İçeriğe atla

Hurri mitolojisi

Hurri tütsü kabı

Hurri mitolojisi, Yakın Doğu'nun Bronz Çağı halkı olan Hurrilerin çok tanrılı diniydi. Bu insanlar geniş bir alana yerleştiler, bu nedenle aralarında, özellikle Nuzi ve Arrapha çevresindeki doğu Hurrialılar ile Suriye ve Anadolu'daki batı Hurrileri arasında farklılıklar vardı. M.Ö.14. Yüzyıldan itibaren Hurri dininin Hitit dini üzerinde güçlü bir etkisi olmuştur ve Hurri panteonu, Yazılıkaya'daki önemli Hitit tapınağında 13. yüzyıl kaya kabartmalarında tasvir edilmiştir.

Hurri dini, geniş bir alanda kolonize olan Hurrilerin kendi düşünsel özellikleriyle yerel inançları birleştirmesiyle oluşmuştur. Hurri dini çoğunlukla yabancı tanrılarla var olmuş ve zaman içerisinde birçok tanrıyı kendi panteonuna ekleyip biçimlendirmiştir. Hurri rahipler en çok Mezopotamya dinî ve edebî eserlerini taklit etmişlerdir. Hurri dininde Sümer-Akad etkileri ve Sami-Suriye etkilerine yoğunlukla rastlanılır. Bu unsurlar direkt olarak alınmayıp kendi kültürel unsurlarına göre bir düzene oturtulmuştur.

Hurri dininde tanrısal varlıklar isim yerine isim gibi görev yapmak üzere niteleme sıfatlarıyla anılmışlardı. Buna örnek olarak allani (hanımefendi), mušuni (âdil düzenleyici) verilebilir. Ayrıca sonuna -bi ve -lı ekleri eklenerek oraya ait, oradan gelen kimse olarak belirli bir bölgeye ait edilmişlerdir. Tanrıların isimleri incelendiğinde Aryan kökenlerine ait unsurlar görülür. Hurri dininde sık görülen unsurlardan biri de ikiliklerdir. Çeşitli tanrıların birleşerek ikili olduğu görülmektedir. Bunun güçlü bir tanrının diğer bir yönünü vurgulamaya ilişkin yapılmış olduğu düşünülmektedir. Tanrı ikiliklerinin dışında kişiliği olmayan varlıklara da ikilik verildiği görülmüştür. Bunlar; yer ve gök, dağlar ve ırmaklardır. Ayrıca kült araç ve gereçleri kutsanmış ve onlara da kurbanlar sunulmuştur. Hepat'ın tahtı, yatağı taburesi buna örnek gösterilebilir. Tanrıların gücüyse sınırlıydı. Etkilerinin başlayıp biteceği yerler belliydi. Kumarbi destanında en ufacık bir tehdit karşısında korkmaları dinî unsurların insani duygulardan ayrılmadığını gösterir.

Kanıt

Hurriler, Kuzeybatı Mezopotamya'ya ve daha sonra da Kuzey Suriye bölgesine yayılmışlardır. Doğu Kafkasya kökenli dinî inanışlarını da beraberlerinde getirmişlerdir fakat Mezopotamya halkıyla etkileşime geçmeleriyle birlikte yerel uygarlıklara ve kültürlere boyun eğmek zorunda kalmışlardır. Bu asimilasyon sürecinin ardından Hurri bölgesinde varlığını sürdüren tanrılara Mezopotamya ve Suriye kökenli adlar verilmeye başlanmıştır. Aynı şekilde, daha sonra farklı kökenlere sahip ama tipolojik açıdan benzer tanrısal varlıkların birbirlerine uyarlanmalarının bir sonucu olarak eski Hurri tanrılarının doğaları ve işlevleri de değişmiştir.

Hurrilerin inançları Zagros Dağlarından Anadolu'ya kadar geniş bir alana yayılmış olmasına rağmen doğu ve batı panteonları arasında yerel kültürlerle etkileşimler sonucu meydana gelmiş farklılıklar göz ardı edilemeyecek ölçüde büyüktür. Ancak Hurrilerin ilk ortaya çıkış alanları olan Kafkasya veya daha büyük bir ihtimalle Güney Kafkasya'da ve Kuzey Mezopotamya'da mevcut Hurri tanrıları ve kültleri ile ilgili çok az şey bilinmektedir.

Hurri tanrılarının ana grubu fırtına tanrısı Teşup, onun eşi Hepat ve kardeşi Şauşka'dır. Bu üçlü grup daha önceden Hurrilern Kuzey Suriye'deki merkezi haline geldiğinde Halabiye'de oluşmuştur. Hurri tanrılarının diğer Suriye şehirlerinde farklı şekilde ortaya çıkması ilgi çekicidir; örneğin, Alalah panteonunun başında fırtına tanrısı ve İşhara gelmektedir. MÖ 3. binyılda Teşup halen Hurri panteonundaki en yüce konumu elde edememiş durumdadır. Teşup kültü MÖ 2. binyılın başında yayılmaya başlar. Köken olarak fırtına tanrısı kült merkezinin, Mezopotamya'nın kuzeyinde yer alan dağlık bölge Kumme olduğu düşünülmektedir. Tanrının bu şehirle olan bağlantısı mitlerde ve kültlerde yaşamıştır.

Hurri tanrıları çok geniş bir coğrafyaya yayılmıştır ve onların oluşup şekillenmesinde Kuzey Suriye ve Kizzuvatna çevresi son derece belirleyici olmuştur. Halep kenti Hurri tanrılarının Ugarit ve Hattuşa'ya aktarılmasında merkezi bir rol oynamıştır. Ugarit ve Hattuşa çivi yazılı arşivleri ile Yazılıkaya açık hava tapınağı, uzun bir geçmişe sahip Hurri tanrılarının Geç Tunç Çağı'ndaki görünümünü ortaya koymakta ve onların daha önceki zaman dilimleri ile bağlantısını kurmamıza aracılık etmektedirler.

Büyü, fal, adak ve bayramlar

MÖ 1400'lerde Luvi ve Hurri etkisinde olan Kizzuvatna bölgesi, Hurrice ve Luvice konuşulan bir bölgedir. Hitit ülkesini de önemli derecede etkileyen bu bölge, büyü ve tedavi ile ilgili ritüellerin ortaya çıktığı bir yerdir. Hurrilerin tarih sahnesindeki önemini Hitit belgeleri sayesinde belgelenebilmekte olup Hurrilerin Hitit ülkesine etkisi ile ilgili metinler bu konuda ön plana çıkmaktadır. Ayrıca bu belgeler Hurri kültürünü de ortaya koymaktadır. Hurrilerin Hititler üzerinde büyük bir etkisi söz konusudur ve bu etki büyü ve fal kısmında da görülür. Öyle ki Hitit ülkesinde büyünün rolü Orta Hitit döneminden itibaren iyi bir şekilde belgelenmiş olup Hititlere büyü kavramı öncelikle Anadolu'nun güney ve güneydoğusundan yani Kizzuvatna'dan girmiştir. Boğazköy'de bulunan Hurrice-Hititçe ikidilli belgeler, Hurrilerin Orta Hitit dönemi ve belki de Eski Hitit döneminden itibaren Hititlere etkilerine ilişkin bilgiler vermektedir.

Hurri ülkesinin dinsel kültürü hakkında bilinenlerin çoğunluğu Hurrice yazılmış belgelerde yer almıştır. Bazı eski verilere göre günümüze kadar gelen mitolojiler Hurri kökenli idiler. Bu mitoloji tanrılarının çoğu insanca yaşamakta, insan gibi görülmekte ve sık görülen biçimde ölümlü olarak tanıtılmaktadırlar. Onlar da insanlar gibi doğuyor, büyüyüp evleniyor, çocuk sahibi oluyor ve de sık görülmese de gömülüyordu. Hurri tanrıbilimi, mitolojisi, kültleri ve dinsel ayinleri homojen bir sistem oluşturmaz; kolonize oldukları geniş alanlara ve etkisi altında kaldıkları kültürel etkilerin çeşitliliğine bakarak da bu beklenmez. Tarihin akışında yabancı tanrılarla var olmuşlar ve onları kendi panteonlarına eklemişlerdir ya da onları benzer özelliklerdeki kendi tanrılarıyla tanımlamışlardır. Hurri rahipler Mezopotamya dinî edebiyatının eserlerini taklit etmiş ve Hurri tanrılarını Mezopotamyalı tanrılarla tanımlayarak bu eserleri zenginleştirmişlerdir.

Hurriler çoğunlukla antik Yakın Doğu kehanet teorileri ve pratiklerinde aracı rolü oynamış gibi görünmektedir. Babil kehanet denemelerini kendi dillerine çevirmişler ve bir Mezopotamya geleneği olan iç organların hepatoskopik incelemesini kendilerine uyarlamışlardır; Hititler ise bu tür sanatları doğrudan Hurrilerden öğrenmişlerdir. Hattuşa'da yazılmış en eski Hurrice metinlerde bile kehanet denemeleri vardır. Bir kehanete varmak için Hurriler, hepatoskopi ile iç organların yorumlanmasının özel durumla bağlantılı olarak bir kombinasyonunu tercih ediyorlardı. Bu kombinasyon büyük olasılıkla hepatoskopinin antik Yakın Doğu'daki en erken formunu temsil eder. Mezopotamya topraklarında, tamitu tipindeki Akadca metinlerde Şamaş ve Hadad'da koyunun ciğerinin durumuna göre teşhis koyularak yanıt verilen kehanet araştırmalarında ortaya çıkmıştır.

Hurri ölü ayinleri hakkında nerdeyse hiçbir şey bilinmemektedir. Kral Parrattarna'nın öldükten sonra yakılışından bahseden sıkça başvurulan bir metnin yanlış yorumlanmış olduğu anlaşılmıştır. Mittani Kralı Tuşratta firavuna yazdığı mektuplardan birinde büyük babası için bir karaşk yaptırtmak istediğinden bahseder; bu olasılıkla ölü için bir tapınak ya da bir tür mozole olmalıdır. Bir Nuzi metninde gönderme yapılan ölülerin ruhlarının figürcükleri ölmüş atalara belli bir ilgi ve saygının varlığını düşündürür. Ancak, ölüler için ayinler ve gömme gelenekleri hakkında, özellikle de arkeolojik bakış açısından genel bir fikir edinebilmek için Yukarı Mezopotamya bölgesindeki Hurri yerleşim yerlerinde yapılmakta olan son kazılardan çıkacak sonuçları beklenmelidir.

Anadolu'nun güneydoğusundaki Kizzuvatna, MÖ 1400'lerde Luvi ve Hurri etkisinde olan bir bölge olarak ortaya çıkar. Hitit toplumunda yer alan büyü uygulamalarının büyük çoğunluğunun Hurrice ve Luvice konuşulan bu Kizzuvatna bölgesinden aldıkları anlaşılmaktadır. Bu sebeple büyüyle tedaviyi içeren ritüellerin büyük bir kısmı Luvi ve Hurri ortak kültürünü yansıtan Kizzuvatna kökenli metinlerdir. Kizzuvatna'dan günümüze birçok ritüel ulaşmıştır. Bu metinlerde kullanılan kelimeler ve ifadelerin de Luvice ve Hurrice etkisinde olduğu görülmektedir. Örneğin bunlarda Hurrice tanrı adları yanında Hurrice kavramlar ve yine Luvice kısımlara rastlanmıştır.

Tanrılar

Yazılıkaya kaya tapınağı

Hurrililer, başta Mezopotamya ve Suriye olmak üzere farklı kültürlerden gelen çok sayıda tanrıya tapıyorlardı. Zamanla birçok tanrı Mezopotamya ve Suriye tanrılarıyla birleştirildi; örneğin, Šauška Ninevehli Inanna ile, Teššub Aleppo ile özdeşleştirilmiştir, Kušuḫ ile ay tanrısı Sim ve Güneş tanrısı Šimige ile Samas Sippar arasında.[1] Bu senkretizm, batı Hurrililer arasında Teššub'un eşi olarak Suriyeli Ḫebat, ay tanrısının karısı olarak Nikkal ve güneş tanrısının karısı olarak Aya gibi tanrıların yerli ortaklarını da içerdi.

Hurrililerin baş tanrısı, hava tanrısı Teššub'du. Tüm Hurrililer ayrıca aşk ve savaş tanrısı Šauška'ya, bereket tanrısı Kumarbi'ye, ay tanrısı Kušuḫ'ya ve güneş tanrısı Šimige'ye taptılar.[2] Sadece batı Hurrililer Ḫebat'a ve Suriye kökenli oğlu Šarruma'ya taptılar. Diğer önemli tanrılar ana tanrıçalar Ḫudena Ḫudellura, Suriye yemin tanrıçası Išḫara [de] ve Kubaba'nın yanı sıra Mezopotamya'nın bilgelik tanrısı Ea (Eya-šarri) ve ölüm tanrısı Ugur da sayılabilir .

Tek bir tarikatı paylaşan ikili veya çifte tanrılar da Hurrililer için tipiktir. Örneğin Ḫebat ve oğlu Šarruma, ikili Ḫebat-Šarruma'yı oluşturdu.[3]

Mitoloji

Hurrililer tarafından M.Ö. 800-700 yılları arasında yapıldığı tahmin edilen bir kasenin üzerinde bulunan Mitolojik figürlerin çizimi.

Hurrililer, efsanelerinin Mezopotamya ve Suriye etkilerinin açık olduğu edebi açıklamalarını yaptılar. En önemli mitler, Ugaritic [de] paralel olan Kumarbi Döngüsünü oluşturur. Baal Döngüsü, Ugaritik hava durumu tanrısı Baal'ın nasıl tanrıların hükümdarı olduğunu anlatır. Benzer şekilde, Kumarbi Döngüsü, Teššub'un gücünü nasıl kazandığını ve sağlamlaştırdığını anlatıyor (bu nedenle bazı bilim adamları bunu Teššub Döngüsü olarak adlandırıyor).[4] Döngü, Teššub'un doğumunu ve doğumunu kaydetmeden önce, tanrıların krallarının (Alalu, Anu ve Kumarbi) birbirini izleyen krallarının ve onların savaşlarının hızla anlatıldığı "Cennetin Krallığı" mitiyle başlar. Aşağıdaki efsaneler Kumarbi'nin Teššub'u yok etmek için nasıl daha güçlü rakipler yarattığını anlatıyor. Bunlar arasında Ušḫuni [de] ("gümüş"), su ejderhası Ḫedammu ve son olarak kaya canavarı Ullikummi de var. Ayrıca, geçici olarak tanrıların kralı olarak atanan ancak ilahi sunuları ihmal eden koruyucu tanrı efsanesi de vardır. Maalesef mitlerin çoğu yalnızca parçalar halinde aktarılıyor.

Bu döngü, Hesiodos'un Theogonia'sindea anlatılan Yunan tanrıları hakkındaki mitlerin kaynağı olabilir.

Efsanelere ek olarak, Appu ve iki oğlunun tarihi, "Yanlış" ve "Doğru" ve Güneş tanrısı ve ineğin hikâyesi gibi anlatılar ve efsaneler de vardır. Her iki efsanede de Güneş tanrısı genç bir adam olarak görünür. Bu kategoride kahramanlık destanlarının izleri var.

Kozmoloji

Hurrililer Dünya'ya ve Cennete tanrılar (eše ḫavurne) muamelesi yaptılar, ancak bunlar antropomorfik tanrılar olarak tasvir edilmediler. Yaratılışından bu yana, Dünya ve Cenneti bakır bir orakla birbirinden ayırması amaçlanan dev Ubelluri'nin omuzlarına yaslanmışlardı. Yazılıkaya'nın kabartmalarında yeryüzünde ayakta duran iki boğa adamı göğü kaldırmıştır.

Uygulama

Hurrililer, tanrılarına tapındıkları tapınaklar ve mabedler inşa ettiler. Tütsü brülörleri ve sunulan tabaklar gibi kült aletlerini ve Tešub'un silahları ve Ḫebat'ın yatağı gibi ilahi sembolleri tanrılaştırdılar. Tanrıların resimleri temizlendi, mesh edildi ve giydirildi. Hurri tanrılarının Mezopotamya dininde veya Eski Mısır dininde olduğu gibi belirli "ev tapınakları" olmadığı görülüyor. Bazı önemli kült merkezleri Kizzuwatna'daki Kummanni ve Hitit Yazılıkaya idi . Harran en azından sonradan Ay tanrısının için dini bir merkez olduğunu ve Shauskha önemli tapınağı vardı Nineve şehir Hurri egemenliği altında iken. MÖ 3. binyılın sonlarında Urkesh'te bir Nergal tapınağı inşa edildi. Kahat kasabası, Mitanni krallığında dini bir merkezdi.

Büyü, dini uygulamanın önemli bir parçasıydı. Yağmur ritüellerinin özellikle önemli bir rolü vardı. Hurri büyülü uygulamaları genellikle Mezopotamya uygulamalarına çok benzer ve bu, hepatoskopinin önemli bir rol oynadığı Hurri kehanet uygulamaları için de geçerlidir.

Kaynakça

  1. ^ Piotr Taracha: Religions of Second Millennium Anatolia, (2009), p. 127
  2. ^ Piotr Taracha: Religions of Second Millennium Anatolia, (2009), p. 118
  3. ^ Marie-Claude Trémouille, "dḪebat. Une divinité syro-anatolienne." In: Eothen. 7, 1997, pp. 189f.
  4. ^ Piotr Taracha: Religions of Second Millennium Anatolia. (2009), p. 92

 İşbu madde Leyla Murat Karakurt tarafından CC BY 4.0 lisansı altında yayımlanan metin içermektedir.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Hititler</span> Tunç Çağında Anadolu yarımadasının büyük çoğunluğunu egemenliği altına alan bir Hint-Avrupa kavmi

Hititler ya da Etiler, Tunç Çağı'nda Anadolu, Levant ve Kıbrıs'ta varlık göstermiş bir halk.

<span class="mw-page-title-main">Mezopotamya</span> Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan bölge

Mezopotamya, Orta Doğu'da, Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan bölge. Mezopotamya günümüzde Irak, kuzeydoğu Suriye, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve güneybatı İran topraklarından oluşmaktadır. Büyük bölümü bugünkü Irak'ın sınırları içinde kalan bölge, tarihte birçok medeniyetin beşiği olmuştur. Mezopotamya'da yer alan şehirler günümüzde sürekli gelişmektedir. Ayrıca bu bölgede bol miktarda petrol bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Nabu</span> Asur ve Babil inanışında bilgelik ve yazı tanrısı

Nabu, Mezopotamya'nın okuryazarlık, yazıcı ve bilgelik tanrısıdır. Babilliler tarafından, Marduk'un oğlu ve Ea'nın torunu olarak tapılırdı. Nabu'nun eşi Taşmetum'du. Aslen, Nabu Amoritler tarafından Mezopotamya'ya getirilmiş bir batı Semitik putuydu. Nabu'ya Anbay veya Nebo ismiyle Güney Arapları da tapınmışlardır.

Utu, Akadca Şamaş adıyla da bilinen eski Mezopotamya Güneş tanrısıdır. Her gün dünyada olan biten her şeyi gördüğüne inanıldı ve adaletten ve gezginlerin korunmasından sorumluydu. İlahi bir yargıç olarak, yeraltı dünyasıyla ilişkilendirilebilirdi. Ek olarak, tipik olarak hava tanrısı Adad ile birlikte kehanet tanrısı olarak hizmet edebilirdi. Evrensel olarak birincil tanrılardan biri olarak kabul edilirken, özellikle Sippar ve Larsa'da saygı görüyordu.

<span class="mw-page-title-main">Hurriler</span> Güneybatı Asyanın tarihi etnik grubu

Hurriler veya Hurri Devleti, MÖ 3. binyıldan itibaren, Sümer, Akkad, Hitit, Ugarit ve Mısır kaynaklarında hakkında bilgiler bulunan, Mezopotamya ve Yukarı Dicle bölgelerinde hüküm süren, konuştukları dil itibarıyla (Hurrice) Asya kökenli olduğunu kabul edilen ve MÖ 7. yüzyıla kadar varlığını sürdüren devlet.

<span class="mw-page-title-main">Mezopotamya mitolojisi</span> Dicle ve Fırat nehirleri arasında ki bölgede gelişen fikirler ya da öğretiler

Mezopotamya mitolojisi, Sümerlerin dini evrendeki güç, nesne ve varlıkları temsil eden Antropomorfik tanrı ve tanrıçalar içerirdi. Sümerlerin inanışına göre insanlar başta tanrılar tarafından hizmetçi, köle olarak yaratılmış fakat daha sonra özgürleştirilmiştirler.

<span class="mw-page-title-main">Puduhepa</span>

Puduhepa, MÖ 13. yüzyılda yaşamış Hitit hükümdarı III. Hattuşili'nin karısı ve Hitit İmparatorluğu'nun kraliçesi (tavananna)'dir. Hakkında az şey bilinmekle beraber, kendisinden ilk defa bir tablette, Hattuşili'nin evliliği hakkında yaptığı 'kendini savunma konuşması (Apologie)'nda söz edilir.

Hitit mitolojisi, Mezopotamya kaynaklarından esinlenmiş olmakla beraber, Hatti ve Hurri etkisinde de kalmıştır. Hititler, ele geçirdikleri bölgelerde tapınılan tanrı ve tanrıçalara gösterdikleri saygıdan ve onları yerel ölçekte de olsa tanımalarından dolayı "Bin Tanrılı Halk" adını almıştır.

<span class="mw-page-title-main">Yazılıkaya</span>

Yazılıkaya, Çorum ilinde, Hitit başkenti Hattuşaş antik yerleşkesinin 2 km kuzeydoğusunda yer alan, doğal kayalar arasına yapılmış Hitit açık hava tapınağıdır. Kayalar arasındaki iki açıklık Hitit tanrılarını resmeden rölyeflerle işlenmiştir ve Hitit döneminden kalan en önemli anıtsal eserlerden biridir.

<span class="mw-page-title-main">Luviler</span>

Luviler, Anadolu'da yaklaşık olarak M.Ö. 2300'e doğru ortaya çıkmış bir halktır. Benzersiz bir yerli hiyeroglif yazısı ve Mezopotamya'dan ithal edilmiş çivi yazısı ile yazılmış olan Anadolu dillerine mensup Luvice dilini konuştukları da bilinmektedir.

Hurrice veya Mitannice, MÖ 3. ve 2. binyıllar arasında Anadolu ve Kuzey Mezopotamya'da hüküm süren Hurriler tarafından konuşulmuş bir dildir. Genellikle bu dili konuşanların Ermeni Dağlık Bölgesi'nden gelip MÖ 2. binyıl'ın başlarında güneydoğu Anadolu ve kuzey Mezopotamya'ya yayıldıklarına inanılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">III. Hattuşili</span> Yaklaşık MÖ 1267-1237 tarihleri arasında hüküm sürmüş Hitit kralı

III. Hattuşili (Hattušili), yaklaşık MÖ 1267-1237 tarihleri arasında hüküm sürmüş Hitit kralıdır. II. Murşili'nin bilinen dördüncü ve en küçük oğludur. Daha kral olmadan önce Kizzuvatna orijinli bir rahibe olan, Puduhepa ile evlenmiş ve Puduhepa en söz sahibi Hitit kraliçelerinden biri olmuştur. Günümüzde Hititlerin başkenti Hattuşaş'ta yapılan kazılarda, III. Hattuşili'ye ait 200'ün üzerinde doküman bulunmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Hattuşa</span> Hititlerin Geç Tunç Çağı dönemindeki başkenti

Hattuşa ya da Hattuşaş, Hititler'in Geç Tunç Çağı dönemindeki başkentidir. Çorum il merkezinin 82 km güneybatısındaki Boğazkale ilçesinde bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Anadolu mitolojisi</span>

Anadolu din ve mitolojisi Hatti, Hitit, Luvi, Hurri, Asur, Urartu, Lidya, Frig gibi Anadolu'nun antik halklarının yanı sıra kısmen Ermeni, Türk ve Yunanların daha geç döneme ait inanç ve söylencelerinden oluşmaktadır. Çatalhöyük, tarımsal yerleşimden kent yerleşimine geçilen dünyanın en eski kenti kabul edilmektedir. Burada ana tanrıça heykellerinin yanında bulunan hayvan özellikle boğa sembolleri, ana tanrıça kültünün yanı sıra erkek verimlilik sembollerinin de kullanıldığı gök ve savaş tanrısının boğa formunda sembolize edildiğini düşündürmektedir

<span class="mw-page-title-main">İvriz</span>

İvriz, Konya ilinin Halkapınar ilçesinin İvriz mahallesine bağlı, Ereğli ilçesinin 12 km güneydoğusunda bulunan Demir Çağı arkeolojik sit alanıdır.

<span class="mw-page-title-main">II. Muvatalli</span>

II. Muvatalli, yıllarında hüküm sürmüş ve Mısır kralı II. Ramses'le Kadeş Savaşı'nı yapmış olan Hitit kralıdır.

<span class="mw-page-title-main">Boğazköy-Alacahöyük Millî Parkı</span>

Boğazköy-Alacahöyük Tarihî Millî Parkı, Çorum ili Boğazkale ilçesi sınırlarında, 2600 hektarlık alanda 1988 yılında kurulmuş koruma alanı.

<span class="mw-page-title-main">İlluyanka</span>

İlluyanka, Hitit mitolojisinde yılansı bir ejderha ve bu ejderhanın fırtına tanrısı Teşup ile olan mücadelesini konu alan efsane. İki farklı versiyonu olan efsane Hititlerin Purulliyaş şenliğinde yapılan dinî ritüeller sırasında söylenmekte olan kült bir efsanedir.

<span class="mw-page-title-main">Antik Mezopotamya dini</span> din

Antik Mezopotamya dini, Antik Mezopotamya medeniyetlerinin, özellikle yaklaşık MÖ 3500 ve 400 yılları arasında Sümer, Akad, Asur ve Babil medeniyetlerinin dinî inançlarına ve uygulamalarına atıfta bulunur. Antik Mezopotamya dininin temelleri Erken Sümer Hanedanları tarafından atılmış, daha sonra oluşan uygarlıklar ve bölgeye yerleşen kavimler bu dinî yapıyı benimsemiştirler. Her ne kadar bölgenin bölümleri arasında farklılık gözlense de temel dinî figürler, destanlar ve inanışlar aynı kalmıştır. Politeistik bir din olan Mezopotamya dininin tanrı ve tanrıçaları zaman içinde isim değiştirse de özellikleri genelde aynı kalmıştır fakat dinler tinsel olarak nitelik kazanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Samuha</span>

Šamuḫa, Sivas'ın yaklaşık 40 km batısında, Kayalıpınar'da bulunan antik bir Hitit şehridir. Samuha, Kızılırmak nehrinin kuzey kıyısında yer alıyordu, Hititlerin senkretik anlamda dini merkeziydi ve bir süre boyunca askeri olarak başkent görevini üstlenmişti. 1976'da Rene Lebrun, Samuha'yı "Hitit İmparatorluğu'nun dini fuayesi" olarak adlandırmıştı.