İçeriğe atla

Küresel adalet

Küresel adalet, siyaset felsefesinde adaletsizlik endişesinden kaynaklanan bir konudur. Bazen bir enternasyonalizm biçimi olarak anlaşılır.

Küreselleşmenin olumsuz boyutlarından biri ekonomik kalkınma ve refah açısından ülkeler ve insanlar arasında giderek derinleşen bir ayrışma ve kutuplaşmaya neden olarak küresel adalet sorunu yaratmasıdır. Küreselleşmenin olumlu yönlerinin yanında olumsuz yönleri de olmuştur. Küreselleşme ile birlikte teknoloji birçok alana hızlıca yayılmış ve bunun sonucunda da zengin ve fakir ülkeler arasındaki ilişki oldukça derinleşmiştir. Dünyada yaşanan hastalıklar, yoksulluk, işsizlik gibi sorunlar insanlar ve ülkeler arasında ciddi bir derinleşmeye yol açmıştır. Yaşanan bu sorunlar dünya üzerinde ciddi bir küresel adalet sorununu doğurmuştur. Küresel adalet sorununa önlem alınabilmesi için de Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) kurulmuştur.[1]

Küreselleşme ile ilgisi

Küreselleşmenin 15. ve 19. yüzyıllarda başlayıp 1970'lerden sonra hızlanan uzun bir geçmişi vardır. İlk küreselleşme ile insanlar Afrika'dan ve Asya'dan Amerika'ya doğru yayılıp yerleştiler. Küreselleşme siyasal, ekonomik ve kültürel olarak dünya çapında etkisini göstermiştir. Küreselleşme, başka bir deyişle dünyanın küresel bir köy ve sadece bir yer olarak düşünülmesi olarak da tanımlanmaktadır. Teknoloji geliştikçe dünya üzerinde birçok yenilik meydana gelmiştir.

Küreselleşme 5 farklı boyutta gelişmiştir. Bunlar; ekonomik, siyasi, sosyokültürel, coğrafi ve ekolojik, teknolojik küreselleşmedir.

Ekonomik küreselleşme, dünya çapında yaşanan önemli bir gelişmedir. 1970'li yıllardan itibaren makineleşme akımı başladıktan sonra işsizlik ve yoksulluk artmış, küreselleşmeyle birlikte zengin ve fakir ayırımı da belirginleşmiştir. Dünya hem küreselleşmiş hem de bölgeselleşmiştir. Bölgeselleşme ile birlikte ülkeler arasında iş birliği artmıştır. Türkiye'de ise 1980'den sonra yapılan yabancı yatırımlar sürekli olarak artmıştır.

Siyasi olarak küreselleşme ile terör kavramı da ortaya çıkmıştır. Birbirleriyle savaşan güçler bu savaşı evrenselleştirmek istedikleri için teröre başvurmuşlardır.

Sosyokültürel küreselleşme ile birlikte dünyada insanlar aynı yiyecekleri yemeye, aynı kıyafetleri giymeye, aynı bilgi kaynaklarından beslenmeye başlamış ve dolayısıyla insanlık ortak bir kültüre doğru sürüklenmiştir. Bir toplumu toplum yapan onun kendi değerleridir fakat küreselleşme tek bir kültür inancını yayarak bunu yıkmaya çalışmıştır.

Coğrafi ve ekolojik küreselleşme ile birlikte teknolojik olarak bir gelişme yaşanmış, dünyada ulaşım ağları da gelişmiştir. Ulaşım ağlarının insanlar için olumlu yönü olduğu kadar birçok olumsuz yönü de olmuştur. Örneğin, virüslerin daha hızlı yayılması gibi. Bu durum aynı zamanda dünya canlılarını da tehdit etmektedir.

Teknolojik küreselleşmeyle birlikte makineleşme artmış, üretimde daha fazla kazanç elde edilmiş fakat işsizlik artmıştır. İnternet gibi iletişim araçları gelişmiş ve insanların karşılıklı ilişkileri artmıştır.

Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkeler üzerinde çeşitli yollarla krizler oluşturmuşlar ve gelişmelerine engel olmuşlardır. Dünyada bölgeselleşme meydana gelmiş ve makineleşme artarak işsizlik gibi sorunlar ortaya çıkmıştır. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte insanlar arasındaki sanal ilişkiler artmıştır.

Kaynakça

  1. ^ "T.C. Dışişleri Bakanlığı'ndan". T.C. Dışişleri Bakanlığı. 22 Kasım 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Kasım 2020. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">İşsizlik</span>

İşsizlik, herhangi bir ekonomik toplumda çalışmak istediği halde iş bulamayan yetişkinlerin bulunması durumu. İş bulamayan kimseye işsiz denir. Ekonomide genellikle 16 yaş ve üzeri kimseler işsiz grubuna dahil edilirler. Başlıca işsizlik türlerinden bazıları yapısal işsizlik, friksiyonel işsizlik, döngüsel işsizlik, gönülsüz işsizlik ve klasik işsizliktir. Yapısal argümanlar, yıkıcı teknolojiler ve küreselleşmeyle ilgili nedenleri ve çözümleri vurguluyor. BM Uluslararası Çalışma Örgütü'ne (ILO) göre, 2018 yılında dünya çapında 172 milyon insan işsizdi.

Uluslararası ilişkiler, siyaset biliminin bir dalıdır ve "uluslararası sistem" içindeki aktörlerin, özellikle de uluslararası ilişkilerin temel aktörü olarak kabul edilen devletlerin, diğer devletlerle, uluslararası/bölgesel/hükûmetler arası örgütler, çok uluslu şirketler, uluslararası normlar ve uluslararası toplumla olan ilişkilerini inceleyen disiplinlerarası bir disiplindir.

Ütopya; aslında olmayan, tasarlanmış ideal toplum.

Uluslararası politik ekonomi, uluslararası ilişkileri, politik ekonomiden faydalanarak inceleyen, sosyal bilimlere ve tarihe bir bakış açısıdır. Kısaca, uluslararası politik ekonomi, devlet politikalarının ve pazar ekonomisinin birbirleriyle olan ilişkilerinin sonuçlarını uluslararası düzeyde incelemekle görevlidir.

<span class="mw-page-title-main">Gelişme iktisadı</span>

Gelişme iktisadı diğer adıyla kalkınma iktisadı 1950-60 yılları arasında oldukça popüler olan bir teoridir.Ancak 1980'lere gelindiğinde bu ilgiyi kaybetmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Kentleşme</span>

Kentleşme, kentsel yaşam biçimlerinin gelişimi olarak tarif edilmektedir. Başka bir deyişle, dar bir alana yerleşen büyük nüfus birikimi, yeni fiziksel ve sosyal oluşum, karmaşık ilişkiler ağı, iş dallarının farklılaşması ve kendine özgü bir kültürel sistemin ortaya çıkması olarak tanımlanmaktadır. Kentleşme, kente göç eden bireyin ya da kentte ikamet eden nüfusun değişim sürecini oluşturur ve sosyal, kültürel, ekonomik özellikleri ile ele alınır. Kentlileşme sosyal bakımdan, kente özgü tavır ve davranış biçimlerinin benimsenmesi ile gerçekleşirken kırsal alanlarda yaşayanlar daha farklı ekonomik ve sosyo-kültürel yaşam biçimine sahiptir.

<span class="mw-page-title-main">Joseph E. Stiglitz</span> Amerikalı ekonomist ve Columbia Üniversitesi öğretim görevlisi

Joseph Eugene "Joe" Stiglitz Amerikalı ekonomist ve Columbia Üniversitesi öğretim görevlisi. 1973'te John Bates Clark Madalyası'na layık görüldü ve 2001 yılında Nobel Ekonomi Ödülü aldı. Bill Clinton'nın hükûmetinde ekonomi danışmanlığı başkanlığıyla ünlendi ve daha sonra Dünya Bankası Başkan Yardımcılığı ve Başekonomistliğini görevinde bulundu. Küreselleşme, piyasa tutuculuğu ve Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası gibi bazı uluslararası kurumlar hakkındaki kıritik bakış açılarıyla ünlü. 2001'de Stiglitz, Columbia Üniversitesinde bir düşünce takımı olan Initiative for Policy Dialogue (IPD)'yi kurdu. 2001'den beri Columbia Üniversitesi'nin bir üyesi ve 2003'ten beri üniversite profesörü. Stiglitz ayrıca University of Manchester'nin Dünya Yoksulluk Sınırıları Kurumu(Brooks World Poverty Institute) başkanı ve Papaya ait Sosyal Bilimler Akademisi üyesi.

<span class="mw-page-title-main">Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı</span> Birleşmiş Milletlerin küresel kalkınma ağı

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Birleşmiş Milletler'in küresel kalkınma ağı oluşturmak için kurduğu bir programdır. Özellikle gelişmekte olan ülkelere odaklanarak, insanların daha iyi yaşam standartlarına sahip olmaları için gerekli olan bilgi, deneyim ve kaynakları sağlar. UNDP, bu amaç doğrultusunda hükûmetler, sivil toplum kuruluşları, akademi ve iş çevreleri ile iş birliği yaparak kalkınma çalışmaları yapar.

Küreselleşme ya da globalleşme, ürünlerin, fikirlerin, kültürlerin ve dünya görüşlerinin alışverişinden doğan bir uluslararası bütünleşme sürecidir.

Küçülme, üretimin neden olduğu çevresel ve sosyal etkileri en aza indirmek için sürdürülebilir bir şekilde maddi üretimin azaltılmasını savunan politik ve ekonomik ideolojidir. Bu düşüncenin taraftarları ekonomik büyümenin ve onu destekleyen tüketimin uzun vadede sürdürülemeyeceğini ve bu sürecin esasında toplumun gelişimine ve hayat standartlarına da bir katkıda bulunmadığını savunur.

<span class="mw-page-title-main">Yoksulluk</span> belirli miktarda maddi mülk veya paranın olmaması durumu

Yoksulluk veya fakirlik, günlük temel ihtiyaçların tamamını veya büyük bir kısmını karşılayacak yeterli gelire sahip olmama durumudur. Özellikle yiyecek, içecek, barınma ve giyim gibi temel ihtiyaçlara zor erişmek veya erişememek yoksulluk olarak tanımlanabilmektedir. Ancak kimi gelişmiş ülkelerde bu tanımın standartlarında değişiklik görülmektedir.

Kozmopolitanizm, bireyin insanlık adı verilen büyük komüniteye aitliğini savunan, yerel nitelikteki bağlılığın yerini evrensel bağlılığın aldığı, evrensel düşüncelerin benimsendiği, tüm dünyanın ülke ya da vatan olarak görüldüğü; genellikle bu görüşlerle ilgili etiksel, sosyolojik ve siyasi felsefelerin tanımlanmasında kullanılan bir kavramdır. Bu fikirleri benimseyen kişi kozmopolit veya kozmopolitan diye adlandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Küreselleşme karşıtlığı</span>

Küreselleşme karşıtlığı, kurumsal kapitalizmin küreselleşmesine karşı eleştirel ve toplumsal bir harekettir.Bu hareket aynı zamanda küresel adalet hareketi, alternatif küreselleşme, anti kurumsal küreselleşme hareketi ve neoliberal küreselleşme karşıtı hareket olarak da bilinir.

<span class="mw-page-title-main">Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları</span> 2030 için Birleşmiş Milletlerin 17 küresel hedefi

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA), Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler tarafından 2030 sonuna kadar ulaşılması amaçlanan hedefleri içeren bir evrensel eylem çağrısıdır.

<span class="mw-page-title-main">Çin'de yoksulluk</span>

Son onyıllardaki ekonomik büyüme nedeniyle kentsel yoksulluk büyük oranda ortadan kaldırılmıştır, ancak günümüz Çin'de yoksulluk kırsal alanlarda daha yoğundur. Son otuz yıldır Çin'de yoksulluğun azaltılmasındaki dramatik ilerleme çok iyi bilinmektedir. Dünya Bankası'na göre bu dönem boyunca 500 milyon insan aşırı yoksulluktan kurtarılmıştır; 2011 satın alma fiyatı paritesi oranı çerçevesinde günde 1,90 Amerikan doları ya da bundan daha az parayla geçinen insanların yüzde oranını ölçerek 1981 ile 2012 yılları arasında yoksulluk oranı %88'den %6,5'e düşmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Sanayileşme</span>

Sanayileşme, mal üretiminde makineleşmeyi, milli gelir içinde sanayinin payının artmasını ifade eder. Geniş anlamda, üretim tekniklerinde yeni tekniklerin uygulanması, üretilen malların kalitesinin yükseltilmesi, üretim maliyetlerinin azaltılması ile ülkede ekonomik, siyasal ve sosyal değişikliklerin oluşmasıdır. II. Dünya Savaşı'ndan sonra gelişen kalkınma iktisadının temel hedefi sanayileşmedir.

Ekonomik ve siyasal küreselleşmenin yeni bir uluslararası kültür oluşturması ile kültürün küreselleşmesi ortaya çıkmıştır. Küreselleşme kavramıyla ilgili geçmişe veya günümüze baktığımızda ne zaman ortaya çıktığına dair herhangi bir kanıya rastlanılmamasıyla birlikte bu konu üzerinde kesin bir uzlaşıya varılmamış olunup hem dinamiği hem içerdiği farklı anlamlar ile anlaşılması zor bir olgudur. Yine de kültürün küreselleşmesinde geçmişe baktığımızda insanların yeni alanları keşfetme istekleri, ticari yolların ortaya çıkması ve göç etmenin başlamasına kadar eskiye dayanmaktadır. Bu sistemsel başlangıç bizi geçmişe götürse dahi şu anda olan tamamen etnik değişimlerin bir örneğidir. Son zamanların en çok ilgi gören kavramlarından biri olan küreselleşmenin kültürel sonuçlarını dile getiren bu çalışma, iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda küreselleşme kavramı teorik olarak ele alınmaktadır. İkinci kısımda ise kültürel bakımdan küreselleşmenin sonuçları yer almaktadır.

Finansal küreselleşme, ulusal finans sistemlerinin ekonomide, devlet denetimini gevşetmesiyle faiz veya döviz işlemlerinde kontrollerin kalkmasıyla küresel düzeyde yaşanan sermaye hareketlerini ifade etmektedir. Küreselleşme ürünlerin, fikirlerin, kültürlerin ve dünya görüşlerinin alış verişinden doğan bir uluslararası bütünleşme sürecidir. Finansal küreselleşmenin kendini gösterdiği yer finans piyasalarıdır. 1970'li yıllarda ilk önce gelişmiş ülkelerde başlamış ve ardından gelişmekte olan ülkelerde finansal serbestleşme politikaları ortaya çıkmıştır. 1970'li yıllarda gelişim aşamasındaki ülkelerin çoğunda petrol şokları ortaya çıkmış. Beraberinde ekonomik bunalım ve borçlar krizini getirmiştir. Yaşanan iktisadi bunalım sonrası ekonominin gelişmesi için ekonominin serbestleşmesi gerektiğini savunan görüşler çoğalmıştır. Küresel kelimesinin kökü 400 yıl önceye gitmektedir. Küreselleşme dünyada ilk olarak 1960' larda kullanılmaya başlanmış, 1980'li yıllarda ise daha çok yayılmıştır. Küreselleşme kelimesi insanların artık günlük hayatlarında da kullanılmaktadır. Dünyada yaşanan gelişmeleri anlatmak için küreselleşme kavramını kullanmaktayız. Politika, teknoloji, ekonomik vb. alanlardaki gelişmeleri konuşurken küreselleşme kavramı kullanılmaktadır. Genel olarak küreselleşmenin birçok tanımı yapılabilmektedir. İletişim ve bilişimin gelişmesiyle küreselleşme sürecide buna paralel olarak hız kazanmıştır. Küresel ekonominin tanımı; mal ve hizmetlerin, bilginin, sermayenin tüm dünya ülkelerin de dolaşımıdır.

<span class="mw-page-title-main">Kalkınma teorisi</span>

Kalkınma teorisi, toplum içerisinde istenilen ve hayal edilen değişimin nasıl başarılacağına dair fikirler içeren bir teori türüdür. Kalkınma teorisi altında birçok teori bulunmaktadır. Bu makale içerisinde de farklı teorilerin bakış açıları "kalkınma teorisi"ne göre belirtilmektedir.

Ekonomik küreselleşme, malların, sermayenin, hizmetlerin, teknolojinin ve bilginin yaygın uluslararası hareketini ifade eden bir küreselleşmedir. Ekonomik küreselleşme, akademik literatürde yaygın olarak bulunan küreselleşmenin üç ana boyutundan biridir. Malların, hizmetlerin, teknolojilerin, enformasyon ve sermayenin sınır ötesi hareketinin yoğunlaşmasıyla dünya genelinde ulusal, bölgesel ve yerel ekonomilerin artan ekonomik entegrasyonu ve karşılıklı bağımlılığıdır. Ekonomik küreselleşme, öncelikle üretim, finans, piyasalar, teknoloji, örgütsel rejimler, kurumlar, şirketler ve insanların küreselleşmesini içerir.