İçeriğe atla

Kalkınma teorisi

Kalkınma teorisi, toplum içerisinde istenilen ve hayal edilen değişimin nasıl başarılacağına dair fikirler içeren bir teori türüdür. Kalkınma teorisi altında birçok teori bulunmaktadır. Bu makale içerisinde de farklı teorilerin bakış açıları "kalkınma teorisi"ne göre belirtilmektedir.

Modernleşme teorisi

Modernleşme teorisi, toplumlarda modernleşmenin gerçekleşip gerçekleşmediğini incelemek için kullanılır. Bu teori ülkelerin, toplumların hangi yönlerinin ekonomik kalkınmaya engel olduğunu ele alır. Bu teorideki asıl amaç geri kalmış veya gelişmeyi arzulayan toplumların modernleşmesine katkı sunmaktır. Birçok bilim insanı modernleşme teorisine katkıda bulunmuştur.

Sosyolojik ve antropolojik modernleşme teorisi

Modernleşme teorisinin ilkeler arasında, toplumların kendilerini geliştirip değiştirebileceğini belirten "ilerleme" fikrinden türetilmektedir. Bu teorinin kökenindeki bilim insanı ise Marquis de Condorcet olmuştur. Bu teori aynı zamanda teknolojik gelişmelerin ve ekonomik değişikliklerin ahlaki ve kültürel değerlerde de değişikliklere yol açabileceğini belirtmektedir. Fransız sosyolog Émile Durkheim,Toplumda İş Bölümü adlı çalışması ile toplumda sosyal düzenin nasıl korunduğunu ve ilkel toplumların gelişmiş toplum statüsüne nasıl geçebileceklerini anlatmıştır.[1]

Modernleşme teorisine katkıda bulunan diğer bilim adamları ise David Apter, Seymour Martin Lipset, David McClelland ve Talcott Parsons olarak karşımıza çıkmaktadır.

Büyüme modelinin doğrusal aşamaları

Büyüme modelinin doğrusal aşamaları, II. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa ekonomisini canlandırmak için kullanılan Marshall Planı'ndan büyük ölçüde esinlenen bir ekonomik modeldir. Ekonomik büyümenin ancak sanayileşme ile sağlanabileceğini varsayar.[2]

Bu teoriye göre; doğru sermayeye gelecek olan kamu müdahalesi gelişmekte olan bir ülkenin sanayileşmesine ve ekonomik kalkınmasına destek olacaktır.[3]

Rostow'un büyüme aşamaları modeli, büyüme modelinin doğrusal aşamalarının en iyi bilinen örneğidir.[3] Walt W. Rostow, gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş bir ekonomi statüsüne ulaşmak için geçmesi gereken beş aşamayı sıralamaktadır. Rostow'a göre bu aşamalar:

  • Geleneksel toplum
  • Kalkış için ön koşullar
  • Kalkış
  • Olgunluğa geçiş
  • Yüksek kitlenin tüketimi yaşı olarak sıralanmaktadır.

Rostow, ekonomik gelişmenin belirli sektörler tarafından yürütebileceğini savunmaktadır. Ona göre; bir ülkenin kalkışa ulaşması için bazı kalkınma kurallarına uyması gerekmektedir. Uyması gereken temel üç madde:

  • Bir ülken yatırım oranlarını, GSYİH'sının en az %10'una yükseltilmesi gerekiyor.
  • Birden fazla yüksek üretim kapasitesine sahip sektörler oluşturulmalı.
  • Oluşturulacak bu sektörlerin, büyümesini desteklemek için kurumsal, politik ve sosyal çevre bir arada olmalıdır.[4]

Ancak Rostow modelinin ciddi kusurları bulunmaktadır. Bu kusurların en önemlileri ise:

  • Kalkınmanın tüm ülkeler için aynı aşamalardan geçeceğini varsayar; bu toplumsal yaşam, kültürel bakış açısına vb. durumlara göre mümkün olmayabilir.
  • Kalkınmayı yalnızca kişi başına düşen GSYİH'nın artması ile ölçümler.
  • Gelişimin özelliklerine odaklanır, ancak gelişimin gerçekleşmesine neden olan faktörleri tanımlamaz.

Bu nedenle, gelişmeyi teşvik etmek için mevcut olması gereken sosyal yapıları ihmal eder.[4]

Modernleşme teorisinin eleştirisi

Modernleşme teorisi, "ilkel" toplumların geleneklerini ve önceden var olan kurumlarını modern ekonomik büyümenin önündeki engeller olarak tanımlar. Bir topluma dışarıdan dayatılan modernleşme, şiddetli ve radikal bir değişime neden olabilir, ancak modernleşme teorisyenlerine göre genellikle bu risk göze alınmaya değer. Eleştirmenler, geleneksel toplumların yok edildiğine ve modernleşmenin hiçbir zaman elde edemeden modern bir yoksulluk biçimine kaydığına işaret ediyor.

Yapısalcılık

Yapısalcılık, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyümesini engelleyen yönlere odaklanan bir kalkınma teorisidir. Yapısalcılık ile ilerleyen politikalar sanayi sektörünü beslemek için hükûmetlerin ekonomiye müdahalesini içermektedir. Gelişmekte olan ülkeler, bu yapısal dönüşümü kendi kendini idame ettiren bir ülke olmak için kullanmaktadır. Stratejinin mantığı, bebek endüstriler tezine dayanmaktadır. Genç endüstrilerin başlangıçta yabancı rakiplerle rekabet edebilecek deneyim ve ekonomiye sahip olmamasından dolayı kendilerini korumaları gerektiğini dile getirir.

Yapısalcılar, Üçüncü Dünya ülkelerinin gelişebilmesinin tek yolunun devletin eylemi olduğunu savunuyorlar. Üçüncü dünya ülkeleri, sanayileşmeyi hızlandırmalı ve diğer ülkeler ile ticarete olan bağımlılıklarını azaltmak zorundadır.

Yapısalcılığın kökleri Güney Amerika'da bulunan Şili'de yatmaktadır. 1950'de Raul Prebisch , Latin Amerika Ekonomik Komisyonu'nun ilk direktörü olmak için Şili'ye giderek bu düşünceyi başlatmıştır.

Bağımlılık teorisi

Bağımlılık teorisi, esasen yapısalcı düşüncenin bir devamıdır ve temel fikirlerinin çoğunubenimser. Yapısalcılar, ekonomiye hükûmet müdahalesi stratejisi izlenmedikçe kalkınmanın mümkün olamayacağını düşünseler de, bağımlılık düşüncesi dünyanın gelişmiş bölgeleriyle ticaret yaparak gelişmeye izin verebilir. Bununla birlikte, bu tür bir gelişme "bağımlı gelişme" olarak kabul edilir. Bağımlılık düşüncesi; kaynakların yoksul ülkelerden zengin ülkelere aktığını ve bununda yoksul devleti daha yoksul yaptığını belirtir. Modernleşme teorisinin aksine, bağımlılık teorisi, tüm toplumların benzer gelişim aşamalarında ilerlemediğini ifade eder. Bağımlılık teorisyenleri, azgelişmiş ülkelerin dünya pazarıyla olan bağlantılarını azaltmadıkça ekonomik olarak savunmasız kaldıklarını da savunmaktadır.[5]

Bağımlılık teorisi; yoksul ulusların gelişmiş uluslar için doğal kaynak ve ucuz iş gücü sağladığını, bunlar olmadan gelişmiş ulusların sahip oldukları yaşam standardına sahip olamayacaklarını belirtir.

Yapısalcı köklerine ek olarak, bağımlılık teorisi, ünlü bir bağımlılık teorisyeni olan Immanuel Wallerstein'ın çalışmalarına da yansıyan Neo-Marksizm ve Dünya Sistemleri Teorisi ile örtüşmektedir. Wallerstein, ekonomik ilişkilerle birbirine bağlanan tek bir dünya olduğunu iddia ederek Üçüncü Dünya kavramını reddeder. Dünya sisteminin genişlemesinin sonuçlarından biri, doğal kaynaklar, emek ve insan ilişkileri gibi şeylerin metalaştırılmasıdır.[6][7]

Temel ihtiyaçlar teorisi

Temel ihtiyaçlar teorisi, 1976'da Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından, gelişmekte olan ülkelerde yoksulluğun azaltılması ve eşitsizlikle mücadele açısından bir sonucu olmayan modernleşme ve yapısalcılık teorilerine tepki olarak ortaya atıldı. Yaklaşım, bir toplumun geçim için neye ihtiyacı olduğunu belirleyerek ve nüfusu yoksulluk sınırının üzerine çıkması için yardım etmiştir. Temel ihtiyaçlar teorisi, ekonomik olarak üretken faaliyetlere yatırım yapmaya odaklanmaz. Temel ihtiyaçlar, bireyin hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğu ürün ve alanlara yatırım yapmaktadır.

Temel ihtiyaç teorisinin savunucuları, yoksulluğun ortadan kaldırılması için insanın çalışırken çok yorulmaması, tüketerek tasarruf edebilecek konuma gelmesi için bu teorinin iyi bir yol olduğunu savunmaktadır.[8]

Neoklasik kalkınma teorisi

Neoklasik kalkınma teorisinin kökenleri klasik ekonomi anlayışından gelmektedir. Klasik iktisat 18. ve 19. yüzyıllarda geliştirilmiş, ürünlerin değerine ve hangi üretim faktörlerine bağlı olduğuna odaklanmıştır. Bu teoriye ilk katkıda bulunanlar Adam Smith ve David Ricardo'dur.

Neoklasik gelişim teorisi 1970'lerin sonlarına doğru İngiltere'de Margaret Thatcher ve ABD'de Ronald Reagan'ın seçilmesiyle etkili oldu. Ayrıca Dünya Bankası 1980 yılında temel ihtiyaçlar yaklaşımından neoklasik bir yaklaşıma kaymıştır. 1980'lerin başından itibaren neoklasik gelişim teorisi uygulanmaya devam etmektedir.

Yapısal ayarlama

Neoklasik kalkınma teorisinin gelişmekte olan ülkeler üzerindeki en önemli etkisi, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu'nun da desteklediği "Yapısal Uyum Programı" oldu. Bu programa göre yapılması gerekenler:

1980'lerde Latin Amerika'nın ekonomik krizden kurtulması için gerekli olduğuna inanılan bu uygulamalar, John Williamson tarafından ortaya atılmıştır. Washington Konsensüsü olarak bilinmektedir.

Gelişmeler

Gelişim sonrası teori

Gelişim sonrası teori, ulusal ekonomik kalkınma fikrini tamamen sorgulayan bir teoridir. Gelişim sonrası teorisyenlerinden Sachs'a göre; kalkınma düşüncesine batılı ülkeler hakimdir ve çok etnik merkezlidir. Buna göre batılı yaşam tarzı dünya nüfusu için ne gerçekçi ne de arzu edilen bir hedef olabilir.

Bir savunucusu Majid Rahnema'ya göre, yoksulluk kavramları gibi şeyler kültürel olarak çok yerleşiktir ve kültürler arasında çok farklılık gösterebilir.

Sürdürülebilir kalkınma

Sürdürülebilir kalkınma, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğinden ödün vermeden bugünün ihtiyaçlarını karşılayan kalkınmadır. Kısacası gelecek nesillerin teminatı olan bazı ekonomik maddelerin satılmaması olarak adlandırılabilir. Sürdürülebilir kalkınma, çevresel sürdürülebilirlik, ekonomik sürdürülebilirlik ve sosyopolitik sürdürülebilirlik olarak üçe ayrılabilir. Club of Rome tarafından yaptırılan Büyümenin Sınırları kitabı, sürdürülebilirlik düşüncesine büyük bir ivme kazanmıştır.[9] Sürdürülebilir kalkınmanın üzerinde durduğu bir konu da küresel ısınmadır. Bunun için önerilerde bulunarak, 1997 yılında imzalanan Kyoto Anlaşması'nın da oluşmasına katkı sağlamıştır.

İnsani gelişim teorisi

İnsani gelişme teorisi; ekoloji, sürdürülebilir kalkınma, feminizm ve refah ekonomisi gibi farklı kökenlerden gelen fikirleri kullanan bir teoridir. Normatif politikadan kaçınmak ister ve bir ekonomide beşeri sermayenin toplam değerini artırmak için sosyal sermayenin nasıl daha verimli kullanılabileceğine odaklanır.

Amartya Sen ve Mahbub ul Haq insani gelişim teorisinin tanınmış savunucularındır. Amartya Sen'in çalışması, yeteneklere odaklanmıştır. İnsanların neler yapabileceği ve onların refahını belirleyen, gelir veya mallardan ziyade bu yetenekleridir. Bu fikir, İnsani Gelişme Endeksi'nin oluşturulmasında da temel rol oynamıştır.[10]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ "The Division of Labor in Society (1893)". Durkheim.uchicago.edu. 3 Aralık 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Mayıs 2013. 
  2. ^ "Inform Educate Action: Critical Review of Modernisation Theory". Ourdevelopment.blogspot.nl. 6 Ağustos 2008. 2 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Mayıs 2013. 
  3. ^ a b Cairncross (1961). "The Stages of Economic Growth". The Economic History Review. 13 (3): 450-458. doi:10.1111/j.1468-0289.1959.tb01829.x. 
  4. ^ a b "W.W. Rostow, The Stages of Economic Growth: A Non-Communist Manifesto (Cambridge: Cambridge University Press, 1960), Chapter 2, "The Five Stages of Growth-A Summary," pp. 4-16". Mtholyoke.edu. 2 Mart 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Mayıs 2013. 
  5. ^ ""Dependency Theory: An Introduction," Vincent Ferraro, Mount Holyoke College, July 1966". Mtholyoke.edu. 1 Haziran 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Mayıs 2013. 
  6. ^ "Internet History Sourcebooks". Fordham.edu. 18 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Mayıs 2013. 
  7. ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 15 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 21 Aralık 2021. 
  8. ^ Stewart (1 Ocak 1989). "Basic Needs Strategies, Human Rights, and the Right to Development". Human Rights Quarterly. 11 (3): 347-374. doi:10.2307/762098. 
  9. ^ Meadows et al. (1972), The Limits to Growth, Universe Books, 0-87663-165-0
  10. ^ Development as Freedom – Amartya Sen – Google Boeken. 18 Ocak 2001. ISBN 978-0-19-289330-7. 3 Ocak 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Mayıs 2013. 

Konuyla ilgili yayınlar

  • MP Cowen ve RW Shenton, Doctrines of Development, Routledge (1996), 978-0-415-12516-1 .
  • Peter W. Preston, Development Theory: An Introduction to the Analysis of Complex Change, Wiley-Blackwell (1996), 978-0-631-19555-9 .
  • Peter W. Preston, Geliştirmeyi Yeniden Düşünmek, Routledge & Kegan Paul Books Ltd (1988), 978-0-7102-1263-4
  • Richard Peet, Elaine Hartwick ile birlikte, " Gelişim Teorileri ", Guilford Press (1999)1-57230-489-8
  • Walt Whitman Rostow, (1959), Ekonomik büyümenin aşamaları. Ekonomi Tarihi İncelemesi, 12: 1–16. DOI:10.1111/j.1468-0289.1959.tb01829.x
  • Tourette, JEL (1964), Harrod-Domar modelinde teknolojik değişim ve denge büyümesi. Kyklos, 17: 207–226. DOI:10.1111/j.1467-6435.1964.tb01832.x
  • Durkheim, Emile. Toplumda İş Bölümü . Trans. Lewis A. Coser. New York: Free Press, 1997, s. 39, 60, 108.
  • John Rapley (2007), Gelişimi Anlamak. Boulder, Londra: Lynne Rienner Yayıncılar
  • Meadows ve ark. (1972), Büyümenin Sınırları, Evren Kitapları, 0-87663-165-0
  • Hunt, D. (1989), Ekonomik Kalkınma Teorileri: Rakip Paradigmaların Analizi. Londra: Harvester Wheatsheaf
  • Greig, A., D. Hulme ve M. Turner (2007). "Zorlu Küresel Eşitsizlik. 21. yüzyılda Kalkınma Teorisi ve Uygulaması". Palgrave Macmillan, New York.


İlgili Araştırma Makaleleri

Uluslararası ilişkiler, siyaset biliminin bir dalıdır ve "uluslararası sistem" içindeki aktörlerin, özellikle de uluslararası ilişkilerin temel aktörü olarak kabul edilen devletlerin, diğer devletlerle, uluslararası/bölgesel/hükûmetler arası örgütler, çok uluslu şirketler, uluslararası normlar ve uluslararası toplumla olan ilişkilerini inceleyen disiplinlerarası bir disiplindir.

<span class="mw-page-title-main">Dünya Bankası</span> Uluslararası finans kuruluşu

Dünya Bankası, II. Dünya Savaşı'nın ardından 1945 yılında Uluslararası Yeniden Yapılanma ve Kalkınma Bankası adıyla kurulmuş, 1947 yılında Birleşmiş Milletler'in özerk uzman kuruluşlarından biri olma özelliği kazanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Gelişme iktisadı</span>

Gelişme iktisadı diğer adıyla kalkınma iktisadı 1950-60 yılları arasında oldukça popüler olan bir teoridir.Ancak 1980'lere gelindiğinde bu ilgiyi kaybetmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Kentleşme</span>

Kentleşme, kentsel yaşam biçimlerinin gelişimi olarak tarif edilmektedir. Başka bir deyişle, dar bir alana yerleşen büyük nüfus birikimi, yeni fiziksel ve sosyal oluşum, karmaşık ilişkiler ağı, iş dallarının farklılaşması ve kendine özgü bir kültürel sistemin ortaya çıkması olarak tanımlanmaktadır. Kentleşme, kente göç eden bireyin ya da kentte ikamet eden nüfusun değişim sürecini oluşturur ve sosyal, kültürel, ekonomik özellikleri ile ele alınır. Kentlileşme sosyal bakımdan, kente özgü tavır ve davranış biçimlerinin benimsenmesi ile gerçekleşirken kırsal alanlarda yaşayanlar daha farklı ekonomik ve sosyo-kültürel yaşam biçimine sahiptir.

<span class="mw-page-title-main">Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı</span> Birleşmiş Milletlerin küresel kalkınma ağı

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Birleşmiş Milletler'in küresel kalkınma ağı oluşturmak için kurduğu bir programdır. Özellikle gelişmekte olan ülkelere odaklanarak, insanların daha iyi yaşam standartlarına sahip olmaları için gerekli olan bilgi, deneyim ve kaynakları sağlar. UNDP, bu amaç doğrultusunda hükûmetler, sivil toplum kuruluşları, akademi ve iş çevreleri ile iş birliği yaparak kalkınma çalışmaları yapar.

<span class="mw-page-title-main">Yoksulluk sınırı</span> Asgari ücret

Yoksulluk sınırı, yeterli hayat standardında yaşayabilmek için gerekli olan minimum gelir miktarıdır. İlk defa 1990 yılında Dünya Bankası tarafından satın alma gücü paritesine göre yoksulluk sınırı günlük 1 Amerikan doları olarak tanımlanmıştır.

Küçülme, üretimin neden olduğu çevresel ve sosyal etkileri en aza indirmek için sürdürülebilir bir şekilde maddi üretimin azaltılmasını savunan politik ve ekonomik ideolojidir. Bu düşüncenin taraftarları ekonomik büyümenin ve onu destekleyen tüketimin uzun vadede sürdürülemeyeceğini ve bu sürecin esasında toplumun gelişimine ve hayat standartlarına da bir katkıda bulunmadığını savunur.

Klasik iktisat, klasik politik ekonomi ya da Smithyen ekonomi, 18. yüzyılın sonlarında ve 19. yüzyılın başlarından ortalarına kadar özellikle İngiltere'de gelişen politik ekonomide bir düşünce okuludur. Başlıca düşünürleri Adam Smith, Jean-Baptiste Say, David Ricardo, Thomas Robert Malthus ve John Stuart Mill olarak kabul edilmektedir. Bu ekonomistler, üretim ve mübadelenin doğal yasaları tarafından yönetilen, büyük ölçüde kendi kendini düzenleyen sistemler olarak piyasa ekonomilerine dair bir teori üretmişlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Gelişmekte olan ülke</span> diğer ülkelere göre düşük yaşam standardı olan ülke

Gelişmekte olan ülkeler sınıflandırması, iktisadi ve hukuki parametreden gelişmiş ülkelere kıyasla bir kademe geride yer alan ülkeleri sınıflandırmak adına kullanılan ve dünyanın birçok ülkesini kapsayan bir sınıflandırmadır.

Modernizasyon teorisi toplumlardaki modernizasyon sürecini açıklamak için kullanılan bir teoridir. Modernizasyon ya da çağdaşlaşma 'geleneksel' toplumdan 'modern' topluma ilerici bir geçiş modelini ifade eder. Teori; gereken destekle, "geleneksel" ülkelere daha gelişmiş ülkelerin sahip olduğu şekilde gelişme kazandırılabileceğini varsayarak bir ülkenin iç etmenlerini inceler.

Uluslararası ilişkiler teorileri uluslararası ilişkilerin kuramsal perspektiften çalışma alanıdır. Analiz edilebilen uluslararası ilişkilere kavramsal çerçeveden bakılabilmeye olanak sağlar. Ole Holsti uluslararası ilişkiler teorilerini, yalnızca teoriyle alakalı göze çarpan olayları görmeye olanak sağlayan renkli bir güneş gözlüğüne benzeterek tanımlamaktadır. Örneğin realizmi savunan bir kimse, konstrüktivizmi savunan bir kimsenin çok önemli gördüğü bir olayı tam aksine hiç umursamayabilir. Uluslararası ilişkiler teorilerinde üç temel teori vardır: realizm, liberalizm ve inşacılıktır.

<span class="mw-page-title-main">Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları</span> 2030 için Birleşmiş Milletlerin 17 küresel hedefi

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA), Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler tarafından 2030 sonuna kadar ulaşılması amaçlanan hedefleri içeren bir evrensel eylem çağrısıdır.

<span class="mw-page-title-main">Ekonomik kalkınma</span>

Ekonomik kalkınma, bir ülkenin ekonomik, siyasi ve sosyal refahının geliştiği süreçtir.

Ürün Yaşam Dönemi, 1966'da Raymond Vernon tarafından geliştirilmiştir. Teknolojik Açık Teorisi'nin daha çok gelişmiş hali olarak ifade edilebilir. Teoriye göre esas alınan noktalardan birisi, her ürünün belli bir yaşam süresi vardır ve bu sürede 5 farklı aşamadan geçmektedir:

Neo-Marksizm, Marksizmi ve Marksist teoriyi tipik olarak eleştirel teori, psikanaliz veya varoluşçuluk gibi diğer entelektüel geleneklerden unsurları birleştirerek değiştiren veya genişleten 20. yüzyıl yaklaşımlarını kapsar.

Bağımlılık teorisi, Marx ve Lenin'in ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin çatışma odaklı ilişkiler ağı olduğunu ve sistemin ekonomik gücün durumuna göre evrildiğini ileri süren, günümüzdeki küresel eşitsizliği açıklamayı amaçlayan uluslararası politik ekonomi teorisidir.

Küresel adalet, siyaset felsefesinde adaletsizlik endişesinden kaynaklanan bir konudur. Bazen bir enternasyonalizm biçimi olarak anlaşılır.

Çatışma teorileri, toplumu içindeki farklı gruplar arasındaki eşitsizliklere odaklanarak inceler. Toplumu oluşturan gruplar arasındaki rekabetten kaynaklanan çıkar çelişkisini ele alan, çatışmanın toplumun gelişimi açısından önemli bir yeri olduğunu dile getiren teori. Toplumların genel yapısını çözümleyen bir yaklaşım olarak, işlevselciliğe karşı oluşturulmuştur. İçinde üç kabulü bulundurur:

Aşamalar kuramı, Walt Whitman Rostow'un ‘‘İktisadi Büyümenin Aşamaları’' adlı kitabında ileri sürdüğü; toplumların ekonomik büyüme temelli gelişmelerinin, birbirini izleyen beş farklı dönemden oluştuğunu ve her toplumun zorunlu olarak bu aynı tarihsel dönemlerden geçtiğini ya da geçeceğini savunan kuramdır.

Brundtland Raporu olarak da bilinen Ortak Geleceğimiz, Ekim 1987'de Birleşmiş Milletler tarafından Oxford University Press aracılığıyla yayınlandı. Bu yayın, eski Norveç Başbakanı Gro Harlem Brundtland'ın Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu (WCED) Başkanı rolünün tanınması adına düzenlendi.