İçeriğe atla

Kündekari

Kündekari tabla üzerinde oluşturulmaktadır.

Ahşap, dünyada kolayca bulunması ve kolayça işlenebilen bir malzeme olması sayesinde, mimari yapı elemanlarında özellikle de kapılarda ve pencerede yüzyıllar boyunca kullanılmıştır.Türk–İslam Sanatının da vazgeçilmez malzemelerinden biri olan ahşabın en iyi örnekler ise mihraplar, minberler, rahleler, kapılar, pencereler gibi dinsel binaların yapı elemanlarında görmek mümkündür. Türk sanatının en az tanınan kollarından biri ağaç işçiliğidir. Doğanın insanlara sunduğu en değerli kaynaklardan olan ağaç, her dönemde Kündekari Türk insanının yaşamı boyunca önemli bir yerde durmuştur.[1]

Anadolu'da ahşap işçiliği, Büyük Selçuklulardan gelen ve Anadolu Selçukluları zamanında geliştirilip daha gerçek bir form halini almıştır. Beyliklerle birlikte büyük ustalıkla yapılmış şaheserler yapılmıştır.[2]

Ahşap işçiliğinin önemli örnekleri XII.–XIII. yüzyıllarda ilk örnekleri Selçuklu zamanında çıkarılmıştır. Dönem içerisinde yapılan kapılar, minberler ve sandukalarda 19 Mayıs 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., görülen oyma, işçiliği ve kündekâri tekniği kullanılmıştır. Selçukludan etkileyen taşıyan Osmanlı ahşap işçiliğiyle kündekâri teknikleri üzerine çalışmalar yapılmıştır.[3]

Kündekâri titiz işçilikle uzun sürede yapılabilmektedir. Bu aşamaların her biri ayrı öneme sahip olup birbiriyle olan etkileşimleri, sonuca aynı oranda yansımaktadır.

Kündekâri motif tasarımında kullanılan hiçbir çizgi rastgele seçilmemiştir. Her biri düşünülerek kullanıldığı gibi, evrenin düzenini ifade eden birer sembol olduğu ileri sürülmektedir. Motifler, Müslümanların tüm yaşamında olduğu kadar sanatında da etkili olan “İslâmî hayat felsefesinin esasını dinî kabuller teşkil eder” inancının bir yansımasıdır. Başlangıçtan itibaren soyuta yönelerek organik bir oluşum kazanan bu sanatta kullanılan motifler, simetrik olup, sonsuzluğu anlatmaktadırlar. Anonimlik esasına dayalı olan İslâm sanatı, tamamıyla süsleme/bezeme çeşitliliğine sahip bir sanattır.[4]

Tutkal kullanılmış kündekari

Kündekari tekniği

Kündekâri, Türk–İslâm sanatlarında, geometrik biçimli tahtaların birbirine geçmeli ve bağlanmalı bir tekniktir. Bu teknik kullanılmış olan eserler kündekaridir.[5] Başka tanımlamalara göre ise, İslam sanatlarında tahtaya yapılan bezeme tekniğinden birisi,[6] diğer başka kaynaklardaysa, birbirinin içine geçirme olarak düzenlenmiş küçük tahtalardan oluşan bezemelerdir.[7]

Kündekâri terimi nereden çıktı net bir şekide bilinmemektedir. Genel anlamda, birbirlerine geçirme, küçük tahta parçalarından oluşan süslemeler tanımına uygundur. Türkçeye geçme ve bağlama anlamı taşıyan Farsça kökeni bulunan 'künde' kelimesinden türemiştir.[8]

Selçuklular döneminde başlatılmıştır. Osmanlı dönemi zamanında çeşitler artırılmıştır. Kündekâri tekniği, genel olarak güçlü ağaçtan yapılmıştır. Küçük parçalar lif yönünden, desenin yapısına oldukça uyumludur. Birbirlerine geçirmeli olan birleştirilip ve oluşan kapıların kanat sistemi, pencereler ve dolapların kapak sistemi, kürsüler ve mihrap gibi yapımı ayrıntılarla kullanılabilen bezeme stilidir.[9]

Bu teknikte titiz işçilikle uzun sürede yapılabilmektedir.

Kündekari'de geometrik şekiller

Kündekari teknik olarak birbirine geçme tekniğidir. Geleneksel uygulamalara üsluplaşmıştır. Geometrik süslemeyi ortaya çıkaran bir terimdir. Bu terim(teknik) çok büyük boyutlara ulaşan minberler ve küçük parçaların eklenmeleriyle oluşturulmuştur. Geometri motifleri, Selçuklu döneminde oldukça sık kullanılmıştır. Osmanlı dönemi zamanında büyük olasılıkla kullanılmaktadır. İnanışlar ile bağlantılı simgeler ve anlamlar içeren bu geometrik motiflerdir. Osmanlı döneminde İslami inançla bağlantılı olarak geometrik şekil bir esasa göre sonsuza kadar genişleyebilen süslemelere dönüşmüştür. Bu simgeler geometri desenlerin içinde en sık rastlananlar, güneş, yıldızlar, hayat ağaç, çarkıfelek vs. yaşantıya ve dünyaya ilişkin desenlerdir.[10]

İnsanlar geometri motiflere eğilmelerinin aslında dünyayı işleme arzusu vardır. Dünya'da matematik olarak bir uyum bulunmaktadır. Ahşaplar da geometri motifleri de çokça kullanılmıştır.[11]

Kündekari çeşitleri

Zanaat çalışmaları olarak kabul görmüş kündekari teknik; üretilme metodlarına göre gerçek (çivisiz ve tutkalsız) ve taklit (çivili ve tutkallı) kündekari olarak 2'ye ayrılmaktadır.

Gerçek Kündekâri

Çivisiz olarak yapılan teknik olan orijinal kündekâri iç dolgu parçalarıyla bunları çevreleme, kenarlarını dar uzun parça ve üst kısmı çeşitli profille bezelenmiştir. Omurga tahtaları iç içe geçip, çivisiz ve tutkalsız olarak birleştirilmektedir. İç taraf dolgu parçaları, omurga çıtalarıyla bunu sapasaran dıştan kitleme çerçevesiyle oluşan yapıya “kündekâri tezyinat tablası” denilmiştir.[1]

Tezyinat tablasında bulunan parçalar, kinişli kendinden çıtalı geçirme olduğunu zaman, ağaç malzemesi nem kaybetmesiyle çekilmesidir. Bunun akabinde ortaya çıkacak ayrılma, geçirgen boşluğa şekil olmayıp, ince bir derz görüntüsündedir.

Taklit Kündekâri

Gerçek kündekâri uygulamasına nispeten az iş(kolay) gerektiren ve daha kaba görünümlü olan taklit kündekâridir. Yapım yöntemlerine göre sınıflandırılmaktadır.

Oyma ve çakma kündekâri

Görünüm bakımından gerçek kündekâriye benzeyen bu teknikte, ahşap bloklar yan yana birleştirilmiştir. İstenilen boyutlarda tabla ve gerekli miktarda omurga çıtası hazırlanarak işleme başlanmaktadır. Perdahlanan tabla yüzeyine kullanılacak motif çizildikten sonra, omurga çıtalarının yerleri kiniş halinde oyulmaktadır. Kinişlere, birleşme noktalarındaki arakesit açılarına uygun şekilde boyları kesilen omurga çıtaları tutkal ve/veya çivi ile tespit edilerek işlem tamamlanmaktadır.

Çakma ve Yapıştırma Kündekâri

Taklit kündekâri grubunun en az ustalık gerektiren örneğidir. Uygulamada, ahşap blokların yan yana birleştirilmesi ile tezyinat boyutlarda tabla, gerekli miktarda iç dolgu parçası ve omurga çıtası hazırlanmaktadır. Perdahlanan tabla yüzeyine kullanılacak motif çizildikten sonra, iç dolgu parçası ve omurga çıtalarının tamamı bu yüzeye çivi ve/veya tutkal ile tutturulmaktadır.

Kafes İşi Kündekâri

Anadolu Selçuklu ahşap işçiliğinde görülen, özellikle minberlerin korkuluk kısımlarında kullanılan bir tekniktir. Gerçek kündekâri tekniğindekine benzer şekilde ahşap kirişler (omurga çıtaları), üçgen, kare, yıldız vb. geometrik formlar meydana getirecek şekilde geçmeli olarak birleştirildikten sonra, dış kilitleme çerçevesi ile kararlı yapı haline getirilmektedir. Diğer bir ifade ile kündekâri tekniğinin kafes halidir.

Kullanılan malzemeler

Sıkı bir odun ve geniş olan sarıçam ağacı kullanılmaktadır. Özellikleri gereği birçok yapısal malzeme olmaktadır. En çok kullandığı alanlar, kapılar, pencereler, lambri tavan ve tabanlar ve mobilyacılık alanında kullanılmaktadır.

Tahta koruma verniği

Kündekari'nin yüzeyini küf, mantardan ve tahta kurularından korumak için uygulanmaktadır. Tahta'nın verniği yüzeyine emmesi çok kolaydır. Özel pigmentle tahtayı ultraviyole ışınlardan korumaktadır. Ayrıca bu vernik tahtanın hava almasına engel oluşturmamaktadır. Vernik uygulandığı yüzeye paralaklık kazandırmaktadır.

Selülozik dolgu vernik

Nitroselülozli verniktir. Havada kuruması kolaydır. Kolay zımpara yapılıp, dolgu verniği kullanılmaktadır.

Kündekari malzemeleri

Kündekari yapılışında malzemeler aşağıda verilmiştir.

Hızar: Ağaç işçiliğinde ahşaba şekil vermek için kullanılmaktadır.

Planya 19 Mayıs 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.: Ağaçtaki pürüzleri düzeltmede kullanılmaktadır.

Kalınlık Makinesi 19 Mayıs 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.: Ahşabı istenilen boyutlara getirilmesi için kullanılmaktadır.

Freze ve kordon bıçakları: Ağaçlar da istenen kordon ve profil yapılmasında kullanılıp, Kündekarideki geometri motifleri kordon bıçakğıyla oluşturulmaktadır.

Iskarpela: Ağaç oyma ve tesviye için kullanılmaktadır. Aynı zamanda ağaç parçalarını çıkarmakta kullanılmaktadır.

Yatay daire: Daha geniş boyutlu tahtaları kesmeye yardımcıdır.[12]

Bursa Ulu Camii´nin kündekari minberi

Minber sert ceviz ağacından, hiç çivi ve yapıştırma malzemesi kullanılmadan geometrik parçalar birbirine geçirilerek yapılmıştır. Küçük geçme panoları, geometrik örnekleri korkuluk şebekeleri, kitâbe ve tacının yapımında kündekâri tekniği kullanılmıştır. Bu muhteşem minber için Evliya Çelebi Seyahatnamesi’ndeÇiçek resimleriyle yazılarını, cihan ressamları toplansa yapamazlar, örneği yoktur.” diye bahsetmiştir. Bu minber İslâm sanatında, Selçuklu üslûbundan Osmanlı üslûbuna geçiş döneminin bir şaheseridir.

Minber kulesinin batı yüzünde ağaca kabartmak suretiyle kûfi yazı ile yazılı üç defa tekrar eder bir ifade vardır. “El-mülkü ilah” “Mülk Allah’ındır.” Minberin sağ yanında, kapısına yakın yerde, aşağıdan yukarı yan yazılmış oyma sülüs yazı ile minberi yapan usta, ismini “Amel-i el-hac Mehmed bin Abdilaziz bin ed-Dakiva” diye yazmıştır. Yani Hacı Abdülaziz oğlu Mehmed isminde bir zanaatkar, bu muhteşem minberi yapmıştır. Bu usta hakkından kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. Bazı kaynaklar bu ustanın Manisa'da Saruhanlı İshak Bey'in 1376 tarihli Ulu Cami minberini yaptığını ifade etmektedir. Minber bütünüyle kainatı sembolize etmektedir. Minberin giriş kapısının üzerindeki kitabede altın yaldızla Osmanlıca olarak, 'Yıldırım Beyazıt Han tarafından hicri 804 (miladı 1402) yılında yaptırılmıştır' ibaresi yer almaktadır. Sarmaşık motifleriyle süslü olan tırabzanların sağ çıkış ikinci kolonu üzerinde süsleme motifine uygun sülüs tarzda yazılan Abdülaziz oğlu Mehmet işi ibaresi dikkat çekmektedir. Zanaatkarın bu imzası son yıllarda fark edilmiştir.

Kaynakça

  1. ^ a b Söğütlü, C., Döngel, N., Çınar, H., MÜHENDİSLİK YAKLAŞIMIYLA KÜNDEKÂRİ TEKNİĞİNİN GELENEKLİ TÜRK AHŞAP SANATINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ., 5th International Folk Culture and Art Activities Symposium
  2. ^ "Başkan, S., (1987). Anadolu Selçuklu Ahşap Türk Sanatı, Bilim Birlik Başarı Dergisi,45: 20-24". 19 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  3. ^ "Doğantaş, M., (1998). Amasya Yöresi Ahşap Sanatı, Sanatsal Mozaik Dergisi, 3(3): 64-68". 19 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  4. ^ "Ersoy, A., (1993). 15. Yüzyıl Osmanlı Ağaç İşçiliği", Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi, Yayın No.14, 1". 19 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  5. ^ "Sözen, M., (1986). Tanyeli, U., "Sanat Kavramları ve Terimleri Sözlüğü Dizisi 71, İstanbul, 145". 19 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  6. ^ "Ödekan, A., (1997). Eczacıbaşı sanat Ansiklopedisi, Cilt 2, Yapı–Endüstri Merkezi,İstanbul,1078-1079". 19 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  7. ^ "Tufani, A., (1980). Sanat Terimleri Sözlüğü", Toplum Yayınevi, Yayın No 3, Ankara, 76-77". 19 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  8. ^ "Devellioğlu F., (1996). Osmanlıca–Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi, Ankara, 535". 19 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  9. ^ "Özdemir, F., (1999). Kündekâri Tekniğinin Dekorasyonda Uygulaması, 1. Ulusal Mobilya Kongresi, Ankara, 427–434". 19 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  10. ^ "Yılmaz, D., 2001. Türkiye'de Geleneksel Ahşap İşçiliği Ve Çağdaş Ahşap Yontu Sanatı. Mimar Sinan Üniversite, SBE, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul". 25 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  11. ^ 1946-, Mülayim, Selçuk, (1982). Anadolu Türk mimarisinde geometrik süslemeler : Selçuklu çağı. Kültür ve Turizm Bakanlığı. OCLC 571688367. 
  12. ^ "Oğuz, M.Ö., Aydoğan, E., Aytuzlar N. ve Özkan, T.S., 2005. Türkiye'de 2004 Yılında Yaşayan Geleneksel Meslekler. Gazi Üniversitesi THBMER Yayını, Ankara". 25 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">İshak Paşa Sarayı</span> Tarihî saray

İshak Paşa Sarayı; Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde bulunan bir saraydır. Yapımına 1685 yılında başlanan ve 1784'te tamamlanan saray; içinde barındırdığı cami, türbe, kütüphane, mahzenler, koğuşlar, harem ve selamlık bölümleri ile büyük bir yapı kompleksidir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde inşa edilmesine karşın genel olarak Selçuklu mimarisinden izler taşıyan İshak Paşa Sarayı'nda; Batı kökenli barok, gotik, rokoko ve ampir gibi sanat akımlarının etkileri de gözlemlenir. 2000 yılından beri UNESCO'nun Dünya Mirası Geçici Listesi'nde bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Gök Medrese (Sivas)</span> Sivas, Türkiyede bir medrese

Gök Medrese ya da diğer adıyla Sahibiye Medresesi, Sivas'ta yer alan medresedir.

<span class="mw-page-title-main">Bursa Ulu Camii</span> Bursada bir cami

Bursa Ulu Cami, Bursa'da I. Bayezid tarafından 1396-1400 yılları arasında yaptırılmış ulu camidir.

<span class="mw-page-title-main">Sultan Alaeddin Camii</span>

Sultan Alâeddin Camii, 12. yüzyılda Ankara'da İç Kale’nin girişinde, Selçuklu meliki Muhyiddin Mesud tarafından yaptırılmış camidir.

Çini, bir yüzü sırlı, su geçirmez bir tabaka veya cam ile seramiğin ateşle birbirine kaynaştırılması sonucu ortaya çıkan levhadır.

<span class="mw-page-title-main">Rahle</span> küçük ve dar masa

Rahle üzerinde yazı yazmak, kitap okumak ve özellikle Kur'an'ın tilâvetine uygun olması için yapılmış küçük ve dar masadır. Üzerine Kur'an, kitap vs. konulmasına müsait ve yanına oturup okumak için iki yandaki ayakları oymalı, kenar pervazları ve üzeri düz tahtadan yapılmış masa veya küçük sıraya "rahle" adı verilmektedir. Sade ve basit olanların yanında sedefli ve işlemelilerine de rastlamak mümkündür. Biribirine geçmiş iki tahtadan yapılanlarına "geçme rahle" denilir. Günümüzde eski camilerde ve bazı evlerde bu rahleler bulunmaktadır. öyRahleler genelde iki çeşittir. Biri sabit ve üstü düz; diğeri açılıp kapanmaya uygun bir şekilde iki ayaktan oluşur ki, bu iki ayak açıldığında rahle, "X" şeklini alır. Osmanlılarda medreselerde müderrisler, muallimhanelerde de hocalar, yüksekçe bir minder üstüne oturarak ders verirler ve önlerinde, kitap koymak için düz bir rahle bulundururlardı. Rahleler değişik dönemlerde çeşitli ağaçlardan yapılmıştır. Önceleri rahle yapımı oldukça önem arzeden bir sanattı. Hatta rahlelerin öd ağacından yapıldığı bile olmuştu. Bunun yanında, içlerinde ayetler ve hadislerin yazılı olduğu ve tuğra işlemesinin yapıldığı rahleler de vardı. Özellikle Kur'an'ı saygı nişânesi olarak yerden yüksekçe bir yerde tutmak, rahatça okumak ve bir yerden diğer bir yere kolayca nakletmek amacı ile yapılan rahlelerin yapımında sanatkârlar en iyi malzemeleri kullanıyorlardı ve yükseklik gibi ergonomiyi etkileyen faktörleri göz önünde bulunduruyorlardı. Yekpâre tahtadan, dişli geçme olarak, iki kanatlı, açılır kapanır tarzdaki ilk rahleler Anadolu Selçukluları zamanında yapılmıştır. Bilhassa XV. ve XVI. asırdan itibaren fildişi, sedef, abanoz, bağa vs. malzemeler kullanılarak geometrik şekillerde kafes oymalı (ajurlu) rahleler imal edilmiştir. Fildişi ve sedef işçiliği örneklerine daha sonraki dönemlerde rastlanmıştır. Rahleler üzerine zaman içinde, tekerlek, dörtgen, güneş vb. motifler işlenmiştir. Maraş Rahlesi 09.08.2021 tarihinde Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescillenmiş ve coğrafi işaret almıştır.

<span class="mw-page-title-main">Eşrefoğlu Camii</span> Konyada tarihî yapı

Eşrefoğlu Camii, Anadolu'daki ahşap direkli camilerin en büyüğü ve orijinalidir. Konya'nın Beyşehir ilçesinin kuzeyinde, İçerişehir Mahallesi'nde yer alır. UNESCO tarafından 2012 yılında Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınan Eşrefoğlu Camii, bir türbe, kervansaray ve hamam ile birlikte külliye şeklinde 1296-1299 yılları arasında Eşrefoğulları Beyliği döneminde Eşrefoğlu Seyfettin Süleyman Bey tarafından yaptırılmıştır. 2023'te UNESCO Dünya Mirası listesine girmiştir.

<span class="mw-page-title-main">İnce Minareli Medrese</span>

İnce Minareli Medrese, Konya ili, Selçuklu İlçesi'nde, Alaaddin Tepesi'nin batısındadır. Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykavus devrinde Vezir Sahip Ata Fahrettin Ali tarafından, hadis ilmi öğretilmek üzere 663 H.(1264 M.) yılında inşa ettirilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Sedef kakma</span>

Sedef kakma, ayrıca sedefçilik ya da sedef işleme olarak bilinen teknikte sedef, ahşap üzerine açılan çukur veya oymalara yerleştirilir ve tahtaya temas eden yüzeyden düşmelerini önleyecek yapıştırıcılar sürülür ya da sedeflerin etrafı madeni tellerle çevrilir. Sedef kakmacılık işine sedefkâri, sedef kakma yapan ustaya sedefkâr denilmektedir. Bağa, fildişi, kemik, çeşitli filetolar ve altın, gümüş gibi kıymetli madenler de sedefkârlıkta kullanılan malzemelerdir.

<span class="mw-page-title-main">Ahşap oyma</span>

Ahşap oyma, ahşap malzeme üzerine yapılan bir çizimin özel kesici aletlerle istenmeyen yerlerinin yontulması ile elde edilmesi sanatıdır. Bu sanatla iştigal edenlere "hakkak" denir.

<span class="mw-page-title-main">Türklerde ahşap işçiliği</span>

Orta Asya kurganları ve Pazırık kazıları bulgularına göre, Türkler ahşap işleriyle eskiden beri ilgilenmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası</span> Türkiyede bulunan UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alan cami

Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası, Sivas'ın Divriği ilçesindeki tarihi cami ve hastane. Cami 1228–29 yıllarında Mengücekli beyi Ahmed Şah tarafından; Dârüşşifa ise aynı tarihte, Ahmed Şah'ın eşi ve Erzincan beyi Fahreddin Behramşah'ın kızı olan Turan Melek tarafından Ahlatlı Muğis oğlu Hürrem Şah adlı bir mimara yaptırılmıştır. Darüşşifa caminin güney duvarına dayanmıştır. Orta bölümü bir ışıklık kubbesi ile örtülmüştür, giriş ile birlikte dört eyvandan oluşur. Darüşşifanın kuzeydoğu köşesinde türbe yer alır. Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası 1985 yılında Dünya Mirası listesine alınarak Türkiye'den listeye giren ilk mimari yapı olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Çifte Minareli Medrese (Erzurum)</span> Erzurum, Türkiyede bir medrese

Çifte Minareli Medrese, Türkiye'de Erzurum İlinde bulunmaktadır. Selçuklular dönemine aittir. Bu tarihî eser günümüze kadar varlığını koruyabilmiş ve bulunduğu şehrin sembolü haline gelmiştir. Her yıl binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilir.

<span class="mw-page-title-main">Arslanhane Camii</span> Ankaranın Altındağ ilçesinde bulunan bir cami

Ahî Şerafeddin Camii veya halk arasında bilinen adıyla Arslanhane Camii; Ankara'nın Altındağ ilçesinde, Ankara Kalesi'nin güney ucunda bulunan 13. yüzyıla tarihlenen bir camidir.

<span class="mw-page-title-main">Mahmut Bey Camii</span> Kastamonu merkez ilçesinde bir cami

Kasabaköy Mahmutbey Camii (halk arasında Çivisiz Cami olarak bilinir) Kastamonu'ya 18 km uzaklıktaki Kasaba Köyü'nde bulunan 1366 tarihli cami.

<span class="mw-page-title-main">Bülbül Mescidi</span>

Bülbül Mescidi, Kütahya merkezindeki Mecidiye Mahallesi'nde bulunan, 19. yüzyıl başlarında yapıldığı tahmin edilen mescit. Tam olarak kim tarafından ve hangi tarihte yapıldığı kesin olmasa da, mahkeme kayıtlarında Yakup Çavuş Mescidi şeklinde bir kayıt görülmüştür, yani 1830'dan önce mevcuttur ve Yakup Çavuş tarafından yaptırıldığı söylenmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Afyonkarahisar Ulu Camii</span>

Afyonkarahisar Ulu Camii, Türkiye'de Afyonkarahisar'ın merkezinde yer alan ahşap direkli anıtsal cami.

<span class="mw-page-title-main">Zincirli Camii</span> Ankarada bulanan tarihi bir cami

Zincirli Camii veya diğer adıyla Kazasker Camii; Ankara'nın Altındağ ilçesinde bulunan tarihi bir camidir.

<span class="mw-page-title-main">Muratlı Köyü Camisi</span>

Muratlı Köyü Camisi, Artvin'in Borçka ilçesinin Muratlı köyünde bulunan, ahşap 19. yüzyıl camisi.

<span class="mw-page-title-main">Sahip Ata Vakıf Müzesi</span>

Sahip Ata Vakıf Müzesi, Türkiye'nin Konya kentinde bulunan bir etnografya müzesidir. Müze, 2006 yılında kurulmuş olup Meram ilçesinde yer almaktadır.