İçeriğe atla

Kan grubu

Alıcılar ve vericileri gösteren bir şema.

Kan grubu, kandaki antikorlara bakılarak, kanın özelliğini belirtmek için oluşturulmuş sınıflandırma sistemidir.[1] İnsanlarda A, B, AB ve 0 türleri vardır. Bundan bağımsız olarak, Rh değeri + ya da - değerinde olabilir. Bu üç sistemin birleşiminden 8'li kan grubu tablosu oluşmuştur.[1] Türkiye'de iki sistem yan yana yazılarak belirtilir. Örneğin; A türü kanda Rh değeri negatif ise, o kan için A Rh (-) grubu denir. Türkiye'de Kızılay'ın verilerine göre en çok bulunan ve en çok gereksinilen grup A Rh (+)'dir.[2] RH etkeni, Hint şebeğinin (İngilizcerhesus macaque) kanındaki antikorların var olup olmaması anlamına gelir.

Kan grubu uyumu

Her ne kadar aşağıdaki tablo[3] genel olarak doğruysa da uzun dönem kan aktarımı gerektiren kişilere kendi kan gruplarının aynısının verilmesi zorunludur. Çok ama çok acil durumlarda RH (-), RH (+)'ye kan verebilir.[1]

Alyuvar uyumluluk tablosu[4][5]
Alıcı Verici
0− 0+ A− A+ B− B+ AB− AB+
0− EvetYokYokYokYokYokYokYok
0+ EvetEvetYokYokYokYokYokYok
A− EvetYokEvetYokYokYokYokYok
A+ EvetEvetEvetEvetYokYokYokYok
B− EvetYokYokYokEvetYokYokYok
B+ EvetEvetYokYokEvetEvetYokYok
AB− EvetYokEvetYokEvetYokEvetYok
AB+ EvetEvetEvetEvetEvetEvetEvetEvet

Kan Gruplarının görevi

Kan grubunu belirleyen A ve B genleri, kanda bulunan alyuvarların zarlarında A ve B türü proteinlerden hangisinin yer alacağını belirlerler.[1] Birinin kan grubu A ise, alyuvarlarının zarında yalnızca A türü protein; B ise, yalnızca B türü protein, AB ise her ikisinden de vardır demektir. 0 ise alyuvarların zarında her ikisi de yoktur demektir.[1] Alyuvar çeperinde bulunan ve kan grubunu belirleyen bu proteinlere aglütinojen denir.[1] Ancak kanda, kendinizinkinden ayrı bir kan grubuna ait alyuvar hücrelerinin vücudunuza girmemesini sağlayarak sizi koruyan aglütinin adlı antikorlar bulunur.[1] Protein yapısında olan aglütininler de tıpkı aglütinojenler gibi A ve B türümde olurlar.[1]

Tarihi

Kan aktarımlarının, kan grupları konusunda hiçbir bilginin olmadığı halde önceleri başarıyla sürdürülebilmesi dikkat çekicidir.[1] Landois 1875'te köpek kanının başka bir cinsin kanı ile karıştırıldığında 2 dakika içerisinde sürekli lizise (hücre parçalanması) neden olduğunu bildirmiştir.[1] Bu çalışmayı bilen Karl Landsteiner, 22 kişide yaptığı çalışmada alyuvar ve serum arasındaki tepkimeleri tanımlayarak 1901'de sonuçlarını yayınlamıştır.[1] Landsteiner önceleri A, B, C olmak üzere üç kan grubu tanımladı.[1] Sonraki yıl öğrencileri olan DeCastello ve Sturli 155 kişiyi kapsayan daha geniş bir çalışma ile kan grup sistemini A, B, O, AB olarak tanımladılar (1902).[1] 1922'de Amerika Birleşik Devletleri'ne göç eden Landsteiner 1930 yılında Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü'ne layık görülmüştür.[1] Diğer kan grup sistemleri tanımlanmadan neredeyse yarım yüzyıllık bir zaman geçmiş ve 1939'da Philip Levine tarafından sunulan bir olgu ile Rhesus (Rh etkeninin bulunduğu maymunun adı) etkeninin varlığına dikkat çekilmiştir. Sonraki birkaç yıl içerisinde yapılan benzer çalışmalarla yeni antijen sistemleri tanımlanmıştır.[1]

Genetik

İnsanlardaki ABO kan grubu sistemlerinin kalıtımsal açıklaması şu şekildedir:

Kan grubu kalıtımı
Kan grubu OABAB
Genotip ii (OO)IAi (AO)IAIA (AA)IBi (BO)IBIB (BB)IAIB (AB)
Oii (OO)O
OO OO OO OO
O ya da A
AO OO AO OO
A
AO AO AO AO
O ya da B
BO OO BO OO
B
BO BO BO BO
A ya da B
AO BO AO BO
AIAi (AO)O ya da A
AO AO OO OO
O ya da A
AA AO AO OO
A
AA AA AO AO
O, A, B ya da AB
AB AO BO OO
B ya da AB
AB AB BO BO
A, B ya da AB
AA AB AO BO
IAIA (AA)A
AO AO AO AO
A
AA AO AA AO
A
AA AA AA AA
A ya da AB
AB AO AB AO
AB
AB AB AB AB
A ya da AB
AA AB AA AB
BIBi (BO)O ya da B
BO BO OO OO
O, A, B ya da AB
AB BO AO OO
A ya da AB
AB AB AO AO
O ya da B
BB BO BO OO
B
BB BB BO BO
A, B ya da AB
AB BB AO BO
IBIB (BB)B
BO BO BO BO
B ya da AB
AB BO AB BO
AB
AB AB AB AB
B
BB BO BB BO
B
BB BB BB BB
B ya da AB
AB BB AB BB
ABIAIB (AB)A ya da B
AO AO BO BO
A, B ya da AB
AA AO AB BO
A ya da AB
AA AA AB AB
A, B ya da AB
AB AO BB BO
B ya da AB
AB AB BB BB
A, B ya da AB
AA AB AB BB
Yalnızca fenotipe bağlı olarak kan grubu kalıtımı
Kan grubu OABAB
OO O ya da A O ya da B A ya da B
AO ya da A O ya da A O, A, B ya da AB A, B ya da AB
BO ya da B O, A, B ya da AB O ya da B A, B ya da AB
ABA ya da B A, B ya da AB A, B ya da AB A, B ya da AB

Kaynakça

  1. ^ a b c d e f g h i j k l m n o Cooper, Chris E. (2016). Blood : a very short introduction (1. bas.). Oxford. ISBN 978-0199581450. 
  2. ^ Türk Kızılay Kan Hizmetleri [@KanverOrg] (7 Ocak 2016). "En çok bulunduğunu düşündüğün kan grubu, aynı zamanda en çok ihtiyaç duyulan kan grubu oluyor. #kanverhayatkurtar t.co/DaDBoZzisQ" (X gönderisi). Erişim tarihi: 22 Temmuz 2020X vasıtasıyla. 
  3. ^ *tard.org.tr. "Eritrosit içeren komponentler" (PDF). 4 Şubat 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mart 2012.  (Türkçe) (14 Mart 2012).
  4. ^ "RBC compatibility table". American National Red Cross. Aralık 2006. 4 Ağustos 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Temmuz 2008. 
  5. ^ Blood types and compatibility 19 Nisan 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. bloodbook.com

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">HIV</span> AIDS hastalığına sebep olan virüs

HIV, AIDS'e yol açan virüs. HIV, bağışıklık sistemine zarar vererek hastalığa neden olur. Vücudu mikroorganizmalardan koruyan bağışıklık sistemi çalışmadığında, mikroorganizmalar hastalığa daha kolay neden olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Kan</span> hücrelerden meydana gelmiş yaşamsal sıvı

Kan, atardamar, toplardamar ve kılcal damarlardan oluşan damar ağının içinde dolaşan; akıcı plazma ve hücrelerden meydana gelmiş kırmızı renkli hayati sıvıdır.

<span class="mw-page-title-main">Kernikterus</span>

Kernikterus (kernicterus), yenidoğan sarılığının güçlü ve uzun süreli olması nedeniyle, kanda yükselen bilirubinin kan-beyin bariyerini geçerek beyin ve beyincikteki bazal çekirdeklerde birikmesi ve zarar vermesi durumudur.

<span class="mw-page-title-main">Sarılık</span> İnsan hastalığı

Sarılık (ikter; icterus), bir hastalık değil, çoğu karaciğerle ilgili olan bazı hastalıkların belirtisidir. İkter tablosunda gözakı (sklera), deri, mukozalar ve organlar sarıya boyanır. En önemli nedeni kandaki bilirubin düzeyinin artmasıdır. Normalde periferik kanın 100 ml’sinde 1 mg kadar bilirubin bulunur. Kandaki bilirubin düzeyinin 2.5 mg’ın üzerine çıkmasına “hiperbilirubinemi”, bunun neden olduğu klinik tabloya "sarılık; ikter (icterus)” adı verilir.

<span class="mw-page-title-main">Alyuvar</span>

Alyuvar, kırmızı kan hücresi veya eritrosit, en yaygın kan hücresi türüdür. Çağdaş bilim insanları laboratuvarda alyuvar geliştirebilmeyi başarmışlardır.

Akyuvarlar ya da lökosit olarak da adlandırılan beyaz seri kan hücreleri; ilikte ve lenf bezlerinde üretilirler. Bağışıklık sisteminin hücresel bileşenini oluşturan, vücudu bulaşıcı hastalıklara ve yabancı maddelere karşı korumaya koşullanmış hücrelerdir. Sağlıklı bir yetişkin insanın bir milyon hücreli kanında 4×103–11×103 adet, bir başka tanımla bir damla kanda yaklaşık 4.000 ilâ 11.000 arasında akyuvar bulunur.

<span class="mw-page-title-main">Endoplazmik retikulum</span> Organel

Endoplazmik retikulum hücrede bulunan, veziküller, tüpler ve sisternalardan oluşmuş bir organeldir. Bu organel çeşitli işlevlerden sorumludur: membran proteinlerinin veya bir membran içinden geçerek salgılanacak olan proteinlerin çevrimi, katlanması ve taşınması; kalsiyum depolanması; ve bazı lipit ve makromoleküllerin depolanması.

<span class="mw-page-title-main">Lenfosit</span> akyuvar tipi

Lenfosit, bir lökosit (akyuvar) tipidir. Kanda dolaşan lökositlerin yaklaşık olarak yarısını oluştururlar. Pluripotansiyel kök hücrelerden (hemositoblast) ürerler. Kanda dolaşan lenfositler, alyuvarlardan biraz büyükçe oldukları halde yine de küçük hücre grubuna girerler. Ayrıca lenfosit bir bağ doku hücresidir. Perifer dolaşımda bulunan lenfosit alt grupları kabaca T, B ve NK hücreler olarak sınıflandırılabilir. Kanda dolaşan lenfositlerin ortalama %80'ini T hücre, %10'unu B hücre geri kalan %10'unu ise NK hücreler oluşturmaktadır. Bu oranlar hücrelerin alındığı dokuya göre değişebilmektedir. Timusta hücrelerin nerede ise %90'ı T hücre iken dalak ve lenf düğümünde %30-40 oranında T hücre görülmekte, B hücreler daha baskın oranda (%60-70) izlenmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Lupus</span>

Lupus, teknik adıyla Sistemik Lupus Eritematozus (SLE) veya Yaygın Lupus Kızarıklığı, Otoimmun, Kelebek Hastalığı kökenli multisistem hastalıklarının en sık görülen tipik örneğidir. Lupus sözcüğü, Latincede “kurt” anlamında olup ciltte çıkan yaraların yıkıcı özelliğini ifade eder. 1872 yılında Kaposi, hastalığın sadece cildi değil vücudun değişik organlarını etkileyen bir hastalık olduğunu fark etmiştir. Otoimmun antikorların büyük bölümü ANA niteliğindedir. Sessizce gelişebilir ya da akut olarak başlar. Ateşli ataklar biçiminde alevlenmeler gösterir. Organizmanın tümünü etkileyebilir, ancak deri, eklemler, böbrekler ve seröz zarlar zarar gören başlıca dokulardır.

<span class="mw-page-title-main">Difüzyon</span>

Difüzyon, maddelerin çok yoğun ortamdan, az yoğun ortama doğru kendiliğinden yayılmasıdır. Fiziksel kimyada ise moleküllerin kinetik enerjilerine bağlı olarak rastgele hareketlerine denir.

<span class="mw-page-title-main">İnflamasyon</span> iltihaplanma

İnflamasyon, canlı dokunun her türlü canlı, cansız yabancı etkene veya içsel/dışsal doku hasarına verdiği sellüler (hücresel), humoral (sıvısal) ve vasküler (damarsal) bir seri vital yanıttır. İnflamasyon normalde patolojik bir durum olmasına karşın, inflamatuar reaksiyon fizyolojik olarak vücudun gösterdiği bir tepkidir. Halk arasında iltihap tabiri yangı için kullanılmasına rağmen sık sık apseler için de iltihap denmesinden dolayı inflamasyon (inflammare) terimini kullanmak daha yerinde olacaktır. Hücre dejenerasyonu ile birlikte inflamasyon konusu, hastalıkların patolojik temelini oluşturmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Fagositoz</span>

Fagositoz, bir fagositin solid partikülleri yakalayıp yutması ve sitoplazmasında oluşturduğu fagosom adı verilen boşluğa hapsederek eritme (sindirme) çabasıdır. Fagosite ettikleri başlıca solid partiküller canlı etkenler (mikroplar), ölü hücre ve doku artıkları, suda erimeyen mineraller ve metal tuzları, yabancı cisimler vb. oluşumlardır. Fagositler ve fagositoz olgusu ilk kez 1882 yılında İlya İlyiç Meçnikov tarafında bulundu. Bu buluşu ona Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülünü kazandırdı.

<span class="mw-page-title-main">Virüs</span> canlı ve ya cansız arası mikroskobik enfeksiyon etkeni

Virüs, sadece canlı hücreleri enfekte edebilen ve böylece replike olabilen mikroskobik enfeksiyon etkenleri. Virüsler; hayvanlardan ve bitkilerden, bakterilerin ve arkelerin de içinde bulunduğu mikroorganizmalara kadar her türlü canlı şekillerine bulaşabilirler.

<span class="mw-page-title-main">Hh antijen sistemi</span>

Hh antijen sistemi ya da Bombay fenotipi, genetikte, nadir olarak bulunan bir kan grubu sistemini tanımlamak için kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Yenidoğan sarılığı</span> Yeni doğmuş bebeklerde görülen bir hastalık

Yenidoğan sarılığı ya da bebek sarılığı, yeni doğmuş bebeklerde kanlarındaki bilirubin miktarının artması neticesinde görülen bir çeşit sarılıktır. Doğumdan sonraki ilk haftada her doğan bebeğin kanında az veya çok derecelerde mutlaka bilirubin miktarında artış gözlenmektedir. Yenidoğan sarılığı, hayata yeni başlamış bebeklerde en sık görülen sıkıntılardan birisidir. Normal doğan bebeklerin %60'ında görülürken erken doğan bebeklerin %80'inde görülebilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Karl Landsteiner</span> Avusturyalı biyolog ve hekim (1868 – 1943)

Karl Landsteiner ForMemRS, Avusturyalı-Amerikalı immünolog ve patolog. 1900 yılında ana kan gruplarını ayırdı, günümüz kan grupları sınıflandırma sistemini kandaki aglütininlerin varlığını tanımladı. Bu biyolojik gelişmeleri sayesinde, tıbbî uygulamada da kullanıldı ve hasta hayatını tehlikeye atmadan kan nakledildi. Constantin Levaditi ve Erwin Popper ile birlikte çocuk felcine yol açan virüsü 1909'da keşfetti. 1926'da Aronson Ödülü'nü aldı. 1930'da Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü'nü aldı. Transfüzyon tıbbının babası olarak tanımlandı.

Kompleman sistem, Komplement sistemi veya tamamlayıcı sistem, bir canlıdan patojenlerin temizlenmesine yardım eden biyokimyasal bir kaskaddır. Bağışıklık sisteminin bir canlının yaşamı süresindeki gidişlerle değişmeyen ve uyum sağlamayan doğuştan gelen bağışıklık sistemine ait geniş kısımlarıdır. Bununla beraber edinilmiş bağışıklık sistemiyle birlikte işleme konulup, eyleme geçirilebilir.

Bağışıklık yetmezliği veya bağışıklık eksikliği, bağışıklık sisteminin herhangi bir nedenle baskılanması ve doğal davranışlarının kısıtlanması sonucunda savunma sistemi elemanları arasındaki koordinasyonun bozulması olgusudur. Memelilerin fizyolojik savunma sistemi 3 ana parçadan oluşur:

<span class="mw-page-title-main">Protein fosforilasyonu</span>

Protein fosforilasyonu, bir proteine bir fosfat grubu (PO4) eklenmesidir. Protein fosforilasyonu pek çok hücresel süreçte önemli bir rol oynar.

ABO kan grubu sistemleri, insan kan grubu sistemlerinden bir tanesidir. Kan transferi serolojisinde en önem arz edendir. Çünkü ABO kan grubu sistemlerine karşı doğal antikorlar serum içerisinde meydana gelmektedir. İnsanlarda dört çeşit kan grubu vardır: A, B, AB ve O; her grubun kırmızı kan hücreleri sırasıyla belirtilen antijenleri taşır: A antijeni, B antijeni, hem A hem B antijenleri ya da hiçbir antijen taşımazlar. Serumdaki antikorlar, taşıyanın kırmızı hücrelerinde mevcut olmayan ABO antijenleri için bellidir. Örneğin: A grubundan insanlar, B antijenine olan serum antikorlarına sahiptirler.