
Ockham'ın usturası, Occam'ın usturası, Ocham'ın usturası, tutumluluk yasası veya basitlik yasası, "olasılıkların zorunluluk olmadan çoğaltılmaması gerektiği" problem çözme ilkesi. Fikir, ilahi mucizeler fikrini savunmak için basitliği tercih eden skolastik filozof ve teolog, İngiliz Fransisken rahibi Ockhamlı William'a atfedilir. "En basit açıklama büyük olasılıkla doğru olandır" gibi ifadelerle çeşitli şekillerde yorumlanmıştır. Bu felsefi ustura, aynı tahminle ilgili rakip hipotezler sunulduğunda, en az varsayıma sahip çözümün seçilmesi gerektiğini savunur. Dolayısıyla, farklı tahminler yapan hipotezler arasında seçim yapmanın bir yolu değildir.

Agnostisizm ya da bilinemezcilik, en yaygın ve bilinen tanımıyla, tanrı veya tanrısal varlıkların bilinemez veya varlığı ile birlikte yokluğunun da kanıtlanamaz olduğunu savunan bir felsefi görüştür. Agnostik düşünce epistemolojik alanda yer alan bir felsefi görüş olmakla birlikte, zayıf agnostisizm, güçlü agnostisizm gibi alt türlere ayrılır. Bununla birlikte agnostik felsefe varsayımların, özellikle tanrı gibi daha yüksek bir otoritenin varlığına veya yokluğuna ilişkin teolojik varsayımların bilimsel olarak hiçbir zaman açıklanamayacağı görüşündedir. Bu fikir akımının destekçilerine agnostik denir. Agnostisizm kendi içinde de farklı görüşlere ayrılır.
İnanç, en geniş tanımıyla bir kişinin belli bir iddiayı ya da varsayımı, sezgisel yol ile (hissetme) "doğru" ya da "yanlış" kabul ettiği psikolojik bir durumdur. İnanç merkezli bir beyne sahip birey için ampirik veya bilimsel ispatın bir önemi yoktur. İnancın tanımlanmasının bir başka yolu ise bunun gerçek olma olasılığına karşı pozitif yönde tutum gösteren bir tutumun zihinsel temsil olarak görülüyor olmasıdır. Antik Yunan düşüncesi bağlamında inanç kavramıyla ilgili olarak pistis ve doxa olmak üzere iki ilgili terim belirlenmiştir. Basitleştirilmiş olarak, pistisin "güven" ve "itimat", doxanın ise "görüş" ve "kabul" anlamlarına geldiği söylenebilir. İngilizcedeki "ortodoks" sözcüğünün kökeni doxaya dayanmaktadır. Jonathan Leicester, inancın gerçeği göstermek yerine eylemde bulunma amacına sahip olduğu görüşünü önermektedir.

Charles Sanders Peirce, pragmatizm akımının isim babası olmuş, daha sonra da pragmatist yöntemin ana hatlarını çizmiş olan Amerikalı filozoftur. Felsefede bilgi konusuna öncelik vermiş başlamış ve Aristoteles'in düzeni doğada bulan nesnel yaklaşımı ile Kant'ın bilgideki düzenin zihnin eseri olduğunu dile getiren öznel yaklaşımının bir sentezini yapmıştır. Kavram, fikir ve kuramlarımızın doğruluklarını, onların yararlılıklarıyla özdeşleştiren Peirce'e göre, yöntem öncelikle düşüncelerimizi açık ve seçik hale getirmekten oluşur ve bu yöntem sayesinde felsefe bir bilime dönüşecektir.

Willard Van Orman Quine, analitik felsefe geleneğinden Amerikalı filozof ve mantıkçı. "Yirminci yüzyılın en etkili filozoflarından biri" sayılır. 1930'dan 70 yıl sonraki ölümüne kadar Quine sürekli olarak Harvard Üniversitesi ile öyle ya da böyle yakından ilgiliydi, önce bir öğrenci; sonra da bir profesör olarak. 1956-78 yıllarında Harvard Edgar Pierce Felsefe Kürsüsünde ders verdi.

Anaksagoras, Klazomenailı olup, Sokrates öncesi düşünürlerden bir tanesidir. Ana madde ve ilk hareket ettirici neden öğretisi vardır.

Saul Aaron Kripke Princeton Üniversitesi'nden emekli Amerikalı filozof ve mantıkçı. Rockefeller Üniversitesi ve Princeton Üniversitesi'nde dersler verdi. Emekli olduktan sonra, 2003'ten itibaren New York Şehir Üniversitesi'nde öğretim görevlisi oldu. Model mantığın anlambilimine büyük katkılar yaptı. 1960'larda önemli yayınlar çıkardı. İsimlendirme ve Gereklilik adlı kitabı en önemli çalışması olarak bilinir. Ludwig Wittgenstein'ın Felsefi Soruşturmalar adlı eserindeki önermelerinden ilham alarak dilbilimsel anlama şüphecilikle yaklaştı. Wittgenstein ve dilbilim hakkında yayınları vardır.
Peter Frederick Strawson, Britanyalı filozof, gündelik dil felsefesinin en önemli temsilcilerinden olan çağdaş düşünür. 1968-1987 yılları arasında Oxford Üniversitesi'nde Waynflete metafizik felsefesi profesörü olarak çalıştı.
Herbert Paul Grice İngiliz dil felsefecisi. Mesleki yaşamının son yirmi yılını Amerika Birleşik Devletleri'nde geçirdi.
David Benjamin Kaplan, Kaliforniya Üniversitesi, Los Angeles'ta akademik hayatını sürdüren Amerikalı felsefeci ve mantıkçı. Felsefi çalışmaları daha çok mantık, felsefi mantık, modaliti, dil felsefesi, metafizik ve bilgi felsefesi odaklıdır.

Felsefe veya düşünbilim; varlık, bilgi, değerler, gerçek, doğruluk, zihin ve dil gibi konularla ilgili soyut, genel ve temel problemlere ilişkin yapılan sistematik çalışmalardır. Felsefe ile uğraşan kişilere filozof denir.
Asef Bayat sosyolog ve akademisyen. Halen Illinois Üniversitesi'nde çalışmalarını sürdürmektedir. Siyaset sosyolojisi, toplumsal hareketler ve değişme, din temelli siyaset ve gündelik hayat, toplumsal mekanlar, günümüzde İslam ve özellikle de müslüman Orta Doğu ülkelerindeki halk hareketleri ilgi alanlarını oluşturmaktadır. İran İslam Devrimi, 1970'lerden bugüne İslami hareketler, müslüman yoksul halk hareketleri, müslüman gençlik ve kadınlar gibi konular üzerine yazmıştır.
Bence Nanay Antwerp Üniversitesi'nde Felsefe Profesörü ve BOF Araştırma Profesörüdür ve film eleştirmeni olarak çalışmıştır. Antwerp Üniversitesi'nde Felsefi Psikoloji Merkezi'nin eş direktörü ve Cambridge Üniversitesi, Peterhouse'da Kıdemli Araştırma Görevlisidir.
Felsefede, kimlik, Latince identitas ("benzerlik") kelimesinden gelir ve her şeyin yalnızca kendisiyle olan ilişkisi demektir. Özdeşlik kavramı, ayırt edilemeyen özdeşlik ve zamanla değişen kişisel kimlik de dahil olmak üzere birçok felsefi sorgulamanın oluşmasına yol açar. Niteliksel özdeşlik ve sayısal özdeşlik arasındaki ayrımı yapabilmek önemlidir. Örneğin, annesi seyrederken birbiriyle aynı bisikletleri kullanan iki çocuğun yarıştığı varsayılırsa, bir yanda iki çocuğun aynı bisikleti kullanması, diğer yanda aynı anneye sahip olması arasındaki farktır. Burada işlenecek konu daha katı şekilde olan sayısal özdeşliktir. Felsefi kimlik kavramı, psikoloji ve sosyal bilimlerde kullanılan ve daha aşina olunan kimlik kavramından farklıdır. Felsefi kavram daha çok x ve y'nin sadece ve sadece tek ve aynı şey veya birbirleri ile birebir eş olanlar arasındaki ilişkiye odaklıdır. Sosyolojik kimlik kavramı ise bu durumun aksine, kişinin benlik algısı, sosyal sunumu ve daha genel anlamda kişinin kendisini diğerlerinden ayıran benzersiz veya niteliksel özelliklerine odaklıdır
Felsefi çalışmaların gelişmesi sürecinde on dokuzuncu yüzyılda sembolik mantık ile yürüyen mantık, yirminci yüzyılda matematiksel mantıkla devam ederken, geleneksel olarak basit mantığın ötesine geçiyorsa, mantığın bir parçası olarak değil de felsefi mantık veya mantık felsefesi olarak değerlendirildi.

Algı felsefesi, algısal deneyimin doğası ve algısal verilerin durumuyla, özellikle de dünya hakkındaki inançlar veya dünya hakkındaki bilgilerle nasıl ilişkili olduklarıyla ilgilidir. Herhangi bir açık algı açıklaması, çeşitli ontolojik veya metafizik görüşlerden birine bağlılığı gerektirir. Filozoflar, nesnelerin algılarının ve bunlarla ilgili bilgi veya inançların bireyin zihninin yönleri olduğunu varsayan içselci açıklamaları ve bunların bireyin dışındaki dünyanın gerçek yönlerini oluşturduklarını belirten dışsalcı açıklamaları birbirinden ayırır. Son zamanlardaki felsefi çalışmalar, tek görme paradigmasının ötesine geçerek algının felsefi özelliklerini genişletmiştir.
Elliott R. Sober Wisconsin-Madison Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde Hans Reichenbach Profesörü ve William F. Vilas Araştırma Profesörüdür. Sober, biyoloji felsefesi ve genel bilim felsefesi alanlarındaki çalışmaları ile tanınır.
Larry Laudan, Amerikalı bir bilim filozofu ve epistemologdur. Pozitivizm, realizm ve rölativizm geleneklerini şiddetle eleştirdi ve popüler meydan okumalara karşı ayrıcalıklı ve ilerici bir kurum olarak bilim görüşünü savundu. Laudan'ın "araştırma gelenekleri"ne ilişkin felsefi görüşü, Imre Lakatos'un "araştırma programlarına" önemli bir alternatif olarak görülüyor.
Peter Achinstein, Johns Hopkins Üniversitesi'nde Amerikalı bir bilim filozofudur.
Diğer zihinler problemi, felsefi bir problem olup geleneksel olarak epistemolojik bir soru olarak ifade edilmektedir: Sadece başkalarının davranışlarını gözlemleyebildiğime göre, başkalarının zihinleri olduğunu nasıl bilebilirim? Sorun, diğer zihinlere ilişkin bilginin her zaman dolaylı yoldan elde edilmesidir. Diğer zihinler problemi, insanların doğuştan gelen ayna nöronları, bir zihin teorisi mekanizması veya üstü kapalı bir teori tarafından desteklenen başkalarının zihinsel durumlarını kendiliğinden çıkarma yeteneği olan bir "zihin teorisine" sahip olmaları nedeniyle sosyal etkileşimleri olumsuz etkilememektedir. Davranışın bilişten doğduğu ve bunun da bilinç ve beyin gerektirdiğine dair kanıtlar da giderek artmaktadır.