Perennial Felsefe ya da perennializm (daimicilik), evrensel hakikat ilkelerinin insanlık tarihi boyunca tüm kültürlerde ve ruhsal geleneklerde ortak olarak mevcut olduğuna ilişkin felsefi düşünüş.
Mircea Eliade, din tarihçisi ve filozof.
Gary Carl (Muhammad) Legenhausen 1953 yılında New York'ta doğdu. Felsefe çalışmaları sırasında varoluşçuluk ve pozitivizmden etkilenerek ailesinin Katolik inancından uzaklaşan yazar 1979 yılında Teksas Üniversitesindeki müslüman öğrencilerle tanışması, Rice Üniversitesinde felsefe dalındaki doktora tezini savunduğu 1983 yılında İslamiyeti seçişiyle son buldu. 1985 yılında İran'ı ziyaret etti. 1989 yılında Tahran'daki İran Akademisinde din felsefesi öğretimi için İran'a davet edildi. Halen İran'da İmam Humeyni Araştırma ve Eğitim Enstitüsünde Batı felsefesi ve din bilimleri eğitimi vermeye devam ediyor. Yazarın "Islam and Religious Pluralism" adında bir kitabı ve Ayetullah Misbah Yazdi'den "Contemporary Topics of Islamic Thought" başlığında yaptığı bir çevirisi ve çeşitli İngilizce ve Farsça makaleleri bulunmaktadır. Legenhausen özellikle dini çoğulculuk ve Tradisyonalizm eleştirileriyle tanınmaktadır.
Ateizm ya da tanrıtanımazlık, Tanrı'nın, tanrıların, doğaötesi inançların ya da ruhani varlıkların reddidir. Bu fikirde olanlara ateist ya da tanrıtanımaz denir.
Teizm ya da tanrıcılık, tanrı veya tanrıların var olduğu inancıdır. Klasik teizm anlayışında Tanrı; Mutlak Varlık, Mutlak Benlik ve Nihai Kişi olarak nitelenir. Klasik teistik Tanrı; tüm varoluşun kaynağı, öznesi ve tüm varoluşa nüfuz eden Nihai Şahıs olarak nitelendiği için Tanrı tüm varoluşun muhatapı olarak kabul edilir.
Panteizm ya da tüm tanrıcılık, her şeyi kapsayan içkin bir Tanrı'nın, Evren'in ya da doğanın Tanrı ile aynı olduğu görüşüdür. Panteistler kişileştirilmiş ya da antropomorfik bir Tanrıya inanmazlar.
Din felsefesi, dinin kendiliğinden varoluşsal hareketi için bir tür rasyonel bir meşrulaştırma sağlayan felsefe dalıdır. Kutsallık, Tanrı, kurtuluş, ibâdet, peygamber, kurban, dua, vahiy, ayin ve sembol gibi dinler tarihinin temel konularını analiz eden din felsefesi; dinin, dini tecrübenin ve onun ifadesinin doğasını belirler. Din felsefesi dini konu edinen, dinin insan var oluşunun kaynağı, insan doğasının ve kaderinin kaynağı ve değerleri ile ilgili sorunları ele alarak sorgulayan felsefe disiplinidir.
New Age, ruhsal konulara ilişkin bireysel eklektik yaklaşımla nitelendirilen çağdaş Batı Kültüründe yirminci yüzyıl sonlarında ortaya çıkan ve sınırları ve alt gruplarıyla geniş bir uygulama ve inanç alanına işaret eden ve alternatif ruhsal hareketlerin üst başlığı ve türsel (generic) bir terimdir. Herhangi bir değişmez, mutlak kutsal metin, dinî kurum ve din adamları hiyerarşisinden uzak olduğundan din sosyolojisinde New Age'in geleneksel din ile arasındaki farkı ortaya koymak için akademik literatürde New Age'e, yarı dinî veya dinleyici/izleyici kültü ve kült çevresi/ortamı şeklinde tanımlar getirilmiştir. Hareket daha çok uzman yayınevleri, müzik dükkânları ve fuarlarda ve İnternet gibi ağlarda görünürlük kazanmaktadır.
Alfred North Whitehead, İngiliz bir matematikçi ve filozoftur. Mantıksal pozitivizm olarak bilinen felsefi akımın ve Viyana Çevresi olarak adlandırılan filozoflar grubunun içinde yer alan önemli isimlerden birdir. Ramsgate, Kent, Birleşik Krallık'ta doğdu, Cambridge, Massachusetts, ABD'de öldü. 1880–1910 arasında matematik üzerinde çalıştı. 1910–24 arasında fizik, bilim felsefesi, eğitim pratik ve teoriği üzerine çalışmalarda bulundu. 1924–47 arasında daha önce hiç düşünmediği bir dalda Harvard Üniversitesi'nde felsefe profesörü oldu, metafizik hakkında yazdı. Bertrand Russell'la beraber Principia Mathematica kitabını yazdı. Tanrı'yı İbrahimi dinlerden daha farklı bir şekilde anladığı iddia edilse de, eserlerinde semavi dinlerden esintiler mevcuttur.
İbrahimî dinler, aynı zamanda İbrahimizm olarak da bilinir, İbrani din büyüğü ve atası İbrahim tarafından kurulan Yahudilik ile birlikte başlamış, monoteizm üzerine kurulu Semitik dinler grubudur. İlk İbrahimî din Yahudiliktir; sonrasında sırasıyla Hristiyanlık ve İslamiyet kurulmuştur. Yahudilik ve Hristiyanlık, kökenlerini İshak (Y'ishak) ve soyuna bağlarken İslamiyet, İsmail (Y'işmael) ve soyuna bağlar.
Budizm genelde bir din olarak kabul edilir; ancak kimi zaman Budizm için “ruhani felsefe” tanımı da yapılmaktadır. Bunun nedeni Budizm'de mutlak bir yaratıcı tanrı fikri bulunmamasıdır. Buda'nın yaşadığı dönemlerden itibaren, bir yaratıcı kavramının bulunmayışı Budist düşüncenin ayırt edici özelliklerinden biri olagelmiştir. Budizmin yaklaşımı klinik ve sistematiktir; Dört Yüce Gerçek’te Buda ızdırap sorununu analiz etmiş, kökenindeki nedeni teşhis etmiş ve ızdırabı ortadan kaldıracak reçeteyi yazmıştır. Buda’nın öğretilerine göre, sekiz katlı asil yolu izleyen tüm duyarlı varlıklar, “bensizlik” (anatta) kavramının kavranması yoluyla cehaleti, dolayısıyla acıyı ortadan kaldırabilir. Bu nedenle, Budizm bir yaratıcı tanrı kavramına değil, ahlak, meditasyon ve bilgelik kavramlarına dayanmıştır. Bu açıdan Budizm, nihai bir "benlik" tanımlayan Hindu düşüncesiyle çelişir.
Arthur Stanley Eddington, OM, FRS, 20. yüzyıl başlarında yaptığı çalışmalarla tanınan astrofizikçi. Eddington aydınlatma gücü ve yıldızların aydınlatma gücünün doğal sınırı, adını kendisinden alır.
Richard Foltz, Kanadalı yazar, akademisyen ve İranolojist.
Epikür Paradoksu, din felsefesinde kötülük ile mutlak iyi olan bir Tanrı'nın varlığının nasıl bağdaştığı şeklindeki bir sorudur. Sorunu ilk olarak Epikür mantıksal bir formül ile ortaya koymuş, o zamandan beri de felsefe ile hiçbir ilişkisi olmayan kişilerden filozoflara kadar hemen herkesin zihnini meşgul etmiştir.
Teodise, din felsefesinde kötülük ile mutlak iyi olan Tanrı kavramının nasıl bağdaştığını açıklama çabasına verilen bir isimdir. Başka bir ifade ile kötülük olgusu karşısında Tanrı'nın adaleti ve haklılığını savunmak "kötülük problemi karşısında Tanrı'yı savunma" anlamı taşır. "Teodise" kavramı, Grekçede Tanrı ve adalet anlamına gelen iki kelimenin birleştirilmesinden oluşmuştur ve "Tanrı savunusu", "Tanrı'yı haklı çıkarma" anlamları taşır. Kavramı ilk olarak kullanan Leibniz olmuştur. Leibniz, Prusya Kraliçesi Charlotte'ye ithaf ettiği kitabının adını "Theodizee" koymuş, kitabında Dünya'nın "olası dünyaların en iyisi" olduğu görüşünü savunmuştur. Britanyalı filozof John Hick, 1966'da yayımlanan İngilizce: Evil and the God of Love adlı eserinde ahlâkî teodisenin tarihini izleyerek üç ana gelenek tespit etmiştir:
- Plotinus teodisesi
- Augustinus teodisesi
- İreneyus theodisesi
Ateizme genel bir bakış ve güncel bir rehber olarak aşağıdaki ana hatlar verilmiştir:
Karl Rahner, Alman bir Cizvit rahip olup, Henri de Lubac, Hans Urs van Balthasar ve Yves Congar ile Katolik Kilisesi’nin 20. yüzyıldaki en etkili teologlarından birisi olarak kabul edilmektedir.
Johann Baptist Metz Alman kökenli Katolik rahip, teolog ve Temel Teoloji/Apolojetik Profesörü. İkinci Vatikan Konsili’nden sonraki dönemin en önemli Alman ilahiyatçılarından biri olduğu düşünülmektedir.
Vaişnavizm, Şaivizm, Şaktizm ve Smartizm ile birlikte başlıca Hindu mezheplerinden biridir. Vişnu'yu tanrılar dahil tüm ruhların ve varlıkların kaynağı, kökeni ve dayanağı olan Mutlak Şahıs (Paramātman) ve Mutlak Varlık (Parabrahman) olarak betimlediği için Vaişnavizm olarak adlandırılır. Vaişnavizm'in temel metinleri arasında Vedalar, Upanişadlar, Bhagavad Gita, Pancharatra (Agama) metinleri, Naalayira Divya Prabhandham ve Bhagavata Purana yer alır.
Michał Kazimierz Heller, Polonya'nın Kraków kentindeki Pontifical University of John Paul II üniversitesinde felsefe profesörüdür ve Vatikan Gözlemevi'nde yardımcı üyedir.