İçeriğe atla

Köroğlu

1989 Sovyetler pulunda Azerbaycan'lı Köroğlu efsanesi
Bakü'deki Köroğlu anıtı

Köroğlu, hem bir Türk destan kahramanının adıdır, hem de 16.yüzyılda yaşayıp büyük ün kazanmış bir halk ozanının mahlasıdır.

Destan kahramanı Köroğlu'nun öyküleri, Doğu Türkistan'dan Balkanlar'a, Güneybatı Anadolu'dan Sibirya'ya kadar geniş bir coğrafyada 500'e yakın versiyonu anlatılan Köroğlu efsanesinde anlatılır.[1] Halka yardım edip güçsüzü koruyan, padişaha, vezire, yöneticiye isyan eden bir kahraman özelliklerini gösterir.

Kimi araştırmacılara göre bu efsane kahramanı, 16. yüzyılda yaşamış bir halk ozanı ile aynı kişidir. Kimilerine göre ise 16. yüzyılda Anadolu'da yaşamış ve "Köroğlu" mahlasını kullanarak saz çalıp şiir söylemiş olan bir başka "Âşık Köroğlu" vardır.

Destan kahramanı Köroğlu

Tarihsel Kişiliği

Türkiye sahasındaki araştırmalar

Köroğlu'nun tarihî şahsiyeti ile ilgili farklı görüşler mevcuttur. 19. yüzyılda Köroğlu destanını İran Azerbaycanında halktan dinlediği şekliyle yazan ve Batı dünyasına tanıtan Polonyalı diplomat Alexander Chodzko, Köroğlu'nun kimliği hakkında görüş bildiren ilk araştırmacılardandır.[2] Chozdko'ya göre Köroğlu, 17. yüzyılda İran şahı II. Abbas zamanında, Hoy-Erzurum arasında İpek Yolu kervanlarını yağmalayan eşkiyalardandır ve Kula Türkmenlerindendir.

Ziya Gökalp, Türk destanları üzerine bir makalesinde Köroğlu'nun Gazneli Mahmut olduğunu iddia etmiştir; Zeki Velidi Togan'a göre Köroğlu, 7.-8. yüzyıllarda Türkmenistan’da yaşamış bir Türkmen beyidir.[2] Pertev Naili Bortav'a göre Köroğlu’nun gerçek kişiliğini çok geçmişte aramak yersizdir. Onun tespitine göre Köroğlu, bir Celali isyancısıdır ve ilk defa Bolu civarında ortaya çıkmıştır.[3]

Boratav, Köroğlu’nun gerçek şahsiyetinden bahseden ilk Türk yazarın Evliya Çelebi olduğunu belirtmiştir. Köroğlu hakkında Evliya Çelebi seyahatnamesinde şöyle bir fıkra vardır: Evliya Çelebi, 1656 yılında İstanbul’dan Van’a giderken günümüzde Çankırı’nın bir ilçesi olan Çerkeş’in az ilerisinde karşılaştığı ve kendisini soymaya çalışan haramîlere :“Bu sizin ettiğinizi bu dağlarda Köroğlu etmemiştir” demiştir. Böylece, Köroğlu'nun Anadolu'nun kuzeybatısında devlete baş kaldırmış bir eşkıya olduğunu belirtilmiştir.[4]

Faruk Sümer de Köroğlu'nu 1578 İran Savaşı sırasında Bolu'da eşkıyalık yapmış bir tarihî şahsiyet olarak değerlendirmiştir.[3]

Dursun Yıldırım ise, Köroğlu'nun destanın Anadolu sahasındaki varyantlarında Bolu Beyi'nin at terbiyecisi olan "Ürüşan Baba"'nın oğlu olarak tanıtıldığını; Orta Asya'daki anlatılara göre annesinin bir Türk Han'ının kızı olduğunu vurgulamış ve hakkındaki rivayetlerin bir “Celali” reisi ile eşleştirilemeyeceğini belirtmiştir.[2] Yıldırım'a göre efsane Orta Asya'dan Anadolu'ya yayılmış ve bu yayılma esnasında değişikliklere uğramıştır.

Fahrettin Kırzıoğlu, Köroğlu'nun Avşar boyundan Hüsrev Sultan olduğunu ifade etmiş ve, Köroğlu'nun bir Celali isyancısı olarak açıklamasına tepki göstermiştir.[3]

Türkistan sahasındaki araştırmalar

Araştırmacıların çoğu, Köroğlu anlatı metinlerinin Türkistan, Kafkasya ve Anadolu arasında şekillendiği konusunda birleşirler. Bu konuda çalışan bazı araştırmacılar Köroğlu'nun tarihsel kişiliği ve yaşadığı dönem hakkında şu görüşleri belirtmiştir:

Ata Govşudov, 1941 tarihli Görogli adlı eserinde, Köroğlu destanının yayılma sahaları ve versiyonlarına dayanarak 17.-18. yüzyıl aralığından daha eski zamanlara dayanması gerektiğini ifade etmiştir.[3]

Memmedhüseyn Tehmasib, destandaki olayların Azerbaycan sahası içerisinde yaşanan Babek İsyanı ile ilişkilendirilebileceğini belirtmiştir.[3]

Lia Çaladze, destandaki olayların tarihsel karşılıklarının Safeviler dönemi İran’da yaşayan Türkmenlerin ve diğer halkların tarihinde aranması gerektiğini iddia etmiştir. İvan Şopen, Köroğlu’nun köken olarak Tatar olduğunu, B. Mehmedyazov ise Köroğlu’nun Salur Türkmen beylerinden Ugurcık Alp adlı bey olabilceğini söylemiştir.[3]

Söylencelere göre yaşamı

Köroğlu’nun babasının adı destanın farklı versiyonlarında "Yusuf, Deli Yusuf;, Ahmet Baytar, Mirza Sarraf, Kür Batır, Ürüşan Baba, Ubeyd Ali, Kurt Bahadır" olarak yer alır. Pasin'de derlenmiş bir rivayette Köroğlu'nun ailesi hakkında daha detaylı bilgiler anlatılır. Bu rivayete göre Köroğlu'nun babası Ali'dir ve Ali, Pasin'de yaşayan at baytarı Abdurrahmanın iki oğlundan biridir. Ali'nin Hürşan adını verdiği oğlu ileride Köroğlu olmuştur.

Köroğlu'nun çocukluğunun geçtiği yerler kimi rivayetlerde Türkistan, kimlerinde Bolu, Erzurum, İstanbul olarak verilir.

Destanın Anadolu rivayetlerinde Köroğlu'nun babası genellikle padişahın ya da bir beyin yanında at bakıcısı, baytar, vezir gibi görevler yapan bir kişidir. Anlatıların hemen hepsine göre, babasının bakımsız ve yaralı bereli görünen iki cılız atı hediye etmek istemesi Beyi kızdırmış ve gözüne mil çekilerek cezalandırılmasına yol açmıştır. Babası, oğlundan öcünü bu dünyada almasını ister ve Köroğlu, babasının gözlerine mil çekilmesinden sonra Çamlıbel denilen yerde yol kesmeye başlamıştır.[2]

Köroğlu'nun atı Kırat, çoğu rivayete göre bir deniz aygırıyla soylu bir kısrağın çiftleşmesinden doğmuştur.

Köroğlu hikâyelerinde adı geçen Çamlıbel'in neresi olduğu bilinmez. Türkistan'da, Bolu Dağları üzerinde, Malatya yakınında, Bingöl çevresinde, Arpaçay yöresinde bulunan bir yer olduğuna dair rivayetler vardır; ancak öyle bir yer var olmayabilir de.[2]

Çeşitli kaynaklarda Köroğlu fantastik bir insan olarak "on beş yaşında iken ağacı sökecek bir pehlivan" ve "çeliği çiğneyip püskürecek" kuvvette olarak bahsetmiştir. Bıyıkları "yarım balın mumu ile kulaklarının etrafında yedi defa burulacak kadar heybetli" olduğu belirtilmiştir. Ayvaz'ı kaçırmak için Urfa'ya giderken karnı acıktığında çobanın verdiği on beş kişilik ekmeği sütün içine doğrayıp, içmesine engel olmaması için bıyıklarını kulaklarına dolamıştır. İştahı ise "bir oturuşta yedi batman pirinçten pilavı, yedi koyunun budunu, yedi hırça şarap" tüketecek kadar obur olarak olarak tarif edilmiştir.[5]

Âşık Köroğlu ve şiirleri

Âşık Köroğlu, 16. veya 17. yüzyılda Anadolu'da yaşadığı sanılan saz çalma konusunda ünlü bir ozandır. Asıl adı ve doğum tarih bilinmez. III. Murat döneminde Osmanlı ordusunda hizmet etmiştir; ne zaman ve nerede öldüğü hakkında da bir bilgi bulunmaz.[6]

Âşık Köroğlu'nun adı, Aşık Ömer Şairnamesindeki “Köroğlu çalardı perdesizce saz” dizedine geçer. Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde IV. Mehmed devrinde Celali isyancılarının idamı sırasında yaşanan bir olay anlatılırken ünlü saz şairleri arasında "Köroğlu" ismi anılır.[6]

Aşık Köroğlu'nun bir ustasının olup olmadığı bilinmez. Şiirlerini hece vezniyle oluşturmuş; yiğitlik, dostluk, aşk, doğa sevgisi çok sade bir dille ve coşkun bir seslenişle anlatmıştır.

Âşık köroğlu, destan kahramanı Köroğlu'nun ismini, bu destanın şöhretine binaen almış olabilir.[6] Bazı araştırmacıların 16. yüzyılda meydana geldiğini düşündükleri Köroğlu destanının kahramanı olan efsanevi Köroğlu ile Âşık Köroğlu'nun aynı kişiler olup olmadığı tartışılagelen bir konudur.[1]

Köroğlu Destanı

Köroğlu Destanı, anlatının ana kahramanı olan Köroğlu'nun soyu, kahramanlıkları, atı, seferleri, yöneticiliği, yardımcıları, evlatlıkları, evlilikleri ile birlikte anlatıldığı bir sözlü yaratıdır. Derlenmesi ile ilgili ilk çalışmalar 19.yüzyılın ilk yarısında yapılmıştır. Türkiye'de Köroğlu'nun taş baskı kitap olarak basılmış en eski baskısı 1885 tarihlidir.

Destan, Yaşar Kemal'in Üç Anadolu Efsanesi yapıtında günümüz edebiyatına aktarılmıştır. Hüseyin Seyitzade'nin yönettiği 1960 yapımı film ve Atıf Yılmaz'ın yönettiği 1968 yapımı film ile sinemaya uyarlanmıştır.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ a b Asker, Naile (1 Nisan 2019). "Batı Versiyonu Köroğlu Destanında Ozan Köroğlu". Gaziantep University Journal of Social Sciences. 18 (2): 798-804. doi:10.21547/jss.514267. ISSN 1303-0094. 19 Şubat 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Şubat 2024. 
  2. ^ a b c d e Gaffaroğlu, Safiye Ceren (2007). "Tematik ilişkiler bağlamında Köroğlu Destanı ve Köroğlu oyunu". Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yüksek lisans tezi. 13 Şubat 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Şubat 2024. 
  3. ^ a b c d e f Savcı, Esra Bilge (2016). "Köroğlu Destanı "Hikâyet-i Köroğlu Sultan". Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü doktora tezi. 19 Şubat 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  4. ^ Faruk Sümer, Nurettin Albayrak. "KÖROĞLU". TDV İslâm Ansiklopedisi. 19 Şubat 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Şubat 2024. 
  5. ^ Boratav, Pertev Naili (1984). Köroğlu Destanı. Adam Yayıncılık. s. 72-73. 
  6. ^ a b c Ekici, Metin (19 Mart 2015). "KÖROĞLU". Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. 19 Şubat 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Şubat 2024. 

Konuyla ilgili eserler

  1. ^ Boratav, Pertev Naili (1984). Köroğlu Destanı. Adam Yayıncılık. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Türklerin Anadolu'ya geldikten sonra edebiyatları iki gruba ayrılmıştır. Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen aydınların oluşturduğu "Yüksek Zümre Edebiyatı" ve İslam öncesinden gelen sözlü bir "Halk Edebiyatı". Anadolu'ya göç eden Türkler arasında aynı ayrım devam etti. Medrese eğitimi gören aydın kesim Arap ve Fars edebiyatlarının tesirini devam ettirirken, halk yine saz şairleri aracılığıyla halk edebiyatını devam ettirdi. Dolayısı ile Anadolu Türk Edebiyatı iki grupta incelenmektedir. Bu gruplardan biri halk edebiyatıdır.

<span class="mw-page-title-main">Bengi su</span>

Bengi su, âb-ı hayat, hayat suyu, dirilik suyu, aynü'l-hayat, nehrü'l-hayât, âb-ı câvidânî, âb-ı zindegî, hayat kaynağı, hayat çeşmesi, bazen de Hızır ve İskender'e atfen âb-ı Hızır veya âb-ı İskender vb. çeşitli isimlerle anılan, birçok söylencede adı geçen, içen kişiye ölümsüzlük kazandırdığına inanılan efsanevî su. Farklı Türk dillerinde bengüsub, mengüsuv olarak da söylenir. Bengü/Bengi/Mengü/Mengi sözcüklerinin tamamı Türkçede sonsuz demektir. Âb-ı hayat, bütün dünya mitolojilerinde mevcut bir kavramdır. Efsanelerin dışında, âb-ı hayâta İslam kitabı Kur'ân'da Musa ve Hızır kıssası anlatılırken dolaylı olarak temas edilmiştir.

Âşık halk edebiyatı, halk diliyle ve hece vezniyle meydana getirilen, saz eşliğinde söylenen şiirlerden oluşan geleneksel Türk edebiyatı dalıdır. âşıkların oluşturduğu eserlerin bütününe verilen isimdir.Halk edebiyatı içerisinde yer alır. Anonim ürünlerin dışında kalan şiirlerin oluşturduğu edebi ürünler toplamıdır. Kimi âşıkların başından geçen ve yaygınlaşıp ünlenen hikâyeler de âşık edebiyatı içinde incelenir.

Saltuknâme, 13. yüzyıl alp-erenlerinden olan ve Rumeli’nin Türkleşmesinde büyük rolü bulunan Sarı Saltuk'un efsanevi hayatını anlatan Anadolu Türk destanlarından biridir. Eserde, Sarı Saltuk'un menkıbelerinin yanı sıra, dönemin önemli kişilerinin menkıbeleri ve bu kişilerin Sarı Saltuk ile olan münasebetleri de anlatılmaktadır.

Battal Gazi veya Seyyid Battal Gazi,, 8. yüzyılda yaşadığı tahmin edilen ve hakkında çeşitli inanışlar bırakmış bir Arap komutan.

Dânişmendnâme; Anadolu'nun fethini ve bu mücadelenin kahramanlarını anlatan, 12. yüzyılda sözlü olarak şekillenen 13. yüzyılda yazıya geçirilen İslâmî Türk destanlarındandır. XI. Yüzyılda yaşamış Türk devlet adamı Melik Dânişmend Gazi'nin hayatını, savaşlarını, Anadolu'daki bazı şehirlerin fethini ve çeşitli kerametlerini anlatmaktadır. Danişmendnâme'de hikâye edilen olayların tarihi gerçeklere uygunluğu, kahramanlarının yaşamış Türk beyleri olmalarından, Anadolu coğrafyasının gerçek isimleriyle anılmasından dolayı uzun süre tarih kitabı olarak nitelendirilmiştir. Köroğlu metni destan adıyla anılmakla ve bazı destanî niteliklere de sahip olmakla birlikte XX. yüzyılda Anadolu'dan derlenen örnekleri daha çok halk hikâyesi geleneğine yakındır. Anadolu'da hikâyeci âşıklar tarafından 24 kol halinde anlatılır.

<i>Seyahatnâme</i> (Evliya Çelebi) Osmanlı seyyahı evliya çelebi tarafından yazılan eser

Seyahatname veya Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Evliya Çelebi tarafından 17. yüzyılda yazılmış olan gezi yazısı kitabıdır. On ciltten oluşur. Seyâhatnâme ilk olarak 1848’de Kahire Bulak Matbaasında Müntehâbât-ı Evliya Çelebi adıyla yayımlanmıştır. İkdam Gazetesi sahibi Ahmed Cevdet Bey ile Necib Asım Bey, Pertev Paşa Kütüphanesindeki nüshayı esas alarak 1896 senesinde İstanbul’da basmaya başlamışlardır. 1902 senesine kadar ancak ilk altı cildi yayımlanabilmiştir. Yedinci ve sekizinci ciltleri 1928’de Türk Tarih Encümeni, dokuz ve onuncu ciltleri ise 1935-1938 yılları arasında yeni harflerle Türkiye Cumhuriyeti Maarif Vekâleti tarafından yayımlanmıştır. Seyahatname’nin 1814 yılında Hammer tarafından keşfedilmesinden sonra birçok yabancı bilim insanı Çelebi hakkında araştırmalar yapmış eseri birçok dile çevrilmiş ve yayımlanmıştır. Orhan Şaik Gökyay, Seyahatname'nin birinci cildini Latin alfabesine çevirmiş ve böylece eser daha çok kişi tarafından incelenmeye başlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Köroğlu Destanı</span> Türk destanı

Köroğlu Destanı, Türk, Altay, Anadolu ve Azeri efsanelerinde ve halk öykülerinde yer alan söylencesel kahramanın öyküsünün anlatıldığı doğal bir destandır.

Pertev Naili Boratav ya da asıl adıyla Mustafa Pertev, Türk halk bilimci, halk edebiyatı araştırmacısı.

Kayıkçı Kul Mustafa, Türk halk edebiyatının Bektaşî koluna bağlı halk ozanı. Şairin doğum ve ölümüyle ilgili net bilgiler bulunmamakla beraber; 17. yüzyıl ozanı olduğu belirlenebilmiştir. Kimi kaynaklarca 1658'de öldüğü rivayet edilmektedir. Ancak bu iddianın tersi olarak 1659'dan sonra öldüğünü savunan araştırmalar da vardır. Edebiyatçı Ahmet Kabaklı ise Kayıkçı Kul Mustafa'nın ölümünün 1646'dan sonra gerçekleştiğini söylemektedir.

<span class="mw-page-title-main">Âşık İhsanî</span> Halk Ozanı

Aşık İhsani, Türk halk ozanı.

<span class="mw-page-title-main">Türk folkloru</span>

Türk folkloru, Türkçe çevresinde gelenekselleşmiş folklor, halk bilimidir.

<span class="mw-page-title-main">Mahabharata</span>

Mahabharata veya Mahābhārata eski Hindistan'da Sanskritçe yazılmış en önemli iki destandan biridir. Diğeri, Ramayana'dır.

Karacaoğlan, şiirlerine 17. yüzyılda yazılmış mecmualardan beri rastlanan ünlü saz şairidir.

<span class="mw-page-title-main">Evliya Çelebi</span> Osmanlı Türk gezgini ve yazar (1611–1682)

Derviş Mehmed Zıllî veya bilinen adıyla Evliyâ Çelebi, 17. yüzyılın önde gelen bir Osmanlı seyyahı ve nesir yazarıdır. Evliyâ Çelebi, imparatorluk kültürel zirvesinde iken, elli yılı aşkın süreyle Osmanlı topraklarını ve komşu toprakları gezmiş, gördüklerini ve yaşadıklarını Seyahatnâme adlı 10 ciltlik ünlü eserinde toplamıştır. Hayatı boyunca gezdiği şehir sayısı 257'dir.

Genç Osman Destanı, 17. yüzyılda Kayıkçı Kul Mustafa tarafından yazılan ve Türk halk edebiyatının en önemli epik eserlerinden biri sayılan duygusal koçaklamadır. Yapıtta Osman adındaki genç bir yeniçerinin savaş sırasındaki yiğitliği ve ölümü anlatılmaktadır.

Türk edebiyatında destan, efsaneden sonra ortaya çıkmış bir edebî türdür. Türk milletinin bir bütün olarak zamanımıza ulaşmış büyük destanları olmasa da yabancı kaynaklarda yer alan bazı parçaları mevcuttur. Türk destanlarına ait çeşitli parçalar Çin, Fars, Moğol ve Arap kaynaklarında bulunmaktadır. Bilinen Türk destanları arasında en eskisi Yaratılış Destanı’dır. Bu destan, Altay Türkleri arasında anlatılagelmiştir. Rus Türkolog Vasili Radlof tarafından saptanıp yazıya geçirilmiştir. İslâmiyet'ten önceki döneme ait en eski destanlar Saka Türkleri'ne aittir. Bu destan zinciri içinde Alp Er Tunga ve Şu Destanı parçaları bulunur. Bunlar Kaşgarlı Mahmut'un Divân-ı Lügati't-Türk adlı eserinde yer almaktadır.

Türk edebiyatında masal, sözlü edebiyat geleneğinin eski ve en önemli ürünlerinden biridir. 19. yüzyıldan itibaren yazıya geçirilmiştir. "Masal" sözcüğü Arapça "mesel" kelimesinden Türkçeye geçmiştir. Türk masalları ile ilgili en eski eser M. Digéon'un Nouveaux Turc et Arabes (1781) aittir. Bu eserde bulunan beş metinden üçü Türk masalı olup bunlar, Halil, Derviş ve Şirvanlı Tüccar'dır.

<span class="mw-page-title-main">Azerbaycan folkloru</span>

Azerbaycan folkloru, Azerbaycan halkının yüzyıllar boyunca gelişen halk geleneğidir. Azerbaycan folkloru, geniş bir anlatı koleksiyonunda ve üstü kapalı olarak vazo boyama ve adak hediyeleri gibi temsili sanatlarda somutlaşmıştır.

Er Töstik, Vasili Radlov'un 1885'te kaydettiği Kırgızca versiyonuyla en iyi bilinen Orta Asya sözlü destanıdır. Kırgız dilindeki oluşumlarında sıklıkla Manas Destanı'na dahil edilir. Sibirya'nın Tümen bölgesindeki Kazaklar ve Tatarlar da dahil olmak üzere diğer dillerde ve kültürlerde de mevcuttur. Kaydedilen versiyonlar 19. yüzyılın ortalarından beri ortaya çıkıyor. Radlov'un versiyonunun yanı sıra 1965'te Pertev Naili Boratav'ın Fransızca çevirisi de yayınlandı; bu versiyon destanın manasçı Sayakbay Karalaev tarafından icra edilmesine dayanıyordu.