Antropoloji ya da insan bilimi, geçmiş ve günümüz topluluklarında yaşayan insanların çeşitli yönlerini inceleyen bilim dalı. İnsanın kültürel ve fiziki yapısını araştıran antropoloji, insanlık tarihinin en eski dönemlerinin aydınlatılmasına yardımcı olur. Bu bilim, insanı kültürel, toplumsal ve biyolojik çeşitliliği içinde anlamaya; insanlığın başlangıcından beri toplulukların çeşitli koşullara nasıl uyarlandığını, bu uyarlanma biçimlerinin nasıl gelişip değiştiğini, çeşitli küresel olayların nasıl dönüştüğünü görmeye ve göstermeye çalışır.
Bir uygarlık kentsel gelişme, kültürel seçkin sınıf tarafından empoze edilen sosyal sınıflaşma, iletişimle ilgili sembolik sistemler ve doğal çevreden ayrı olma ve üzerinde hükmetme algısı ile karakterize edilen karmaşık yapıdaki toplumdur.
Muhafazakârlık veya tutuculuk, geleneksel toplumsal etmenlerin korunmasını destekleyen politik ve toplumsal felsefedir. Daha belirgin bir anlamda ilgili toplumun içinde bulunduğu çağın gereklerini göz ardı etmeksizin, geçmişten gelen tarihsel, kültürel ve uygar birikimlerini kaybetmeden, kısaca öz dinamiklerinin değişmesine karşı direnç gösteren, toplumsal-kültürel değerlerin korunmasını savunan politik bir görüştür.
Kültürel soykırım ya da etnosit, kültürel, ekonomik, askeri vb. diğer alanlarda, diğerlerine göre daha güçlü olan bir kültürün, bünyesinde yaşadığı insanların kültürlerinin unutulmasına yönelik yaptığı soykırım çalışmalarına verilen sıfattır. Diğer etnik dillerin yokedilmeye çalışılması, diğer etnik gruplara ait tarihi kalıntıların tahribatı, psikolojik olarak aşağılık kompleksini aşılama, tarihi saptırma gibi faaliyetler kültürel soykırımın işlevleri olarak görülebilir. Kültürel soykırımda amaç, bir milletin milli duygularını yıkmak, onları aşşağılık kompleksine sokmak, tarihi, kültürel ve sosyal iç dinamiklerini bozmak, bu doğrultuda kendi etnik grubuna katılmasını sağlamaktır. Tarihin birçok döneminde kültürel soykırım uygulamaları ile karşılaşılmıştır. Tarih sahnesinden silinen birçok etnik grubun bu tür uygulamalara maruz kaldığı düşünülmektedir.
Kültürel antropoloji, etnolojik, etnografik, dilbilimsel, sosyal ve psikolojik analiz yöntemlerine dayanarak kültürlerin gelişimini inceleyen bilim dalı. Fiziksel antropoloji, arkeoloji ve dilbilimsel antropoloji ile birlikte antropolojinin geleneksel dört ana bölümünden biri olarak tanımlanır. Kültürel antropoloji, katılımcı gözlem, görüşme ve anketler dahil olmak üzere çeşitli metodolojilere sahiptir. Franz Boas ve pek çok öğrencisi kültüre difüzyonist, tarihsel bir yaklaşım getirmiş, daha sonra gelen Margaret Mead ve başkaları kültür ve kişilik arasındaki ilişkiyi ele alan bir yaklaşım geliştirmişlerdir. Ruth Benedict gibi bazı bilim insanlarına göre kültür bir bütün olup kapalı bir sistemdir; başkalarına göre ise, o daha çok tarihsel olaylardan etkilenen gevşek biçimde bütünleşmiş bir davranış dizisidir. Ne kadar değişirse değişsin, tüm bu yazarların görüşleri şu temel varsayımı paylaşmaktadır: Kültür, davranışların başlıca belirleyicisidir.
İlerlemecilik, ilericilik ya da progressivizm, her alanda ileri düzeyde önlemler uygulayarak insanların mevcut durumlarını iyileştirmeyi ve toplumun statüsünü yükseltmeyi amaçlayan, bu doğrultuda toplumsal reformu destekleyen politik felsefedir. Bilim, teknoloji, ekonomik kalkınma ve sosyal organizasyondaki ilerlemelerin insanın yaşam koşullarını geliştirmede büyük öneme sahip olduğunu ifade eden İlerleme Düşüncesine dayanır. Modern siyasette ilerlemecilik, siyasi değişim ve hükûmet eylemlerinin desteği yoluyla sıradan insanların çıkarlarını temsil etmeyi amaçlayan bir sosyal veya siyasi harekettir ve genellikle sol-liberal geleneğin bir parçası bağlamında düşünülür. Ancak bu, ideolojilerin eş anlamlı olduğu anlamına gelmez.
Merkez sağ, siyasi spektrumun sağında yer alırken merkeze daha yakındır. Merkez sağ partiler genellikle liberal demokrasiyi, kapitalizmi, piyasa ekonomisini, özel mülkiyet haklarını ve az ölçekte bir refah devletini destekler. Merkez sağ oluşumlar muhafazakârlığı ve ekonomik liberalizmi desteklerken sosyalizm ve komünizme karşı çıkarlar.
Kültürel miras veya kültür mirası daha önceki kuşaklar tarafından oluşturulmuş ve evrensel değerlere sahip olduğuna inanılan eserlere verilen genel bir isimdir. Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi kültür mirasını üç sınıfta gruplandırmaktadır:
- Anıtlar: Bu gruba mimari yapılar, heykeller, resimler, arkeolojik eserler, kitabeler, mağaralar ve eleman birleşimleri girmektedir. Bu grupta yer alan eserler tarihi veya sanatsal veya bilimsel olarak evrensel değerlere sahiptirler.
- Yapı toplulukları: Bu gruba giren yapı toplulukları bulundukları konum nedeniyle tarihi veya sanatsal veya bilimsel olarak evrensel değerlere sahiptirler.
- Sitler: Bu gruba giren sit alanları ya insan ürünüdür ya da doğal bir şekilde oluşmuştur. Ya da bu ikisinin kombinasyonudur. Bu gruba giren sit alanları ya estetik, ya etnolojik ya da antropolojik bakımdan evrensel değerlere sahiptirler.
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi, 16 Aralık 1966'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen ve 3 Ocak 1976 itibarıyla yürürlüğe giren çok taraflı bir antlaşmadır. Sözleşmeyle, taraf devletler bireylere işçi hakları, sağlık hakkı, eğitim hakkı ve yeterli bir yaşam standardı hakkı dahil olmak üzere çeşitli ekonomik, sosyal ve kültürel haklar verilmesine yönelik çalışmayı taahhüt etmektedir.
Sosyal bilimlerde, siyasi ideoloji, belirli bir toplumsal hareketin, kurumun, sınıfın veya büyük bir grubun etik ideallerini, prensiplerini, doktrinlerini, mitlerini veya sembollerini açıklayan ve toplumun nasıl çalışması gerektiğini ve belirli bir toplumsal düzen için bazı siyasi ve kültürel bir plan sunan bir dizi fikirler bütünüdür. Siyasi ideoloji, gücün nasıl dağıtılması gerektiği ve hangi amaçlar için kullanılması gerektiği konularıyla ilgilenir. Bazı siyasi partiler belirli bir ideolojiyi sıkı bir şekilde takip ederken diğerleri genel olarak ilgili ideolojiler grubundan ilham alabilir, ancak belirli bir ideolojiyi açıkça benimsemezler. Bir ideolojinin popülaritesi, bazen çıkarları doğrultusunda hareket eden ahlaki girişimcilerin etkisiyle de ilgilidir. Siyasi ideolojilerin iki boyutu vardır: (1) hedefler: toplumun nasıl organize edilmesi gerektiği; ve (2) yöntemler: bu hedefe ulaşmanın en uygun yolu.
Kültürel milliyetçilik, kendini sosyal bağlarla ve ortak kültürle tarif eden bir milliyetçiliktir, etnik milliyetçilik ile sivil milliyetçilik arasında orta bir konuma sahiptir. Bu nedenle milliyet, ortak ata, ırk veya etnisite kavramlarına değil, kültürel gelenekler ve ortak bir dil tarafından şekillendirilen bir ulusal kimliğe odaklanır.
Liberal muhafazakârlık, özel mülkiyet, serbest ekonomi girişimciliği ile halkın geleneksel, kültürel ve ahlaki değerlerini yönetime dahil eden; anayasal ve temsili hükûmeti savunan muhafazakâr bir siyasi ideolojidir.
Sosyal muhafazakârlık, sosyal çoğulculuk yerine geleneksel güç yapılarına vurgu yapan bir politik felsefe ve muhafazakârlık çeşididir. Kuzey Amerika'daki sosyal muhafazakârlık, 1800'lerin başında, William Wilberforce ve Abraham Lincoln tarafından ifade edildiği gibi, köleliğin, Hristiyanlık ve anayasa karşıtı yönlerine bir tepki olarak yükseldi. Ayrıca alt sınıf Protestan Amerikalıların ekonomik güvensizliği, McCarthycilik ve sosyal kurumlara yönelik diğer zorluklarla da uğraştılar. Sosyal muhafazakârlar genellikle sosyal konuların örgütlenmesini ve siyasallaştırılmasını desteklediler.
Millî muhafazakârlık, millî kimlik ve kültürel kimliğin korunmasına odaklanan muhafazakârlığın milliyetçi bir çeşididir. Millî muhafazakârlar genellikle milliyetçiliği geleneksel kültürel değerleri, aile değerlerini ve göçmen karşıtlığı destekleyen muhafazakâr duruşlarla birleştirir. Millî muhafazakârlık, ulusal veya ulusçu muhafazakârlık olarak da isimlendirilir.
Kültürel simge, değerlerin bazı yönlerini temsil eden nesneler, kültürün doğası olarak algılanan norm ve idealler ya da kültürün herhangi bir bölümü için kullanılan bir tabir. Kültürel simgeler büyük ölçüde değişkendir; sembol, logo, resim, isim, yüz, gerçek veya kurgusal insanlar bir kültürel simge olabilir.
Liberteryen muhafazakârlık, sağ liberteryen politika ve muhafazakâr değerlerin birleşiminden oluşan muhafazakâr bir politik felsefe ve ideolojidir. Liberteryen muhafazakârlar için sosyal ve kültürel muhafazakârlığa ulaşılmasındaki birinci değer negatif özgürlüktür. Onlar, sosyal liberalizmin bir formunu benimsemiş Amerikan liberallerinin toplum mühendisliğini reddetmektedir.
Türkiye'de muhafazakârlık, genel anlamdaki muhafazakârlık ideolojisinin Türkiye'de nasıl anlaşıldığını ifade etmektedir.
Kültürel çalışmalar siyasal, kuramsal ve deneysel olarak kültür analiziyle bağlantılı bir alandır. Çatışmaları ve özellikleri tanımlayarak çağdaş kültürün siyasi dinamiklerine ve tarihi temellerine odaklanır. Kültürel çalışmalar alanındaki araştırmacılar genellikle kültürel uygulamaların daha geniş kapsamlı bir sistem olan güçle nasıl ilişkili olduğunu araştırır. Bu güç sistemi, ideoloji, sınıf yapıları, ulusal oluşumlar, etnik köken, cinsel yönelim, cinsiyet ve nesil gibi toplumsal olgularla ilişkilidir ya da bunlar aracılığıyla faaliyet gösterir. Kültürel çalışmalar kültürleri sabit, sınırlı, değişmeyen ve birbirinden bağımsız olarak görmekten ziyade onları sürekli birbirleriyle etkileşim hâlinde olan, uygulamaları ve süreçleri değiştiren birer oluşum olarak görür. Kültürel çalışmalar alanı çeşitli kuramsal, yöntemsel yaklaşımları ve uygulamaları kapsar. Kültürel çalışmalar, kültürel antropoloji ve etnik çalışmalar gibi alanlardan ayrı tutulsa da, bu alanların her ikisine de destek vermiş ve katkıda bulunmuştur.
Kişi ya da şahıs, akıl, ahlak, bilinç gibi özellikleri olan ve akrabalık, mülkiyet, yasal sorumluluk gibi kültürel temelli sosyal ilişkilere sahip insani varlıktır. Kişiliğin, yani bir varlığı kişi yapan şeyin ne olduğu kültürlere ve bağlamlara göre değişiklik gösterir.
Kültürlerarası psikoloji, değişkenlik ve değişmezlik de dahil olmak üzere, farklı kültürel koşullar altında insan davranışlarının ve zihinsel süreçlerin bilimsel bir çalışmasıdır. Davranış, dil ve anlamdaki kültürel farklılığı tanımak için araştırma yöntemlerini genişleterek psikolojiyi genişletmeyi ve geliştirmeyi amaçlar. Akademik bir disiplin olarak psikoloji büyük ölçüde Kuzey Amerika ve Avrupa'da geliştiği için, bazı psikologlar, evrensel olarak kabul edilen yapıların, daha önce varsayıldığı kadar değişmez olmadığı konusunda endişe duymuşlardır, özellikle de diğer kültürlerde dikkate değer deneyleri çoğaltma girişimlerinin değişen başarıları vardır. Etki, biliş, benlik kavramları ve psikopatoloji, anksiyete ve depresyon gibi ana temaları ele alan teorilerin, diğer kültürel bağlamlara "dışa aktarıldığında" dış geçerliliğe sahip olup olamayacağı, kültürel psikoloji, kültürel farklılıkları hesaba katmak için kültürel farklılıkları hesaba katmak için tasarlanmış yöntemleri kullanarak bunları yeniden inceler. Her ne kadar bazı eleştirmenler kültürlerarası psikolojik araştırmalardaki metodolojik kusurlara işaret etseler ve kullanılan teorik ve metodolojik temellerdeki ciddi eksikliklerin psikolojideki evrensel ilkeleri araştırmaya engell olduğunu iddia etseler de, kültürler arası psikologlar, fizik veya kimya gibi evrenselleri aramaktan ziyade farklılıkların (varyans) nasıl ortaya çıktığını araştırmaya yönelmektedirler.