İçeriğe atla

Kabartma

İtalya, Floransa'daki Floransa Vaftizhanesinde Lorenzo Ghiberti'nin yaldızlı bronz Cennet Kapıları’nın, yüksek rölyefli ana figürleri çoğunlukla alçak kabartmalı arka planlarla birleştiren yandan görünümü
Londra'daki Albert Anıtı'nın tabanını çevreleyen yüksek rölyefli Parnassos Frizi’nin bir yüzü. Başların çoğu ve birçok ayak tamamen alttan kesilmiştir, ancak gövdeler arkasındaki yüzeye "geçmiştir"
Aşağıdan görülebilecek şekilde yerleştirilmiş Roma sunağı Ara Pacis'te yüksek ve alçak kabartmanın ortak bir karışımı. Altta alçak kabartma süsleme

Kabartma veya diğer adıyla rölyef, yüzey üzerine yapılan yükseltme ya da çökertmelere denir.

Alçak ve yüksek rölyef olmak üzere ikiye ayrılır. Mimarlıkta da heykel sanatında da kullanılan bir terimdir. Yüzey üzerine yükseltilerek yapılıyorsa yüksek rölyef, çökertilerek yapılıyorsa alçak rölyef adını alır. Üzeri işlenebilir malzemeleri şekillendirme olarak da tanımlanabilir. Kabartma, sanat kolları dahil endüstri, tarım ve günlük hayatta da kullanılır.

Mimarlıkta kil, alçı, taş gibi işlenebilir malzemelerin yüzeyinde, alçaklı, yüksekli şekiller meydana getirmektir. Kabartma, ışık alan ve almayan yönlerin belirme derecesine ve yüzey şekline göre, alçak, orta yüksek olarak çeşitlenir. Alçak kabartma, yüzeyden çok az ayrılan kabartmalardır. Madalyon, para vb. şeylerde görülen kabartmalar bu şekildedir. Yüksek kabartma, yüzeyden oldukça yükselen kabartmalardır. Şeklin hemen hemen yarısı denilebilecek derecede yüksektir. Rond-bos kabartmalar ise heykele yaklaşır şekildedir. Şekiller satıha alçak taraflarından yapıştırılmış gibidirler.

Kabartma olarak yapılmış süslemeler, mimari yapılarda taşa, mermere işlendikleri gibi madenden ve ahşaptan yapılmış eşyalar üzerinde de görülürler. Şamdan, kapı tokmağı gibi madeni eşyalarda, kapı, pencere kanadı, rahle, dolap, çekmece gibi ahşap eşyalarda kabartma şeklinde yapılmış süslemelere çok rastlanır. Mimari eserlerin dış veya iç cephelerinde yapının görülecek yerlerinde taş veya mermer üstüne kabartılarak yapılmış süslemeler vardır.

Büyük Selçuklu devri mimarları, ana malzeme olan tuğlayı süslemede kullanmalarının yanında, stüko üzerinde yaptıkları kabartmalardan da geniş ölçüde faydalanmışlardır. Arabesk süslemeler arasındaki kufi yazıyla elde edilen kabartma süslemeler, Selçuklu mimarisinin karakteristik özelliği olarak kabul edilir. Merv, Nişabur ve Kazvin'de bulunan Selçuklu eserleri, bu mimarinin kabartma süslemelerinin en güzel örnekleridir.

Anadolu Selçuklu mimarisinde süs unsuru ön planda yer alır. Binalar geniş süslemeye imkân verecek tarzda inşa edilmiş gibidir. Kapı, pencere, söve ve friz gibi unsurlar şerit, örgü, kabara ve palmet gibi kabartmalarla bezenmiştir. Taş işlemeciliğinin ilerlediği Anadolu Selçuklu mimarisinde özellikle portallerde rumi denilen süsleme şekli kabartma olarak tatbik edilmiştir. Bu devre ait kabartma süslemeye en iyi örnekler, Divriği Ulu Cami, Karatay Medresesi, Niğde Alaaddin Camii portali, Konya Sırçalı Medrese, Erzurum Çifte Minareli Medresede görülür.

Osmanlı sanatında taş işçiliği üç ana grupta toplanır: 1. Kabartma, 2. Şebeke, 3. Renkli taş. İlk devir Osmanlı mimarisinin taş süslemesinin önemli bir kısmını kabartmalar teşkil eder. Yuvarlak, sivri profilli veya düz yüzeyli olmak üzere çeşitli teknikler alçak kabartma olarak tatbik edilmiştir. İznik Yeşil Cami taş süsleme sanatının en iyi örneklerine sahiptir. Sütun ve paye başlıkları ile kemer yastıklarında görülen lotus ve palmet motifleri düz satıhlı kabartma tekniğiyle yapılmıştır. Bursa Yıldırım Camiinde ise kabartma klasikleşmiş bir görüntü içindedir. Mukarnasın bol ve ince işçilikle kullanılması camiye ayrı bir özellik kazandırmaktadır. Bursa Yeşil Camii ise, klasik devirde Osmanlı taş işçiliğinin varacağı en olgun seviyede süslemelere sahiptir. Edirne Üç Şerefeli Camiinde de taşa işlenmiş kabartma yazının en girift istifli örneklerinden biri portalinde görülebilir.

Çok çeşitli zevklerin, işçiliğin ve motif bileşimlerinin ortaya konulduğu Osmanlı mimari sanatı, 17. asırdan sonra klişeleşmiş ve rumi grubu ile mukarnasın bol kullanıldığı eserler vermeye başlamıştır.

Alçak kabartma

Bir yüzeyden, hafif bir çıkıntı olarak ayrılan heykel türüne denir.

Ortadoğu'da, eski çağlardan kalan din dışı ya da dinsel süslemelerde kullanılan birçok alçakkabartma bulundu. Alçakkabartmanın temel kuralları, taş malzeme açısından fakir olmasına rağmen, Sümer sanatı tarafından saptandı. Öteki halklar, topraklarında bulunan malzemeye göre, kaya (hititler) ya da taş levhalar üzerine (Asurlatr ve Ahemenid Persler), eski olayları canlandıran sahneler işlediler. Mısırlılar, en eski çağlardan beri, mezar odalarını, tapınaklarını, sunak taşlarını, dikilitaşlarını, oyulmuş ya da yüzeyleri geçişli alçakkabartmalarla süslemişlerdi. Yunanlari tapınaklarının frizlerine alçakkabartma eklediler (Parthenon'un Panathenaia frizi).

Günümüzde kabartma sanatı

Kabartma sanatındaki geçmişi Antik Yunan'a ve daha öncesindeki eski Anadolu uygarlıklarına kadar dayanan Türkiye, bu köklü mirasını birçok kabartma sanatı dalında devam ettirmektedir. Bu kabartma sanatı dallarından Türkiye'de en sık rastlananlarından birisi bakır (kabartma) rölyef sanatıdır. Tablolar, duvar kompozisyonları, dekoratif kaplamalar (şömine, davlumbaz, kapı, sehpa ve çeşitli eşya kaplamaları gibi örneklerine günümüzde sıkça rastlanmaktadır. Türkiye'de bu amaçla üretim yapan firma ve şahıslar daha çok Elazığ, Urfa, Erzincan, Konya, Çorum ve Samsun illerimizde yer almaktadır. Fakat birçok kültürel tarihe sahip olan sanat dalında olduğu gibi Türkiye'deki bakır kabartma ile sanat olarak ilgilenen uzman sanatçı sayısı çok azdır. Ayrıca Kabartma sanatı icra edilirken tamamen geleneksel yöntemlerin kullanılması, el emeğinin çok fazla olması ve ortaya çıkan eserlerin eşsiz olması bakır rölyef sanat eserlerini çok değerli kılmaktadır.

Bakır Kabartma Nasıl Yapılır

Kabartılmak istenen bakır levha kalınlığına ve motif detaylarına göre çeşitli materyallerden (ahşap, metal, plastik vs.) üretilen kabartma kalemleri-aletleri kullanılır. Genellikle kabartma kalemleri kabartmayı yapan sanatçının kendi kullanımına göre tasarlayıp imal ettiği aletlerdir. Bakır levha yüzeyi temizlenerek işlenecek olan motif yüzeye çizilir. Çizilen motif daha sonra uzaktan-yakına ilkesi göz önünde bulundurularak kabartılmaya başlanır. Her kabartma evresinde kabarması istenmeyen fon tekrar tekrar indirilmelidir. Kabartma işlemi tamamlandıktan sonra rölyef yüzeyi tekrar temizlenerek zırnıklama işlemi yapılır. Zırnık adı verilen sodyumsülfat bileşiği, az miktarda kükürt ve bolca su ile karıştırılarak kaynatılır. Kaynayan kimyasal karışım özenle, temizlenmiş rölyef yüzeyine sürülerek bakırın koyu bir renk almasını sağlar. Zırnıklama işlemi bittikten sonra rölyef kurumaya bırakılır. Kuruyan rölyef üzeri ince bir zımpara veya benzeri bir materyal ile temizlenerek çukur bölgelerin koyu renkte kalması sağlanır. Bu işlem sona erdikten sonra verniklenen rölyef tamamlanmış olur.

Konuyla ilgili yayınlar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Heykel</span> taş, tunç, bakır, kil, alçı vb. maddelerden yontularak, kalıba dökülerek veya yoğrulup pişirilerek biçimlendirilen eser, yontu

Heykel ya da yontu, sanatsal bakış açısıyla meydana getirilmiş üç boyutlu formlara denir. Heykel temelde mekânın kapsanması, kavranması ve mekân ile ilişki kurulması ile ilgilenir.

<span class="mw-page-title-main">İshak Paşa Sarayı</span> Tarihî saray

İshak Paşa Sarayı; Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde bulunan bir saraydır. Yapımına 1685 yılında başlanan ve 1784'te tamamlanan saray; içinde barındırdığı cami, türbe, kütüphane, mahzenler, koğuşlar, harem ve selamlık bölümleri ile büyük bir yapı kompleksidir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde inşa edilmesine karşın genel olarak Selçuklu mimarisinden izler taşıyan İshak Paşa Sarayı'nda; Batı kökenli barok, gotik, rokoko ve ampir gibi sanat akımlarının etkileri de gözlemlenir. 2000 yılından beri UNESCO'nun Dünya Mirası Geçici Listesi'nde bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Mezopotamya mimarisi</span>

Mezopotamya sözcüğü Grekçe Potamos (nehirler) ve Mezos (arası)sözcüklerinin birleşiminden doğmuştur ve bu yeni sözcük genel anlamda Fırat ve Dicle nehirlerinin Anadolu'yu terk ettiği bölgeden başlayıp iki nehrin birleşerek Basra körfezine döküldüğü noktaya dek uzanan nehirler arasındaki geniş alanı kapsar.

<span class="mw-page-title-main">Karatay Medresesi</span> Selçuklu dönemine ait yapı

Karatay Medresesi, Konya'da bulunan Selçuklu dönemine ait yapı. Medrese Karatay ilçesi, Ferhuniye Mahallesi, Adliye Bulvarı'nda bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Döner Kümbet</span>

Döner Kümbet, Kayseri'de 1276 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad'ın kızı Şah Cihan Hatun için yaptırılmıştır. Bu sebeple Şah Cihan Hatun Kümbeti olarak da bilinir. Döner Kümbet Talas yolu üzerinde bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Ankara Etnografya Müzesi</span> Ankara, Türkiyede bir müze

Ankara Etnografya Müzesi, Ankara'nın Altındağ ilçesinde bulunmaktadır. Kurtuluş Savaşı'nda cuma namazlarının kılındığı eski adı Namazgâh Tepesi olan yerde kuruldu. Önceleri Arkeoloji Müzesi olarak kullanılması düşünülmüş, sonra Resim Heykel Müzesi olmasına karar verilmiş, açılış töreninden sonra bugünkü işlevine kavuşmuştur.

Çini, bir yüzü sırlı, su geçirmez bir tabaka veya cam ile seramiğin ateşle birbirine kaynaştırılması sonucu ortaya çıkan levhadır.

<span class="mw-page-title-main">Şişli Camii</span> İstanbul, Türkiyede bir cami

Şişli Camii, İstanbul, Türkiye'de, Şişli ilçesinde bulunan bir camidir. Halâskârgazi Caddesi ile Abide-i Hürriyet Caddesi'nin kesişmesiyle oluşan bir adacıkta konumlanır.

<span class="mw-page-title-main">İnce Minareli Medrese</span>

İnce Minareli Medrese, Konya ili, Selçuklu İlçesi'nde, Alaaddin Tepesi'nin batısındadır. Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykavus devrinde Vezir Sahip Ata Fahrettin Ali tarafından, hadis ilmi öğretilmek üzere 663 H.(1264 M.) yılında inşa ettirilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Sedef kakma</span>

Sedef kakma, ayrıca sedefçilik ya da sedef işleme olarak bilinen teknikte sedef, ahşap üzerine açılan çukur veya oymalara yerleştirilir ve tahtaya temas eden yüzeyden düşmelerini önleyecek yapıştırıcılar sürülür ya da sedeflerin etrafı madeni tellerle çevrilir. Sedef kakmacılık işine sedefkâri, sedef kakma yapan ustaya sedefkâr denilmektedir. Bağa, fildişi, kemik, çeşitli filetolar ve altın, gümüş gibi kıymetli madenler de sedefkârlıkta kullanılan malzemelerdir.

<span class="mw-page-title-main">Çifte Minareli Medrese (Erzurum)</span> Erzurum, Türkiyede bir medrese

Çifte Minareli Medrese, Türkiye'de Erzurum İlinde bulunmaktadır. Selçuklular dönemine aittir. Bu tarihî eser günümüze kadar varlığını koruyabilmiş ve bulunduğu şehrin sembolü haline gelmiştir. Her yıl binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilir.

<span class="mw-page-title-main">Lahit</span>

Lahit; özellikle Antik Çağ'da insanların ölülerini muhafaza ettikleri, genellikle yeryüzünde sergilenen ve çoğunlukla taştan oyulan, sandık şeklinde mezar. Günümüzde de hâlen özellikle bazı devlet büyüklerinin mezarlarında görülür.

<span class="mw-page-title-main">Vazo</span>

Vazo, genellikle çiçek koymak için kullanılan, cam, porselen, toprak gibi farklı malzemelerden, türlü boyut ve şekillerde yapılabilen açık bir kaptır. Sözcük Türkçeye, İtalyanca vaso kelimesinden geçmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Mezopotamya sanatı</span>

Mezopotamya sanatının adı çoğu arkeolojik kayıtlarda geçer. Bu kayıtlar, erken avcı-toplayıcı topluluklardan, Sümer, Akad, Babil ve Asur imparatorluklarının yaşadığı Tunç Devri'ne kadar geçen süreyi kapsar. Sonraları bu imparatorlukların yerini Demir Çağı'nda Eski Asur ve Eski Babil imparatorlukları almıştır. Genellikle medeniyetin beşiği olarak görülen Mezopotamya, önemli kültürel gelişmeleri de beraberinde getirmiştir. Bunlardan biri de en eski yazı örnekleridir. Mezopotamya sanatı MÖ 4000 tarihinden Persli Ahameniş İmparatorluğu'nun bölgeyi fethettiği MÖ 6. yüzyıla kadar Batı Avrasya'daki en soylu, en gelişmiş ve en detaylı sanat olma yolunda Antik Mısır ile rekabet içinde olmuştur. Ana vurgu oldukça dayanıklı taş ve kilden yapılmış çeşitli heykeller üzerindedir. Çok az sayıda resim günümüze ulaşmıştır ama belirtilene göre, birkaç istisna dışında, boyamalar genellikle geometrik ve dekoratif bitkisel şekiller yapmak için kullanılmıştır. Buna rağmen çoğu heykellerin de boyandığı görülür. Ayrıca çok sayıda silindir mühür de günümüze ulaşmıştır. Küçük boyutlarına rağmen bunların çoğunun üstünde karmaşık ve detaylı sahneler vardır.

<span class="mw-page-title-main">Petroglif</span>

Bir petroglif, bir kaya sanatı biçimi olarak, bir kaya yüzeyinin bir kısmını kazarak, oyarak veya aşındırarak oluşturulan bir görüntüdür. Kuzey Amerika dışında, bilim adamları bu tür görüntülere atıfta bulunmak için genellikle "oyma", "gravür" gibi terimler veya tekniğin diğer tanımlarını kullanırlar. Petroglifler dünya çapında bulunur ve genellikle tarih öncesi insanlarla ilişkilendirilir. Bu kelime Yunanca petro-önekinden, "taş" anlamına gelen πττρα petra'dan ve "oyma" anlamına gelen γλύφω glýphō'dan gelir ve başlangıçta Fransızcada pétroglyphe olarak ortaya atılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Kaya kabartması</span>

Bir kaya kabartması veya kayaya oyulmuş bir rölyef, müstakil bir taş parçası yerine bir uçurum gibi sağlam veya "canlı kayaya" oyulmuş bir kabartma heykeldir. Bunlar bir kaya sanatı kategorisidir ve bazen kayaya oyulmuş mimarinin bir parçası olarak veya onunla birlikte bulunur. Bununla birlikte, tarih öncesi halkların gravürlerine ve resimlerine yoğunlaşan kaya sanatı üzerine yapılan çoğu çalışmada göz ardı edilme eğilimindedirler. Bu tür birkaç çalışma, kayanın doğal hatlarını kullanır ve bunları bir görüntüyü tanımlamak için kullanır, ancak bunlar insan yapımı rölyefler anlamına gelmez. İnsanlık tarihi boyunca birçok kültürde kaya kabartmaları yapılmıştır ve bunlar özellikle eski Yakın Doğu sanatında önemliydi. Kaya kabartmaları, açık havada bir etkiye sahip olmak için olması gerektiğinden, genellikle oldukça büyüktür.

<span class="mw-page-title-main">Kündekari</span> Dekoratif doğrama sanatı

Ahşap, dünyada kolayca bulunması ve kolayça işlenebilen bir malzeme olması sayesinde, mimari yapı elemanlarında özellikle de kapılarda ve pencerede yüzyıllar boyunca kullanılmıştır.Türk–İslam Sanatının da vazgeçilmez malzemelerinden biri olan ahşabın en iyi örnekler ise mihraplar, minberler, rahleler, kapılar, pencereler gibi dinsel binaların yapı elemanlarında görmek mümkündür. Türk sanatının en az tanınan kollarından biri ağaç işçiliğidir. Doğanın insanlara sunduğu en değerli kaynaklardan olan ağaç, her dönemde Kündekari Türk insanının yaşamı boyunca önemli bir yerde durmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Yüksek kabartma</span>

Yüksek kabartma bir heykel kabartması türüdür. Ayrıca, bu görüntülerin yarısından fazlası düz yüzeyden dışarı çıkıyor. Anıtsal-dekoratif kabartmalar, mimari süslemelerde yaygın olarak kullanılmaktadır. Pergamon'daki Bergama Zeus Sunağı yüksek kabartmanın en iyi örnekleri arasındadır.

Plarting, "Plaster art" ifadesinden türemiştir. "Plaster art", Türkçede genel olarak "alçı sanatı" olarak karşılık bulur. Alçı sıvayı geleneksel tekniklerin ötesine taşıyan Plarting ise duvar sanatının bir türüdür. Bu sanat türüne uygun olarak formüle edilen sıvayı başlıca malzeme olarak kullanarak, duvar üzerine görsel sanat eserleri uygulamayı ifade eder. Plarting uygulamaları için Türkiye'de Terraper gibi az sayıda markanın dekoratif sıva ürünlerinden ve uygulama aparatlarından faydalanılmaktadır. Bu tür sıvalar kalıplara dökülebilir veya doğrudan yüzeye uygulanabilir, bu da sanatçılara ve zanaatkarlara detaylı işçilikle çeşitli formlar ve dokular yaratma imkanı sağlar.

<span class="mw-page-title-main">Sahip Ata Vakıf Müzesi</span>

Sahip Ata Vakıf Müzesi, Türkiye'nin Konya kentinde bulunan bir etnografya müzesidir. Müze, 2006 yılında kurulmuş olup Meram ilçesinde yer almaktadır.