İçeriğe atla

Hukuki yorum

Hukuki yorum, bir hukuk meselesine uygulanacak olan hukuk kuralının belirlenmesi sürecinin önemli parçalarından biridir. Bazı hukuk kuralları, uygulanabileceği işlemler açısından yeterince açık olmayabilir. Bu nedenle söz konusu kuralın bulunduğu metnin incelenmesi ve anlamının belirlenmesi gerekebilir. İşte bu amaçla yapılan anlamlandırma faaliyetlerine hukuki yorum adı verilir.[1]

Burada dikkat edilmesi gereken nokta, yorumun konusudur. Yorumun konusu, kuralın yazılı olduğu metindir. Yorum yapacak olan kişi, kuralın yazıldığı metni okuyarak bu metinden bir anlam çıkarmaya çalışır. Bu kapsamda yapılan eylem, hukuk kuralının yorumlanması değil, kuralın dile getirildiği metin olmaktadır.

Bir diğer dikkat çekici nokta ise yorumun kişisel niteliğidir. Yorum, kişiden kişiye farklılık gösterebilmektedir. Bir hukukî metin, kişilerce farklı anlaşılabilmektedir. Bu da yorumun kişisel niteliğini öne çıkarır. Bu nedenle, yapılan yorumlar bağlayıcı olmamakla birlikte, kuralı uygulayacak olan kişiye (çoğunlukla hâkime) sadece yol gösterici olabilir. Fakat bazı yorumlar vardır ki, bunlar kuralı uygulayacak olan kişiyi bağlar. Yani uygulayıcı, o yoruma bağlı kalarak hareket etmek zorundadır. İşte bu bağlayıcı yoruma otantik yorum adı verilir.[2]

Yorum, onu yapan kişi ya da makama göre farklı adlar alabilmektedir. Devletin organlarından yasama ve yargı organları yorum yapabilmektedir. Bununla birlikte bu organların bir parçası olmayan kişilerce de yorum yapılabilmektedir, bu kişi/makamlarca yapılan yoruma bilimsel yorum adı verilmektedir.[1]

Yorum teorileri

Klasik yorum teorisi

Klasik yorum teorisine göre, her hukukî durum için uygulanabilir nitelikte bir hukuk kuralı mevcuttur. Bazısının anlamı yeterince olmasa bile, her türlü duruma uygun bir kural mutlaka vardır. Hâkim, anlamı açıksa kuralı yorumlamadan, anlamı yeterince açık değilse anlamı yorumlayarak ortaya çıkarır. Dolayısıyla bu teori, hâkimin sadece kanunu uyguladığını, bir kural yaratmadığını ileri sürer.

Klasik yorum teorisi, tümdengelim metoduna benzer bir mantık yürütme tekniğine sahiptir. Hukuk kuralı ile somut olay arasında ilişki kurularak, olayın hukuk kuralına uygulanması gerektiği sonucuna ulaşılır. Hâkim, hukuk yaratmaz, yaratılmış olan hukukun uygulanmasını sağlar. Bu bağlamda, hâkim yalnızca kanunun uygulayıcısıdır. Bu teori, judex est lex loquens (hâkim, konuşan kanundur) ilkesiyle temellendirilmiştir.[3]

Realist yorum teorisi

Klasik yorum teorisinin karşısında yer alan realist yorum teorisi, klasik teoriden farklı olarak hâkimin kanunu sadece uyguladığı görüşünü değil, yarattığı görüşünü de savunur. Bu teoriye göre, hâkim kanun metnini yorumlayarak anlamını belirlemelidir. Böylece bir nevi o kuralın yaratıcı hâline gelir. Hâkimin sadece uygulayıcı olduğunu savunan klasik teoriden ayrıldığı nokta ise, hukuk kuralı olarak kanun metnini değil, metnin anlamını baz almasıdır. Hâkimin uygulayıcı olarak değil, yaratıcı olarak kabul edilmesinin nedeni de budur.

Realist yorum teorisinde yorumlanan şey norm değil, normun yazılı olduğu metnin kendisidir. Yorum, normun değil, metnin yorumlanmasıdır. O metinle kural koyucunun ulaşmak istediği neticenin araştırılmasıdır. Bu neticeye yorum yapılmadan ulaşılamıyorsa, o hâlde yorum kaçınılmazdır.[4]

Yorum çeşitleri

Yorum, yorumu yapan kişi ya da makama göre farklı isimler alabilir.

Yasama yorumu

Yasama yorumu, devletin yasama organınca yapılan yorumu ifade eder. Yasama organı, hukuk kuralını oluşturan kişi ya da makamdır. Bu yorum metoduyla, kuralın anlamını bizzat o kuralı koyan organ açıklığa kavuşturmaktadır.

Bu yorumun kaynağı ejus est interpretari cujus est condere ilkesidir. Bu ilkeye göre, kanunu koyan kimse yorumlamayı da o yapmalıdır.

Genel olarak kabul edilen görüş, yasama yorumunun söz konusu olabilmesi için ilgili devletin anayasası (temel kanunu) uyarınca böyle bir yetkinin yasama organına tanınması gerektiği yönündedir.

Doktrinde yasama yorumunu en isabetli ve en mantıklı yorum çeşidi olarak gören yazarlar vardır. Bu yazarlara göre, kanunu koyan organ, onun ne anlam içerdiğini en iyi bilebilecek durumdadır. Kanun koyucular, tarih boyunca kendi koydukları kuralların başkalarınca farklı yorumlanacağından endişe ederek bunu engellemeye yönelik hamleler yapmışlardır. Örneğin Justinianus, bu endişeyle Codex'e bu yönde bir hüküm koyarak, yorumlama işini sadece kendisinin yapabileceğini hüküm altına almıştır.[5]

Yargısal yorum

Yargısal yorum, mahkemelerce yapılan yorum türüdür. Mahkemenin önüne gelen somut olayda uygulanması gereken kuralın tespiti amacıyla yapılır. Yorum kaçınılmazdır, yani uygulanabilecek hukuk kuralının olmaması nedeniyle davanın reddedilmesi mümkün değildir.

Yargı makamlarınca yapılan yorum kural olarak serbesttir, yani önceden yapılan yorumlar hâkimleri bağlamaz. Fakat bunun da istisnaları olabilmektedir. Genellikle yüksek mahkemelerce bir konu hakkında yapılmış farklı yorumlarla ilgili olarak verilen içtihatlar bağlayıcı olabilmektedir. Türkiye'de Yargıtay İçtihadi Birleştirme Kurulu tarafından verilen kararlar, kararla ilgisi olan türden davalarda mahkemeleri bağlayıcı niteliktedir.[6]

Bilimsel yorum

Bilimsel yorum, yasama ve yargı organları dışında kalan kişilerin/makamların, genellikle hukuk bilim insanları tarafından yapılan yorumdur. Bu yorum türünün özelliği, herhangi bir somut olayla ilgi bulunmaksızın soyut çözümlemelere dayanıyor olmasıdır. Bu yönüyle, bilimsel yorumlar daha ziyade fikrîdir.

Bilimsel yorum bağlayıcı değildir. Mahkemelerin karar verme sürecinde sadece bir fikir kaynağı olabilirler. Hukukun kaynakları içerisinde, doktrin genellikle yardımcı bir kaynak olarak görülür, yani hukuku uygulayacak kişilere sadece yol gösterici, tavsiye verici nitelikte olabilirler. Bilimsel yorum da, buna paralel olarak hukuk uygulayıcılarına ancak yol gösterici bir yorum çeşidi olabilir.[7]

Yorum yöntemleri

Lafzî yorum

Lafız, kelime anlamı olarak söz, kelime gibi anlamlara gelir. Hukukî terim anlamı ise yasanın sözle anlatmak, bildirmek istediği anlamdır. Buna paralel olarak, lafzî yorum da kanun metnine bakarak yapılan yorum olarak tanımlanabilir. Bu yorum yönteminde; kullanılan kelimeler, cümleler, noktalama işaretleri, söz dizimi gibi unsurlara bakılır.[8] Bu nedenle lafzî yorumda dil bilgisi kuralları ve kelimelerin anlamları büyük bir öneme sahiptir.

Lafzî yorum, Amerikan anayasa hukuku literatüründe textualism (metinselcilik) olarak tanımlanır. Bu akımın savunucularına göre, buradaki yorumda, kullanılan kelimelerin günlük dildeki sade, açık ve olağan anlamlarına bakılmalıdır.[1][9]

Tarihî yorum

Tarihî yorum, kanun koyucunun kanunu koyarken güttüğü amaç, ulaşmak istediği gaye, yani niyeti baz alınarak yapılan bir yorum yöntemidir. Bu metoda göre, hükmün konduğu zamandaki kanun koyucunun muhtemel (subjektif) iradesi araştırılır.[1] Bunun için yalnızca kanun metinlerine bakılmaz. Ayrıca; ilgili kanunun hazırlık çalışmalarına, hazırlanan raporlarına, kanunla ilgili görüşme tutanaklarına bakılmalıdır.[10] Amerika'da tarihî yorum metodunu karşılayan tabir intentionalism (niyetselcilik) ya da original intent (esas niyet) olarak geçmektedir.[11]

Sistematik yorum

Sistematik yorum, söz konusu kuralın içinde bulunduğu kanunda düzenlendiği bölüme, diğer maddeler karşısındaki duruma ve ilgili kanunun genel sistematiğine bakılarak yapılan yorum metodudur. Kuralın kanunda bulunduğu bölümün adı, diğer maddeler gibi unsurlar kuralın anlamının belirlenmesinde etken olabilir. Bu metotta, kuralları tek tek anlamlandırmak yerine, bir bütün oluşturacak şekilde yorumlamanın daha doğru olacağı görüşü hâkimdir.[12]

Teleolojik yorum

Teleolojik (amaçsal, gaî) yorum, kuralın ihdas edildiği dönemin şartlarını da göz önünde bulundurarak kanun koyucunun amacını tespit edebilmek amacıyla yapılan yorumdur.[13] Tarihî yorum metodundan farkı, bu yorum metodunda kuralın ihdas edildiği dönemin şartları da göz önünde bulundurularak kanun koyucunun amacının tespit edilmek istenmesidir.[1] Tarihî yorumda ise o dönemin şartlarından bağımsız olarak tamamen ve sadece kanun koyucunun o dönemdeki subjektif iradesi tespit edilir.[14]

Kavramcı yorum

Kavramcı yorum metodu, Alman tarihçi hukuk okulu tarafından savunulan bir yorum metodudur. Bu metot, bir kuralın yorumlanmasında ilgili kuralın soyut içeriğinden hareket edilmesi gerektiğini savunur. Bu içerik ise hukuk biliminin geliştirdiği kavramlar ile belirlenebilir. Bu yüzden bu metotta çeşitli hukukî kavramlar (borç, sözleşme, ifa, iptal, cayma vs.) önemli rol oynamaktadır. Bu metodu savunanlar, ülkenin her yerinde aynı metodun uygulanması gerektiğini, böylece hukukun uygulanmasında birlik, uyum ve kesinlik oluşturmaya çalışmak gerektiğini ileri sürmüşlerdir.[15]

Menfaatler içtihadı yöntemi

Menfaatler içtihadı yöntemi de Alman hukukçuları tarafından geliştirilmiş bir metottur. Bu metot, 1900 yılında Alman Medeni Kanununun kabul edilmesinden sonra ortaya atılmıştır. Buna göre, kanun sosyal gelişmelere uygun olarak yorumlanmalıdır. Her hukukî uyuşmazlığın temelinde bir menfaat çatışması vardır. Hâkim, her iki tarafın da menfaatlerini dengelemelidir. Bir diğer deyişle, bu menfaatleri tatmin etmelidir.[16]

Yorumda kullanılan mantık kuralları

Yorum yaparken faydalanılan bazı mantık kuralları vardır. Bu kurallar şöyledir:

Kıyas

Kıyas, karşılaştırma anlamına gelir. Hakkında bir kural bulunmayan bir meseleye, benzer bir başka meseleye uygulanan hükmün uygulanabilmesine kıyas denir. Kıyas yapılabilmesi için, bu iki meselenin birbirine benzer olması gerekir. Özellikle de aralarında illet, yani sebep ortaklığı bulunan iki meselenin varlığı hâlinde, kıyas yapılabileceği söylenebilir.[17]

Yine de, bazı hâllerde kıyas yapılabilmesi mümkün değildir. Bu hâller şunlardır:

  1. İstisnaî hükümler: Bir hüküm, bir genel hükmün istisnası niteliğinde ise, o hüküm kıyas yoluyla başka bir olaya uygulanamaz. Çünkü o hüküm, ilgili genel hükme ilişkindir ve bir istisnadır. İstisnalar dar yorumlanır ve kıyasa tâbî tutulamazlar.
  2. Expressio Unius ilkesinin geçerli olduğu durumlar: Expressio unius est exclusio alterius (bir şeyi zikretmek diğerlerini dışlamaktır) ilkesinin uygulanabildiği hâllerde kıyas yapılamaz. Bu ilke, genellikle bir hak sahibi olabilecek kişilerin sınırlarının çizilmesinde kullanılır. Dolayısıyla bu kapsama girmeyen kişilerin kıyas yoluyla kapsama alınmasını sağlamak mümkün değildir.
  3. Sınırlı olarak sayılan durumlar: Bazı hükümlerde genellikle o hükümle hakkında düzenleme yapılan kişiler/şeyler, sınırlı olarak sayılmaktadır. Bu hâllerde de kıyas mümkün değildir.[18]

Aksiyle kanıtlama

Aksiyle kanıtlama, yani mefhum-u muhalefet, bir hukuk kuralıyla bir konuda hüküm altına alınan şeyin tersi durumda uygulanmaması hâlinde geçerli olur. Yani bir hukuk kuralıyla herhangi bir durumda bağlanacağı öngörülen sonuçların, ilgili durumun gerçekleşmemesi hâlinde öngörülmemesi hâlinde aksiyle kanıtlama kuralı geçerli olur.

Aksiyle kanıtlama, her durumda var olabilen bir mantık kuralı değildir. Sadece bir durumun belirli bir özelliğine ilişkin özel olarak yapılan değişikliklerde söz konusu olur.[19]

Evleviyet

Evleviyet, öncelik anlamına gelir. Bu kural, mantık itibarıyla tümevarım ve tümdengelim metotlarına benzemektedir. Daha az önemli olan bir duruma uygulanan kuralın, o durumdan daha önemli bir durumda uygulanması gerektiği evleviyetin kurallarından biridir. Örneğin; bir yerde adam yaralamak suç teşkil ediyorsa, adam öldürmek de suç teşkil etmelidir. Veyahut adam öldürmek suçsa, adam yaralamak da suç olmalıdır. Bir kişi/makam, büyük yetkilere sahipse, bu yetkilerden küçük herhangi bir yetkiyi de kullanabilir. Örneğin, bir makam kişilere herhangi bir hukuka aykırılıktan dolayı hapis cezası verebiliyorsa, para cezası da verebilmelidir.[20]

Yorum ilkeleri

Yorum yaparken uyulması, dikkat edilmesi gereken çeşitli ilkeler vardır. Bu ilkelerden bazılarının kaynağı Roma Hukukuna kadar uzanmaktadır.

Temel ilkeler

Temel ilkeler, bütün yorumlama faaliyetlerinde geçerli olan ilkelerdir.

  1. Dürüst Yorum: Yorumcuların hukuk kuralını anlamlandırırken tarafsız ve bağımsız olması ve saf hukukî ilkelere dayanmaları gerekmektedir. Böylece yapılan yorumun objektif bir niteliğe sahip olması sağlanır.
  2. Interpretatio cessat in claris: Bir hukuk kuralı, yorumlanmasına gerek olmayacak kadar açık ise yorum yapılmasına gerek yoktur. Bu husus, Mecelle'de de "tasrih mukabelesinde delalete itibar yoktur." hükmüyle dile getirilmiştir.
  3. A verbis legis non est recedendum: Kuralı uygulayacak olan kişi (çoğunlukla hâkim), esasen kanunu uygulamakla yükümlüdür. Bu nedenle de kanunun sözünden uzaklaşılmaması gerekmektedir.[21]

Söze anlam yüklemeye dair ilkeler

İlgili hukuk kuralında bulunan kelimeler, cümlelerin nasıl anlaşılması gerektiği sorusuna cevap olarak aşağıdaki ilkeler verilebilir. Bu ilkelerin esasen kaynağı, Mecelle'dir.

  1. Kelamın i'mali, ihmalinden evladır: Bu ilkeye göre, bir kelimeye anlamı tartışılmaya açık olsa bile bir anlam yüklemek mümkünse, o anlam yüklenmeli, kelime anlamsız bırakılmamalıdır. Fakat o kelimeye herhangi bir surette anlam yüklenemiyorsa, o sözün anlamsız olduğuna karar vermek gerekebilir. Bu ilkenin karşıtı olarak, Mecelle'de "bir kelamın i'mali mümkün olmaz ise ihmal olunur" hükmü de yer almıştır.
  2. Kelâmda aslolan manayı hakikîdir: Bir sözden, normal şartlarda mecazî anlamı değil, gerçek anlamı anlaşılmalıdır. Gerçek anlamın yüklenmesi mümkün olmuyorsa, mecazî anlamına başvurulabilir. Nitekim bu da Mecelle'nin "manayı hakikî müteazzir oldukta mecaza gidilir" hükmüyle ifade edilmiştir.[22]

Kural ve istisna ile ilgili ilkeler

  1. Kurallar geniş yorumlanır: Bu ilkeye göre, bir hukuk kuralı geniş yorumlanabilir ve kıyasa tâbî tutulabilir.
  2. İstisnalar dar yorumlanır: Bir kuralın istisnası, o kurala özel olarak getirilen bir hükümdür. Bu nedenle de bu istisnanın geniş yorumlanarak kıyasa tâbî tutulması mümkün değildir. Çünkü bizzat istisna, tâbî olduğu kuralın kapsamını daraltır. Buna ek olarak, yorum yoluyla istisna üretilemeyeceği de bir ilke olarak geçerlidir.
  3. İstisnanın istisnası geniş yorumlanır: İstisnanın istisnası genel kurala denktir, bu yüzden de geniş yorumlanır.[23]

Düzenleme şekillerinde dair ilkeler

  1. Expressio unius est exclusio alterius: Bir şeyi zikretmek, diğerlerini dışlamaktır. Bir kanun hükmünde söz edilen duruma ilişkin hüküm, söz edilmeyen duruma uygulanamaz. Bu genellikle bir durumun sınırlı olarak sayıldığı hâllerde geçerlidir.
  2. Unius positio non est alterius exclusio: Bir şeyin belirtilmesi diğer şeylerin hariç tutulduğu anlamına gelmez. Expressio unius est exclusio alterius ilkesinin geçerli olmadığı durumlarda geçerli olan bu ilkenin uygulandığı durumlarda kıyas yoluna da başvurulabilir.[24]

Sıfat-ı arızada aslolan ademdir ilkesinden çıkan ilkeler

  1. Sıfat-ı arızada aslolan ademdir: Sıfat-ı arıza, bir şeyde kendiliğinden bulunmayan, sonradan eklenen niteliktir. Yani bir şeyin normalde olmayan, sonradan var olan özelliği sıfat-ı arıza olarak kabul edilir. Bu gibi durumlarda asıl olan şey ademdir, yani yokluktur. Bir şeyin sonradan var olan bu durumu hakkında bir tereddüt varsa, o durumun var olmadığı kabul edilir.
  2. Beyyine hilaf-ı aslı ispat içindir: Delil, aslın aksini ispat içindir. İspat yüküne ilişkin olan bu hükme göre, bir durumun aslından farklı bir durumu iddia eden kimse bunu ispat etmek zorundadır.
  3. Beraet-i zimmet asıldır: Hak ve borçtan uzak olmak asıldır. Buna göre, herkes hak ve borçtan yoksun olarak dünyaya gelir ve sonradan hak ve borç sahibi olurlar.
  4. Sıfat-ı asliye kaide, sıfat-ı arıza istisnadır: Sıfat-ı asliye, bir şeyin kendiliğinden olan durumu, özelliğidir. Bu nedenle de bir durumun olması beklenen, kendiliğinden var olan özelliği kaidedir, yani kuraldır. Sıfat-ı arıza, yani sonradan gerçekleşen durum ise istisnadır.
  5. Kaidenin değil, istisnanın varlığı ispata muhtaçtır: Beyyine hilaf-ı aslı ispat içindir kuralına benzer bir kural olup kuralın değil istisnasının, yani öngörülmeyen durumun ispatlanması gerektiğini belirtir.[25]

Yetkilerle ilgili ilkeler

  1. Devlet organlarının yetkisiz olması asıl, yetkili olmaları istisnadır: Bir devlet organı, kural olarak yetkisizdir. Yetki, istisna olarak organa kanunla verilir. Bu yetkilendirme, ayrıca ve açıkça yapılmalı, sınırları da aynı şekilde belirlenmelidir.
  2. Potestas stricte interpretaur: Yetkiler dar yorumlanır. Yorum veyahut kıyas yoluyla yetkilerin genişletilmesi söz konusu olamaz.
  3. Yetki dar, hürriyet geniş yorumlanır: Bir devlet organının yetkisinin olup olmadığı konusunda tereddüt varsa, yetkisiz olduğu kabul edilirken; bir kişinin herhangi bir hak veya hürriyetinin olup olmadığı konusunda tereddüt varsa, kişinin o hak veya hürriyete sahip olduğu kabul edilir.
  4. Hürriyet asıl, sınırlama istisnadır: Bir kişinin herhangi bir hürriyeti geniş yorumlanır, böylece kapsamı genişletilebilir. Bunun sınırlaması ise istisnadır ve dar yorumlanır, böylece yorum yoluyla istisna kapsamı genişletilemez.
  5. Sayılmış yetkiler dar, bakiye yetkiler geniş yorumlanır: Kişiler veya organlar arasında bir yetki paylaşımı söz konusu ise, bu paylaşımda açıkça ve ayrıca sayılan yetkiler dar, diğer yetkiler ise geniş yorumlanır.
  6. Delegata potestas non potest delegari: Devredilen yetki tekrar devredilemez. Bir kişi ya da organ, yetkisini bir başkasına devretmişse, devralan kişi ya da makam devraldığı bu yetkiyi tekrar devredemez. Yetkili olmak istisnadır ve istisnalar dar yorumlanır. Bu nedenle aslen yetkisiz olan birinin bu yolla yetkili kılınması mümkün değildir.
  7. Derativa potestas non ptest esse major primitiva: Türemiş yetki asıl yetkiden büyük olamaz. Bir yetki, kendisinden türediği yetkiden daha geniş kapsamlı olamaz.
  8. Unumquodque eodem modo quo colligatum est dissolvitur: Bir şey yapıldığı şekilde çözülür. Yetkide ve usûlde paralellik olarak da tanımlanabilecek bu ilkeye göre, bir şey nasıl yapılmışsa o şekilde kaldırılır. Aynı şekilde, bir şeyi yapan kimse o şeyi kaldırmaya da yetkilidir.
  9. Qui potest matius, potest etiam minus: Çoğu yapmaya yetkili olan, azı yapmaya da yetkilidir. Bir kişi ya da organ, bir hukuk kuralı ile bir şey yapmaya yetkili oluyorsa, o şeyden daha azını yapmaya da yetkili olur. Örneğin, bir organ başka bir organı kurmak konusunda yetkilendirilmişse, o organın seçimi de aksine bir hüküm olmadıkça ilgili organa ait olur.[26]

Dipnotlar

  1. ^ a b c d e "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 22 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 3 Şubat 2020. 
  2. ^ GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 260
  3. ^ GÖZLER, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, s. 85
  4. ^ GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 274-275
  5. ^ GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 261-262
  6. ^ GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 263
  7. ^ GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 264
  8. ^ ADAL, s. 130
  9. ^ GÖZLER, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, s. 87
  10. ^ ADAL, s. 131
  11. ^ GÖZLER, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, s. 86
  12. ^ GÖZLER, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, s. 88-89
  13. ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 27 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 3 Şubat 2020. 
  14. ^ GÖZLER, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, s. 89
  15. ^ GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 272
  16. ^ GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 273
  17. ^ https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/48990/mod_resource/content/1/Hukuk%20Ba%C5%9Flang%C4%B1c%C4%B1%209.pdf 22 Şubat 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  18. ^ GÖZLER, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, s. 90-919
  19. ^ GÖZLER, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, s. 91
  20. ^ GÖZLER, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, s. 92
  21. ^ GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 288-292
  22. ^ GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 292-295
  23. ^ GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 292-298-304
  24. ^ GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 306-309
  25. ^ GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 311-316
  26. ^ GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 316-325

Kaynakça

  • GÖZLER, Kemal (2013). Hukuka Giriş. Bursa: Ekin Yayınları. ISBN 978-605-5187-75-0. 
  • GÖZLER, Kemal (2013). Anayasa Hukukunun Genel Esasları. Bursa: Ekin Yayınları. ISBN 978-605-5187-63-7. 
  • ADAL, Erhan (1985). Hukukun Temel İlkeler (El Kitabı) (PDF). İstanbul: Fatih Yayınevi. 13 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 3 Şubat 2020. 
  • Ankara Fakültesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. "Hukuk Başlangıcı Dersleri" (PDF). Ankara Üniversitesi. 22 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 3 Şubat 2020. 
  • Asım Kaya (2014). "Amaçsal Yorum" (PDF). Ankara Barosu Dergisi. 27 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 3 Şubat 2020. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Hukuk</span> genellikle devlet otoritesi tarafından desteklenen kurallar ve yönergeler sistemi

Hukuk ya da tüze birey, toplum ve devletin hareketlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini; yetkili organlar tarafından usulüne uygun olarak çıkarılan, kamu gücüyle desteklenen, muhatabına genel olarak nasıl davranması yahut nasıl davranmaması gerektiğini gösteren ve bunun için ilgili bütün olasılıkları yürürlükte olan normlarla düzenleyen normatif bir bilimdir. Ayrıca, toplumu düzen altına alan ve kişiler arası ilişkileri düzenleyen, ortak yaşamın huzur ve güven içinde akışını sağlayan, gerektiğinde adaleti yerine getiren, kamu gücü ile desteklenen ve devlet tarafından yaptırımlarla güvence altına alınan kurallar bütünüdür. Hukuk, birey-toplum-devlet ilişkilerinde ortak iyilik ve ortak menfaati gözetir.

<span class="mw-page-title-main">Teşkîlât-ı Esâsiye Kanunu (1924)</span> Türkiye Cumhuriyetinin anayasası (1924–1961)

1924 Anayasası, 20 Nisan 1924'te yürürlüğe girdi, 1921 tarihli Teşkîlât-ı Esâsiye Kanunu'nun yerini almıştır. Atatürk ilkeleri de denilen altı ilkenin eklenmesi, devletin dininin İslam olduğuna dair ibarenin kaldırılması ve kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının verilmesi gibi birkaç önemli değişiklikle 1961'e dek yürürlükte kalmıştır. 10 Ocak 1945'te içeriği değiştirilmeden, dili Türkçeleştirilerek yeniden kabul edilmiştir. 27 Mayıs 1960 ihtilalinin ardından, yeni bir anayasa hazırlanarak 1961'de kabul edilmiş ve 1924 Anayasası yürürlükten kalkmıştır.

  1. Madde: Devletin yönetim şekli Cumhuriyettir.
  2. Madde: Türk Devleti'nin dili Türkçe, başkenti Ankara'dır.
  3. Madde: Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bu egemenliğin tek temsilcisi TBMM'dir.
<span class="mw-page-title-main">Fıkıh</span>

Fıkıh, anlayış, anlayış tarzı veya derinliği anlamına gelen kelime, terim olarak İslami kanunların teorik ve pratik uygulama (fetva) çalışmalarına verilen ismi ifade etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Anayasa</span> devleti yöneten temel ilkeler bütünü

Anayasa, ülke üzerindeki egemenlik haklarının kullanım yetkisinin içeriğinde belirtildiği şekliyle devlete verildiğini belirleyen toplumsal sözleşmelerdir. Hans Kelsen'in normlar hiyerarşisine göre diğer bütün hukuki kurallardan ve yapılardan üstündür ve hiçbir kanun ve yapı anayasaya aykırı olamaz. Devletin temel örgüt yapısını kuran, önemli organlarını ve işleyişlerini belirleyen; ayrıca temel hak ve özgürlükleri tespit edip, sınırlarını çizen hukuk metinleridir. Toplumsal bir sözleşme niteliği taşır. Devlet faaliyetlerini ve oluşum biçimini düzenleyen yasa metnidir.

Temyiz, ayırt etme, seçme, ayırma; hukukta, doğruyu yanlıştan ayıran kuruldur.

Vergi hukuku, kamu hukuku içinde yer alan ve devletin mali faaliyetlerinin hukuki yönünü inceleyen mali hukukun bir alt dalıdır. Mali hukuk; vergi (gelir) hukuku, harcama (gider) hukuku ve bütçe hukuku olmak üzere üç alt sınıflandırmaya tabidir. Vergi hukuku, devletin kamu gücüne dayanarak elde ettiği kamu gelirlerinin hukuki rejimini inceler.

<span class="mw-page-title-main">Hâkim (hukuk)</span> mahkemede duruşmalara bakan ve kararı açıklayan yetkili kişiye verilen isim

Hâkim veya yargıç, adaleti sağlamak üzere bağlı bulunduğu topluluğun hukuk kural ve prensiplerine dayanarak bağımsız ve tarafsız olarak karar veren kimsedir. Bazı hukuk sistemleri tek hâkimli, bazı sistemler ise hâkimler heyetinden oluşan yargılama biçimlerini benimsemiştir. Hâkimler ceza, hukuk, idare veya askeri mahkemelerde görev yapabilirler. Yaptıkları görevden ötürü toplum içerisinde saygınlık sahibi, alanında uzman ve güvenilir kişilerden seçilmeleri gerekir.

<span class="mw-page-title-main">Ortak hukuk</span> Birleşik Krallık sömürgesi olan birçok ülkenin hukuki temelini kuran hukuk sistemi

Anglo-Sakson sistemi,, özellikle tarihinde Birleşik Krallık sömürgesi olan birçok ülkenin hukuki temellerini oluşturur. Emsal kararlar yansıtan, kapsamlı yasallaşmamış kanunları dikkat çeken özellikleri arasında yer alır. Bu emsal kararlar yüzyıllarca yargıçlar tarafından gerçek davalarda verilen hükümlerden elde edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Yüksek Seçim Kurulu (Türkiye)</span> Türkiyede seçim işleriyle ilgili en yüksek devlet kurumu

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Türkiye Cumhuriyeti'nde, Yargıtay ve Danıştay'ın kendi içlerinden çıkardıkları üyelerden oluşan, Türkiye'deki seçimlerin genel yönetimi ile denetimini sağlayan ve seçimlerin yargısal denetimini sağlayan bir karma idari ve yargı merciidir. 1950 yılında kurulun oluşturulması ile seçimler üzerinde yargı denetimi esas alındı. Milletvekili tutanaklarının iptali yetkisi meclise verildi. 1954'te yapılan değişikliklerle bu yetki YSK'ye verildi ve kurulun teşekkülü belirlendi. Kurulun başkanının Yargıtay Başkanı olacağı, üyelerin de Yargıtay ve Danıştay üyelerinden seçileceği, kurulun vereceği kararların kesin nitelikte olduğu hükme bağlandı. 1957 yılında yapılan değişiklikle, partilerin seçimlere ittifak yaparak girmeleri engellendi.

<span class="mw-page-title-main">Savcı</span> İddia makamı olarak adalete hizmet eden kişi

Savcı, ceza yargılamasında iddia makamı olarak adalete hizmet eden kişidir. Savcılık ceza muhakemesinde iddia görevini yaparak devlet adına ceza davası açan makamdır. Bu makamdaki yetkiliye savcı adı verilmiştir. Özetle savcı, suç haberinin kendisine ulaşmasıyla birlikte devlet adına araştırma ve soruşturma faaliyetinde bulunmak, kamu davasının açılmasını gerektiren şartlar oluştuğunda dava açmak ve yürütmek, mahkemelerin verdiği kararları yerine getirmek ve kanunla kendisine verilen diğer görevleri yapmak durumunda olan ve yargı organı içinde yer alan kamu görevlisi olarak tanımlanabilir.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye Cumhuriyeti Anayasası</span> 1982 yılından beri yürürlükte olan Türkiye Anayasası

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası veya resmî olmayan kullanımıyla 1982 Anayasası, Türkiye'nin 9 Kasım 1982'den bu yana geçerli olan anayasasıdır. 12 Eylül Darbesi sonrasında askerî yönetimin emriyle Danışma Meclisi tarafından hazırlanmış, 23 Eylül 1982 tarihinde Danışma Meclisi tarafından ve 18 Ekim 1982 tarihinde Millî Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilmiştir. Devlet Başkanı Kenan Evren, Anayasa'nın ilk üç maddesinin "değiştirilemeyeceğini ve değiştirilmesinin teklif edilemeyeceğini" dördüncü madde olarak taslağa ekletmiştir. 7 Kasım 1982 Pazar günü yapılan halk oylaması sonucu yüzde 91,37 oranında kabul oyu ile kabul edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (1961)</span> Türkiye Cumhuriyetinin anayasası (1961–1982)

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası veya 1961 Anayasası, 9 Temmuz 1961 tarihli referandum ile kabul edilen ve 12 Eylül Darbesi'ne kadar yürürlükte olan anayasadır.

<span class="mw-page-title-main">Hak</span> Kişinin hukuken korunan ve kendisine bu korumadan yararlanma yetkisi veren menfaat

Hak, kişilerin hukuk düzenince korunan menfaatleridir. Kişilerin lehlerine olan bir durumun kanunlar tarafından korunması, bu korumaya uymayan kişilere karşı ise kanuni girişimlerde bulunulması gibi yetkiler verir. Esasen Arapçada hukuk kelimesinin tekil hâli olan bu kelime, zamanla kişilerin hukuken korunan menfaatlerini tanımlamak için kullanılırken, hakların oluşturduğu düzene ise hukuk adı verilmiştir.

Aynî hak, kişilerin eşya üzerinde doğrudan doğruya hakimiyetini sağlayan ve bu nedenle herkese karşı ileri sürülebilen haklardandır. Özellikle de eşya hukukunda, hak sahibinin, söz konusu eşya üzerindeki tasarruf yetkisini tespit etme bakımından, hakkın sınırının tespit edilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu hakkın aynî hak olması hâlinde farklı, olmaması hâlinde farklı hükümler uygulanabilecektir.

<span class="mw-page-title-main">Anayasa hukuku</span>

Anayasa hukuku, ulus devletlerin ve diğer siyasi organizasyonların kurucu ve temel yasaları hakkındaki çalışmaları içermektedir. Anayasalar hükûmetler için bir çatı oluşturur, otorite, yeni yasa ve düzenlemelerin yapılmasında siyasi yapıların işlevlerini sınırlandırabilir veya tanımlayabilir.

<span class="mw-page-title-main">Cumhurbaşkanlığı Kabinesi</span> Türkiye Cumhuriyetinin yürütme organı

Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, Hükûmet veya Kabine, Türkiye'de Cumhurbaşkanının başkanlık ettiği ve tüm bakanların bir araya gelip kararlar aldığı kuruldur. Her bakan, kendi bakanlığını ilgilendiren iş ve emri altındaki kamu personelinin yerine getirdikleri işlem ve eylemlerinden sorumludur.

<span class="mw-page-title-main">H. L. A. Hart</span>

Herbert Lionel Adolphus Hart İngiliz filozof ve Hukuk Felsefesi profesörü.

Medeni usûl hukuku, özel hukuk yargılama usulünü konu alan hukuk dalıdır. Çekişmeli ve çekişmesiz yargı şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Çekişmeli yargının konusu davadır. Çekişmesiz yargı ise genel anlamda taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmayan, kişinin daha çok malvarlığı ve şahısvarlığına etki eden işleri konu edinen bir yargılama türüdür.

<span class="mw-page-title-main">Yazılı hukuk</span> Kanun koyucu tarafından yazılı bir metne bağlanan hukuk

Yazılı hukuk toplumun ortak çıkarlarını korumak amacıyla, yetkili organlar tarafından yürürlüğe konulan metinlere denir. Yazılı hukuk kuralları, eylem ve işlemlerde yurttaşları olduğu kadar devlet organlarını da bağlayan kurallardır. Yazılı hukuk kuralları, pozitif hukukun bağlayıcı asli hukuk kaynakları arasında yer almaktadır. Hukun asli kaynakları; yazılı kaynaklar ile yazılı olmayan örf ve adetler olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır.

Hukuki şekilcilik ya da hukuki formalizm, hakimlerin yargılama sürecinde nasıl karar vermesi gerektiğini açıklayan teorilerden biri. Hukuki gerçekçilikten farklı olarak, hukuki şekilcilik, hukuki işlemlerin yasalarca öngörülen şekil kurallarına uygun olarak yapılması, hakların yasalarda belirlenen zaman aralıklarında kullanılması ve sonuçlarının kategorik ilkelerle belirlendiği sistemdir. Yapılmak istenen işlemin birtakım şekil şartlarına bağlı olarak yapılabilmesini, böylece işlemin yapılmasını güçleştirmeyi amaçlar. Böylece bu işlemi yapmak isteyenler, öncesinde bu işlemi yapmak isteyip istemediklerini değerlendirerek daha isabetli kararlar alabilecektir.