İçeriğe atla

J'Accuse...!

J'Accuse...! (Türkçesi: Suçluyorum...!) Dreyfus Olayı'yla ilgili olarak 13 Ocak 1898 tarihli L'Aurore (Şafak) gazetesinde yayınlanan, yazar Emile Zola tarafından Üçüncü Fransız Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Félix Faure'a ithafen kaleme alınan açık mektuptur.

Dreyfus Olayı kapsamındaki mahkeme sürecini eleştiren mektup sonrasında Zola, hakaret suçlamasıyla mahkemeye çıkmış, yargılama sonrasında 23 Şubat 1898'de suçlu bulunmuştur. Hapse girmemek için İngiltere'ye kaçan Zola 1899 yılı Haziran ayında ülkeye geri dönmüştür.

Söylem sonraki dönemde de çeşitli şekillerde kullanılmış, siyasal bir terim haline gelmiştir.[1]

Mektup içindeki iddialar

Emile Zola, Dreyfus'un yanlış bir suçlama sonucu haksız yere hüküm giydiğini savunur. Tüm bu olayların ardındaki gerçek sorumlunun Binbaşı du Paty de Clam olduğunu öne sürer. Dreyfus'un tutuklanması sırasında onu tuzağa getirmeye çalışan kişi olduğunu belirtir. Devamında Zola bilgi notundaki bilgilerin ancak bir piyade sınıfı subay tarafından Dreyfus gibi topçu sınıfından bir subay tarafından yazılamayacağını belirtir. Zola mektubun devamında Dreyfus'un karakterinin, suç maksadının bulunmamasının, sürekli olarak masumiyetinde ısrarcı olmasının değerlendirilmediğini, ayrıntılı bir soruşturma yapılmadığını ve Yahudi karşıtı kamuoyunun mahkeme heyetini baskı altına aldığını yazmıştır. Emile Zola, yapılan sonraki soruşturmaya göre vatana ihanet suçunu işleyen kişinin Binbaşı Ferdinand Walsin Esterhazy olduğunu belirtir. Ancak bu bilginin kendilerine ulaşmış olmasına rağmen işleme koymayan, örtbas eden Genelkurmay Başkanlığı ve Savaş Bakanlığının suçlu olduğunu vurgular. Mektubun devamında Zola, ordu komutanlarını Yahudi karşıtı tutum ve önyargılarından dolayı, mahkeme sürecinde uzman olarak görüşleri alınan el yazısı uzmanlarını ise hatalı rapor hazırlamaktan ve mahkeme kararını yanlış yönde etkilemekten suçlar. Mektubun en sonunda ise ilk mahkeme heyetini Binbaşı Esterhazy'yı suçsuz bulan yargıçları adaleti engellemekle ve suç işlemekle itham eder.[2]

Terimin kullanılması

  • Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann'ın 1961 yılındaki İsrail'deki mahkemesinde savcı Gideon Hausner bu terimi kullanmıştır.[3]

Galeri

Kaynakça

  1. ^ Oxford Reference (İngilizce) 21 Nisan 2020 tarihinde erişilmiştir
  2. ^ Mektubun Fransızca-İngilizce karşılaştırmalı çevirisi (Fransızca) (İngilizce) 21 Nisan 2020 tarihinde erişilmiştir
  3. ^ İlgili haber 29 Aralık 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce) 21 Nisan 2020 tarihinde erişilmiştir

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">İstiklâl mahkemesi</span> Türk Kurtuluş Savaşı ve cumhuriyetin ilk yıllarında faaliyet gösteren özel mahkemeler

İstiklâl mahkemesi, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında ayaklanma çıkaran ve yağmaya girişenleri, bozguncuları, orduya ait silah ve mühimmatı çalanları, casusları, asker kaçaklarını ve bağımsızlık hareketini engelleme amacıyla propaganda yapanları yargılamak için, çıkarılan özel bir kanunla ilk olarak 18 Eylül 1920 tarihinde kurulan mahkemelerdir. İlk dönem İstiklâl Mahkemeleri, Ankara'daki hariç olmak üzere 17 Şubat 1921 tarihinde kapatıldı. İkinci dönem İstiklâl Mahkemeleri, çalışmalarına 30 Temmuz 1921'de başladı ve 1923'ün Ekim ayına dek faaliyetlerini sürdürdü. Üçüncü ve son dönem İstiklâl Mahkemeleri ise 1923 ile 1927 yılları arasında etkin oldu.

<span class="mw-page-title-main">Nürnberg Uluslararası Askerî Ceza Mahkemesi</span> İkinci Dünya Savaşının sonunda bir dizi askeri yargılama

Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi veya Nürnberg mahkemeleri, Ekim 1945'te, ABD, Birleşik Krallık, Fransa ve Sovyetler Birliği'nin açtığı dava. Almanya'nın Nürnberg şehrinde yapıldığı için bu isimle anılmıştır. Nazi liderlerine karşı suçlama 4 noktada toplanıyordu: Barışa karşı suç, insanlığa karşı suç, savaş suçları ve ilk üç noktada listelenen suç eylemlerinin ''ortak bir plan ve komplo süreci ile gerçekleştirilmesi.'' 216 oturum süren yargılamalar 1 Ekim 1946 tarihinde sona erdi ve üçü beraat eden, 22'si için idam cezası istenen 24 sanık şu cezalara çarptırıldı: Daha hafif suçlamalarla yargılananlardan 4 kişi 10 ile 20 yıl arasında hapis cezası aldı: Karl Dönitz, Baldur von Schirach, Albert Speer ve Konstantin von Neurath. Üçü ömür boyu hapse mahkûm edildi: Rudolf Hess, Walter Funk ve Erich Raeder. On ikisi hakkında idam cezası verildi ve bunlardan Hans Frank, Wilhelm Frick, Juluis Streicher, Alfred Rosenberg, Ernst Kaltenbrunner, Joachim von Ribbentrop, Fritz Saucker, Alfred Jodl, Wilhelm Keitel ve Arthur Seyss 16 Ekim 1946 tarihinde idam edildi. Firardaki Martin Bormann'a yokluğunda idam cezası verildi. Hermann Göring ise asılmasına saatler kala zehir içerek kendi hayatına son verdi.

<span class="mw-page-title-main">Dreyfus Olayı</span>

Dreyfus Olayı; 1894 yılında Yüzbaşı Alfred Dreyfus'ün casuslukla itham edilerek Fransa'da yargılandığı dava ve ardından gelişen olaylardır.

<span class="mw-page-title-main">Émile Zola</span> Fransız yazar (1840-1902)

Émile François Zola, Fransız yazardır.

<span class="mw-page-title-main">Uluslararası Ceza Mahkemesi</span> hükûmetlerarası örgüt ve uluslararası mahkeme

Uluslararası Ceza Mahkemesi, kuruluş belgesi Roma Statüsü olan, savaş suçları, insanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım suçları ve saldırı suçlarına bakan uluslararası bir mahkemedir. 1 Temmuz 2002 tarihinde kurulmuş ve 11 Mart 2003 tarihinde çalışmaya başlamıştır. Mahkeme binası "Ev Sahipliği Anlaşması" yaptığı Hollanda'nın Lahey kentinde bulunmaktadır. Mahkemeye 124 ülke taraf olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin devlet yapısı</span>

Kuzey Kıbrıs'ın devlet yapısı, Kuzey Kıbrıs cumhuriyetle yönetilmekte olup yarı başkanlık sistemi bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı aynı zamanda devlet başkanı, başbakan ise hükûmetin başkanıdır. Çok partili sistem uygulanmaktadır. Yürütme yetkisi hükûmetin elindedir. Yasama yetkisi ise hükûmetle beraber Cumhuriyet Meclisi'ne aittir.

<span class="mw-page-title-main">Rodos kan iftirası</span> 1840ta Yahudilere atılmış bir suçlama

Rodos kan iftirası, 1840'ta Yahudilere atılmış bir kan iftirasıdır. O dönemde Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı olan Rodos'taki Yunan Ortodokslar, 1840 yılının Şubat ayında kaybolan bir Hristiyan erkek çocuğunu bir ayin esnasında kurban ettikleri gerekçesiyle Yahudileri suçladı.

John Cooke İngiliz İç Savaşının ardından kurulan İngiltere Topluluğu'nun ilk başsavcısıdır. Devrik kral I. Charles'ın davasını yürütmüştür. Monarşinin restorasyonundan sonra tutuklanır. Yargılanır, kralın idamına dahil olmaktan suçlu bulunur. 16 Ekim 1660 günü Charing Cross'da asılır, çekilir ve dörde parçalanır. Tarihteki ilk savaş suçları mahkemesi olarak kabul edilebilecek mahkemenin önemli isimlerindendir.

<span class="mw-page-title-main">Alfred Dreyfus'un tutuklanması</span>

Alfred Dreyfus'un tutuklanması Dreyfus Olayı'nın başlamasını ifade eder. Olay, Fransız askeri sırlarının satın alınmasına ilişkin bir bilgi notunun Fransız ajanları tarafından Paris'teki Alman Büyükelçliği Askerî Ataşesi Maximilian Von Schwartzkoppen'in çöp kutusundan çıkmasıyla başlar. Casusluk suçlaması sonradan suçsuz olduğu ortaya konan Fransız Ordusu Kurmay Heyetindeki genç topçu subayı Alfred Dreyfus'a yöneltilir. Dreyfus'un Yahudi olması ayrımcılığa maruz kalmasına yol açmış ve Fransız toplumunun içindeki Yahudi karşıtlığını da ortaya çıkartmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Ferdinand Walsin Esterhazy</span> Fransız asker (1847-1923)

Marie Charles Ferdinand Walsin Esterhazy Fransız subaydır. Dreyfus Olayı olarak bilinen davadaki asıl hainin kendisi olduğu ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Georges Picquart</span> Fransız general (1854 – 1914)

Marie-Georges Picquart Fransız subay ve sonraki dönemde Fransa Savaş Bakanı. Dreyfus Olayı'ndaki kilit isimlerdendir.

<span class="mw-page-title-main">Alfred Dreyfus'un mahkemesi</span>

Alfred Dreyfus'un mahkemesi Dreyfus Olayı olarak bilinen ve 19. yüzyılın sonunda Fransa'yı sarsan siyasal skandal sürecinde Alfred Dreyfus'un mahkeme sürecini ve hüküm giymesini anlatır. Yahudi bir Fransız topçu subayı olan Dreyfus, Almanya'ya gizli devlet sırlarını vermekten suçlu bulunmuş ve Fransız Guyanası'ndaki Şeytan Adası'nda ömür boyu hapse mahkûm edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Hubert-Joseph Henry</span> Fransız devlet adamı (1846-1898)

Hubert-Joseph Henry Fransız subay, Dreyfus Olayı'nın kilit isimlerindendir. Alfred Dreyfus aleyhine olacak şekilde kanıtları tahrif ettiği ortaya çıkmış, tutuklanmasının ardından hücresinde intihar etmiştir. Dreyfus karşıtlarınca kahraman olarak görülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Dreyfus Olayı karar ve sonuçları</span>

Dreyfus Olayı karar ve sonuçları Dreyfus Olayı'nın mahkeme sürecinde alınan kararları ve siyasal etkilerini anlatır.

<span class="mw-page-title-main">Dreyfus Olayı'na dair Picquart tarafından yapılan soruşturma</span>

Dreyfus Olayı'na dair Picquart tarafından yapılan soruşturma Dreyfus Olayı hakkında Fransız karşı-istihbarat dairesi başkanı Yarbay Georges Picquart tarafından davanın ardından yürütülen soruşturmadır. Soruşturma sonucunda Alfred Dreyfus'un suçlu bulunduğu mahkeme süreci sorgulanmaya başlanmış ve sonuçta aklanmasının önü açılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Dreyfus Olayı kronolojisi</span>

Dreyfus Olayı kronolojisi Dreyfus Olayı kapsamındaki gelişmeleri sıralar.

Jorge Isaac Anaya Arjantinli asker ve devlet adamı. 1976-1983 döneminde ülkede iktidar olan cunta rejiminde 1981-1982 yılları arasında Leopoldo Galtieri ve Basilio Lami Dozo ile birlikte görev yapmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Ferenc Szálasi</span>

Ferenc Szálasi Macar faşist örgütlenme olan Ok Haç Partisi kurucusu ve lideriydi. II. Dünya Savaşı'nın son dönemlerinde ülkedeki Miklós Horthy rejiminin Müttefik Devletlerle barış görüşmesi için temas halinde olduğunun ortaya çıkması üzerine Naziler tarafından düzenlenen Panzerfaust Harekâtı sonrasında Ok Haç Partisi iktidarı almış, Szálasi ise fiilen ülkenin tek lideri konumuna yükselmiştir. Kısa süren Ok Haç Partisi iktidarı sırasında binlerce rejim karşıtı, komünist ve Yahudi toplama kamplarına sürülmüş ve katledilmiştir. Kızıl Ordu'nun Macaristan'ı kurtarmasının ardından yakalanmış, mahkemeye çıkartılmış ve insanlığa karşı işlediği suçlardan hüküm giyerek idam edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Sürgün cezası</span>

Sürgün cezası, hüküm giymiş suçluların veya toplumda istenmeyen kişi olarak tanımlananların çoğunlukla bir koloni olan denizaşırı ve uzak bir yere belirli bir süreliğine gönderilmesidir. Mahkûmların çoğu cezalarını tamamladıkları zaman bulundukları uzak yerden geri dönecek maddi kaynaklara sahip olmadıkları için bu yerleşim yerlerinde kalmaya mecbur kalmaktaydı.

<span class="mw-page-title-main">Georg Konrad Morgen</span>

Georg Konrad Morgen, Nazi toplama kamplarında işlenen suçları araştıran bir SS yargıcı ve avukatıydı. SS-Sturmbannführer (binbaşı) rütbesine yükseldi. Morgen, savaştan sonra birkaç Nazi karşıtı davada tanık olarak görev yaptı ve hukuk kariyerine Frankfurt'ta devam etti.