İçeriğe atla

Kadınlar Halk Fırkası

Kadınlar Halk Fırkası
KurucuNezihe Muhiddin
Kuruluş tarihi1923 (yasallaşmadı)
ArdılıTürk Kadınlar Birliği (dernek)
Gazete(ler)Türk Kadın Yolu
İdeolojiKadın hakları
Feminizm
Önleyici mefkurecilik[1]
 Türkiye
8 Aralık 1934 tarihli Akşam gazetesinde Türk Kadınlar Birliği'nin Beyazıt mitingi fotoğraflarından.
8 Aralık 1934 tarihli Akşam gazetesinde Türk Kadınlar Birliği'nin Beyazıt mitingi fotoğraflarından.

Kadınlar Halk Fırkası (KHF) ya da Türk Kadınlar Birliği, Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan önce Nezihe Muhiddin öncülüğünde kurulan, Türkiye’deki ilk siyasal parti girişimlerinden biri.

Hakkında

1923 yılında henüz cumhuriyetin ilan edilmediği dönemde Nezihe Muhiddin ve on üç kadın arkadaşı, kadın hakları için bir kadın komitesi toplamaya karar vermişlerdir.[1] Hazırlıkları Nezihe Muhiddin'in evinde süren komitenin ilk toplantısı, 15 Haziran 1923'te Darülfünun Konferans Salonu'nda gerçekleşti. Toplantıda "Kadınlar Halk Fırkası" adıyla siyasi bir parti kurma kararı alındı. Partinin programı o dönemki basında yer aldı. Nezihe Hanım'ın kuruluşuna önderlik ettiği parti, henüz Cumhuriyet Halk Fırkası bile kurulmadan kuruluş çalışmalarını tamamlayıp kuruluş dilekçesini sundu fakat kuruluş dilekçesine sekiz ay sonra ret yanıtı gelmiş, “1909 tarihli seçim kanununa göre kadınların siyasi temsilinin mümkün olmadığı” gerekçesiyle parti kuruluşu için valilik tarafından faaliyet izni verilmemiştir. Bunun üzerine Kadınlar Halk Fırkası, Türk Kadınlar Birliği adında bir derneğe dönüşmüştür.

Önleyici mefkurecilik

Avrupa’da sınıf yapılarının belirginleştiği ve kapitalizmin bölüşüm bunalımının etkili bir biçimde hissedilmeye başlandığı yıllarda, Türkiye’de henüz sanayi devrimi gerçekleştirilememiş, sınıflı toplum yapısı belirginleşmemiş ve önemli sayılabilecek bir sınıf çatışması yaşanmamıştır. Bu doğrultuda Cumhuriyet modernleşmesi, ileride yaşanabilecek ve birleşik, uyumlu bir toplum yapısını maraza uğratabilecek her türlü yapılanmaya karşı önleyici mefkurecilik olarak tanımlanabilecek bir ideoloji temelinde kurgulanmaya çalışılmıştır. Taha Parla bu idealizmi “liberal burjuva siyaseti ve burjuva ekonomisinin olmadığı bir burjuva toplumunun gerçekleştirilmesi” olarak açıklar. Böylelikle bir yandan feodalizmin arkaik kültürünü yıkabilecek bir burjuva toplumu oluşturulabilecek, bir yandan da oluşan burjuvazinin kendi çıkarını önceleyen bireyciliğinin önü alınabilecektir. Bir tür düzen içinde gelişme projesi olarak adlandırılabilecek bu tutumun Türkiye Cumhuriyetinde hayata geçirilen kamu politikalarında uzun süre etkili olduğu söylenebilir. Modern Türkiye Cumhuriyeti'nin temelindeki önleyici bu ideolojiyi özellikle Kemalizm'in altı okundaki halkçılık ilkesinde gözlemleyebilmek mümkündür. CHP'nin dördüncü büyük kongresinde belirtilen şekliyle halkçılık şu şekilde açıklanmaktadır:

"Türkiye Cumhuriyeti halkını, ayrı ayrı sınıflardan mürekkep değil fakat ferdî ve içtimai hayat için iş bölümü itibarıyla, muhtelif mesai erbabına ayrılmış bir camia telakki etmek, esas prensiplerimizdendir. Fırkamızın bu prensiple istihdaf ettiği gaye, sınıf mücadelesi yerine, içtimai intizam ve tesanüt temin etmek ve birini nakledemeyecekti surette menfaatlerde ahenk tesis eylemektir. Menfaatler, kabiliyet ve çalışma derecesiyle mütenasip olur."

Mete Tunçay, Kemalizm’in belirtilen şekildeki halkçılık tanımını demokrasiyle özdeş olmayan “daha çok, Büyük Fransız Devrimi düşünüme özgü bir anti-monarşizm ve statü ayrıcalıklarına düşmanlık” olarak betimlemektedir; çünkü bu tür halkçılık, sınıfları ve sınıf çatışmalarını görmezden gelerek mesleklerin yardımlaşmasına bel bağlamakta ve ulusçuluk adı altında farklılıkların kendilerini temsil ederek oluşturabilecekleri eşitlikçi ve özgürlükçü bir yapıyı sınırlandırmaktadır. Böylelikle halkçılık ülke sevgisi, millî irade, millî hakimiyet gibi Rousseau’yu hatırlatan seçkinci ve kolektivist söylemler ile hak temelli bir anlayıştan, ortak iyiye evrilen bir anlama yönlendirilmektedir. Ayşe Kadıoğlu, Türkiye’nin düşünsel temelinde var olan bu durumu aydınlanma aşamasından geçilmeden modernleşmenin gündeme gelmiş olmasına bağlar. Aydınlanmanın ortaya koymuş olduğu bireyin özgürlüğüne verilen önem, Türkiye’nin modernleşme sürecinde arka plana itilmekte ve toplumun yüce ulusal çıkara bir bütün halinde yönlendirilmesi amaçlanmaktadır. Cumhuriyet modernleşmesinin erken dönemlerinde yaşanan çok partili sisteme geçiş krizlerinde ve tek parti yönetiminin yerleşmesinde bu ideolojinin önemli bir payının olduğu söylenebilir. Yalnızca homojenleşmiş bir kamu vicdanının kurtuluşa ve gelişmeye yarar sağlayabileceğine inanılan, farklılıkların öteki sayılarak düşmanlaştırıldığı ve yok edildiği bir ortamda, ideolojik olarak aynı orta sınıfın “pozitivist, milliyetçi ve liberal hareketine” bağlı olduğu söylenen Kemalistler ile, Terakkiperverler ve hatta “güdümlü bir demokrasi deneyi” olarak tanımlanan Serbest Cumhuriyet Fırkalılar dahi birlikte var olamamıştır. Bunun yanında Türkiye Komünist Partisi’nin kurulması ya da bir dönem Turancı neşriyatın artmasında olduğu gibi, dış siyasetin farklı düşüncelerin var olmasını zorunlu kıldığı durumlarda da, ötekileştirilen düşünceler millî bütünlüğü bozmayacak bir şekilde devlet tarafından kontrol altında tutulmaya çalışılmıştır. Ayrıca bir federasyon niteliğindeki Amele Teali Cemiyeti ile II. Meşrutiyet’ten beri varlığını koruyan Türk Ocakları’nın kapatılması ve masonluk çalışmalarının durdurulması da devletin bütünlüğünü koruma, millî birliği sağlama düşüncesinin bir sonucu olarak görülebilir. Böyle bir ortam içerisinde kadınların hak temelli bir mücadele alanı olarak Kadınlar Halk Fırkası ve devamında Türk Kadınlar Birliği’nin incelenmesi, Türkiye’deki feminist hareketin Cumhuriyet modernleşmesinin bütüncül ideolojisi karşısında karşı karşıya kaldığı sorunları ve mücadeleler sonucu elde edilen kazanımları ortaya koyması ve bunun yanında bugünkü kadın mücadelesine de ışık tutabilmesi açısından önemlidir.[1]

Türk Kadınlar Birliği

Amacı "Kadınlığı düşünsel ve sosyal alanlarda yükselterek modern ve olgun bir düzeye eriştirmek" olan[2] Türk kadınlar Birliği'nin başkanlığını Nezihe Muhiddin üstlenmiştir. Ardından 1925'te kendi imkânlarıyla “Türk Kadın Yolu” dergisini kurmuş ve bu dergi 30 sayı çıkmıştır. Dergi genel olarak kadınların siyasal taleplerinin duyurulmasını kapsayan içeriği ile Cumhuriyetçi bir söylemle yayın yapmıştır.[3]

1925 yılında henüz kadınların siyasal haklarının tanınmamış olmasına rağmen Türk Kadınlar Birliği tarafından Nezihe Muhiddin, Halide Edip ile birlikte milletvekilliği için aday gösterilmiştir. Amaç, seçimler sırasında konuyu gündeme getirerek kamuoyunu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni kadınlara oy verme hakkı için etkilemekti[4] fakat adaylıkları kanunlar gereği reddedildi.[5] Bazı kaynaklara göre o sırada devam eden Şeyh Said İsyanı kadınların siyasi taleplerini ertelemek için bir sebep olmuştur.[6]

Kaynakça

  1. ^ a b c "Bir Siyasal Mücadele Örneği: KADINLAR HALK FIRKASI". Caner Yacan. 1 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  2. ^ "Arşivlenmiş kopya". 2 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ağustos 2015. 
  3. ^ Koç, Duygu (2020). "Öcü Geçmiş, Yüceltilen Bugün Ve Umutlu Gelecek: Türk Kadın Yolu Dergisinde Siyasi Söylem". Tarih Araştırmaları Dergisi (TAD). 39 (67). s. 585-609. 10 Nisan 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Nisan 2020. 
  4. ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 26 Haziran 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ağustos 2015. 
  5. ^ "Arşivlenmiş kopya". 10 Haziran 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ağustos 2015. 
  6. ^ "Arşivlenmiş kopya". 22 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ağustos 2015. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Kemalizm</span> Türkiye Cumhuriyetinin kurucu ideolojisi

Kemalizm, 1935'ten 1937'ye kadar Kamâlizm veya Atatürk'ün ölümü sonrası yaygınlaşan bir diğer adıyla Atatürkçülük; Türkiye Cumhuriyeti'nin, Atatürk İlkeleri'ni esas alan kurucu ideolojisidir. Kemalizm, Mustafa Kemal Atatürk tarafından uygulandığı şekliyle laikliğe ve Batı demokrasisine dayanan ulusal ve üniter bir cumhuriyet rejiminin kurulması, ekonomik kalkınma ve sanayileşme, yüksek öğrenime ve bilimsel faaliyetlere devlet desteği, spora ve sanata teşvik, ücretsiz ve zorunlu eğitim gibi kapsamlı siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel ve dinî reformları içermektedir. Reformların amacı Atatürk'ün ifadesiyle "muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak", çağdaş bir hayat tarzını benimsemektir.

Hamza Türkmen, Türk yazar ve aktivist.

<span class="mw-page-title-main">Şükûfe Nihal</span> Türk şair

Şükûfe Nihal Başar, Türk şair, öğretmen, eylemci ve aktivisttir.

Korporatizm, toplumun tarım, emek, askeri, iş, bilim veya lonca dernekleri gibi şirket grupları tarafından ortak çıkarlar temelinde örgütlenmesini savunan kolektivist bir siyasi ideolojidir. Terim, Latince corpus veya "insan vücudu"ndan türetilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Atatürk İlkeleri</span> Atatürkün politikalarını belirleyen altı ilke

Atatürk İlkeleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün yürürlüğe koyduğu, döneminin pragmatik politikalarını belirlemiş altı ilkedir. "Altı Ok" denilen altı ilkeye ilk olarak 1931'de "Kemalizm" adı verildi ve Atatürk'ün Dil Devrimi sürecinde, 1935'te Arapça Kemal adını 1937'ye dek kullanacağı Eski Türkçe Kamâl adıyla değiştirmesini takiben 13 Mayıs 1935'te "Kamâlizm" adıyla ülkenin kurucu ve tek partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin program ilkeleri olarak benimsendi. Daha sonra, 1937'de çıkarılan bir kanunla 1924 Anayasası'na eklenen ilkeler, anayasal olarak Türkiye'nin ulusal ideolojisi hâline geldi.

<span class="mw-page-title-main">Kosova Demokratik Türk Partisi</span> Kosova’da bir siyasi parti

Kosova Demokratik Türk Partisi, Kosova’daki siyasi partilerden biridir. Parti, Kosova Türklerinin siyasi kuruluşudur.

<span class="mw-page-title-main">Altı Ok</span> Cumhuriyet Halk Partisinin ve Kemalizmin simgesi

Altı Ok, Cumhuriyet Halk Partisi'nin temel ilkelerini temsil eden simgedir. Aynı zamanda kırmızı zemin üzerine beyaz Altı Ok simgesi partinin bayrağı olarak kullanılmaktadır.

Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Türkiye Komünist Partisinin (TKP) birleşmesiyle kurulmuş bir siyasi parti.

<span class="mw-page-title-main">Türk milliyetçiliği</span> Türk halkını ulusal veya etnik tanımlarla yücelten ve teşvik eden bir siyasi ideoloji

Türk milliyetçiliği, ulusal veya etnik tanımlarla Türk milletinin ilerlemesini, gelişmesini amaçlayan siyasi bir görüştür. Türkçülük ile aynı olmayıp, içinde Türkçülük dahil olmak üzere çeşitli Türk milliyetçisi ideolojileri barındırır.

Halkçılık, narodnik ve popülizmden etkilenmiş, popülizm şeklinde değil demokrasilerin yoluyla Türkiye'den dünyaya çıkan düşüncedir. Halkçılık Beyannamesi ve Atatürk'ün Halkçılık ilkesi de bu görüşlerden etkilenmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Türk Ocakları</span> Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiyede dernek

Türk Ocakları, Türkçülük düşüncesi etrafında İstanbul merkezli olarak 1912'de kurulan ve 1931'de Cumhuriyet Halk Fırkası'na devredilene dek bu yönde faaliyetlerde bulunan cemiyet. Osmanlı İmparatorluğu'nda II. Meşrutiyet döneminde iyiden iyiye görünür olan kimlik probleminde Osmanlıcılık karşıtlığı ve Türkçülük düşüncesi etrafında birleşen çevrenin Türk Derneği (1908) ve Türk Yurdu Cemiyeti (1912) ile örgütlenmesi Türk Ocakları ile devam etti. Her ne kadar siyasi alana dahil olmama gayesi güdülse bile Türkçülüğün siyasal alana evrilmesiyle ilkin İttihat ve Terakki daha sonra ise cumhuriyet ideolojisiyle program ve amaçlar belirlendi. Devlet ve devletçilik ile olan organik bağı Türk Ocakları'nın büyümesinde önemli bir rol oynadı. Ağırlıkla 1925 yılı sonrasında Cumhuriyet devrimlerinin savunucusu, koruyucusu, çağdaşlaşma düşüncesi ve Türkleştirme politikalarının bir parçası oldu. 1927 yılı gücünün zirvesine giden sürecin ilk eşiği olmakla beraber kapatılmasına giden sürecin de başlangıcı oldu. Türk Ocakları bu tarihte CHF siyasetinin resmî olarak bir parçası oldu ve partinin denetimine girdi. 1930'da Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın ortaya çıkışı ve içerideki gelişmeler Türk Ocakları'nın kapatılmasına giden sürecin belirleyicisi oldu. 264 şubesi, 30 binden fazla üyesi ve geniş mal ve menkul varlığıyla önemli bir sivil toplum kuruluşu olan Ocaklar, Türkiye'de tek partili dönemin sivil ve toplumsal yaşama olan müdahalesiyle kapatıldı, tüm varlığı ve üyeleriyle partiye devredildi. Türk Ocakları Türkiye'de çok partili dönemin başlamasıyla birlikte "Ocakların başbuğu" sayılan ve 1912-31 arasında aralıksız genel başkanlık görevinde bulunan Hamdullah Suphi Tanrıöver'le İstanbul merkezli olarak 1949 yılında tekrar faaliyete geçti ve devletle olan organik bağını devam ettirdi. Türk siyasi yaşamındaki muhtelif darbeler Ocakların eski gücüne kavuşmasına engel oldu. Yaşanan kesintilere rağmen "Türk Ocakları" adıyla maruf bir oluşum günümüzde de faaliyetlerine devam etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması</span> Atatürk devrimleri sonucu, yerel seçimlerde 1930, genel seçimlerde 1934ten beri kullanılan siyasi hak

Kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması, 1930’larda, Türkiye’de kadınların siyasi haklarını kazanması için gerekli yasaların çıkarılmasını ifade eder. Kadınların siyasi hayatta seçme ve seçilme hakkını elde etmesi; toplumsal hayatta gerçekleşen Atatürk Devrimleri’nden birisidir.

<span class="mw-page-title-main">Nezihe Muhiddin</span> Türk kadın hakları savunucusu

Nezihe Muhiddin Tepedelengil, Osmanlı-Türk düşünür, gazeteci, yazar, kadın hakları savunucusu.

<span class="mw-page-title-main">Vatan Partisi (2015)</span> Türkiyede bir siyasi parti

Vatan Partisi, 15 Şubat 2015 tarihinde Doğu Perinçek liderliğinde kurulan ve Türkiye'de faaliyet gösteren siyasi partidir. Parti tüzüğüne göre resmî kısaltması "Vatan Partisi" şeklindedir. Simgesi iki buğday başağının arasında yer alan yıldızdır. Genel başkanı Doğu Perinçek'tir.

Türkiye'de feminizm kavramının literatüre girişi, Türk milliyetçiliğinin ve Türkçülüğün düşünce babalarından Ziya Gökalp'in "Türkçülüğün Esasları" adlı kitabının "Türk Feminizmi" adlı bölümünde "feminizm" kavramına övücü bir dille değinmesiyle oldu. Jön Türkler ve İttihat & Terakki Cemiyeti içerisinde oldukça yetkili olan; Ziya Gökalp, Ahmet Rıza, İbrahim Hilmi ve Enver Beylerin başını çektiği Türk milliyetçisi kanat kadınların özgürleşmesinin milletin bir bütün olarak özgürleşmesindeki önemine dikkat çekerek kadınların eğitimine yönelik oldukça yoğun çabalar harcadılar. Bu çabalar sonucunda kadınlar için İnas Sanâyi-i Nefîse Mektebi ve İnâs Darülfünunu gibi üniversite düzeyinde eğitim veren kurumlar yanında İstanbul'da ve Anadolu'da kız liseleri açılmasını sağladılar. Ayrıca yine bu milliyetçi kanat Türkiye tarihindeki ilk feminist kadın derneği olan Teali-i Nisvan Cemiyeti ile dönemi için oldukça sert taleplerde bulunan Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti'nin ve kadınların iş gücüne katılımı için mücadele yürüten Osmanlı Kadınları Çalıştırma Cemiyeti'nin kuruluşuna önayak oldular. Ek olarak günlük yaşamda kadınları rahatlatmak için kadınlara uygulanan tek başına faytona binememek ve giyim-kuşam kısıtlamaları gibi bazı yasakları da kaldırdılar.

Osmanlı İmparatorluğu'nda feminizm genel olarak II. Meşrutiyet sonrasındaki göreceli özgürlük ortamında ivme kazandı. Daha öncesinde ise dinsel ve geleneksel nedenlerden dolayı kısıtlı olan kadın yaşamı Tanzimat ile değişime uğramıştı. Tanzimat döneminde yetişen eğitimli kadınlar sonraki kuşaklarda Osmanlı'da hak arayışlarına girdi. II. Meşrutiyet döneminde ise örgütlü hareket edilmeye başlandı ve çeşitli kadın cemiyetleri kurulup kadın dergileri çıkarıldı. 19. Yüzyılda Avrupa feminizmi oy hakkını savunup bu konuda mücadele verirken Osmanlı kadını daha fazla özgürlük, iş olanağı, eğitim ve sosyal yaşam mücadelesi veriyordu. Özellikle Kadınlar Dünyası adlı dergi ile Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti feminizm bağlamında Osmanlı'da uç noktalardaydı. Ülkeye geç gelen milliyetçilik anlayışı doğrultusunda da bazı kadınlar eski Türklerde var olan kadın-erkek eşitliğini verdikleri mücadelede dile getiriyordu.

Osmanlı İmparatorluğu'nda liberalizm modernleşme çabalarıyla birlikte Avrupa'daki liberal düşünce dünyasının gelişimini takip eden dönemlerde ortaya çıktı. Sakızlı Ohannes Paşa, Mehmet Cavit Bey ve Prens Sabahattin gibi isimler bu konuda öne çıkan ilk kişiler oldu. Ohannes Paşa'nın sosyalizm karşıtlığı ve devletçi politikaları reddi ile iktisadi ve rekabetçi özgürlüğü savunması onu öne çıkan ilk Osmanlı liberalleri arasına soktu. Mehmed Cavid Bey Ulum-u İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası ekseninde liberal düşüncede ilk kıvılcımları ortaya koyarken Prens Sabahattin ise 1902 Jöntürk Kongresi ekseninde Türkiye'de merkez sağ ve merkez sol ayrımında merkez sağı temsil eder hale geldi. Ahmed Rıza Bey grubundaki Auguste Comte fikri onda le Play temelli karşıtlığı etkili kıldı, adem-i merkeziyetçi bir yapıya büründü. Bu kongre erken cumhuriyet dönemini etkiledi: Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) liberal anlayışla 13 Ağustos 1930'da Ali Fethi Okyar’la Atatürk'ün isteği üzerine kurdurulurken bunu 1950'de Adnan Menderes ile iktidara gelen Demokrat Parti takip etti. Parti milli egemenliğe dayanan muhafazakâr bir eğilime girene kadar liberal görünümdeydi.

Türk Kadın Yolu, 1925-1927 yılları arasında yayımlanan ve Türk Kadınlar Birliği'nin yayın organı olan haftalık kadın dergisidir. 30 sayı çıkan dergide yeni kurulan Cumhuriyet rejiminin sağladıkları ile Mustafa Kemâl övgüsü hâkim söylemdi.

Liberal Kemalizm veya liberal Atatürkçülük, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ideolojisi olan Kemalizm ile liberal sosyal tutumun bir arada savunulması görüşünü ifade eder. Ahmet Ağaoğlu'nun liberal perspektiften Kemalizm yorumu olarak tanımlanabilir. Liberal Kemalistler laiklik, cumhuriyetçilik, inkılapçılık gibi Altı Ok düşüncelerini benimsemeye devam eder.

Post-Kemalizm, özellikle Türk akademisinde ve siyasi tartışmasında; Türkiye'nin, başta demokratikleşme olmak üzere yaşadığı siyasi ve kültürel sorunların kaynağının askeri-bürokratik İttihatçı-Kemalist ideolojide yattığını savunan ve temelinde Türk resmi tarihçiliğini sorgulama olan bir akımdır. 12 Eylül sonrası ortaya çıkan post-Kemalist akım, 2000'li yıllarda Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidara gelmesi ile Türk tarihyazımının merkezine oturmuş, 2010'lu yıllardan sonra ise gerilemeye başlamıştır.