İçeriğe atla

Juliusz Słowacki

Juliusz Słowacki
Słowacki'nin imzası

Juliusz Słowacki (1809-1849), günümüz Ukrayna topraklarına bulunan Krzemieniec'de doğdu. Babası Euzebiusz Słowacki, o yıllarda Wołyn'da edebiyat profesörlüğü yapıyordu. Ardından Vilnius Üniversitesine geçen Euzebiusz Słowacki, ailesiyle birlikte Vilnius'a taşındı. Ancak Juliusz Słowacki beş yaşındayken babası tüberkülozdan dolayı öldü. Kocasının erken ölümünden sonra, Salomea'ye miras kaldı ve oğluyla birlikte Krzemieniec'e geri döndü. Oldukça güzel olan Salomea, 1818'de, üst düzey seçkinler arasındaki sayısız temas sayesinde Vilnius Üniversitesinden bir tıp profesörü ve Litvanya'nın elitlerinden olan August Bécu ile yeniden evlendi. Profesör August Bécu, Juliusz'un sanata olan eğilimini fark etmişti. Annesi ise sanatla ilgilenmesini istemiyordu. Ancak hiçbir zaman üzerinden atamayacağı içe dönük (ve bu nedenle hayatı boyunca hep yalnız kalacaktır) ve melankolik ruha sahip olan Juliusz Słowacki, sürekli Fransız ve İngiliz edebiyatıyla ilgileniyordu.[1]

Hayatı

Juliusz Słowacki ölüm döşeğinde
Słowacki'nin Montmartre mezarlığındaki mezarı (2006)
Juliusz Słowacki'nin kalıntılarının 1927'de Polonya'ya getirildiği an

Üniversite hayatı

Juliusz Słowacki, Vilnius'ta hukuk okuduğu sürede dönemin entelektüel seçkinleriyle yoğun bir temasta bulundu. Bunların arasında Litvanya'dan sınır dışı edilmeden önce Adam Mickiewicz'de vardı. Öğrenim döneminde Üniversitedeki profesörlerden birisinin kızı olan Ludwika Śniadecka adlı bir kadına karşılıksız aşk hissetti (Ludwika Śniadecka'nın ikinci eşi olan yazar Czajkowski, ilerleyen zamanlarda İstanbul'a kaçmış ve burada Mehmed Sadık Paşa adını almıştı. Burada diplomatlık yapan Sadık Paşa, Kırım Savaşı için Osmanlı'da Polonya Lejyonunu kuran isimler arasındadır). Özellikle bu olay onu içine kapanık hale getirdi. Ludwika Śniadecka aşkının dışında yakın arkadaşı Ludwik Spitznagel'in intiharı Juliusz Słowacki'yi oldukça etkiledi. Słowacki ile Spitznagel'i birleştiren en önemli unsur "dünyaya karşı romantik bir tiksinme duygusu"ydu. Bu iki olay ilerleyen zamanlarda (özellikle Düşünce Saati ve Otobiyografik Şiir adlı eserlerinde) Słowacki'nin esin kaynağı oldu. Słowacki'nin başka esin kaynağı Polonya'nın en önemli şairler arasında olan Mickiewicz'le olan rekabetiydi. Genç yaşta hukuk diplomasını alan Juliusz Słowacki, mezun olduktan birkaç ay sonra annesiyle birlikte kaldığı Krzemieniec'e gitti.

Üniversite sonrası

1829 Şubatının ortalarında Varşova'ya gitmek üzere Krzemieniec'ten ayrıldı. Varşova'da 1829-1830 tarihleri arasında annesinin zoruyla 30 Mart'ta Devlet Gelir ve Hazine Komisyonu'nda stajyer olarak çalışan Juliusz Słowacki, işinden zevk almıyordu. Yaşadığı bunalımı George Gordon Byron ve Shakespeare eserleriyle atlatmaya çalıştı. Bu dönemde anonim bir şiirsel roman olan Hugo ile çıkış yaptı. Juliusz Słowacki, Töton Şövalyelerini anlatan Hugo adlı şiirinde George Gordon Byron ve Shakespeare'den olduğu kadar Mickiewicz'in Konrad Wallenrod'dan oldukça etkilenmiştir. Dönemin eleştirmenleri, bu nedenle Juliusz Słowacki'yi eleştirdi. Ama bu eleştiriler, Słowacki'yi durdurmadı. Kasım Ayaklanması'nın patlak vermesinden sonra, 9 Ocak 1831'de silahla hizmet edemeyen şair, Prens Adam Czartoryski'nin devrimci Diplomatik Bürosu'nda çalışmaya başladı. XVI. Gregorius'un ayaklanmasına kızarak 8 Mart'ta Varşova'dan ayrıldı ve Wrocław üzerinden Dresden'e gitti. 25 Temmuz akşamı, isyancı Ulusal Hükûmet tarafından görevlendirilen Diplomatik Bürosu, Paris ve Londra'daki Polonyalı temsilcilere birlikte acil olarak ulaştırılması gereken mektuplarla yola çıktı. Słowacki; Leipzig, Weimar, Eisenach, Fulda, Frankfurt, Mainz, Metz ve Verdun'dan geçerek 31 Temmuz öğlen Paris'e ulaştı. Ertesi gün Calais'den özel olarak kiralanmış bir gemiyle Dover'a geçti ve 3 Ağustos'ta Londra'ya ulaştı.

Göç dönemi

Słowacki, Londra'da Eylül ayına kadar ikamet etti. Şair, Dale Boğazı'ndan geçerek Fransa'ya taşındı. Słowacki'nin Şiiri'nin (1832) iki cildi Paris'te yayınlandı. Göç döneminde Jan Bielecki, Maria Stuart ve Zmija adlı eserleri kaleme aldı.

1832'nin sonunda Słowacki, İsviçre'ye gitmeye karar verdi. Bunun nedeni, Paris'te çok kötü tecrübeler yaşadı. Polonyalı göçmenler arasındaki ilişkilerde cesareti kırılan Słowacki'ye asıl darbe Paris'te Adam Mickiewicz'in 1832 yılının Ağustos ayında yayınladığı Dziady'ın üçüncü bölümünde Doktor karakteriyle simgelenen Bécu (Słowacki'nin üvey babası) çok olumsuz bir karakter olarak sunuldu. 26 Aralık 1832 tarihinde Paris'i bırakıp Cenevre Gölü eteklerine yerleşti. Bu dönemde kendisini yazmaya, kütüphanelerde uzun süre kalmaya, gölde tekne gezilerine ve çok sayıda sosyal toplantıya adadı. O sırada Şiir'in üçüncü cildini yayınladı (1833).

1834 yılında Słowacki, Polonya Wodziński ailesi ile birlikte, uzun yolculuğa çıktı. Cenevre Gölü'nden tekneyle, Rhône Nehri'nden Rhône-Alpes'e ulaştılar. Słowacki ve Wodziński ailesi ile birlikte Spiez'de bulunan dağları katırla tırmandı ve ardından tekneyle Giessbach, Thun ve Brienz gölleri gezdi. Oradan, yine dağlardan, Grindelwald ve Reuss Nehri üzerindeki ünlü Teufelsbrücke ile Gothard Masifi üzerinden William Tell şapeli ile Lucerne Gölü'ne ulaştılar. Geri dönüş yolunda Luzern ve Bern üzerinden Cenevre'ye geçtiler. Bu gezi birçok şiirle sonuçlandı ve aynı zamanda bir aşk şiirinin arka planı oldu.

Şubat 1836'da Słowacki İsviçre'den ayrıldı. Cenevre'den Marsilya'ya, oradan vapurla Livorno'ya, oradan posta arabası ile Civitavecchia üzerinden Roma'ya gitti. Orada, Słowacki'nin çalışmalarının ilk keskin eleştirmeni olan Zygmunt Krasiński ile bir arkadaşlık kurdu. Üç ay sonra Napoli'ye oradan da Sorrento'ya gitti.

Ağustos 1836'dan Haziran 1837'ye kadar Yunanistan, Mısır, Filistin ve Suriye'yi gezdi. Sonra Floransa'ya gelerek Józef Bonaparte'ın kızı Prenses Karolina ile arkadaş oldu

Sonunda Paris'e yerleşti. Orada ilham perisi haline gelen Joanna Bobrowa ile tanıştı. Haziran 1842 yılında Mickiewicz'in de dahil olduğu Tanrı'nın Davası Çemberi adlı tarikata üye oldu. 1848'de Słowacki, tüberküloz hastalığına yakalanmış olmasına rağmen, 1848 Büyük Polonya Ayaklanmasına katılmak için Polonya'ya gitti. Bu ziyarette Słowacki, Wroclaw'a giderek annesini son kez görme şansını elde etti.

Hiç evlenmedi ve sürekli kirada yaşadı. Annesinin gönderdiği parayı Paris borsasına yatırım yaparak ustaca kullandı. Bu, finansal bağımsızlık kazanmasına ve kendi eserlerini yayınlamasına izin verdi.

Cenaze

1829-1831 yıllarında Słowacki'nin Varşova'da kaldığı yer
Elektoralna'da Słowacki'nin kiralık olarak kaldığı evin bulunduğu yerdeki anıt taş
Słowacki'nin Floransa'daki ikamet yerine Słowacki'nin anısına koyulan plaket

Juliusz Słowacki, 3 Nisan 1849'da Rue de Ponthieu No. 34'te (eski adı 30 numara) bulunan bir apartman dairesinde tüberkülozdan öldü.[2] Paris'te bulunan Montparnasse Mezarlığı'nda toprağa verildi. Şairin küllerini ülkeye getirme fikri 20. yüzyılın ilk yıllarında gündeme geldi ve nihayet Słowacki'nin doğumunun yüzüncü yılında 1909'da külleri, Kraków'da bulunan Wawel Katedrali'nin bodrum katına yerleştirilmesine karar verildi. Juliusz Słowacki'nin cesedini Polonya'ya getirecek komitenin başkanı Prof. Dr. Józef Kallenbach'dı.[3] Uygun yurttaşlık komitesi, cesedin mezardan çıkarılması ve taşınması için fonlar topladı ve Mart 1909'un sonunda Fransa'dan onay aldı. Ancak Kraków piskoposu, Słowacki'nin küllerinin Wawel'e gömülmesine izin vermedi. Kamuoyunun baskısına rağmen, fikrini değiştirmedi, bu da planların iptal edilmesine neden oldu. 14 Haziran 1927'de, Mareşal Józef Piłsudski'nin emri üzerine, Słowacki'nin kalıntıları mezardan çıkarıldı ve Wawel'de saklanmak üzere Polonya'ya nakledildi.[4][5] Şairin küllerinin bulunduğu tabut, Czesław Petelenz komutasındaki ORP Wilia nakliye gemisiyle Gdańsk'tan Vistül Nehri'ne gelerek Polonya'ya getirildi.[6] Gemi Varşova'ya ulaşmadan önce Grudziądz, Toruń, Włocławek, Płock ve Modlin limanlarında durdu. 26 Haziran'da gemi, Varşova'daki marinaya ulaştı. Ardından tabut, cenaze alayıyla başkentin sokaklarından St. John Katedrali'ne götürüldü. Ertesi gün Słowacki'nin tabutu, Ana Tren İstasyonu'na götürüldü ve trenle Kraków'a hareket etti. 28 Haziran'da Wawel Kalesi'nin avlusunda bir cenaze töreni düzenlendi.[7] Ardından Józef Piłsudski şu sözleri söyledi: Polonya Cumhuriyeti Hükûmeti adına Juliusz Słowacki'nin tabutunu krallara eşit olduğu için kraliyet mezarlığına götürmenizi tavsiye ederim. Külleri Adam Mickiewicz yanında Wawel Katedraline yerleştirildi. Słowacki, Józef Piłsudski'nin en sevdiği şairdi. Şairin arkadaşı Fransız sanatçı Charles Pétiniaud-Dubos tarafından tasarlanan mezarı daha sonrasında restore edilmiştir. Słowacki'nin mezarı Montparnasse Mezarlığı'nda hala görülebilir.

Edebiyat hayatı

Słowacki sadece 39 yıl yaşamasına rağmen, edebi üretimi bol ve çeşitliydi; şair geride 13 oyun, 20'ye yakın şiir, yüzlerce şiir, mektup ve bir roman bıraktı. Ayrıca, Genesis Felsefesi adını verdiği tutarlı bir felsefi sistem yarattı. Słowacki'nin edebi mirası tematik olarak zengin olduğundan, çalışmaları dört döneme ayrılabilir.

Słowacki'nin eserlerindeki felsefi ve estetik değişiklikler, şairin evinde hüküm süren klasikçi edebiyatın hayranlığından etkilenmiştir. Słowacki'nin çalışmalarına klasik olarak başladığına George Gordon Byron veya Percy Bysshe Shelley gibi romantiklerden değil, Voltaire'den etkilenmiştir. Bu dönemde genç şair, Voltaire'in Muhammed adlı eserini tercüme etmeye çalıştı. Litvanya kralı Mindaugas'ın babasının yazdığı trajediden ilham alarak Mindov üzerinde çalışmaya başladı.

Słowacki'nin bu ilk dönemdeki çalışmaları Aydınlanma deizmine, dini şüpheciliğe ve kinizm dayanıyordu. Ayrıca Francis Bacon, Descartes, Spinoza, Machiavelli ve Innocent Gentillet gibi yazarların düşüncelerinden de yararlandı. O dönemdeki (Maria Stuart da dahil olmak üzere) eserlerinin ana konusu, fanatizm maskesi ve iktidar savaşı için bir bahane olarak gördüğü din savaşlarıydı. Słowacki'nin merak ettiği soru "Tanrı'nın olmadığı biliniyorsa, din ve inanç için savaşma istekliliği nereden gelir?"di. Bu çalışmaların merkezinde, kötülüğe duyulan hayranlık vardı ve zamanla Słowacki yönünü romantizme çevirmeye başladı.[8]

Słowacki'nin ilk şiirleri, Alphonse de Lamartine, Thomas Moore ve Edmund Spenser'ın bestelerinin çevirisi şeklindeydi. 1825 civarında daha ciddi edebi girişimlerde bulundu; 1830'da "Hugo" ile anonim olarak edebiyat dünyasına giriş yaptı. 1832'de "Şiir" in birinci ve ikinci cildini yayınladı (üçüncüsü 1833'te yayınlandı). Ancak romantik doğaya sahip erken şiir romanları (Zmija, Jan Bielecki, Mnich ve Maria Stuart) Paris'te bulunan Polonyalı göçmenlerin ilgisini çekmedi. Nitekim sonraki yıllarda Słowacki, erken dönem çalışmalarının kötü olduğunu 20 Ekim 1835'te annesine yazdığı bir mektupta belirtmiştir.[9]

Słowacki, Mickiewicz'in Konrad Wallenrod eserini okumasıyla Słowacki'nin ikinci dönemini başlatan faktör olarak kabul edilir. Bundan sonra Słowacki eserlerinde Voltaire'in kullandığı kalıplarını kaldırdı ve bunun yerine Shakespeare'in kalıplarından yararlanmaya başladı. Kısa süre sonra İsviçre'de (1835-36) şiirini ve "Rozowanie", "Roma" ve "Vicdan" şiirlerini kaleme aldı. Słowacki'nin çalışmaları, seyahatlerinden büyük ölçüde etkilendi İtalya, Yunanistan, Mısır, Filistin ve Lübnan'a (özellikle Anhelli adlı eseri). Floransa'da kaldığı süre boyunca (1837/1838) eserleri üzerinde yoğun bir şekilde çalışmaya başladı. Daha sonra Hastalıklıların babası (1839) ve Wenceslaus adlı eserleri kaleme aldı. Aralık 1838'de Paris'e döndü.

1930'ların sonunda, Zygmunt Krasiński'ye yazdığı bir mektupta Słowacki, Ludovico Ariosto gibi trajediye veya dramatik ruha sahip 6 büyük bir şiir yazacağını duyurdu.[10] Polonya devletinin muhteşem başlangıcını sunan, Slavların pagan zamanlarının geleneklerine, efsanelerine ve tarihine atıfta bulunan bir tür edebi tarih olması amaçlanmıştır. Ancak proje sadece kısmen uygulandı; iki romantik trajedi ortaya çıktı Balladyna (1839) ve Lilla Weneda (1840).

1844'te felsefe üzerine yazılarını şiirsel düzyazıyla yazmaya başladı: Ruhtan Yaratılış. Böylece şairin eserinde Yaratılış felsefesi üzerine yoğun çalışma dönemi başladı. Słowacki, kendi felsefesini Samuel Zborowski ve Kral-Ruh adlı eserlerinde temellendirmiştir. Her iki eser de yazarın orijinal felsefi sistemine iki farklı perspektiften bakıyor: varoluşsal, insan bireyi ve tarihçilik.

Juliusz Słowacki'ye göre mutlak olanı bilmenin iki yolu vardır. Birincisi bilimsel bilgidir, ancak bu sadece kısmi ve zahmetli, uzun vadeli araştırmalar gerektiriyor; diğeri vahiydir ve evren hakkında anında bilgi sağladı. Bununla birlikte, vahiy yalnızca seçkin kişiler tarafından paylaşılır. Bu nedenle Słowacki, bu seçilmiş bireylerin (ilham alan şairlerin) ulusun geri kalanı için manevi bir rehber rolü üstlenmesi gerektiğine inanır.

Słowacki'nin dramaları; Kordian (1834), Balladyna (1834'te yazıldı ancak 1839'da yayınlandı), Horsztyński (1835), Lilla Weneda (1840), Mazepa (1839), Salomea'nın Gümüş Rüyası (1843), Peder Marek (1843), Fantazy'dir (1845-46). Słowacki'nin şiirleri Anhelli (1838), Beniowski (1841) ve Kral-Ruh'dır. Słowacki'nin şiirsel düzyazıları ise Ruhtan Yaratılış (1844). Słowacki, şiir yazım hayatında zirveye, felsefi sistemini yorumladığı şiir olan Kral-Ruh ile ulaşmıştır. Słowacki'nin şaşırtıcı bir şekilde yerine getirilmiş bir kehaneti, Felaketler Arasında şiiriydi, Tanrı 1848'de St. Papa John Paul II. Słowacki'nin Slav Papa adlı eserinde şaşırtıcı bir şekilde kehaneti gerçekleşti: II. Ioannes Paulus Papa oldu.

Genesis felsefesi

Słowacki'nin milenyumculuğu

Romantizm ve özellikle de Polonya Romantizmi, tarihin gizemli ve ruhani yönlerine olan ilgisiyle bilinmektedir. Bu Aydınlanma döneminin rasyonalite felsefesine bir tür tepkisiydi. Tasavvufun yanı sıra unutulmuş, eski felsefi ve dinî kavramlara yönelmek de popülerdi. Bu kavramlardan biri, erken Hristiyan Binyılcılık fikriydi. Okültizm, Spiritizm ve Budizm üzerinden düşüncelerini geliştiren Antoni Lange (Miranda ve Tahminler adlı eserleri) Genesis felsefesini eleştirdi ve geliştirdi. Hatta Lange, Polonya ulusunun kurtuluşunun Mickiewicz'in eserleriyle değil, Ruhun Kralı'nın içgörülü bir okumasıyla sağlandığını iddia etti. Wacław Rolicz-Lieder ve Bogusław Adamowicz gibi bu dönemin diğer şairleri de bu konuda benzer bir görüşe sahipti. Tadeusz Boy-Żeleński "Bu ülkeyi biliyor musunuz?" adlı eserinde Adam Mickiewicz'in Polonya eğitimi, çağdaş kültür ve okuma bilincindeki hala yüksek pozisyonda olmasını ve Słowacki'nin ihmal edilmesini eleştiriyordu.[11]

Kaynakça

  1. ^ "Arşivlenmiş kopya". 19 Eylül 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2021. 
  2. ^ "Arşivlenmiş kopya". 22 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2021. 
  3. ^ http://ebuw.uw.edu.pl/dlibra/docmetadata?id=211644 []
  4. ^ http://web.archive.org/web/20191229144414 []
  5. ^ http://archiwum.wiz.pl:80/1999/99113900[]
  6. ^ "Arşivlenmiş kopya". 16 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2021. 
  7. ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 27 Şubat 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 22 Mayıs 2021. 
  8. ^ http://openlibrary.org/b/OL3085073M/Juliusz_S%C5%82owacki_pyta_o_godzine%CC%A8 Openlibrary.org
  9. ^ http://culture.pl/pl/dzielo/jm-rymkiewicz-slowacki-encyklopedia 22 Mayıs 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Culture.pl
  10. ^ "Arşivlenmiş kopya". 8 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2021. 
  11. ^ "Arşivlenmiş kopya". 10 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mart 2022. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Aleksandr Puşkin</span> Rus yazar (1799-1837)

Aleksandr Puşkin, Rus şair ve yazardır. Rusya'nın "ulusal şair"i ve modern Rus edebiyatının kurucusu olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Frédéric Chopin</span> Polonyalı besteci ve piyanist (1810 – 1849)

Frédéric François Chopin, Polonyalı - Fransız piyanist ve besteci.

<span class="mw-page-title-main">Czesław Miłosz</span>

Czesław Miłosz Polonyalı şair ve deneme yazarı.

Henryk Siemiradzki Polonyalı Akademik ressam. Daha çok, Antik Yunan-Roma dünyansından ve İncil'den alınmış konuları tasvir ettiği resimleriyle tanınır.

<span class="mw-page-title-main">Adam Mickiewicz</span> Polonyalı şair

Adam Bernard Mickiewicz Polonya'nın önemli şairlerindendir.

<span class="mw-page-title-main">Ludwik Krzywicki</span>

Ludwik Krzywicki, Polonyalı antropolog, ekonomist ve sosyolog. Polonya'daki en erken sosyoloji şampiyonlarından biri,tarihsel materyalizm'e sosyolojik bir bakış açısından yaklaşmıştır. 1919 ve 1936 yılları arasında Varşova Üniversitesi'nde profesörlük yapmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Julia Hartwig</span>

Julia Hartwig, Polonyalı yazar, şair ve çevirmendir. Polonya'nın en önemli kadın şairlerinden biri olarak değerlendirildi.

Andrzej Skupiński, Tanınmış Polonyalı aktör, yazar, eğitimci ve çevirmendir.

<span class="mw-page-title-main">Bolesław Leśmian</span>

Bolesław Leśmian, Polonyalı bir şair, sanatçı ve Polonya şiirine Sembolizm ve Ekspresyonizmi tanıtan ilk şairlerden birisidir.Polonya Edebiyat Akademisi üyesiydi. Yaşamı boyunca büyük ölçüde marjinal bir figür olmasına rağmen, Leśmian şimdi Polonya'nın en büyük şairlerinden biri olarak kabul edilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Romantik dönem Polonya edebiyatı</span> Edebiyat Türü

Romantik dönem Polonya edebiyatı, 1822-1863 yılları arasında Polonya edebiyat tarihinde, Avrupa'daki geç romantizm eğilimine karşılık gelen dönemdir.

<span class="mw-page-title-main">Kırım Soneleri</span>

Kırım Soneleri, Adam Mickiewicz'in 1825 yaz ve sonbaharında Kırım Yarımadası'na yaptığı yolculuğu anlatan 18 soneden oluşan dizedir. Soneler 1825-1826 yıllarında yazılmış ve 1826'da Odessa Soneleri ile birlikte Moskova'da yayımlanmıştır. Soneler, Polonya edebiyatındaki ilk sonelerdir ve bu yapıttan sonra dönemin yazarlar arasında soneler serisini başlattı. Soneler, Johann Wolfgang von Goethe'nin West-östlicher Divan'ndan bir slogan içerir ve Kırım'daki seyahat arkadaşlarına ithaf edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Tanrı'nın Davası Çemberi</span>

Tanrı'nın Davası Çemberi, 1 Haziran 1842'de Andrzej Towiański'nin öncülüğünde Paris'te kurulan ve 1878'e kadar faaliyet gösteren ahlaki ve dini bir hareket. Towiański, işgal altında yaşayan Leh halkı için yeni bir dönemin geleceğine inanıyordu. Ona göre Tanrı'nın Krallığının yeryüzüne gelişinde Polonya ulusunun tarihsel süreçte önemli bir rolü olacaktı. Çünkü onlara göre Polonyalılar, seçilmiş uluslardan bir tanesidir. Bunun yanında dini hareket, kurumsallaşmış dini formları da eleştirdi. Her insanın tanrı tarafından kendisine verilen mutlak bilginin kendi içinde gizli olduğunu iddia ediyorlardı. Çember, birçok Polonyalı göçmenden oluşuyordu. Bunların arasında Adam Mickiewicz, Juliusz Słowacki, Michał Szweycer, Seweryn Goszczyński gibi isimler de vardı.

<span class="mw-page-title-main">Dziady (III. Bölüm)</span>

Dziady , Adam Mickiewicz'in kaleme aldığı Dziady dizisinin üçüncü eseridir. Eser 1832'de Dresden'de yazılmıştır. İlk kez 1832'de şiirin dördüncü cildi ve bir yıl sonra ayrı bir baskı olarak yayınlandı. Araştırmacılar, Dziady'ın bu bölümünü siyasi-tarihsel ve metafizik konuların tek bir eserde bir araya gelmesi nedeniyle Polonya romantik dramasının başyapıtı olduğunu kabul eder. Eser, yazıldığı yere ithafen bazen Dziady Drezdeńskie olarak anılır.

<span class="mw-page-title-main">Polonya Ulusu ve Polonya Hacının Kitapları</span>

Polonya Ulusu ve Polonya Hacının Kitapları, 1832'de Paris'te Kasım Ayaklanması'nın bastırılmasından kısa bir süre sonra Adam Mickiewicz tarafından yazıldı. Eser iki bölüme ayrılıyor: "Polonya ulusunun kitapları" ve "Polonya hac kitapları". Her ikisi de hem ideoloji hem de sanat açısından bir bütün oluşturur. "Polonya ulusunun kitapları ve Polonya hacları" aslında nesir şiiri şeklinde yazılmış siyasi bir incelemedir. Bu eserde Mickiewicz Dziady'ın III. bölümünde gösterdiği mesihik fikirleri detaylandırmaktadır. Bu eserden sonra Mickiewicz, Pan Tadeusz'u kaleme almıştır.

Genesis Felsefesi, Juliusz Słowacki tarafından, hem milletin hem de bireyin tarihteki rolünü göz önünde bulunduran felsefi bir kavramdır. 1843'te Słowacki, uzun süre üye olmadığı Tanrı'nın Davası Çemberi'nden ayrıldı. Tarikatın felsefesine katılmıyordu. Bu nedenle Juliusz Słowacki evrenin özü ve varoluşun anlamı hakkındaki görüşlerini düzenleyen kendi felsefi sistemini yarattı.

<span class="mw-page-title-main">Anhelli</span>

Anhelli, Juliusz Słowacki'nin şiiri, Polonya göçünün geleceği ve Polonya'nın bağımsızlığı için verilen mücadele hakkında kötümser bir eserdir. Yapıt, Adam Mickiewicz tarafından yazılan Polonya Ulusu ve Polonya Hacının Kitaplarının bir kopyası olarak kabul edilir ve İncil'e atıfta bulunur.

<span class="mw-page-title-main">Üç Ozan</span>

Üç Ozan, Polonya Romantik edebiyatının ulusal şairleridir. Polonya egemen devletinin varlığını sona erdiren Polonya'nın parçalanması sırasında sürgünde yaşadılar ve çalıştılar. Rus iktidarına karşı 1830 Ocak Ayaklanmasının ardından yazdıkları trajik şiirsel oyunları ve epik şiirleri, Polonya'nın yabancı güçlerden bağımsızlık mücadelesi etrafında dönüyordu.

<span class="mw-page-title-main">Arap (şiir)</span>

Arap, Juliusz Słowacki'nin Kasım 1830'da Varşova'da yazdığı bir şiirdir. Ancak şiir, Nisan 1832'de Słowacki'nin Şiir adlı eserinin ilk cildinde yayınlandı. Słowacki'nin Michał Rola Skibnicki'ye ithaf ettiği bu koleksiyondaki iki doğu şiirinden biridir.

<span class="mw-page-title-main">Halina Poświatowska</span> Polonyalı şair

Halina Poświatowska, modern/çağdaş Polonya edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Polonyalı bir şair ve yazar.

<span class="mw-page-title-main">Anna Rajecka</span>

Anna Rajecka, Polonyalı pastel boya ile çalışan portre ressamı. Aynı zamanda Madame Gault de Saint-Germain olarak da biliniyordu.