Kamulaştırma
Kamulaştırma, devletleştirme ya da istimlak, devletin kamu yararını gözeterek özel mülkiyete ait taşınmaz malları bedelini ödeyerek mülkiyetine geçirme işlemidir. Kamulaştırmanın temel dayanağı, kamu yararının gözetilmesidir. Devlet, toplumun genel çıkarlarını korumak ve geliştirmek amacıyla özel mülkiyeti kamulaştırabilir. Devlet, ekonomik ve sosyal düzeni sağlama, toplumsal refahı artırma ve kamu hizmetlerini geliştirme gibi sorumluluklarını yerine getirebilmek için kamulaştırma yetkisini kullanabilir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 26. maddesine göre;
“ | Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkilidir. | „ |
Kamulaştırma işlemi, tek yanlı bir işlemdir ve karşı tarafın kabulüne gerek yoktur. Kamulaştırma işlemleri, hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde gerçekleştirilir ve bireylerin haklarını koruyacak şekilde dengelenir. Kamulaştırma bedelinin adil olması ve hak sahiplerine zamanında ödenmesi bu dengeyi sağlar. Kamulaştırma işleminin iptali için idari yargıda dava açılabilir.[1]
Fikri dayanakları
Roma hukuku
Günümüz Kara Avrupası hukuk düzeninin temelini oluşturan Roma hukukunda kamulaştırma kavramı, modern anlamıyla yer almamaktadır. Roma hukukunda devletin, sahipsiz mal üzerinde zilyetlik kurarak mülkiyet elde etme hakkı vardı ve özellikle kamu yararına kullanılan alanlar için gerekli olan araziler, devlet tarafından zilyetlik edinilerek kamu hizmetine tahsis edilirdi. Ayrıca devletin, özel mülkiyeti cezai sebeplerle el koyarak kamu malı haline getirme hakkı vardı. Bu durum genellikle suç işleyen kişiler için uygulanırdı. Ancak modern kamulaştırmadan farklı olarak, genellikle cezai nitelik taşımakta ve kamu yararından ziyade cezai tedbir amacı güderdi.
Roma hukuku, mülkiyet hakkını koruyan ve düzenleyen kapsamlı bir sistemdi. Ancak, modern anlamda kamulaştırma kavramı, özellikle kamu yararını gözeten, karşılık olarak bedel ödenmesini gerektiren ve hukuki bir süreçle gerçekleştirilen bir işlem olarak Roma hukukunda doğrudan yer almamaktaydı. Modern kamulaştırma kavramı, esas olarak feodal dönemin ardından gelişen ve ulus devletlerin kamu yararı için özel mülkiyete müdahalesini mümkün kılan hukuki düzenlemelerle ortaya çıktı.
İslam hukuku
İslam hukukunda kamulaştırma, modern anlamda tam olarak yer almamakla birlikte, kamu yararına yönelik mülkiyetin düzenlenmesi ve devletin ihtiyaçları doğrultusunda özel mülkiyete müdahale etme uygulamaları mevcuttu. İslam hukukunda devletin veya toplumun genel yararını gözeterek bir mülkün kullanım hakkını düzenleme yetkisi vardı. Bu uygulama, mülk sahibinin mülkiyet hakkını korurken, mülkün toplum yararına kullanılmasını sağladı.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde uygulanan ve istimval adı verilen uygulamayla devlet, kamu hizmetleri veya askeri ihtiyaçlar gibi kamu yararına yönelik olarak özel mülkiyete geçici olarak el koyardı. Bu uygulama, İslam hukukunun genel ilkeleri doğrultusunda şekillenmiş ve kamulaştırmaya benzer niteliktedir.
Maslahah ilkesi, ihtikar yasağı, şeriat mahkemeleri ve kadı yetkileri gibi unsurlar, İslam hukukunda kamulaştırma benzeri müdahalelerin gerçekleştirilmesine olanak tanıdı. Bu düzenlemeler, devletin ve toplumun ihtiyaçlarını dengeli bir şekilde karşılamayı hedeflemekte ve mülk sahiplerinin haklarını koruyarak kamu yararını gözetti.
Sosyalist hukuk sistemi
Sovyetler Birliği'nde kamulaştırma, sosyalist ekonominin temel taşlarından biriydi ve Ekim Devrimi'nden (1917) sonra kapsamlı bir şekilde uygulanmaya başlandı. Bolşevik hükûmeti, büyük toprak sahiplerinin mülklerine el koyarak, bu toprakları kolektif çiftlikler (kolhoz) ve devlet çiftlikleri (sovhoz) olarak yeniden düzenledi. 1921 ile 1928 yılları arasında uygulanan Yeni Ekonomik Politika (NEP), sınırlı bir özel mülkiyete izin verdi. Ancak bu dönem kısa sürdü ve ardından tüm mülkiyet tekrar devletleştirildi.
Çin Halk Cumhuriyeti'nde de benzer bir durum söz konusudur. Çin'in 1982 Anayasası, özel mülkiyetin devlet tarafından kamu yararı için kamulaştırılabileceğini ve uygun tazminatın ödenmesi gerektiğini belirtir. Mao Zedong döneminde sanayi ve tarımda kapsamlı kamulaştırmalar yapıldı. Özel mülkiyet neredeyse tamamen ortadan kaldırıldı.
Geri alma hakkı
Kamulaştırılan mal, kamu yararına yönelik kullanılmazsa veya üzerinde hiçbir işlem yapılmazsa, mal sahibinin geri alma hakkı vardır.
Kamulaştırma Kanunu'nun 23. maddesine göre;
“ | Kamulaştırma bedelini kesinleşmesinden itibaren beş yıl içinde, kamulaştırmayı yapan idarece; kamulaştırma ve devir amacına uygun hiçbir işlem veya tesisat yapılmaz veya kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeyerek taşınmaz mal olduğu gibi bırakılırsa, mal sahibi veya mirasçıları kamulaştırma bedelini aldıkları günden itibaren işleyecek yasal faiziyle ödeyerek, taşınmaz malını geri alabilir. | „ |
Kamulaştırmadan önceki mal sahibinin bu hakkını kullanabilmesi için, beş yılın dolmasının ardından bir yıl içinde dava açması gerekir. Aynı kamulaştırma amacı doğrultusunda, birden fazla taşınmaz kamulaştırılmışsa, eski malikin geri alma hakkının doğması için gereken şartların her bir taşınmaz için gerçekleşmiş olması gerekir.[1]