İçeriğe atla

John Locke

John Locke
Doğumu29 Ağustos 1632(1632-08-29)
Wrington, Somerset, İngiltere
Ölümü28 Ekim 1704 (72 yaşında)
Essex, İngiltere
Çağı17. yüzyıl felsefesi (modern felsefe)
BölgesiBatı felsefesi
OkuluDeneycilik, toplum sözleşmesi, doğal hukuk
İlgi alanlarıMetafizik, epistemoloji, politik felsefe, zihin felsefesi, eğitim
Önemli fikirleriTabula rasa, doğa durumu, mülkiyet hakkı
Etkilendikleri
Etkiledikleri
İmzası

John Locke (/lɒk/; 29 Ağustos 1632(1632-08-29) – 28 Ekim 1704), Aydınlanma Çağı düşünürlerinin en etkililerinden biri olarak kabul edilen ve genellikle “liberalizmin babası” olarak bilinen bir İngiliz filozof ve doktordu.[2][3][4] Francis Bacon geleneğini takip eden İngiliz deneycilerinden ilklerinden biri olarak kabul edilen Locke, toplumsal sözleşme teorisi için de aynı derecede önemlidir. Çalışmaları epistemoloji ve siyaset felsefesinin gelişimini büyük ölçüde etkiledi. Yazıları Voltaire ve Jean-Jacques Rousseau'nun yanı sıra birçok İskoç Aydınlanma düşünürünü ve Amerikan Devrimcilerini etkiledi. Klasik cumhuriyetçiliğe ve liberal teoriye katkıları, Amerikan Bağımsızlık Bildirisi'nde yer almaktadır.[5] Uluslararası alanda Locke'un siyasi-hukuki ilkeleri, sınırlı temsili hükûmet teorisi ve uygulaması ile hukukun üstünlüğü altında temel hak ve özgürlüklerin korunması üzerinde derin bir etkiye sahip olmaya devam etmektedir.[6]

Locke'un zihin teorisi, genellikle modern kimlik ve benlik kavramlarının kaynağı olarak gösterilir ve Jean-Jacques Rousseau, David Hume ve Immanuel Kant gibi daha sonraki filozofların çalışmalarında belirgin bir şekilde yer alır. Locke, doğuştan zihnin boş bir levha ya da tabula rasa olduğunu öne sürdü. Önceden var olan kavramlara dayanan Kartezyen felsefenin aksine, doğuştan gelen fikirler olmadan doğduğumuzu ve bunun yerine bilginin yalnızca duyu algısından elde edilen deneyimle belirlendiğini savundu ki bu kavram günümüzde ampirizm olarak bilinmektedir.

Hayatı

John Locke, Bristol yakınlarında, Wrington'da doğdu. Kumaş ticareti ile uğraşan bir aileden gelmektedir. Babası ticaretle uğraşmak yerine noterliği tercih etmiştir, ibadetle sadelik isteyen Püriten mezhebinin koyu bir taraftarıydı. Locke'un daha sonra öne sürdüğü öğrenim kuramlarında babasının büyük etkisi sezilir. Locke yükseköğrenimini Oxford Üniversitesi'nde yaptı, en çok tabiat bilimleriyle tıp okudu. Hayata atıldıktan sonra hem yazar hem de siyaset adamı olarak çalıştı. Önce Brendenburg Dükalığı'nda İngiliz elçiliği katibi olarak bulundu, daha sonra İngiltere'ye dönünce 8 yıl boyunca Shaftsbury adında bir İngiliz aristokratının yanında özel hekimlik yaptı. 1683'te Shaftsbury'nin Hollanda'ya kaçmak zorunda kalması üzerine Locke da İngiltere'den ayrıldı. Ancak 1689'da İkinci İngiliz Devrimi başarı kazanınca İngiltere'ye dönebildi. Ancak daha sonra tekrar Fransa'ya iltica etmek zorunda kaldı.

Kabullenmeye dayalı hükûmet

Locke, bütün eserlerinde gelenek ve otoritenin her çeşidinden kurtulmak gerektiğini, insan hayatına ancak aklın kılavuzluk edebileceğini ileri sürer. Bu düşünceleriyle Liberalizm'in, tabii bir din anlayışının, Rasyonel Pedagoji'nin öncüsü olmuştur. Mutlakıyet yönetimlerini ilk sarsan kişi olarak tarihe geçmiştir, mutlakiyet yönetimine açtığı sarsıntılar sonucunda zamanla derin yarıklar oluşmuştur ve üç büyük devrimin temelleri oluşmuştur. İngiliz, Amerikan ve Fransız devrimlerinin temelini oluşturan filozof olarak akıllara yer etmiştir. Doğal hukuk doktrinini savunanlardan biridir (Diğerleri: Jean Jacques Rousseau ve Thomas Hobbes).

Locke için dünya ile ilişiği kesmek ve deneyim sayesinde kişi bir şeyler öğrenebilir. İnsan sezgisel herhangi bir bilgiye sahip değildir. Dünyevi, deneye dayanan ve sistemli bir düşünce biçimini benimsemiştir. Dini dogmaların bu düşünce sisteminde yeri yoktur. İnsanın bu noktada görevi onun içinde yaşadığı dünya ile sınırlıdır. Sadece insanda bulunan kendini sevme duygusu ve aklın işleyişi ahlakın doğuşunu beraberinde getirmiştir. kabul etme bu felsefi temellerle vardır. Bir yönetici, otoritesini yönettiği insanların rızasına borçludur. Hükûmetler niçin vardır? Bu sorunun cevabı Locke'a göre doğa durumu ile açıklanabilir. Doğa durumu, yeryüzünde hiçbir siyasi topluluğun olmadığı bir duruma karşılık gelmektedir. Üstünlüklerin ve karışıklıkların artması yaşamı olumsuz etkiler ve insanlar bir araya gelerek siyasi toplulukları oluştururlar. Hükümdarlara ve güçlü siyasi yöneticilere bu durumda itibar edilir. İtimat bu noktada önemlidir. Yöneticinin otoritesi mutlak değildir ve karşılıklı itimat ile toplumsal sözleşme oluşturulmuştur. İktidar, kaynağını buna ve bu sürece borçludur. İnsanın hürriyeti ulusun kabullenişi ile kurulmuştur. Yasalarla, bu güven kayıt altına alınır. Bu benimseme aynı zamanda bu güvene ihanet eden yöneticiyi görevden uzaklaştırma hakkını da içerir.[7]

İnsan hakları Locke'a göre yaşam, hürriyet ve mülkiyet olarak özetlenebilir. Bu hakların uygulanması, korunması hem yasalarla hem de kurumlarla sağlanır. Bağımsız bir yargı sistemi de bunların tümünü kapsar.[7]

Hürriyet ile ilgili olarak ise, bir insanın özgürlüğü, başka bir insanın özgürlüğüne zarar gelebilecek noktada sona erer. Siyasi bir toplumsa özgürlük yasaların hükmüne bağlıdır. Mutlak değil, sınırları çizilmiş bir özgürlüktür.[7]

İlk kitaplarını siyasi nedenlerden ötürü isimsiz yayınlamış ve hiçbir zaman bu eserlerin kendisine ait olduğunu kabul etmemiştir. Descartes'tan etkilenmesine rağmen ona hiçbir zaman benzememiş; zihnin özünün düşünme ve maddenin özünün yer kaplama olduğu biçimindeki iki temel ilkesine karşı çıkmıştır.

Gassendi'nin görüşleri ile Deneme'nin birçok bölümü arasındaki benzerlikler salt rastlantı olamayacak kadar büyüktür, öyle ki Leibniz, Locke için Gassendici demiştir. İnsan zihninin başlangıçta bir Tabula Rasa oluşu, Locke'taki "bütün niteliklerden yoksun ak kâğıt" ya da "boş oda" önermelerinin aynıdır.

John Locke'un Yönetim Sistemi anlayışı

Yargılama ve cezalandırma hakkını kendi iradesiyle yargıçlara yani yargı erkine bırakan toplum üyeleri, uygulanacak olan yasaların hazırlanması ve yürürlüğe konması görevini de bir başka güce; parlamentoya vermiştir. Ancak bu da yeterli değildir, bir de yürütme erkine ihtiyaç vardır; yasamanın koyduğu pozitif yasaları uygulayacak, ayrıca anlaşmaları yapacak, savaşa, barışa karar verecektir.

Locke'un toplumsal sözleşme hakkındaki görüşleri birçok konuda Thomas Hobbes'unkilere benziyor olsa da aslında farklılıkları çoktur. Locke'un var saydığı toplum sözleşmesi, Hobbes'unkinden çok farklıdır. Locke'a göre doğa durumunda mülkiyet hakkı yeterince korunmuyordur. Bunun üzerine toplumsal sözleşmeyle devlet kurulacaktır.

Locke, insanların doğa durumundan gelen hakları olduğunu ve hiçbir imparatorun bu hakları kaldırmaması gerektiğini savunur. Doğa durumunda insanlar tam bir özgürlük içinde yaşamaktadırlar. Aynı zamanda da eşitlik hakimdir. Çünkü doğa durumunda kimse bir diğerinin iktidarı halinde bulunmaz. Locke'un benimsediği mülkiyet kuramı bugün de varlığını sürdürmektedir. Locke'un amacı "Mülkiyet eşitsizliğini nasıl açıklayabilirim?" olmuştur. Bunu kısaca şu şekilde yapmaktadır; "Mülkiyet sahibi Tanrıdır. Bir şeyin mülkiyetini kazanabilmek için emek vermek gerekmektedir. Emek vermediğim bir şeyin mülkiyeti bende olamaz." Bunun için bir takım kurallar olduğunu söyler. Biriktirme yasağı ve herkesin ihtiyacını bırakma zorunluluğu bu bahsi geçen kurallardır. Bu kurallar paranın icadına kadar geçerli olmuştur. Sonra ise emek, satın alınmaya başlanmıştır.

Locke'a göre mülkiyetin kaynağı her zaman "emek" olmuştur. Locke, devlet iktidarını sınırlandırmanın bir yolu olarak kuvvetler ayrılığını görmektedir. Locke, devlet içerisinde yasama, yürütme ve konfederatif güç ismini verdiği üç ana gücün varlığından söz eder. Yasama gücünün kanunları yaptığını, yürütme gücünün bu kanunları uyguladığını, konfederatif gücün ise diğer devletlerle olan ilişkileri sağladığını söyler. Üstün olanın yasama gücü olduğunu, diğer iki gücün de ona tabi olduğunu vurgular.[8]

Eserleri

  • 'Essay on the Law of Nature' (Tabiat Kanunu Üzerine Denemeler)
  • 'An Essay Concerning Human Understanding' (İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme)
  • 'Some Thoughts Concerning Education' (Eğitim Üzerine Bazı Düşünceler)
  • 'A Letter Concerning Toleration' (Hoşgörü Üzerine Bir Mektup)
  • 'Two Treatises of Government' (Yönetim Üzerine İki İnceleme)
  • 'Hükûmet Üzerine İki Deneme'
  • 'Devlet'
  • 'A Letter Concerning Toleration' (Tolerans Üzerine Bir Mektup)[9]
  • On The Reasonableness Of Christianity (Hristiyanlığın Akla Uygunluğu Üstüne)[9]

Türkçede John Locke konulu kitaplar

  • DIDER Jean (2009) John Locke (Çeviren: Atakan Altınörs), İstanbul, Paradigma yay.

Ayrıca bakınız

  • M.Cranson, John Locke (Lockmans 1657) ve J.R

Kaynakça

  1. ^ Laslett 1988, s. 68, Locke and Hobbes.
  2. ^ Hirschmann, Nancy J. (2009). Gender, Class, and Freedom in Modern Political Theory. Princeton: Princeton University Press. s. 79. 
  3. ^ Sharma, Urmila; S. K. Sharma (2006). Western Political Thought. Washington: Atlantic Books. s. 440. 
  4. ^ Korab-Karpowicz, W. Julian (2010). A History of Political Philosophy: From Thucydides to Locke. New York: Global Scholarly Publications. s. 291. 
  5. ^ Becker, Carl Lotus (1922). The Declaration of Independence: a Study in the History of Political Ideas. New York: Harcourt, Brace. s. 27. 
  6. ^ "Foreword and study guide to" John Locke's Two Treatises on Government: A Translation into Modern English, ISR Publications, 2013, p. ii. 978-0906321690
  7. ^ a b c Thomson, David, "Siyasi Düşünce Tarihi", Şule Yayınları, İstanbul 1997, s. 79-95.
  8. ^ Modern Devlet Anlayışının Felsefi Temelleri 21 Haziran 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2011, 15 (2): 1-20
  9. ^ a b Cevizci,Ahmet,17.Yüzyıl Felsefesi, Say Yayınları,İstanbul 2013, s.448

İlgili Araştırma Makaleleri

Liberalizm, bireysel özgürlük üzerine kurulan bir siyasi felsefe veya dünya görüşüdür. Bireysel özgürlük ve bireysel haklar düşüncesiyle yola çıkan liberalizm, daha sonraki yıllarda farklı türlere bölündü ve bireylerin eşitlik ilkesinin de önemini vurgulamaya başladı. Klasik liberalizm bireysel özgürlüklerin rolünü vurgularken, sosyal liberalizm özgürlüğe vurgu yaptığı kadar; bireylerin eşitlik hakkı ilkesinin önemine vurgu yapar ve özgürlük ile eşitlik arasında denge kurmayı amaçlar. Liberal görüşü savunanlar geniş bir görüş dizisi benimsemekle birlikte genellikle ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü, basın özgürlüğü, sivil haklar ve sivil özgürlükler, seküler devlet, liberal demokrasi, ekonomik ve siyasi özgürlük, hukukun üstünlüğü, özel mülkiyet ve piyasa ekonomisi gibi fikirleri destekler.

<span class="mw-page-title-main">Deneycilik</span> bilginin sadece veya öncelikle duyusal deneyimden geldiğini belirten teori

Deneycilik, empirizm veya ampirizm, bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle kazanılabileceğini öne süren görüştür. Deneyci görüşe göre insan zihninde doğuştan bir bilgi yoktur. İnsan zihni, bu nedenle boş bir levha gibidir.

<span class="mw-page-title-main">Demokrasi</span> tüm bireylerin eşit haklara sahip olduğu yönetim biçimi

Demokrasi veya el erki, halkın yasaları müzakere etme ve yasal düzenlemelere karar verme yetkisine veya bunu yapmak için yönetim görevlilerini seçme yetkisine sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Kimin "halk" kabul edildiği ve yetkinin insanlar arasında nasıl paylaşıldığı veya hangi yetkilerin verildiği konuları zaman içinde ve farklı ülkelerde farklı oranlarda değişiklik göstermiştir. Demokrasinin özellikleri arasında genellikle toplanma özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, mülkiyet hakları, din özgürlüğü, ifade özgürlüğü, vatandaşlık, yönetilenlerin rızası, genel oy hakkı, özgürlük hakkından ve yaşam hakkından haksız yere mahrum bırakılmamak ve azınlık hakları yer alır. Türkçeye kelimesinden geçmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Amerikan Bağımsızlık Bildirisi</span> Amerikanın Britanyadan ayrılığını açıklayan bildirge

Amerikan Bağımsızlık Bildirisi, Amerika Birleşik Devletleri'ni kuran belgedir. Belge, 4 Temmuz 1776'da Philadelphia'daki daha sonra "Independence Hall" adı verilen Pennsylvania Eyalet Evi'ndeki İkinci Kıta Kongresi'nde kabul edildi. Bildiri, dünyaya On Üç Koloni'nin neden artık Britanya sömürgesi değil de bağımsız egemen eyalet olarak görüldüğünü açıklamakta.

Sosyalizm, sosyal ve ekonomik olarak toplumsal refahın, katılımcı bir demokrasiyle gerçekleşeceğini ve üretim araçlarının hakimiyetinin topluma ait olduğunu savunan, işçi sınıfının yönetime katılmalarına ağırlık veren, özel üretim yerine kamu bazlı üretimi destekleyen, telkin ve propagandalarını eğitim, tarım ve vergi reformları üzerinde yoğunlaştıran ekonomik ve siyasi bir teoridir. Siyasi yelpazede ve dünyanın çoğu ülkesinde sosyalizm, standart sol ideoloji olarak kabul edilir. Sosyalizm türleri, kaynak tahsisinde piyasaların ve planlamanın rolüne ve kuruluşlardaki yönetim yapısına göre değişir.

<i>Leviathan</i>

Leviathan ya da Bir Din ve Dünya Devletinin İçeriği, Biçimi ve Gücü, yaygın olarak Leviathan olarak bilinir, Thomas Hobbes (1588-1679) tarafından yazılmış ve 1651'de yayınlanan bir kitaptır. Kitabın adı Kitâb-ı Mukaddes'te geçen Leviathan isimli bir yaratıktan esinlenerek konulmuştur. Eser, toplumun ve meşru hükûmetin yapısıyla ilgilidir ve toplumsal sözleşme teorisinin en eski ve en etkili örneklerinden biri olarak görülür. Leviathan, Machiavelli'nin Prens kitabı ile devlet idaresi alanında karşılaştırılabilen batı felsefesinin klasik bir eseri olarak yer almaktadır. İngiliz İç Savaşı sırasında (1642-1651) yazılmış olan Leviathan, sosyal bir sözleşme ve mutlak bir egemen tarafından yönetilmeyi tartışmaktadır. Hobbes, iç savaşa ve doğa durumu yalnızca güçlü ve bölünmemiş hükûmetin engel olabileceğini iddia etti.

<span class="mw-page-title-main">Thomas Hobbes</span> İngiliz filozof (1588-1679)

Thomas Hobbes, felsefede materyalizmi, etikte haz ahlakını, siyasette monarşiyi benimseyen bir İngiliz filozoftur. En tanınmış eseri olan 1651 tarihli Leviathan, Batı siyaset felsefesinin izleyeceği yolu çizmiş ve baş ucu eseri olmuştur. Leviathan, Tevrat'ta geçen bir canavarın adıdır ve Hobbes'ta her şeye egemen olan devletin simgesidir. Bir siyaset felsefecisi olarak tanınsa da, tarih, geometri, etik ve genel felsefe gibi pek çok alanla ilgilenmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Siyaset felsefesi</span> felsefe ve siyaset bilimi alt disiplini

Siyaset felsefesi, devlet, hükûmet, siyaset, özgürlük, mülkiyet, meşruiyet, haklar, hukuk gibi konular hakkındaki, bu kavramlar nedir, neden ihtiyaç vardır, bir hükûmeti ne meşru kılar, devlet hangi özgürlükleri ve hakları neden korumalıdır, hangi biçimde kurumsallaşmalıdır, kanun nedir, vatandaşın devlete karşı yükümlülükleri nelerdir, bir hükûmet yasal olarak neden ve nasıl görevden çekilmelidir gibi temel sorulara cevap arayan ve bu konuları felsefeden faydalanarak inceleyen sosyal bilim dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Claude-Adrien Helvétius</span> Fransız Aydınlanma filozofu

Claude Adrien Helvétius, Aydınlanma Çağı'nın önemli düşünürlerinden biri olup, Encyclopédie'nin hazırlanmasına katkı yapmış olan Fransız filozoftur.

Doğa durumu, "Toplumsal Sözleşme" kuramına göre insanların hükümete ilişkin konumlarını anlamada kullanılır. Barış ve özgürlükle yaşanan bir durum (Rousseau) yahut herkesin herkesle savaşı (Hobbes).

Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. Devlet siyasal bir birliktir. Bunun için her şeyden önce devleti kuran bireyler arasında kültürel bir birlik lazımdır. Ancak kültürel birlik devletin yaşaması için yeterli değildir. Tarihte görülen birçok iç savaş, kültürel birliğin devlet kurulmasında yeterli olmadığını göstermektedir. Amerikan İç Savaşı'nın anayasal düzenin kurulmasının ne kadar gerekli olduğunu ortaya koyması ve savaş kültürü yerine hukuk devlet ilişkisinin kavranması açısından önemi büyüktür.

<span class="mw-page-title-main">Egemenlik</span> Bir bölge içinde yüksek otorite ve diğer devletlerden dış özerklik

Egemenlik ya da hâkimiyet, bir toprak parçası ya da mekân üzerindeki kural koyma gücü ve hukuk yaratma kudretidir. Bu güç siyasi erkin dayattığı yasallaşmış bir üst iradeyi ifade etmektedir.

Doğal hukuk kuramı, doğal hukuk veya doğa hukuku içeriği doğal olarak var olan, doğal olarak ayarlanmış ve her şeyin üzerinde geçerliliğe sahip bir hukuk olarak tanımlanabilir. Doğal hukuk; insanın akılla erişebileceği, yazılı olmayan hukuk kuralıdır. Bu kuramı destekleyenler arasında Aristoteles ve Thomas Aquinas da yer alır ki, Aquinas'ın tavrı Katolik Kilisesi tarafından da kabul edilmektedir. Doğal hukuk kuramı, gerek etik gerekse hukuk felsefesi açısından büyük önem taşımaktadır ve farklı filozofları farklı yönlerde etkilemiştir.

Felsefi olarak negatif özgürlük kavramı, bireyin başkalarının otoritesine maruz kalmadan özgür olması anlamına gelir. Bu negatif anlayışta, kişinin, etkinliğini kimse tarafından karışılmadan özgürce gerçekleştirebileceği düşünülür. Örneğin Thomas Hobbes'a göre, "özgür bir adam… iradesi dahilindeki yapacaklarına mani olunmayan kişidir."

Çokluk kavramı merkezi liderlik ile lidersiz anarşi arasında politik bir alternatif belirtir. İlk defa Machiavelli tarafından kullanılmıştır ve daha sonra Spinoza tarafından geliştirilmiştir. Son zamanlarda kavram kürsel kapitalist düzene karşı yapılan direniş hareketlerini düzenleyen model olarak Michael Hardt ve Antonio Negri tarafından İmparatorluk (2000) kitabında kullanılmıştır. Hardt ve Negri son kitaplarında, "Multitude: War and Democracy in the Age of Empire" (2004), çokluk kavramını internet ve ağlı toplumun değişen üretim yöntemleri ve toplumsal mücadelesi üzerinden geliştirmişlerdir.

Toplumsal sözleşme veya sosyal sözleşme; bireylerin karşılıklı uzlaşma, bazı kurallara uymak üzerinde anlaşma ve birbirlerini şiddet, sahtekarlık veya dikkatsizlikten korumak için birleştirdiğini varsayan bir kavramdır. İnsanlar arasındaki kullanımı, insanların bir devlete ya da otoriteye bağımsızlıklarının bir kısmından hukukun üstünlüğü anlayışı ile vazgeçmeleridir. Yönetilenler tarafından, bir takım bazı kurallar ile yönetilme üzerine anlaşma olarak da düşünülebilir.

Klasik liberalizm, serbest piyasayı ve laissez-faire ekonomisini; sınırlı devleti, ekonomik özgürlüğü ve siyasi özgürlüğü vurgulayan, hukukun üstünlüğünün güvenceye aldığı sivil özgürlükleri savunan; liberalizmin bir dalı, felsefi ve politik ideolojidir. Klasik liberalizm, 19. yüzyılın başlarında, Avrupa ve Kuzey Amerika'da kentleşmeye ve Sanayi Devrimi'ne bir yanıt olarak önceki yüzyılın fikirleri üzerine inşa edilmiştir.

Geoliberteryenizm, liberteryenizm ile georgizmi sentezleyen politik hareket ve ideolojidir.

<span class="mw-page-title-main">Devletin kökeni</span> devletin, soyun ve ailenin etimolojisi

Devletin kökeni, daha önce böyle bir kurumun yokluğunda merkezi bir devletin ortaya çıkması durumunu ifade eder. Devletin neden ve nasıl ortaya çıktığı yüzyıllardır düşünürlerin üzerinde teoriler ürettiği bir konudur. Hatta Jonathan Haas, bu durumu "Geçen yüzyıl boyunca toplum bilimcilerin en sevdiği meşgalelerden birisi dünyanın büyük medeniyetlerinin evrimi hakkında teoriler üretmekti," sözleriyle anlatmıştır.

Erken modern felsefe, Batı düşüncesinin gelişen bir hareketiydi. Madde ve zihin gibi konuları teoriler ve söylemlerle inceleyen felsefe tarihinde, modern felsefe olarak anılan dönemin başlangıcıyla örtüşen bir dönemdir. Ortaçağ felsefe döneminin ardından gelmiştir. Erken modern felsefenin genellikle 16. ve 18. yüzyıllar arasında meydana geldiği düşünülse de bazı filozoflar ve tarihçiler bu dönemi biraz daha erkene çekmektedirler. Bu dönemde, felsefenin günümüzdeki anlayışına katkı sağlayan Descartes, Locke, Hume ve Kant gibi etkili filozoflar yer almaktadır.