm ölüleri bile gömemediler ve birçoğu üstü kapalı olmayan büyük çukurlara kondu ve birçoğu "köpekler ve diğer hayvanlar tarafından yenildi". Şubat 1814'te, hala açık olan son pazar, Târgul de Afară (Obor ) kapatıldı, ancak kısa süre sonra insanlar şehre geri döndü. 1818'de Plumbuita ve Vacăreşti'deki karantina hastaneleri kapatıldı.[1]
Ölü sayısı
İki yıl içinde vebadan yaklaşık 60.000 kişi öldü, 20-30.000'i Bükreş'te, bu çok büyük bir sayı, çünkü o sırada şehir nüfusu yaklaşık 120.000 idi. Bir kilise öğretmenine göre, kilise raporları Ocak 1814'e kadar Bükreş'te (arka bahçelere gömülenler hariç) 20.000 kişinin öldüğünü söylerken, Karaca'nın kişisel doktoru 25.000 ila 30.000 arasında kişinin öldüğünü iddia etti.[1]
1831 nüfus sayımına göre (başka bir kolera salgınından hemen sonra alınan), Bükreş'in nüfusu yaklaşık 60.000 kişiydi.