Soykırım, jenosit veya genosit ; ırk, canlı türü, siyasal görüş, din, sosyal durum veya başka herhangi bir ayırıcı özellikleri ile diğerlerinden ayırt edilebilen bir topluluk veya toplulukların bireylerinin, çıkâr amacıyla, bir plan çerçevesinde ve yok edilmeleri niyetiyle girişilen eylem ve sonuçlar bütünüdür. Tam tanımı, soykırım üzerinde çalışan akademisyenler arasında değişiklik gösterse de 1948'de Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nde (SSECS) hukuksal bir tanımı bulunmaktadır. Sözleşmenin 2. maddesi, soykırımı şu şekilde tanımlamaktadır: "Ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle girişilen şu hareketlerden herhangi biridir: Topluluğun üyelerinin öldürülmesi, topluluğun üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi, topluluğun yaşam koşullarının topluluğun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasıtlı olarak bozulması, topluluk içinde yeni doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması, topluluktaki çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi."
Holodomor ya da Ukrayna Kırımı, 1932-1933 arasında, o dönem Sovyetler Birliği'nde, şimdiki Ukrayna ve Rusya'nın Kuban bölgesinde suni olarak yaratılan kıtlık sebebiyle yaklaşık olarak 8 milyon insanın öldüğü olaylara verilen addır.
Süryaniler, Mezopotamyalı Sâmî kökenli bir etnik gruptur. Baskın bir diaspora nüfusuna sahip olan halk, ikamet ettikleri ülkelerdeki birincil dillerin yanı sıra Neo-Aramice veya Süryanice konuşur. Bazen kendilerini ''Asurlu", "Arami" veya "Keldânî" olarak isimlendirirler ve tarihleri Dünya'nın en eski medeniyetlerinden biri olarak görülen Asur İmparatorluğu'na ve Kuzey Levant'daki Aramilere dayanır. Süryaniler, İngilizcede de Asurlular ile aynı anlamı taşıyan kelimeyle ifade edilmektedir.
Kültürel soykırım ya da etnosit, kültürel, ekonomik, askeri vb. diğer alanlarda, diğerlerine göre daha güçlü olan bir kültürün, bünyesinde yaşadığı insanların kültürlerinin unutulmasına yönelik yaptığı soykırım çalışmalarına verilen sıfattır. Diğer etnik dillerin yokedilmeye çalışılması, diğer etnik gruplara ait tarihi kalıntıların tahribatı, psikolojik olarak aşağılık kompleksini aşılama, tarihi saptırma gibi faaliyetler kültürel soykırımın işlevleri olarak görülebilir. Kültürel soykırımda amaç, bir milletin milli duygularını yıkmak, onları aşşağılık kompleksine sokmak, tarihi, kültürel ve sosyal iç dinamiklerini bozmak, bu doğrultuda kendi etnik grubuna katılmasını sağlamaktır. Tarihin birçok döneminde kültürel soykırım uygulamaları ile karşılaşılmıştır. Tarih sahnesinden silinen birçok etnik grubun bu tür uygulamalara maruz kaldığı düşünülmektedir.
Ermeni Soykırımı'nın tanınması, Osmanlı İmparatorluğu'nda, çoğunlukla 1915'te olmak üzere devletin son dönemlerinde Ermeni tebaaya yönelik sistematik olarak gerçekleşen katliam ve zorunlu göçlerin bazı ülkelerce, soykırım olarak siyaseten kabulüdür. Holokost ve soykırım üzerine çalışan birçok tarihçi ve akademik kuruluş, olayların Ermeni Soykırımı şeklinde adlandırılmasında fikir birliğine varmışlardır. Hükûmetlerin katliamları soykırım olarak tanımasında tarihçilerin görüşleri kadar, ülkelerinde yaşayan Ermeni toplulukların lobicilik faaliyetleri de etkili olmaktadır. Yaşanan olayların soykırım olduğu görüşünü doğrudan reddeden ülkeler Türkiye ve yakın ilişkiler sürdürdüğü Azerbaycan ile Pakistan'dır; Türkiye ile Azerbaycan yaşanan olayların soykırım olarak herhangi bir ülke tarafından tanınması durumunda açıkça o ülkeleri ekonomik ve diplomatik yaptırımlarla tehdit etmektedir. Aynı şekilde Türkiye ile siyasi ilişkileri kötü gitmekte olan veya ihtilafa düşmüş bazı ülke ve kuruluşlar siyasi misilleme olarak kimi zaman yaşanan olayları soykırım olarak tanımayı bir koz olarak öne sürmekte veya soykırım olarak doğrudan tanımaktadır.
Ermeni Kırımı, 1915 Olayları/Ermeni Tehciri veya Ermeni Soykırımı, Osmanlı hükûmetinin Ermenilere karşı gerçekleştirdiği sürgün ve katliamlardır. Etnik temizliğin sonucunda ölen Ermenilerin sayısı tartışmalıdır; sayı, çeşitli araştırmacılara göre 600.000 ile 1,5 milyon arasında değişiklik gösterir. 1914 yılında Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeni nüfusu yapılan farklı tahminler mevcuttur. Osmanlı resmî kayıtlarına göre 1.2 milyon ile Ermeni Patrikhanesi'ne göre 1 milyon 914 bin 620 Ermeni yaşamaktaydı. 1922 sayımlarına göre ise 817 bin Ermeni 'mülteci' olarak Osmanlı topraklarını terk etmiş, 95 bin Ermeni ise din değiştirerek Türkiye topraklarında yaşamaya devam etmiştir. Bu tahminlere göre Osmanlı topraklarında bulunan 900 bin hayatta kalmışken, 300 bin ile 1 milyon arasında Ermeni hayatını kaybetmiştir. Olayların başlangıç tarihi çoğunlukla 250 Ermeni aydının ve komite liderinin Osmanlı yöneticileri tarafından İstanbul'dan Ankara'ya sürüldüğü ve birçoğunun öldürüldüğü 24 Nisan 1915 ile ilişkilendirilmektedir. Ermeni Kırımı, sağlıklı erkek nüfusun toptan öldürülmesi ya da askere alınarak zorla çalıştırılması ve sonrasında kadın, çocuk ve yaşlılarla birlikte ölüm yürüyüşü koşullarında Suriye Çölü'ne sürülmesi gibi olaylarla birlikte I. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında iki aşamada gerçekleşti. Osmanlı askerlerinin koruması eşliğinde yaşadıkları yerlerden sürülen Ermeniler; sürgün sırasında yiyecek ve su sıkıntısı yaşadı; ayrıca çeşitli raporlara göre zaman zaman soygun ve katliamlara maruz kaldı. Ülke genelindeki Ermeni diasporası, genel anlamda Ermenilerin Doğu Anadolu'dan sürülme işleminin doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıktı.
Süryani Soykırımı veya Arami Katliamı, I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu ordusunun güneydoğu Anadolu ve İran'ın tarihi Azerbaycan bölgesinde, bazı Kürt aşiretlerinin yardımıyla Süryani Hristiyan azınlıklara karşı işlediği, tüm Süryani ve Süryani-i Kadim nüfusu 1914'de 58.983 iken bu sayının yaklaşık 5 katı olan 270 bin ila 300 bin arasında Süryani'nin öldüğü iddia edilen, sürgün etme ve katliamdır. Lakin daha sonra, alttaki Görüntüler kısmında bulunan resimden de görüldüğü üzere Rosie Malek-Yonan, Los Angeles, California'da bulunan Süryani Soykırım Anıtı'na bu sayıları 3 katına çıkarıp, 500 bin daha arttırarak 750 bin Süryani'nin soykırıma uğratıldığını belirten plakayı koydurmuştur ki bu da aslen 1914'te yaşayan tüm Süryani sayısının 12.7 katıdır.
Irak ve Şam İslam Devleti veya 2014'ten beri kullandığı resmî isimle İslam Devleti, ağırlıklı olarak Afrika'da, ayrıca Irak ve Suriye'de de etkinlik gösteren, bu bölgede hilâfet devleti kurmak amacıyla güvenlik güçlerine ve sivillere karşı eylemler yapan yasa dışı, silahlı ve ele geçirdiği topraklardaki meşruluğu hiçbir ülke tarafından devlet olarak tanınmayan Selefi cihatçı örgüttür. Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler ile aralarında ABD, Türkiye, Suudi Arabistan, Kanada'nın da bulunduğu pek çok ülke ve kuruluş tarafından terör örgütü olarak tanınmaktadır.
Sincar, Kuzey Irak'ta Musul kentine bağlı ilçe. Bölgede DEAŞ öncesi, üçte ikisini Ezidilerin, diğer bölümünü ise Sünni Kürt ve Arapların oluşturduğu yaklaşık 300 bin kişinin yaşadığı tahmin ediliyordu.
Irak İç Savaşı (2013-2017), IŞİD'in Musul'a saldırmasıyla başlayan iç çatışmaları kapsamaktadır. IŞİD ve IŞİD'e destek veren eski Baas partisi mensupları, Sünni Arap aşiretleri ve diğer radikal örgütler ile Irak Ordusu, Peşmerge, İran destekli Şii milisler, Süryani/Asuri/Yezidi azınlık savaşçıları ve merkezi hükûmete destek veren Sünni ve Şii Arap, Kürt ve Türkmen aşiretleri arasındaki çatışmalar günümüzde de devam etmektedir.
Ermeni Soykırımı'nın inkârı, Ermeni Kırımı'nın soykırım olarak tanımlanamayacağını savunan veya iddiaların bilimsel yollarla, belgelerle açıklanması gerektiğini savunan tezdir. Ermeni Soykırımı'nın inkârı, bazı ülkelerde tamamen yasaklanmışken bazı ülkelerde soykırım olduğunu ifade etmek hoş karşılanmamaktadır. Pek çok kaynakta ölen insanların sayısı soykırım olduğuna kanıt olarak gösterilmektedir. Ancak bazı araştırmacılara göre de bir soykırım söz konusu değildir. Bu yaklaşımda olanlar, zamanın hükûmetinin bir Ermeni Tehciri gerçekleştirdiğini, olumsuz şartlardan dolayı birçok insanın öldüğünü söylemektedir.
Irak ve Şam İslam Devleti'nin petrol üretimi ve kaçakçılığı, Irak ve Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) Suriye ve Irak'ta yer alan petrol rafinelerinde petrol üretmesi ve bunları dış ülkelere satmasıdır. Petrol üretimi ve kaçakçılığı, IŞİD'in en büyük gelir kaynakları arasında gösterilir. Bu ürün bazı kaynaklarda "kara bayrağı besleyen kara altın" olarak da adlandırılmıştır. IŞİD kontrolü altındaki sahalardan elde edilen petrol, çoğunlukla kendi bölgeleri içerisinde dağıtılmakta, ancak pazar fiyatlarının altından çevre devletlere de kaçırılmaktadır. Ham petrolden üretilen petrol ve mazot gibi ürünler IŞİD kontrolü altındaki bölgelerin ekonomisinin temel taşı niteliğindedir. Mazot da birçok elektrik jeneratörünün güç kaynağı durumundadır.
Taha Subhi Falaha olarak bilinen Ebu Muhammed El-Adnani El-Şami, eski IŞİD sözcüsü. IŞİD'in lideri Ebu Bekir el-Bağdadi'ye yakınlığıyla bilinen İdlib doğumlu Adnani, örgütün Suriye'deki önde gelen liderleri arasında yer almaktaydı. Adnani'nin IŞİD'in dış operasyonlarının ana mimarı ve örgütün sözcüsü olarak IŞİD militanlarının hareketlerini koordine ederek ve '‘yalnız kurt’' isimli saldırılarını doğrudan desteklemekteydi.
Halid bin Velid Ordusu, Suriye'nin güneyinde faaliyet gösteren cihatçı Selefi silahlı örgüt. Mayıs 2016'da; Yermük Şehitleri Tugayı ile İslami Müsenna Hareketi'nin birleşmesi ve sonrasında Ceyş el-Cihad'ın katılmasıyla kurulmuş olup, Irak ve Şam İslam Devleti'nin müttefiki olarak Suriye İç Savaşı'nda savaşmaktadır.
Suriye İç Savaşı'ndaki isyancılar arasındaki çatışmalar, Suriye İç Savaşı'nda hükûmete karşı silahlı savaş veren isyancı gruplar arasındaki çatışmaları ifade eder. Özgür Suriye Ordusu ile müttefikleri, el-Kaide'ye bağlı gruplar ile müttefikleri ve Irak ve Şam İslam Devleti'nin başını çektiği bu gruplar, Ocak 2013 başlarından itibaren birbirleriyle çatışmaya başladı.
Suriye'de din, Suriye vatandaşları tarafından uygulanan çeşitli dinleri ifade etmektedir. Tarihsel olarak bölge, bu dini toplulukların her biri içinde bir dizi farklı mezhebin bulunduğu çeşitli inançların bir mozaiği olmuştur. Suriyelilerin çoğunluğunu Müslümanlar oluşturmaktadır; bunların arasında en kalabalık grubu Sünniler oluştururken, onları Şii gruplar ve Dürziler takip etmektedir. Ayrıca, çeşitli Hristiyan azınlıklar bulunmaktadır. Ayrıca küçük bir Yahudi ve Yezidi topluluğu da bulunmaktadır.
Yezidi Soykırımı, Irak ve Şam İslam Devleti'nin Irak'taki Yezîdîlere yönelik 3 Ağustos 2014 tarihinde gerçekleştirmiş olduğu katliamlar silsilesi. Birleşmiş Milletler tarafından soykırım olarak kabul edilmiştir. Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ndeki Yezîdî kadınlar ve küçük yaştaki kızlar IŞİD mensupları tarafından cinsel köleliğe zorlandı, erkekler sürgün edildi ve binlercesi topluca infaz edildi. Birçoğu Sincar'de olmak üzere toplamda yaklaşık 5 bin kişinin öldürüldüğü 10 bine yakın kişinin ise esir düştüğü ifade edilmektedir. Soykırım 2014 yılında Peşmerge'nin IŞİD saldırıları sonucunda geri çekilmesinden sonra başlamıştır.
Suriye'deki Hristiyanlar ülke nüfusun yaklaşık %10'unu oluşturmaktadır. Ülkenin en büyük Hristiyan mezhepleri, Doğu Ortodoks Kilisesi, Doğu Katolik Kiliselerinden biri olan Melkit Katolik Kilisesi, Süryani Ortodoks Kilisesi ve Ermeni Apostolik Kilisesi olarak sıralanabilir. Ayrıca Protestanlar, Doğu Asur Kilisesi ve Keldani Katolik Kilisesi üyeleri de belirli gruplar halinde yaşamlarını sürdürürler. Ülkenin kuzeyindeki Halep şehrinin Suriye'de en fazla Hristiyan nüfusa sahip bölge olduğuna düşünülmektedir. Osmanlı yönetiminin son döneminde, özellikle 1840 ve 1860 yıllarında yaşanan, Hristiyanları hedef alan kanlı olaylar zincirinden sonra Suriyeli Hristiyanların büyük bir kısmı ülkeden göç etti. Tarihçi Philip Hitti'ye göre, 1899-1919 yılları arasında ABD'ye yaklaşık 900.000 Suriyeli geldi. Bahsedilen Suriyeliler büyük ölçüde Büyük Suriyede ya da Suriye, Lübnan, Ürdün ve Filistin'i kapsayan Levant bölgesinin tamamında yaşayanları kapsamaktadır.
Yemen'de Hristiyanlık İslam ve Hinduizm'den sonra en yaygın olan bir azınlık dinidir. Yemen seküler bir devlet değildir. İslam'dan ayrılmak, başka bir dine geçmek, farklı bir dinin ibadethanesini inşa etmek anayasa ve kanunlarda tanınan bir hak değildir. Bu yüzden Hristiyanların sayısı çok da artmamaktadır. Ölüm cezalarına rağmen 2015 yılında yapılmış bir araştırmaya göre 400'e yakın Yemenli Müslümanın Hristiyanlığa geçtiği belirtilmektedir. Yemenlilerin kaynaklarına göre Yemen'de 25.000 Hristiyan bulunmaktadır fakat BBC, Birleşmiş Milletler ve Dünya Hristiyanlık Veritabanı'nın kaynaklarına göre Yemen'de 41.000 civarında Hristiyan bulunduğunu iddia etmiştir. Aden kentinde 3 tane kilise bulunmaktadır.
Irak Türkmen Soykırımı, Irak Türkmenlerinin Irak ve Şam İslam Devleti tarafından bir dizi katliam, tecavüz, infaz, sürgün ve zorla cinsel köle haline getirilmesini içermektedir. IŞİD'in 2014 yılında Iraklı Türkmenlerin topraklarını ele geçirmesiyle başladı ve IŞİD Irak'taki tüm topraklarını kaybedene kadar devam etti. 2017 yılında IŞİD'in Iraklı Türkmenlere uyguladığı zulüm Irak Parlamentosu tarafından resmen soykırım olarak tanındı. 2018 yılında ise Iraklı Türkmen kızların ve kadınların cinsel köleliğe maruz kalması Birleşmiş Milletler tarafından resmen tanındı.