İçeriğe atla

Kadı (Osmanlı İmparatorluğu)

Kadı, Osmanlı Devleti'nde kaza adı verilen yerleşim yerlerine belli bir süre için merkezi yönetim tarafından atamış, görev bölgesindeki şer'i ve idari yargıdan tek başına sorumlu olan ayrıca mülki idare amiri, yerel yönetici ve emniyet müdürlüğü görevlerini yerine getiren bir kamu görevlisidir.[1]

Kadıların doğrudan ve bizzat ilgilendiği konular adli içerikli konulardı. Diğer görevlerdeki işlevleri doğrudan işi yapmak yerine işlemleri denetlemektir. II. Mahmut dönemindeki reformlar sırasında belediye ve güvenlik ile ilgili görevleri, Tanzimat Dönemi'nde ise idari görevleri alınmış ve sadece yargı işleri ile uğraşır olmuşlardır.[2] Kadılık kurumu, 1924 yılında Türk idari ve adli teşkilatından tamamen kaldırılmıştır.

Kadılar, bir hukuk adamı olarak bağımsız ve padişahın mutlak yetkisine sahip vekili idiler. Görev yaptıkları bölgede hiçbir makamdan emir almadan tamamen bağımsız biçimde hareket etmekle birlikte yalnızca padişaha ve Divan'a karşı sorumlu idiler. Şer'î hukuku uygulamakla yükümlü oldukları için merkezi hükûmet memuru olduğu kadar ahalinin de devlet karşısındaki temsilcisi ve sözcüsü durumunda idiler.[3] Bir olay ve şikayet halinde diğer kadılar tarafından teftiş edilmekteydiler.[3] İncelenmesi gereken yolsuzlukları tahkik ve teftişle görevli toprak kadılığı denen seyyar kadılıklar da mevcuttu.[3]

Kadıların atanması

Kadılık, Osmanlı Devleti'nde belli başlı başına bir meslek olarak görülmüş; medrese tahsili olan ve hukuk bilgisi olan kişiler kadı olmuştur.[2] Osmanlı Devleti'nde ilk kadının Osman Gazi tarafından atandığı bilinir. Başlangıçta kadılar kazaskerlerin merkezi otorite ile yazışmaları sonucu padişah tarafından tayin edilmekteydi; II. Mehmed'in yönetimi devralmasıyla birlikte tayinlerde yeni düzenlemeler yapılmıştır. Kadı olarak atanacak kişilerde kazaskerlerin teklifi önem kazanmış ve nihayetinde veziriazam tarafından değerlendirilerek kadı olarak atamaların yapılmasına başlanmıştır.[1]

Osmanlı medreselerinde eğitimini tamamladıktan sonra ilim ehli olarak kalmak niyetinde olmayan gençlerin önündeki ikinci seçenek, kadı olarak atanmaktı. Kadı unvanıyla atanmak niyetinde olan adaylar ilk önce padişah huzurunda sınava tabi tutulmaktaydılar. Bu kural 18. yüzyıldan itibaren değişmiş, adaylar kazasker huzurunda sınava alınmışlardır. Sınavı kazanan adaylar, kazaskerlik dairelerinden birine kayıt yaptırmak zorundaydılar.

Adaylar, büyük bir merkezdeki kadı mahkemesinde en az beşer kişi olmak üzere stajyer olarak görevlendirilirdi. Üç-beş yıl staj yaptıktan sonra kadı adayları İstanbul'a gelip bir sene mülazemet (asistanlık) ile vakit geçirir ve daha sonra alt kademedeki kazalardan birinin kadılığına tayin edilirdi.[2] Kadıların tayin, azil ve nakil işlemleri Anadolu ve Rumeli kazaskerlikleri tarafından yapılırdı. Her yeni hükümdarın cülusundan sonra kadıların görevlerinin yeniden tayin ve tasdiki gerekliydi.[2]

Kanuni Sultan Süleyman devrinden sonra Osmanlı Devleti'nde makam sahibi olan kişilerin çocuklarının - medrese mezunu olmasalar bile -kadılık memuriyetine atanmaları sıkça görülen bir durum haline gelmiştir.[1]

Görevleri ve görev süreleri

Fransa'nın İzmir konsolosu, İzmir kadısının önünde. 1699 tarihli seyahatnamede yer alan bir Jean Du Mont gravürü

Kadılar, görev yaptıkları kaza birimlerinde padişah adına hem mülki amirliği, hem belediye başkanlığı hem de hâkimlik makamını temsil etmekteydiler. Kadıların doğrudan ve bizzat ilgilendiği konular adli içerikli konulardı. Diğer görevlerde doğrudan işi yapmak yerine işlemleri denetleyen bir kişi olarak görev yapmışlardır.

Mevleviye payesine sahip büyük kadılar bir sene, kaza kadıları yirmi ay süre ile atanmıştır. Mahalli halk ile yakınlaşmalarının önlenmesi için sürenin kısa tutulduğu düşünülür.[2]

Adlî görevleri

Kadılar görev yaptıkları yöredeki şer'i mahkemelerde pek çok konuda davaya bakmakla görevliydi; nikâh, izdivaç, miras bölüştürme, yetim ve mal-i gâibin muhafazası, vasi tayin ve azli, vasiyetlerin ve vakıfların hükümlerine riayet edilmesinin nezareti, cürüm ve cinayet ve sair bütün davalara şer'i mahkemelerde kadılar bakmakta ve Hanefi mezhebine göre hüküm vermekteydiler. Kadılar davaları camilerde görmekteydi; kendi evini de mahkeme olarak kullanabilmekteydi.

Kadı görev yaptığı bölgede noter olarak da hizmet vermiştir. Noterlik hizmeti kapsamındaki görevleri vakfiye düzenleme, varis atama, alacak verecek senetleri yapmak, yetim mallarının nasıl idare edileceğini belirleme, tapu kayıtlarını düzenlemek, evlenme, boşanma gibi görevlerdir.

İdari ve Belediye görevleri

Kadının başlıca idari görevleri şunlardı:

  • Şehrin yönetimini ve asayişini sağlamak,
  • Esnaf loncalarının denetimi,
  • Üretimin ve pazar yerlerinin kontrolü,
  • Cami, vakıf ve okul yönetimlerinin denetlenmesi,
  • Şehrin imar düzeninin sağlanması.

Kadıların başlıca beledî görevleri şunlardır:

  • Şehrin genel düzenini ve çevre temizliğini sağlamak,
  • Pazar yerlerinin düzenli olarak kurulmasını temin etmek,
  • Çarşı ve pazarlarda satılan ürünlerin fiyat kontrolünü yapmak,
  • Esnafın ticari amaçla kullandığı ölçü aletlerinin kontrolünü yapmak,
  • Bölgede gerekli olan imar ve düzenleme faaliyetlerini gerçekleştirmek,
  • Halkın sürekli olarak ihtiyaç duyduğu temel maddelerin karaborsaya düşmesini önlemek,
  • Düzeni sağlayabilmek için tembihlerde bulunmak ve gerekli gördüğü yerlerde tedbir ve yasaklar koymak,
  • Emir ve yasaklara uymayanlara gerekli cezaları vermek.

Yardımcıları

Geniş bir bölgede bütün davaları göremeyen kadının nâibleri vardı; naibler kadının görevlerini kendi nahiyelerinde yerine getirirlerdi.[3] Şehrin asayişini sağlamakta kadıya subaşı, asesbaşı, kalelerde dizdarlar gibi görevliler yardımcı olurdu. Kadı şehrin imar nizamını mimarbaşı ile birlikte sağlardı. Mahalle imamı, müftüler ve mahkeme kâtipleri de kadılara görevlerinde yardımcı olurdu.

Görevden alınma ve istifa

Kadılar hukuki görevlerini yerine getirirken kasıtlı olarak hukuka aykırı bir karar almadıkça ve mülki ve beledi görevlerini sebepsiz olarak ihmal etmedikçe görevden alınmaları veya süreleri dolmadan görev yerlerinin değiştirilmesi söz konusu olmamıştır.[1] Ancak kadılar kendi istekleri doğrultusunda görevlerinden istifa edebilirler ve karşılıklı olarak anlaşmak suretiyle iki kadı kendi aralarında görev yerlerini değiştirebilirlerdi. İstifanın kabuülü ve görevden alınma ancak görevini kötüye kullanma, yolsuzluk olaylarına karışma, bir rahatsızlık sonucu kör, sağır, dilsiz olma gibi belli şartlarda gerçekleşirdi.

Kadılık kurumunun çöküşü

Osmanlı Devleti'nin askeri, siyasi ve idari yapılanmasında güç kaybetmeye başlamasıyla meydana gelen çözülme sürecinde adli teşkilatlanma da olumsuz etkilenmiştir.[1] 19. yüzyılda gerçekleşen sanayi devriminden sonra ucuz ve bol olan mallarını Osmanlı topraklarında satmak isteyen Avrupalı tüccarların Osmanlı halkı ile kurduğu ticari ilişkiler sırasında doğan sıkıntılarını kadıların huzuruna götürmek yerine tüccar heyetlerine başvurmaları sonucu ticaret mahkemeleri kurulmuş ve bu durum kadılık kurumunun sonunu hazırladı.[1] Kadılık mesleğinin gelirinin iyi olmaması ve saygınlığını yitirmesi sonucunda bu mesleğe ilgi azaldı; mahkemelerde medrese mezunu kadılar yerine naipler söz sahibi oldular. Halkın aralarındaki ihtilafları çözmek için maddi yönden ucuz olan ve zaman bakımından tasarruf sağlayan bir yol olarak müftülerden fetva almayı tercih etmesi sonucu gelirleri azalan yargı mensupları rüşvet olaylarına karışmaya başladı; ülkeden yargı mensuplarına karşı güvensizlik arttı.

Kadıların güvenlik ve belediye alanındaki görevleri II. Mahmut dönemindeki reformlar sırasında, idari görevleri Tanzimat döneminde ellerinden alındı. 1879'daki adli düzenlemeler sonucu savcılık kurumu, avukatlık ve noterlik unsurları sisteme dahil edildi. Cumhuriyetin ilanından sonra laik bir sisteme geçildi ve artık ihtiyaç duyulmayan Şer'i mahkemeler tamamen ortadan kaldırıldı. 1924 yılında kabul edilen 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile medreselerin kapatılması sonucu kadı yetiştirilebilecek bir eğitim kurumu kalmadı. Bununla birlikte aynı yıl kabul edilen 469 sayılı Mehakimi Şer’iyenin İlgasına ve Mehakim Teşkilâtına Ait Ahkâmı Muaddil Kanun'la kadılık kurumu, Türk idari ve adli teşkilatından tamamen kaldırıldı.

Kaynakça

  1. ^ a b c d e f Bozatay, Şeniz Anbarlı; Demir, Konur Alp. "Osmanlı Adli ve İdari Sisteminde Kadılık: Kurumsal Bir Değerlendirme". Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt:6 Sayı: 10 2014-Haziran. 27 Haziran 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Mayıs 2017. 
  2. ^ a b c d e Ortaylı, İlber. "Osmanlı Devleti'nde Kadı". Turhan Kitabevi, Ankara, 1994. 9 Aralık 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2017. 
  3. ^ a b c d Ortaylı, İlber. "Osmanlı Devleti'nde Kadı" (PDF). Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt 24, Yıl 2001. 27 Haziran 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 24 Mayıs 2017. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Ahmed Cevdet Paşa</span> Osmanlı devlet adamı

Ahmed Cevdet Paşa veya Lofçalı Ahmed Cevdet Paşa, Osmanlı Devleti'nde on dokuzuncu asırda yetişen Türk devlet ve ilim adamı, tarihçi, hukukçu, şair.

İdare mahkemeleri, idare hukuku alanında ve özellikle kamu gücünün kullanılması ile ilgili anlaşmazlıkların çözümünde görev yapan mahkemelerdir. Bu mahkemeler Kara Avrupası hukuk düzenini kabul etmiş Avrupa devletlerinde bulunur ve genel mahkemelerden ayrıdır. Türkiye'deki idare mahkemeleri, idari yargı düzeni içindeki Danıştay, vergi mahkemeleri ve bölge idare mahkemelerinin görevi dışında kalan davalara bakmakla görevlidir. İdari eylem ve işlemlerden dolayı menfaati ihlal edilen kişilerin idare organlarına karşı iptal ve tam yargı davası açtıkları mahkemelerdir. 2576 sayılı kanuna göre kurulmuş olup 2577 sayılı kanunda yargılama usulleri belirlenmiştir. Bu mahkemelerde görülen belli başlı davalar şunlardır:

<span class="mw-page-title-main">Kazasker</span>

Kazasker ya da kadıasker, Osmanlı Devleti'nde şeri davalara bakan askeri hakim. Yetkileri arasında kadı, müderris ve din görevlisi atamaları, kadı kararlarını bozma, değiştirme ve yeni kararlar oluşturma gibi maddeler vardır. Yani kadı kararlarına itiraz kazaskerliğe yapılırdı. Yetkilerinin çoğunu 16. yüzyıl'dan itibaren şeyhülislamlığa devretmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Danıştay (Türkiye)</span> Türkiyenin idari yargı organı

Danıştay; Türkiye'nin idari yargı organıdır. İdari davaların bakıldığı mercidir. Aldığı kararlara yürütme uymak zorundadır.

<span class="mw-page-title-main">Hüseyin Aziz Akyürek</span> Türk siyasetçi

Hüseyin Aziz Akyürek, II. Meşrutiyet döneminde Osmanlı Devleti bürokrasisinde üst düzey görevlerden sonra, Yunan işgali sonrası Manisa'da mutasarrıflık ve yine işgal sonrası İzmir'de önce valilik, sonra da belediye başkanlığı yapmış, TBMM 3. Dönem'den itibaren 5 dönem Erzurum milletvekili olarak Meclis'te bulunmuş Türk siyasetçisi ve idarecidir.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye'de laiklik</span> Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması

Türkiye'de laiklik, Osmanlı İmparatorluğu zamanında yargı ve devlet yönetiminde kısmen kendini göstermeye başlamış, Cumhuriyet devrimi ile anayasanın temel unsurlarından biri haline gelmiş, din ve siyasetin birbirine karışmaması ilkesidir. Laiklik terimi Fransızcadaki karşılığı Laïcité kelimesinden Türkçeye uyarlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Adalet Bakanlığı (Türkiye)</span> Türkiyede bir bakanlık

Adalet Bakanlığı, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak çalışan, adalet ve yargı işlerinden sorumlu olan bakanlıktır. Bakanlığın temel görevleri arasında, kanunlarda öngörülen mahkemelerin kurulması ve teşkilatlandırılması, ceza infaz kurumları, icra ve iflas daireleri gibi adalet kurumlarının planlanması, idari gözetimi ve denetimi yer alır. Kamu veya özel kurumlarla iş birliği yaparak adalet hizmetlerinin geliştirilmesine katkıda bulunur ve kanunlarla veya cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle verilen diğer görevleri yerine getirir.

<span class="mw-page-title-main">Şûrâ-yı Devlet</span> Osmanlı Devletinde yargı kurumu (1868–1922)

Şura-yı Devlet Osmanlı Devleti'nde günümüzdeki Danıştay'a karşılık gelen yüksek yargı kurumudur. 1868-1922 yılları arasında görev yapmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Savcı</span> İddia makamı olarak adalete hizmet eden kişi

Savcı, ceza yargılamasında iddia makamı olarak adalete hizmet eden kişidir. Savcılık ceza muhakemesinde iddia görevini yaparak devlet adına ceza davası açan makamdır. Bu makamdaki yetkiliye savcı adı verilmiştir. Özetle savcı, suç haberinin kendisine ulaşmasıyla birlikte devlet adına araştırma ve soruşturma faaliyetinde bulunmak, kamu davasının açılmasını gerektiren şartlar oluştuğunda dava açmak ve yürütmek, mahkemelerin verdiği kararları yerine getirmek ve kanunla kendisine verilen diğer görevleri yapmak durumunda olan ve yargı organı içinde yer alan kamu görevlisi olarak tanımlanabilir.

<span class="mw-page-title-main">İlmiye</span>

İlmiye, Osmanlı Devleti'ndeki başlıca dört enstitüden biri. Diğer üçü ise seyfiye, mülkiye ve kalemiyedir. Devlet kontrolünde örgütlü bir sınıf olan ve tepesinde Şeyhülislam'ın bulunduğu ilmiyenin başlıca görevleri dini eğitim ve şeriatin doğru bir şekilde uygulanmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Uyuşmazlık Mahkemesi</span> Türkiyedeki yargı yolu uyuşmazlıklarını çözmekle görevli yüksek mahkeme

Uyuşmazlık Mahkemesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda düzenlenen bir yüksek mahkemedir. 1945'te kurulan mahkemenin temel görevi, adli ve idari yargı organları arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmektir.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye'de yargı teşkilatı</span>

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 9. maddesi uyarınca “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.” Ancak, 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkındaki Kanun içinde yer alan bazı belirleyici hükümler haricinde tüm yargı teşkilatının görev ve yetkisini belirleyen kapsayıcı ve genel bir yasal düzenleme yapılmamıştır. Dolayısıyla, hangi durumda hangi mahkemenin yetkili olacağı çeşitli kanunlarda dağınık ve sistematikten uzak bir biçimde yer aldığından mevcut mevzuat konuya genel bir bakış sağlamaktan uzak bir görüntü sunmaktadır.

Türkiye'deki sulh hukuk mahkemeleri, Türkiye'de adli yargı kolunun içinde yer alan hukuk mahkemelerinden biridir. Asliye hukuk mahkemeleriyle birlikte temel hukuk mahkemelerini oluştururlar. Her iki hukuk mahkemesi de bulundukları il veya ilçenin adı ile adlandırılır.

Mehmed Feyzullah Efendi, Osmanlı Devleti şeyhülislamı, kazasker, müderris, şehzade hocası, padişah danışmanı.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı hukuku</span>

Osmanlı İmparatorluğu idaresindeki hukuki yapıya Osmanlı hukuku denir. Genelde çok kültürlülüğe uygun yargılama usulüyle öne çıkar. Hukuk anlayışı şer'i ve örfi olmak üzere iki temelde incelenmektedir.

Çelebizade Hüseyin Hüsnü Efendi, Osmanlı şeyhülislamı.

<span class="mw-page-title-main">Ebu İshak İsmail Efendi</span>

Ebû İshâk İsmail Efendi 18. asırda şeyhülislamlık vazifesi yapan Osmanlı din adamıdır.

Kadı, tarihte İslam ülkelerinde insanlar arasında meydana gelen hukuki anlaşmazlıkları sonuçlandırmak, hukuka aykırı davranışların cezasını hükme bağlamak, verdikleri hüküm ve cezaları infaz etmek üzere devletin yetkili kurumları tarafından görevlendirilmiş kimsedir. Kadılara dinî, malî, idarî, eğitim-öğretim gibi görevlerin verildiği de görülmüştür.

Uyuşmazlık hukuku veya uyuşmazlık yargısı, bir davanın esasını çözümlemekle görevli mahkemenin tespit edilememesi veya farklı mahkemelerce esasa ilişkin çelişkili kararların verilmesi ve kararların kesinleşmesi fakat çelişki nedeniyle kararların icra edilememesi hallerinde, ortaya çıkan uyuşmazlığı çözümlemek için uygulanması gereken kuralları ve ilgili kurum ve kuruluşlara ilişkin usul ve esas kurallarını belirleyen bir hukuk dalıdır.

Kadılık, Osmanlı İmparatorluğu'nda yargı işlerinden sorumlu idari birimdir. Kadı tarafından yönetilirdi. Kadı, bir kadılık bölgesinde hem yargıçlık hem de bazı idari görevleri üstlenmişti. Kadıların yetki alanı, Osmanlı İmparatorluğu'nun her yerine yayılmış ve her kadı belirli bir bölgeden sorumlu olmuştur.