İçeriğe atla

Kanama

Kanayan bir parmak

Kanama (hemoraji; hemorrhagia), canlı bir organizmada kanın kalp ve damar boşluğu (lümeni) dışına çıkmasıdır.[1][2][3]

Kanama Türleri

Diapedezin ve reksin kanama

Mekanizmaları açısından 2 tür kanama vardır:[2][3]

Damar yırtılmasına bağlı kanamalar (hemorrhagia per rhexian/rhexin),

Damar yırtılmasına bağlı olmayan kanamalar (hemorrhagia per diapedesin).

Damar yırtılmasına bağlı kanamalar (hemorrhagia per rhexian/rhexin)

Damar ve kalp yırtılmasına bağlı kanamalardır. Arter kanamaları açık kırmızı renklidir ve her sistole uygun olarak fışkırır. Venalar kesildiğinde kırmızı-mor renkli ve sürekli kan akar, akan kanın basıncı yüksek değildir. Bir doku kesildiğinde kesit yüzeyindeki kapillerlerden sızma biçiminde kanama olur. Kalp ve damarlar iki biçimde yırtılır; travmatik rüptür, spontan rüptür.

Travmatik rüptür:Sağlam olan bir damarın ya da kalp duvarının travma nedeniyle yırtılma­sıdır. Kanamaların çoğu kesici-delici alet ve cisim yaraları, mermi çekirdeklerinin oluşturduğu zararlar, kemik kırıklarında kırık uçlarının kesici etkisi ile oluşur.

Spontan rüptür: Kan basıncının yükseldiği durumlarda doğal yapıda olan bir damar çeperi ya da kalp duvarı yırtılmaz. Kalp ve damar çeperlerini zayıflatan bir durumda normal kan basıncı bile incelmiş çeperi yırtabilir.

Kalp ve damarların kendi hastalıkları: myokard infarktı, ateroskleroz, periarteritis nodosa, anevrizmalar, flebitler, varisler.

Diabrozis kanamalar (hemorrhagia per diabrosin): Çevre dokulardaki yangı, tümör vb hastalıkların damar çeperine ilerleyerek çeperi inceltmesi ve buradan yırtılmasına bağlı kanamalardır. Mide ülserleri ve akciğer tüber­küloz kavernlerinin kanamaları başlıca örneklerdir.

Damar yırtılmasına bağlı olmayan kanamalar (hemorrhagia per diapedesin)

Kapillerlerde ve venüllerde görülür. Damar çeperinde yırtılma yoktur, damar geçirgenliği artmıştır. Kanamalar genel­likle küçük odaklar biçimindedir. Kimi olgularda küçük odaklar bir­leşir ve massif kanamaları anımsatan gölcüklere dönüşür. Örnekler:

Kanamanın Durması (Hemostazis)

İnsan vücudunda yaklaşık 4-6 litre arasında kan bulunur.[4] %33 üzerindeki akut kan kaybı hipovolemik şok nedeniyle ölüme neden olabilir.[4] Kanamanın olay yerinde durdurulmaya çalışılması hasta için hayati önem taşır. Acil olarak kanı durdurma, konuyu bilen kişiler tarafından yapılabilir. İlk yardım uygulaması yapıldıktan sonra hasta en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir. Genel olarak kanamalar, mekanik olarak veya ilaçlar ile durdurulabilir. Mekanik olarak durdurmalar başlıca; burma (torsion), garo uygulama, Esmarch yöntemi, yabancı cisimle tıkama olarak isimlendirilebilir. Parmakla basınç yapmak, eğer yara küçükse ve kanama az ise yaranın üzeri gazlı bez veya temiz bir bezle bastırımak suretiyle gerçekleştirilir. 5-20 dakika kadar bastırma işlemine devam edilebilir. Kanama durduktan sonra yaranın üzerinde oluşan pıhtı silinmemelidir. Aksi halde kanama tekrar başlayabilir. Damar üzerine basınç yaparak da kanamalar durdurulabilir. Genelde atardamarlar vücudun iç kısımlarındadır. Şakak, kol, bacak, baş gibi bazı bölgelerde atardamarlar derinin hemen altından geçer. Aynı zamanda bu bölgelerde damar altında kemikler vardır. Bunlardan yararlanarak kanayan yere kan götüren atardamara deri ile kemik arasında elle basınç yapılarak damar sıkıştırılır. Böylece kan kaybı durdurulabilir veya azaltılabilir.[5]

Kol ve bacaklardaki büyük kanamalarda, atardamarın deri ile kemik arasına sıkıştırılarak kanamanın durdurulmasına turnike denir. Turnike kollarda dirsekle omuz arasında, bacaklarda diz ile kalça arasında uygulanır. Tek kemikler üzerinde bilinçli bir şekilde uygulanması gereken bir yöntemdir. Yeni şekillenen tıbbi görüşlerde rutinde (özellikle bilinçsiz yapılan) turnike uygulaması önerilmemektedir. Nedenlerinin başında neden olduğu komplikasyonlar yer almaktadır. Kanayan bölgenin kalp seviyesinden yukarıda tutulması da kanamayı azaltabilir, hatta durdurabilir.[5]

Organizmanın kan kaybını önleme çabaları ise şunlardır:[1][3][6]

  • Damar kontraksiyonu: Damarın tümüyle kesildiği durumlarda mediadaki düz kasların kontrak­siyonu ile lümen kapanır ve kanama durur. Damarın tam kesilmediği olgu­larda kontraksiyon yetersiz kalır ve kanama devam eder.
  • Tromboz: Pıhtılaşma mekanizması tetiklenir ve kesilen damar ağzında oluşan trombus tıkacı kanamayı durdurur. Olaya infeksiyon karışırsa trombusun organizasyonu önlenir. Trombus bozulur ve yeni kanama olur (sekonder kanama). Kanın pıhtılaşmasını bozan hastalıklarda trombus oluşamaz ve kanama sürer.
  • Hipotansiyon: Ağır kanamalarda hipovolemi oluşur ve kan basıncı düşer. Hipotansiyon kanamayı tümüyle durdurmasa bile hızının azalmasına neden olur. Kanamanın sürmesi hipovolemik şok ile sonlanır.
  • Hematom: Doku içine olan kanamalarda hematom oluşur. Buradaki kanın basıncı damar içi basıncına eşit duruma gelince kanama durur. Beyindeki hematom kitlesi herniasyonlara yol açar.
  • Organlara özgü kontraksiyon: Doğumda plasenta yerinden ayrılınca uterus kasılır ve açıkta kalan da­mar ağızlarını sıkıştırarak kanamayı öder. Uterus atonisinde kasılma olmaz ve kanama sürer. Bu durumu önlemek için histerektomi gerekebilir.

Kanamanın etkilerinin giderilmesi (kompanzasyon)

Kan yitirilmesi vücut tarafından üç mekanizmayla kompanze edilmeye ve şok engellenmeye çalışılır.[1][2][3][6]

  1. Arter daralması (vazokonstriksiyon): arteriol kontraksiyonu ile periferik direnç artar ve kan basıncının düş­mesi önlenir. Vazokonstriksiyon genellikle iç organlarda olur. Yaşamsal açısından önemli organlarda (kalp, beyin, iskelet kasları) kontraksi­yon olmaz. Deri soluktur, ağız kurur, susuzluk duyulur.
  2. Dokulardan sıvı çekilmesi: arteriol kontraksiyonu olan yerlerde kapillerlerin hidrostatik basıncı azalır ve doku sıvıları kana çekilir. Yitirilen kan sıvısı yerine konmaya çalışılır. Buna kan sulanması (hemodilution) denir.
  3. Kan hücresi sağlanması: hematopoietik organlardaki yedek kan hücreleri periferik kana dökülür ve yenileri üretilir.

Kanamaların Adlandırılması

Kanamaların bulundukları yere, boyutlarına göre değişik isimler verilir.[1][2][3]

Deri, mukoza, seröz zarlar

  • Peteşi (petechia): çapı=1–2 mm
  • Purpura: çapı=3–10 mm
  • Ekimoz (ecchymosis): çapı >10 mm

Doku/Organ içinde kitle yapan kanama

  • Hematom (hematoma)

Sindirim sistemi

  • Hematemez (hematemesis): kusmukla kan gelmesi
  • Melena: dışkı sindirilmiş kan görülmesi
  • Hematochezia: dışkıda taze kan varlığı

Solunum sistemi

  • Epistaksis (epistaxis): burun kanaması
  • Hemoptizi (hemoptysis): akciğerlerden ve solunum yollarından kanama (ağızdan gelen açık kırmızı renkli ve köpüklü kan)

Üriner sistem

  • Hematüri (hematuria): idrarda eritrosit bulunması

Doğal boşluklara kan dolması

  • Hemotoraks: plevra boşluğuna
  • Hemoperikardium: perikard boşluğuna
  • Hemoperitoneum: periton boşluğuna
  • Hemartroz: eklem boşluğuna
  • Hematosel: testiste tunica vaginalis'e

Kanamaların Komplikasyonları

Kanamaların sonuçlarını ve komplikasyonlarını yönlendiren 3 önemli faktör vardır: nicelik, hız, yer.[1][2][3]

Hipovolemik şok (kanamanın niceliği ve hızı etkendir): Kanın %20'sinin kaybı önemli bir zarar vermez. Akut olarak %33'ünün kaybı öldürücüdür. Kanama yavaşsa örne­ğin 24 saatlik bir sürede kanın %50'si kaybedilirse öldürücü olmayabilir ama tehlikelidir.

Mekanik basınç: Genellikle iç kanamalarda önem taşır.Hipertansiyonda ya da Willis poligonu anevrizmasında oluşan spontan arter rüptürüne bağlı intrakraniyal kanama kafa içi basıncını kısa sürede arttırarak ölüme yol açabilir. Beyin sapındaki (pons ve bulbus) çok küçük bir kanamanın basıncı bile dolaşım ve solunum merkezlerine yaptığı bası ile ölüme neden olabilir. Akut myokard infarktında görülen myokard yırtılmasıyla oluşan ka­namalar yavaşsa ve perikard genişleyerek durumu kompanze edebiliyorsa öldürücü olmayabilir. Kanama kısa sürede ve çok miktarda ise kalp tamponadı gelişir.

Hipokrom anemi: Kronik GIS kanamaları ve aşırı menstrüel kanama gibi vücut dışına olan kanamalarda demir eksikliğine bağlı anemiler görülür. İç kanamalarda hemoglobinin yıkılmasından sonra açığa çıkan demirden yeniden yararlanılır (recycling).

Asfiksi: Lösemili hastalarda uykuda oluşan burun kanamaları larinkse kadar inebilir, pıhtılaşarak larinksi tıkar, asfiksiye ve ölüme neden olabilir.

Organizasyona bağlı fonksiyon bozuklukları: deride, mukozalarda ve seröz zarlarda oluşan küçük kanamalar (peteşi, purpura, ekimoz) genellikle rezorbe olur, yerinde iz bırakmaz. Seröz boşluklara oluşan büyük kanamalar (hemothorax, hemopericardium, hemoperitoneum) organize olursa plevra, perikard ve periton yaprakları arasında yapışıklıklar oluşur. Doku aralıklarında kitle yapan kanamalar (hematom) büyükse rezorbe olmayabilir. Kan kitlesi içine doğru gelişen granülasyon dokusu daha sonra fibröz dokuya dönüşür (organizasyon). Büyük hematomlarda granülasyon dokusu orta kesimlere ulaşamaz, buradaki eritrositler hemolize olur. Fibröz çeperle kuşatılmış ve sarı-saydam bir sıvıyla dolu kistik boşluk oluşur (psödokist).

Kaynakça

  1. ^ a b c d e Kumar V, Abbas AK, Aster JC. Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease. 9th edt., Elsevier Saunders, Philadelphia, 2015
  2. ^ a b c d e Goljan EF. Rapid Review Pathology. 5th edt., Elsevier, Philadelphia, 2019
  3. ^ a b c d e f Tahsinoğlu M, Çöloğlu AS, Erseven G. Dişhekimleri için Genel Patoloji, Altın Matbaacılık, İstanbul, 1981
  4. ^ a b Cooper, Chris E. (2016). Blood : a very short introduction (1. bas.). Oxford: Oxford University Press. ISBN 978-0199581450. 
  5. ^ a b Auerbach P. Medicine for the Outdoors - The Essential Guide to First Aid and Medical Emergencies, 6th edt., Saunders, Philadelphia, 2015
  6. ^ a b Silnernagl S, Lang F. Color Atlas of Pathophysiology. Thieme, Stuttgart-New York, 2000

İlgili Araştırma Makaleleri

Şok, kalbin aorta attığı kanın akut olarak azalmasına bağlı bir hipoperfüzyon sendromdur. Şok olgusunda yaşamsal dokulara ve organlara yeterli kan gidemez. Dolaşan kanın azalması, dokuların oksijen ve enerji kaynaklarının kesilmesi, metabolizma artıklarının temizlenememesi anlamına gelir. Başlangıç belirtiler hipotansiyon, bilinç kaybı, ağızda kuruluk, deride solukluk, terleme, nabızda artma/azalma, laktik asidoz, parmak uçlarında ve dudaklarda siyanozdur.

<span class="mw-page-title-main">Ateroskleroz</span>

Ateroskleroz, atardamarları (arterleri) etkileyen bir hastalıktır. Yaygın olarak "damar sertleşmesi" olarak adlandırılan arteriosklerozun bir türüdür. Orta boy ve büyük arterlerde görülen "aterom" veya "plak" olarak adlandırılan yapısal bozukluklardan (lezyonlardan) oluşur. Aterom, hangi safhada olduğuna bağlı olarak çeşitli yapılar barındırabilir:

<span class="mw-page-title-main">Ödem</span>

Ödem, kan sıvısının damar dışına çıkması ve hücreler arasındaki sıvının artışı olgusudur. Ödemin yaygın biçimine anazarka (anasarca) denir. Ödem olgusunun temel ilkesi, kan sıvısı ile hücre dışı (ekstrasellüler) sıvı arasındaki dengenin yitirilmesidir. İnsan vücudunda ortalama 40 litre sıvı vardır. Bu sıvının yaklaşık ½ ‘si hücrelerin içindedir. Öteki yarısı ise kanı, lenf sıvısını ve hücreler arasındaki sıvıyı oluşturur. Kan ve lenf sıvılarının dengesini proteinler sağlar. Bunların dışındaki sıvı türlerinin dengesi elektrolitlere bağlıdır. Hücre içi sıvı dengesini potasyum, hücre dışı sıvı dengesini ise sodyum denetler.

<span class="mw-page-title-main">Tromboz</span> Kan pıhtılarının neden olduğu tıbbi durum

Tromboz (thrombosis), canlı organizmada kan elemanlarının kalp ve damar iç yüzüne kitle (pıhtı) ha­linde yapışması olgusudur; oluşan pıhtı kitlesine trombüs ya da trombus (thrombus) adı verilir. Trombozun yaşam kurtarıcı (fizyolojik) ve öldürücü (patolojik) sonuçları vardır. Tromboz olgusu genellikle damarlara yönelik olumsuzluklarda görülür. Endotel zararıyla birlikte pıhtılaşma (hemostaz) mekanizması çalışmaya başlar. Önce trombin aktive olur, sonra da fibrinojen fibrine dönüşür. Fibrin, pıhtının ana elemanıdır. Ayrıca, genel bir tanım olarak herhangi bir damardaki trombustan kopan pıhtı parçasının başka bir bölge damarını tıkamasına tromboembolizm denir.

<span class="mw-page-title-main">Atardamar</span> Kanı kalpten alıp organlara götüren yani uzaklaştıran damarlar

Atardamar veya diğer adıyla arter, kalpten vücuda kan taşıyan damarlardandır. Pulmoner arter ve umblikal arterler dışında oksijenlenmiş kanı taşırlar.

<span class="mw-page-title-main">Kılcal damar</span> vücuttaki en küçük kan damarları

Kılcal damar veya kapiler vücuttaki en küçük kan damarlarına verilen isimdir. Büyüklükleri yaklaşık 5-10 μm'dir. Atardamarlar ile toplardamarları birleştiren kılcal damarlar, dokularla etkileşimi en yoğun olan kan damarlarıdır. Kılcal damar duvarları tek bir hücre tabakasından (endotel) oluşur. Bu tabaka öyle incedir ki oksijen, su ve lipitler gibi moleküller difüzyon ile bu tabakadan geçip dokulara girebilirler. Karbondioksit ve üre gibi zararlı ve atık maddeler de difüzyon ile kılcal damar içindeki kana dağılırlar. Belirli bazı sitokinlerin salınımıyla kılcal damarların geçirgenliği (permeabilite) daha da arttırılabilir.

<span class="mw-page-title-main">Dolaşım sistemi</span> hayvanlarda kan dolaşımını sağlayan organ sistemi

Dolaşım sistemi veya kardiyovasküler sistem maddelerin vücuttaki dolaşımını sağlayan organ sistemidir.

<span class="mw-page-title-main">Beyin kanaması</span> Beyni besleyen damarlardan bir veya birkaçının hastalık veya darbe sonucu zedelenip kanaması

Beyin kanaması, beyni besleyen damarlardan bir veya birkaçından dışarı kan sızması sonucu, kanla beslenen bölgenin çalışamaz duruma gelmesidir. Bu durum aniden oluşabilmektedir ve genellikle yüksek tansiyon hastalarında görülebilmektedir. Beyin kanaması sonucu hastada felç, inme meydana gelebilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Kan basıncı</span> kanın arter duvarlarına uyguladığı basınç

Kan basıncı veya tansiyon, dolaşım sistemi atardamarları içindeki kanın basıncıdır. Kan basıncı ölçümü tansiyon aleti yardımıyla yapılır.

Hemofili çoğunlukla genetik geçiş gösteren, vücutta kanın pıhtılaşma sisteminde rol alan ve pıhtılaşma faktörleri olarak adlandırılan proteinlerin eksikliği veya yokluğu nedeniyle ortaya çıkan, pıhtılaşma bozukluğu yaratan ve X kromozomundaki çekinik bir gen ile taşınan bir tür kanın pıhtılaşamaması hastalığıdır.

Epidural hematom, oluşan bir kanamanın beyin dokusunun üzerinde yer alan dura mater ile kafatası kemiği arasında birikmesine verilen isimdir. Epidural hematom, ekstradural hematom olarak da isimlendirilir. Biriken kanın yaratttığı intrakranial basınç artışı sonucu ölüm gerçekleşebilir. Epidural hematom hassas beyin alanlarını baskılayıp shifte( beynin orta hattının kayması)sebep olur. Oluşan hematomlarda değişik yayınlarda değişik rakamlar telaffuz edilmekle beraber ortalama %15-20 civarı ölüm oranından bahsedilmektedir. Dura mater aynı zamanda spinal kordu da sarar; bu sebeple spinal kordda da epidural kanamalar olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Perikard</span>

Perikard, perikardiyum veya perikart, kalbin etrafını saran ve kalp ile birlikte ana damarların kökünü kapsayan çift duvarlı kese.

<span class="mw-page-title-main">Pulmoner ödem</span> akciğerlerin hava boşluklarında ve parankiminde sıvı birikmesi

Pulmoner ödem, pulmonary edema, akciğer ödemi, akciğer konjesyonu; çeşitli sebeplerden ötürü alveollerde transudat birikmesi sonucu meydana gelir. Akciğer ödemi bir hastalık değil polifaktöriyel kaynaklı bir semptomdur. Süngersi bir yapısı olan akciğeri ödem oluşmasından koruyan 3 önemli faktör vardır. Bu faktörlerin olumsuz etkilendiği her süreç akciğer ödemi ile sonlanır:

Hiperemi, genel anlamıyla bir dokunun normalden daha fazla kanlanmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">İskemi</span> Dokulara kan akışında eksiklik

İskemi (ischemia) yerel kanlanma eksikliğidir.

<span class="mw-page-title-main">Hematom</span>

Hematom, genellikle kan damarının yırtılması neticesinde kanın damar dışına çıkması olarak tanımlanan kanamanın doku içindeki birikimidir.

Tromboz (thrombosis), canlı organizmada kan elemanlarının kalp ve damar iç yüzüne kitle (pıhtı) ha­linde yapışması olgusudur; damar içinde oluşan pıhtı kitlesine trombus ya da trombüs (thrombus) adı verilir. Trombozun yaşam kurtarıcı (fizyolojik) ve öldürücü (patolojik) sonuçları vardır. Tromboz olgusu genellikle damarlara yönelik olumsuzluklarda görülür. Endotel zararıyla birlikte pıhtılaşma (hemostaz) mekanizması çalışmaya başlar. Önce trombin aktive olur, sonra da fibrinojen fibrine dönüşür. Fibrin, pıhtının ana elemanıdır. Ayrıca, genel bir tanım olarak herhangi bir damardaki trombustan kopan pıhtı parçasının başka bir bölge damarını tıkamasına tromboembolizm denir.

<span class="mw-page-title-main">Embolizm</span> Atardamar, arteriyol ve kılcal damar hastalıkları

Embolizm, bir kütlenin kan akımıyla sürüklenerek damarları tıkamasına embolizm (embolism), bu cisme embolus denir. Kan akımıyla sürüklenen kütle maddenin her türden fiziksel niteliğini taşıyabilir. Bir embolizm sürecinin etkisi, embolusun kaynağı ve izlediği yol ile belirlenir. Trombuslardan kökenli emboluslar en sık görülen embolizm türünü oluşturur (tromboembolizm).

İnfarkt, dolaşım yetmezliğine bağlı yerel iskemik doku nekrozudur; bu olguya infarksiyon (infarction) nitelemsi yapılır. Kısa sürede oluşan güçlü iskemilerin büyük bölümü infarktla sonuçlanır. Çoğu infarktlar arterlerin bir embolus ya da trombusla tıkanmasına bağlı olarak ortaya çıkar. Vena tıkanmaları ve bunlara ilgili infarktlar seyrektir. İnfarktlar genellikle koagülasyon nekrozu, beyindekiler kollikuasyon nekrozu biçimindedir.

Yumurtalık apopleksisi, yumurtalık dokusunda kanama ve/veya intraperitoneal kanamanın eşlik ettiği, genellikle bir kist bölgesinde yumurtalıkta ani bir yırtılmadır.