İçeriğe atla

Kapital, Cilt 1

Kapital Cilt 1, Karl Marx tarafından 1867 yılında yazılmış, kapitalist üretim biçiminin ekonomik yasalarının, sosyalist üretim biçiminin öncüsü olduğunu ve sınıf mücadelesinin kapitalist toplumsal üretimden köken aldığını ortaya koymak amacıyla siyasi ekonomi olarak kapitalizmin eleştirel bir analizidir. Kapital Cilt 1, 14 Eylül 1867 tarihinde yayımlandı ve Das Kapital'in Marx'ın hayatta iken yayımlanan tek cildi bu oldu. Haziran 2013 yılında Komünist Manifesto ile beraber UNESCO'nun Dünya Mirası Programı'na kayıt edildi.[1]

Birinci Kısım: Meta ve Para

İlk üç kesimde meta, ekonomik değer, değişim değeri ve paranın kökeni hakkında yoğun teorik bir tartışma yapılmaktadır. Marx'ın yazdığı gibi "Tüm bilimlerde başlangıçlar her zaman zordur... dolayısıyla metanın analiz edildiği bölüm bu nedenle en üst düzeyde zorluğu içerecektir. " Modern okur, Marx'ın "1 ceket eşittir 20 yarda ketenbezi" gibi tariflerini anlamakta zorluk çekmektedir. Profesör John Kenneth Galbraith şu bilgiyi dikkatimize sunmaktadır: "O yüzyılda sıradan bir yurttaşın ceket satın alması günümüzde bir insanın otomobil veya hatta ev alması ile karşılaştırılabilecek bir harekettir."

Birinci Bölüm: Meta

Birinci Kesim: Metanın İki Öğesi: "Kullanım-Değeri" ve "Değer"

Giriş

Marx analizine "meta"yı tanımlayarak başlar.Metanın bir insanın her türlü istek veya ihtiyacını karşılayan bizden bağımsız bir şey olduğunu anlatır. Marx metanın kullanım değeri denilen bir özelliği olduğunu söyler. (17. yüzyıl İngiliz yazarlarında "kullanım değeri" yerine "bedel" ve değişim değeri yerine de "değer" kelimelerinin sıklıkla kullanıldığı görülür. John Locke (1691, Faiz İndiriminin Sonuçları Üzerine Bazı Düşünceler,sayfa 28): "Herhangi bir şeyin doğal bedeli, insan hayatının ihtiyaçlarını karşılamak ve rahatlığını sağlamak açısından kendi uygunluğuna karşılık gelir.") Metanın kullanım değerini ne kadar kullanışlı olduğu ile belirlenmektedir. Marx kullanım değerinin sadece "kullanım ve tüketim sırasında" belirlenebileceğini söyler. Metanın kullanım değeri belirlendikten sonra, meta el değiştirdiğinde ortaya çıkan değişim değeri tespit edilmektedir. Bunu, değişimde karşılık olarak kullanılan diğer metaların miktarları ile açıklamaktadır. (Guillaume-François Le Trosne, Fransız ekonomist, 1846'da şunu yazmıştır: "İki eşya arasında değişim değerindeki oranı belirleyen değer iki şeyin üretim sürecinin ölçümüdür.") Tahıl ve demir örneği vermektedir.

Kullanım değeri; Değişim değeri

Aralarındaki ilişkiye bakılmaksızın, her zaman belli bir miktar demir için belli bir miktar mısır değiş tokuşunda bir eşitlik olacaktır. Bu örneği bütün metaların başka metaların belli miktarlarıyla değiş tokuş edilebilmesini sağlayan benzer bir öze sahip olduğunu göstermek için vermektedir. Aynı zamanda insanın bir metanın değişim değerini ona sadece bakarak veya onu inceleyerek belirleyemeyeceğini açıklar. Değişim değeri sadece maddesel değildir. Değişim değerini belirlemek için insanın metanın diğer metalarla değiş tokuşunu görmesi gerekmektedir. Marx metanın bu iki yönünün birbirinden bağımsız olarak tartışılamayacak şekilde hem ayrışmış hem de bütünleşmiş olduğunu ifade etmektedir. Marx bir şeyin kullanım değerinin kalite açısından, değişim değerinin ise miktar açısından değişebileceğini söylemektedir.

Marx bir metanın değişim değerinin onun değerinin tanımı olduğunu açıklayarak devam etmektedir. Değer bütün metaları birbiriyle ilişkilendirmektedir böylece hepsi birbiriyle değiş tokuş edilebilmektedir. Bir metanın değeri "bir toplum içinde sık rastlanan ortalama yetenek derecesi ve emek yoğunluğu ile o toplum için normal olan üretim şartları altında herhangi bir kullanım değerini üretmek için gereken emek süresi" diye tanımlanan toplumsal olarak gerekli emek zamanı ile belirlenmektedir. Dolayısıyla, Marx, metanın değerinin, birçok nedene bağlı olarak meydana gelen emek verimliliğine göre gelişim ya da değişiklik gösterdiği için sabit kalmadığını açıklamaktadır.

Dış bağlantılar

Kaynakça

  1. ^ "Arşivlenmiş kopya". 6 Temmuz 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Aralık 2014. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Karl Marx</span> Almanya doğumlu filozof (1818–1883)

Karl Marx, 19. yüzyılda yaşamış Alman filozof, politik ekonomist ve bilimsel sosyalizmin kurucusu. Bir müddet gazetecilik de yapan Marx, iktisadi ve beşerî konularda eleştirel fikirler ve tespitler ortaya koymuştur.

<i>Kapital</i> Karl Marxın bir eseri

Kapital, Kapitalist Üretimin Eleştirel Bir Tahlili, Das Kapital veya Kapital, 1867, 1885 ve 1894 yıllarında üç cilt olarak yayınlanan, Karl Marx tarafından yazılmış, politik ekonomi eleştirisi ve tarihsel materyalizm teorisinin kurucu metinlerinden biridir. Marx'ın yaşamı boyunca yaptığı çalışmaların ürünü olan bu metin, Adam Smith, Jean-Baptiste Say, David Ricardo ve John Stuart Mill gibi klasik politik iktisatçıların görüşlerini izleyerek, kendi ifadesiyle “modern toplumun ekonomik işleyiş yasasını ortaya koymak amacıyla” tarihsel materyalizm teorisini uygulayarak ortaya koymaya çalıştığı bir kapitalizm analizi ve eleştirisidir. Metnin ikinci ve üçüncü ciltleri, notlarını derleyen meslektaşı Friedrich Engels tarafından Marx'ın ölümünden sonra yayımlanmıştır. Kapital, sosyal bilimler alanında 1950'den önce yayımlanmış olan en çok atıf yapılmış kitaptır.

<span class="mw-page-title-main">Marx'ın yabancılaşma teorisi</span>

Yabancılaşma kavramı, Marx'in teorisinin özellikle başlangıç evresinde belirgin bir önceliğe ve öneme sahiptir. Marx'ın erken yazılarında bu önceliği ve yabancılaşma kavramının çeşitli açılımlarını görmek mümkündür. 1844 Elyazmaları ve Alman İdeolojisi bu noktada anılmaya değer. İki tür yabancılaşmadan söz edilebilir Marx'ın bu çalışmalarında. Bunlardan ilki, doğadan kopuş anlamındaki yabancılaşmadır. İnsan, doğadan koparak kültürel-toplumsal alanda kendine ikinci bir doğa kurmak anlamında, doğaya yabancılaşır. Bu insan oluşu açıklayan niteliğiyle olumlu karşılanan yabancılaşmadır, zorunlu bir süreç olarak anlaşılır. İkinci yabancılaşma ise, bizzat kapitalist pazarın ve kapitalist toplumsal sistemin yarattığı yabancılaşmadır. Bunun sonucu olarak insan kendi doğasına yabancılaşır. Böylece insan kendine, kendi emeğine, ilişkilerine, dünyaya ve yaşama yabancılaşır. Kapitalist pazarın bir unsuru olarak işleyen çarklardan biri haline gelir. Anlaşılacağı gibi, yabancılaşma teorisinin Marx'ın İnsanın doğası anlayışıyla yakından ilişkisi vardır. Marx'ın çalışmalarının sonraki dönemlerinde bu kavramı kullanmadığı görülür, ancak bununla birlikte bu kavramın içerdiği perspektifi bir şekilde devam ettirdiği söylenebilir. Meta fetişizmi nosyonunun bir anlamda insanın kendi doğasına yabancılaşmasının kapitalizm içindeki maddi temelini ya da yapısını açıklamaya çalıştığını ve bu açıklamanın içeriğini kapitalist toplumun üretim ve değişim ilişkilerini toplumsal iş bölümü ekseninde birbirleriyle ancak ürünleri dolayımıyla kurup yürüttüklerinin oluşturduğunu söylemek yanlış olmaz.

<span class="mw-page-title-main">Meta fetişizmi</span>

Marksist felsefede, meta fetişizmi terimi, üretim ve değişimin ekonomik ilişkilerini, insanlar arasında var olan ilişkiler olarak değil, şeyler arasında var olan toplumsal ilişkiler olarak tanımlar. Bir nesneleştirme biçimi olarak meta fetişizmi, ekonomik değeri metalara özgü olarak sunar ve metayı, malları ve hizmetleri üreten işgücünden, insan ilişkilerinden kaynaklanmaz.

<span class="mw-page-title-main">Emek gücü</span>

Emek gücü, Karl Marx tarafından tanımlanıp kullanılan önemli ekonomi-politik kavramlarından birisidir. Emek gücü, emek ile aynı anlama gelmez, aksine Marx ısrarla bunları birbirinden ayrıştırmaya çalışır.

Artı-değer kavramı Karl Marx'tan önce keşfedilmiş ve zaten kullanılan bir kavramdır. Genel anlamda, gerekli-zorunlu olandan daha fazlasının üretilmesi anlamındadır. Klasik iktisatçılar olarak bilinen Adam Smith ve David Ricardo gibi isimlerde bu kavramın kullanımda olduğu görülür. Ancak Marx'a gelindiğinde, bütün klasik iktisadın kavramlarına yapıldığı gibi bu kavramda da tamamen başka bir yol izlenmeye başlandığı görülür. Nitekim Marx, bu klasik iktisatçılara olan borcunu reddetmemekle birlikte onların neden ve nasıl burjuva düşünüş biçimi içinde kaldıklarını açıklar ve buna bağlı olarak ekonomi-politiğin kapitalist sistemin bir ögesi olarak kaldığını belirtir.

<span class="mw-page-title-main">Meta</span> komunizm birlikçilerine verilen addır.

Meta, sözcük anlamı olarak ticari amaçla üretilmiş, alınır-satılır mal anlamına gelip Karl Marx'ın kapsamlı çalışması olan Kapital'in başlangıcını oluşturan konudur. Burada açıkça metadan, "toplumun en temel hücresi" olarak sözedildiği görülür ve bu durum Marx'ın tahlillerine buradan başlamasının sebebidir.

<span class="mw-page-title-main">Proletarya</span> alt sosyal sınıf

Proletarya alt sosyal sınıfı tanımlamak için kullanılan terim, bu sınıfa mensup kişilere proleter denir. İlk olarak oğullarından başka malı olmayan insanları tanımlamak için kullanılan aşağılayıcı bir kelime iken, Karl Marx'tan sonra işçi sınıfını tanımlamak için kullanılan sosyolojik bir terim halini almıştır.

<span class="mw-page-title-main">Ücret</span>

Ücret; işgücünün kullanımı karşılığında ödenen bedeldir. Kurum ve organizasyonlar tarafından çalışanlara ödenen maaşlar, primler ve komisyonlar ücret kapsamına girerler. İktisatta kullanılan iki tür ücret kavramı vardır: parasal ücret ve reel ücret. Parasal ücret işçilerin çalışma karşılığı aldığı para miktarını gösterirken, reel ücret parasal ücret ile ne kadar mal ve hizmet satın alınabileceğini, yani satın alma gücünü belirtir.

<span class="mw-page-title-main">Kent sosyolojisi</span>

Kent sosyolojisi, tanım olarak Batı'da 19. yüzyıl sonlarında ortaya çıkmış olan disiplinin adıdır. Sosyoloji disiplinleriyle aynı zemini paylaşmakla birlikte büyük ölçüde bu disiplinlerden ayrılan yönlere sahip olarak şekillendi. Kent sosyolojisinin ana sorunu ya da meselesi, modern kent toplumlarının yapısal özelliklerini ve sorunlarını anlamaya çalışmak olarak şekillenmiştir. Buna göre, kent sosyolojisi alanı içinde, belirli bir yöntemsel tercihle araştırmacılar, kentte meydana gelen sosyal gruplaşmaları, bu grupların birbirleriyle olan ilişkilerini, etkileşim ve çatışmalarını, kentsel kurumlaşmaları ve örgütlenme biçimlerini, demografik dağılımın sosyal bağlantılarını ve söz konusu grupların kent sosyal yaşamına uyum problemlerini vb. ele alıp irdeleyebilirler.

<span class="mw-page-title-main">Değişim değeri ve kullanım değeri</span>

Değişim değeri ve kullanım değeri kavramları, Marksizmin, ekonomi politiğin eleştirisinde kullandığı ve kapitalist toplumunun temel yapısal sorunlarını analiz ederken kullandığı temel kategorilerdir.Ürünün meta olma ya da metaya dönüşmesinin niteliğini bu kavramlar açıklar.Değişim değeri bir ürünün kullanımından öte alınır satılır bir şey olmasına neden olur. Meta fetişizminin kaynağı bu değişim değeriyle ilgili olduğu gibi, Marx'ın açıklamalarında önemli bir yer tutan emek gücü'nün bir metaya dönüşmesinin temelinde de bu nokta belirleyici bir rol oynar.

<span class="mw-page-title-main">1844 Elyazmaları</span>

1844 Ekonomik ve Felsefi Elyazmaları Karl Marx tarafından 1844 yılı Nisan ve Ağustos ayları arasında yazılmış bir dizi nottur. Hayatta olduğu süre içerisinde yayımlanmayan bu notlar ilk kez 1932 yılında Sovyetler Birliği'ndeki araştırmacılar tarafından yayımlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Kapitalist üretim biçimi</span> Marksist teori

Kapitalist üretim biçimi, Marksist ekonomik söylemde 18. yüzyılın sonunda Batı Avrupa'da hızlıca büyüyen kapitalist toplumların sosyoekonomik temelini ifade eder, bu üretim tarzı daha sonra Batı Avrupa'yı da aşarak dünyaya yayılmıştır. Karakteristik özelliği özel mülkiyetin üretim araçlarının ağırlıklı bir bölümüne sahip olması; dağılımın ve değişiminin ana olarak piyasa ekonomisine dayanmasıdır. Sermaye sahibi hakim sınıf burjuva olarak ifade edilirken belirli bir ücret için emek gücünü satan sayıca çok, fakat hakimiyet kuramamış sınıfa da geniş anlamda proletarya denir.

<span class="mw-page-title-main">Emek değer teorisi</span>

Emek-değer teorileri heteredoks ekonomik değer teorileridir. En çok Marksist ekonomiyle anılmakla birlikte Adam Smith ve David Ricardo gibi klasik ekonomi teorisyenlerine de temel oluşturur.

<span class="mw-page-title-main">Marksist ekonomi</span>

Marksist iktisat veya Marksist iktisat okulu, politik iktisadi düşüncenin heterodoks bir okuludur. Temelleri Karl Marx'ın ekonomi politik eleştirisine kadar uzanmaktadır. Bununla birlikte, ekonomi politik eleştirmenlerinin aksine, Marksist iktisatçılar ekonomi kavramını ilk bakışta kabul etme eğilimindedir. Marksist ekonomi birkaç farklı teoriden oluşur ve bazen birbirlerine karşıt olan birden fazla düşünce okulunu içerir; birçok durumda Marksist analiz diğer ekonomik yaklaşımları tamamlamak veya desteklemek için kullanılır. Ekonomik olarak Marksist olmak için siyasi olarak Marksist olmak gerekmediğinden, iki sıfat eşanlamlı olmaktan ziyade kullanımda bir arada bulunur: Anlamsal bir alanı paylaşırken, aynı zamanda hem yananlamsal hem de düzanlamsal farklılıklara izin verir.

Kaynakça/Ayrıntılı bilgi için:

Emek sömürüsü, en geniş anlamıyla bir failin diğer bir failden haksız menfaat sağlaması olarak tanımlanan bir kavramdır. İşçiler ve işverenleri arasında bir güç asimetrisine veya eşit olmayan değer alışverişine dayanan adaletsiz bir sosyal ilişkiyi ifade eder. Sömürü hakkında konuşurken, sosyal teoride tüketimle doğrudan bir ilişki vardır ve geleneksel olarak bu ilişki, sömürüyü, aşağı konumları nedeniyle başka bir kişiden haksız bir şekilde yararlanmak ve sömürene güç vermek olarak etiketler.

<span class="mw-page-title-main">Basit meta üretimi</span>

Basit meta üretimi, Friedrich Engels tarafından Karl Marx'ın metaların "basit mübadelesi" olarak adlandırdığı, bağımsız üreticilerin kendi ürünlerini takas ettiği koşullar altındaki üretken faaliyetleri tanımlamak için ortaya atılan bir terimdir. Basit kelimesinin kullanımı, üreticilerin ya da üretimlerinin doğasına değil, daha ziyade ilgili nispeten basit ve anlaşılır değişim süreçlerine atıfta bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Toplumsal bakımdan gerekli emek süresi</span>

Toplumsal olarak gerekli emek zamanı, Marx'ın ekonomi politik eleştirisinde, ticarette metaların değişim değerini düzenleyen şeydir. Kısacası, toplumsal olarak gerekli emek zamanı, bir metayı üretmek için mevcut koşullar altında gerçekleştirilmesi gereken ortalama emek zamanı miktarını ifade etmektedir

<span class="mw-page-title-main">Değer yasası</span>

Basitçe değer yasası olarak bilinen metaların değer yasası, Karl Marx'ın ilk kez Felsefenin Sefaleti (1847) adlı kitabında açıklanan ekonomi politiği eleştirisinde merkezi bir kavramdır.) David Ricardo'nun ekonomisine atıfta bulunarak Pierre-Joseph Proudhon'a karşı gelmiştir. En genel anlamda, insan emeğinin ürünlerinin ekonomik mübadelesinin düzenleyici bir ilkesine, yani bu ürünlerin ticaretteki göreli mübadele değerlerinin, genellikle para-fiyatlarla ifade edilen, kapitalist üretim biçimine ve bunları üretmek için toplumsal olarak gerekli olan ortalama insan emek-zamanı miktarlarıyla orantılı olduğuna işaret etmektedir.