İçeriğe atla

Köşk Höyük

Köşk Höyük'ün 2012 yılında çekilmiş fotoğrafı
Arkeolojik Höyük
Adı:Köşk Höyük
il:Niğde
İlçe:Bor
Köy:Bahçeli
Türü:Höyük
Tahribat:
Tescil durumu:
Tescil No ve derece:
Tescil tarihi:
Araştırma yöntemi:Kazı

Köşk Höyüğü, Niğde il merkezine 17 km mesafede bulunan bir höyüktür. Höyük 80 metre çapında 15 metre yüksekliktedir.[1] Kazılarda ulaşılan buluntular Niğde Müzesinde sergilenmektedir. Müze'de diğer buluntular yanında MÖ 4883 yılına tarihlenen bir Kalkolitik ev modeli, birebir ölçülerde sergilenmektedir.[2]

Kazılar

İlk olarak 1961 yılında tespit edilen höyükte kazılar 1981 yılında, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi tarafında Prof. Dr. Uğur Silistreli başkanlığında başlanmış, 1992 yılına kadar sürdürülmüştür. Kazılara 1996 yılında aynı fakülteden Prof. Dr. Aliye Öztan başkanlığında yeniden başlanmıştır.[1]

Tabakalanma

Höyükte sürdürülen kazılarda iskanın Erken Neolitik Çağ, Geç Neolitik Çağ, Erken Kalkolitik Çağlarda sürdüğü saptanmıştır. Neolitik ve Kalkolitik yerleşmelerde üç yapı katı görülmüştür. Yukarıdan aşağıya I. yapı katı Kalkolitik, II. yapı katı Geç Neolitik, III. yapı katı ise Erken Neolitik evresine tarihlenmiştir. Höyüğün güney yamacında bulunan bir havuz, Roma Dönemi yerleşimin göstermektedir.[1]

Buluntular

I. yapı katı

I. yapı katı duvarları iyi korunmamakla birlikte taş temeller üzerinde kerpiç duvarlar olduğu anlaşılmaktadır. Bu yapı katında üç fırın bulunmuştur. Fırınların yanında iyi sıvanmış yuvarlak ambarlar yapılmıştır. Öğütme taşları, dibekler, havan ve havanelleri ile toprak kaplar, bu alandaki diğer buluntulardır. Oldukça geniş olan bu mekanın ağaç dikmelere dayanan bir tavanla örtüldüğü anlaşılmaktadır. Ayrıca bir erzak küpünün yanında iki tanrıça heykelciği ile stilize boğa boynuzu şeklinde iki parça bulunmaktadır. Tüm bu buluntulardan mekanın bir kutsal mekan olduğu düşünülmektedir. Tanrıça heykelciklerinin I. ve II. yapı katlarında bulunan örneklerinden daha stilize modeller olduğu belirtilmektedir.[3]

III. yapı katı

Höyüğün III. yapı katında mimari taş temeller üzerine kerpiç duvarlı ve dörtgen planlıdır. Yapıların taban ve duvarlarının özenli bir biçimde sıvandığı görülmüştür. İki odalı bir evde erzak küplerinin konulduğu ayrı bir kiler bulunmuştur.[1]

Yine III. tabakada bulunan çanak çömlek üzerinde insan, hayvan ve geometrik kabartmalar görülmektedir. İnsan figürlerinde ana tanrıçalar ve erkekler betimlenmiştir. Öte yandan İnek; boğa; eşek; keçi; koç; kaplumbağa; antilop; kuş gibi çeşitli hayvan kabartmaları da vardır. III. tabaka çanak çömleğinin bu bezeme çeşitliliği, bu iskandaki insanların günlük yaşamları, inançları ve çevredeki fauna açısından çok geniş bilgi sunmaktadır. Çanak çömlek çeşitliliği oldukça fazladır, meyvelikler, dörtgen kutular, fincanlar, kaseler, uzun ve kısa yuvarlak karınlı çömlekler, küpler, kadın biçiminde çömlekler ele geçmiştir.[1]

Taş aletlerin ağırlık bir kısmı obsidiyenden yapılmıştır, çakmak taşı kullanımı seyrek görülmektedir. Yakındaki Melendiz Dağı'nın zengin obsidiyen kaynakları sunması göz önüne alınırsa bunu doğal karşılamak gerekir. Obsidiyen aletlerde özellikle hançer, bıçak, ok ve mızrak ucu gibi silahlar özenle işlenmiştir. Kemikten yapılma biz, iğne, hançer, tören baltası, mühürler ele geçmiştir.[1]

Gömüler ve insan buluntuları

Ölü gömme geleneği, ölülerini evlerin altına gömdüklerini göstermektedir. Çoğunlukla basitçe gömülmelerine rağmen küpler içinde ya da taş sandukalarla gömülmüş gömülere de rastlanmaktadır. II. tabakada olduğu gibi III. tabaka yerleşiminde de ata kültü olduğu, boyalı bir kafatası buluntusundan anlaşılmaktadır. Kuruyan kafatasının kil ya da alçı ile sıvandığı ve göz çukurlarına siyah taşlar yerleştirildiği görülmektedir. Bir çocuk kafatasında da aynı işlemlerin uygulandığı belirtilmektedir.[1]

Ölüler kişisel eşyaları, içine yiyecek ve içecek konan kaplarla birlikte gömülmektedir.[1]

Höyükte 2008 yılına kadar yapılan kazılarda Erken Neolitik yerleşim tabakalarında 19 insan kafatası bulunmuştur. Bunlardan bir tanesi bir çocuğa ait olup diğerleri kadın ve erkek kafataslarıdır. Bu kafatasları kille sıvandıktan, yine kilden boyun yapıldıktan sonra hasıra sarılarak yerleşme içindeki belli bir odaya konulmuş halde bulunmuştur. Başsız ya da başlı gömütlerin tümü evlerin tabanın altına gömülüdür. On üç kafatasında kil, yüz hatlarını verecek şekilde işlenmiş ve yüzün tümü kırmızıya boyanmıştır. Diğer altı kafatasında benzer işlemler yapılmamıştır.[4]

Bu ölü gömme geleneğinin yerleşmenin sadece Neolitik evrelerinde uygulandığı, Kalkolitik evrede tümüyle terk edildiği görülmektedir.[4]

Neolitik evrede ölü gömme geleneğinin şu şekilde olduğu düşünülmektedir. Önce ölü evin tabanında açılan bir mezara hocker durumunda (dizler göğüse çekilmiş vaziyette) gömülmektedir. Tüm etlerin çürümesi, sadece iskeletin kalmasını sağlayacak kadar bir süre geçtikten sonra, mezarın sadece baş kısmı açılmakta, kafatası, alt çene kemiği ve en üstteki iki omur dikkatlice çıkarılmaktadır. Daha sonra yukarıda belirtilen kille sıvama uygulaması yapılmaktadır.[4]

Roma havuzu

Höyüğün güney yamacında bulunan mermer havuz 2,5 metre derinlikte olup 23 x 66 metre boyutlarındadır.[5] Havuz, suyunu höyükten çıkan bir kaynaktan almaktadır.[6]

Değerlendirme

Yerleşmenin yakınındaki Melendiz Dağı, zengin obsidiyen kaynakları vermektedir. Bu sayede hem Neolitik, hem de Kalkolitik yerleşmeler boyunca höyüğün obsidiyen üretiminde ve ticaretinde önemli bir merkez olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan Ana tanrıça kültü, boğa kültü, tek ve çok renkli çanak çömlek ilişkileri, yerleşimin Çatalhöyük, Canhasan ve Hacılar Höyük benzerlikler gösterdiği, dolayısıyla kültürel bir ilişki içinde olduğunu göstermektedir.[1] Yerleşmenin II. ve III. yapı katlarında görüldüğü üzere, tek renkli seramikler yanında renkli seramikler, bu kültürel bağları göstermektedir. Tüm bu buluntulara göre Köşk Höyük'ün, Çatal Höyük Erken Neolitik'in geç evresi, Çatal Höyük Batı, Canhasan ve Hacılar Erken Kalkolitik dönem kültürleriyle paralellik gösterdiği belirtilmektedir.[7]

Dış bağlantılar

Kaynakça

  1. ^ a b c d e f g h i "TAY – Yerleşme Dönem Ayrıntıları". 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Şubat 2012. 
  2. ^ Arkeolojiturk.com[]
  3. ^ Uğur Silistreli, 1989 Köşk Höyük Kazısı XII. Kazı Sonuçları Toplantısı Sh.: 95, 96
  4. ^ a b c Prof. Dr. Metin Özbek, Köşk Höyük (Niğde) Neolitik Köyünde Kil Sıvalı İnsan Başları Hacettepe Üniversitesi Edebiye Fakültesi Dergisi 25 Kasım 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  5. ^ "Bahçeli Antik Roma Havuzunun Mühendislik Özellikleri". 9 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Şubat 2012. 
  6. ^ Uğur Silistreli, Pınarbaşı ve Köşk Höyükleri V. Kazı Sonuçları Toplantısı Sh.: 83
  7. ^ Uğur Silistreli, 1989 Köşk Höyük Kazısı XII. Kazı Sonuçları Toplantısı Sh.: 99

İlgili Araştırma Makaleleri

Bakır Taş Çağı, MÖ 5000-3000 yılları arasını kapsayan tarih öncesi dönemdir. Bakır Çağı'nın bir diğer adı Maden Taş Çağı'dır. Taş aletler yanında bakırın da kullanılmaya başlamasından dolayı Kalkolitik Çağ olarak adlandırılan bu dönem, Geç Neolitik Çağ'ın devamıdır. Bu çağda da, Neolitik Çağ'da olduğu gibi, bölgesel farklılıklar bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Yeşilova Höyüğü</span> İzmir, Türkiyede arkeolojik sit

Yeşilova Höyüğü İzmir'in en eski yerleşim birimidir. Bornova ilçesinin Karacaoğlan mahallesinde, Manda çayı kıyısında bulunan bir höyüktür. Yer olarak Işıkkent Eğitim Kampüsü'nün doğusuna, Bornova Anadolu Lisesi'nin güneybatısına düşmektedir. Yerleşim olduğu dönemlerde İzmir Körfezi iki kilometre daha içerideydi, bölge bugünkünden daha sulaktı ve daha zengin bir flora ile faunaya sahipti. Bornova Ovası'nın orta kesimindeki Yeşilova Höyüğü, Yassıtepe Höyüğü ve İpeklikuyu Höyüğü, günümüz İzmir'inde ilk düzenli yerleşimlerin olduğu noktalardır. Diğer yandan alan olarak bakıldığında Batı Anadolu'daki en büyük yerleşimdir. Günümüzde, Bornova Ovası yüzeyinin 4-5 metre altında kalmış durumdadır.

Bademağacı Höyüğü, Antalya'nın merkez ilçenin 2,5 km kuzeydoğusunda, Çubuk Geçidi'nin 5 km kuzeyinde yer alan arkeolojik bir yerleşimdir. Höyüğün eski adı Kızılkaya'dır. Yerleşim alanı 210 metreye 120 metredir. Tepenin yüksekliği 7 metredir.

Pınarbaşı Höyüğü, Niğde ilinin Bor ilçesinin 3 km. kuzeybatısında bulunan 100 metre çapında, 8 metre yükseklikte bir höyüktür. Höyüğün bulunduğu tepenin kuzeybatı noktasında güçlü akışlı bir pınar bulunmaktadır. Höyük adını bu pınardan almıştır.

Değirmentepe Höyüğü, Malatya ilinin 24 km. kuzeydoğusunda Karakaya Barajı Gölü suları altında kalmış olan bir höyüktür.

Türbe Höyük, Siirt il merkezinin 27 km. güneybatısında yer alan bir höyüktür. Botan Çayı'nın Dicle'ye katıldığı bölgenin yaklaşık 6 km. kuzeyinde, Botan Vadisi'nde, dere kıyısındadır. Boyutları yaklaşık 100 x 40 metredir.

Kuruçay Höyüğü, Burdur'un 15 km. batısında, Kuruçay köyünün 1,5 km. güneybatısında yer alan bir höyüktür. Höyük, Burdur Gölü'ne bakan bir tepe üzerinde yer alıp üç yanı derin dere yataklarıyla çevrilidir. Buradaki arkeolojik yerleşim 90 x 60 metre boyutlarında ve 8 metre yüksekliktedir. Höyüğün en üst noktası Burdur Gölü'nden 110 metre yüksekliktedir.

<span class="mw-page-title-main">Halaf kültürü</span>

Halaf Kültürü, Kuzey Mezopotamya'nın Çanak Çömlekli Neolitik Çağ'ında, Tell Halaf'da kesintisiz olarak gelişen bir tarihöncesi kültürdür. Tell Halaf yerleşimi, MÖ 6.000 civarı ile MÖ 5.400 arasında Halaf Dönemi olarak adlandırılan bir dönem boyunca gelişmiştir. Halaf Kültürü'nü yine aynı bölgede Obeyd Kültürü izlemiştir. Halaf Kültürü adını, günümüzde Türkiye – Suriye sınırının hemen güneyinde yer alan ve Erken Kalkolitik Çağ'a tarihlenen Tell Halaf yerleşiminden almaktadır. Halaf Kültürü'nün Samarra ve Hassuna kültürlerinden kaynaklanmadığı ama onlardan etkilendiği görüşü hakimdir.

Çavi Tarlası, Şanlıurfa ili Siverek ilçesine bağlı Nusaybin yerleşmesinin 500 metre kuzeydoğusunda yer alan bir höyüktür. Bölgedeki en yakın höyük olan Hassek Höyük'ün 4,5 km. doğusundadır. Höyük çevresinde çok sayıda su kaynağı olmasına bağlı olarak "su kaynağı tarlası" gibi bir anlama gelen Çavi Tarlası olarak adlandırılmış olan yükselti 140 x 120 metre boyutlarındadır.

Akarçay Tepe Höyük ya da Akarçay Höyük, Şanlıurfa il merkezinin batısında, Birecik ilçesinin 15 km. güneyinde bulunan bir höyüktür. Yaklaşık 350 x 150 metre büyüklüğündeki höyük 6 metre yüksekliktedir. Çanak çömlek yayılımına göre yerleşmenin 2,9 hektarlık bir alana yayıldığı belirtilmektedir.

Tepecik - Çiftlik Höyüğü, Niğde İl merkezinin kuzeybatısında Çiftlik İlçesi'nin 1 km doğusunda, Melendiz Dağları'nın hemen doğusundaki küçük bir vadi içinde yer alan bir höyüktür. Tepe, 200 metre çapında 4-5 metre yüksekliğindedir. İçinde bulunduğu ova, bir yandan su kaynakları zengin ve verimli topraklar sunarken, diğer yandan yakındaki obsidiyen kaynakları höyük açısından uygun bir çevre sağlamaktadır. Höyüğün bulunduğu ova, Mio-Pliosen ile Pleistosen devrelerde oluşmuş bir krater ovasıdır. Krater, Pleistosen dönemde bir göl halindeydi ve Holosen başlarından itibaren dolmayı sürdürerek bir ova haline geldi. Yerleşmenin başladığı MÖ 6. – 7. binyıllarda kısmen göldü ve yerleşme bir göl kenarında ya da yakınında yer alıyordu.

<span class="mw-page-title-main">Hacılar Höyük</span>

Hacılar Höyük, Burdur İl merkezinin 26–27 km güneybatısında yer alan bir höyüktür. Toroslar'ın kuzeye uzanan sırtları arasında oluşmuş bir vadide bulunmakta olup batısında Koca Çay akmaktadır.

Fikirtepe Höyüğü, İstanbul İli'nin Anadolu yakasında, Kadıköy İlçe merkezinin birkaç kilometre doğusunda, Fikirtepe Tepesi'nin doğu kenarında yer alan bir düz yerleşmedir. Denizden 26 metre yükseklikteki yayvan bir tepenin güney-güneydoğu kesiminde, Kalamış Koyu'nda Marmara Denizi'ne dökülen Kurbağalıdere'ye doğru uzanan yamaçta bulunmaktaydı. Günümüz yerleşiminin altında kalmış ve tümüyle tahrip olmuştur. Yerleşmenin Kalamış Koyu'na mesafesi 1.300 metre, Kadıköy Koyuna ise 2 km.dir. eski çağlarda çevrenin ormanlık olduğu, bu yüzden balıkçılık, avcılık ve sınırlı ölçüde de olsa tarım olanaklarına sahip olduğu düşünülmektedir.

Gülağaçlı Höyüğü, Aksaray İl merkezinin doğusunda, Melendiz Çayı üzerindeki Mamasın Barajı Gölü kıyısında bulunan bir höyüktür. Tepenin diğer adı Porsuklu Tepedir. Günümüzde baraj gölü üzerine uzanan bir yarımada şeklinde olup suların yüksek olduğu yıllarda ada haline gelmektedir. Barajdan önce Melendiz Çayı ve Karasu Çayı, tepenin güneydoğu yamaç açığında birleşmekteydi.

Dündartepe Höyüğü, Samsun İl merkezinin 3 km. güneydoğusunda yer alan, günümüzde kentin yapı dokusu içinde kalan bir höyüktür. Dündartepe ya da Öksürük Tepe olarak geçen höyük Mert Deresi kıyısında, verimli topraklar arasındadır. Tepe, 220 x 200 metre boyutlarında olup yüksekliği 15 metredir.

Karaoğlan Höyüğü, Ankara İl merkezinin 25 km. güneyinde, Mogan Gölü'nün güneydoğu ucunda yer alan bir höyüktür. Bulunduğu bölge Ankara bölgesinden güneydoğu ve güneybatı yönlerine uzanan ana ticaret yollarının kavşağı durumundaydı. Tepe, 260 x 180 metre boyutlarında ve 18-20 metre yüksekliğindedir. Höyük Ankara – Konya kara yolu üzerindedir.

Fatmalı Kalecik Höyüğü, Keban Baraj Gölü altında kalmadan önce, Elazığ İl merkezinin yaklaşık 32 km. kuzeybatısında Fatmalı Köyü'nün 4 km. güney-güneydoğusunda bulunan bir höyüktür. Tepenin 60 metre çapında ve 2 metre yükseklikte olduğu belirtilmektedir.

Musular, Aksaray İli, Aksaray İlçesi, Kızılkaya Köyü'nün yaklaşık 1 km. güneyinde, Musular Mekii'nde yer alan bir düz yerleşmedir. Hasan Dağı ve Melendiz Dağı'nın kuzeyine düşen volkanik bir arazide Ihlara Vadisi'nin verimli ovasında, Melendiz Çayı'nın batı kıyısındadır. Aşıklı Höyük'ün 300-400 metre batısında yer almaktadır.

Karaağaçtepe Höyüğü, Çanakkale il merkezinin güneybatısında, Seddülbahir Köyü'nün yaklaşık olarak 3 km. kuzey-kuzeydoğusunda, Morto Koyu'ndan 1 km. mesafede, Kirte Deresi'nin sağ tarafında yer alan bir höyüktür. Bazı kaynaklarda, Heinrich Schliemann tarafından bu şekilde tanımlanmış olmasına dayanılarak Protesilaos Tümülüsü olarak da görülmektedir. Tepe, 100 metre çapında olup 8 metre yüksekliktedir. Günümüzde sahilden 1 km. kadar içeride olan Höyük'ün iskan edildiği dönemde deniz kenarında olduğu belirtilmektedir.

Uğurlu / Zeytinli, Çanakkale İli'ne bağlı Gökçeada'nın batı tarafında, Uğurlu Köyü'nün 900 metre doğu-kuzeydoğusunda yer alan bir höyüktür. Uğurlu Limanı'ndan yaklaşık olarak 1.400 metre, Ada'nın merkezine 23–24 km. uzaklıktadır. Bölge yerel olarak Zeytinli Mevkii olarak bilinmektedir. Yerleşme İsa Tepe'sinin doğu yamacında, bir yamaç yerleşmesi görünümündedir. Çanak çömlek buluntularına bakılarak 300 x 100 metrelik bir alana yayılmış olduğu söylenmektedir. Neolitik Çağ'a tarihlenen çanak çömlek buluntuları ise 100 x 100 metrelik bir alanda görülmektedir. Uğurlu / Zeytinli, şimdilik Doğu Ege Adaları'daki en eski yerleşmedir. Neolitikleşmenin Avrupa'ya aktarımından çok önemli bir konum göstermektedir. En erken yerleşimin Anadolu'dan gelen göçle MÖ 6.500 yıllarında başladığı anlaşılmaktadır. Bu yerleşim MÖ 5.000 dolaylarında Anadolu'dan bağımsız şekilde gelişen bir kültür olarak karşımıza çıkmaktadır.