İçeriğe atla

Kadı Burhâneddin

Kadı Burhaneddin
DoğumBurhaneddin Ahmed
8 Ocak 1345
Kayseri
ÖlümTemmuz 1398
Sivas
MeslekAlim, devlet adamı, hükümdar, Azerbaycan ve Divan edebiyatı şâiri
Ebeveyn(ler)Şemseddin Mehmed

Kadı Burhaneddin (8 Ocak 1345; Kayseri - Temmuz 1398; Sivas), Türk devlet adamı, alim ve Azerbaycan edebiyatı ve Divan edebiyatı şairi.[1]

Hayatı

Asıl ismi Burhaneddin Ahmed'dir. 8 Ocak 1345 (Hicri 3 Ramazan 745) tarihinde Kayseri'de dünyaya geldi. XIII. yüzyıl başlarında Harezm'den Anadolu'ya göç edip önce Kastamonu'ya, sonra Kayseri'ye yerleşen Oğuzlar'ın Salur boyuna mensup bir aileden gelmektedir. Kadı Burhaneddin'in yaşadığı dönemde ona yakın olan ve onun Farsça "Bezm u Rezm" adlı biyografisini ve hükümdarlık döneminin tarihini yazan "Aziz bin Erdeşir-i Esterabadi", isimleri bilinen tüm cetlerinin alim-kadı olduklarını bildirmektedir.[2]

Babası Kayseri Kadısı görevinde bulunan Şemseddin Mehmed idi. Annesi, Anadolu Selçuklular devletinde ileri gelen bir devlet adamı olan Celâleddin Mahmud Müstevfî'nin oğlu Abdullah Çelebi'nin kızı olup Anadolu Selçuklu Devleti Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in akrabası idi.[3]

Kadı Burhaneddin eğitimine 4 yaşında iken babasının yanında başlamış; kısa sürede Arapça ve Farsçayı öğrenmiş ve devrin orta eğitim kurumlarında okunan lûgat, sarf, nahif, maânî, beyan, arûz, hesap, mantık ve hikmet gibi bilimleri bilir duruma gelmiş, hatta öğretmenlik yapmaya başlamıştır. 1358 yılında 14 yaşında iken babası ile birlikte Mısır'a gitmiştir. Orada öğrenimine devamla fıkıh, usûl-i fıkıh, ferâiz, hadis, tefsir, heyet ve tıp gibi bilim derslerini takip ederek dört mezhep (Hanefî, Şâfiî, Mâlikî, Hanbelî) hakkında bilgi edinmiştir. 1362 yılında Şam'a geçip; orada 1,5 yıl Mevlânâ Kutbedin Râzi'nin derslerine devam etmiştir. Oradan babası ile hacca gitmiş; Hicaz'dan dönerken babasını kaybetmiştir. 1 yıl Halep'te kalıp orada öğrenimini sürdürmüştür.[3]

Burhaneddin 1364 yılında Kayseri'ye dönmüştür. Kayseri o zaman Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra kurulan ufak beyliklerden biri olan Sivas ve çevresinde kurulmuş olan Eretna Beyliği idaresi altındaydı ve hükümdar Giyasettin Mehmed Bey'di. Burhaneddin, babasının eski görevine tayin edilmede güçlük çekmiş ama 1365 yılında hükümdar Eretnaoğullarından Giyasettin Mehmed Bey tarafından Kayseri Kadısı olarak göreve atanmıştır. Kadı Burhaneddin bu hükümdarın yakın danışmanlığını yapmış ve kızı ile evlenip damadı olmuştur. Kısa süre sonra Giyasettin Mehmed'in öldürülmesiyle Eretna Beyliği hükümdarlığına oğlu Alâeddin Ali Bey geçmişti. Kadı Burhaneddin, başında olan eniştesi Alâeddin Ali Bey hükümdarlığı zamanında da giderek politik güç kazanarak kadılık görevine devam etmiş ve 1378'de vezirlik görevini yüklenmiştir. Kadı ve vezir olarak haksever tutumu, başarılı hükümleri ve adaletli idaresi ile halka kendini sevdirmiştir.[3]

1381'de Alâeddin Ali Bey vebadan ölmüş ve Eretna Beyliği hükümdarlık tahtı 7 yaşındaki oğluna kalmıştır. Önce emirlerden Kılıç Aslan devlet naipliğine getirilmiştir ama emirler arasındaki siyasi güç rekabeti sürekli karışıklıklar ortaya çıkarmıştır. Kadı Burhaneddin, halkın da isteği ve ısrarı üzerine, beyliğin bu zayıflığından istifade edip 1381'de naip Kılıç Aslan'ı öldürüp onun yerine beylik naibi olmuştur.[3]

Hemen sonra, aynı yıl 1381'de Sivas'ta istiklalini ilan ederek kendi adına hutbe okutup Sultanlık makamına geçip Kadı Burhaneddin Devleti adını taşıyan bir devlet kurmuştur. Bu devletin hükümdarlık makamında 18 yıl hüküm sürmüştür. Bir yandan kendi devletinin iç bütünlüğünü sağlayıcı politikalarla uğraşırken diğer taraftan komşu beylik ve devletler olan Akkoyunlular, Osmanlılar ve Memlûklular Devleti ile uğraşmak zorunda kalmıştır.

1392'de Kastamonu seferine çıkan Osmanlı Padişahı I. Bayezid'in eyalet askerinden kurulu öncü ordusu I. Bayezid'in büyük oğlu olan Şehzade Ertuğrul komutası altında, Kadı Burhaneddin'in askerî güçleri ile Çorum yakınlarında Kırkdilim mevkiinde savaşa girişmiş; Osmanlı ordusu yenik düşmüş ve Şehzade Ertuğrul bu savaşta ölmüştür. Bu galibiyetten sonra Kadı Burhaneddin'in Moğol asıllı akıncı kuvvetleri Osmanlı topraklarını talana başlamıştır. Yıldırım Bayezid, Macar saldırılarını önlemek maksadıyla Rumeli'ye gitmek zorunda kaldığı için, 1393 baharında Anadolu geniş bir savaş ortamına dönmüştür. Türkmen Beyleri ve kent hakimleri, ya Yıldırım ya da Kadı Burhaneddin odaklı bağlaşmalar kurmuşlar ve yer yer savaş haline geçmişlerdir. 1393'te Yıldırım'ın Amasya, Merzifon, Turhal ve Tokat kalelerini fethi ve bu bölgeye büyük yetkilerle oğlu Mehmed Çelebi'yi vali tayin etmesi sonucu bir barış dengesi sağlanabilmiştir.

Kadı Burhaneddin, kendisine isyan eden yeğeni Şeyh Müeyyed'i, Akkoyunlu hükümdarı Kara Yülük Osman Bey’le yapmış olduğu anlaşmaya uymayarak öldürmesi üzerine, 1398 yılında Akkoyunlu hükümdarı Kara Yülük Osman Bey ile savaşa girişmiş; bu savaşı kaybedip esir düşmüş ve Temmuz 1398'de öldürülmüştür. Kadı Burhaneddin Devleti de onun öldürülmesiyle birlikte son bulmuştur.[3]

Mezarı

Kadıburhaneddin Türbesi (Sivas)

Kadı Burhaneddin Türbesi Sivas merkezde Kadıburhaneddin Mahallesi'nde bir park içerisinde bulunmaktadır. 1965 yılında dönemin valisi olan Ahmet Vefik Kitapçıgil tarafından yaptırılmıştır.[4] Kesme taştan dört sütun üzerinde tek kubbesi bulunan bir yapıdır. Baldaken tarzında inşa edilmiştir. Mahalle sakinlerince huzursuz evliliklerde eşlerin ayrılmadan önce bu türbeye ayrı ayrı gelip (veya bir yakınlarınca getirilip) dua ettikleri anlatılmaktadır.[4][5] Türbenin dört tarafının duvarla örülerek kapalı bir mekana dönüştürüldüğü ama çeştli belirtilerle bunun mezardaki veli kişi tarafından istenmediğinin anlaşılması üzerine tekrar duvarların kaldırıldığı da söylenmektedir.[6] Bazı mahalle sakinlerinin yanından geçerken türbeye selam verdiklerine tanık olunur. Türbenin hemen yanında yine aynı adı taşıyan Kadıburhaneddin İlköğretim okulu yer alır. (Bu okulun adı 2018 yılında değiştirilmiş olsa da mahallede ve hatta daha geniş bir çevrede bu isimle bilinmektedir.)[7]

Edebî kişiliği

Kadı Burhaneddin siyasal uğraşları yanında edebiyat ve özellikle şiir ile yakından meşgul olmuş ve özellikle gazel, tuyuğ ve rubailerden oluşan büyük bir Divan ortaya çıkarmıştır. Türk edebiyatında aruz veznini Türkçeye uygulayıp divan şiirinin ortaya çıkması sürecine öncülük etmiştir. Gazelleri ve tuyuğları ile ün kazanmıştır. Tuyuğ şeklini divan edebiyatına getiren Kadı Burhaneddin olmuştur. Gazellerinin gayet içten ve aşıkane oldukları görülür. Lirik şiirlerinde cesaret göze çarpar ve bu yönüyle de klâsik şiirden ayrılır. Aşk şiirlerinin yanı sıra din ve tasavvuf ile ilgili şiirleri de vardır. Şiirlerinde ne mahlası ne de adı bulunmaktadır.

600 sayfa tutan bir divanı dolduracak kadar şiir yazmıştır. Bu divanında 1500 gazel, 119 tuyuğ ve 20 rubai bulunmaktadır ama hiç kasidesi bulunmamaktadır.

İran şiirini çok iyi bilen Kadı Burhaneddin divan şiirinin öğelerini Türkçeye mal etmede emeği geçen baş Türk şairlerdendir. Divan şiirinin ilk Türkçe örneklerini veren bir şair olarak Türkçeyi aruza uydurmakta güçlük çektiği görülür. Bu aruz vezin eksikliği o kadar önemlidir ki Kadı Burhaneddin'in şiirlerinin çoğunda kullanılan vezni tayin etmek güç ve hatta bazılarında imkânsız olur. Ancak bu eksiklik XIV. yüzyıl Türk divan edebiyatına katkısı bulunan şairlerin neredeyse hepsinde görülmektedir. Kadı Burhaneddin bu müşkülatını, canlı ve samimi edası ile giderir. Günlük konuşma dilini de şiirlerinde kullanması onun şiirlerine ayrı bir özellik verir. Edebî sanatlara, özellikle cinasa düşkündür. Bazı şiirlerinde tasavvuf izleri gayet açıkça görülmekle beraber Kadı Burhaneddin'i bir sûfî ve mutasavvıf bir şair olarak dünya işlerinden el etek çekmiş bir kişi saymak doğru olmaz. Kadı Burhaneddin'in gerçek yaşamında zevk ve safa alemleri düzenlediği bilinmektedir. Kadı Burhaneddin esas itibarıyla beşeri, maddi aşkı işlemiş ve maceracı, dövüşçü, savaşçı hayatının ve ruhunun izleri çok bariz olarak şiirlerinde yansımıştır. Doğayla ilgili tasvirler yapmış ve genellikle hayatını anlatmıştır.

Seçilmiş örnek eserleri

Özün eş-şeyh bilen serdar boler Enel-Hak diyen berdar boler Yiğit oldur ger Hakk için baş oynaya Döşekde ölen murdar boler.

Tuyuğ

Hakka şükür koçlarun devrânıdur.
Cümle âlem bu demün hayrânıdur.
Gün batardan gün toğan yire değün.
Işk erinün bir nefes seyrânidur.

Gazel

Gönülüme ben didüm ki kandesin,
Gamzesinün oklarıyla kandesin
Gisusiyle bende düşdüm dir gönül,
Didüm ana nola çünkü bendesin
N'ola öpdüm gözüme sürdüm seni,
Sen dahi âlemde bir turvendesin
Bendesin sen bendeyim ben tapuna,
Bendeyim ben nice ki sen bendesin
Gözlerüm giryan ü biryândur gönül,
Leblerüm şekker özün pür-handesin

Kaynakça

  1. ^ "Azeri Literature in Iran (İran'da Azeri Edebiyatı)". Encyclopædia Iranica. 28 Aralık 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Nisan 2015. 14. yüzyılda Azerbaycan Türkçesi edebiyatında şiirin gelişmesinde iki şair (Doğu Anadolulu) "Kadi Burhaneddin" ve Hurufi misyoner-propagandacısı demagog Nesimi gayet önemli roller oynamışlardır. 
  2. ^ Esterabadi'nin eserinin ilk Türkçeye çevirisi önce Kilisli Rifat ve sonra 1928'de Fuat Köprülü tarafından hazırlanıp Osmanlıca basılmıştır. Yeni Türkçe basımı: Aziz bin Erdeşir-i Esterâbâdî (Tr. çev.: Mürsel Öztürk) (1990) Bezm ü Rezm Ankara: Kültür Bakanlığı
  3. ^ a b c d e * Özaydın, Abdülkerim (2001) "Kadı Burhaneddin:" Türkiye Diyanet Vakfi İslâm Ansiklopedisi C.24 say.74-75 Online:[1] 18 Ekim 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  4. ^ a b Sivas Efsaneleri, Kutlu Özen, 2001, Dilek Matbaası (Sayfa:183)
  5. ^ Songül Mısırlıoğlu (54), Habertürk: "Evliliğinde Mutlu Olmak İsteyenler..." 28 Kasım 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. 22 Mayıs 2018 Salı, 11:32
  6. ^ Güleryüz Sevim (58), Habertürk: "Evliliğinde Mutlu Olmak İsteyenler..." 28 Kasım 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. 22 Mayıs 2018 Salı, 11:32
  7. ^ "Kadı Burhanettin Türbesi İlgi Bekliyor" 6 Aralık 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. başlıklı haber, Sivas İrade Gazetesi, Yayın Tarihi: 08/01/2017 (Tıpkı türbe gibi çeşmenin de bakımsızlığından bahsedilmektedir).

Kadı Burhaneddin Divanı Yeni Tıpkıbasım (2019) Hazırlayan: Hatice Özdil, Bitlis Eren Üniversitesi Yayınları, Ankara. (British Library'de bulunun yegane nüsha aslına uygun ölçüde ve kalitede tıpkıbasım olarak hazırlanmıştır.)

Dıș kaynaklar

  • Cengiz, Halil Erdoğan (1972), Divan Şiiri Antolojisi, Ankara : Bilgi Yayınevi.
  • Soysal, M. Orhan: (2002) Eski Türk Edebiyatı Metinleri, Ankara: Millî Eğitim Basımevi,.
  • Yücel, Yaşar (1989) Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar. Cilt:2 say. 36-230 Ankara
  • Hakkı Devrim (15 Mayıs 2008) Köşe yazısı ("Bir Mısra" başlığı için). Radikal Gazetesi,
  • Alpaslan, Ali (1977), Kadı Burhaneddin Divanı’ndan Seçmeler, Kültür Bakanlığı, Ankara s. 49-51;

Dıș bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Eretna Beyliği</span> Eretna Devleti

Eretna Beyliği ya da Eretna Devleti, Anadolu'nun Moğol (İlhanlılar) istilasına uğramasından sonra, Sivas ve Kayseri merkezli kurulan, 1335 - 1381 yılları arası hüküm süren bir Anadolu beyliğidir. Beyliğin kurucusu Alaeddin Eretna, Uygur kökenli olup, İlhanlılar Devletinin Rûm (Anadolu) valisi Timurtaş'a hizmet eden komutanlardan birisiydi. Timurtaş ile kızkardeşini evlendirerek akrabalık bağı da kuran Eretna, onun Mısır'a kendisini yerine vekil bırakmasını fırsat bilip Moğollara karşı ayaklandı. Memlük sultanı adına sikke kestirip hutbe okuttu. Celayirî Emir (Şeyh) Hasan Büzurg kendisine tabiliği reddeden Eretna üzerine bir ordu ile yürüdü ve Sivas ile Erzincan arasında Karanbük mevkiinde meydana gelen savaşı Eretna kazandı. Bundan sonra nüfuzunu kuvvetlendiren Eretna bağımsızlığını ilan etti. Kayseri'de ölen Alaeddin Eretna, Köşk Medresesi avlusundaki kümbete gömüldü. Öldüğünde Sivas, Tunceli, Elazığ (kısmen), Kayseri, Amasya, Tokat, Çorum, Develi, Şebinkarahisar, Ankara, Zile, Canik, Ürgüp, Niğde, Aksaray, Erzincan, Doğu Karahisar ve Darende onun hakimiyeti altındaydı.

<span class="mw-page-title-main">Gazel</span> divan edebiyatının aşktan bahseden temel şiir biçimi

Gazel, Türkçe Divan edebiyatının en yaygın nazım şeklidir. Gazel sözcüğü sözlük tarifi ile "kadınlarla sevgi üzerine konuşmak, söyleşmek" anlamına gelir.

Divan edebiyatı, Türk kültürüne has süslü ve sanatlı bir edebiyat türüdür. Bu edebiyata genellikle "divan edebiyatı" adı uygun görülmekte olup bunun en büyük nedenlerinden birisinin şairlerin manzumelerinin toplandığı kitaplara "divan" denilmesi olduğu kabul edilmektedir. Öte yandan, divan edebiyatı gibi tabirlerin modern araştırmacılar tarafından geliştirildiğini ve halk-tekke-divan edebiyatları arasındaki ayrımların bazen oldukça muğlak olduğu ve bu edebiyatlar arasında ciddi etkileşimlerin de bulunduğu vurgulanmalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Hayâlî Bey</span> Osmanlı şairi

Hayâlî Bey (خيالى) Türk Divan edebiyatı şairinin mahlası. Asıl Adı Mehmet'tir. “Bekâr Memi” diye anılmıştır. Eserleri zengin bir hayal gücüyle yazılmış, ince ve duyarlı bir üsluba sahiptir.

Şeyhî, Kütahya doğumlu 15. asır Türk divan şairi ve tabip.

Aruz ölçüsü ya da aruz vezni, Arap edebiyatından doğarak İslamî edebiyatalara da yayılmış bir nazım sistemi; nazımda uzun veya kısa, kapalı ya da açık hecelerin belli bir düzene göre sıralanarak ahengin sağlandığı ölçüdür.

Tuyuğ, Türklerin Divan şiirine kazandırdığı nazım şeklidir.

Beyit, iki mısradan meydana gelen nazım parçası. Batı edebiyatında beyte "kuple" denir. Divân edebiyatında nazım birimi sayılan beyit, aynı vezinde olan ve birbiri peşinden gelen iki mısradır. Çoklukla anlamın tamamlandığı bir bölüm beytin bir nazım birimi olarak kabul edilmesi yüzünden, divan edebiyatı şiirlerinde konu birliği pek az görülür. Divan şairinin bütün düşüncesi, beyitleri meydana getirecek kafiyelerle ikişer mısra söyleyebilmekti. Divan edebiyatındaki bu şiir anlayışı, Türkiye'de "Edebiyat-i Cedide" ile değişmeye başlamıştır. Anlamın bir beyitte tamamlanmasının şart olmadığı sonraki beyitte, hattâ daha sonraki beyitlere geçebileceği hakkındaki örnekler, bu edebiyat akımı ile edebiyatımızda gelişmiştir. Böylece, bir nâzım şeklinde konu birliğine önem verilmesi yoluna geçilebilmiştir.

Kutluşahlar veya Şadgeldiler 1340 yılında Amasya'da kurulmuş bir Anadolu Türkmen beyliğidir. Bir dönem Tokat'a da egemen olmuşlardır. Adını kurucusu Kutlu Şâh adlı ilk beyden almıştır.

<span class="mw-page-title-main">Kadı Burhâneddin Devleti</span>

Kadı Burhaneddin Ahmed Devleti, Eretna Devleti'nin topraklarında, Oğuzların Salur boyundan olan Vezir Kadı Burhaneddin Ahmed'in kendi adıyla 1381 yılında kurduğu devlettir. Devletin merkezi Sivas'tır.

Ahmed Paşa, 15. yüzyılda Sultan II. Mehmed ve Sultan II. Beyazıd dönemlerinde kazaskerlik, vezirlik, sancak beyliği ve kadılık gibi yüksek görevleri yüklenmiş bir ulema sınıfı mensubu ve Divan Edebiyatı şairi.

<span class="mw-page-title-main">Canik beylikleri</span> Türk beyliği

Canik beylikleri, bugünkü Orta Karadeniz ve Doğu Karadeniz'in bir kısmına 14. ve 15. yüzyıllarda hakim olan ikinci dönem Anadolu beyliklerine verilen ad.

<span class="mw-page-title-main">Tâceddinoğulları Beyliği</span>

Tâceddinoğulları Beyliği, 14. ve 15. yüzyıllarda günümüz Samsun ve Ordu yörelerinde hüküm süren Türk beyliği. Anadolu beyliklerinden biri olarak sınıflandırılmakta olup Orduköy ve Erbaa merkezli olarak yönetilmiştir. Taceddinoğulları Beyliği yine sınırdaş bir beylik olan Haciemiroğulları gibi Çepni boyuna mensuptur.

Kırkdilim Muharebesi, Osmanlılarla Sivas Hükümdarı Kadı Burhaneddin kuvvetleri arasında yapılmıştır (1392).

Garseddin Halil Bey,, Türkmen kökenli Dulkadir beyliklerinin ikinci hükümdarı olarak, 1353'ten 1386 yılına dek saltanatını sürdürmüştür. Kendisi, babası Zeyneddin Karaca Bey döneminde askerî harekâtlara aktif olarak iştirak ederek, Dulkadirlerin nüfuz alanını genişletmiş ve Memlük egemenliği ile çatışmalara girişmiştir. Bu durum, Memlük ile Dulkadiriler arasındaki mevcut gerilimin tırmanmasına önemli ölçüde sebep olmuştur. Özellikle, Halil Bey'in Memluklerle olan kuzey sınırında düzenlediği baskınlar, Memluk Sultanı'nı Dulkadir hanedanında iç çekişmeler yaratmaya sevk etmiştir. Sultan, Halil Bey'in kardeşi ve Harput civarındaki topraklarda Memluklerin tanımasını arzulayan Sarım al-Din İbrahim'i, egemen Halil Bey'e suikast düzenlemeye yönlendirmiştir. Garseddin Halil, bir pusu sonucunda ölmüş ve ardılı olarak tahtı kardeşi Şaban Süli Bey devralmıştır.

Zübeyde Fıtnat Hanım, 18. yüzyılda yaşamış bir divan şairidir. Divan edebiyatında kendinden sonra gelen kadın divan şairleri arasında bir zirve olarak görülmüştür Şiirleri kadar nükteleri, kendisi ile Koca Ragıp Paşa ve şair Haşmet çevresinde geçtiği varsayılan latifelerle de tanınmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Erzincan Beyliği</span> Türk beyliği

Erzincan Beyliği, Erzincan Emirliği veya Mutahharten Beyliği, 14. yüzyılın sonları ile 15. yüzyılın başlarında hüküm süren Anadolu Türk Beyliklerinden biri.

I. Damad Alâeddin Ali Bey Karamanoğulları Beyliği hükümdarıdır. Diğer çoğu Karamanoğulları beyleri gibi Ali Bey de yükselen Osmanlı İmparatorluğu'nun rakibiydi ve iki beylik birbirlerine karşı sürekli savaşlar yaptılar.

Mehmed Çelebi Eretna Beyliği'nin dördüncü ve son hükümdarıdır. Babasının Ağustos 1380'de vebadan ölmesinin ardından 7 yaşındayken tahta çıktı. Küçük sultanın naipliğini Kadı Burhaneddin yaptı. Ocak 1381'de ise Kadı Burhaneddin kendisini hükümdar ilan ederek Eretna Beyliği'ne son verdi. İbn Haldun ve İbn Hacer el-Askalani'ye göre Mehmed, 1390 yılında Kadı Burhaneddin tarafından öldürülmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Gıyâseddin Mehmed</span>

Gıyaseddin Mehmed, Eretna Beyliği'nin 1352'den ölümüne kadar hüküm süren ikinci beyidir. Genç yaşta tahta çıktı ve babası Eretna Bey'in kurduğu otoriteyi sürdürmek için mücadele etti. Adına hutbe okutup sikke kestiren Gıyaseddin Mehmed'in yaşının küçük olması ve dirayetsizliği bir süre sonra nüfuzunu kaybetmesine sebep oldu. Kendisini beğenmeyen ümera ve ulemanın baskısıyla 1354'te tahtını terk ederek Karamanoğulları'na sığındı. Ondan boşalan tahta yine ümerâ tarafından bu defa Cafer Bey çıkarıldı ve İzzeddin unvanıyla sultan ilan edildi. Mehmet bir süre sürgünde kaldıktan sonra geri döndü. Yalnızgöz Savaşı'nda kardeşi Cafer Bey'i mağlup etti ve tahta yeniden çıkarak ve kardeşini öldürdü. Ancak hükümdarlığı boyunca isyanlarla uğraştı ve yerel Türkmen beyleri, Dulkadiroğulları ve Osmanlılara karşı toprak kaybetti. Eski veziri Hoca Ali Şah ile mücadeleye girdi ve sonunda onu da bertaraf etti. Ancak Hacı Şadgeldi ve Hacı İbrahim gibi devlet adamları tarafından Sivas'ta öldürüldü.