İçeriğe atla

Kükürt dioksit

Kükürt dioksit molekülü
Kükürt dioksit molekülü

Kükürt dioksit formülünde bir kükürt atomu iki oksijen atomu yer alır. Aralarında kovalent-polar bağ yaparlar. SO2 formülü ile gösterilir. Şeker endüstrisinde kullanılır. Hava kirliliğine ve asit yağmurlarına sebep olur. (SO2), renksiz, keskin kokulu reaktif bir gaz olup kömür, fuel-oil gibi kükürt içeren yakıtların yanması sırasında, metal eritme işlemleri ve diğer endüstriyel işlemler sonucu oluşur. Ana kaynakları, termik santraller ve endüstriyel kazanlardır. Genel olarak, en yüksek SO2 konsantrasyonları büyük endüstriyel kaynakların yakınında bulunur.

2010 yılı Ekim ayında kükürt dioksit ortalamalarının Türkiye'de en yüksek bulunduğu il ve ilçe merkezleri sırasıyla Tekirdağ, Hakkâri, Antalya, Kastamonu ve Kars'tır.[1]

Sağlık etkileri

SO2'nin sağlık etkilerine karşı en hassas grup, çocuklar ile dışarıda aktif olan astımlı yetişkinlerdir. Birincil etkisi, hırıltılı solunum, göğüs sıkışması ve kesik nefes alma gibi belirtilere sebep olan, solunum yollarının daralmasıdır. SO2 konsantrasyonu ve soluma hızı artarken rahatsızlık bulguları da artar. Maruziyet kesildiğinde, akciğer fonksiyonu bir saat içinde normal haline döner.

SO2 ve ince partiküllere uzun süreli maruziyet, solunum hastalıklarına, akciğerlerin savunma mekanizmasında değişikliklere ve mevcut kalp hastalıklarının kötüleşmesine sebep olabilir. Bu etkilere karşı en hassas grup çocuklar, yaşlılar ve kronik akciğer hastalığı veya kalp hastalığı olan kişilerdir.

Kükürt dioksitin gıdalar üzerinde etkileri

Kükürt dioksit, gıdaların bozulmadan uzun süre depolanması ve fiziksel, kimyasal yapılarının korunması amacıyla kullanılan eski yöntemlerden biridir. Ancak kükürt dioksit kalıntıları gıdalarda istenmeyen tat değişikliklerine, gıdadaki vitaminlerin parçalanarak yok olmasına ve insanlarda bazı rahatsızlıklara neden olabilir. Bu nedenle Codex Alimentarus Komisyonu kükürt alımını günlük 50 mg olarak sınırlamıştır.[2]

Özellikle kuru kayısı, incir ve üzüm gibi doğrudan tüketilen gıdalarda bulunan kükürt dioksit miktarının tespit edilmesi büyük önem taşımaktadır.[2]

Gıda maddelerinde koruyucu olarak kullanılan kükürt dioksit; gıdanın kimyasal yapısına, uygulanan işlemin cinsi ve süresine, saklama koşullarına ve katılan SO2 miktarına göre değişiklik gösterir.[2]

Kükürt dioksit kullanılmasının amacı; meyve ve sebzelerin kurutulması sırasında oluşan enzimatik veya enzimatik olmayan reaksiyonların kontrol altında tutulması, mikroorganizma artışının önlenmesi, antioksidan olarak kullanımı ve raf ömrünü uzatmaktır.[2]

Gıdalara uygulanan kükürtleme işleminde, toz kükürt tuzları yakılarak kükürt dioksit elde edilir. Bu gaza maruz bırakılan meyveler gazı absorbe ederler. Kükürt dioksit, meyvenin yapısında bulunan su içerisinde çözünerek sülfüroz aside dönüşür.[2]

Türk Gıda Kodeksi Gıda Katkı Maddeleri Yönetmeliğine göre şaraplarda azami kükürt dioksit miktarı 200 ppm'dir. Kuru sebze ve meyvelerin renginin kararmaması ve doğal bir renk almasını sağlayan kükürt dioksit miktarı azami 2000 ppm olmalıdır.[2]

Astım, sülfit duyarlılığı veya sülfit alerjisi olanlarda kuru meyve yemek; solunum sorunlarına, yaşamı tehdit eden alerji benzeri semptomlara veya nadir durumlarda ciddi sağlık sorunlarına ve hatta ölüme neden olabilmektedir.[2]

ABD Gıda ve İlaç Dairesi, 10 ppm'den fazla sülfit içeren gıdaların bu bilgileri gıda etiketinde listelemesini zorunlu kılar. Ülkelerin sülfitler için farklı standartları vardır. Avustralya hükûmeti gıdalardaki sülfit miktarını 3.000 ppm ile sınırlarken, İngiliz hükûmeti gıdalardaki sülfitleri 2.000 ppm ile sınırlamıştır.[2]

Kaynakça

  1. ^ "TÜİK". 25 Aralık 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Aralık 2010. 
  2. ^ a b c d e f g h "Detay | Biyosidal, Kozmetik, Gıda, Ambalaj, Çevre, Su, İSG, Tüketici | NANOLAB LABORATUVARLAR GRUBU". www.nano-lab.com.tr. 8 Mart 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mart 2023. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Antioksidan</span>

Antioksidan veya yükseltgeme önleyici, yağların oksidasyonunu yavaşlatan madde. Canlılarda, kimyasal süreçler, özellikle oksitlenme, erkin radikallerin oluşmasına neden olur. Yüksek derecede ayıraç olan serbest radikaller farklı moleküller ile kolayca tepkimeye girebilir ve böylece hücrelere, canlıya zarar verebilir. Antioksidanlar serbest radikallerle tepkimeye girerek hücrelere zarar vermelerini önler. Bu özellikleriyle hücrelerin anormalleşme ve sonuç olarak tümör oluşturma risklerini azalttıkları gibi, hücre yıkımını da azalttıkları için, daha sağlıklı ve yaşlılık etkilerinin en az olduğu bir yaşam yaşama şansını yükseltir.

<span class="mw-page-title-main">Kükürt</span> atom numarası 16, atom ağırlığı 32,06 olan, 119 °Cde eriyen ve 444 °Cde kaynayan, doğada saf veya başka cisimlerle birleşik olarak bulunan, sarı renkli element, sülf (simgesi S)

Kükürt, simgesi S, atom numarası 16 olan, limon sarısında ametal, yalın katı bir elementtir.

<span class="mw-page-title-main">Zehirlenme</span> Kimyasal bir maddenin canlı üzerindeki patolojik etkisidir

Zehirlenme, kimyasal bir maddenin canlı organizma üzerindeki patolojik etkisidir. Görece küçük miktarlarda kimyasal ya da biyokimyasal etki gösteren zehir, süresi ve ağırlığı değişebilen bir hastalık haline ya da ölüme yol açar. Adli tıp uzmanları, zehirlenme olgularını 3 orijine ayırarak inceler:

  1. Kaza
  2. İntihar
  3. Cinayet
<span class="mw-page-title-main">Nikel</span> atom numarası 28 olan ve simgesi Ni olan kimyasal bir element

Nikel, atom numarası 28 olan ve simgesi Ni olan kimyasal bir elementtir.

<span class="mw-page-title-main">Klor</span> 17 atomik numaralı kimyasal element

Klor, VIIA grubunda bulunan hafif, keskin kokulu, yeşilimsi sarı renkli, tahriş edici ve zehirleyici bir gaz. Havadan 2,5 kat ağır olan klor ilk zamanlar bir bileşik olarak kabul ediliyordu. Klor ilk olarak 1774 yılında Carl Wilhelm Scheele tarafından keşfedildi. 1810 yılında ise bugünkü ismi Humphry Davy tarafından verildi.

<span class="mw-page-title-main">Laktoz</span>

Laktoz, doğada yalnız sütte bulunan süt şekeri de denilen bir disakkarit. Sütün en önemli karbonhidratıdır. Sütün aromasında önemli bir payı bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Atardamar</span> Kanı kalpten alıp organlara götüren yani uzaklaştıran damarlar

Atardamar veya diğer adıyla arter, kalpten vücuda kan taşıyan damarlardandır. Pulmoner arter ve umblikal arterler dışında oksijenlenmiş kanı taşırlar.

<span class="mw-page-title-main">Hava kirliliği</span> Atmosferdeki tehlikeli maddelerin varlığı

Hava kirliliği, canlıların sağlığını olumsuz yönde etkileyen ve havadaki yabancı maddelerin, normalin üzerinde miktar ve yoğunluğa ulaşmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Asit yağmuru</span> ph oranı 7den küçük olan yağış tipi

Asit yağmuru, asidik kimyasalların yağmur, kar, sis, çiy veya kuru parçacıklar hâlinde yeryüzüne düşmesine verilen isimdir.

<span class="mw-page-title-main">Çürük</span>

Diş çürüğü, bakterilerin ürettikleri asitle dişin sert yapısını oluşturan diş minesi, dentin ve sement tabakalarına hasar verdiği bir hastalıktır. Bu dokularda bakterilerin çalışması sonucu zamanla dişlerde kaviteler meydana gelmektedir. İki grup bakterinin bunların meydana gelmesinden sorumlu olduğu düşünülmektedir: Streptococcus mutans ve Lactobacillus.

<span class="mw-page-title-main">Sülfürik asit</span> Kimyasal Madde

Sülfürik(VI) asit ya da halk arasında bilinen ismi ile zaç yağı, H2SO4, güçlü bir mineral asididir. Olası kâşifi 8. yüzyıl simyacısı Cabir bin Hayyan tarafından yenime uğratıcı, renksiz ve yoğunluğu yüksek sıvı olarak tanımlanmıştır. Suda her konsantrasyonda çözünebilir. Büyük ölçüde korozif oluşu, güçlü asidik yapısından ve dehidrasyon özelliğinden kaynaklanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Çevre kirliliği</span> Doğa sorunu

Çevre kirliliği, çevrenin doğal olmayan bir şekilde insan eliyle doğallığının bozulmasıdır. Bu ekosistemi bozma eylemleri; kirlenme şeklinde tabir edilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Gıda işleme</span>

Gıda işleme, tarımsal veya hayvani besin hammaddelerinin gıdaya ya da daha evvel tüketilebilir gıda haline getirilmiş maddelerin başka bir gıda maddesine dönüştürülmesidir. Gıda işleme; tahılın öğütülmesinden un yapımına, evde yemek pişirmekten hazır yemek yapmak için kullanılan karmaşık sanayi yöntemlerine kadar gıda işlemesinin pek çok şeklini kapsar. Gıda işlemesiyle hasat edilmiş ekinler ya da kesilmiş hayvansal ürünlerden pazarlanabilir ve görece uzun raf ömrüne sahip yiyecekler yapılır. Hayvan yemi üretiminde de benzer yöntemler uygulanır. Birincil gıda işleme çoğu gıdaları yenilebilir yapmak için gereklidir. İkincil işleme malzemeleri ekmek gibi bilinen gıdalara dönüştürür. Üçüncül gıda işleme, çok şeker ve tuz içerdiği, çok az lifli olduğu, beslenme ihtiyaçları açısından sağlıksız olduğu, beslenmeyi ve obeziteyi artırdığı için eleştirilir.

<span class="mw-page-title-main">Şarapçılık</span>

Şarapçılık, şarap üretimine verilen addır. Şarabın yapılacağı üzüm veya başka bir meyvenin seçimiyle başlar, yapımı biten şarabın şişelenmesiyle sona erer. Çoğu şarap üzümden yapılsa da, diğer meyvelerden veya zehirli olmayan bitkilerden de yapılabilir. Bal şarabının sudan sonraki en önemli malzemesi baldır. Şarap yapımının tarihi bin yıldan fazladır. Şarap ve şarap yapımı bilimi önoloji olarak bilinir. Şarap üreticisine şarap tüccarı da denilebilir. Üzüm yetiştiriciliği bağcılıktır ve birçok üzüm çeşidi vardır.

<span class="mw-page-title-main">Hidrojen siyanür</span>

Hidrojen siyanür, HCN formüllü inorganik bir bileşiktir. Endüstriyel ölçekte üretilen HCN, polimerlerden ilaçlara kadar birçok kimyasal bileşik için oldukça değerli bir öncüdür. Büyük ölçekli uygulamalar, sırasıyla madencilik ve plastikte kullanılan potasyum siyanür ve adiponitril üretimi içindir. Hidrojen siyanür, 25 °C'de kaynayan renksiz acıbadem kokusunda bir sıvıdır. Uçucu bir sıvı olduğundan, katı siyanür bileşiklerinden daha zehirlidir.

<span class="mw-page-title-main">Disülfit</span>

Genellikle metabisülfit olarak bilinen bir disülfit, disülfit iyonu (metabisülfit iyonu) [S2O5]−2 içeren bir kimyasal bileşiktir.

<span class="mw-page-title-main">Ayrışma (biyoloji)</span> Biyokimyasal bir süreç

Ayrışma veya çürüme, organik maddelerin, maddenin daha basit formlarına ayrıldığı süreçtir. Bu süreç biyomda yer kaplayan sonlu maddelerin geri dönüşümü için gereklidir. Canlı organizmaların organları ölümünden kısa bir süre sonra ayrıştırmaya başlar. Bütün organizmalar aynı yolla ayrışmamalarına rağmen, ölümden sonra aynı aşamalardan geçerler. Ayrışmayı inceleyen bilim olan taponomi, Yunanca’da (τάφος, taphos) (mezar) kelimesinden gelir.

<span class="mw-page-title-main">Dondurulmuş gıda</span> Daha uzun süre saklanması amacıyla mekanik veya kriyojenik olarak dondurulmuş yiyeceklerin tümü

Dondurulmuş gıda deniz ürünleri, et, süt ürünleri, balık, meyve, sebze, püre, meyve suyu konsantresi gibi ürünlerin dondurulma ve daha uzun süre saklama yöntemidir. Donma işlemi, kalan nemi buza çevirerek, çoğu bakteri türünün çoğalmasını engelleyerek ayrışmayı yavaşlatır. Gıda endüstrisinde iki süreç vardır: mekanik ve kriyojenik. Donma kinetiği, gıda kalitesini ve dokusunu korumak için önemlidir. Daha hızlı dondurma, daha küçük buz kristalleri üretir ve hücresel yapıyı korur. Kriyojenik dondurma, 196 °C (−320 °F) düşük nitrojen sıcaklığı nedeniyle mevcut en hızlı dondurma teknolojisidir. Ev tipi mutfaklarda modern zamanlarda yemeklerin muhafaza edilmesi, ev tipi buzdolabı dondurucular kullanılarak sağlanır.

<span class="mw-page-title-main">Ultramarine</span>

Ultramarine, başlangıçta lapis lazuli 'nin bir toz halinde öğütülmesiyle elde edilen derin bir mavi renk pigment'idir. Adı Latin "ultramarinus" dan gelir, kelimenin tam anlamı "denizin ötesinde" demektir çünkü pigment Avrupa 'ya Afganistan'daki madenlerden İtalyan tüccarlar tarafından 14. ve 15. yüzyıllar'da ithal edilirdi.

<span class="mw-page-title-main">Gıda kimyası</span>

Gıda kimyası gıdada bulunan başlıca bileşenleri, gıdayı oluşturan renkleri, tatları ve meydana gelen reaksiyonlar gibi pek çok farklı konuları ele almaktadır.