İçeriğe atla

Jules A. Hoffmann

Jules A. Hoffmann
Doğum02 Ağustos 1941 (83 yaşında)
Echternach, Lüksemburg
MilliyetFransız
Mezun olduğu okul(lar)Strasbourg Üniversitesi
Ödüller2011 Fizyoloji veya Tıp Nobel Ödülü
Kariyeri
DalıBiyoloji
Çalıştığı kurumlarCNRS

Jules A. Hoffmann (2 Ağustos 1941) Lüksemburg doğumlu Fransız biyologdur.[1] StrazburgFransa'daki Ulusal Bilimsel Araştırmalar Merkezi'nin CNRS araştırma direktörü ve yönetim kurulu üyesidir. 2007 yılında, Fransız Bilimler Akademisi'nin başkanı olmuştur. Bruce Beutler ile birlikte yaptıkları "doğuştan gelen bağışıklık sisteminin aktivasyonu" ile ilgili keşifleri sayesinde 2011 yılında Hoffmann Fizyoloji veya Tıpta Nobel ödülünün dörtte birine sahip olmuştur.[2]

Hoffmann ve Bruno Lemaitre doğuştan gelen bağışıklık sisteminde meyve sineğinin Toll geninin fonksiyonunu keşfetmişleridir. Bunun memeli homoloğu olan Toll benzeri reseptörler Beutler tarafından keşfedilmiştir. Tool benzeri reseptörler mantar ve bakteriler gibi organizmaların yapıtaşlarını tanımlamak için kullanılır ve bağışıklık tepkisini tetikleyerek, septik şokun bakteri kalıntıları tarafından nasıl tetiklenebieceğini açıklar.[3] Bitki homologları Pamela Ronald tarafından 1995'te (pirinç XA21)[4] ve Thomas Boller tarafından 2000'de (Arabidopsis FLS2)[5] keşfedilmiştir.

Kaynakça

  1. ^ "CNRS senior researcher Jules Hoffmann awarded 2011 Nobel Prize in physiology or medicine". Fransa Ulusal Bilimsel Araştırmalar Merkezi. 3 Ekim 2011. 7 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Ekim 2011. 
  2. ^ "Nobel Prize in Physiology or Medicine 2011" (Basın açıklaması). Nobel Foundation. 3 Ekim 2011. 12 Ağustos 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Eylül 2012. 
  3. ^ Callaway E (3 Ekim 2011). "Nobel announcement marred by winner's death". Nature. doi:10.1038/478013a. 20 Haziran 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Eylül 2012. 
  4. ^ Song, W.Y.; ve diğerleri. (1995). "A receptor kinase-like protein encoded by the rice disease resistance gene, XA21". Science. 270 (5243). ss. 1804-1806. doi:10.1126/science.270.5243.1804. PMID 8525370. 
  5. ^ Gomez-Gomez, L.; ve diğerleri. (2000). "FLS2: an LRR receptor-like kinase involved in the perception of the bacterial elicitor flagellin in Arabidopsis". Molecular Cell. 5 (6). ss. 1003-1011. doi:10.1016/S1097-2765(00)80265-8. PMID 10911994. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Bağışıklık sistemi</span> canlılarda hastalıklara karşı koruma sağlayan biyolojik savunma sistemi bütünü

Bağışıklık sistemi, bir canlıdaki hastalıklara karşı koruma yapan, patojenleri ve tümör hücrelerini tanıyıp onları yok eden işleyişlerin toplamıdır. Sistem, canlı vücudunda geniş bir çeşitlilikte, virüslerden parazitik solucanlara, vücuda giren veya vücutla temasta bulunan her yabancı maddeye kadar tarama yapar ve onları, canlının sağlıklı vücut hücrelerinden ve dokularından ayırt eder. Bağışıklık sistemi, çok benzer özellikteki maddeleri bile birbirinden ayırabilir, örneğin; bir amino asidi farklı olan proteinleri bile birbirinden ayırabilecek özelliğe sahiptir. Bu ayrım, patojenlerin konak canlıdaki savunma sistemine rağmen enfeksiyon yapmaları için yeni yollar bulmalarına, bazı uyumlar sağlamalarına neden olacak kadar karmaşıktır. Bu mücadelede hayatta kalmak için patojenleri tanıyan ve onları etkisizleştiren bazı mekanizmalar gelişmiştir. Doğadaki tüm canlılar kendilerinden olmayan doku, hücre ve moleküllere karşı savunma sistemlerine sahiptirler. Hatta bakteriler gibi basit tek hücreli canlılarda da onları viral enfeksiyonlara karşı koruyan enzim sistemleri bulunur. Yüksek canlılardaysa çok daha karmaşık bir bağışıklık sistemi vardır. Omurgalılarda bağışıklık sistemi özel işlevlere sahip çok sayıda farklı hücre ve molekül içermektedir.

Biyolojide sinyal transdüksiyonu bir hücrenin bir cins sinyal veya uyarıyı başka birine dönüştürme sürecidir. Çoğu zaman bu, hücre içinde enzimlerin yürüttüğü biyokimyasal reaksiyonlarla gerçekleşir, bunlar birbirine ikincil habercilerle bağlanıp bir "ikincil haberci yolu" oluştururlar. Bu süreçler genelde hızlı olur, iyon akıları durumunda milisaniyeler mertebesinde, protein ve lipit aracılıklı kinaz çağlayanı (cascade) durumunda dakikalar mertebesinde sürer. Çoğu sinyal transdüksiyonu işleminde sinyal ilk uyarandan ileri doğru yayıldıkça bu olaylara katılan protein ve diğer moleküllerin sayısı da artar ve böylece küçük bir sinyal büyük bir tepki doğurabilir; buna "sinyal kaskadı" denir. Bakteri ve diğer tek hücreli organizmalarda, hücrenin sahip olduğu sinyal trasndüksiyon süreçleri onun çevresine nasıl tepki vereceğini belirler. Çok hücreli organizmalarda organizmanın bir bütün olarak çalışmasını sağlamak için bireysel hücrelerin davranışlarını koordine eden pek çok sinyal transdüksiyon süreci gerekmektedir. Tahmin edileceği üzere, bir organizma ne kadar karmaşıksa organizmanın sahip olduğu sinyal transdüksiyon süreçlerinin repertuvarı da o derece karmaşık olmak durumundadır. Dolasıyla hücresel seviyede hem iç hem de dış çevrenin duyumu sinyal transdüksiyonuna dayalıdır. Çoğu hastalık, örneğin diyabet, ateroskleroz, özbağışıklık (otoimmünite), kanser, sinyal transdüksiyon yollarındaki bozukluklardan kaynaklanır. Bu durum, sinyal transdüksiyonunun biyoloji kadar tıpta da olan önemini ortaya koyar.

<span class="mw-page-title-main">Svante Pääbo</span> İsveçli genetikçi ve bilim insanı

Svante Pääbo, İsveçli biyolog, genetikçi ve bilim insanı. Evrimsel antropoloji alanında uzmanlaşan Pääbo, paleogenetiğin kurucularından birisidir ve Neandertal genomu üzerinde yoğun bir şekilde çalışmıştır. 2022'de "soyu tükenmiş homininlerin genomları ve insan evrimi ile ilgili keşifleri" nedeniyle Nobel Tıp Ödülü'ne layık görüldü.

<span class="mw-page-title-main">Toll benzeri reseptör</span> doğuştan gelen bağışıklık sisteminde kilit rol oynayan protein sınıfı

Toll benzeri reseptör ya da almaç, mikroplardan kaynaklanan, yapısal olarak korunmuş moleküller deri veya bağırsak mukozası gibi fiziki bariyerleri aştığında, bu molekülleri tanıyan tek membran boyunca uzanmış, katalitik-olmayan reseptörlerin bir sınıfıdır. Bu yapıların doğuştan gelen bağışıklık sisteminde anahtar rol oynadıkları düşünülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Doğuştan gelen bağışıklık sistemi</span> omurgalılarda bulunan iki ana bağışıklık stratejisinden biri

Doğuştan gelen bağışıklık sistemi ya da doğal bağışıklık diğer organizmaların enfeksiyonlarına karşı spesifik olmayan yolla koruma yapan ev sahibinin savunmasındaki hücreleri ve mekanizmaları kapsayan bir bağışıklık sistemi çeşididir.

<span class="mw-page-title-main">LDL reseptörü</span>

LDL reseptörü kolesterol zengini LDL'nin endositozuna aracılık eden bir reseptör proteindir. Hücre yüzeyinde bulunan bu reseptör, LDL taneciklerinin fosfolipit dış tabakasında yer alan apoB100 proteinini tanır. Reseptör ayrıca kilomikron kalıntıları ve VLDL kalıntılarında (IDL) bulunan apoE proteini de tanır. Brown ve Goldstein, familyal hiperkolesterolemiyi araştırırken LDL reseptörünü keşfettikleri için bir Nobel Ödülü kazanmışlardır.

Kalıp tanıma reseptörleri veya PRRler, mikrobiyal patojenler veya hücresel stresle ilgili molekülleri tanımak için bağışıklık sistemi hücrelerince üretilen proteinlerdir. Örnek, desen veya patern tanıma reseptörleri olarak da adlandırılabilmektedirler.

<span class="mw-page-title-main">Kanser immünoterapisi</span> kanseri tedavi etmek için bağışıklık sisteminin kullanılması

Kanser immünoterapisi, bağışıklık sisteminin hastalıkla savaşmak için doğal yeteneğini geliştirerek kanseri tedavi etmek için bağışıklık sisteminin uyarılmasıdır. Kanser immünolojisinin temel araştırmalarının bir uygulaması ve onkolojinin büyüyen bir alt uzmanlık alanıdır.

<span class="mw-page-title-main">Nörobilim</span> sinir sistemini inceleyen bilim dalı

Nörobilim, sinir sistemini inceleyen disiplinlerarası bir bilim dalıdır. Nöronların ve nöral devrelerin temel özelliklerini anlamayı hedefleyen bu bilim dalı, bu amaçla fizyoloji, anatomi, moleküler biyoloji, gelişim biyolojisi, sitoloji, matematiksel modelleme ve psikolojiyi birleştirir. Öğrenme, bellek, davranış, algı ve bilincin biyolojik temelinin anlaşılması Eric Kandel tarafından biyolojik bilimlerin "nihai zorluğu" olarak tanımlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Elizabeth Blackburn</span> Avustralyalı-Amerikalı araştırmacı

Elizabeth Helen Blackburn Avustralya doğumlu Amerikalı moleküler biyolog. Kromozomların uç kısımlarında bulunan ve kromozomları koruyan telomer isimli yapılarla ilgili çalışmalarıyla bilinir. Telomer yapımında etkin telomeraz enziminin kaşifleri arasındadır. Bu çalışmalarından dolayı 2009 yılında Carol W. Greider ve Jack W. Szostak ile birlikte Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü'nü kazandı. Tıbbi etik üzerine de çalışmaları vardır.

<span class="mw-page-title-main">Baruch Samuel Blumberg</span> Amerikalı hekim (1925 – 2011)

Baruch Samuel "Barry" Blumberg Yahudi kökenli Amerikalı doktor ve 1976 yılı Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü sahibi. Nobel Ödülü'nü enfeksiyöz olduğu gösterilen ilk insan prion hastalığı olan kuru hastalığı üzerine yaptığı çalışmalarla kazanmıştır. Ayrıca 2005 yılından ölümüne kadar Amerikan Felsefe Topluluğu başkanlığını yürütmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Werner Arber</span>

Werner Arber İsviçreli mikrobiyolog ve genetikçi. Amerikalı araştırmacılar Hamilton Smith ve Daniel Nathans ile birlikte, Werner Arber 1978 yılı Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü'nü restriksiyon endonükleaz enzimlerini keşfi nedeniyle kazanmıştır. Bu araştırmacıların çalışmaları rekombinant DNA teknolojisinin gelişimine öncülük etmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Konstantin Novoselov</span>

Konstantin Sergeevich "Kostya" Novoselov, daha çok grafenler üzerine yaptığı çalışmalarla bilinen Rus-İngiliz fizikçi. Andre Geim ile birlikte 2010 yılında Nobel Fizik Ödülü'nü aldı. Novoselov şu anda Royal Society üyesi olarak Manchester Üniversitesi'nde mezoskopik fizik alanındaki araştırma grubunun bir üyesidir. Aynı zamanda European Research Council ERC Starting Grant 'ın da katılımcılarındandır.

<span class="mw-page-title-main">Robert Lefkowitz</span> Amerikalı tıp doktoru ve moleküler biyolojist

Robert Joseph Lefkowitz,, Amerikalı tıp doktoru ve moleküler biyolog. Hücrelere sinyal yollayan ve alan reseptör moleküllerin varlığını kanıtlamıştır. Araştırmaları özellikle G-proteini reseptörleri üzerinedir. Kimya alanındaki başarılarından dolayı 2012 yılında Nobel Kimya ödülünü bir diğer meslektaşı Brian K. Kobilka'ile paylaşmaya layık görülmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Torsten N. Wiesel</span>

Torsten Nils Wiesel, İsveçli nörofizyolog. 1981 yılında David H. Hubel ile birlikte görme sisteminin bilgi işleme süreçleri ile ilgili çalışmaları nedeniyle Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü kazanmıştır. Ödülü ayrıca beyin hemisferleriyle ilgili yaptığı bağımsız araştırmalar nedeniyle kazanan Roger W. Sperry ile de paylaşmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Dendritik hücre</span>

Dendritik hücreler memelilerin bağışıklık sistemini oluşturan immün hücrelerden biridir. Bu hücrelerin ana işlevi antijenleri işlemek ve immün sistemin diğer hücrelerine yüzeyinden sunmaktır. Diğer bir deyişle dendritik hücreler antijen sunan hücre görevi görürler. Doğuştan bağışıklık sistemi ve adaptif immün sistem arasında haberci olarak hareket ederler.

<span class="mw-page-title-main">James P. Allison</span>

James Patrick Allison, Teksas Üniversitesi MD Anderson Kanser Merkezi'nde immünoloji profesörü ve başkanı ve immünoterapi platformunun yönetici direktörü olan Amerikalı bir immünolog ve Nobel ödüllü bilim insanıdır.

<span class="mw-page-title-main">Ardem Patapoutian</span> Amerikalı moleküler biyolog ve araştırmacı

Artem Pataputyan, Lübnan Ermenisi asıllı Amerikalı moleküler biyolog, nörobiyolog ve bilim insanı. Pataputyan, David Julius ile birlikte "ısı ve temas reseptörlerinin keşfi" nedeniyle 2021 Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü'ne layık görüldü.

<span class="mw-page-title-main">David Julius</span> Amerikalı bilim insanı

David Julius, Amerikalı fizyolog ve bilim insanı. Kapsaisin, mentol ve sıcaklığı saptayan TRPV1 ve TRPM8 reseptörlerinin karakterizasyonu dahil, ağrı hissi ve ısının moleküler mekanizmaları üzerindeki çalışmalarıyla tanınmaktadır. San Francisco'daki Kaliforniya Üniversitesi'nde profesör olarak ders veren Julius, Artem Pataputyan ile birlikte "ısı ve temas reseptörlerinin keşfi" nedeniyle 2021 Nobel Tıp Ödülü'ne layık görüldü.

Bağışıklık uyarıcılar bağışıklık sisteminin veya bileşenlerinin aktivasyonunu indükleyerek veya bileşenlerinden herhangi birinin aktivitesini arttırarak uyaran maddelerdir. Dikkate değer bir örneği, granülosit makrofaj koloni uyarıcı faktördür.